KARACAN, ALİ NACİ
(1896, İstanbul- 7Temmuz 1955, İstanbul) Gazeteci.
1912'de Mekteb-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) okurken ilk şiir denemeleri Ser-
AJi Naci Karacan
Cumhuriyet Gazetesi Arşivi
KARAGÖZ
448
449
KARAGÖZ
Karagöz dergisinin ilk sayısının kapağı. Turgut Çeviker, Gelişim Sürecinde Türk Karikatürü, tst., 1988
yazarlarla, MehmedBaha, Halid Naci, Ratip Tahir (Burak) gibi çizerler, kadrosunda yer aldı. 1927'de imtiyaz sahipliğini Burhan Cahid'in (Morkaya) aldığı Karagöz, o yıllarda Türkiye'nin en çok satan gazetesi olmak iddiasındaydı. Harf devrimi ile krize girince hükümetin maddi desteğiyle ayakta kaldı, mizahı azalttı ve daha çok eğitici bir nitelik kazandı. 26 Ocak 1935'te yayımını durdurdu ve CHP'ye satıldı, orası
Karagöz, Kukla ve Hokkabaz Sanatkârları Derneği", 1970'te "Türkiye Karagözü Yaşatma ve Tanıtma Derneği" kurulmuştur.
Bibi. M. And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, îst., 1985; M. And, "Karagöz Bir Siyasi Taşlamaydı da", TFA, S. 164 (Mart 1903); S. E. Siyavuş-gil, İstanbul'da Karagöz ve Karagöz'de istanbul, İst., 1938; ay, KaragözPsiko-SosyolojikBir Deneme, İst., 1941; Musahibzade, İstanbul Yaşayışı; M. Aksel, İstanbul'un Ortası, Ankara, 1977; M. Özhan, "Geleneksel Türk Tiyatrosunda Ahilik", Türk Folkloru Araştırmaları 1988/1; Ü. Oral, Karagözname, ist., 1977.
MEVLÜT ÖZHAN
vet-i Fünun ve Rebab gibi edebiyat dergilerinde yayımlandı. Bu yıllarda Hemedani-zade Ali Naci imzasını kullanıyordu. Adımını Babıâli'ye attıktan sonra şairliği bırakıp yazarlığa yöneldi. Tasvir-i Efkâr, If-ham, ikdam, Vakit gazetelerinde çalıştı. I. Dünya Savaşı günlerindeki yolsuzluklar konusundaki ısrarlı yazılan ona ün kazandırdı ama çalıştığı gazetelerin de kapanmasına sebep oldu. 1918'de Necmeddin Sadık (Sadak), Falih Rıfkı (Atay) ve Kâzım Şinasi (Dersan) ile birlikte Akşam, gazetesini çıkardı. Burada bütün gücünü, Milli Mücadele'yi desteklemeye yöneltti. Ondan sonra da siyasi gelişmeler içinde Kemalist çizgiye ve devrimlere hep sadık kaldı. 1927''de Akşam'dan ayrıldı ve yayın hakkını devraldığı ikdam gazetesini çıkarmayı sürdürdü. Ikdam'm 1929 ortalarında kapanmasından sonra 1930'da Serbest Fırka denemesi sırasında Politika ve inkılap gazetelerini çıkararak devrimleri savundu. 1931'de Sofya'ya Anadolu Ajansı temsilcisi olarak gitti. 1935'te Türkiye'ye döndü. Tan, daha sonra da Bugün gazetesini çıkardı, iktidarı tutmakla birlikte gazetecilik dinamizmini belediyeyi eleştirmeye yöneltti. 1944-1948 arasında isviçre'de basın ataşeliği yaptıktan sonra geri döndü ve bu kez köklü bir gazete çıkarmak amacıyla işe girişti. 1950'de yayıma başlayan Milliyetle bu amacına ulaştı. Karacan istanbul hayatının renkli kişilerinden olmuş, Fenerbahçe kulübünün umumi kâtipliğini de yapmıştır. Ya Hürriyet Ya Ölüm (1934) ve Lozan Konferansı vehmet Paşa (1943) isimli iki kitabı vardır.
Bibi. Ali Naci Karacan-Hayatı ve Başyazıları, îst., (1959); S. Tanju, Dolu Dizgin-Ali Naci Ka-racan-Bir Gazetecinin Hayatı, ist., 1986.
istanbul
KARAGÖZ
1908-1950 arasında yayımlanan, halk kültürüne dayalı mizah gazetesi.
Bu süre içinde yöneticileri ve mizah anlayışı bir hayli değişmekle birlikte geleneksel Karagöz-Hacivat diyaloguna dayalı eleştirme ve alaya alma yönteminden hiç vazgeçilmemiştir. ilk kurucusu, başyazarı ve çizeri Ali Fuad Bey'dir. Ali Fuad Bey 1870'li yıllarda Basiret gazetesinde çalışmış, devletin basımevlerini yönetmiş, Le-tâif-i Asar, Hayal, Çaylak, Kahkaha gibi dergilerde karikatürleri yayımlanmıştı. II. Abdülhamid rejimine karşıydı ve basın özgürlüğüne kavuşunca Karagöz adlı bir mi^ zah dergisi yayımlamayı hayal eden biriydi. II. Meşrutiyet ilan edilir edilmez 10 Ağustos 1908'de gazetenin ilk sayısını yayımladı. Gazete siyasi çekişmelerin en sert düzeyde yürüdüğü, yasaklamaların çok sık olduğu bir sürede az fire ile yaşamını devam ettirdi. Bunda yönetimlerle kesin çatışmaya girmemekle birlikte, halkın anlayışına uygun düzeyde eleştiri ve mizahı elden bırakmaması rol oynadı. Bir yerde istanbul' un inceliğini halkın zekâsıyla bağdaştırdığı söylenebilir. Gerçekten kaliteli olduğu bu ilk döneminde Mahmud Nedim, Mah-mud Sadık, Baha Tevfik,'Aka Gündüz, Osman Cemal (Kaygılı), Ahmed Rasim gibi
da Sedat Simavi'ye devretti. 14 Şubat 1935' te 2803. sayıdan itibaren "Siyasi Halk Gazetesi" altbaşlığıyla yayıma girdi. 1950' ye kadar süren bu dönemde mizah yönü az, daha çok halka olayları basitçe yansıtan bir yayın oldu.
ORHAN KOLOĞLU
KARAGÖZ
J *.,••*•> J* JZf-*
Türk gölge oyunu Karagöz istanbul'da gelişen Osmanlı kültürüyle bütünleşmiştir. Karagöz oyunlarında İstanbul'un yaşamını görmek mümkündür. Örneğin Ağalık oyununda esir pazarlarındaki köle ve cariye alım satımı, Büyük Evlenme'de istanbul' daki büyük düğünler, Kayıkta Haliç'le, Boğaziçi'nin günlük yaşamı, Kanlı Nigâr' da istanbul'un batakhaneleri, Tahmiste Tahtakale'deki kahve dövücüleri anlatılır, istanbul değişik kültür özellikleri, insanları ile Karagöz'ün konusu olmuştur.
* !>-,•». jV-^.1 ji,' i
Karagöz saray tarafından da ilgi görmüş ve desteklenmiştir. Şenliklerde, şehzadelerin sünnet düğünlerinde Karagöz gösterilerine yer verilmiştir. L Süleyman'ın şehzadeleri için düzenlenen sünnet düğününde (1539), III. Murad'ın oğlu Mehmed'in sünnet düğününde (1582) Karagöz oynatıldığı bilinir. Esnaf loncalarının düzenlediği "esnaf teferrücü" denilen şenliklerde de Karagöz gösterilirdi.
Ramazan ayında Karagöz gösterileri daha da çoğalırdı, istanbul'un birçok semtinde mevsim kış ise kahvehanelerde, yaz ise bahçelerde veya kahvehanelerde Karagöz perdeleri kurulurdu. Kahvehanecilerle anlaşan Karagöz ustaları perdeyi kurabilmek için Zaptiye Nezareti'nden ve belediyeden izin alırlardı.
Siyasal taşlamalar da yapan Karagöz o
Karagöz, Hacivat (solda) ve istanbul ağzı konuşan Çelebi. U. Göktaş, Dünkü Karagöz, izmir, 1992
Son dönemin ünlü karagözcülerinden Hayali Memduh Bey.
Nuri Akbayar koleksiyonu
günün Istanbul'undaki sosyal ve toplumsal olayları, bozukluklan konu edinerek şiddetle eleştirmiştir. Dönemin Kirli Nigâr'ı, Bekri Mustafa'sı, Karagöz oyununda değişik tipler olarak yerlerini almışlardır. Karagöz bazı dönemlerde çeşitli nedenlerden dolayı yasaklanmıştır, imparatorlukta sosyal ve siyasal bozuklukların hâkim olduğu dönemlerde Karagöz oyunları da nezaketten ve estetikten uzaklaşmıştır.
istanbul'daki Karagöz sanatçılarının Tah-takale'de işyerleri vardı. Burada kâhya, usta, kalfa ve çıraklardan oluşan bir düzen içinde örgütlenmişlerdi. Başlarındaki kişilere de "serkâr", "pir", "serçeşme" veya "kolbaşı" adı verilirdi. Diğer esnaf kuruluşlarında olduğu gibi çıraklıktan ustalığa geçişleri "şed kuşanma" törenleriyle yapılırdı. Sanatçılar, sürekli işyerinde duran kâhya tarafından sırayla işe gönderilirdi.
Karagöz sanatçılarının hemen hepsinin mutlaka bir asal işi vardı. Karagöz oynatmayı işlerinden arta kalan zamanda yaparlardı. Tanınmış Karagöz sanatçılarının çoğu a-sıl meslekleriyle anılırdı. Hayali Berber Sa-id, Hafız Mehmed Efendi, Kâtip Salih, Yorgancı Abdullah Efendi, Hamamcı Süleyman Efendi, Camcı irfan gibi. Daha sonraları Çelebi Alaattin Mahallesi Balkapa-m Caddesi'nde bir kahvede, Mısır Carşı-sı'nın Paçacılar Kapısı'na giden caddede, Çavuşoğlu Çıkmaz Sokağı'ndaki bahçeli bir kahvede, Beyazıt'ta Simkeşhane içinde ve Galata'da bir kahvede toplanmışlardır.
Örgütlenmelerini Cumhuriyet döneminde dernekler kurarak sürdürmüşlerdir. 1934'te Camcı Han'ın (Açıkgöz) başkanlığında "Karagözü Sevenler ve Karagöz Sanatkârlarını Himaye Cemiyeti", 1957'de Hayali Küçük Ali (Muhittin Sevilen), Camcı irfan, Mazhar Baba (Gençkurt) gibi Karagöz ustaları tarafından "istanbul Umum
TIMARHANE" OYUNUNDAN BİR BÖLÜM
I. DELİ— Merhaba, karnabit salatası! KARAGÖZ— Eksik olma, benî-âdem keratası!
I. DELi— Karagöz canibinden dümeni kırık pekmez testisiyle vürûd eden haberlere nazaran balkabağımn, mahalle meclis-i sebzevatına âza tayin kılınması müzakere olunmakta imiş. Bunun da başlıca sebebi ka'r-i deryada bulunan uskumru balıklarının esnaf tezkeresi olmayıp yunusbalığı tarafından darb ü tehdîd olunmaları ve bir taraftan biçere hamsiler dahi türlü türlü zarar ve felâkete duçar olduğundan Kızkulesi'nm böyle erkek işine karışmaması için Salacak tarafından hücûm-i şedîd gösterilerek Kızkulesi hâmile olması münasebetiyle korkudan ha-lecana uğramış olduğu Selâmsız'dan bâ-müzekkere Kuzguncuk'a arz ve ifade olunmuş ve işin muhakemesi Kadıköyü vasıtasıyle icra olunamayıp asılıp kalmış... KARAGÖZ— Ey, şimdi çıldırırım!
I. DELi— ...ve bu maddeyi istikşaf için gece yarısı Kandilli Bumu'nün muâvene-tiyle mecrûhîn-i merkumîni derhal Anadoluhisarinâa habs ü tevkif eylemişler. Fakat bunlar şu töhmetlerinde Kanlıca ile müşterek bulunduklarını Paşabahçesi bil-istintâk haber vermiş ve bu hususun tâ Beykoz'un Çene arasında dolaşması Ana-dolukavağı'ndan bâ-mazbata bildirilmiş ise de Yenimahalle eski aklına uyarak birtakım sözler söyleyip Büyükdere böyle küçük işlerde Mesarburnu'nun şu hususu istimâ' ettiği zaman yüzünde bir sevinç müşahede olunduğunu Tarabya ve Yeniköy eski kurtlarına haber vermiş, ve bunlar ise bu işe hiç razı olmayıp Boya-cıköyü'nün yanında yüzü kara çıkmış ve Istinyeve Mirgûn iskeleleri Rumelihisa-n'nda biraz meks ü aram etmek münâsib görmüş... KARAGÖZ— Ne bitmez tükenmez saçma! I. DELi— Sen de benim yanımdan kaçma. KARAGÖZ— Kaçacağım ama, korkuyorum.
I. DELi— ... ise de, Arnavutköyü akıntısının hiddetine dokunarak pür-silâh olduğu halde attığı tabanca Sarafburnu'na dokunarak bundan dolayı gözyaşı dökerek Kuruçeşme'ye doğru azîmet etmiş, ve şu hale Kuruçeşme'nin ağzı sulanarak Ortaköy den yolu yarılayarak Kabataş'a ince sözleri anlatmak muhal gibi bir şey göründüğünden Çavuşbaşı'na terfîkan cümlesi Tophane'den top gibi gürleyerek Galata mahkemesinde fasl-i dâva edecekleri ciddî gazetelerde okunmaktadır. KARAGÖZ— Sen deli misin, akıllı mısın?
I. DELi— Deli balkabağından olmaz, adamdan olur. istersen sen de deli ol. .KARAGÖZ— Çenen tutulsun, köpoğlu!
I. DELi— An-asıl tiyatro ve lokanta sakinlerinden geçen paçacı dükkânı kayınvalidesi tarafından yalvararak on bin seneden beri mürûr-i evkaat ile karnabit tohumları olup, yani bir pırasa tarafından bâ-arzuhâl düyûn-i kesîreye müstağrak olmak hasebiyle iki buçuk çifte derûnunda yedi sekiz yaşında iki adet salatalık hıyar akçesiyle maydanoz tohumları olup bahçıvanbaşıyı tekdîr edeceğim der-kârdır. KARAGÖZ— Sen sabaha kadar söyliyecek misin?
I. DELi— Sabaha kadar da söylerim, akşama kadar da; sen benim keyfimin kâh
yası mısın? • '
KARAGÖZ— Sen benim gönlümün mahyası mısın?
I. DELi— Dinle beni, balkabağı!
KARAGÖZ— Söyle bakalım, helvacıkabağı!
I. DELi— Semizot Efendinin zuafâdan bulunan Tereotu nâm cariyesini Nane Molla'ya terfîkan Dökmeciler'âe lenger-endâz-i ikaamet olmakta bulunan Pirinç Çelebi ile hîn-i mülakatlarında Keçi-derisi'nin sütbirâderi bulunan Rugan-ı Zeyt-i biz-Zünûb ile birleşerek Enginar Beyin derûn-i âlîlerine kemâl-i ehemmiyetle vaz' olunup Parmakkapı vasıtasıyle Boğaziçi'ne bi's-sıhha ve'1-âfiye teşrîf buyurdukları maa'l-memnûniyye işitilmiştir. KARAGÖZ—Bana ne? Müsaade, ben gidiyorum...
C. Kudret, Karagöz, IH, Ankara, 1970, s. 312-316
Karagöz Musikisi
Karagöz oyununun en önemli unsurlarından biri de musikidir. Karagöz'de kullanılan musiki, zamanla kendine özgü bir tür özelliği kazanmış, hayal perdesinin seyirlik tarafı yanında işitsel bir boyut olarak, Karagöz'den ayrı düşünülemeyecek tamamlayıcı bir sanat halinde gelişmiştir.
içinde musikinin yer almadığı bir Karagöz oyunu yoktur. "Ferhad ile Şirin" gibi bazı oyunlarda ise, oyunun genel düzeninin hemen bütünüyle musiki üzerine ku-
KARAGÖZ
450
451
KARAGOZYANLAR
Rıdvan'ın oluşturduğu amatör toplulukta bir süre yer alan Sadi Fikret, 1908 ve 1909' da Burhanettin (Tepsi) topluluğunda başta Abdülhak Hamid Tarhan'ın oyunları olmak üzere Neron, Napoleon Bonaparte, Haydutlar adlı oyunlarla sahneye çıktı. Ayrıca, birer perdelik komedilerde de oynamaya devam etti. 1909'da Ahmed Fehim' in(->) topluluğunda Mürebbiye'de oynadı. Burhanettin (Tepsi) ile 1910'da çıktığı turnede topluluğun dağılmasından sonra bir süre istanbul Polis Müdüriyeti Evrak Kalemi'nde memur olarak çalıştı. 1912'de Madam Binemeciyan ve Kumpanyası topluluğunda Müçtehitve Masum Katil; Nu-reddin Şefkati'nin topluluğunda Gelin-Kaynana, Farmasonlar, Hisse-i Şayia adlı oyunlarda oynadı. Ahmet Fehim'in Mar-diros Mınakyan'ın 1913'te sahneden çekilmesi üzerine devraldığı Osmanlı Dram
rulu olduğu görülür. Karagöz musikisi, Türk musikisinin hemen hemen bütün çeşitliliğini üzerinde taşır. Klasik Türk musikisinin "kâr", "beste", "ağır semai", "yürük semai", "peşrev", "saz semaisi", "oyun havası", "şarkı", "köçekçe" gibi beste şekilleriyle birlikte, halk musikisi repertuvarma giren türküler de bu musikiyi oluşturan ezgiler arasındadır. Türk musikisinin özel ritim kalıpları olan usuller de Karagöz'de zengin bir çeşitlilik gösterir. Bu oyunlarda vals, polka gibi, zamanın modası gereği Batı musikisi parçalarının da kullanıldığı görülür.
Karagöz musikisi, "semai", "gazel" ve "hayal şarkıları" denen üç ana tür üzerine kurulmuştur. Semailer, oyunda ilk okunan parçalardır. Bunların adından başka, semai u-sulüyle, ağır veya yürük semai adlı beste şekilleriyle veya bir halk şiiri biçimi olan semaiyle doğrudan bir ilişkisi yoktur. Karagöz musikisindeki semaiyi, "beste" ve "şarkı" şekillerindeki eserler oluşturur. Oyunlarda semaileri hep Hacivat söyler. Eserlerin tamamı okunmaz, yalnızca zemin ve nakarat kısımları söylenir. Gazellerin okuyucusu ise, semaideki durumun aksine, hep Karagöz'dür. Gazelde kullanılan makam çoğunlukla yegâhtır. Günümüze doğru ise, musiki bilgisi ve yeteneği yeterli düzeyde olmayan karagözcüler, gazel yerine yalnızca gazel metinlerini okumaya başlamışlardır. Hayal şarkıları çoğunlukla şarkı ve türkülerden oluşur. Bu şarkılardan bazıları çeşitli oyunlarda değişik Karagöz tiplerince tekrar tekrar o-kunabilir.
Karagöz musikisinin hayal sarkılan re-pertuvarı 200'ü aşkın eserden oluşmaktadır. 61 kere şarkı söyleyen Hacivat bu re-pertuvarı en çok kullanan hayal perdesi kahramanıdır. Hacivat'ı 55 şarkıyla Çelebi, 43 şarkıyla Zenne ve 26 şarkıyla Karagöz izler. Hayal şarkılarında sırasıyla hicaz, uş-
Karagöz oyununda Âşık Hasan ve oğlu Muslu, Ragıp Tuğtekin yapımı. U. Göktaş,
izmir, 1992
şak, rast, hüseyni, nihavent ve suzinak en çok kullanılan makamlardır. Evcara, mu-hayyerkürdi, neva, nikriz, buselik, suzidil, şehnaz gibi makamların ise hiç kullanılmamış olması dikkat çeker.
Çeşitli oyun tiplerinin tekrar tekrar söylemeleri dolayısıyla birçok hayal şarkısı o tiplerle özdeşleşmiştir. Bu şarkılar mal oldukları kişiliklere uygun bir güfte ve ezgi yapısı içindedir. Pek çoğunun bestekârı bilinmeyen hayal şarkılarının, T.ürk mu-
Tulumlu
Karagöz
tiplemesi,
Ragıp
Tuğtekin
yapımı.
U. Göktaş,
Dünkü
Karagöz,
izmir,
1992
sikisi repertuvarından mı Karagöz'e akta-rıldığı, yoksa Karagöz için mi özel olarak bestelendiği kesin biçimde bilinmemekle birlikte, bu eserlerin hiç olmazsa bir bölümünün Karagöz için özel olarak ve büyük bir ihtimalle Karagöz oynatanlarca bestelenmiş olduğu tahmin edilmektedir.
Her dönemin toplumsal ve kültürel yapısına, işlenen konular açısından uyum gösteren ve hep güncel bir kimlikle ortaya çıkan Karagöz'ün bu özelliğine bağlı olarak musikisinin de her dönemde yenilendiği görülmektedir. Karagöz musikisi re-pertuvannı oluşturan bugüne gelebilmiş e-serlerin büyük bir çoğunluğunun 19. ve 20. yy'a ait bulunuşu, repertuvarmm durağan olmadığını, bu musikinin günün şartlarına büyük ölçüde uyarlanabildiğim göstermektedir.
Karagöz musikisinde kullanılan çalgılar, "perdedeki çalgılar" ve "perde gerisindeki çalgılar" olarak ikiye ayrılabilir. Perde-dekilerin hemen hepsi Karadeniz kemen-çesi, tulum, davul, zuma, kabak ve bağlama gibi halk çalgılarıdır. Perde gerisinde kullanılan çalgılar ise, başta tef olmak üzere, keman, ud, kanun, klarnet (veya zurna) gibi çoğunluğu klasik musiki çalgılarıdır. Bunlardan tefi, karagözcünün kullanması geleneğin gereklerindendir.
Ama bazen bu iş için "yardak" kullanıldığı da olur. Perde gerisinde zil, zilli maşa, nakkare ve davul gibi çalgılar da kullanılır. Perde gerisinde bu sazlan ya sazendeler ya da becerisi varsa yardak çalar. Oyunlarda bu şekilde bir saz takımının veya yardağın bulundurulması gerekliliği, ses kayıt cihazının kullanılmaya başlamasına kadar sürmüştür. Bütün bu çalgıların dışında "nare-ke" adı verilen, kamıştan yapılmış, düdüğe benzer bir alet de oyun sırasında Karagöz tiplerinin perdeye geliş gidişleri sırasında, çıkardığı zırıltılı bir sesle fon müziği gibi kullanılır.
Karagöz musikisi repertuvarını oluşturan eserlerde, Osmanlı toplumunu oluşturan kavimler mozaiğinin kültürel izleri belirgin biçimde görülür. Arap tiplerinin o-kuduğu Arapça güfteli şarkılar, Yahudinin îbranice sarkılan, Ermeni, Rum tiplerinin kendi kültürlerine özgü şarkıları, Karagöz musikisi repertuvarının ilgi çekici parçalandır, istanbul kültürünü iyice özümsemiş sayılabilecek Çelebi, Hacivat, Hacivat'ın kızı, Hımhım, Zenne vb tipler ise hep istanbul şehir kültürünü yansıtan ağır parçalar okurlar. Arnavut ve Rumelili tipleri, Rumeli türküleri; Bolulu, Bolu türküsü; Külhancı, Erzurum veya Artvin türküsü; iskele kâhyası, Mustafa Çavuş'un halk duyarlılığını yansıtan bir şarkısını; Çingene, "Çeribaşının Gelini" adlı Çingene şarkısını; Anadolulu, "Dağda davar güderim" türküsünü; Bekri Mustafa da meyhane şarkılarını söyler. Frenk tiplemesi ise polka parçalarıyla oynar. Trabzon, Hatay, Konya, Aydın, Ankara, Kastamonu, Eskişehir, An-tep, Muğla, Çankırı ve Harput türküleri, hayal şarkılarının önemli bir bölümünü oluşturur. Bu yöreler, istanbul'da yaşayan taşralıların memleketleridir. Anadolu'nun
TTAŞ_^LAKLARD_A_KARAGÖZ _VE_ KARAGÖZ MUSİKİSİ
istanbul'da- ilk ticari plak kayıtları 1902'de yayımlanmıştır. Taş plaklara seslerim ilk veren sanatçılar Kantocu Peruz ve Şamram hanımlar, Hafız Sami, Aşir, Yaşar efendiler, Tanburi Cemil Bey, bir de meddahlarla Karagöz sanatçılarıdır. Meddah Sururi, Meddah Aşkî, Şair Ömer Efendi ve Kâtip Salih bu sanatta dönemin dört büyük adıdır, ilk ikisi daha çok, ünlendikleri meddahlık alanında plaklar doldurmuşlardır. Sururi'nin sadece bir tane Karagöz plağı vardır; Aşkî'nin ise bu türde hiç plağı yoktur. Yayımlanmış Karagöz plaklarının sayısı 30 dolayındadır.
Bu plaklar doldurulurken güncel olaylarla ilgili hikâyelerin 78 devirli plakların yaklaşık 3 dakikayla sınırlı süresine sığdırılabilmesi için, kullanılan metinler değiştirilerek yahut kısaltılarak plaklara bir hareketlilik getirilmeye çalışılmıştır. Seyirlik bir sanatı sadece ses kayıtlarıyla canlandırabilirle amacı güden bu değişikliklerde musikiden vazgeçilmemiş, tersine, Karagöz oyunlannm temel dayanaklarından biri olan musiki sanatından alabildiğine yararlanılmıştır.
Musiki bilgisi ve yeteneği söylediği şarkılardan kolayca anlaşılan Şair Ömer Efen-di'nin musikisiz plağı yok gibidir. Kâtip Salih de "Karagöz'ün Arap Halayık'a Ninni Söyletmesi", "Karagöz'ün Köylü Kantosu", "Karagöz'ün Musiki Muharevesi" gibi konusu musiki olan plaklar doldurarak musikinin Karagöz oyunundaki vazgeçilmez yerini plaklarıyla belgelemiştir. Şair Ömer Efendi'nin "Karagöz'ün Şair Muhaveresi" adlı plağında da Hacivat daha birçok oyunda olduğu gibi, "On kere demedim mi sana, sevme dokuz yâr" mısraıyla başlayan eviç şarkıyı söyleyerek Karagöz" ün yanına gelir. "Karagöz'ün Acem'le Muhaveresi" adlı plakta Acemin okuduğu şarkı güftenin anlaşılmaması yüzünden uydurma bir Acem havası olduğu izlenimini uyandırır. Gene Ömer Efendi'nin "Karagöz'ün Karısıyla Muhaveresi"nde, Karagöz' ün karısı, uyumak bilmeyen oğluna tef eşliğinde ninni söyler. Kâtip Salih'in Orfe-on Record şirketi için doldurduğu "Karagöz'ün Halayıfc'a Ninni Söyletmesi" de benzer bir ritimdedir. Şair Ömer Efendi'nin musiki yeteneğini gösterdiği plaklardan biri.de "Karagöz'ün isim Muhaveresi"dir. Bu plakta Hacivat o günlerin sevilen okuyucusu Hafız Sami üslubuyla şarkı söyler.
Karagöz oyunlarında, bu oyunlar için özel olarak bestelenmiş şarkıların yam-sıra klasik Türk musikisinin seçkin örnekleri, örneğin Abdülkadir Merâgî'ye mal edilen bazı eserlerle, Ebubekir ve Nikoğos ağaların beste ve şarkıları da okunmuştur. Hazım Körmükçü'nün Edison Bell etiketiyle, büyük olasılıkla özel bir baskıyla yayımlanan "Karagöz'ün Karısını Tahkikatı" adı plakta da Tab'î Mustafa Efendi'nin "Gül yüzlülerin şevkine gel nûş edelim" diye başlayan bayatı yürük semaisi Hacivat'a her nedense "Gül yüzlülerin aşkını nûş edelim" diye okutulur. Hazım Körmükçü'nün gerek seçtiği tipler, gerekse işlediği konular, onun Şair Ömer' den geniş ölçüde etkilendiği izlenimini uyandırır. Ömer Efendi'nin "Tünel Satıcıları" konusu Körmükçü'de "Uzun Çarşı Esnafı"; "Acem'le Muhavere"de "Karagöz'ün Paris Seyahati" olur. Körmükçü de en az Ömer Efendi kadar musikide yetenekli olduğunu, hemen her plağında musikiye yer vererek gösterir. Meddah Hasan Tanınmış ise "Hıdrellez Âlemi" adlı plağında musikiyi hikâyenin ayrılmaz bir parçası olarak kullanır. Bu plakta Kâğıthane'deki eğlence Zurnacı Sabahattin'in taksimi ile başlar, sonundaki oyun havası Kanlıcalı Nasibin Mehmet Yürü'nün de yer aldığı saz takımınca çalınır. Meddah Hasan plakta bu sanatçıları yeri geldikçe övünçle dinleyicilerine tanıtır.
CEMAL ÜNLÜ
dört bir yanına ait bu türküler, hayal perdesinden istanbul kültürüne girer ve klasik Türk musikisiyle beraber istanbul zevkinin ve duyarlığının yapıtaşlarından birini oluştururlar.
Bibi. E. R. Üngör, Karagöz Musikisi, Ankara, 1989; R. Oğuz, Karagöz'de Halk Türküleri ve Halk Hikâyeleri, Kayseri, 1946.
MEHMET GÜNTEKİN
KARAGÖZ TEKKESİ
bak. ZERDECİZADE HÜSEYİN EFENDİ TEKKESİ
KARAGÖZOĞLU, SADİ FİKRET
(1881, İstanbul - 30 Aralık 1941, İstanbul) Tiyatro oyuncusu ve yöneticisi.
Asıl adı Hüseyin Sadi'dir. Tiyatroya Mek-teb-i Sultani'de (Galatasaray Lisesi) okuduğu yıllarda amatör olarak başladı. Reşad
Kumpanyası'nda Divaneler Hekimi, Kadın Pençesi, Ceza Kanunu, Gülnihal; aynı yıl kurulan Donanma Cemiyeti Tiyatro-su'nda Alemdar, Muhterem Katil, Midilli'de Bir Facia gibi oyunlarda rol aldı. I. Dünya Sâvaşı'nın çıkmasından sonra topluluk dağıldı. Bunun üzerine Sadi Fikret askere gitti. 1918'de askerlik dönüşü Da-rülbedayi'ye girdi. Bir Çiçek İki Böcek, Hisse-i Şayia, Sekizinci adlı oyunlarda rol aldı, beğeni kazandı. 1923'te bir grup arkadaşı ile Darülbedayi'den ayrılarak Ankara'ya gitti. Burada oluşturdukları Darül-bedayi Sanatkârları Anadolu Temsil Heyeti adıyla oyunlar sahnelediler. Daha sonra Ankara'da Milli Sahne adıyla bir topluluk kuran Sadi Fikret, İzmir turnesine çıktı, ardından İstanbul'a geldi. Ra-şit Rıza ile bir süre birlikte çalıştı. Acele İş, Arkadaş Hatın, Gaip Aranıyor, HıtırHoş-nutyan, İlk Aşk, İtaat İlamı, Kin Yarası, Men Dakka Dukka, Ortaklar, Oyun Bozan, Pembe Köşk, Sönmeyen Sevda, Tersine Dünya, Üvey Kardeşler, Yataklı Vagonlar Kontrolörü Milli Sabne'de kendisinin de rol aldığı oyunlardan bazılarıdır. Ekonomik ve yönetsel sorunlar nedeniyle Milli Sahne'nin dağılmasından sonra 1927'de tiyatro yaşamından çekilerek sinema işletmeciliği yapmaya başladı.
Ünlenmesini sağlayan Hisse-i Şayia adlı oyundaki Bican Efendi rolü üzerine kurulan Bican Efendi Mektep Hocası, Bican Efendi Vekilharç gibi filmlerde hem oyunculuk, hemde yönetmenlik yaptı.
HÎLMİ ZAFER ŞAHiN
Dostları ilə paylaş: |