HOLLANDA ELÇİLİĞİ BİNASI 86
87
HOMMAİRE DE HELL
Hommaire de Hell'in gezilerine katılan Jules Laurens'ın çizgileriyle Rumeli Feneri.
Galeri Alfa
tano di Turchia, Roma, 1943; S. N. Duhani, Eski insanlar Eski Evler, İst., 1982; B. Slot-A. Abelmann, Osmanlılar ile Hollandalılar Arasındaki 400 Yıllık ilişkiler, ist., 1990; "Pera'da Hollanda Konsolosluğu", Arredamento Dekorasyon, S. 21 (1990), s. 68-76.
CENGİZ CAN
HOLLANDA TARİH VE ARKEOLOJİ ENSTİTÜSÜ
Türkiye ile Hollanda arasında 1956'da imzalanan kültür antlaşması çerçevesinde kurulmuştur. Aslında Yakındoğu'da bir enstitü kurma fikri Hollanda'da oldukça eskidir. Almanya, Fransa, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinin Yakındoğu'da yapmış oldukları arkeolojik kazılar ve elde ettikleri görkemli buluntular Hollandalılar üzerinde de etkili olmuş ve bir Yakındoğu enstitüsü için girişimler başlatılmıştır. Bu sırada, İstanbul'da, tarihi bir geçmişi olan Hollanda Sarayı'nda (Palais de Hollande), bugünkü Hollanda Başkonsolosluğu binasının üst katında bir yer bulununca Yakındoğu Enstitüsü'nün İstanbul'a yerleşmesi kesinleşmiştir.
larda bazı firmaları bünyesinden çıkarırken, yabancı ortaklıklarla genişledi.
Kale Grubu (Bodur Grubu): inşaat seramiği alanının egemeni "Kale" Grubu' nün patronu İbrahim Bodur 1957'de Çanakkale'nin Çan köyünde Çanakkale Se-ramik'i kurdu. 1975'e kadar yeni şirketlerle genişleyerek ve Kale Grubu'nu oluşturarak Kaleflex, Kalebodur, Kaledekor ile inşaat sektöründe faaliyet gösterdi. Daha sonra kalıp ve makine üretmek için Kale Kalıp kuruldu. Kalekimya, Kalesan, Kale-metal, Kale Pazarlama, Kalexport vb şirketlerle genişleyen grupta Bodurlar etkindirler. Ayrıca Bodur Holding AŞ'yi de kurmuşlardır.
İstanbul merkezli çok sayıdaki holding arasında, 1959'da Kutlutaş İnşaat ve Ticaret Sanayi Ltd'yi kuran, sonra Halıflex, Ha-lıser ve diğer bazı şirketleri ele geçirerek genişleyen, bankalarla ortaklık kuran Kutlutaş; ampulden süte, inşaattan dış ticarete kadar çeşitli alanlara yayılmış Tekfen; adını musluk ve bataryalarla özdeşleştirmiş, daha çok ECA adıyla tanınan Elgin-kan Grubu, inşaatçılıkla işe başlayan Ayhan Şahenk'in Doğuş Grubu ve özellikle son yıllarda yükselen İslamcı işadamlarının IHLAS Holding'i ayrıca kayda değer.
Bibi. M. Sönmez, Türkiye'de Holdingler, ist. 1992.
