< tevhîD ve kelam takdiM



Yüklə 0,92 Mb.
səhifə2/25
tarix17.11.2018
ölçüsü0,92 Mb.
#83253
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25

ÖNSÖZ

Rahman ve Rahim olan Allah adiyle

İnşam en şerefli varlık olarak yaratan, bu âlemi ve âlemdeki her türlü yaratığı onun emrine veren ve bizleri îman, îslâm ve akıl nuruyla ziynetlendiren Yüce Allah'a sonsuz hamd ve sena...

Beşeriyeti Tevhîd inancına, hidayet yoluna ve en güzel ahlâka yöneltmek için gönderilen, Peygamberlerin en büyüğü ve sonuncu­su sevgili Peygamberimize, onun nezih aile efradına, fedakâr ve ve­fakâr ashabına ve yolunda yürüyen îmanh ve iyi ahlâklı insanlara sonsuz selâm, sevgi ve saygı...

îslâm, dini, ilâhî vahye dayanan semavî dinlerin sonuncusudur, îslâm; bütün beşeriyeti hidâyete ve doğru yola davet eden, ferd ve cemiyet olarak insanları özel ve sosyal hayatlarında refah ve saa­dete kavuşturan her türlü esasları getiren ve onları en güzel ahlâ­ka yönelten, bunun yollarını öğreten ilâhî bir nizamdır,

îslâm dini, bu dünyayı imâr ve ıslâha memur edilen, bunun için de, âlemdeki bütün varlıklar emrine ve hizmetine verilen insanla­rın, daima yükselip ilerlemesini sağlayan ilâhî nizamı, yani gerçek inançları, iyi ve güzel amel, sosyal adalet ve güzel ahlâk esaslarını getiren en son ve en mükemmel bir din, ilâhî bir yoldur.

îslâm dîninin getirdiği ilâhî gerçekler, akla ve mantığa, hikmet ve burhana dayanır. Çünkü o, dâima akl-ı selime hitabeder ve onu sapık inançlardan koruyarak, hak ve gerçeğe yöneltir. însan aklı­na ve ilmî gelişmelere ışık tutar.

îslâm dini, insan aklım ilâhî nur ile aydınlatan, ona ilim ve ir­fan yolunu açan ve insanı ortaksız ve benzersiz bir tek Allah'a ibaelet ve iyi amel yoluyla nefsini ıslâh edip, onu kemâle ve güzel ah­lâka erdiren, akıl ve irfan, hak ve adalet, ahlâk ve fazilet dînidir. Bu yüce dînîn en büyük kaynağı, ilâhî vahye istinad eden Kur'ân-ı Kerîm'dir. Bu yüce kitap, zamanımıza kadar ilâhî hüviyeti muhafa­za edilen ve beşer sözü karıştırılmayan yegâne hak ve mukaddes kitaptır.

Aslında ilâhî ve mukaddes olduğuna inandığımız Tevrat ve In-cil ise, zamanla tahrif ve tebdil edilmiş ve böylece ilâhî hüviyetini kaybetmiştir. Bu husus, Allah Kelâmı olan Kur'ân'da bildirilmiştir 7 Tevrat ve incil'in hakîkî nüshalarının mevcut olduğunu, bu dinin sâlikleri dahi iddia ve isbat edememektedirler. Dinler Tarihi, Tevrat ve İncil'in çeşitli ve birbirine uymayan nüshaları, bu gerçe­ği isbat etmektedir.

Buna mukabil, İslâm dîninin ilâhî kaynağı olan Kur'ân-ı Ke­rîm, Peygamberimize nasıl ve ne şekilde nazil olmuşsa aynen ve harfiyyen teabit edilmiş, hafızalara nakşedilmiş, Vahiy Kâtipleri tarafından derhal yazılmış, Peygamberimize inzal olunan Allah Ke­lâmı olarak bize kadar aynen ve tevâtüren nakledilmiştir. Bu gün, bütün İslâm âleminde Mukaddes Kitap olarak inanılan ve Allah Ke­lâmı olarak kabul edilen Kur'ân-ı Kerîm, ondört asır önce Peygam­berimize Allâh-u Teâlâ tarafından Cebrail vasıtasiyle vahyolunan Kur'ân'ın aynıdır. Hiç bir kelimesi değiştirilmemiştir. Kıyamete ka­dar ilâhî hüviyetini muhafaza edeceğini yine Allah, Kur'ân'ında ilân etmektedir 8

Yukarıda kısaca ifadeye çalıştığımız İslâm dîninin Özellikleri, onun ilâhî ve gerçek din olduğuna inanan kimselerin hislerine ve dînî inançlarına dayanan indî ve mesnetsiz sözlerinden ibaret olma­yıp, akla ve vahye dayanan çeşitli Isîâmî ilimlerde, ilmî metodlarla tenkid ve tahlil süzgecinden geçirilerek isbat edilen kesin hakikat-lardır.

Biz bu kitapta, İslâm dîninin bütün yönlerini değil, yalnız îti-kad ve inanç esaslarını, bu esaslarla ilgili Kelâm mes'elelerini ve bunları anlamakta yardımcı olan genel bilgileri beyan etmek, bu inançları isbat eden dînî ve aklî delilleri zikretmek, çeşitli görüşlerin tahlilini yaparak, bunlardan kabule şâyân olanını gerekçesiy­le birlikte— belirtmekle yetineceğiz.

Kitabımıza niçin bn ismi verdiğimize ve ihtiva ettiği bölümle­ri beyana geçmeden önce, şu hususu da hatırlatmak isteriz ki; her i§ bir inancın eseridir. Yani inanç esas, yapılan işler de o esasdan doğan eserlerdir. Yapılan işlerin doğru, iyi ve güzel olması ise, ga­yedir. O halde gerçek ve sağlam inanç, insanı iyi ve güzel işler yap­mağa, dolayisiyle kemâle ve güzel ahlâka ermeğe sevkeder.

Bu kısa ve mantıkî istidlalden de anlaşılacağı üzere, insanın güzel ahlâk sahibi olabilmesi, ilâhî vahye istinad eden îman ve inanç esaslarını bilmesine ve bu esaslara kalbinin bütün samimiyetiyle inanmasına bağlıdır. O halde, îman ve inanç konulan, her şeyden önce gelen, bilinmesi ve benimsenmesi gereken esaslardır. Bu gün dünyayı iki kitleye ayıran ve çeşitli mületleri bir cephede toplayan en kuvvetli sebep, inanç mes'elesi, kısacası Allah'a ve manevî var­lıklara îman veya onları inkâr dâvası değil midir?

İşte bunun içindir ki, bütün ilâhî dinler, îman ve inanç mes'e-lesini herşeyden önce ortaya koymuş, onu ana ve en mühim dâva olarak insanların idrâk ve iz'ânma sunmuştur. Bütün semavî din­ler, insanları tevhîd akidesine çağırmışlar, ortaksiz ve benzersiz bit tek Allah'a ibadete, O'nun elçileri olan Peygamberlerine, ilâhî ka­nunları olan Kitaplarına, ruhanî lâtif yaratıkları olan Meleklerine, ilâhî hikmet ve ezelî takdiri olan Kaza ve Kadere ve nihayet ölümden sonra dirilmeye, ilâhî adaletin tecelli edeceği ikinci ve ebedî bir ha­yatın kurulacağına inanmaya davet etmişlerdir.

Nitekim, semavî dinlerin sonuncusu ve en mükemmeli olan îs-lâm dini, bütün insanları her şeyden önce Tevhîd akidesine davet etmiş, îman ve inanç esasları üzerinde ısrarla durarak, müslüman olabilmek için bütün bu inanç esaslarına tereddütsüz ve kesin olarak inanmanın şart olduğunu bildirmiştir.

Bütün bu açıklamalardan, îman ve itikad mes'elelerinin ne ka­dar önemli ve her müslümanın bilmesi ve inanması gereken konu­lar olduğu ortaya çıkmaktadır. İşte bu sebepledir ki, İslâm bilgin­leri ve düşünürleri İslâm akidesi ve îtikad mes'eleleri üzerinde önem­le durmuşlar, Kur'ân-ı Kerîm'den ve Peygamberlerimize isnadı ke­sin olarak büinen sahih hadislerden çıkardıkları İslâm inançlarını beyan ve müdafaa gayesiyle çok önemli Islâmî bir ilim vücuda ge­tirmişler, bu konuda ciltlerle eserler yazmışlardır. Yüce Allah'ın Zât ve Sıfatlarından, Peygamberlik, Vahiy ve Mucize gibi çok yüce dînî esaslardan bahsetmesi bakımından Islâmî ilimlerin reisi mev­kiinde gördükleri bu ilme, Fıkh-ı Ekber, îîm-i Usûlu'd - Dîn ve tlm-i Tevfaîd gibi çeşitli isimler vermişlerdir. Zamanla gelişen çeşitli fikir ve felsefî cereyanlar karşısında îslâm inançlarını aklî delillerle kuv­vetlendirmek ve aklî metodlarla müdafaa ederek Müslümanların akidelerini korumak gayesiyle gelişen ve îslâm inançlarının bir nevi felsefesini yapan bu ilme «llm-i Kelâm» adını vermişlerdir. Başta «Tevhîd akidesi» olmak üzere, inanmamız gereken gerçek inançla­rı açıklayan ilme, «llm-i Tevhîd» adı verildiği halde, akâid konula­rında ortaya çıkan çeşitli mezheplerin görüşlerini de beyan ve mü­nakaşa ederek, tenkidleri cevaplandırmak ve şüpheleri çürütmek suretiyle İslâm İnançları üzerinde tefekkür yolunu açan ilme de, bilhassa Türkiyemizde «tlm-i Kelâm» adı verilmesi bir nevi ıstılah ve teamül haline gelmiştir. Bu görüşün tabiî bir neticesi olarak, bu ilim, Yüksek islâm Enstitülerimizde «Tevhîd ve Kelâm» adı ile iki ilim halinde mütalâa edilmiştir. Diğer İslâm ülkelerinde ise, llm-i Tevhîd veya llm-i Kelâm veya Akâid adı altında ve bir ilim halinde tedris edilmektedir.

Kasım 1962 de tedrisata başlayan Konya Yüksek İslâm Ensti­tüsünde «Tevhîd ve Kelâm îlmi»nin tarafımdan tedris edilmesi Millî Eğitim Bakanlığınca uygun görülmesi üzerine, bu dersleri Enstitü kürsüsünden takrir etmeğe başladım. Hazırladığım ders notları, tek­sir ettirilerek talebeye dağıtılmakta idi. Bu konudaki neşriyatın son yıllarda pek az olması sebebiyle artan genel ihtiyacı kısmen karşı­lamak maksadiyle —arzu ve temennilere uyarak bu notları seri makaleler halinde neşretmeye başladım. Böylece notların büyük bir kısmı, bu güne kadar aylık iki Islâmî dergide yayınlandı 9

Yaptığım İlahiyat tahsilinden sonra, ömrümün altı yılım alan Kelâm, Felsefe ve Mantık üzerindeki ihtisas, çeşitli ilmî etüd ve Üniversite Öğretim Üyeliği pâyesindeki (üstâziyye) Doktora çalış­malarımın verdiği nazarî bilgilerden ve hocalık tecrübelerimden fay­dalanmak suretiyl", her müslümanm bilmesi ve inanması gereken bütün İslâm inançlarını ihtiva eden bir eser vücuda getirmeğe ka­rar verdim. Çünkü bu konuda son yıllarda yeni ve yeterli eserler yazılmadığına- n, böyle bir esere şiddetle ihtiyaç duyulmakta, tale-be-i ilim ve münevver halkımızca aranmaktadır.

3-i Kelâm ve İslâm Felsefesiyle ilgili bütün ana kaynaklara inmek ve bu konularda yazılan Türkçe ve Arapça bütün eserlerden de faydalanmak suretiyle vücuda getirdiğim bu kitaba, «İslâm İnanç­ları ve Felsefesi» adım verdim. Kullandığım «Felsefe» tâbiri, ıstı­lahı mânâdaki mutlak felsefe veya ilahiyat felsefesi olmayıp, mâhi­yet ve muhtevası bakımından bir nevi Islâmî inançların felsefesi sa­yılan îlm-i Kelâm'a örfen verilen bir isimdir. Kitaba verdiğimiz bu yeni isim altında, Tevhîd ve Kelâm ilimlerinin ihtiva ettiği konula-ruı incelendiğine işaret gayesiyle, parantez içinde «Tevhîd ve Ke­lâma kelimelerini yazmayı uygun bulduk.

Başlıbaşma birer kitap mevzuu olan bir çok kelâm konularını bütün teferruatıyla işlemek ciltler dolduracağından ve daha geniş ve uzun zamana ihtiyaç göstereceğinden, kitabın ihtiva etfiği ba­hisler, imkân nisbetinde özlü ve sâde bir dille yazılmış, konunun önemine göre bazı bahisler ölçülü hududlar içinde derinliğine İşlen­meye çalışılmıştır. Her konunun hazırlanmasında faydalanılan ana kaynaklar dip notunda belirtilmiş, ilmî etüd yapmak veya daha ge­niş bilgi almak isteyen okuyucuların faydalanacağı ilmî eserlere işaret edilmiştir. Kitaptan münevver gençliğin de kolayca faydala­nabilmesi için üslûbun sadeliğine ve ifadenin açıklığına bilhassa dik­kat edilmiş, türkçemize giren ve millet olarak benimsenen yeni ke­limelere yer verilmiştir. Ancak, ilmî ıstılahların henüz benimsen­meyen ve konuyu kolayca anlamaya engel olan türkçeleri yerine, bu ıstılahların aynen kullanılması uygun görülmüştür. Okuyucula­rımın bu hususu tabiî karşılayacaklarını ümit etmekteyim.

Bu eser, okuyucularımıza iki cilt halinde sunulacaktır.

Bu yıl basımına muvaffak olduğumuz birinci cild, çeşitli bö­lümleri ihtiva eden iki büyük kısımdan ve giriş mahiyetindeki Ön bilgilerden teşekkül etmektedir.

Giriş kısmında, önce, Kelâm ilminin tarifleri yapılıp herbiri açık­lanmış, bu ilmin mevzuu, mesaili, fayda ve gayesi, diğer ilimler arasındaki yeri beyan edilmiş,, daha sonra Tevhîd ve Kelâm ilminin doğuşu ve gelişmesi hakkında kısa ve özlü bilgiler verilmiştir.

Kelâm ilmiyle ilgili genel esaslara ve temel bilgilere tahsis edi­len birinci kısım dört bölümden meydana gelmektedir.

Birinci bölümde; Şer'î hükümler ve bunların dört Islâmî kay­nağı sayılan Kitap, Sünnet, Kıyas ve İcma' hakkında bilgi veril-

mekte, Sünnet, Kıyas ve İcma'ın nevileri, özellikleri, Hadis'in çe­şitleri, tçtihâd ve Müçtehidin mânâ ve şartları kısaca açıklanmak­tadır.

Bu konular, aslında birer Usûl-ı Fıkıh mevzuudur. Ancak, îmân ve inanç konuları aklî delillerle birlikte, kesinlik ifade eden dînî de­lillere de dayandığından, dinin îtikad ve inançla ilgili emir ve hü­kümlerini anlamak için Şer'î hükümler, dolayısiyle bu hükümlerin kaynakları olan Kitap, Sünnet, Kıyas ve İcma' hakkında kısa bilgi­ler vermek zarureti hâsıl olmuştur.

İkinci bölümde; dînî ve aklî deliller hakkında Mantık ilmindeki esaslar dahilinde genel bilgiler verilmiştir.

Üçüncü bölüm, ilmin sebeplerini ve yollarını beyana tahsis edil­miş, önce «Eşyanın hakikati var mıdır?» suali kısaca cevaplandı­rılmış, sonra Kelâmcılann yaptığı ilmin iki meşhur tarifi açıklan­mış, ilmin üç sebebi olan Selim Duyu Organları, Akıl ve Sâdık ha­ber hakkında genel bilgiler verilmiştir. Daha sonra ilmin yolları, Kelâm ilminin metodu izah edilmiş ve din ile aklın kısa bir muka­yesesi yapılmıştır.

Dördüncü bölüm, aklî hükümleri teşkil eden; Vâcib, Mümkin (Caiz) ve Müstahil (Muhal) ile ilgili genel bilgileri ihtiva etmek­tedir.

Kelâm ilmiyle ilgili ve ana kaynaklarda yer alan daha bir çok aklî, felsefî ve mantıkî bahisler varsa da, kitabımızın hacmi ve ga­yesi bakımından bu konulara şimdilik yer verilmemiştir.

Kitabın ikinci kısmı, Allah-ü Teâlâ'nm yüce Zâtından, mukad­des Sıfatlarından ve ilâhî Fiillerinden bahseden «tlâhiyyât» bahis­lerine ayrılmıştır.

İşte bu kısımda ve ikinci ciltte inceliyeceğimiz Peygamberlik ve Peygamberlerle ilgili «Nübüvvât» ve ikinci hayatla ilgili «Sem'iy-yât» bahisleri, İslâm Akaidini ihtiva eden Kelâm ilminin üç büyük kısmını teşkil eder, Her müslümanm inanması gereken îmân ve itîkad mes'eleleri bu kısımlarda incelenir, münakaşa, münazara ve müdafaa edilir. Hak ve gerçek inanç, kesinlik ifade eden aklî ve dinî delillerle beyan ve isbat edilir, inkarcılara karsı savunulur.

Bu ciltteki «îlâhiyyat» kısmı altı mühim bölümü-ihtiva etmek­tedir : .

Bunlardan birincisinde; îmanın lügat ve ıstılah mânâları, îma­nın hakikati, amel ile olan alâkası hakkında bilgi verilmiştir.

İkinci bölüm, îman esaslarının birincisi ve en önemlisi olan Al­lah'a îman bahsi ile, varlığını isbat eden çeşitli delillere tahsis edil­miş ve bu deliller üç büyük gurupta toplanmıştır. Dış âlemden çı­karılan «Tabiî Deliller», akıl yoluyla çıkarılan «Metafizik Deliller» ve beşer tabiatından çıkarılan «Ahlâkî ve Vicdanî Deliller» adı ve­rilen bu guruplarda; İslâm Kelâmcılariyle, ilâhiyatçı Filozofların en meşhur ve en kuvvetli gördüğümüz delilleri beyan edilmiş, mu­fassal Kelâm ve Felsefe kitaplarında zikredilen bütün aklî ve fel­sefî delillerin sıralanmasına lüzum görülmemiştir. Ancak, daha faz­la bilgi istiyen okyucularımıza yardımcı olmak maksadıyla bu bö­lümün sonuna konumuzla ilgili en mühim eserler yazılmıştır.

Bu bölümün sonunda Maddecilerin bu âlem hakkındaki görüş­leri özetlenmiş ve bu görüş tartışılarak, sapık bir mezhep olduğu ortaya konmuştur.

Üçüncü bölümde; Allah'ü Teâlâ'nm mukaddes sıfatları, bu sı­fatların nevileri icmâlî ve tafsili olarak beyan edilmiş, bu konudaki çeşitli görüşler tartışılmış, bilhassa Vahdaniyet ve Kelâm Sıfatları hakkında geniş bilgiler verilmiştir.

Dördüncü bölümde; Hak Teâlâ'nm fiilleri hakkında inanılması gereken en mühim konular ele alınmış, bunlardan «Haîk-ı Ef'âl-i tbâd» ve bu bahisten doğan «Hayır ve Şer, Kaza ve Kader Akidesi» hakkında etraflı ve geniş bilgiler verilmiş, Kaza ve Kadere inanma­nın îman esaslarından olduğu beyan edilmiştir. Bu bölümün sonla­rında; Rızık, Ecel ve Hüsün - Kubuh mes'eleleri hakkında toplu ve özlü bilgiler sunulmuştur.

Beşinci ve altıncı bölümlerde ise, îman esaslarından Meleklere ve Mukaddes Kitaplara îman konuları incelenmiştir. Böylece kitabın birinci cildi olan bu eserde; İsl&mda îman esaslarının dördü nakkm-da geniş bilgiler verilmiştir.

Münasip zaman ve imkân bulunca tamamlayarak okuyucularımı­za sunmayı arzu ettiğimiz bu kitabın ikinci cildinde; İslâm inançları­nın ve îman esaslarının iki büyük rüknü olan Peygamberlere ve Âhi-ret gününe îman bahislerini tetkik konusu yapacağız. Ayrıca kita­bın sonuna, en meşhur İtikadî (Kelâm) Fırkaları hakkında özlü bir bilgi ekliyeceğiz. Bu büyük konuların her birine ayıracağımız kı­sımlarda, bilhassa Peygamberliğin önemi, lüzumu, Peygamberlerin özellikleri, Vahyin mahiyeti ve keyfiyeti, Mucizenin önemi, müsbet ilim karşısında izahı, ölümden sonra dirilmenin keyfiyeti, Ba*s, Haşr ve Neşir, ruhun mahiyeti ve ebediyyeti, İkinci hayatın keyfiyyeti hakkındaki Islâmî ve felsefî görüşler, Cennet, Cehennem, Hesap, Mizan ve Sırat ile, Âhiret nFmetlerî gibi en mühim dînî inanç ko­nuları ve Âhiret Ahvali hakkında geniş bilgiler verilecektir. Bu mü­nasebetle şu hususu da açıklamak isteriz ki, Nübüvvet (Peygamber­lik) ve ikinci Hayat mevzularında Arapça olarak hazırlanmış ve he7 nüz Türkçemize çevrilmemiş iki önemli eserimiz mevcuttur. Birin­cisi, «Kur'an'a ve İslâm Filozoflarına göre Peygamberlik» ikincisi ise, «Kelâmcıîara ve Filozoflara Göre Ruhun Ebedîliği ve İkinci Ha­yat» adlı 600 sayfalık Üstâziye «Doktora» tezimizdir. Kitabın ikin­ci cildinin ihtiva edeceği konular, daha önceden üzerinde çalıştığı­mız ve eser yazdığımız bahislerdir. Türkçeye çevirmeyi kararlaştır­dığımız bu Arapça eserlerimizden de faydalanmak suretiyle, ikinci cildin daha mükemmel olacağını ümit ve temenni etmekteyiz. Lu-lur,-inayet ve tevfîk yalnız Allah'dandır.

Bu nâçiz eserimizle ilme ve dine küçük bir hizmette bulunabilir ve okuyucularımızın hayır dualarını alırsak, kendimizi bahtiyar ad­dedeceğiz.

Şunu da belirtmek isteriz ki, bu eserin -her bakımdan mükem­mel ve kusursuz olduğunu iddia etmiyoruz. Çünkü mutlak kemâi Allah'a, hatadan uzak kalmak ise, ilâhî vahye mazhar olan Pey­gamberlere mahsustur. Bu sebeple, kıymetli okuyucularımızdan is­tirhamımız, bu kitapta görecekleri kusurları iyi niyetimize bağışla­maları ve yapacakları ilmî tenkidlerle kitabın daha mükemmele doğ­ru gelişmesinde yardımcı olmalarıdır.

12 Rebiülevvel 1384 Ankara 20 Ağustos 1964

Ali Arslan AYDIN 10




Yüklə 0,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   25




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin