>Sosyal hizmet örgütlerinin özgün özellikleri:
Değerler ve Kurallar: İnsani hizmet üretimi oldukça karmaşık değer yargıları barındıran ve ahlaki sonuçları olan kritik kararlar içerir. Sosyal hizmetlerde çalışan profesyoneller mesleki kararlarında hesap verebilir olmak zorundadır. Hesap verebilirlik müracaatçılar hakkında verilen kararların sosyal hizmet değerleriyle, mevzuat hükümleriyle ve mesleğin etik ilkeleriyle uyumlu olduğunun göstergesidir ve yapılan çalışmaların kurum yönetimine bildirilmesi zorunluluğudur. Hesap verebilirlik, bir kurumdaki çalışanların, yetki ve sorumluluklarının kullanılmasına ilişkin olarak ilgili kişilere karşı cevap verebilir olma, bunlara yönelik eleştiri ve talepleri dikkate alarak bu yönde hareket etme ve bir başarısızlık, yetersizlik ya da hilekârlık durumunda sorumluluğu üzerine alma gerekliliğidir.
Son tahlilde, sosyal hizmetlerin sunumuna ilişkin mevzuatla belirlenmiş olan kurallar ve etik ilkeler sosyal hizmet örgütlerinin “örgüt kültürünü” ortaya çıkartır. Bu kültür bir yandan hizmet alanları bireysel olarak her türlü zarardan korumaya çalışıp kişisel istek ve gereksinimlerine yanıt vermeye çalışırken, diğer yandan sosyal adalete katkı vererek kamu refahını korumaya ve geliştirmeye çalışan bir nitelik taşımaktadır.
Hizmetler ve Yardımlar: Hem kamusal sosyal hizmetler hem de sivil toplum örgütleri, toplumun kolektif eylem alanları olarak inşa edilmiş yapılardır. Bu yapıların sunduğu hizmetler ise hem genel düzeyde kamu yararı hem de özel düzeyde bireysel yarar sağlar.*Sosyal hizmetlerin nihai amacı hem tekil olarak bireyin hem de toplumun genelinin sosyal refah düzeyinin yükseltilmesidir. Sosyal hizmetlerin ve sosyal yardımların temel niteliği toplumun sahip olduğu varlıkların gereksinim duyan ve asgari geçim standardının altında kalmış olan bağımlı veya işsiz olan kişilere ve ailelere yeniden dağıtımının sağlanarak toplumsal dengenin korunmasıdır.Sosyal hizmet örgütleri toplumda “sosyal kontrol” işlevi görürler.
Müracaatçı Katılımı:* Sosyal hizmet örgütlerini diğer örgütlerden farklı kılan bir diğer özellik hizmet sürecine müracaatçının da katılmasıdır. Sosyal hizmetlerin etkili sunumu profesyoneller ile müracaatçılar arasında kişisel etkileşim gerektirmektedir. Her iki taraf da hizmet sürecinin aktif üyesi olarak görülür. Sosyal hizmetlerde “etkili” olabilmek için hizmet alanın değişime istekli ve değişim sürecinde etkin olması bir zorunluluktur. Müracaatçının istek ve motivasyonu olmadan bir değişim sağlamak son derece güçtür.
Örgüt Tipleri: İnsani hizmet örgütü olarak da adlandırılan sosyal hizmet örgütleri çeşitlilik gösterir.
Payne (2000) tarafından yapılan gruplandırmaya göre 4 tip sosyal hizmet örgütünden söz edebiliriz: Sosyal hizmet örgütlerinin birinci tipi saha örgütleridir. Bu örgütlere örnek sosyal yardım vakıfları ve sosyal hizmet müdürlükleri olabilir. Buralarda genelde kuruluştan hizmet alana gidilir, mesleki uygulamalar ağırlıklı olarak saha yapılır. Profesyonellerin toplumda sosyal hizmet gereksinimi olan vakalarla çalıştıkları yapılardır. Ayrıca bu yapılarda aynı müracaatçı ile çalışan farklı meslek elemanlarından oluşan ekipler yer alır. İkinci tip sosyal hizmet örgütleri çok meslekli örgütlerdir. Farklı mesleklerden profesyoneller aynı örgüt içinde birlikte çalışırlar. Toplum ruh sağlığı merkezleri buna bir örnektir. Üçüncü tip örgütler toplum ağ örgütleridir. İnsanlara çoklu hizmetler sunmak veya sunulmasında aracılık yapmak için yapılandırılmış örgütlerdir. Ülkemizde yeni yapılanmaya başlayan sosyal hizmet merkezleri buna örnek sayılabilir. Sosyal hizmet merkezlerinde istihdamdan, sosyal yardıma, bakım hizmetlerinden, psikososyal desteğe, sağlık hizmetlerinden sosyal güvenliğe değin geniş yelpazedeki hizmetlerin sağlanması için vaka yönetimi teknikleriyle profesyoneller tarafından müracaatçıların gereksinimlerine göre hizmet planlama, aracılık, yönlendirme ve doğrudan müdahale hizmetleri sağlanabilmektedir. Sosyal hizmetlerde dördüncü tip örgüt ise, kurumsal örgütlerdir. Bu yapılarda profesyoneller, hizmet alanlar ile aynı çatı altında günlük çalışmalarını yürütürler. Huzurevi, çocuk evi gibi bakım kuruluşları bu tip örgütlere örnektir. Sosyal hizmet örgütlenmeleri diğer örgütlere göre özellikle kurumsal tipteki örgütleri bakımından önemli bir farklılık gösterir. Hizmet alanla sürekli birlikte bulunulan başka bir örgüt tipini sosyal hizmetlerin dışında görmek söz konusu değildir.
SOSYAL HİZMET ÖRGÜTLERİNİN TEMEL UNSURLARI
Sosyal hizmet örgütlerinde 4 ana unsur yer alır: profesyonel, yönetici, destek personeli ve lider.( Sınıflandırma bu unsurlar arasındaki güç ilişkilerine, bilgi-beceri birikimine ve yetki hiyerarşisine göre yapılmıştır) Sosyal hizmet örgütlerinin profesyonel, yönetici, destek personeli ve liderden oluşan temel unsurlarına ilave olarak iki önemli unsuru daha vardır. Bunlar gönüllüler ve hizmet alanlardır. Diğer örgütlerde bu unsurları görmek mümkün değildir ve bu unsurların yer almadığı sh örgütlenmesinden bahsetmek olanaklı değildir.
Profesyonel:* Sosyal hizmetlerin sunumu ağırlıklı olarak başta sosyal hizmet uzmanları olmak üzere psikologlar, hekimler, hemşireler, öğretmenler, çocuk gelişimcileri vb. oluşan profesyonellere dayanmaktadır. Sosyal hizmetlerin bürokrasisi ile atanmış yöneticiler ve profesyonel alan çalışanları örgütün karar verme işlevini birlikte üstlenirler. Dolayısıyla sosyal hizmetlerde karar verme yetkisi yalnızca yöneticilere has değildir. Profesyoneller de uzmanlık bilgisi kullanarak müracaatçılarla birlikte yasal ve etik yönlerden uygun olan hizmetin planlanması ve sunumunda sorumluluk taşırlar. Genel olarak baktığımızda sosyal hizmet örgütünde çalışan bir profesyonelin şu özelliklere sahip olması gerektiğini söyleyebiliriz: • Kuramsal ve mevzuata ilişkin bilgiye hâkimiyet • Günlük mesleki uygulamalarında ve kararlarında belirli ölçüde özerklik • Müracaatçılar ve diğer çalışanlar üzerinde yetki • Profesyonel davranışta özgeci tutum
Bunlar içinde ilk üçünün eğitimle ve mevzuatla profesyonel kazandırılması olanaklıdır. Bilgiyi, özerkliği ve yetkiyi kişilere verebilirsiniz. Fakat dördüncü özellik olan özgeciliğin profesyonelin öncelikli olarak kişilik özellikleri, mesleğe olan bağlılığı ve bireylere ve topluma ilişkin yardım etme motivasyonuyla ilgili olduğunu bilmek gerekir. Zor durumdaki insanlara psikososyal veya ekonomik nitelikte destek sağlamak için özgeci tutumun yeterli olduğu dönemler tarihsel olarak ancak 19. yüzyıla rastlamakta ve o dönemin sonunda da sona ermektedir.
>Sosyal hizmetin ontolojisi üzerine yapılan tartışmalar 20. yüzyılın başından itibaren netlik kazanmış ve sosyal hizmet bir meslek ve bilimsel bir disiplin olarak diğer meslekler ve disiplinler arasında yerini almıştır.
Yönetici :Sosyal hizmet örgütlerinde yöneticiler, yüksek düzeyde örgütsel yetkinliği olan kişilerdir.Bununla birlikte yöneticiler, hizmet alanlarla profesyonellere göre daha sınırlı temas nedeniyle daha düşük düzeyde toplumsal yetkinlikleri olan örgüt unsurlarıdır. Yöneticiler yönetim görevlerini sosyal hizmet uzmanı olma koşuluna bağlı olmaksızın örgütsel uygulama becerilerine dayalı olarak yürütürler. Yöneticinin temel işlevi, örgütün amaçlarına bağlı olarak örgütsel işlevselliğin sürdürülmesini sağlamaktır. Sosyal hizmet örgütlerinde yöneticiler genelde personel işleri, süpervizyon, kaynak ve finans yönetimi, örgütte bilgi akışının koordinasyonu gibi sorumluluklar üstlenirler
Destek Personeli :Sosyal hizmet örgütlerinde destek personeli sekreterlerden, büro çalışanlarından, temizlik personelinden ve bakım elemanlarından oluşan bir grup çalışanı kapsar. Bunların tümünün genel işlevi, yöneticinin ve profesyonelin çalışmalarını kolaylaştırmaktır.
Lider: Lider hem örgütsel hem de mesleki yönlerden yüksek düzeyde yetkinlik sahibi kişidir. Özellikle sosyal hizmet örgütlerinde liderin diğer örgütlerin aksine toplumsal yetkinliğe sahip olması gerekir. Bununla kastedilen, sosyal hizmet liderinin sosyal sorunlar ve müracaatçıların özellikleri hakkında bilimsel bilgi sahibi olması, hizmet verilen bölgedeki toplumsal ve kültürel yapıyı ve sosyal değişimleri ayrıntılı olarak analiz edebilmesidir* Lider yönettiği örgütte en üst düzeydeki ve en çok yetkiye sahip olan kişidir. > Lider ve yönetici arasındaki farklar listelendiğinde ikisi arasında sıklıkla belirtilen bir fark, yöneticinin statükonun sürdürücüsü olması, (diğer ifadeyle sağlıklı örgütsel işlerliği devamlı kılmak) buna karşın liderin ise, örgütte değişim ve yenilik arayışı içinde olmasıdır. Liderler karizmalarıyla çalışanları sürekli motive eden ve risk alan kişilerdir.
Karizma (büyüleyici özellik), Eski Yunanca "ilahi ilham yeteneği (divinely inspired gift)" anlamını taşır. Hristiyanların kutsal kitabi olan İncil’de de zikredilen bir kavramdır. Bununla birlikte, kavramı yönetim literatürüne sokan ilk kişinin, Bürokrasi Modelinin kurucusu Max Weber olduğu genel kabul gören bir görüştür. Weber, karizma terimini "karizmatik yetki" şeklinde kullanmıştır. Karizmatik yetki, lidere yönelik kişisel bir vasıftır. İzleyicileri karizmatik liderin insanüstü, süper bir kişi olduğuna ya da en azından istisnai güçlere sahip olduğuna inanırlar. Bu güçlerin, izleyicilerin (grubun) yararına olacak biçimde lider tarafından sıklıkla sergilenmesi gerekir. Lider ile izleyicileri arasında duygusal bağlar bulunur.
Gönüllü: Sosyal hizmet örgütlerinde gönüllüler, hizmetler hakkında toplumu bilgilendirmekten, yardım organizasyonlarına katkı vermeye, büro işlerinden yönetim kurullarında üyeliğe kadar geniş yelpazede birçok rol üstlenirler. Genel olarak bakıldığında insanların gönüllülükle politik ya da hayırseverlik ekseninde ilgilendikleri bunun yanı sıra kendi kişisel gelişimlerini de göz önünde tutarak yeni beceriler de kazanmak için gönüllü çalışmalara katıldıkları görülmektedir
Hizmet Alanlar: Sosyal hizmetlerde en önemli örgütsel unsur hizmet alanlardır. Bireysel deneyimleri göz önünde bulundurulduğunda toplumsal yetkinliği yüksek olan kişiler olarak görülürler. Hizmet alanların örgütsel süreçlere katkı ve katılımları farklı düzeylerdedir. Bazıları sürekli kurumsal bakım altında olup örgütle iç içe yaşamlarını sürdürürken bazıları da sosyal hizmetlerden çok ender olarak hizmet alabilirler. Örgütsel karar ve uygulamalara onları doğrudan etkileyeceği için hizmet alanları katmak yönetimin temel işlevleri arasındadır.
5.ÜNİTE
SOSYAL HİZMET ÖRGÜTLERİNİN YAPISI
*İnsanlar farklı nitelikler gösteren yardım gereksinimi duyduğunda bunu kişiler arası ilişki ağları aracılığıyla veya örgüt olarak adlandırılan yapılandırılmış bir sisteme başvurarak karşılarlar.
Örgütlenmenin taşıdığı avantajlar, hemen her işin görülmesinde örgütsel yapıları zorunlu hâle getirerek, insan yaşamının her alanını kapsayacak bir yaygınlığa kavuşmalarına neden olmuştur. İnsanlar, sadece çalışma/iş saatlerini değil hemen tüm zamanlarını örgütlerde geçirmektedirler. Artık sosyal ilişkilerimiz, ailevi ve özel faaliyetlerimiz dahi, örgütlerde geçerli değerlere göre yapılaşma istidadı gösteriyor. Örgütler nasıl ki, rasyonalite, kuralcılık, hiyerarşi, ikincil ilişkiler, maksimum kârlılık vb. ölçülere göre işliyorsa, sosyal hayatımız da giderek bu değerlere göre yapılaşmaktadır
>Belirlenmiş amaçları ortak çaba harcayarak gerçekleştirmek üzere bir araya gelen, gerekli araç, gereç, malzeme, yer ve tesisle donatılmış olan ve her birinin görev, yetki ve sorumluluğu belirlenmiş kişiler veya gruplardan oluşan yapıya örgüt denir
AİLEDEN VE YAKINLARDAN SAĞLANAN DOĞAL SOSYAL DESTEK
*Kişiler iç kaynaklarıyla baş etmeleri mümkün olmayan, psikolojik, sosyal veya ekonomik içerikteki sorunlarla yüz yüze geldiklerinde öncelikli olarak aile üyelerinden ve sosyal çevrelerini oluşturan akrabalarından ve arkadaşlarından yardım isterler.
Destek enformeldir ve insanlar arası ilişkilerde karşılıklılık esasına dayanır. Herhangi bir resmî prosedür olmadığı gibi kişiler destek alırken aynı zamanda destek de verirler ve böylece sosyal denge korunur ve gelişir. Özellikle kırsal yapılarda ve görece orta ve düşük sosyoekonomik düzeydeki aile tiplerinde bu tip doğal sosyal destek her toplumsal sistemde oldukça yaygındır. Sosyal desteklerin pek çok işlevi vardır.
Sosyal destekler: 1) Bireylere gereksinim duydukları hizmetleri ve malzemeleri sağlayarak duygusal rahatlık verir 2) Beklenen sorunlarla ilgili olarak bireylere rehberlik ederek bu sorunlarla başa çıkma yolları sunar 3) Bireylerin performanslarını geliştirici geri bildirimler sunar 4) Olumlu uyuma ve kişisel gelişime katkıda bulunur 5) Hem günlük yaşamda hem de gereksinimler ve krizler anında bireyler arası bağlantıları sağlayarak onları stresin olumsuz etkilerine karşı korur. Kişilerin doğal ve öz kaynaklarıyla çeşitli sorunlarına çözüm üretmede yetersiz kalması çok çeşitli tipte sosyal hizmet örgütlenmelerinin oluşmasında etkilidir.
ENFORMEL ÖRGÜTLER
Örgütler tiplerine göre sınıflandırıldığında, yapılan en kaba sınıflandırma örgütlerin enformel (resmî olmayan) veya formel (resmî) biçimde olmasıdır. Enformel örgütler, kendiliğinden oluşan ve resmî bir yapısı veya idari süreci olmadan bir amacı karşılamak üzere çalışan gruplardır.
* Enformel örgütler, kendiliğinden oluşan ve resmî bir yapısı veya idari süreci olmadan bir amacı karşılamak üzere çalışan gruplardır.
Enformel örgütlerin küçük de bir bütçesi olur ve üyelerinin çoğunluğu ücretsiz çalışan gönüllülerdir. Örgütlenmenin hizmet veya yarar sağladığı gruplar ve bunu gerçekleştiren örgüt üyeleri arasındaki sınırlar oldukça esnektir. Bu yüzden hizmet alan ve verenler arasında iş birliğine dayalı bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Oysa resmî örgütlerde çalışanlar ve hizmet alanlar arasındaki ilişkinin doğasında güç ve bağımlılık vardır. Enformel örgütte böyle bir yapı söz konusu değildir. Enformel örgütlerin çoğunda belirlenmiş bir lider vardır fakat yapılandırılmış bir resmî karar verme mekanizması yoktur>Örgüt üyeliği insana aynı zamanda prestij, statü ve tanınma imkânları gibi sosyal değerler de kazandırabilir.
Şu hâlde özetle diyebiliriz ki, insanın kişiliğinin oluştuğu yerler, onun kültürel, eğitsel ve duygusal yaşamı üzerinde büyük etkiler yapan inanç ve tutumlarını biçimlendiren üyesi bulunduğu örgütler olmaktadır. Bir kimsenin bir örgüte üye olmak istemesi o örgütte kendisini ilgilendiren konularda, kendi amaçları ve değer yargıları ile ortak yanları bulunmasındandır
Enformel örgütlere sosyal hizmetler içinden örnek olarak kendine yardım grupları verilebilir. Kendine yardım grupları, üyeleri tarafından belirli bir hizmetin veya yararın (psikososyal, ekonomik vb.) sağlanmasına yönelik eylemler seti içeren yapılardır.
Kanser destek grupları, adsız alkolikler gibi birçok enformel örgütlenme her toplumda kendiliğinden oluşur. Bir mahallede dahi gençlerin şiddet ve maddenin kötüye kullanımına yönelmemesi için o mahallenin sakinleri iş birliği yaparak örgütlenebilir
RESMÎ ÖRGÜTLER
Bugün sosyal hizmet örgütlerinin büyük çoğunluğu hükûmet veya hükûmet dışı örgüt yapısındaki resmî örgütlerdir. Bu yapılarda yönetim kurulları, idareciler gibi unsurlar demirbaş olarak mevcuttur. Resmî örgütlerde çalışanlar, önceden belirlenmiş rollere ve sorumluluklara sahiptirler. Hizmeti veren çalışanlar ve hizmetten yararlanan kişiler arasında açık ve net sınırlar vardır. Resmî örgüt, kurulu bir yapısı ve hizmet sunumu sistemi olan hukuksal temeller üzerinde inşa edilmiş bir kimliktir. Resmî örgütün diğer temel özellikleri, yazılı amaç ve misyon tanımının ve yapılandırılmış bir idari sürecinin olmasıdır
Sosyal hizmetler bağlamında baktığımızda resmî örgütler üçe ayrılır.Bunlar:
1. Kamu örgütleri
2. Sivil toplum örgütleri (kâr amacı gütmeyen örgütler)
3. Kâr amacı güden örgütler
Kamu örgütleri ve sivil toplum örgütlerinin ortak paydası genelde hizmet örgütü olarak adlandırılmalarıdır. Bu örgütlerin her ikisi de toplumun ihtiyaç duyduğu hizmetleri yerine getirmek için kurulmuşlardır. Sosyal hizmetlerin yanı sıra sağlık, eğitim, bayındırlık gibi kamuya yarar sağlayan hizmetlerin sunulduğu yapılardır.
Kamu Örgütleri
>Kamusal sosyal hizmet örgütleri devletin kurum ve kuruluşlarıdır. Merkezî hükûmetin ve yerinden yönetim ilkesi gereği valiliklerin idaresinde işlev gören tüm sosyal hizmet örgütlerini ve yerel yönetimleri (belediyeler) bu kapsamda ele alırız.
BÜROKRASİ • Latince “burra” ve Yunanca “kratos” sözcüklerinden türetilmiştir. “Burra” masaları örtmede kullanılan koyu renkli kumaş, “kratos” ise egemenlik, yönetim anlamına gelmektedir. Buna göre bürokrasi masaların ya da büroların egemenliği anlamındadır. Bu kavramın ortaya çıktığı dönemde memurların, hizmet yürüttükleri masaların üzeri koyu renkli kumaşla örtülmekteydi. Aslında bu benzetme ile ifade edilmek istenen, memurların toplum üzerinde giderek artan egemenliğidir. Memurların bu egemenliği, onların hizmet yürüttükleri bir araçla (yazı masası) ya da mekânla (büro) nitelendirilmiştir. • Bürokrasi daha çok olumsuz ve kötüleyici bir anlam ifade eder. Bu anlamda bürokrasi verimsizlik, işlerin ağır yürümesi, kuralcılık, kırtasiyecilik, sorumluluktan kaçma, yönetimde gizlilik, yetki devretmekte isteksizlik, otoriteye aşırı bağlılık gibi olumsuz davranış ve işlemlerdir. • Sözlük anlamı ile bürokrasi, devletin işlerin yürütülmesinde yazışmalara gereğinden çok önem verme kırtasiyecilik olarak tanımlanmaktadır. • Toplum açısından ise bürokrasi memur egemenliği devlet işlerinde bir işin yapılması için gerekli izinler, onaylar, imzalar, uyulması gereken kurallar ve genellikle de işlerin yokuşa sürülmesi ve zaman kaybı olarak anlaşılmaktadır. • Bürokrasiyi devletin örgütleyici çalışmalarının toplumdan çıkarak toplumun üstünde yer alan ayrıcalıklı kişilerce yürütülmesi diye tanımlanabilir. • Bürokrasi, sistemli kurallarla tanımlanan ve özelliği olan işlerin bütünleşmiş hiyerarşisini ifade eder. Biçimsel yetkinin işi yapan kimseye değil, işi yapmakla yükümlü bulunan daireye verilmiş olduğu, şahsa ait olmayan, rutin hâle gelmiş bir yapıdır.
*Kamu örgütleri temelde Max Weber’in bürokrasi tanımına göre yapılandırılmış olarak hizmet veren yapılardır. Buna göre, yönetimde belirlenmiş hiyerarşi vardır. Bürokrasiyi yönetimde ideal bir yapı olarak ele alan Weber, bürokrasi için bazı özellikler ve ilkeler ortaya koymuştur. Bürokratik yönetime sahip çağdaş bir örgüt şu işleyiş özelliklerine sahiptir
1. Bürokraside, yasalar ya da yönetsel yönetmeliklerle belirlenmiş yetki alanları vardır. Amaçlar, gerçekleştirecek çalışmalar resmî görevler olarak dağıtılmıştır. Yetkiler sınırlı ve dengeli bir biçimde dağıtılmıştır. Görevlerin yürütülmesi ve yetkilerin kullanılması sistematik hükümler altına alınmış, yalnızca genel kurallara bağlanmış nitelikleri taşıyan kişiler istihdam edilmektedir.
2. Bürokratik örgütler hiyerarşik bir örgütlenme yapısına sahiptir. Bunun yanında iyice belirlenmiş bir ast-üst ilişkisi vardır ve küçük görevliler, yüksek görevlilerce denetlenmektedir.
3. Çağdaş bürokrasi yazılı belgelere (dosyalara) dayanır. Bu nedenle, geniş bir küçük görevliler ve her türlü yazıcılar kadrosu istihdam edilir. Resmî bir görevi yürüten memur kadrosuna, yönetimin maddi araçlar aygıtı ve dosyalarıyla birlikte daire denir. Özel sektörde ise buna genellikle büro adı verilir. Kamu hizmetinin çağdaş örgütlenişi, kural olarak, resmî daireyi görevlinin özel konutundan ayırdığı gibi bürokrasi de genel olarak resmî faaliyet ile özel yaşam alanını birbirinden ayrıştırır.
4. Daire ya da büro yönetimi, genellikle çok esaslı bir uzmanlık eğitimi gerektirir. Bu devlet memurları için olduğu kadar, özel işletmelerin modern yöneticileri ve görevlileri için de aynı derecede geçerlilik kazanmaktadır.
*Kamu hizmeti, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin gözetim ve denetimleri altında genel kolektif ihtiyaçları karşılamak ve kamu yararını sağlamak üzere sunulan sürekli ve düzenli faaliyetlerdir
Kamu hizmetlerinin doğrudan kamu eliyle yürütülmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Ayrıca kamu kurumlarının yürüttükleri bütün hizmetleri de kamu hizmeti olarak algılamak mümkün değildir. Kamu kurumları özel mal ve hizmetler de üretebilmektedir. Bir hizmetin, kamu hizmeti olarak kamu kuruluşlarınca yürütülebilmesi yasama organının kararıyla olur. Yerel yönetim birimleri olan il, belediye ve köyler, halkın ortak gereksinimlerini karşılamak üzere ayrıntılarda düzenleme yapabilir. Ancak yerel yönetimler, yasa ile kendilerine verilen kamu hizmetlerini yapmaktan kaçınamazlar. Bununla beraber, toplumsal bir gereksinimi karşılamaya ve kamu yararını gerçekleştirmeye yönelik bir faaliyet, siyasal organlarca kamu hizmeti olarak kabul edilmemiş ise, kamu hizmeti sayılamaz. Tanımdan da anlaşılacağı gibi, kamu hizmetleri üç farklı birim tarafından yürütülmektedir. Bunlardan birincisi, merkezî yönetim teşkilatıdır. Kolektif ihtiyaçları karşılamak devletin görevidir. En büyük kamu tüzel kişisi olarak devlet, kamusal ihtiyaçları karşılamak zorundadır. Kamu hizmetlerini yürüten ikinci birim ise, yerel yönetimlerdir. Yerel yönetim birimleri il özel idareleri, belediyeler ve köylerden oluşmaktadır. Üçüncü birim ise, devlet veya yerel yönetimlerle karşılıklı akde dayalı olarak kamu hizmetlerini yürüten özel kişi ve kuruluşlardır. Bunlar, kamu hizmetlerini, devletin veya yerel yönetimlerin denetim ve gözetimi altında yürütmektedir
Sivil Toplum Örgütleri
*Sosyal hizmetlerin gerçekleştirilmesinde, sistemin önemli bir parçasını oluşturan sivil toplum örgütleri temelde kamu gücü veya zorunluluk olmaksızın gönüllülük esasına dayalı olarak meydana gelen kuruluşlardır. Sosyal devlet anlayışı içinde kamu kurum ve kuruluşları sundukları sosyal hizmetlerde sivil toplum örgütlerinin katkısını alması önemlidir.
Sosyal hizmetler alanında etkinliği her geçen gün daha çok artan sivil toplum örgütlerinin, kamu örgütlerinin sunduğu sosyal hizmetlerden daha nitelikli olarak hizmet sağladığı ve bu yapıların daha çok güvenilir olduğu yönündeki görüşler artış göstermektedir. Bu yapılar ayrıca esnek, yeniliklere ve değişimlere kamu örgütlerinden daha açık kuruluşlardır.Sosyal hizmetler alanında etkinliği her geçen gün daha çok artan sivil toplum örgütlerinin, kamu örgütlerinin sunduğu sosyal hizmetlerden daha nitelikli olarak hizmet sağladığı ve bu yapıların daha çok güvenilir olduğu yönündeki görüşler artış göstermektedir.
*Sivil toplum kuruluşlarının temel toplumsal işlevleri, sosyal hizmet alanlarında çalışmaları ve sosyal yardımda bulunmalarıdır
Sivil toplum kuruluşlarının toplumsal hayata katkıları şu şekilde sıralanabilir: Halk kesimlerinin kendilerini ifade edebilecekleri ve çıkarlarını tanımlayabilecekleri demokratik kalkınma alternatifleri ortaya çıkartma Dayanışma ve ortak çalışma biçimleri yaratarak, örgüt-dışı ilişkilerde demokratik alanlar ortaya çıkarma Yerel yönetimlerden ve ulusal yönetimlerden yola çıkarak halk alternatiflerinin tanımlanması, formüle edilmesi ve uygulanması Halkın yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik programları gerçekleştirilmesi
Kâr amacı gütmeyen ve gönüllük esası üzerinde kurulu olan sivil toplum örgütleri genelde bir lidere sahiptir ve bağımsız yönetim kurulları tarafından yönetilir. Yönetim kurulları hükûmete ve topluma karşı hesap verebilir konumdadır.
*Herhangi bir enformel örgütlenme resmî nitelikteki bir sivil toplum örgütüne doğru evrim geçirebilir.
Bir örgütün yaşam döngüsü üç aşamaya sahiptir :
1. Özçıkar: Örgüt üyelerinin sorunlarını ve çıkarlarını gözetmek için kurulur. Vurgu örgütün misyonunda tanımlanmış olan konularda olabildiğince çok insana yardım sağlayabilmektir.
2. Profesyonelleşme: Örgütün dış çevresindeki faktörler (hükûmet kaynaklarından yararlanma gibi) örgütün hizmet kalitesini artırmasına ve ücretli personel istihdam etmesine etkide bulunur. Örgütün politika ve prosedürleri standardize olur ve üyeler birçok kararda etkin hâle gelirken, yönetim kurulunun rolü azalmaya başlar.
Dostları ilə paylaş: |