MUSTAFA SÖNMEZ
HOLLANDA ELÇİLİĞİ BİNASI
Günümüzde Hollanda Başkonsolosluğu o-larak kullanılan yapı, Beyoğlu İstiklal Cad-desi'nden girilen 3.240 m2'lik bir bahçe i-çinde yer alır. Güneyde Postacılar Sokağı, doğuda Fransız Elçiliği arazisi ile çevrelenmiştir. İstiklal Caddesi'nde 393 numaralı, metal parmaklıklı, armalı ana giriş kapısının iki yanında bulunan elçiliğe ait iki katlı yapılar, dükkân olarak kullanılmaktadır. Postacılar Sokağı'nda bulunan ikinci girişin sağında Hollanda Şapeli, solunda ise Tercümanlar binası yer almaktadır. Elçilik binası, İstanbul'da birçok yapı gerçekleştiren İtalyan kökenli mimar kardeşler Gaspare ve Giuseppe Fossati(-») tarafından 1854'te tasarlanmış ve inşa edilmiştir. 17. yy'ın sonlarında da Hollandalıların kullanımında olduğu anlaşılan elçilik arazisi, 1702-1706'da Doğu Hint Felemenk Şirketi tarafından depo olarak kullanılırken, iki Rum kadından satın'alınan arsalarla genişletilmiş, yeni bir yapı inşa edilmiş, 1748'de tüccar-elçi Calkoen tarafından, merkezi Amsterdam'da bulunan Ortadoğu Ticaret Odası'na satılınca üzerindeki yapılarla birlikte Hollanda hükümetinin mülkiyetine geçmiştir. Elçilik olarak kullanılan ahşap konak çıkan bir yangın sonucu tahrip olunca 1854'te yenisi yapılıncaya kadar uzun süre kullanım dışı kalmıştır. Bu tarihte, İstiklal Caddesi ve Fransız Çıkmazı köşesinde, bugün üzerinde Yedikule Ermeni Hastanesi mülkiyetindeki Vuccino Han'ın bulunduğu arsa, elçilik inşaatını yüklenen Ermeni müteahhite bırakılmıştır. Elçilik binasının iç mimarisi 1960'lı yıllarda Hollanda'dan gelen mimarlar tarafından, o yılların anlayışına uy-
Aife»,
Hollanda Elçiliği binasının ön cephesinin görünümü. Ahmet Kuzik, 1994
gün olarak yeniden düzenlenmiş, özgün dekorasyon ve özellikle tavanlar, yerini yalın bir ifadeye bırakmış, Arkeoloji Enstitüsü Kütüphanesi olarak kullanılan üst kata doğrudan girişi sağlayan bir merdiven evi yapının kuzeyine eklenmiştir.
Eğimli arazide, 24x14 m ölçülerinde gerçekleştirilen yapı, daha mütevazı ölçülerde de olsa, aynı mimarın eseri olan Rus Elçiliği ile benzer şekilde, Boğaz manzarasına paralel konumlandırılmıştır. Giriş cephesi 2 kat, Boğaz cephesi ise eğim nedeniyle 3 katlıdır. Yapı akşındaki giriş saçağı, İyonik başlıklı dört kolon tarafından taşınan geniş silmeli kagir bir örtüyle kapanmıştır. Giriş holü kolonatlı bir terasla manzaraya açılır. Simetrinin hâkim olduğu cephe mimarisi sade ve dengeli ifadesiyle neorönesans özellikler yansıtır. Giriş katı cephesinde bulunan yuvarlak kemerli pencereler İyonik başlıklı pilastr-larla ayrılmış, üst katta kemer aynalarında, başka Fossati yapılarında bulunan madalyonlara yer verilmiştir. Bibi. T. Lacchia, I Fossati, Architetti delSul-
Hollanda Tarih
ve Arkeoloji
Enstitüsü'nün
Kütüphanesi.
Ahmet Kuzik,
1994
1958'de çalışmaya başlayan enstitü, istanbul'un iş ve kültür merkezi sayılan İstiklal Caddesi üzerinde, hem üniversitelere, hem de diğer enstitülere yakın bir konumdadır: 15.000 ciltlik kitaplık, özellikle Anadolu, Yakındoğu ve Balkanlar arkeolojisi, prehistoryası ile dilbilim ve semitik dilleri kapsamakta, ayrıca orientalistik, tarih ve modern sanat koleksiyonlarından oluşmaktadır. Enstitünün zengin bir dergi koleksiyonu vardır. Her yıl 150'ye yakın süreli yayın takip edilmektedir.
1958-1964 arasında Prof. Dr. A. A. Cense, 1964-1974 arasında Yakındoğu tarihi uzmanı Dr. A. A. Kampman, enstitünün müdürlüğünü yapmışlardır. Üçüncü müdür olarak Dr. P. Donceel-Voûte 1974-1978'de görev yapmıştır. Onun zamanında özellikle süreli yayınların eksik sayıları tamamlanmış ve kitap alımına başlanmıştır. 1978'de, Yakındoğu prehistoryası ile uğraşan Dr. J. J. Roodenberg müdürlük görevine getirilmiştir. Enstitü bu tarihten sonra, kitaplıktan yararlanan talebelerin ve araştırıcıların isteği doğrultusunda ö-zellikle arkeoloji ağırlıklı olarak gelişmiş ve arkeolojik araştırmalara başlanmıştır.
İlk olarak Dr. J. Roodenberg başkanlığında, Aşağı Fırat Projesi'ne katılmış ve 1981-1983 arasında Hayaz Höyük ve Ku-martepe kazıları yürütülmüştür. Bunu 1985'te İznik Gölü çevresinde yapılan yüzey araştırması takip etmiştir. En son olarak, gene aynı bölgede bulunan ve prehis-torik bir yerleşme olan Ilıpınar Höyük projesi 1987'de başlatılmıştır. Bu proje halen devam etmektedir.
Enstitü, her yıl muntazam olarak yayımlanan Anatolica dergisini neşretmektedir. Bu yıl 19. sayısına erişen bu süreli yayın Anadolu ve Yakındoğu arkeolojisi, tarihi ve sanat tarihi ile ilgili makaleleri kapsamaktadır. Ayrıca Publications de I'lns-titut Neerlandais d'Istanbuladı altında ve çeşitli monografilerin yer aldığı bir kitap serisi de bilim dünyasına sunulmaktadır.
1994 başından itibaren, enstitünün müdürlüğüne Mr. H. E. LaGro atanmıştır. Kendisi, İslam tarihçisi ve arkeologudur.
Enstitü, dışarıdan gelen ve Türkiye'de araştırma yapmak isteyen bilim adamlarına ve talebelere misafirhanesiyle de hizmet vermektedir. H. EDOUARD LAGRO-SEMA BAYKAN
HOMMAİRE DE HELL, IGNACE-XAVIER MORAND
(24 Kasım 1812, Abkirch - 29 Ağustos 1848 İsfahan) Fransız mühendis ve gezgin.
1833'te maden mühendisi olarak mezun olduktan sonra 1835'te yol ve köprü inşaatlarında çalışmak üzere Osmanlı hükümeti tarafından İstanbul'a davet edildi. 2 Ekim 1835'te Marsilya'dan yola çıkan gemisi Yunanistan kıyılarında battıktan sonra güç bela kurtulan Hommaire de Hell İstanbul'a 21 Kasım'da vardı. Orada bir Haliç asma köprüsü projesi yapan ve büyük bir olasılıkla Anadolu Feneri'ni inşa eden Hommaire de Hell, 15 Mayıs 1838'
de Odessa'ya doğru yola çıktı. 2 yıl boyunca Kırım, Kuzey Kafkasya ve Hazar Denizi bölgelerinde coğrafya ve maden araştırmaları yaptıktan sonra 1841'in sonunda Boğdan (Moldavya) madenlerinde araştırma ve işletme çalışmaları yapmak üzere oranın voyvodasıyla 2 yıllık bir anlaşma yaptı ve Yaş'a gitti. Ama orada hastalanınca 1842 sonlarında Paris'e dönmek zorunda kaldı.
Hommaire de Hell 1846'da Karadeniz ve Hazar Denizi kıyılarında ve yörelerinde araştırma yapmakla görevlendirildi. Eşini ve ressam Jules Laurens'ı yanına alarak 18 Mayıs 1846'da Toulon'dan yola çıktı. Temmuz ortalarında İstanbul'a vardı.
Hommaire de Hell çiftinin İstanbul gözlemleri kısa olmakla birlikte ilginçtir. Çünkü kenti, yaşamış oldukları 10 yıl önceki haliyle kıyaslayarak çok değişik bulurlar. 10 yıl içinde kent oldukça Batılılaşmıştır. Türkler çubuk yerine sigara kullanmaya başlamışlardır; Şam, Halep, Bursa kumaşları yerine İsviçre ya da İngiltere'de üretilen basmalar giyilmektedir. Tıraşlı başların yerini gür siyah saçlar almıştır ve kagir binalar görünmeye başlamıştır. Pera bir Avrupa kentinin mahallesi haline gelmektedir. Paris'tekilerine benzeyen bir pasta salonu bile açılmıştır. Burada tüm yeni yapılar kagirdir ve yangınların da yardımıyla Pera'nın eski yüzü tümüyle ortadan kalkacaktır. O tarihte İstanbul'da 2'si Fransızca, 3'ü Türkçe, 3'ü Ermenice, 2'si Rumca ve l'i İtalyanca 11 gazete yayımlanmaktadır. II. Mahmud'un getirttiği Donizetti hâlâ kenttedir ve saray orkestrası tüm yeni operaların havalarını çalacak durumdadır.
2 Ağustoş'da Hommaire de Hell, eşini Tarabya'da Fransız tüccarı M. Gravier'nin evine yerleştirdikten sonra Jules Laurens' la birlikte bir balıkçı kayığı kiralayarak Karadeniz'in Rumeli kıyılarını keşfe çıkar. Kilyos'a vardıklarında kötü havadan dolayı orada 6 gün kalırlar. Boğaz'ın üst taraf-
ları ve Karadeniz kıyılarının balıkçılığı, dalyanlar dahil, Bulgar balıkçıların elindedir. Kilyos evlerinin zemin katı kirece sıvanmış kaba taşlardan yapılmış, üst kat ise sivri kiremitli bir çatı ile örtülmüş ahşaptır. Varna'ya kadar kayıkla gidebilen Hommaire de Hell, oradan yoluna karadan devam eder ve Yaş'a kadar çıkar, sonra da denizyoluyla İstanbul'a döner.
Ocak 1847'ye kadar Tarabya'da kalındıktan sonra Kokona adıyla bilinen Sinyora Josepina'nın Tepebaşı'ndaki oteline yerleşir. Bu arada eşi konaklan gezerek gördüklerini yazar. Bunlardan biri eski Bağdat valisi Süleyman Paşa'mn Bozdoğan Kemeri yakınlarındaki konağıdır. Burada sokak kapısından arabaların durduğu büyük bir avluya, oradan da ortası şa-dırvanlı bir taşlığa geçilir. Taşlığın her yanı hizmetli odalarına açılır. Üst kat da aynı biçimdedir, ortada şadırvanlı ve zemini hasırlı bir sofa, çevresinde de odalar vardır. Odaları yoksul ve zevksiz bulan Adele daha sonra Boğaz'daki Ermeni tüccar Köçeoğlu ailesinin yalısını gezerken orasını çok daha zengin ve Doğu zevkine uygun bulur.
5 Mayıs'ta ressamı ile birlikte İzmit, İznik ve Bursa yolculuğuna çıkar. Dönüşte Kireçburnu'nda çadır kurarak Doğu yolculuğunun hazırlıklarına girişirler. Adele'in Paris'e doğru yola çıkışından birkaç gün sonra 20 Haziran'da Hommaire de Hell ve Jules Laurens da kayıkla Boğaz'dan ayrılırlar. Anadolukavağı'na ve Riva Kalesi'ne uğradıktan sonra Şile'ye gelirler. Burası yarısı Rum, yarısı Türk 750 hanelik bir kasabadır. Oradan karayoluyla 100 hanelik Kandıra yoluyla Karadeniz kıyısından, bazen karadan, bazen denizden gidilerek Ereğli, Sinop, Samsun geçilerek 24 Ağus-tos'ta Trabzon'a varılır. Oradan Gümüşhane ve Ergani'den geçilerek 7 Ekim'de Diyarbakır'a gelinir. 11 Kasım'da ise Tebriz'e varılır. Oradan Tahran ve İsfahan'a giden Hommare de Hell burada hastalanarak
HONİATES, NİKETAS
89
HOVHANNES KİLİSESİ
ölür. Yolculuk boyunca toplanan malzeme Jules Laurens tarafından Paris'e getirilerek eşi Adele Hommaire de Hell'in gayretiyle 1854'te 4 cilt ve l folio atlas halinde basılır. Tek baskısı olan kitabın adı Voyage en Turguie et en Perce executepar ordre du Gouvernement Français pen-dant leş annees 1846, 1847 et 1848'da. Atlas Jules Laurens tarafından çizilen resimleri ve yolculuğu gösteren haritaları içerir. Niteliği ve baskısı olağanüstü olan çizimlerden ancak beşi; Hasköy'deki Yahudi mezarlığı, Rumeli Hisarı'nın karadan görünüşü, Anadolukavağı'ndaki Ceneviz Kalesi, Rumeli Feneri, Şile görüntüsü istanbul ve çevresine aittir.
STEFANOS YERASİMOS
HONİATES, NİKETAS
(1155/1157, Konai [Eskişehir dolaylan] - 1217, Nikaia [iznik]) Bizanslı devlet a-damı, tarihçi ve dinbilimci.
Honiates, eğitimini büyük olasılıkla Konstantinopolis'te tamamladı. Atina başpiskoposu olan kardeşi Mihael'in koruması altında Filippopolis'te (Filibe-Plov-div) bölge yöneticisi olarak çalışırken, Frederik Barbarossa yönetimindeki Haçlı yağmasına tanık oldu. I. Andronikos döneminde (1183-1185) memuriyetten ayrddıysa da, II. Isaakios Angelos zamanında (1İ85-1195 ve 1203-1204) tekrar döndü ve "Logothetes" unvanını kazandı. 1204'te Konstantinopolis'in Latinler tarafından işgali üzerine, sürgündeki Bizans sarayının bulunduğu Nikaia'ya (îznik) göç etmek zorunda kaldı.
Honiates'in Chronica diegesis adlı eseri her ne kadar I. Aleksios'un ölümü (1118) ile başlarsa da, bu sadece giriş niteliğinde olup, asıl bölümler son Komne-noslar ile Angelos Hanedanı dönemlerine ayrılmıştır. Eser, 1206'ya kadar geçen dönemi, zaman zaman taraflı bir yaklaşımla, fakat hayli ayrıntılı olarak anlatır. Bizans Imparatorluğu'nun iznik döneminin ilk yıllarına ilişkin bilgilerin çoğu Honiates'in eserinden alınmadır. Gerçekten de eseri, Siropulos ve Skutariotes gibi tarihçilere kaynaklık etmiştir.
Honiates, geniş bir bakış açısına sahip olup, kendisinden 100 yıl kadar önce yaşamış M. Psellos'tan sonra Bizans tarihçiliğinin en parlak ismi sayılır. Çağdaşı Kin-namos ile birlikte ateşli Grek vatanseveri olan Honiates, bu özelliğine rağmen verdiği bilgilerde güvenilir ve objektif kabul edilmektedir. Yoruma ve tarih anlayışına gelince, Honiates'e göre tarih, iyi ile kötü arasında süregelen çatışmanın eseridir. Tanrı ise en yüksek ahlaki değerlerin temsilcisi olarak ona tanıklık eder. Honiates' in 21 ciltlik depremler, yangınlar, gemi kazalan, terör, kıtlık gibi tarihi felaket tablolarıyla başladıktan sonra, dönemin olayları, geleneksel anlatımları ironik bir şekilde dile getirilir. Eserinde, imparator I. Andronikos bazen aşın övülmüş, bazen de ye-rümiştir. Honiates'in imparatorlara ve Filip-popolis piskoposuna yazdığı mektuplar, en az tarihi kadar tanınmıştır. Ayrıca Latin-lerin 1204'te Konstantinopolis'te tahrip et-
tiği heykeller hakkındaki risalesi, tarih kitabını tamamlar niteliktedir.
Honiates'in diğer önemli çalışmaları dinbilim konusundadır. 12. yy'daki Bizans felsefe hareketine ve dönemin dinsel hiziplerine dair bilgiler içeren Panoplia Dog-matike (Ortodoks Sözlüğü) adlı eserinin tümü basılmamışsa da önemli bir kaynak sayılır.
Bibi. H. Hunger, Die hochsprachliche profane Literatür der Byzantiner, I, Münih, 1978, s. 429-441; J. L. van Dieten, Niketas Choniates, Er-lauterungen zu den Reden und Briefen neb-st einer Biographie, Berlin-New York, 1971; Ostrogorsky, Bizans, 325-328.
AYŞE HÜR
HONORİANAİ
Biri Divanyolu(->) ile Sirkeci arasında, diğeri ise Galata'da(-0 bulunan Bizans dönemine ait iki hamamın adı.
Hamamlar, o sıralar Doğu Roma imparatoru olarak adlandırılan Arkadios döneminde (395-408) ya da oğlu II. Teodosios zamanında (408-450) yapılmıştır, isim ise Arkadios'un kardeşi Batı Roma imparatoru Honorius'tan (hd 395-423) gelmektedir. Söz konusu hamamlara 425'lerde yazılan Notüia Urbis Constantinopoltianae(->) adlı resmi tanıtım kitabında rastlanmıştır.
Honorianai hamamlarından biri, Konstantinopolis'in V. bölgesi olan bugünkü Divanyolu ile Sirkeci arasındaki yayın ü-zerinde bir yerde idi. 412 tarihli bir fermanda adı geçen hamamın bu olduğu sanılmaktadır. Diğeri ise, XIII. bölge olarak tanınan, bugünkü Galata bölgesindeydi. Büyük olasılıkla, hemen Honorius Foru-mu'na bitişikti. Burası, orijinali 1480'lerde yapılan ve Vavassora Panoraması olarak bilinen tablonun kopyalarından birinden anlaşıldığına göre, bugünkü Perşembe-pazarı Caddesi'nin doğusuna, Bedesten' in kuzeyine düşüyordu. Honorianai Forumu, II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) bedesten işlevi görmeye başlamıştı. Hamamların daha sonra gelen dönemlerdeki durumuna ilişkin bilgi yoktur. Bibi. A. M. Schneider-M. îs. Nomides, Galata, ist., 1944, s. 3-4;Janin, Constantinople byzan-tine, 221; A. Berger, Das Bad in der byzanti-nishen Zeit, Münih, 1981, s. 148.
ALBRECHT BERGER
Taşlıtarla'da
bir horozcu
kahvesi.
Ara Güler
HOROZCU KAHVELERİ
istanbul'da eskiden bir tür eğlence olarak çeşitli hayvanlar dövüştürülürdü. Horoz, koç ve deve dövüştürenler bu iş için özel olarak hayvan besleyip eğitirlerdi. Dövüşün yapılacağı alanlar büyük seyirci topluluğuyla çevrilir, dövüşün galibine ödüller verilirdi.
Hayvan dövüştürenlerin en yaygın kesimi horozculardı. Horoz dövüştürenlerin şehrin belli yerlerinde özel kahveleri vardı. Bunların başlıcaları Beyoğlu yakasında Hendek, Firuzağa ve Kürekçiler'de; Üsküdar'da Kızlarağası ve Şeyh Camii'nde ve Aksaray civarındaydı. 20. yy'ın başlarında yaşamış ünlü horozculardan Kuşbaz Cemal, Pehlivan Ethem, Mart Dokuzu Necip, Pırgıç Mehmet, Kaytan Ahmet, Hafız Ethem adları hatırlanmaktadır.
Horozcuların çoğu horozlarım kendileri besleyip eğitir ve bakımlarını yaparlardı. Yılın her döneminde kahvelerde ve bu işler için hazırlanmış dövüş alanlarında horoz dövüştürüldüğü halde bu tür eğlenceler ramazan aylarında daha sık düzenlenirdi. Dövüşçü horoz olarak kavgacı özellikleri dolayısıyla daha çok hinthorozları ya da hint kırmaları tercih edilirdi.
Dövüş yerinde izleyiciler geniş bir halkanın etrafında toplanır, bir ya da iki kişi hakemlik yapmak üzere ortaya çıkar, horoz sahipleri kucaklarında severek, okşayarak tuttukları horozlan karşılıklı olarak aynı anda bırakırlardı. Dövüşen horozlar için seyirciler arasında bahse tutuşanlar olduğu gibi galip gelecek tarafa verilmek üzere ödül de konulurdu. Horozlardan birinin dövüşe devam edemeyecek kadar ağır bir biçimde yaralanması, kavgadan kaçması ya da sahibi tarafından dövüşten çekilmesi yenilgi sebebi sayılırdı.
Yaygın olmamakla birlikte günümüzde de istanbul'un bazı semtlerinde horoz-cu kahveleri vardır. Bunlardan biri Levent-Sanayi Mahallesi'nde bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli yerlerde horoz dövüşleri yapılmakta ve bahisler düzenlenmektedir. Bibi. S. M. Alus, "Eski Horoz Dövüşleri", Yeni Sabah, (19 Birinciteşrin 1942). s. 3; Sevengil, Eğlence, 54-55; Sadri Sema, Eski istanbul'dan Hatıralar, ist., 1991, s. 100-103.
istanbul
HOŞKADEM MEDRESESİ
bak. ANKARAVÎ MEHMED EFENDi MEDRESESİ
HOVAGİM I
(?, ?, - 1474 veya 1477, istanbul) ilk istanbul Ermeni patriği.
Hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Eski kaynaklarda istanbul'un fethinden önce Kütahya, Bursa, Filibe ve Kons-tantinopolis episkoposluğu ve ruhani önderliği yaptığı kayıtlıdır.
Hovagim, fetih öncesinde II. Mehmed' le (Fatih) tanıştı. Bir dostluk döneminden sonra, rivayete göre fetih olayı hakkında yaptığı ve gerçekleşen kehanet üzerine sultanla daha da samimi oldu. Kimi kaynaklara göre sadece samimiyet nedeniyle, daha gerçekçilere göre ise yeni başkentte bulunan yerli Rum çoğunluğu sadık bir tebaa ile dengelemek için Fatih Bursa'dan Ermeni aileler getirtir. Ermeni halkın ruhani önderliği amacıyla I46l'de Ermeni Patrikliği'ni kurar. Eski dostu olan Bursa ruhani önderi Episkopos Hovagim'i de istanbul'a getirterek bu yeni makama atar. Kendisine patrik sıfatının yanında İstanbul'da varlığını sürdüren Rum patriğine eşdeğer haklar tanır.
Daha sonraki tarihlerde fethedilen bölgelerdeki Ermeni halkı istanbul'a getirilerek yerleştirilir. l475'te Kırım Yarımada-sı'ndaki Kefe şehrinden getirilen Ermeniler ilk sırayı alırlar. Böylece yeni başkentin Ermeni nüfusu artırılır.
I. Hovagim, bazı kaynaklara göre 1474, bazılarına göre ise 1477'de vefat eder. Diğer kaynaklar ise İstanbul Ermeni toplumunun ikinci patriği olan Episkopos I. Ni-goğayos'un patrikliğe getiriliş tarihini göz önünde bulundurarak 1478 tarihini I. Ho-vagim'in ölüm tarihi olarak savunurlar.
I. Hovagim, fetihten sonra istanbul'da Ermeni Patrikliği'nin kurulmasındaki etkin rolü, yeni kurulan istanbul Ermeni cemaatinde yapılan ilk düzenleme çalışmalarındaki çabaları ile tarihe geçmiştir.
Bibi. H. Asadur, "Gosdantnubolso Hayeri Yev Irentz Badriarkneri" (istanbul Ermenileri ve Patrikleri), Intartzag OratuytzAzkayin Hivan-tanotzi (Ermeni Hastanesi 1901 Yılı Kapsamlı Takvimi), îst., 1901; M. Çamçiyan, Badmutyun Hayotz (Ermeni Tarihi), III, Venedik, 1786; E. Ç. Kömürciyan, İsdambolo Badmutyun (istanbul Tarihi), I-III, Venedik-Viyana, 1913-1938; M. Ormanyan, Âzkabadum, II, ist., 1914. VAGARŞAG SEROPYAN
HOVHANNES LX (Golod)
(1678, Bitlis -12 Şubat 1741, istanbul) Ermeni patrik, eğitimci, reformcu ve fikir adamı.
Bitlis'te doğduğu için adına Pağişetzi (Bitlisli), aşırı kısa boylu olduğu için de Golod (kısa boylu) şifadan eklenen Hov-hannes'in din adamı olmadan önceki adı bilinmemektedir, ilköğrenimini Bitlis'teki Amrdol (veya Amlorti Surp Garabed) Ma-nastırı'nda görerek dönemin önemli ilim adamı ve teologu Şirvanlı Krikor'un öğrencisi oldu. 1700'de Başepiskopos Vartan Pağişetzi'den din adamlığı rütbesi aldı. Ku-
düs'e gidip döndükten sonra, oranın durumunu düzeltmek için çaba harcadı. Bu görevi yapabilmesi için ileri gelenlerin önerisiyle istanbul'da patrik seçilerek 1715'te LX. Hovhannes adıyla tahta çıktı.
Onun çabalarıyla 1717'de Kudüs ve istanbul patriklikleri birbirinden ayrıldı. Ertesi yıl meydana gelen Kumkapı yangınında (6 Temmuz 1718) kül olan patriklik kilisesi, yalnız 70 gün içerisinde eskisinden on kat daha güzel olarak inşa edildi. Misyonerlerin çabaları sonucu Katolikliğe geçen Ermeniler için birçok kez çağrıda bulunmasına karşın, hiçbir olumlu yanıt alamadı. 18-28 Şubat 1726'da Kumkapı Patriklik Kilisesi'nde Başpatrik Ulnialı (bugün Süleymanlı) Garabed tarafından episko-pos takdis edildi. Kısa süre sonra "başe-piskoposluk" sıfatını da aldı.
Hovhannes Golod'un maddi desteği ve çabalanyla İstanbul'da birçok kitap yazıldı, çevrildi ve yayımlandı. Bunlardan sadece çevirilerin sayısı 20'yi bulmaktadır. Yetiştirdiği 20'yi aşkın öğrenciden 8'i ba-şepikopos, l'i ise (Hagop Nalyan) istanbul patriği olmuştur.
Patrik Golod döneminde Kumkapı Patriklik, Ortaköy Surp Asdvadzadzin, Üskü-"dar Surp Garabed ve Surp Haç, Balat Surp Hreşdagabet, Galata Surp Krikor Lusavo-riç kiliseleri yeniden inşa edilmiştir. Samat-ya'daki Surp Kevork ve Hasköy'deki Surp İstepanos kiliseleri de onarılan ibadethanelerdir.
Tüm hayatım onarımlara, reformlara, eğitime ve kültüre adayan Hovhannes Golod'un naaşı Karaköy'deki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi girişine defnedilmiştir. İstimlakle yıkılan (1958) kilisenin tekrar inşası sırasında (1966) kemikleri kilisenin altında yapılan mezarda toplanır.
500 yılı aşkın İstanbul Ermeni patrikliği tarihinde tahta çıkan en önemli patriklerin başında gelen LX. Hovhannes Golod için 1978'de doğumunun 300. yılı dolayısıyla gerek İstanbul, gerekse yurtdışında geniş çaplı anma günleri düzenlenmiştir.
Bibi. M. Ağavnuni, Miapank Yev Aytzeluk Hay Yerusağemi (Ermeni Kudüs'ün Din Adamları ve Ziyaretçileri), Kudüs, 1929, s. 369-372; Ş. Kalustyan, "Hovhannes Golod Badriark Arev-mıdahay Badmutyan Meç" (Batı Ermenileri Tarihinde Patrik Hovhannes Golod), Der Hovhannes Golod Badriark (Patrik Hovhannes Golod), ist., 1978; M. Ormanyan, Âzkabadum, II, ist., 1914, III, Kudüs, 1927; K. Pamukci-yan, Hovhannes Badriark Golod (Patrik Hovhannes Golod), ist., 1984; H. Siraganyan, "Hovhannes Golod Bariarki Gianki Lusaşavi-ğı" (Patrik Hovhannes Golod'un Hayatının Aydınlık Yolu), Der Hovhannes Golod Badriark (Patrik Hovhannes Golod), İst., 1978.
VAGARŞAG SEROPYAN
Dostları ilə paylaş: |