Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə511/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   507   508   509   510   511   512   513   514   ...   877
KABADAYILAR

Bir çeşit şehir şövalyeliği olan eski İstanbul kabadayılığının kendine mahsus âdetleri, kanunları bulunmaktaydı. Zayıfı, güçsüzü korumak, mahallenin namusundan sorumlu olmak bu özelliklerin başında gelir. Hoşsohbet, nüktedan olmakla beraber ağırbaşlılıklarından bir şey kaybetmeksizin ölçüyü kaçırmamaya dikkat ederler, şüphesiz ki içkiyi, içki muhabbetlerini ve âlemlerini çok sevmekle beraber sarhoş olarak kendini kaybedip çeşitli rezaletlere düşecek hale gelmezlerdi.

Kabadayılar, mecbur olmadıkça kavşa etmezler ve silah kullanmazlar, cana kıy-mazlardı. Meyhanelerde parasız içki içmek, sarkıntılık yapmak onlara yakışmazdı. Kendi muhitlerinin zorbası sayılan kabadayılar, ekseriya semai kahvelerinin ö-nünde, balozlarda, tulumba koğuşlarında görülürlerdi.

II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) saraydan himaye gören Fehim Paşa ve arkadaşları "Onikiler" adıyla bilinir ve şehrin korkulan bir çetesi halinde her yerde dolaşırlardı. Kâğıthane âlemlerinden(->) geç dönmek zorunda kalanlar, yatsı sularında komşuya oturmaya giden yaşlı kadınlar, yaramazlık yapan çocuklar, Oniki-ler'e rastlayıp başlarına bir bela gelmesinden korkarlardı. Onikiler ve rakip kabadayılar çoğunlukla Beyoğlu'nda birbirlerine girerler, galip gelen tarafın paşası, o gün sarayda diğerlerine caka satardı.

Başlangıçta bulundukları semt halkı tarafından sevilen ve hürmet gören kabadayılar, 20. yy'in başlangıcından itibaren bozulmaya, halka yardımcı olmaktan çok parazit bir unsur haline gelmeye başladılar. Bunlar yaptıkları eylemlere, vurgunculuklara, palavracılıklarına göre değişik isimlerle anılmaya başladılar. Meşhur kabada-

1900'lerin ünlü kabadayılarından Sarraf Niyazi. Cengiz Kahraman arşivi

yi türleri olarak "küçük beyler, palavracılar, fiyakacılar, mahalle kabadayıları, meyhane kabadayıları, dil kabadayıları, yumruk kabadayıları, bıçakçılar, kalleşler, hacamatçılar, kıyakçılar, yedibelalar, çamurlar, dayak hastaları" sayılabilir.

Fiyakacılar Aksaray, Yusufpaşa, Cerrahpaşa, Şehzadebaşı, Çeşmemeydanı, Firuzağa, Tophane gibi semtlerde bulunur, kadınlara sataşır, mahalle kahvelerine girerek kavga çıkarırlar, daha sonra ya da başka yerlerde yaptıkları rezaletleri anlatıp övünürlerdi. Bazıları birkaçı birleşip kendilerine pay vermeyen, çay, kahve ya da içki ikram etmeyen kahveci veya meyhaneciyi sopalarlar, taşıdıkları tabanca, saldırma gibi silahları etrafa gösterecek biçimde kendilerine mahsus bir yürüyüş şekliyle dolaşırlardı.

Kıyakçılar kızgınlıklarryla tanınırlar, ellerini bıçaklarına veya silahlarına sudan bir sebeple dahi alsalar muhakkak bir cinayete sebebiyet verirlerdi.

Hacamatçılar usturayı ucundan bir parmak kalıncaya kadar sicimle bağlayarak köşebaşı, sapa, tenha yerlerde durarak vuracakları adamı beklerler, fırsatım bulunca birkaç kere savurup amaçlarına ulaşırlardı.

Palavracılar ortaoyunu komikleri gibi bir atılışta aslan, bir vuruşta dokuz can alıcı olurlar; "Var mı bana yan bakan?" nara-sıyla sokakları inletirlerdi. Az cesur, çok korkak, polise karşı itaatkâr, dişli kimselere karşı alçakgönüllü olurlardı. Devam ettikleri kahvehane, meyhane gibi çeşitli yerlerde, birbirini tutmaz palavralar atmak, hiç görmediği bilmediği kimselerle dost olduğunu söylemek, 110 kiloluk pehlivanlarla güreş yaptığını, onları yendiğini tekrarlamak başlıca özelliklerindendi.

Kabadayılar, aralarında halledemedikleri meseleleri aslı italyanca olan "racon" yoluyla hallederlerdi. Herhangi bir meselede iki taraf da haklı olduğunu iddia e-

dip anlaşamadıklarında kıdemli kabadayılardan oluşan hakem heyetine müracaat ederler, hakemler tarafları dinleyerek bir karara varırlardı. Bu karara herkes uymaya mecburdu. Hakemlerin verdiği karar kabul edilmezse taraflar, aralarındaki meseleyi kavga ederek hallederlerdi.

Kabadayılar, kâküllü saçları üzerinde sol kaşa düşürülmüş, tepesinden yana gelen kalın ibrişim püsküllü sıfır numara kalıplı siyah fes takarlar, kartal kanat, kısa ceket altına "patatuka" denen önü iri düğmeli fermene, onun altına kılaptandı, aslan, kaplan, tavuskuşu, denizkızı işlemeli "ca-medan" denilen bir yelek, daha içe ise muhtelif renkte ve göğüs kısmı bal peteği şeklinde oyuklu mintan giyerlerdi. Belde ise ipekli Sakız veya Trablus kuşağı bulunur, "yarım Fransız" demlen yukarısı dar, dizden aşağısı genişleyen ve arka paçası koyu mor kadife kaplı kıvrık pantolon, a-yaklarına da yumurta ökçeli, basık arkalı yarım şıpıdıklar giyerlerdi.

Eski istanbul'un sayılı kabadayıları i-çinde Arap Aptullah, Arif Bey, Sarraf Niyazi, Arap Dilaver, Kavanoz Mehmed, Kadırgalı Kör Emin, Topal Tevfik önde gelen simalardandır.

Bibi. Ahmed Rasim, "Fiyakacı Kabadayılar-Kı-yaklar-Hacamatçılar", "Kopuklar-Serseri Çocuklar", Muharrir Bu Ya, ist., 1926, s. 326-331, 348-353; ay, "Eski Palavracı Kabadayılar", Resimli Tarih, S. 3 (Mart 1950), s. 92-93; S. Alus, "Kaldırım Kabadayıları", Akşam, S. 7402 (l Haziran 1939), s. 8; S. Çapanoğlu, "Eski istanbul Kabadayı Çeşitleri", Tarihten Sesler, S. l (15 Bi-rincikânun 1943), s. 40-42, 45; ay, "Dünkü istanbul'da Kabadayılar", Yeni Tarih, S. 6 (Haziran 1957), s. 191; R. C. Ulunay, Sayth Fırtt-nalar, ist., 1953, s. 3-5; İ. Birinci, "Eski istanbul'da Kabadayılar", Hayat Tarih Mecmuası, (Mart 1966), s. 29-32.

UĞUR GÖKTAŞ




Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   507   508   509   510   511   512   513   514   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin