Ünden bugüN



Yüklə 8,87 Mb.
səhifə551/877
tarix09.01.2022
ölçüsü8,87 Mb.
#93648
1   ...   547   548   549   550   551   552   553   554   ...   877
KADIN HAREKETİ

352

353

KADIN HAREKETİ

hazırlanan kadınlar, 7 Şubat 1924'te, Türk Kadın Birliği adlı bir dernek kurarlar.

Halk Fırkası çizgisine yakın olmasına ve kurucuları arasında fırka ileri gelenlerinin karılan bulunmasına rağmen, Osmanlı kadın hareketinin ısrarla savunduğu ve Cumhuriyet'in gündemine getirdiği Medeni Kanun reformunun yapılması sürecinde, bu derneğin gerçekten etkili olmasına pek izin verilmez.

Bu ortamın feminist kadınlarda yarattığı ruh halini anlayabilmek için biraz geriye dönüp, Medeni Kanun'un öncüsü sayılan 1917 Aile Karamamesi'nin iptali üzerine, Nimet Cemil'in Kadınlar Dünyası dergisinde 19 Şubat 1921'de yayımladığı "Feminizm, Daima Feminizm" başlıklı yazıya bakmakta yarar vardır. Yazı Yakup Kadri' nirt (Karaosmanoğlu) feminizmi eleştiren bir yazısına cevaben "Keşke Türk kadını Yakub Kadri Bey'in zannettiği kadar hukuka malik olsaydı da biz fevkalâde hukuku istihsale çalışsaydık, ma-teessüf kaziy-ye bütün bütün başka. Beş on senelik feminizm cereyanı sayesinde birçok hukuk istahsal edildiyse de, henüz gayeye vusul mümkün olmadı. Henüz istirdad edilecek mühim hukuklar vardır. Hele nikâh hususunda kadın hukuku erkek hukukuna müsavi olmakdan çok uzakdır. Karısını istediği vakit kolayca boşayabilen ve karısının üstüne karı almakda hür ve serbest olan erkekle varacağı kocayı görmek ve tanımak hakkından bile mahrum edilen kadın nasıl müsavi olabiliyor? Siz bu bahsi kadın nokta-i nazarından düşünürseniz ne kadar fecii olduğunu bila-müşkilat anlarsınız. Neyse bu yarayı fazla deşmeden geçelim. Zira bin meşakkatle meydana getirilen 'Hukuk-i Aile Kararnamesi' bile ilk fırsatta ilga ediliyorsa, bu babda yakın zamanda ıslaha nail olabilmek ümidi ma-teessüf zayıfdır" demektedir.

Bu ruh haliyle, kendilerini ilgilendiren reformlar konusunda söz söylemek isteyen kadınlar, Türk Kadın Birliği çatısı altında birkaç etkinlik yaparlar. Nezihe Mu-hiddin'in girişimiyle Ocak 1924'te istanbul Türk Ocağı binasında yapılan toplantıda kadınlar arasında görüş birliğine Yarılamamasına rağmen, Halide Edip, Nezihe Mu-hiddin, Nakiye Hanım, Azize Hanım, Sa-biha Zekeriya Hanım, Rezzan Hanım, Sel-ma Hanım, Aliye Esat Hanım, Nigâr Şevki Hanım ve Naciye Pahanı Hanım'dan oluşan bir komisyon kurulur. Ancak istanbul basını kadınları ağır bir dille eleştirmeyi sürdürür. 1926'da kabul edilen Medeni Kanun, aslında kadınların istekleri doğrultusunda olduğu halde, sanki bu onlara rağmen, onların isteği ve bilgisi dışında çıkarılmış gibi bir izlenim yaratılır. Bu izlenim sonradan, Osmanlı kadınlarının mücadeleleri gerçekten unutulduğunda, insanların zihnine "kadınlar haklarını mücadele etmeden kazandılar" kalıp yargısıyla yerleşecektir.

Benzeri bir iletişimsizlik oy hakkı konusunda da gündeme gelir. 1927'de istanbul'da toplanan Türk Kadın Birliği Kong-resi'nde yeniden başkan seçilen Nezihe Muhiddin, derneğin asıl işlevini siyasal

haklardan eşit olarak yararlanma olarak tanımlar ve kadınları belediye seçimlerinde oy vermeye çağırır. Ancak Ankara henüz siyasal eşitliği erken bulmaktadır. Eylül 1927'de istekleri aşırı bulunan Nezihe Muhiddin Hanım ve yönetim kurulu, yönetimden uzaklaştırılır ve dernek başkanlığına merkezi yönetime karşı yumuşak bir tavır benimseyen Latife Bekir Hanım getirilir. Böylece kadın hareketinin kadınları ilgilendiren önemli bir reform konusunda söz söylemesi engellenir.

Kadın hareketi açısından asıl çorak yıllar ise, 1934'te yapılan anayasa değişikliğiyle, elde edilen siyasal hakların, Ankara tarafından bir propaganda malzemesi olarak kullanılmak istenmesi üzerine 1935'te, 18-24 Nisan tarihleri arasında istanbul'da, Yıldız Sarayı'nda toplanan kısa adıyla Dünya Feminist Kongresi ya da asıl adıyla, "Suf-raj ve Kadınların Siyasal ve Medeni Hareketleri için Uluslararası Birliğin XII. Kongresinin bitmesinden birkaç hafta sonra, Türk Kadın Birliği'nin kapatılmasıyla başlar, ilki, 1902'de Washington'da (ki bu top-, lantıda da Osmanlı kadınları temsil edilmişlerdi), diğerleri savaş yıllan dışında düzenli olarak değişik Avrupa kentlerinde yapılan bu uluslararası toplantıların 1935' te istanbul'da yer alması, değişik ülkelerden seçkin konukların katılması nedeniyle önemli bir olaydı. Dönemin koşulları nedeniyle kongrede "barış" konusu ön plana çıktı ve feminist kadınlar savaş karşıtı politikalar konusunda görüş birliğine vardılar. Ancak kongrenin dağılmasından sonra 10 Mayıs 1935'te olağanüstü kongreye çağrılan Türk Kadın Birliği, Başkan Latife Bekir'in, Türkiye'de kadın haklarının kazanıldığını, kadınların artık ayrı bir örgüte ihtiyaçları kalmadığını söyleyerek "isteyen arkadaşlar diğer hayır cemiyetlerinde çalışabilirler" dediği konuşmasından sonra, kendi kendisim dağıtma kararı aldı. Bu kuşkusuz, bir süredir tek parti güdümüne girmiş de olsa, kadınların parti dışında, bağımsız örgütlenmesini uygun görmeyen Ankara'nın, kadın hareketine vurduğu bir darbeydi.

Böylece kadın hareketi durakladı, hattâ söndü. Bu dönemde Sabiha Sertel'in yayımladığı ve kadın meselesini toplumcu bir anlayış bağlamında ele alan Resimli Ay gibi iz bırakan kimi yeni dergiler çıkarıl-drysa da, dönemin dergileri genellikle, Cumhuriyet reformlarıyla eşit konuma geldiği kabul edilen kadınlara, eşitlik arayışı dışında, yeni hedefler gösterme işlevini üstlendiler. Bu yeni hedefler arasında, kadın yaşamının odağında bulunduğu kabul edilen "aile" ve "ev"in kalkındırılması vardı. Görüldüğü gibi bir önceki dönemin hak arama anlayışı hepten terk edilmiş, "rasyonel" bir görünüm altında da olsa, kadınlara geleneksel değerler sunulmaya başlanmıştı.

Öte yandan, tek parti döneminin son yıllarında, 1946'da, Cemiyetler Kanunu'n-da yapılan değişiklikten sonra, başka derneklerin yanısıra kadın dernekleri de yeniden kurulmaya başladı. Ancak, yeni dönemin dernekleri, Osmanlı dönemindeki can-

lı kadın hareketiyle bağları kopmuş, eski mücadeleleri fazla anımsamayan ve kadın haklarının geliştirilmesi kaygısından çok, kazanılmış hakları koruma hedefine yönelen yeni bir kuşak tarafından kurulmaktaydı, ilk dernekler, genellikle uluslararası federasyonlar içinde bir araya gelen, Soroptimist Meslek Kadınları Örgütü ya da Üniversite Mezunu Kadınlar Derneği gibi derneklerin Türkiye şubeleri şeklinde kuruldu, bunlara sonradan Hukukçu Kadınlar Derneği, Türk Anneler Derneği gibi başkaları eklendi. Yeni kurulan derneklerin çoğunun merkezi Ankara'da idi ve İstanbul'da şubeler açtılar. Bu tür derneklerin çoğalması eğitimli, seçkin kadınların mesleklerinde edindikleri göreli başarıların bir yansımasıdır. Ancak yeni dernekler, daha çok meslek kadınlarının kazanılmış haklarını korumak ya da meslekle ilgili yeni kazanımlar elde etmek gibi sınırlı hedeflere yönelmişlerdir. Bu yüzden, Kadın Dernekleri Federasyonu ya da yeniden kurulan Türk Kadınlar Birliği gibi çatı örgütlerinin varlığına rağmen, bu dönemde kadınların ortak çıkarları konusunda yeni talepler üreten ve mücadeleyi yükselten bir kadın hareketi oluşamadı.


Yüklə 8,87 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   547   548   549   550   551   552   553   554   ...   877




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin