الأصل المعهود: اليقين لا يزول بالشك ‘Meşhur kaide: Şek ile yakîn zâil olmaz’



Yüklə 3,3 Mb.
səhifə38/48
tarix22.01.2019
ölçüsü3,3 Mb.
#101643
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   48

EK

KÂİDELERİN ALFABETİK LİSTESİ


(إباحة أدنى الفعلين لا يدل على إباحة أعلاهما) "İki fiilden daha aşağı konumda olanın mübah oluşu, daha yüksekte olanın mübahlığına delalet etmez".

(إبطال الشيء بعد ثبوته ضرر) "Sâbit olduktan sonra bir şeyin iptal edilmesi zarardır".

(إبطال العبادة حرام) "İbadetin iptali haramdır".

(إبطال العمل من غير عذر حرام) "Özürsüz olarak bir ameli bozmak haramdır".

(إبطال سبب الحق إبطال الحق) "Hakkın sebebinin geçersiz olması, hakkın geçersiz olmasıdır".

(إتباع ما إشتهر العمل به في الناس واجب) "İnsanlar arasında kendisi ile amelin yaygın olduğu bir şeye tabi olmak vacibtir".

(إتلاف مال غير متقوم لا يوجب الضمان) "Mütekavvim olmayan bir malın itlafı, tazmini gerektirmez".

(إتمام الشيء يقتضي سابقية وجود بعض منه) "Bir şeyin tamamlanması, onun bir kısmının varlığının önceden tasarlanmış olmasını gerektirir".

(إجازة العقد قبل الإستيفاء بمنزلة إبتداء العقد) "İstîfâdan önce akde verilen icâzet, akdin başlangıcında verilen icâzet gibidir".

(إجتماع سببين على حكم واحد جائز) "İki sebebin, bir hükümde bir arada bulunması caizdir".

(أجزاء البدل تنقسم على أجزاء المبدل) "Bedelin parçaları, aslın parçalarına göre taksim edilir".

(إحتمال خلاف الظاهر ملحق بالعدم) "Karinenin hilafına olan ihtimal yokluğa hamledilir".

(إختلاف السبب يوجب إختلاف الحكم) "Sebebin farklı oluşu, hükmün farklı olmasını gerektirir".

(أداء أفعال العبادة المؤقتة قبل وقتها لا يجوز) "Muvakkat ibadetin fiillerinin vaktinden önce edası caiz değildir".

(أداء الفرض بالخلف كأدائه بالأصل) "Halef ile farzın edası, asıl ile eda edilmesi gibidir".

(أداء الواجب قبل وجوبه محال) "Vâcibin, vücûbundan önce edası muhaldir".

(إذا احتمل الوجوب والعدم فالقول بالوجوب أولى إحتياطا) "Vücûb ve yokluk ihtimali bulunduğunda, ihtiyaten vücûba hükmetmek evlâdır".

(إذا أعاد الشرط بعد تمام الكلام لم يتعلق به حكم) "Şart, sözün bitmesinden sonra tekrar ettiğinde ona herhangi bir hüküm bağlanmaz".

(إذا أقيم شيء مقام غيره جعل بدلا عنه) "Bir şey başka bir şeyin yerine geçtiğinde, ona bedel kılınır".

(إذا تعارض دليل الحل والحرمة تدافعا فيجب العمل بالأصل) "Helallik ve haramlık delilleri tearuz ettiklerinde, birbirlerini çürütürler. Bu durumda asıl ile amel etmek gerekir".

(إذا سقط الأصل سقط التابع ضرورة) "Asıl sâkıt olduğunda tâbi de zarûreten sâkıt olur".

(إذا قدر على الأصل بطل البدل) "Asıl olana güç yetirildiğinde bedel geçersiz olur".

(إذا لم يظهر العارض يجب بناء الحكم على الأصل) "Arızî olan durum ortaya çıkmadıkça, hükmün, aslın üzerine bina edilmesi gerekir".

(إستتبع الأقوى الأضعف) "Daha güçlü olan, zayıf olanı kendine tabi kılar".

(إستصحاب الحال لا يصلح حجة لإثبات ما لم يكن) "İstishâbu'l-hal, olmayan şeyin ispatı için delil olmaz".

(إستعمال القياس فيما هو معدول به عن القياس ليس من الفقه) "Kıyas dışı konularda kıyasın kullanılması fıkhın dışına çıkmaktır (fıkhın esaslarıyla bağdaşmaz)".

(إسقاط الحق بعد وجود سبب الوجوب جائز) "Vücub sebebinin varlığından sonra hakkın iskatı caizdir".

(إسقاط الحق قبل وجوبه ووجود سبب وجوبه محال) "Vücubundan önce ve vücub sebebinin varlığından önce hakkın iskatı muhaldir".

(إسقاط بعض ما لا يتجزأ إسقاط لكله) "Mütecezzi olmayan bir şeyin ba‘zını düşürmek, küllünü düşürmektir".

(إضافة الأحكام إلى الأسباب الظاهرة أصل في الشريعة) "Hükümlerin zahiri sebeplere izafeti şeriatta asıldır".

(إعتبار الحقيقة أصل في الشرع) "Hukukta hakikate itibar asıldır".

(إعتبار الحقيقة أصل في الشريعة) "Hukukta, hakikate itibar asıldır".

(إعتبار الغالب وإلحاق المغلوب بالعدم أصل في الشرع) "Baskın olanın dikkate alınması ve az olanın yok kabul edilmesi, hukukta asıldır".

(إعتبار الغالب وإلحاق المغلوب بالعدم هو الأصل في أحكام الشرع) "Baskın olanın dikkate alınması ve az olanın yok kabul edilmesi, Şer-i ahkâmda asıldır".

(إعتبار تصرف العاقل واجب ما أمكن) "İmkân olduğu ölçüde, akıllı kimsenin tasarrufuna itibar gereklidir".

(أفضل الأعمال أحمزها على لسان رسول الله) "Resulullah (s.a.v)’ın beyan ettiği gibi, amellerin en faziletlisi en kuvvetli olanıdır".

(أفضل أوقات البدل وقت اليأس عن الأصل) "Bedeli ifa etmenin en faziletli olduğu vakit, aslı yerine getirme ümidinin kesildiği/olmadığı vakittir".

(إقرار الإنسان حجة على نفسه) "Kişinin ikrarı, kendisi için hüccettir".

(أقيم الأكثر مقام الجميع) "Çoğunluk cemîin yerine ikame edilmiştir".

(أمور المسلمين محمولة على الصلاح والسداد ما أمكن) "İmkân olduğu ölçüde Müslümanların işleri salâh ve doğruluğa yorulur".

(إن كان المشار إليه من جنس المسمى يتعلق العقد بالمشار إليه وإن كان من خلاف جنسه يتعلق العقد بالمسمى) "Müşaru ileyh, müsemmanın cinsinden ise akit, müşaru ileyhe taalluk eder; eğer müşaru ileyh müsemmanın cinsinden değilse akit, müsemmaya taaluk eder".

(إنضمام العبادة إلى العبادة لا يوجب الفساد) "Bir ibadetin başka bir ibadet ile iç içe geçmesi fesadı gerektirmez".

(إنعقاد العقد بلفظ يتضمن المنع من الإنعقاد ممتنع) "Akdin, in’ikadı engelleyici anlam içeren bir lafız ile kurulması imkânsızdır".

(إنما يجوز البدل عند العجز عن الأصل) "Acziyet nedeniyle asıl yerine getirilemediğinde bedel caiz olur".

(إنما يصار إلى الخلف عند العجز عن رد الأصل) "Aslı geri verme imkânı olmadığında halefe gidilir".

(إهانة المحترم مكروه) "Saygın olan varlığın aşağılanması mekruhtur".

(الإجازة اللاحقة بمنزلة الوكالة السابقة) "Sonradan verilen icâzet, önceden verilen vekâletin yerine geçer".

(الإجازة اللاحقة كالإذن السابق) "Sonradan verilen icâzet, önceden verilen izin gibidir".

(الإجازة اللاحقة كالوكالة السابقة) "Sonradan verilen icâzet, önceden verilen vekâlet gibidir".

(الإجازة لا تلحق المعدوم) "Madum olana icâzet verilmez".

(الإجتهاد إذا خالف النص باطل) "İctihad nassa aykırı olduğunda geçersizdir".

(الإجتهاد المخالف للنصوص باطل) "Nasslara muhalif ictihad geçersizdir".

(الإجتهاد لا يعارض النص) "İctihad nassa muarız olamaz".

(الأجر مع الضمان لا يجتمعان) "Ücret ile zamân müctemi‘ olmaz".

(الإحتياط في الترك لا في الإتيان) "İhtiyat, bir şeyin işlenmesinde değil de terk edilmesinde olur".

(الأحكام تضاف إلى أسبابها لا إلى شروطها) "Hükümler, sebeplerine izafe edilir, şartlarına izafe edilmezler".

(الأخبار إذا اختلفت في الظاهر يجب الأخذ بالإحتياط ولنا أن) "Bize göre hadisler zahiren çelişirse/ihtilaf ederse, ihtiyatlı olan ile amel etmek gerekir".

(الإختصاص بالسبب يوجب الإختصاص بالحكم) "Sebepte birlik, hükümde birliği gerektirir".

(الأخذ بالإحتياط أولى) "İhtiyata uygun olan ile amel etmek daha evladır".

(الأخذ بالإحتياط عند الإشتباه واجب) "Şüphe durumunda ihtiyat ile hareket etmek vaciptir".

(الأخذ بالإحتياط عند تعارض الأدلة) "Delillerin tearuzunda ihtiyat ile hareket edilir"

(الأخذ بالأكثر من باب الإحتياط) "Çoğunluğu esas almak ihtiyattandır".

(الأخذ بالراجح أولى) "Râcih olan ile amel etmek daha evlâdır".

(الأخذ بالمتفق عليه أخذا بالمتيقن) "Müttefekun aleyh ile amel, yakîn ile amel etmektir".

(الأخذ بالمحرم أولى عند التعارض إحتياطا للحرمة) "Tearuz durumunda, haramlığı önlemek gayesiyle yasaklanan ile amel etmek evlâdır".

(الإذن بالشيء إذن بما هو مثله أو دونه) "Bir şeye verilen izin, kendi misli veya daha azı için de izindir".

(الأركان أقوى من الشرائط) "Rükünler, şartlardan daha kuvvetlidir".

(الأساس الضعيف لا يحتمل بناء القوي عليه) "Güçlü olanın zayıf esas üzerine bina edilmesi mümkün değildir".

(الإستثناء من الإباحة تحريم) "İbâhattan istisna, haramlık ifade eder".

(الإستثناء من الإباحة يكون حظرا) "İbâhattan istisna, yasak olur".

(الإستثناء من التحريم إباحة) "Haramdan istisna, ibâha ifade eder".

(الإستثناء من الحظر إباحة في الظاهر) "Zahire göre, yasaktan istisna, ibâha ifade eder".

(الإستثناء من الحظر إباحة) "Yasaktan istisna ibaha ifade eder".

(الإستثناء يمنع ثبوت الحكم في المستثنى) "İstisna, müstesnada hükmün sübûtunu engeller".

(الإستواء في السبب يوجب الإستواء في الحكم) "Sebepte eşitlik, hükümde eşitliği gerektirir".

(الإسم المشتق من معنى إنما يجعل علة للحكم المذكور عقيبه عندنا إذا كان له أثر) "Bize göre, bir manadan müştak isim, hükümde tesiri olduğunda kendisinden sonra zikredilen hükme illet kılınır".

(الإشارة متى تعلقت بها العبارة نزلت منزلة الكلام) "İşaret, ibare ile birlikte olduğu zaman, sözün yerini alır".

(الأصل إعتبار الحقيقة لا يجوز العدول عنها إلا بدليل) "Hakikate itibar asıldır. Bir delil olmaksızın ondan dönmek caiz değildir".

(الأصل ألا يجوز أداء العبادة المؤقتة قبل وقتها) "Aslolan muvakkat ibadetin vaktinden önce edâ edilmemesidir".

(الأصل ألاّ يجب على الإنسان شيء على غيره خصوصا في القربات) "Özellikle ibadetlerde başkasının üzerine gerekli bir şeyin insana vacib olmaması asıldır".

(الأصل المعهود في الحكم المعلق على شرط إذا وقع الشك في وجود شرطه أنه لا يثبت لأن غير الثابت بيقين لا يثبت بالشك كما أن الثابت بيقين لا يزول بالشك) "Şarta bağlı hükümde bilinen kâide: Hükmün şartının varlığında şüphe vaki olduğunda hüküm sâbit olmaz. Çünkü yakînen sâbit olan şek ile zâil olmadığı gibi; yakînen sâbit olmayan da şek ile sâbit olmaz".

(الأصل المعهود في الشرع من إقامة السبب مقام المسبب عند العذر والضرورة) "Hukuktaki bilinen kâide, özür ve zaruret durumunda, sebebin sonucun yerine ikame edilmesidir".

(الأصل المعهود من إقامة الشرط مقام العلة عند تعذر تعليق الحكم بالعلة) "Hükmün illete bağlanma imkânı olmadığı zaman şart, illetin makamına ikame edilir bilinen kâidedir".

(الأصل أن عمل كل إنسان يكوون له لا لغيره) "Her insanın yapmış olduğu şeyin, başkası için değil de kendisi için olması asıldır".

(الأصل أن يقع كل فعل عن فاعله) "Her fiilin, fâilinden vaki olması asıldır".

(الأصل أن يكون الإنسان متصرفا لنفسه لا لغيره) "İnsanın başkası için değil de kendisi için tasarrufta bulunması asıldır".

(الأصل أن يكون شرط العبادة شيئا يدخل تحت قدرة المكلف تحصيله) "Asıl olan, ibadetin şartının mükellefin yapabileceği bir şey olmasıdır".

(الأصل تعليق الحكم بالحكمة إلا إذا كان وجه الحكمة خفيا لا يوقف عليه إلا بحرج فيقام السبب الظاهر مقامه وتجعل الحكمة موجودة تقديرا) "Hikmet yönünün kapalı olmaması ve zorlanmadan anlaşılması durumunda hükmün hikmete bağlanması asıldır. Hikmet yönünün kapalı olması durumda açık olan sebep, hikmetin yerine ikame edilir ve hikmet takdiren mevcut kılınır".

(الأصل في أحكام الشرع أن المستحيل عادة يلحق بالمستحيل حقيقة) "Şer‘î ahkamda aslolan, âdeten imkânsız olanın hakikaten imkânsız olmasıdır".

(الأصل في أسباب البقاء هو الإطلاق) "Esbâb-ı bekâda aslolan ıtlaktır".

(الأصل في الابضاع والنفوس هو الحرمة) "Nikâhta ve canlarda aslolan hürmettir".

(الأصل في الأسباب إعتبارها ما أمكن) "Sebeplerde aslolan, imkân ölçüsünde onlara itibar etmektir".

(الأصل في الضررين إذا إجتمعا أن يدفعا ما أمكن) "İki zarar bir arada bulunduğunda, aslolan, imkân ölçüsünde ikisinin de defedilmesidir".

(الأصل في العبادات المؤقتة إذا فات وقتها أن تسقط) "Muvakkat ibadetlerde aslolan, vakitleri geçince sakıt olmalarıdır".

(الأصل في العبادات المؤقتة إذا فاتت عن وقتها أنها تقضى) "Muvakkat ibadetlerde aslolan, vakti geçtiğinde kaza edilmesidir".

(الأصل في العبادة المؤقتة إذا فاتت عن وقتها أن تقضى) "Muvakkat ibadette aslolan, vakti geçtiğinde kaza edilmesidir".

(الأصل في المصالح إطلاق الإستيفاء) "Maslahatlarda aslolan, onları yerine getirmenin mübah oluşudur".

(الأصل في المطلق أن يجري على إطلاقه) "Mutlâk ifadede aslolan, ıtlâki üzere câri olmasıdır".

(الأصل في بني آدم هو الحرية والرق لعارض) "İnsanda aslolan hürriyettir, kölelik arızî bir durum sebebiyledir".

(الأصل في كل أمرين حادثين إذا لم يعلم تاريخ ما بينهما أن يحكم بوقوعهما معا) "İki emri hadisin aralarındaki vakit bilinmediği zaman, ikisinin birlikte vuku bulduğuna hükmedilmesi asıldır".

(الأصل في كل تصرف غير لازم أن يكون لبقائه حكم الإبتداء) "Gayr-ı lâzım olan her tasarrufun bekâsı için ibtidanın hükmünün olması gerekir".

(الأصل فيما ثبت يبقى أن يوجد المزيل) "Sâbit olan bir şeyin, onu ortadan kaldıran bir şey bulununcaya kadar devam etmesi asıldır".

(الأصل فيما جعل شرطا للعبادة أن يكون شرطا لجميع أجزائها) "Bir ibadet için şart koşulan bir şeyin, o ibadetin bütün cüzleri için şart olması asıldır".

(الأصل فيما يثبت للنبي صلى الله عليه وسلم أن يثبت لأمته) "Peygamber için sâbit olanın ümmeti için de sâbit olması asıldır".

(الأصل فيما يعمل الإنسان أنه يقع للعامل) "Aslolan, insanın yaptığı şeylerin yapana atfedilmesidir".

(الأصل فيه أن كل ما لا يباح عند الضرورة لا يجوز فيه التحري) "Zaruret durumunda mübah olmayan her şeyde, taharrinin olması caiz değildir".

(الأصل لا يتأدى بطريق النيابة) "Asıl, niyabet yolu ile yerine getirilmez".

(الأصل هو الحرية في بني آدم والرق عارض) "İnsanda aslolan hürriyyettir, kölelik arızîdir".

(الأصل هو الحرية في بني آدم) "İnsanda aslolan hürriyettir".

(الأصل هو العمل بالبينتين ما أمكن) "Aslolan, imkân ölçüsünde iki beyyine ile amel etmektir".

(الأصل: أن الحكم إذا ثبت عقيب إسم مشتق من معنى يصير موضع الإشتقاق علة للحكم المذكور) "Kâide: Hüküm, bir manadan müştak bir isimden sonra sâbit olduğunda, iştikak mahalli (muştakkun minhu), zikredilen hükmün illeti olur".

(الإقرار حجة قاصرة) "İkrar hücceti kaasıradır".

(الأقل بمقابلة الأكثر ملحق بالعدم) "Çokluk karşısında az, yok hükmündedir".

(الأقل لا يقوم مقام الكل) "Az olan, bütünün yerine geçmez".

(الأقل ملحق بالعدم بمقابلة الأكثر) "Çokluk karşısında az, yok hükmündedir".

(الأكثر يقوم مقام الكل في كثير من الأحكام) "Hükümlerin birçoğunda çoğunluk, bütünün yerine geçer".

(الأكثر يقوم مقام الكل) "Çoğunluk, bütünün yerine geçer".

(الإكراه من أسباب العذر في الجملة) "İkrah, her konuda özür sebeplerindendir".

(الإمتناع عن البدعة فرض) "Bidatten kaçınmak farzdır".

(الإمتناع عن المباح أولى من إرتكاب المحظور) "Mübahtan kaçınmak, yasak olanı işlemekten evlâdır".

(الأمر بالشيء نهي عن ضده والنهي عن الشيء أمر بضده) "Bir şeyi emretmek, zıddını yasaklamak; bir şeyi yasaklamak ise zıddını emretmektir".

(الأمر بالفعل نهي عن تركه المنهي لا يكون مشروعا) "Bir fiili emretmek, onu terketmeyi yasaklamaktır. Nehyedilen, meşru‘ olmaz".

(الأمر بالفعل نهي عن تركه) "Bir fiili emretmek, onu terketmeyi yasaklamaktır".

(الأمر بالفعل نهي عن ضده) "Bir fiili emretmek zıddını yasaklamaktır".

(الإنسان لا يخرج عن عهدة ما عليه إلا بأدائه بنفسه إلا إذا حصل المقصود منه بأداء غيره) "İnsan, kendisinin yapması gereken bir şeyi bizzat kendisi eda etmedikçe sorumluluktan kurtulamaz. Ancak başkasının yerine getirmesi ile maksat hasıl oluyorsa, bu müstesnadır".

(الإنسان مطبوع على السهو والغفلة) "İnsan, gaflet/dikkatsizlik ve unutkanlık özelliğine sahiptir".

( الإنسان لا يتكلم بشيء إلا لفائدة تتعلق به) "İnsan, ancak kendi faydasına olan bir şeyi söyler".

(الإيماء ليس بإخبار) "İşaret haber verme değildir".

(الإيمان أصل والعبادات توابع له) "Îman asıl, ibadetler ise onun tabileridirler".

(البدل عند العجز عن الأصل أو تعذّر تحصيله يقوم مقام الأصل) "Aslın yapılamadığında veya elde edilmesi zor olduğunda ona bedel kılınan, aslın yerine geçer".

(البدل قائم مقام المبدل) "Bedel, bedel kılındığı aslın makamına kaimdir".

(البدل لا يخالف الأصل) "Bedel, asıl olana muhalif olmaz".

(البدل لا يخالف المبدل) "Bir şeye bedel kılınan, bedel kılındığı asla muhalif olmaz".

(البدل لا يكون له بدل) "Bedel olan bir şey, başka bir şeye bedel olmaz".

(البدل والمبدل لا يجتمعان) "Asıl ile bedel bir arada bulunmaz".

(البدل يقام مقام المبدل) "Bedel, bedel kılındığı aslın yerine ikame edilir".

(البدل يقسم على قدر قيمة المبدل) "Bedel, bedel kılındığı şeyin kıymetine göre taksim edilir".

(البدل يقوم مقام المبدل) "Bedel, bedel kılındığı aslın yerine geçer".

(البعض معتبر بالكل) "Parça, bütüne göredir".

(البقاء أسهل من الإبتداء) "Baka ibtidadan esheldir".

(البقاء أسهل من حكم الإبتداء) "Bekâ, ibtidanın hükmünden esheldir".

(البناء على العدم محال) "Bir şeyin, var olmayan üzerine bina edilmesi mümkün değildir".

(البناء على العدم مستحيل) "Bir şeyin, var olmayan üzerine bina edilmesi imkânsızdır".

(البينة حجة مظهرة للحق) "Beyyine, hakkı ortaya çıkaran bir hüccettir".

(التابع لا يستتبع المتبوع) "Tabi olan, tabi olunanı (metbûu) doğurmaz".

(التبع حكمه حكم الأصل) "Tabi olanın hükmü aslın hükmüdür".

(التبع لا يخالف الأصل) "Tabi olan, asıl olana muhalif olmaz".

(التبع لا يستتبع الأصل) "Tabi olan aslı doğurmaz".

(التبع لا يستتبع غيره) "Tabi olan, kendisi dışında bir şeyi doğurmaz".

(التبع لا يفرد بالشرط بل يكفيه شرط الأصل) "Tabi için ayrı bir şart gerekmez, aslın şartı tabi için yeterlidir".

(التبع لا يفرد بالشرط كما لا يفرد بالسبب لئلا ينقلب التبع أصلا) "Tabi olanın asla dönüşmemesi için tabi olanda, ayrı bir sebep olmadığı gibi ayrı bir şart ta olmaz".

(التحرّي عند إنعدام الأدلة مشروع) "Delillerin bulunmaması durumunda taharrî, meşrudur".

(التحرز عن الضرر واجب عقلا وشرعا) "Zarardan sakınmak, şer‘an ve aklen vaciptir".

(التخيير ينافي اللزوم) "Muhayyerlik, bağlayıcılığı nefyeder".

(التشبيه لا يقتضي المشاركة في جميع الصفات) "Benzetme, bütün vasıflarda müşareketi gerektirmez".

(التصرف الباطل لا حكم له فكان ملحقا بالعدم) "Bâtıl tasarruf hükümsüzdür ve yokluğa hamledilir".

(التصرف الباطل لا وجود له إلا من حيث الصورة) "Bâtıl tasarruf, ancak sureten vardır".

(التصرف الشرعي إذا انعقد مفيدا لحكمه وفي بقائه احتمال الفائدة أو وهم الفائدة يبقى لفائدة محتملة أو موهومة) "Şer‘î tasarruf, hükmünü doğuracak şekilde inikad bulmuşsa ve hükmün bekâsında fayda ihtimali veya vehmi (çok veya az bir ihtimal) varsa bu hüküm, muhtemel veya mevhum fayda sebebiyle kalır".

(التصرف المصادف لمحله يصح والمصادف لغير محله يلغو) "Mahallinde meydana gelen tasarruf sahihtir. Mahallinde meydana gelmeyen ise hükümsüzdür".

(التصرف المضاف إلى غير محله باطل) "Mahalli dışında bir şeye izafe edilen tasarruf geçersizdir".

(التصرف المضاف إلى غير محله يكون باطلا) "Mahalli dışında bir şeye izafe edilen tasarruf geçersiz olur".

(التصرف في الملك المشترك لا تقف حرمته على الضرر بالمالك) "Müşterek mülkte tasarrufun yasak oluşu mâlike zarara bağlı değildir".

(التصرف في حق الإنسان بإذنه مباح) "Bir insanın hakkında, onun izni ile tasarrufta bulunmak mübahtır".

(التصرف في حق الغير بغير إذنه حرام) "Başkasının hakkında onun izni olmaksızın tasarruf yasaktır".

(التصرف في ملك الغير من غير إذنه محظور في الأصل) "Başkasının mülkünde onun izni olmaksızın tasarruf yasaktır".

(التصرف في ملك الغير وحقه حرام) "Başkasının mülkünde ve hakkında tasarruf yasaktır".

(التعدد الحكمي ملحق بالتعدد الحقيقي في المواضع أجمع) "Hükmî çokluk, bütün durumlarda hakiki çokluğa bağlıdır".

(التعليق بالشرط عندنا يقتضي الوجود عند وجود الشرط أما لا يقتضي العدم عند عدمه) "Bize göre, hükmün şarta bağlı olması durumunda, şartın varlığı, hükmün varlığını gerektirir; fakat şartın yokluğu, hükmün yokluğunu gerektirmez".

(التعليق بالشرط يصير تنجيزا عند الشرط تقديرا) "Hükmü bir şarta ta‘lik etmek, şart yerine geldiğinde takdiren tencîz olur".

(التكرار في الأفعال إعادة مثل الأول) "Fiillerde tekrar, öncekinin aynısını yerine getirmedir".

(التكليف بقدر الوسع) "Sorumluluk, imkân ölçüsündedir".

(التكليف مبني على الوسع والإمكان) "Sorumluluk, yapabilme gücü ve imkânı üzerine mebnidir".

(الثابت إلى غاية ينتهي عند وجود الغاية) "Bir gaye için sâbit olan hüküm, o gayenin varlığı ile sona erer".

(الثابت باستصحاب الحال يصلح لإبقاء ما كان على ما كان ولا يصلح لإثبات ما لم يكن) "İstishâbu'l-hal ile sâbit olan, bir şeyin olduğu hal üzere kalması için delil olurken, olmayan şeyin ispatı için delil olmaz".

(الثابت بالبينة كالثابت بالمعاينة) "Beyyine ile sâbit olan, muâyene ile sâbit gibidir".

(الثابت بالبينة كالثابت بالمعاينة) "Beyyine ile sâbit olan, muâyene ile sâbit gibidir".

(الثابت بالبينة كالثابت حسا ومشاهدة) "Beyyine ile sâbit olan, sezgi ve müşahede ile sâbit olan gibidir".

(الثابت بالحكم ملحق بالثابت حقيقة) "Hükmen sâbit olan, hakikaten sâbit gibidir".

(الثابت بالرخصة يكون ثابتا بطريق الضرورة) "Ruhsat ile sâbit olan, zaruret yoluyla sâbit olmuş olur".

(الثابت بالضرورة لا يتعدى محل الضرورة) "Zaruret ile sâbit olan, zaruret mahallini aşmaz".

(الثابت بالضرورة لا يعد موضع الضرورة) "Zaruret ile sâbit olan hüküm, zaruret mahallinde sayılmaz".

(الثابت بالضرورة يتقيد بقدر الضرورة) "Zarûreten sâbit olan, zaruret miktarınca takyid edilir".

(الثابت باليقين لا يزول بالشك) "Yakîn ile sâbit olan, şek ile zâil olmaz".

(الثابت بدلالة النص كالثابت بصريح النص) "Nassın delâleti ile sâbit olan nasın sarahati ile sâbit gibidir".

(الثابت بضرورة يكون عدما فيما وراء محل الضرورة لإنعدام علة الثبوت) "Zaruret sebebi ile sâbit olan, sübût illetinin olmayışı sebebiyle, zaruret mahalli dışında yok hükmündedir".

(الثابت بطريق الرخصة يكون ثابتا بطريق الضرورة) "Ruhsat yoluyla sâbit olan, zarûreten sâbit olmuş olur".

(الثابت بيقين إذا وقع الشك في زواله أنه لا يزول بالشك) "Yakînen sâbit olan bir şeyin zevâlinde şek vaki olduğunda, o şey şek ile zâil olmaz".

(الثابت بيقين أنه لا يسقط بالشك) "Yakînen sâbit olan, şek ile sakıt olmaz".

(الثابت بيقين لا يزول إلا بيقين مثله) "Yakînen sâbit olan, ancak kendisi gibi yakîn olan bir şey ile zâil olur".

(الثابت بيقين لا يزول بالشك والإحتمال) "Yakînen sâbit olan, şek ve ihtimal ile zâil olmaz".

(الثابت بيقين لا يزول بالشك وغير الثابت بيقين لا يثبت بالشك) "Yakînen sâbit olan şek ile zail olmaz; yakînen sâbit olmayan da şek ile sâbit olmaz".

(الثابت بيقين لا يزول بالشك) "Yakînen sâbit olan, şek ile zâil olmaz".

(الثابت بيقين يبقى لوهم الفائدة في أصول الشرع) "Dînin temel meselelerinde, kesin olarak sâbit olan, fayda zannıyla olduğu hal üzere kalır".

(الثابت حكما كالثابت حقيقة) "Hükmen sâbit olan, hakikaten sâbit olmuş gibidir".

(الثابت حكما ملحق بالثابت حقيقة) "Hükmen sâbit olan, hakikaten sâbit gibidir".

(الثابت دلالة كالثابت نصا) "Delâleten sâbit olan, nas ile sâbit gibidir".

(الثابت ضرورة أنه يتقدر بقدر الضرورة) "Zarûreten sâbit olan, zaruret miktarınca takdir edilir".

(الثابت نصا فوق الثابت ضمنا وتبعا) "Açık bir ifade ile sâbit olan, zımnen ve tebean sâbit olanın fevkindedir".

(الثابت يقينا لا يزال بالشك) "Yakînen sâbit olan, şek ile zâil olmaz".

(الجبر ينافي العبادة) "Zorlama, ibadeti nefyeder".

(الجبر ينافي معنى العبادة) "Zorlama, ibadetin anlamını nefyeder".

(الجزء لا يخالف الكل في وصفه) "Parça, vasfında bütüne muhalif olmaz".

(الجزاء يتكرر بتكرر الشرط) "Karşılık, şartın tekrarı ile tekerrür eder".

(الجهل بحكم الشرع ليس بعذر والنسيان عذر) "Şer‘î hükmü bilmemek özür değildir, unutmak özürdür".


Yüklə 3,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   48




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin