6- Amerika'nın 3. Feza Adamı John Gueen Anlatıyor 243
Feza çalışmalarında vazife aldığım zaman bana verdikleri şeylerden biri de, feza (uzay) hakkında bir yığın bilgi ihtiva eden bir broşür idi. Bu broşürde fezanın büyüklüğünü anlatan iki paragraf bilhassa dikkatimi çekti.
Bu paragraflarda anlatılanı anlamak için, önce, bir ışık senesinin ne olduğunu bilmek gerekiyordu. Bilindiği gibi, ışık, saniyede 300.000 bin km. kateder. Bu demektir ki, bir saniyede dünyanın etrafını yedi defa döner. Şimdi bir ışık zerreciğinin bir yıl düz yol aldığını düşünelim. Yolun uzunluğu, dokuzbuçuk milyonun milyon defa çarpımına eşittir.
Bu broşürün kâinatımızın boyutları hakkında söylediklerine bir göz atalım : Bizim galaksimizin çapı, aşağı yukarı yüzbin ışıh senesi kadardır. Güneş, bu galaksinin merkezine 30 bin ışık yılı uzaklıkta yer almış bir yıldız. Galaksi ile birlikte kendi yörüngesi etrafında (200 milyon) ışık yılında dönüyor. Güneş sisteminin ne muazzam bir gey olduğunu bu rakamlar anlatmaya yeter.
Fakat mesele, yıldızlar ve gezegenler arası mesafeden ibaret değil. Bu galaksinin dışında milyonlarca galaksi daha var. Hepsi müthiş bir sür'atle birbirinden kaçıyor gibi dönmekte. Teleskopla dört yönümüze bakıp kâinatın ölçüsünü vermek istersek, daha doğrusu, gözlemini yapabildiğimiz kadarını tesbit etmeye kalkarsak, hududun en az iki milyar ışık yılı uzunluğunda olduğunu söyleyebiliriz.
Kâinatımız hakkında baş döndürücü rakkamlar bunlardır.
Şimdi, bilinen en küçük eleman olan atomun yapısına gelelim. Atomlar, güneş sistemine ve kâinata çok benzerler. Şu bakımdan ki, atomlar da tıpkı yıldızlar gibi, bir çekirdeğin etrafında muntazam bîr şemaya göre dönüp dumrlar. Dönenler elektronlardır.
«Atom» dediğimiz «en küçük»'ten, «kâinat» dediğimiz «en büyüğe» kadar, bizi çeviren her şey «bir bütün plâna» ve muayyen yörüngelere göre hareket etmektedir.
Bu bir tesadüf eseri olabilir mi? Bir yığın madde, fezada yüzüp dururken, birdenbire bu yörüngeleri çizmeye başlamış ve oralarda bu kaideye kaza eseri olarak mı uymuşlardır? Buna inanamıyorum. Çünkü çok belirli bir plân karşısındayız. Feza ve kâinatın büyüklüğü bana aıxah'ın var olduğunu gösteriyor. Bu bütünü elinde tutan, onu belli bir plân içinde hareket ettiren büyük bir «kuvvet» elbette vardır.
Şimdi de yukarıda bahsettiğimiz sür'atlerle bizim projemiz MEercury'nin sür'atîni mukayese edelim. 39 bin km. sür'atle füzeyi yörüngeye oturtabiliyoruz. Bu, saniyede 8 knı.lik bir sür'ati gösterir. Yerüstü sür'atlerini, yani saatte 160 km.lik bir sür'ati düşünürsek, bu muazzam bir başarı. Fakat fezada olanlarla bu yaptıklarımızı mukayese edebilir miyiz? Bu başarı ne ifade eder ki?
Bir uçak en güçlü bir motöre, en güzel bir de rodinamik profile sahip olabilir. Fakat mücerret başka bir kuvvet olmadan bir uçak pek işe yaramaz vazifesini yapması için, sevk ve idare edilmesi lâzım. Onu bir kumpasla idare ediyoruz. Fakat bu kumpası idare eden kuvvet, bütün duygularımızın dışında oluyor.
Onu (Yani Allah'ı) göremiyor, dokunamıyor, tadamıyoruz ama, varlığını biliyoruz. Çünkü tepirlerini (ve eserlerini) görüyoruz.244
Dostları ilə paylaş: |