İÇİndekiler insanin kendiSİNİ okumasi nefs-nefis-nefes ne demektir ziKİr nediR 4 Âdem risalesi AÇiklamasi



Yüklə 334,56 Kb.
səhifə1/8
tarix27.10.2017
ölçüsü334,56 Kb.
#16250
  1   2   3   4   5   6   7   8


İÇİNDEKİLER

1 - İNSANIN KENDİSİNİ OKUMASI
2 - NEFS-NEFİS-NEFES NE DEMEKTİR
3 - ZİKİR NEDİR
4 - ÂDEM RİSALESİ AÇIKLAMASI
5 - ALLAH'IN İNSANDAKİ ZUHURU
6 - BU KAİNATIN ASLI BİR NOKTADIR
7 - MUSA A.S'IN ŞUAYP A.S'DAN TAHSİLİ
8 - ARIYA VAHYEDİLMESİ NE DEMEKTİR
9 - CUMA NAMAZININ FARZININ 2, SÜNNETLERİNİN 8 REKAT OLMASINDAKİ HİKMET NEDİR
10 - ABDESTDEKİ TEMİZLİĞİN MANASI NEDİR
11 - CİN NEDİR

12 - SEVMEK VE SEVİLMEK
13 - İNSANIN 4 TÜRLÜ GIDAYA İHTİYACI VARDIR
14 - İMAM CEMAATİNİ NASIL SELAMETE ÇIKARIR
15 - KURAN-I KERİME VARİS OLANLAR KİMLERDİR
16 - MİRAÇ KANDİLİ
17 - CENAB-I HAKK'I TENZİH VE TEŞBİH NASIL YAPILMALIDIR
18 - FENA Fİ ŞEYH, FENA Fİ RESUL, FENA FİLLAH NE DEMEKTİR
19 - HZ. İSA'NIN ANNESİ MERYEM VALİDEMİZİN DİĞER KADINLARDAN ÜSTÜNLÜĞÜ NEDİR
20 - DÜNYA ALEMİNE NEREDEN GELDİK VE NEREYE GİDECEĞİZ
21 - ÖZ NEDİR SÖZ NEDİR
22 - MEVLİD KANDİLİ
23 - KULLARIN HAKK'A DAVETİ
24 - RAĞAİB KANDLİ
25 - KADINLARIN ÖRTÜNMESİ
26 - BERZAH NEDİR
27 - İNSANLARIN BİR ÂDEM İLE BİR HAVVADAN ÇOĞALMASI
28 - AŞEREYİ MÜBEŞŞİRE
29 - İNSAN VÜCUDUNDAKİ BURÇ SÛRESİNİN TE'VİLATI
30 - AŞURE GÜNÜ
31 - ZEKERİYYA SOFRASI NEDİR
32 - BİR SALİKİN EFENDİSİNDEN BAŞKA SOHBETLERE GİTMESİ
33 - RUH NEDİR
34 - SAFLARINIZI SIK TUTUNUZ H.Ş'NİN İZAHI

        İNSANIN KENDİSİNİ OKUMASI


Kuranı kerim eşittir insana. Onun için, isra suresinde, insanı okuyun ifadesi kullanılmamışta, kitabını oku ifadesi emredilmiştir. ilk nazil olan kurandaki sure, Alak suresidir. onunda başındaki ifade, Rabbının adıyla oku diye başlamaktadır. Bir şeyin okunabilmesi için , mutlaka bir okutucudan okumayı öğrenmeli, ve ondan sonra okumaya başlayabiliriz. Yoksa, okumayı öğrenmeden okumak mümkün değildir. Ayeti kerimede, Allahın adıyla oku demiyor. Rabbının adı ile oku buyurulmaktadır. Uluhiyetteki adı Allah, Rububiyetteki irşad ve terbiye eden esması ise Rabtır. bu da bizim Rabbımızı tanımamız ve onun vasıtasıyla okunması gerekli olan insanı asliyemizi okumamızı ikaz etmektedir. Rab demek, İrşad eden ve Terbiye eden , Alemlerin Rabbı olan Allah tır. Allah, Allahlığı ile Uluhiyetinden İrşad ve Terbiye etmez. Rab esması olan Rububiyet mertebesine tenezzül ederek, kemalatıyla oradan bizleri okumakta, Terbiye ve İrşad etmektedir. Allah Uluhiyyet mertebesinde iken, bilinmekliğini istedi ve Rububiyetine tecelli etti. Rububiyetinin iki yüzü vardır.


1 - Ubudiyet olan kulluk yönü


2 - Rab olan irşad ve terbiye edicilik yönüdür

 
Peygamber Efendimizde,Allahın kulu ve Resulü idi. işte bir Mürşidi kamilde,evvela beşeriyet yönü olan Allahın kuludur. bir mazhardır. Fanidir herkes gibi, yer içer, doğar, büyür ve günü gelince aramızdan ayrılır.çünkü kuldur. İkinci yönü ise,Samadaniyet esmasına mazhar olduğu için,hiç kimseye muhtaç değildir.herkese karşılıksız verir.İrşad ve terbiye eder.çünkü Rabtır.ölüm ve her türlü noksanlıktan uzaktır.tecelli ettiği mazharların esması ile anılır. katiyen göründüğü esmaya isnat edilmez.fakat hikmet sahibi olan mazhardan başka bir yerde de görünmez.salikler bunu çok iyi anlayıp,şirk vadisinden kurtulmaları lazımdır.yoksa daima küfürde kalırlar. onun için,bir Mürşidi kamil mazharından irşad ve terbiye ediciliği olan Rablığını ishar ettiğinde, hemen, onun et ve kemikten meydana gelmiş kulluk yönü olan, bedenine isnat etmemeliyiz. yoksa şirktir, küfürdür.bedensiz latif olan zanda ve hayalde bir Rab kabul edersek,buda şirktir.tek taraflı Tenzih veya Teşbih yaparak Rab bilinmez.Tenzih ve Teşbihi Tevhid yaparak Rab bilinir.  işte, Ayeti kerimedeki Rabbının adı ile oku, demek bir Mürşidi kamil vasıtası ile okunması gerektiği anlaşılmış oluyor.


Kuranı kerimin Alak suresi ayet 2 İnsan bir kan pıhtısından yaratan Rabbının adı ile oku buyurulmaktadır. Neden başka bir şeyi misal vermiyorda, İnsanın bir kan pıhtısından yaratıldığını misal vererek, okumamızı israrla istemektedir. Ayetin devamında, İnsanın bilmediklerini, bir kalemle öğrettiğini vurgulamaktadır. işte kalemden gaye, İnsanı kamildir. kalemin iki ucu arasından bir mürekkep nasıl bütün yazıları yazıyorsa, insanı kamillerinde iki dudağının arasından, dili ile ilmi ledün olan bütün ilimleri söyliyerek inananlara,insanı asliyelerini ve Nefis terbiye metotlarını öğretmektedir.
Cenab-ı Allah, bilinmekliğini murat ettiğinde, Allah Uluhiyet mertebesinden, Rububiyetine tecelli ederek, Rablığı ile, Cin ve İns olan varlıkların arasında göründü. henüz insanlığını bilmeyen Cin ve İns varlıklarını, Hak ve hakikata davet etti. İlmi ezeliyette hangi kimselerin istidatlarında, insanlığını okuyup insanı asliyesini bulma hasleti var ise, onlar bu Mürşidi kamil bularak, bilinen o mazhardan okumaya başladılar. Görmüyormusunuz, Rahman suresi ayet 1-2 de Rahman olan kuranı talim etti buyurulmuştur. şu halde okunması ve öğrenilmesi gerekli olan insanın kendisi imiş. hoş her ne kadar Rabbının adı ile oku.İnsanı bir kan pıhtısından yaratanın adı ile oku.Kerem sahibi olan Rabbının hakkı için oku diye, defalarca tekrar edildiği halde,okunması gerekli olan şeyi söylemiyorsada, biz anlıyoruzki;okunması gerekli olan Rahman suresindede anlaşılacağı gibi insanın kendisidir. Henüz insanlığını bulmamış,Cin ve İns seviyesindeki nakıs varlıklara, kendi Nefis kitaplarını okutmak suretiyle, Rahman suresi ayet 3 İnsanı yarattı ifadesiyle onlar Bu tahsille, insanlığını bulmuş olacaklardır.bir hadisi şerifte: Men Arefe Nefsehu fakat Arefe Rabbehu Nefsini bilen Rabbını bilir buyurulmuştur. işte Mürşidi kamiller, Nefsin ne olduğunu bizlere öğrettikleri zaman, Rabbımızında ne olduğunu öğrenmiş oluruz.dolayısıylede kendi Nefis kitabımızı okumakla insanlığımızıda bulmuş oluruz.
Nefis nedir. Nefsin sıfatlarıyla Nefis bilinebilirmi. birazda buna göz atalım.Nefis bizim sıfatlarımızdır. daima ikilik istediği için,Nefis denmiştir. süfliyetteki adına Nefis,Uluhiyetteki adına Ruh denir. şu halde Nefis ile Ruh aynidir.kişinin özü ve aslı olmuş oluyor. Nefsin sıfatları olan, Emmare, levvame, Mülhüme, Mutmaine, Raziye, Merziyye, Safiye ile Nefis bilinemez. bir kişinin Kulaği, Gözü, Burnu, Ağzı gibi sıfatlarini saysam o kişiyi tam olarak tanımış olabilirmiyiz.hayır bilemeyiz.onun için,mukayyet olan Adem ve Alemde Allahin 3 tecellisi vardır.Efal,Sifat ve Zat tecellilerinden başka 4 üncü bir tecellisi yoktur. işte bu tecelliler, insanın özünü teşkil etmektedir.kişi cehaletinden mütevellit, bunlari kendine nisbet ettiği için, ikilik vadisi olan süfli, Nefis vadisinden kurtulamamaktadır. Cenabı Allah, Fail, Mevsuf, Mevcud benim dediği halde, kulda, hayır bunlar benimdir diyor. dolayisiylede kişi Allaha karşı şirk koşmuş oluyor.Cenabı Allah her günahı af eder, fakat şirk günahını asla af etmez.onun için Mürşidi kamiller,bizleri esfeli safilin olan bu cehalet ve Dünya bataklığından alarak, üç günlük sefer ile Ruhullah mertebesi olan vahdaniyet vadisine vuslat buldurmaktadirlar. Ruhullah, bütün sıfatlarda,istidat ve malumiyeti nisbetinde tecellisini gösteren Allahın Ruhu demektir. teklik idrakına vakıf olanlar, Uluhiyetteki tecelli zevkine sahip olmuşlardır.zaten bütün huzursuzluk ve mutsuzluk, ikiliktedir. Mevlane celalettin Rumi hz.lerinin mesnevisinde şöyle bir hikaye anlatilmaktadir. bir gün Aslan, Kurt ve Tilki ormanda ava çıkmışlar.bir yaban öküzü,bir yaban keçisi, birde Tavşan avlamışlar. bir ağaç gölgesinde istirahata geçmişler. Aslan ormanlar kralı olması nedeniyle,kurda dönerek; Kurt kardeş, sen bu avları taksim et diye dilekte bulunuyor.kurtta baş üstüne diyerek, patışahım, bu yaban öküzü sizin olsun, yaban keçisi benim olsun. Tavşanda Tilki kardeşin olsun diyerek taksimini beyan ediyor. Aslan hiddetlenerek hızla yerinden kalkıp bir pençede kurdu vurarak öldürüyor. Aslan tekrar yerine geçerek Tilki kardeş,şu avları sen taksim et diyor. oda, bu olayın korkusundan mütevellit, üç defa secdeye kapanıp,emredersiniz sultanım diyor. Ve hemen taksime başlıyor. Bu yaban öküzü sizin sabah kahvaltınız olsun.bu yaban Keçisi sizin öğle yemeğiniz olsun. bu Tavşanda sizin akşam yemeğiniz olsun diyor.bu taksimden memnun olan ormanlar kralı Aslan,Tilki kardeş bu taksimi sana kim öğretti diyor. oda kurdu göstererek, kurttan ibret alarak öğrendim diyor. Aslan bu olaydan sonra, azametle Tilkiye şöyle hitap ediyor. ben bu ormanların kralıyım.zaten bütün avlar benimdir.senin bu taksiminden fazlasıyla memnun oldum diyerek bu üç avıda sana veriyorum. afiyetle hepsini ye diyerek onu taltif ederek bağışlıyor. Tilkide açık gözlü oluşunun mükafatını böylece görmüş oluyor.
Ey kardeşim, sende av olarak vasıflandırılan bu nisbiyetlerini, Cenabı Hakka verirsen, kurt gibi parçalanan değil, Tilki gibi avların hepsine sahip olduğunu görürsün. çünkü senin varlığın ayrı, Hakkın varlığı ayrı değildir. senin diye bildiğin o varlık zaten hakkındır.bunu içtenlikle kabullenip,senin ve bütün sıfatlardan her an ayrı bir şanda tecellisini seyretmeğe bak.Hakkın bütün tecelli nimetlerinden faydalan. Kurt, Nefsi remzeder.Nefsin emrindeki akılla hüküm verirsen kurt gibi helak olanlardan olursun. Tilki ise burada, ibretle olaydan ders alan akıllı olmayı bizlere ikaz ediyor. Mürşidi kamiller bizler gibi, cin ve ins olan henüz insanlık kemalatını bulamıyan kişileri, esfeli safilin olan bu Dünya kötülüklerinden kurtarmaktadırlar. Kurani kerim Enbiya suresi ayet 7 Siz zikri bilmiyorsaniz onu ehli olandan öğreniniz. buyurulmaktadir. ayrıca bu kamiller; verasetül enbiyadırlar. yani Peygamber varisidirler. onun için günümüzde, Peygamber olmadığına göre, o Mürşidi kamillerden bu manevi tahsili yapmamiz gerekmektedir. Kurani kerim Fetih suresi ayet 10 Gerçekten sana biat edenler, Allaha biat etmiş olurlar buyuruluyor. Muhammede biat Allaha biat olduğuna göre,varislerine biatta Hz. Muhammede biattir. dolayisiylada Allaha biat olmuş olur. Çünkü Kurani kerim Ali imran suresi ayet 31 Eğer siz Allahı seviyorsanız, bana uyuyunki, Allahta sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. zira Allah çok bağışlayıcı ve çok merhemet edicidir buyuruluyor. bu gibi bir çok ayetlerdende anlaşılacağı gibi Peygamber varisi olan bu kamilleri bulmak lazimdir. Mevlana celalettin Rumi hz.lerinin buyurduğu gibi her köşede Mürşidim diyen çok durur. fakat binde birinin irfaniyeti yok durur.demiştir.onun için, Mürşidi kamilleri bulmakta çok zordur. Misri Niyazi hz.leri bir ilahisinde:

Mürşid gerektir bildire, Hakki sana Hakkal yakin


Mürşidi olmıyanların bildikleri güman imiş 

buyurmuştur.



Şu halde, ilmel yakınlık mertebesinde Mürşidler var. Aynel yakınlık mertebesinde Mürşidler var. Hakkal yakınlık mertebesinde Mürşidlerde var siz bunlardan Hakkal yakınlık mertebesindeki insani kamilleri bulunuz diyor. bu kamillerinde 3 belirtisi vardir.


1 - Onları gördüğünüz zaman, onlar size Allahı hatırlatırlar.
2 - Onlar her sözü ile mıknatız gibi çekicilikleriyle sizleri memnun eder.


3 - Onların yanında bütün üzüntü ve kederiniz kaybolur. anlatsa biraz daha dinlesem dersiniz. müşküllerinizi ister sorarak, isterse sormadan tatminkar biçimde cevap vermeleri, sizleri memnun eder. işte böyle bir kişi bulduğunuzda sizin İrşadınız orasıdır. Bunu diyerlendirmelisiniz. yoksa bu ilim Tasavvufa ait kitapları okumak ve öteden beriden duyduğun marifet sözlerini sermaye yaparak melez bir ilimle elde edilemez.bu yol bir Aşk ve gönül yoludur. ayrıca, Ayetlerdeki; Ey gaybe iman edenler diye bahsedilen gayb, Allah değildir. Bu kainatta Allahtan başka bir varlık yokki, onu örtmüş olsun. Allah gayb değildir. kişilerin cehaletinden mütevellit, Allahın zatının ve mutlakiyetini, zanlarında kabullenişi, hakkın her sıfatından tecelli eden zuhurunu göremeyişleridir. halbuki Resulullah efendimiz, Allahın zatını düşünmeyiniz diyor.bu Alemde gayb olanlar insanı kamillerdir. bizlerin arasında olduğu halde onları hiçbir kimse bilemez.ancaksın ehli bilebilir. yoksa herkez onları sıradan bir kişi gibi gördüğü için, unsuriyet yönü ile tanır.onlar, talip olanlara evvela Nasuh tövbesi ile evvela Tövbe yaptırırlar.


Peygamberimiz; Nasuh Tövbesi ile bir defa Tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir buyurmaktadır. ondan sonra daimi kalbi zikir ile gönül kabının kalaylanması ve pisliklerden temizlenmesi içraatına başlanır. çünkü kalplerde demirin pas tuttuğu gibi paslanır Hş.işte bununda tek tedavisi;Kuranı Kerimin İnşirah suresi ayet 1de kansız ve bıçaksız sadrımızı insanı kamile yardırarak,içerdeki pislikleri temizleyip zikirle cilalamaktır. burada bıçaksız oluşu,kamilin telkiniyle Kalp kabının temizlenip kalaylanması anlamındadır. daimi zikirle kişinin kalbi mutmain olunca,gönlü Rabbına dönecektir. zira, gönüller zikirle Mutmain olur Ayeti bize, daimi zikrin gönülleri mutmain edeceğini bildirmektedir. gönüller mutmain olunca; Kuranı kerimin Fecr suresi ayet 27-28 de Ey Mutmain olmuş Nefs,dön Rabbına hitabına muhatab olur.kamil onu, hadisat olan bu Alemde, Allahın üç tecellisinden biri olan Tevhidi Efal mertebesini telkin eder.şuhut ve Rabıtası ile bu Alemdeki, Cenabı Hakkın bir pençeresinin açılması ile, Enfus ve Afakındaki fiillerin failini görmeye başlar. ondaki mutluluk, tarif edilemez. hiçbir kimse ile itilafı kalmaz.çünkü iyi ve kötü diye bildiği bütün fiillerin failini tanımıştır. Kişiler birer tecelli mazharı oldukları için onların hiçbir yetkilerinin olmadığını, bilir. mazharlar neresi için yaratılmişlarsa, Cenabı Allah onları orada kullandığını ve ona göre hareket ettiklerini öğrenmiştir. kulun kendi hiçbir güç ve kuvveti yoktur.saffat suresi ayet 96 sizleri ve fiillerinizi yaratan Allahtır buyurulmaktadır. nasıl olurda bu yerde kişi her hangi bir işi kendine veya karşısındaki varlığa nisbet eder. Her ne kadar hakikatta, hayırda şerde Allahtandır diye bizlere hakikat yönü bildiriliyorsada, sizden iyi bir fiil zuhur ederse, onu hakka, kötü bir fiil zuhur ederse,onu Nefsinizden biliniz emri mevcuttur. zira iyilik ve kötülük bizlere nisbet edildiğindedir. Hakka nisbet olunduğunda cümlesi hayırdır. günah ismini almaktanda münezzehtir. çünkü Allah kötülük yaptı denilmez. kötülüğü icad eden nisbiyettir. eğer işin kula nisbeti olmamış olsa idi,işin iyilik ve fenalığı tayin olunamazdı. bu mertebede, istek kuldan, halk eden Cenabı Hak olduğu için,kul iyiliği istediğinde, Allah iyiliği halk eder. ondan memnun olduğu için, mükafatını görür.kul kötülüğü istediği zaman Allah kötülüğüde halk eder,yine kul ondanda memnun olduğu için kul azabını çeker. zira zilzal suresi ayet 7-8-de Bir kişi zerre miktarı bir hayır işlerse, onun mükafatını görecek.zerre miktarı bir kötülük işlerse onun cezasınıda çekeçektir buyuruluyor. her ne kadar faili muhtar Haktır.kulun fiili ihtiyareside yoktur.ilim Allahın bir sıfatıdır.kul ise malumdur.ilim maluma tabidir. Malum olan kulda nasıl bir istek zuhur ediyorsa, Cenabı Hak o şekilde tecelli ediyor demektir. İlim nerede tecelli ederse ona Alim denir.kul burada zuhura tabidir. kendinde ve afakındaki bütün fiillere bakarak hakkın aynasında fiillerin failini müşahede etmektir.Hiçbir zaman fiillerin tecelli ettiği mazharlara her hangi bir fiili nisbet etmez. bu gördüğü fiiller iyi fiiller ise,o mazhara yaklaşır. Ve iyiliklerden istifade eder. yok fiiller kötü ise, o mazhardan üç adım geride durarak o kişinin eksik bir mazhar olduğunu hükmederek, tetbirli olur. o kişinin kötülüğünün kendisine sıçramasına engel olur. Üç adım geriye çekildiği halde yinede üzerine geliyorsada, işte o zaman, kendinden ne tecelli ederse onu yapar. Üzerine gelmiyorsa,onun yaradılışı eksikler vadisinde olduğu için,o kötülüğü sana yapamasa bile,başkalarına mutlaka yapacaktır. zira yaradılışı orasıdır. onun için bu mertebedeki salikler, enfusunda farkta, afakında cemde olmalıdırlar. Enfustaki fark ne demektir.kişi kendisini yakın takibe alarak, Kuranı kerimin yasakladığı fiilleri yapmamak için gayret göstermesi demektir. Afakta cemde olmakta, kendisinden başkalarının oruç tutmaması, Namaz kılmaması gibi kişilerin eksiklerine müdahale etmemek demektir. Her şeyi yerinde görerek, onların orası için yaratıldığını kabullenmek demektir. çünkü onlardan Hak öyle tecelli ediyor. mukayesede, huzursuzluk ve mutsuzluk vardır.senden her hangi bir yardım isterlerse,onlara elinden geldiğince yardımcı olabilirsin.ve onlar için bol,bol duada bulunmalısın. yoksa Allahtan hidayet olmazsa, hiçbir kimse başkasının kötü halini değiştiremez. bu mertebede salikler, kalbi daimi zikirle birlikte, hissiylede; la faile illallah düşüncesinde olmalıdırlar. her iş ve fiilinde halk edicinin Allah olduğunu düşünen bir kişi, fiillerin Tevhidini yapmakla tecelli eden mazharların hiç birine, fiilleri nisbet etmez. hata ve eksiklerin mazharlara nisbiyetinden kurtulmuş olur. Allaha tevekkül hali kişide başladığı için, Allahın her tecellisine boyun bükerek kabulleniş sergiler. fiilleri şuhut ettiği için,kalbinin tastiki sonunda elde ettiği müşahede ile sehir halinde mutlu olur. Her şeyi yerli yerinde görür.
Günün birinde Bektaşinin biri, eksik gördüğü bir olaya müdahale etmiş. bir gün bu halinden mütevellit bir hastalığa yakalanmış çok çare aradıysada, bir türlü çare bulamamış. hatasını anlayıp tövbe etmiş. ondan sonra birisi bu hastalığın tedavisinin pislik böceği olduğunu söylemiş. pislik böceğinin tozunu su ile günde üç defa içersen geçer demiş. Oda böyle yapmış ve yedi günde hiçbir rahatsızlığı kalmamış. ve şifaya kavuşmuş. yine bir gün, vapurda yolculuk yaparken dalga çıkmış. herkez bağırtı ve telaşla sağa sola koşmaya başlamışlar. bu Bektaşı ise, oturduğu yerden hiç hareket etmeden onları seyrediyormuş. telaş içindekiler, o kişiye; sen nasıl bir adamsın. biz canımızla uğraşıyoruz. sen ise kılını bile kıpırdatmıyorsun. deyince; oda demişki; ben Rabbımın bir defa işine karıştım. bana pislik böceği yedirdi. onun için, bir daha onun işine ben karışmıyorum, ne isterse onu yapar demiş.
Bunun gibi fiillerin failini şuhut eden kişilerin kimseye nisbet edecek hali kalmaz. her gün abdest alırken kendi elleriyle kendisini nasıl yıkadığını, Namaz kılarken müştereken kendi mazharından Namaz kıldığını seyrettikce, onun zuhurundan başka hiçbir fiil görmemeye başlayacaktır. filler aynasından, fiil ve faili seyreden salikin, Allaha tevekkülünden yani boyun bükmekten başka yapaçak hiçbir şeyi kalmaz.zevki ve mutluluğu had safhadadır. bu fiiller ve işlerin, Tevhidinden sonra, ona Tevhidi sıfat telkin edilir.zira fiillerin tecellisi sıfatlardan olur.hiçbir fiil sıfatsız tecelli etmez. salik bu mertebede, 8 sıfatı subudiyeninde, Allahın olduğunu öğrenir. bir evvelki mertebede,istek kuldan halk etmek Allahtandır denmişti. şimdi öğrendiki, istekte Allahtan imiş.o zaman, kulun ne sevap nede günah işlemesi mümkün olmaktadır. çünkü, isteyende o, halk edende o anlamı çıkmaktadır.
Cenabı Allahın ilmi ezeliyetteki kazasına kişinin istidadı denilir.ezeldeki kazada, Allahın muradı olmuş oluyor. Allahın muradıda, malumat nisbetinde olmaktadır. Allah ilim sahibidir.kimde tecelli ederse, Alim adını alır.bizler malumuz. malumiyetimiz bizlerin istidadına bağlıdır. dolayısıylada, istidatımızda iyilikler mevcutsa, Cenabı Allah bizlerin kalplerini o tarafa doğru meyyallandırıp iyilikler yapmağa, istidadımızda kötülükler mevcutsa, yine kalbimizi kötülüklere meyyallandırarak kötülükler yapmağı isteriz. bu iyilik ve kötülükler, bizim mazharımızdan tecelli ettiği içinde, iyilik tecellilerinde mutluluk, kötülük tecellilerinde huzursuzluk ve mutsuzluk görmüş oluruz. iyilikler mükafatı, kötülüklerde cezayı getirmiş olur.

Allah için, iyilik ve kötülük yoktur.bizlere nisbet edildiğinde, günah ve sevab denilmektedir .enfüsumuzda, göz, kulak, kelam gibi bütün sıfatlarımızdan, afakta yani bizlerden gayri varlıklardaki, bütün Allahın sıfatlarından, tecelliler Allahın olduğu görülünce, kulun beratı eline verilmiş olur. çünkü bütün sıfatlardan fail Haktır. Cenabı Allah, ilminden iradesine, iradesindende kutreti ile sıfatlarından zuhura geldiğini şuhut eder. kendisinin hiçbir katkısının olmadığını bilir. mevsuf sıfatların sahibinin Allah olduğunu, bu sıfatlarında vücud sahibi zatından tecelli ettiğini görmeye başlar. şu halde, fiiller sıfatlardan, sıfatlarda vücuttan tecelli ettiğine göre, tek vücudu veya fiilleri görmekle, o mazhardan tecelli eden Hakkı görmüş oluruz. çünkü zannımızdaki bizim diye bildiğimiz bu tecelliler, bizim değil, Hakkın olduğunu artık müşahede etmiş olduk. bizim varlığımız yok imiş. varlık sahibi Allah imiş. kul ölmezden evvel ölünüz hadisine mazhar olmuş olur. bu ölüm izdirarı bir ölüm değil,ihtiyarı bir ölümdür.kişi neresi için yaratılmışsa, orada bulunduğunu ve oranın bütün tecellilerini sergilediğini görecektir.ister kendisi, kendisini seyretsin, isterse başkaları onu seyretsin; onun isra suresi ayet 14 ikra kitabek kefa binefsikel yevme aliyke hasiba (nefis kitabınızı okuyunuz) ayetini okumuş olacaktır.çünkü Nefsini bilen,Rabbını bilir.Hş. gereğince, Nefsinin kendi özü olduğunu anlamış oldu. bütün sıfatlardan tecellileri müşahade ederek, Rabbını kendisinden hükmettiğini, görenin, duyanın, zevk edenin Rabbı olduğunu anladı. nasıl bir insan vücudunda, hiçbir aza ve sıfat,birbirleriyle itilafa girmeden uyum içinde görevlerini yapıyorlarsa,bu kainat içindede bütün toplumların, uyum içinde itilafsız yaşadıklarını göreceklerdir. itilaflı görüntülerin ise mutlaka bir sebebe dayandığını müşahade edeceklerdir. çünkü Allah abes hiçbir şey yaratmamıştır. her şeyi yerinde görmek, kemalattır. mukayese ise cehalettir. her şeyi kendi bulunduğu yerdeki terazi ile tartmak lazımdır.


İşte insanın kendi kendisini okuması Nefsini okuması ile mümkün olduğu anlaşılmış olur. her an ayrı,ayrı tecellilerini kendi Nefis sahifelerinde veya kainat sahifelerinde okuması elbette bu saydığım irfaniyet ve müşahade ile mümkündür. işte, Mürşidi kamiller, Rabbil Alemin mazharıdırlar. bizlerde tecelli eden Rabbil hasımızı bizler bilmiyorduk. Mürşidi kamillerin, Nefsimizi bizlere öğrettikten sonra, Rabbil hasımızı kendimizde görmeye başladık. her kişinin kendisindeki Rabbil has, Mürşidi kamil olan Rabbil Alemin mazharlarından bizleri irşad ve terbiye eden tecelliler olduğu anlaşılmış olunur. Cenabı Hak cümlemize bu kemalat idrakını nasip etsin. Amin.

NEFS-NEFİS-NEFES NE DEMEKTİR


NEFS kişinin özüdür. Nefs ikiliği isteyen ve İkilik görendir.Nefs Cenabı Allahın Efali, Sıfatı Zatıdır. Cenabi hakkın süfliyetteki tecellilerine Nefs, Ulviyetteki tecellilerine Ruh denir.aslinda, ikiside birdir. kişinin süfliyet vadisindeki şer diye bildiğimiz,kurani kerimdeki yasaklanan tecellilerini arzu ve istekte bulunmasi 7 başlı ejderha veya devdir. Nefs odurki kişileri şerre değil, hayra sevk eden istek ve arzulardır. onun için Nefsini bilen Rabbını bilir buyurulmuştur. işte bir salikte, Nefsini bilmek için her Nefeste evvela daimi zikiri yapmasi sağlanmalıdır.zira zikirle kalpler mutmain olur.ayeti bizlere,itminan olduktan sonra Ey Mutmin olmuş Nefs dön Rabbına ayetini ikaz eder. Rabbimiza Efali ilahiye kapısından girmek suretiyle Fenafillah mertebelerinde Nefsimizi laikiyle tanımış oluruz.

Peygamber efendimiz Vücud günahından daha büyük bir günah tasavvur edemiyorum buyurmuşlardır.onun için, bir kişi Efalini efali ilahiye olduğunu,sıfatların sıfatı ilahiye olduğunu, vücudununda vücudu ilahiye olduğunu öğrenerek şirklerden kurtularak Rabbını tanımış olacaktır.tabiiki Rab ikidir.



1 - Rabbil Has


2 - Rabbil Alemin


Rabbil has :

Bizlerin Nefsimizi tanıdığımızda, öğrendiğimiz ve şuhut ettiğimiz Rabbil hasımızdır. bizi bizle sevk eden ve bizlerden duyan, gören ve her türlü icraatı yapan Rabbil hasımızdır. her kişinin bir Rabbil hası vardır. Cenabı Allah Uluhiyetinden, Rububiyetine tecelli ederek, hem kulluk yönü olan Ubudiyetini tecelli ettirmekte, hemde, mazharların istidat kabiliyetleri nisbetinde Rablığını zuhura getirmektedir. biz buna her fertte, ayrı, ayrı istidatları nisbetindeki tecellisine Rabbil has diyoruz.




Rabbil Alemin :

ise yine Cenabı Allahın Uluhiyetinden kulluğuna tecelli ederek Rahmaniyet olan,Muhammed sıfatlarından en yüce kemalatı ile tecellisidir.benim ve senin gibi yüzlerce, hatta binlerce kişileri irşad ve terbiye edendir. bunların görünme mazharları birden fazla olsa bile,yinede özde onlar birdirler.onların siyretteki tekliklerini çeşitli mazharlardan tecelli etmesi onların birliklerini bozmaz.




Yüklə 334,56 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin