Bendenizin oyu ve AKP
Baskın Oran
Osmanlı Ermenileri konferansındayken Zaman’dan iki genç muhabir geldi, AKP desteğini nasıl değerlendirdiğimi sordu. “Son derece olumlu. Demokrasi örneği verdiler. Çok takdir ettim. O kadar ki, şu anda seçim olsa AKP’ye oy verebilirim” dedim. Ağzımdan kaçmadı. O andaki samimi düşüncemdi. Ve şu anda da samimi düşüncem. Haberi Milliyet ve bir gazete daha verdi.
Arkasından, Flash TV’ciler eve gelerek ağzımdan tekrar tekrar duymak istediler. Bendeniz düşündüğünü söylemekten çekinen takımından olmadığım için tekrar ettim, şunu da “çok önemli” diye ilave ederek:
“Tabii, dinle-imanla ne ilişkisi olduğu pek malûm bir adam olarak söyleyeyim, AKP’nin de kendi tabuları var. Her bulduğu yere cami yapmak, imam-hatipler vs. gibi. Umarım onlar da kendi tabularını yıkarlar”.
Flash TV değil bu sözlerimi vermek, “Oyum AKP’ye!”, “Oyum AKP’ye!” diye yazarak aynı sahneyi defalarca oynattı. Televolelerdeki gibi her seferinde bir ünlem işareti ve gümm! diye bir ses efektiyle. Sunan spiker de mezunumuz; Mülkiye’den her tür insan çıkıyor. Tabii, bundan sonra bu kanal benden mülakat falan biraz alır, zor yani.
Sevdiğim insanlar aramaya başladı. “Büyük hayal kırıklığı” yaşadıklarını belirttiler. Arkasından, Bodrum’da sıkıştırdılar herhalde, bizim Ahmet aradı: “Selam Aleyküm. Benim sonradan olma AKP’li hocam. Doğru mu len duyduklarım?” Şimdi, ben bu Ahmet’in, lokantada otururken Bodrum’un meşhurlarından birince nasıl gıdığından öpüldüğünü bir başka yazıda ayrıntısıyla anlatmaz mıyım!
Dünyayla birlikte kavramlar da şirazesinden çıktı. Anlamlar kaydı. Türkiye’de iki kavram fena halde kaydı: “ilerici” ve “solcu”.
Şu anda benim için bu iki kavramın tek bir doğru anlamı var: “DEMOKRAT”. Kim insan haklarını savunuyorsa, kim demokrasinin arkasında samimiyetle duruyorsa, benim için ilerici ve solcu odur. Umurumda değildir ideolojisi. Umurumda değildir başka konularda ne dediği, ne yaptığı; insan hakları ve demokrasi savunuculuğuyla çelişmediği sürece. Çünkü bu rezil ortamda aklınıza hangi tür mazlum geliyorsa (işçi, kadın, vs.) onun hakkını savunmak için önce insan hakları ve demokrasi lazım. Bu kadar basittir.
Hemen sorulan soru şu: “AKP samimi mi?”. Samimi değilse, kardeşim, derhal ona da dikiliriz. Sırtımızda yumurta küfesi mi var? Ne müdânamız var AKP’ye? Sırtında hacca mı gideceğiz?
Ayrıca şunu da söyleyeyim ki, AKP’nin insan hakları ve demokrasiyi savunması çok doğal:
1) İnsan ve azınlık haklarını koruyor, çünkü bizzat kendisi azınlık. Hiç tuhaf gelmesin; “yüzde 98” Müslüman Türkiye’de İslamcı oranı maksimum yüzde 10’dur, AKP oyunun yüzde 24’ü protesto oyudur, bunu bilen AKP’nin 10’a değil 24’e ağırlık tanıması normaldir;
2) Kaldı ki AKP artık İslamcı falan değil. Çünkü bir yandan 28 Şubat Süreciyle, bir yandan da uluslararası kapitalizme eklemlenmeyle “ehlileşti”. Parklara cami yapmaya veya üniversiteye bulaşmaya veya imam-hatipleri savunmaya soyunması, seçmenlerine acemice “Bakın, uğraşıyorum!” demesinden ibarettir;
3) AKP, demokratlar gibi, askerlerin normal yerlerine çekilmelerini istemektedir;
4) En önemlisi de şudur: Şimdiye kadar iktidar olan partiler arasında milliyetçiliğin atgözlüğünü takmamış tek partinin AKP olduğunun farkında mısınız?
“İMF’ye teslim oldu!”. Çok güzel; hangi parti olmadı? Gırtlağa kadar dış borçla hangisi gelse olmayacak? “Her biri ayrı konuşuyor; Cemil Çiçek ne dedi!”. Şu ortamda bizi tek ilgilendiren, başbakanla yardımcısının sözleri ve tutumudur. C.Çiçek konuşur, çünkü AKP bir parti değil. Bir konfederasyon.
Ama, Türkiye’de sağcı ve “solcu”ların Kızılelma Koalisyonunda buluştuğu, üniversitelerdeki farklı seslere bile “vatan hainliği” dendiği, insan hakları ve demokrasiye duyulan ihtiyacın en arttığı şu günlerde iktidarda AKP’nin bulunması Türkiye için bir nimettir. Ya, Allah korusun gözümüze gireydi, yani iktidara CHP geleydi? Tekrar ediyorum, bir nimettir. Daha iyisini gösterin, ona nimet diyelim. Ayranım budur, yarısı sudur.
Zor dönemlerde ödün vermemek gerekçesiyle güç birliğine gitmemek, hep işin sonunda dizini dövmekle sonuçlanmıştır. Üstelik, AKP’ye ne ödün veriyor ki demokratlar? “Oy verecek kadar beğendim” demenin ötesinde?
Ha, nimet yere düşerse? O zaman, üç kere öpüp başımıza götürmeksizin bir köşeye koruz. Ona göre konuşuruz. Bu kadar basittir efendim. Kavramların birbirine girdiği bir dönemde, okulda ezberlediklerimizle konuşmayı artık bırakalım.
Dostları ilə paylaş: |