Bibi. Ergun, Antoloji, II; A. R. Sağman..Meşhur Hafız Sami Merhum, İst., 1947; N. Özalp, Türk Musikisi Tarihi, II, Ankara, 1986.
FİKRET BERTUĞ
KEMAL BEY (Kara)
(1879, İstanbul - 29 Temmuz 1926, İstanbul) îttihad ve Terakki Cemiyeti İstanbul murahhası, iaşe nazırı.
Selanik'in yitirilişi ertesi (1913) İttihad ve Terakki Cemiyeti yönetimi İstanbul'a taşındı. Selanik'teyken ticaret erbabının desteğini alan dernek, İstanbul'da orduya ve esnafa yaslandı. İstanbul'da esnafın eski geleneksel yapısı çözülerek yerine esnaf cemiyetleri kuruldu ve başlarına "kâhya" diye bilinen İttihad ve Terakki'nin mutemet adamları geçirildi. Saçlı Kemal diye de bilinen Kara Kemal bunlardan biriydi. İttihad ve Terakki'ye "fırka fedaisi" sağlayan esnaf kesiminden cemiyete katıldı.
İttihad ve Terakki'nin "milli iktisat" politikasında önemli rol oynadı. I. Dünya Savaşı yıllarında cemiyetin girişimiyle kurulan ve İstanbul'un iaşesini üstlenen He-yet-i Mahsusa-i Ticariye'den sorumlu oldu. Bu ticari faaliyetlerden elde edilen kazanç daha sonra Müslüman-Türk eşraf tarafından kurulan anonim şirketlere kaydırıldı. Anadolu Milli Mahsulat Osmanlı AŞ, Milli İthalat Kantariye AŞ, Milli Ekmekçi AŞ, Kemal Bey'in girişimiyle kurulan şirketlerin en önemlileridir. Bu şirketler I. Dünya Savaşı yıllarında, siyasal gücü de arkalarına alarak büyük kazanç elde ettiler.
Savaş yıllarında yine Kara Kemal'in girişimiyle İstanbul'da çırak mektepleri(->) açıldı. Geçimini çalışarak kazanmak zorunda kalan çocukların geceleri eğitimleri sağlandı. Ocak 1918'de, Fatih, Sultanahmet, Aksaray, Eyüp, Kasımpaşa, Beşiktaş, Üsküdar ve Kadıköy'de toplam 8 çırak mektebi bulunuyordu.
İttihad ve Terakki'nin 1916 Kongresi, Kara Kemal'in önerisiyle mütevelliliği evkaf nazırlarının üzerinde bulunmak üzere, Heyet-i Mahsusa-i Ticariye'nin elde ettiği
KEMAL TAHİR
520
521
KEMALEDDİN BEY
kazançla vakıf niteliğinde bir "milli" banka kurma kararı aldı.
Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası'nın kuruluşuna öncelik tanındı; bu nedenle Kara Kemal'in düşlediği banka Nisan 1918'de gerçekleşti. Kimi kaynaklarda "Milli iktisadiyat Bankası" diye geçen Milli iktisat Bankası 1.500.000 Osmanlı Lirası sermayeyle, Milli Mahsulat Şirketi Müdürü Sait Bey, Milli Kantariye Şirketi Müdürü Bekir Bey ve Milli Ekmekçiler Şirketi Müdürü izzet Bey tarafından kuruldu.
Savaş yıllarında Kara Kemal'in istanbul' da bir diğer girişimi, yaşam koşullan güç-leşen halka ucuz besin maddesi temin etmek için kurduğu tüketim kooperatifleriydi. İttihad ve Terakki'nin istanbul murahhası olarak Kara Kemal bunu bizzat örgüt-ledi. istanbul'un değişik semtlerinde 12 tüketim kooperatifi kuruldu. Bunlar arasında en önemlileri Milli Boğaziçi Anadolu Kooperatif Şirketi, Milli Sultanahmet Kooperatif Şirketi, Milli Makriköy Kooperatif Şirketi, Milli Fatih Kooperatif Şirketi ve Milli Şehzadebaşı Kooperatif Şirketi'ydi.
istanbul'un iaşesi giderek vahamet kazanınca Alman iaşe örgütü örnek alındı; merkez ve taşra iaşe heyetleri kuruldu. Osmanlı topraklan 5 iaşe bölgesine ayrıldı, istanbul, Edirne, Hüdavendigâr, Konya, Ankara, Kastamonu (Sinop Sancağı hariç) vilayetleriyle Bolu, Çatalca, Kale-i Sultaniye, Karesi, izmit, Eskişehir, Kütahya, Karahisar Sahib, Niğde, Menteşe ve Teke livalarını kapsayan birinci mıntıkanın başına Kara Kemal getirildi. Bu arada kurulan istişari nitelikteki iktisadiyat Meclisi ü-yesi oldu. 1918'in yaz aylarında kurulan İaşe Nezareti'nin başına getirildi, istanbul' da fakir halka yemek dağıtan 25 kadar aşhane açtı.
iaşe sorunu, savaş sonrası Ittihadcıları yargılayan Meclis-i Mebusan Beşinci Şube, Divan-ı Harb-ı Örfi ve izmir suikastı mahkemesinde tekrar tekrar gündeme geldi.
Kara Kemal 1926 izmir suikastı dava-
Kara Kemal
Gözlem Yayıncılık Arşivi
sında idama mahkûm oldu. istanbul'da e-vine yapılan baskın sırasında intihar etti.
BibL Z. Toprak, Türkiye'de Mitti iktisat (1908-1918), Ankara, 1982.
ZAFER TOPRAK
KEMAL TAHİR
(30 Kasım 1910, istanbul - 21 Nisan 1973, istanbul) Romancı.
Annesi saraylı Nuriye Hanım, babası II. Abdülhamid'in hünkâr yaverlerinden, Deniz Subayı Tank Bey'di. Tahir Bey, aynca, Yıldız Sarayı'nda Abdülhamid'in özel marangozhanesinde çalıştı. II. Meşrutiyetle (1908) birlikte ailesinin yaşamında önemli değişiklikler oldu. Emekliye ayırtılan Tahir Bey, Balkan Savaşı'nda (1912) tekrar askere alındı. I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale'de yaralanınca, aile, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yaşadı ve Tahir Bey hastanelerde inzibat subayı olarak görev aldı (1916-1918). istanbul'a dönüşte Kasımpaşa'ya yerleştiler. Kemal Tahir Kasımpaşa'da-ki Cezayirli Hasan Paşa Okulu'nu bitirdi; öğrenimini Galatasaray Lisesi'nde sürdürürken, hayata atılmak zorunluluğundan okulu bıraktı. Avukat yazıhanelerinde çalıştı; dergi ve gazetelerde röportajlar, yazılar yayımladı (1930-1933). Tan gazetesinde yazı işleri müdürüyken 1938'de siyasal inançlarından dolayı yargılandı, 15 yıl hüküm giydi. 1950 seçimlerinden sonraki af kanununa kadar 13 yıl Çarıkın, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde yattı. Sonra tekrar istanbul'a gelerek, eşi Semi-ha Tahir'le birlikte yaşadı. Bir akciğer kanseri ameliyatından 3 yıl sonra kalp krizi sonucu öldü. Sahrayıcedit Mezarlığı'na gömüldü.
Edebiyata şiir ve hikâyeyle başlayan Kemal Tahir, bu hikâyelerden bir bölüğünü Göl Insanlan'ndz (1955) derlemiştir. Hapiste geçen yıllarında Bedri Eser, Ce-malettin Mahir gibi takma adlarla gazetelerde tefrika romanlar yayımlamış; sonraki yıllardaki romancılığının ilk kalem çalışmalarını gerçekleştirmiştir.
Kemal Tahir'in büyük şehir, istanbul romanlarının ilki, Kurtuluş Savaşı'm hazırlayan yılların, koşulların canlandınldığı Esir Şehrin insanları''dır (1956). Romanda Mütareke devrinin istanbul'u, Üsküdar Bağlar-başı'ndaki bir köşk, istanbul halkının Milli Mücadele'ye gizli yardımları zengin ayrıntılarla belgelenmiş, tasvir edilmiş, işlenmiştir. Bu eserin devamı olan Esir Şehrin Mahpusu (1962), romanın başkişisi Kâmil Bey'in düşünce ve siyaset suçlusu kimliğiyle istanbul Bekirağa Bölüğü'ndeki günleri, Mehterhane'ye nakli, yine Kurtuluş Savaşı günlerindeki istanbul, şehrin bir kesimi büyük kurtuluşu beklerken, bir başka kesimin işbirlikçi tutumu çok canlı sahnelerle yazılmıştır. Bu romanda, Halide Edip Adıvar da Sultanahmet Mitingi'nde-ki coşkusuyla belirir. Üçlemenin son eseri olan YolAynmiysz (1971) 1930'lar istanbul'unu gündeme getirir. Anadolu zaferinden sonraki yıllarda, çıkarcı gruplar yine ortaya çıkmış ve Kuva-yı Milliyecilerin büyük mücadelesi birtakım çıkar oyunlarına
Kemal Tahir
Ara Güler
âdeta yenik düşmüştür. Romancı dönemin yönetimine muhalif sayılabilecek tutumuyla istanbul'un ve yurdun baskıcı, karanlık bir geleceğe yol aldığına işaret etmiş; eser, yayımlandığı günlerde birtakım düşünsel ve yazınsal tartışmaların odağı olmuştur. Bununla birlikte YolAynmfnın istanbul'u tasvir eden sayfaları, özellikle "istanbul Bedestanı"na ayrılmış sayfalar, Türk romanının unutulmayacak seçme parçaları arasındadır. Kemal Tahir, bedestendeki atılmış, sahip çıkılmamış eşyaya bakarak, kültür mirasının nasıl acımasızca har vurulup harman savrulduğuna işaret eder. Romancının saptayımıyla, burada "Cumhuriyet'le beraber toplumun hayatından tekmeyle kovulmuş Osmanlılığın ufak tefeği, süsü, işe yararlılıklarıyla beraber, bütün değiş-tokuş değerini, bütün tarihsel değerlerini, bütün sanat değerlerini kesinlikle yitirmiş, hepsi burada, hiç acımadan çürümeye" bırakılmıştır.
işgal altındaki istanbul'un silkiniş ve mücadelesini dile getiren Yorgun Savaşçı (1965), bir yandan da, Ittihadcüarın son bir portresi niteliğindedir. Eserde, işgalin bozgununa uğramış, ahlaki değerlerini yitirmiş istanbul, özellikle bir Gülhane Parkı sahnesiyle simgelenmektedir. Roman, yorgun savaşçılann yeni bir dirençle Anadolu' ya geçişlerini de kaleme getirerek, yurdun yarınına ilişkin bir güvençle noktalanır. Ne var ki Kurt Kanunu (1969) Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'e izmir suikastını hazırlayanların hesaplaşmasını yansıtırken, tıpkı Yol Aynmı'nda. olduğunca, siyasal çekişmelerin, rekabetlerin amansız dünyasına umutsuz sayılabilecek bir bakış açısıyla yaklaşır. 1926 istanbul'unda, Cerrahpaşa'nın eski töreli bir evi, bir istanbul konağı, Terkos Gölü, Belgrad Ormam çevresindeki Paşa Çiftliği, Aksaray'da bir ahşap ev, Kurt Kanunu'nün mekânları arasındadır.
Kendisine yurt çapında büyük ün kazandıran Devlet Ana'dan sonra Kemal Tahir, romancılığına ve eserlerine yönelik tar-
tışmaların dışında kalmaya gayret göstermiş; yeni çalışmalarıyla Osmanlı-Türk tarihinin bir geniş görünümünü çizmek istemiştir. Uzun yular üzerinde çalışılmış, ama çoğu son şekline ulaşamamış bu eserler, romancının ölümünden sonra yayımlanmıştır, içlerinden iki ciltlik Bir Mülkiyet Kalesi'nde (1977) II. AbdülhamidSoman kişisi olarak canlandınldığı gibi, II. Abdül-hamid dönemi istanbul'u, Yıldız Sarayı, bazı törenler, saray âdetleri, istanbul'un o zamanki aile düzeni saptanmaktadır. Bibi. T. Alangu, Cumhuriyet'ten Sonra Hikâye ve Roman, III, ist., 1965; A. Kabaklı, Türk Edebiyatı, III, ist., 1967; R. Mutluay, 50 Yılın Türk Edebiyatı, îst, 1973; F. Naci, Türkiye'de Roman ve Toplumsal Değişme, ist., 1981.
SELiM iLERi
KEMALEDDİN BEY
(1870, istanbul -13 Temmuz 1927, Ankara) Mimar.
Acıbadem'de, sonradan bestekâr Şekerci Cemil Bey'in sahipliğine geçen ve 1980'li yıllara kadar ayakta kalabilen iki katlı, ahşap bir evde doğdu. Babası deniz kaymakamı (yarbayı) Ali Bey'di. Annesi Sadberk Hanım ise orta sınıftan bir istanbul ailesinin kızıydı.
ilk eğitimine 1876'da evinin yakınındaki şimdi yıkılmış olan ibrahim Ağa Mek-teb-i Iptidaisi'nde başladı. 1880'de babasının görevi dolayısıyla Girit'e gitti. Ortaöğrenimine 1881'de Girit'te başlayan Kema-leddin Bey, 1882'de ailesiyle birlikte istanbul'a döndü. Şehzadebaşı'nda yeni açılan Şemsü'l-Maarif te okudu. Lise eğitimini Nü-mune-i Terakki Idadisi'nde tamamladı. Bu yıllarda, kişiliğinin oluşmasında ve meslek seçiminde, matematik hocası Mehmed Nadir Bey'in olumlu etkisi olmuştur.
Kemaleddin Bey yükseköğrenim için 1887'de Hendese-i Mülkiye Mektebi'ne(->) girdi. Okulda genel yapı derslerini Alman Prof. Koş, köprü ve hidrolik konularını Avsuturyalı Prof. Forcheimer, mimari tasarım dersini ise Alman Prof. Jasmund(->) vermekteydi. Kemaleddin Bey okulda teknik konulardaki tüm dersleri başarıyla yürütürken Prof. Jasmund'un mimari tasarım dersine özel bir ilgi göstermiştir.
1891'deki mezuniyetinden sonra Prof. Jasmund'un asistanlığına atanan Kemaleddin Bey bu görevi 4 yıl sürdürmüş, bu arada okul dışında ilk yapıtlarını tasarlamaya ve gerçekleştirmeye başlamıştır, ilk tasarım denemesi, Rumelihisarı'nm tepelerinde, eski Berlin büyükelçisi Galib Bey için gerçekleştirdiği iki köşk olmuş, bunları istanbul'un çeşitli yerlerinde yaptığı köşk ve konutlar izlemiştir. Genellikle ahşapla yapılmış bu ilk dönem konutları arasında, Nişantaşı'nda, bugün yıkılmış olan Halil Paşa ve ismail Paşa konaklarıyla Ortaköy' de, koru içindeki Sultan Reşad Köşkü de bulunmaktadır.
Prof. Jasmund'un önerisi üzerine 1895' te mimarlık eğitimi görmek üzere devlet tarafından Berlin'e gönderilen Kemaleddin Bey 2 yıl süreyle Charlottenburg Techni-sche Hochschule'ye devam ederek mimar unvanını almış, daha sonra 2,5 yıl süreyle
çeşitli mimarların yanında çalışmış, bu a-rada "Osmanlı Devlet Mimarı" unvanıyla istanbul için bir hapishane tasarımıyla görevlendirilmiş, ancak tamamladığı tasarım gerçekleştirilmemiştir.
Nisan 1900'de istanbul'a dönerek Hendese-i Mülkiye'deki görevine yeniden başlayan Kemaleddin Bey ayrıca 1901'de Harbiye Nezareti Ebniye-i Askeriye (askeri yapılar) mimarlığına da atanmıştır. Bu yıllarda, Kemaleddin Bey ulusal mimarlık konusundaki düşünce ve görüşlerini geliştirmeye başlamış, bu kapsamdaki ilk yapıtlarını tasarlayıp gerçekleştirmiştir. 20. yy' in ilk yularında gelişen Türkçülük, mimarın bu dönemdeki yapılarına, Ahmed Ce-vad Paşa ve Gazi Osman Paşa türbelerinde görüldüğü gibi, klasik çağ Osmanlı mimarlığından esinlenmiş yapı elemanlarının cephe düzenlemelerinde kullanılması biçiminde yansımıştır.
Kemaleddin Bey'in II. Meşrutiyet'ten önceki yıllarda en büyük etkinliği eğitim alanında olmuştur. Prof. Jasmund'un Hendese-i Mülkiye'deki derslerini üstlenen ve ayrıca Sanayi-i Nefise Mektebi'nde "nazari-yat-ı mimariye" adlı bir ders vermeye başlayan Kemaleddin Bey, bu okullarda ulusal mimarlık konusundaki düşüncelerini işleyecek ortamı bulmuş, bu düşüncelerini öğrencilerine aktarmış, böylece ilk Ulusal Mimarlık Akımı'nın uygulayıcılarını kendi görüşlerine uygun bir biçimde yetiştirmiştir.
Kemaleddin Bey'in mimar olarak en verimli yıllan Evkaf Nezareti inşaat ve Tamirat Dairesi müdür ve başmimarı olarak çalıştığı 1909-1919 arasındaki 10 yıllık dönem olmuştur. 1909'da, II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra devlet yönetimine ağırlığını koyan İttihad ve Terakki tüm kurumlarda yenileştirme ve düzenlemelere girişmiş, Evkaf Nezareti'nin başına da parti üyelerinden Halil Hamdi Ham-made Paşa'yı getirmiştir. Paşa, nezareti yeniden örgütlerken vakıf yapılarının onarımıyla uğraşacak bir inşaat ve tamirat müdürlüğü kurma gereğini duymuş, buranın başına da 14 Mayıs 1909'da Kemaleddin Bey'i atamıştır. Mimarın vakıflardaki görevi istanbul'un önemli tarihi anıtlarının büyük ya da küçük kapsamlı onarımlarıyla başlamış bu çalışmalar ona ulusal mimarlık anlayışının gelişmesine yardımcı olan birinci elden bilgileri sağlamıştır. Onarım çalışmaları II. Meşrutiyet yılları boyunca sürmüş, bu arada Sultan Ahmed, Fatih, Aya-sofya, Yeni Cami gibi büyük külliyelerin ya-nısıra birçok küçük cami ve mescit de onarılmış, Ayasofya'nm onarımı Cumhuriyet'in ilk yıllarında da sürmüştür.
Aralık 1910'da evkaf nazırlığına atanan Ürgüplü Hayri Efendi, vakıf gelirlerini artırmak amacıyla bir dizi yeni işhanı yapımına girişmiş, bunun için Kemaleddin Bey' in önerilerine uygun olarak "inşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesf'nin kadrolarını genişletmiş, yeni alman çeşidi uzman ve teknisyenlerle örgütün büyük bir mimarlık ve inşaat bürosu biçiminde çalışmasını sağlamıştır. "Kemaleddin Okulu" diye adlandırılabilecek bu büro, ulusal mimarlık an-
Kemaleddiıı Bey
Yıldırım Yavuz arşivi
layışını ülkenin tüm yörelerine uygulayan bir dizi mimar, mühendis ve yapı ustası yetiştirmiştir, böylece, Evkaf Nezareti inşaat ve Tamirat Heyet-i Fenniyesi; Birinci Ulusal Mimarlık Akımı'nın odak noktasına dönüşmüştür.
Bu yularda ülkedeki mimar ve mühendislerin örgütlenmesine de çalışan Kemaleddin Bey, Eylül 1908'de "Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti" adıyla ilk meslek odasını kurmuş, 1919'da, savaş sonunda dağılan cemiyetin Türk asıllı ilk üyeleri Kemaleddin Bey, Vedat Tek(->) ve o dönemin müze müdürü Halil Edhem (Eldem)(~>) olmuşlardır.
Yeni tasarımlar açısından Kemaleddin Bey'in en verimli dönemi 1910-1911 yılları olmuş, Evkaf Nezareti'nin yaptırmayı düşündüğü 7 adet işhanı, Bebek, Bostancı ve Bakırköy (Kartaltepe) camileri ile Bostancı, Ayazma ve Reşadiye mektepleri bu yıllarda projelendirilmişlerdir. Bu projelerden bazıları savaş nedeniyle yarım kalmış, Yeşilköy ve Bakırköy camileri ile Dördüncü Vakıf Hanı Cumhuriyet'in ilk yıllarında tamamlanabilmiş, Beşinci Vakıf Ham yine Cumhuriyet döneminde bitirilmeden kullanıma açılmış, Altıncı ve Yedinci Vakıf hanları ile diğer birçok proje ise hiçbir zaman gerçekleştirilememiştir.
imparatorluğun savaştaki yenilgisinden ve İttihad ve Terakki'nin iktidardan düşmesinden sonra, 1919'da, işgal yıllarının evkaf nazırı Vasfi Hoca tarafından işine son verilen Kemaleddin Bey, halk arasında ü-nünü pekiştiren en önemli yapıtlarından birini bu yıllarda vermiş, 1918'de Fatih yangınında evleri yok olan fakir aileler için tasarladığı, Laleli'deki Harikzedegân (Tayyare) Apartmanları'm 1922'de tamamlamıştır. Aynı yıl Kudüs'ten gelen bir davet üzerine Filistin'e giderek Mescid-i Aksa ve Kub-betü's-Sahra'nın onarımlarını üstlenen Kemaleddin Bey 1923'te Evkaf Nezareti'nde-ki işine yemden atanmışsa da Kudüs'teki çalışmaları nedeniyle bu göreve hemen başlayamamıştır. Mescid-i Aksa'nın ona-
KEMANKEŞ MUSTAFA PAŞA
522
523
KEMERBURGAZ
rımında gösterdiği başarı nedeniyle 1926' da ingiliz Kraliyet Mimarlar Akademisi'ne üye seçilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni başkenti Ankara'daki yoğun yapı işlerine katılması için yapılan çağrıya olumlu yanıt veren mimar, Kudüs'teki onarımları, yardımcıları Nihat ve Hüsnü beylere bırakarak Ağustos 1925'te Ankara'ya gelmiştir. Ekim 1925' te yeni kurulan Evkaf Müdüriyet-i Umu-miyesi inşaat ve Tamirat Müdürlüğü'ne a-tanan Kemaleddin Bey. yeni başkentte bir dizi önemli yapının tasarım ve yapımını gerçekleştirmiştir.
Kemaleddin Bey Ankara Palas'm inşaat şantiyesindeki yatak odasında geçirdiği bir beyin kanaması sonucu 57 yaşında yaşamım yitirmiştir, istanbul'a getirilen cenazesi 17 Temmuz'da yapılan bir törenle Karacaahmet Mezarlığı'na gömülmüştür. Mezarının yapımı Vakıflar İdaresi tarafından ihmal edildiği için mezar yeri zamanla kaybolmuş, böylece Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi'nin bu önemli kişisinin a-nısı yalnızca ardında bıraktığı yapıtlarla günümüze kadar yaşayabilmiştir.
Bibi. Anonim, "Büyük Mimar", İkdam, 18 Temmuz 1927; Anonim, "Elim Bir Ziya", Hâki-miyet-i Milliye, 14 Temmuz 1927; Anonim, "Mimar Kemaleddin Bey Merhumun Tercüme-i Hali", «e,-l6 Temmuz 1927; Anonim, "Mimar Kemaleddin'in Ölümü", Demiryolları Mecmuası, S. 30 (1927), s. 241-242; S. Çetintaş, "Mimar Kemalettin: Mesleği ve Sanat Ülküsü", Güzel Sanatlar, S. 5 (1944), s. 160-173; M. Emin, "Mimar Kemaleddin Öldü", Hayat, S. 34 (21 Temmuz 1927), s. 141-142; M. Mesih, "Mimar Kemaleddin Merhumun Tercüme-i Hali", Milli Mecmua, S. 91 (1927), s. 1475-1476; Y. Nadi, "Mimar Kemaleddin", Cumhuriyet, 18 Temmuz 1927; M. Nihat, "Mimar Kemalettin ve Eserleri", Mimar, c. III, no. l, 1933, s. 21; Yavuz, Mimar Kemalettin.
YILDIRIM YAVUZ
KEMANKEŞ MUSTAFA PAŞA CAMÜ
Beyoğlu İlçesi'nde, Karaköy'de, Kemankeş Caddesi ile Eski Gümrük Sokağı'mn birleştiği yerde bulunmaktadır.
Yapının banisi Kemankeş Mustafa Paşa' dır (ö. 1644). Kâtip Çelebi'nin Fezleke adlı eserinde yapının Santa Antonia Latin Kilisesi arsası üzerine 1052/l642'de yaptırıldığı yazmaktadır. Kapısının üstünde 11867 1772 tarihli ihya kitabesi vardır. Yapı (son cemaat yeri ve meşrutaları) 1660, 1680 ve 1731'deki Galata yangınlarında zarar görmüş olup, çeşitli tamirler geçirmiştir. Cami ve avlusundaki Reisülküttab İsmail Efendi Sıbyan Mektebi'yle, altındaki çeşmenin bir araya gelmesiyle külliye görünümündedir (bak. Kemankeş Mustafa Paşa Çeşmesi).
Caminin avlu kapısından girerken sağ taraftaki mektep ve altındaki çeşme, 11457 1732'de Reisülküttab İsmail Efendi tarafından inşa ettirilmiştir. Ayrıca Evliya Çelebi, Galata'da Kara Mustafa Paşa'nın bir darül-kurrası bulunduğunu belirtir. 1946'da tamamen harap vaziyette bulunan mektep, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu tarafından Vakıflar İdaresi'nden kiralanıp
Kemankeş Mustafa Paşa Camii
Yavuz Çelenk, 1994
tamir ettirilmiş, daha sonra kurumun arşiv ve kitaplığı haline getirilmiştir. Günümüzde İstanbul İmam Hatip Liselileri Mensupları ve Mezunları Derneği'dir.
Avlu kapısının üzerinde kabartma şeklinde işlenmiş Mühr-i Süleyman bulunur. Düzgün kesme taştan yapılmış bu kapıdan girildiğinde avluda tam karşımıza gelen yerde tuvalet ve abdest alma muslukları vardır. Avlu kapısındaki mermer levhada "Kemankeş Kara Mustafa Paşa Camii 1766" yazılıdır. Yapıya, sonradan yapılmış olan mermer merdivenlerle ulaşılır. Sağ tarafta imam odası vardır. Daha sonra ahşap bir merdivenle "L" şeklinde yapıyı kuzey ve doğudan çeviren son cemaat yerine varılır. Burası beş tane kuzey, beş tane doğuda açılmış dikdörtgen pencere ile aydınlanır. Güneyde gene aynı özellik gösteren bir tane pencere bulunur. Buranın tavanı ahşap olup çubuklarla dikdörtgen paşalara ayrılmıştır.
Yapının ana mekânı ile son cemaat yerini birbirinden ayıran duvarda ortada derin dikdörtgen niş şeklinde, üzeri hafif yuvarlak kemerle son bulan, üzerinde kitabesi olan kapı, onun iki yanında birer tane pencere açılmıştır. Kapının iki yanında müezzin mahfilleri bulunur. Bunlardan sağdakinden merdivenle, yukarıdaki ufak bir mahfile çıkılır. Bunun büyüklüğü altta-kine eşittir.
Cepheler iki kat görünümündedir. Doğu cephesinde altta üç tane, üstte ise tam ortada ufak bir tane dikdörtgen şeklinde pencere vardır. Batıda ise ortada diğer pencerelere göre daha yüksek bir hizadan başlayan bir tane, onun üstüne gelen yerde ise bir tane daha dikdörtgen pencere bulunur. Güneyde ise mihrap ortada yarını daire niş şeklinde olup, iki yanına birer tane pencere açılmıştır. Mihrabın üs-
tüne gelen yerde dikdörtgen bir pencere vardır. Yapının alt sırasında görülen pencereler aynı özellikleri gösterirler. Bunlar derin, dikdörtgen niş şeklinde açılmış olup, üzerleri çok hafif yuvarlatılmış yanm daire kemerlerle son bulur. Yapıdaki vaaz kürsüsü ve minberi ahşap olup, vaaz kürsüsü güneydoğu köşesinde duvara bitişik olarak yapılmıştır. Kare plan gösteren harim kısmının üstünü kubbe örter. Kubbe sekiz kemer üzerine oturur, geçiş tromplarla sağlanmıştır.
Yapının içi kalem işi ile tezyin edilmiştir. Bunlar mihrap nişinin içinde, etrafında, pencerelerin dört tarafında ve kubbede görülmektedir. Mihrap nişinin içi ve etrafı kıvrık dal ve palmetlerden oluşmuştur. Ayrıca mihrap kemerinin etrafı altın yaldızla belirtilmiştir. Kubbe çevresinde, aralarda madalyonlar olan palmetler ve kubbenin orta kısmında yazılı olan ayet, süslü bir friz tarafından çevrelenmiştir. Kalem işlerinde sarı, yeşil, mavi, kahverengi, bordo renkleri görülür. Ayrıca kubbeye geçişteki trompların ve kemerlerin içleri de yapıdaki diğer kalem işleri ile bütünlük gösterir. Yapının minaresi düzgün kesme taştan, kare tabanlı ve yivli pabuç ve gövdeye sahiptir. Tek şerefelidir. Minareye çıkış kaideden sağlanır. Doğuda, bitişik durumda dükkânlar vardır.
Bibi. Öz, İstanbul Camileri, II, 38; Eminönü Camileri, 113; Kâtip Çelebi, Fezleke, II, ist., 1287, s. 233; R. Safvet Atabinen, "Galata'da, Kemankeş Karamustafa Paşa Camii Avlusunda TTOK Arşivleri ve Kitaplığı", TTOKBelleteni, S. 86 (Mart 1949), s. 12.
N. ESRA DİŞÖREN
KEMANKEŞ MUSTAFA PAŞA ÇEŞMESİ
Beyoğlu İlçesi'nde Karaköy'de, Kemankeş Caddesi, Gümrük Sokağı'nda, Kemankeş Mustafa Paşa Camii'nin(-0 avlu kapısı dışında, Reisülküttab ismail Efendi Sıbyan Mektebi'nin(->) altındadır. Sokağın karşısında, deniz kenarında Deniz İşletmeleri binası vardır.
1145/1732'de Reisülküttab İsmail Efendi tarafından inşa ettirilmesine rağmen Kemankeş Mustafa Paşa Camii'ne yakınlığı dolayısıyla çeşme de bu adla bilinir. Cephesi mermer kaplıdır. Çeşme aynası kabartma çiçekler ve süslemelerle bezenmiştir. Bir mihrabı andıran genel görünüşü, yelpaze biçiminde kemeri ile etkileyicidir. Celi sülüsle yazılmış kitabesinin etrafı ve bütün cephe, kabartmalarla çerçevelenmiştir. Kemer ile cephe üst noktası arasındaki mesafe fazlalığı çeşmeye anıtsal bir görünüş kazandırmaktadır. Çeşmede Lale Devri (1718-1730) üslubunun yapısal ve dekoratif özellikleri görülmektedir.
Çeşmenin çevresi, dönemine göre tamamen değişmiş, yapı da bu değişimden olumsuz etkilenmiştir. Caminin yanında yer almasına rağmen, suyu akmamakta-dır. Tamamı işyeri ve çarşı olarak kullanılan binalardan oluşan bir sokak içerisinde kalmıştır. Çevre sakinlerinin ilgisizliği, su teknesini çöp deposuna dönüştürmüş-
Kemankeş Mustafa Efendi Çeşmesi'nden detay. Yavuz Çelenk, 1994
tür. Bugüne kadar önemli bir onarım görmemiş olan cephe, bozulmaya uğramıştır. Malzeme eskimesi, yer yer süslemelerin kopması ve kirlenme bunun göstergesidir. Yapısal olarak sağlam durumda olan çeşme, onarım ve fonksiyon kazanmayı beklemektedir. Bibi. Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II, 83.
TÜLAY ÇOBANCAOĞLU
Dostları ilə paylaş: |