41. Kitâbu’l-Kısme
(العقل من شرائط أهلية التصرفات الشرعية) "Akıl, şer‘î tasarrufların ehliyet şartlarındandır". Akıl, kısmet akdinin cevaz şartlarındandır. Bu sebepten ötürü aklî melekesi bulunmayan mecnun ve çocuğun kısmet akdi caiz değildir1480.
(جواز التصرف بدون شرط جوازه محال) "Cevaz şartı olmaksızın bir tasarrufun cevazı muhaldir". Ebu Hanife'ye (v. 150/767) göre köle cem‘ yoluyla paylaştırılamaz. Paylaştırmanın cevaz şartı bulunmadığı için böyle bir taksim imkânsızdır1481.
(التصرف في ملك الغير من غير إذنه محظور في الأصل) "Başkasının mülkünde onun izni olmaksızın tasarruf yasaktır". Kaza yoluyla yapılan cebrî paylaştırmada, ortaklardan en az birinin hâkimden, ortak olan şeyi aralarında paylaştırmasını istemesi gerekir. Herhangi bir talep olmaksızın yapılacak taksim, başkasının mülkünde tasarruf olacağı için caiz değildir1482.
(إقرار الإنسان حجة على نفسه) "Kişinin ikrarı, kendisi için hüccettir". İki kişi arasında ortak olan bir mülkte, ortaklardan biri o mülkün bir kısmında başkasının hakkının olduğunu ikrar ettiği takdirde, diğer ortak bunu inkâr etse de ikrarda bulunanın ikrarı sahih olur1483.
Kitâbu'l-Kısmet'te zikrettiği dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:
(كل من له ولاية البيع فله ولاية القسمة ومن لا فلا) "Bey'e velayeti olan her kesin kısmet akdine de velayeti vardır. Bey'e velayeti olmayanın kısmet akdine de velayeti olmaz"1484.
(الشريك أولى من الجار) "Ortak, komşudan önceliklidir"1485.
42. Kitâbu’l-Hudûd
(الحكم يدار على السبب الظاهر لا على الحكمة) "Hüküm, hikmete değil açık olan sebebe bağlıdır".
(الأصل تعليق الحكم بالحكمة إلا إذا كان وجه الحكمة خفيا لا يوقف عليه إلا بحرج فيقام السبب الظاهر مقامه وتجعل الحكمة موجودة تقديرا) "Hikmet yönünün kapalı olmaması ve zorlanmadan anlaşılması durumunda hükmün hikmete bağlanması asıldır. Hikmet yönünün kapalı olması durumda açık olan sebep, hikmetin yerine ikame edilir ve hikmet takdiren mevcut kılınır". Töhmet ve fitnenin önüne geçmek amacıyla, kazif dışında kalan zina, hırsızlık ve içki içme hadlerinin uygulanabilmesi için zamanaşımının olmaması gerekir. Ancak hırsızlık suçunda, zamanaşımının şahitliği engelleyici bir unsur olmakla beraber mal sahibinin davada bulunmasının şart oluşu, mezhep fakihleri arasında ihtilaflıdır. Bu ihtilafı izah ederken, ilk kâideyi zamanaşımının şehadeti engellediğini ifade eden bilginlerin görüşünü verirken, ikinci kâideyi de bu bilginlerin görüşünü eleştirirken zikretmiştir1486.
(الظاهر لا يصلح للإلزام على الغير) "Zahiri durum/karine, başkasını ilzam için uygun olmaz". Birine zina isnadında bulunan kimse, köle olduğunu ve kölelere uygulanan haddin kendisine uygulanmasını istese; buna karşılık kendisine iftirada bulunulan da onun hür olduğunu iddia etse, zina isnadında bulunanın sözüne itibar edilir1487.
(الحكم يثبت على قدر العلة) "Hüküm, illet miktarınca sâbit olur". Köleye uygulanacak zina haddinin hür kimsenin cezasının yarısı kadar olduğunu izah ederken, "(cariyeler) evlendiklerinde zina edecek olurlarsa, onlara, hür kadınlara verilen cezanın yarısı verilir"1488 ayetini delil olarak zikrettikten sonra, hükmün aklî gerekçesini izah ederken bu kâideyi zikretmiştir1489.
Kitâbu'l-Hudûd'da geçen dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:
(الجزاء على قدر الجناية) "Ceza, suçun miktarına göredir"1490.
(والجناية تزداد بكمال حال الجاني وتنتقص بنقصان حاله العقوبة على قدر الجناية) "Ceza, suçun miktarına göredir. Suç, suçu işleyenin durumunun tam olması ile artar, onun durumunun noksan olması ile noksan olur"1491.
(الحد لا يجب مع الشبهة فمع الإحتمال أولى) "Şüphe durumunda had cezası gerekmeyince ihtimal durumunda evleviyetle gerekmez"1492.
(الحدود لا تثبت مع الشبهات) "Hadler, şüpheler ile sâbit olmaz"1493.
(الشبهة تمنع من إثبات الحد لا من إسقاطه) "Şüphe, haddin iskatını değil ispatını engeller"1494.
(الحدود لا تستوفى مع الشبهات) "Hadler, şüphelerin olması durumunda uygulanmaz"1495.
(لا يجوز إستيفاء الحد مع الشبهة) "Şüphe durumunda haddin uygulanması caiz değildir"1496.
(الرجوع عن الإقرار في الحدود الخالصة حقا لله عز وجل صحيح) "Sadece Allah haklarından olan hadlerde ikrardan dönmek sahihtir"1497.
(الأصل في أسباب الحدود إذا إجتمعت أن يقدم حق العبد في الإستيفاء على حق الله عز وجل) "Hadlerin sebeplerinde aslolan; sebepleri bir arada bulununca, kul hakkının Allah hakkından önce uygulanmasıdır"1498.
43. Kitâbu’s-Sirka
(وجوب الضمان يوجب ملك المضمون من وقت وجود السبب على أصل أصحابنا) "Bizim mezhep bilginlerimizin esas aldığı kâideye göre tazminin vücubu, sebebin varlığı vaktinde mazmunun mülkiyetini gerektirir". Hırsıza hadd-i sirkatin uygulanmasının şartlarından birisi de hırsızın, çalınan malda mülkiyeti veya mülkiyet tevil ve şüphesinin bulunmamasıdır. Bu durumda suç tam olmadığından cezayı da gerektirmez. Bir hırsız, girdiği evde bulunan bir elbiseyi ikiye böldükten sonra çalsa, Ebu Yusuf'a (v. 182/798) göre ceza uygulanmaz. Çünkü elbiseyi ikiye bölmekle onu evden çıkarmadan önce mülkiyetin sübût sebebi bulunmuştur ki bu da tazmini gerektirir1499.
(المضمونات عندنا تملك عند أداء الضمان) "Bize göre, tazmin edilebilen şeylere, tazminin edası ile malik olunur". Hanefi bilginlere göre, çalınan mal hırsızın elinde telef olmuş ve had uygulanmışsa, tazminat gerekmez. Bu konuda Kur'an ve sünnetten deliller ile aklî gerekçeler ileri sürmüşlerdir. Hükmün aklî gerekçesini izah ederken bu kâideyi zikretmiştir1500.
(الأصل المعهود أن كل عارض على أصل إذا زال يلحق بالعدم من الأصل كأنه لم يكن) "Bilinen kâide: Bir asla ârız olan her şey, ortadan kalkınca, yokluğa ilhak edilir ve sanki olmamış gibi kabul edilir". Hadd-i sirkatin şartlarından birisi de çalınan malın her türlü tecavüzden masum olması ve hırsızın o malı alma selahiyeti, tevil ve ibahat şüphesinin bulunmamasıdır. Buna göre, dar-ı İslam'da bulunan bir müste'menin malının çalınması istihsanen haddi gerektirmez. Çünkü harbînin malı masum değildir. Müste'menin malı muvakkaten masum olsa da kendisi esasen harbî olduğundan, masumiyeti arızîdir ve malında ibahat şüphesi bulunmaktadır1501.
(حقوق العباد لا تسقط بالشبهات) "Kul hakları şüpheler ile düşmez". Yukarıda geçen meselede müste'menin malını çalmak her ne kadar haddi gerektirmese de tazmini gerektirir1502.
(الخطأ في حقوق العباد ليس بعذر) "Kul haklarında hata özür değildir". İmam Züfer’e (v. 158/775) göre hâkimin, "haddi uygula" talimatı üzerine hırsızlık haddini uygulayacak olan kimsenin haddi yanlış bir organa uygulaması durumunda kendisine tazminat gerekir1503.
(المفضي إلى الحرام حرام) "Harama götüren şey de haramdır". Mahrem bir akrabasının malını çalan kimseye had uygulanmaz. Onların evine izin almadan girebilmesi, malın muhrez1504 oluşunu ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca akrabaya hırsızlık nedeni ile haddin uygulanması, sılay-ı rahmi kesmek gibi bir harama yol açacağı için haram kabul edilmiştir1505.
(التبع حكمه حكم الأصل) "Tabi olanın hükmü aslın hükmüdür". Bir kimse, hırsızlık cezası gerektirecek değerde olmayan bir elbiseyi, içindeki kıymetli bir şeyden dolayı çalsa, asıl maksadı elbise değil de içindeki olduğu için hırsızlık haddi uygulanır1506.
(الثابت بضرورة يكون عدما فيما وراء محل الضرورة لإنعدام علة الثبوت) "Zaruret sebebi ile sâbit olan, sübût illetinin olmayışı sebebiyle, zaruret mahalli dışında yok hükmündedir". Çalınan malın mûdiinin, müsteîrinin, gâsıbının ve mürtehininin hırsızlığı ispat için husumete (ikâmei dava) hakları vardır. Ancak bunların husumeti ile had icra edilip edilmeyeceği hususunda ihtilaf vardır. İmam Züfer’e (v. 158/775) göre bunların husumetleri, had açısından muteber değildir. Çünkü bunların yedleri asıl mal sahibi gibi birer yedi sahiha değildir. Onların dava etme yetkisi, malı sahibine iade etme imkânı olduğu için sâbit sayılır. Bu da zaruret sebebiyledir1507.
Kitâbu's-Sirkat'te geçen dâbıtlara şunlar örnek verilebilir:
(الضمان لا يسقط بالشبهة) "Tazmin şüphe ile düşmez"1508.
(المانع الطارىء في الحد كالمقارن) "Had cezasında, sonradan ortaya çıkan engel, mukarin engel gibidir"1509.
(الحدود تدرأ بالشبهات) "Hadler, şüpheler ile düşürülür"1510.
(الحد يسقط بالشبهة) "Had, şüphe ile düşer"1511.
(الشبهة تمنع وجوب الحد) "Şüphe haddin vücubunu engeller"1512.
(الحدود تدرأ ما أمكن) "Hadler imkân olduğu ölçüde düşürülür"1513.
(القطع مع الضمان لا يجتمعان عندنا) "Bize göre hırsızın elinin kesilmesi ile tazminat bir arada bulunmaz"1514.
(أسباب الحدود إذا إجتمعت وإنها من جنس واحد يكتفي فيها بحد واحد) "Bir cinsten olan hadlerin sebepleri birleşince bunlardan birinin icrasiyle yetinilir"1515.
Dostları ilə paylaş: |