1-BÖLÜM: İtabin mukaddimesi



Yüklə 2,9 Mb.
səhifə36/77
tarix29.10.2017
ölçüsü2,9 Mb.
#21171
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   77

Beşinci Madde


 

Denizin, kara ve denizdekilere menfaat ve faydalarını ve kendi içinde

bulunan bazı hayvanların bazı vasıflarını bildirir.

 

Ey ziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Bütün denizlerin suyu



acıdır. Lâkin okyanusun kuzey sahillerinde ve güney sahillerinde olan

suları, içilecek kadar tatlıdır. Bunun sebebi budur ki, o iki kutubun

dağlarından büyük nehirler ve çok seller akıp, o sahillerden, o iki denize

dökülür. O iki yerin tepe noktalarından güneş uzak olduğundan tesiri az ve

sıcaklığı zayıf olur. O iki denizin lâtif su zerrecikleri, havaye

çekilmeyip, suları letafeti üzere kalmıştır. Şu halde bu iki deniz ile

gemilerin getirdiği yük, acı denizlerle getirdiği yükün yarısı kadar ancak

gelir. Zira ki, acı suyun cevherî kesif olduğundan, ağır gemileri taşımak

için kuvvet bulur. Ama tatlı suyun cevheri talif olduğu için, ağır gemileri

taşımaya gücü olmayıp, batırır. Tatlı su içinde yüzmek, acı su içinde

yüzmekten kolay gelir. Zira ki, kesif araçları yarmaktan, latif parçaları

yararak hareket daha kolaydır. Onun için tuzsuz denizlerin dalgaları,

tuzlularınkinden büyüktür.

Deniz sularının acı olmasında faydalar çoktur. En belirgini budur ki: Kendi

kesafet bulup, selametle gemiler sahillere gidip, geleler. Kokusu latif

olup, içinde bulunan yaratıklar, onun kokusundan helak olmayıp, selamet

kalalar. Zira ki, durgun su tatlı olsa, uzun bekleyişte kokuşup, kokusu

helak edici olur. Hak Taâlâ inayetiyle denizleri dahi insanı emrine

vermiştir ki, onların içinden çeşitli taşlar; inci, mercan ve mıknatıs ve

anber ve nice faydalı sünger ve çeşitli taze etler çıkartılır. Yeryüzünde

olan yaratıkların çeşidinden çok, denizde de yaratıklar bulunur. Lâkin su

unsurundan, hava unsuru lâtif olduğu için hava ile beslenen kara canlıları,

su ile beslenen deniz canlılarından daha latif, daha zarif, daha güzel ve

daha şereflidir.

Deniz hayvanları genellikle iki kısım olmuştur. Bir kısmının akciğeri

olmaz, balık çeşitleri gibi ve hava teneffüsüne ihtiyacı kalmaz. Zira ki,

tabiatı suya göre yaratılmıştır. Bu kısım, nefessiz bulunduğu gibi, sessiz

ve sedasız bulunmuştur. Zira ki, hava teneffüsü, ses ve seda, akciğerde

bulunan buru iledir. Bunun için ciğeri olmayan canlıların ne teneffüsü

olur, ne sesi gelir. Bir kısmının ciğeri olduğundan hem teneffüs eder, hem

ses ve seda verip, kurbağa gibi söyler. Balık cinsinden bir cins balık

olur ki, cüssede insan misali ve son yarısı çataldır. Tabiatı, deniz

yaratıklarıyle cenk ve savaştır. gerçi cüssede üç adam kadardır. Lâkin

deniz hayvanlarının hepsine galip bulunmuştur. O, timsah namıyle

isimlendirilmiştir. Deniz hayvanlarının en büyüğü hût'tur. (Balina) ki,

büyük gemilerden daha büyük görünmüştür. Hak Taâlâ, hikmetiyle deniz

hayvanlarının, kara hayvanları gibi, bazısını yiyici ve bazısını yenici

edip, yenilenin neslini çok yaratmıştır. Ta ki, münkariz olmayıp, devam

etsin. Denizin dibinde sâkin sadef namında bir hayvan vardır ki, baharın

ortalarında denizin yüzüne çıkıp, ağzını açıp, nisan yağmurundan beş-on

damla alıp, yine denize dalıp, o damlalar inci olur. (Bâri ve yaratıcı

Allah münezzehtir.)

 

Altıncı Madde


 

Denizin faydalarından olan gemilerin, çevreye ve sahillere seyir ve

seferini bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar demişlerdir ki: Hak'kın inayetiyle



denizin menfaatlerindendir ki, deniz yüzünde gemiler, her yönün uygun

rüzgârıyle, istenilen yönlere süratle seyredip, nice bin devenin ve katırın

nice bin güçlük ve meşakkatle, nice günler ve aylar içinde nice köy ve

şehirlere götürdüğü, nice bin kantar ağır yükleri, kolaylıkla yüklenip, az

aman içinde, nice bin uzak sahillere nakledip, götürürler.

Akdeniz ve Karadeniz'de sefer eden müslümanlardan gemi kaptanları,

gemilerin yürüyüşü için otuziki rüzgâr tabir ve taksim edip, hepsini on

aded ismiyle açıklamışlardır. Kuzey rüzgârına yıldız, güneye kıble, doğuya

gündoğusu, batıya batı, kuzeyle güney arasına poyraz, doğu ile güney arasına

keşişleme, güney ile batı arasına lodos, batı ile kuzey arasına karayel,

demişlerdir. Sonra bunların her ikisi arasına orta ve her biriyle orta

arasına kerte yani dört ıstılah yapıp, kertelerin her birine izafetle tayin

ederek; mesela, yıldızın poyrazdan yana kertesi deyip, otuziki rüzghar

bilip, hepsini pusula ile bulup, aslına yetmişlerdir ve her rüzgâr ile bir

semte gitmişlerdir.

Güney okyanusunda gelenlerle sefer eden Çinliler ve Mazinliler, Hintliler ve

Sindliler, Arap ve Fars gemicileri; otuziki rüzgârı, yakın yönüyle onbeş

doğma yeri ve iki kutup, hepsini onyedi isimle, doğma yönlerinin karşısını

batma yeri ile isimlendirmişlerdir. Ve bu onyedi sabit ıldızdan onyedi

yıldız ismidir ki, onları ıstılah edip, onbeşinin doğa ve batma yerlerine

ve iki karşılıklı kutba gitmişlerdir. Kuzey noktasından başlayıp, doğu

yönünden, güey noktasından tertip ile itibar etmişlerdir. İlk olarak kutup

noktasıdır ki, batıdır. O kuzey kutbu yakınında bulunan yıldızdır ki,

astronomlar ona: Cedî derler. O tarafın rüzgârı, asıl itibar olunmuştur.

Bundan sonra ferkadan, na'ş, nâka, ayyuk-u azam, nesr-i vâki, simak-ı

râmih, süreyya ve nesr-i tair'dir. O nokta doğu yönünde olduğundan, ona:

alî doğma yeri dahi derler. Bundan sonra: Cevzâ, tir-i yemânî, iklil, kalb-

i akrep, fariseyn, süheyl, silbar ve kutb-u cenubî doğma yerleri ki, ona

kutb-u süheyl dahi derler. Bu semtin rüzgârı dahi asıldır. Batı yarım, yine

anılan yıldızların batma yerleri ile isimlendirilir. Kutb-u sühelyden

sonra: Silbar, sühely, fariseyn, akrep, iklil, tir, cevza ve tair batma

yerleridir ki, aslî batma yerleridir ki bunlarla otuziki yönden esen

rüzgârları pusula ile bulup, her biriyle karşı yönüne seyr ve sefer

etmişlerdir.

Pusula, bir yuvarlak mukavvadır ki, onda otuziki rüzgâr yazılıp, bir kutu

içine konulmuştur. O taksimâtın birinde kuzey noktası siyah ile işaret

kılınmıştır. O kutuya ibre evi denilmiştir. Kuzey ibresinin tepesi mıknatıs

ile mıknatıslanmıştır. Kutunun merkezinde bulunan milin tepesine ibrenin

ortası konulup, kutunun ağzı cam kapatılmıştır. Ta ki kutunun içine rüzgâr

yol bulmaya ve ibrenin hareket ve duruşuna engel olmaya. Şu halde kutunun

kuzey noktası, haritanın kuzey noktasına uygun konulsa; ibresi kuzey

noktasından onbir derece batıda durduğundan, kutu ile haritanın kuzey

noktası ibreden onbir derece doğuda bulunsa, bununla gemicilere bütün yönler

belirli ve bütün rüzgârlar anlaşılmış olup; ne taraftan gelip ne tarafa

gidecekleri ortaya çıkmış ve açıklığa kavuşmuş olur. Zira ki pusula ibresi,

kuzey noktasından batı tarafa onbir derece farklı durur. Denizciler, çoğu

gece ve gündüzlerde dağların tepesini bile göremezler. Bu durumda, onlara

nispetle güneş ve yıldızlar, denizden doğup yine denizde batar. (Denizleri

emrimize veren Allah münezzehtir.)

NAZM


Keşti-yi sâyiri san vakt-i şitab

Bâd-ı bandan kanat açmış mürgab

Havf dursun, nedir ol zevk-ü safa

K'olasın tair-i ruy-u derya

ittikâ eyleyesin bâlina

Bakasın âyine-i sîmîne

Olasın pâre-i bâd ile vezan

Edesin hayli sevahil seyran

Olup âsude-i berduş-u heva

Gezesin âlemi bî minnet pâ

(Seyreden gemiyi sür'atlendiği vakit, yelkenden kanat açmış ördek san.

Korku dursun, o sevk ve safa nedir ki, olasın deniz yüzünde olan. Koluna

dayanasın, gümüş aynasına bakasın, rüzgâr parçasıyla hareketli olasın. Hayli

sahiller seyredesin; âsude ve berduş olup, ayağa minnet etmeden gezesin

âlemi.)

 

Yedinci Madde



 

Su tabakasının kalınlığı bulunan denizlerin derinliğini, okyanusların

büyüklüğünü ve kara ve deniz küresinin gemi ile seyr ve dolaşımını bildirir.

 

Ey aziz, malûm olsun ki, filozoflar, denizlerin derinliğini ve yüz ölçümünü



defalarca inceleyip, ittifak üzere demişlerdir ki: Su tabakasının kalınlığı

bulunan denizlerin derinliği, defalarca teftiş ve tecrübe olunmuştur. Dört

denizin derinliği yukarıda bildirilmiştir. Batı okyanusunun derinliği,

dörtyüz kulaçtır. Almanya ve Portekiz taraflarında okyanusun derinliği,

çoklarınca, altmış zira ancaktır. Oldukça derin olan yerlerini, yüz

zira'dan eksik bulmuşlardır. Lâkin kuzey taraflarıda okyanusun derinliği,

dörtyüz kulaçtan fazladır. Güney okyanusunun derinliği, Sudan, Habeş ve

Umman taraflarında, altıbin kulaça yakındır. Acem, Hint ve Çin ve

Tataristan taraflarında, bazı erleri beşyüz kulaçtan fazla, bazı yerleri

altıyüz kulaçtan çok bulunmuştur. Kuzey okyanusunun derinliği, bazı

yerlerinde üçyüz kulaç ve bazı yerlerinde dörtyüz kulaçtır. Amerika

etrafında okyanusun derinliği, kuzey taraflarında dört - beşbin kulaç

kadardır. Güney taraflarında yedibin kulaçtan fazla ölçülmüştür. Okyanusun

yerin altında olan ortalarında, oldukça derin olan yerleri sekizbin

kulaçtan az ölçülüp kesinlikle bilinmiştir. Nihayet denizlerin

derinliğindeki en yüksek dağlar, ikibuçuk fersah mesafesindedir. Nitekim

okyanusun içinde olan yüksek dağların tepeleri görünmüştür. Onlara, adalar

denilmiştir.

Okyanusların yüzölçümü, orta bir rüzgâr ile doğudan batıya, bir gün bir

gecede yüz mil kadar gemi yürüyüşü bulunmuştur. Buna: Bir mecrî denilir. On

günde bin mil ve bir ayda üçbin mil miktarı deniz mesafesi katolunur. bu

minval üzere sekiz ayda, yerküreyi tamamen dolaşmak mümkün bilinir. Zira

ki, deniz ile kara, yumurta misali tek bir küre hükmünde farzolunup,

geometrik delillerle yerkürenin kuşağı yirmidörtbin mil mesafe kıyas olunur

ki; sekizbin fersah mesafe bulunur. Nitekim hicrî tarihin dokuzyüz

yirmiyedi senesinde Macellan namında bir kaptan, yüzon kimse alıp, iki gemi

ile Sebte boğazına gelmiştir. Batı okyanusunun sahilinde Sivilya limanından

çıkıp, güneşin batışını gözetip, uygun bir rüzgâr ile otuzsekiz gün

seyredip, tamam dörtbin bil okyanusun sahilinden uzaklaşıp, bir ada

bulmuştur. bundan sonra batı ve güney arasına otuzüç gün gidip, yeni

dünyanın (Amerika) güneyi yakınında Avret burnu adlı adada nice gün

dinlenip, oradan yine batı ve güneye doğru otuz gün dahi gidip, yeni

dünyanın güney tarafına yetmiştir. Bir ay kadar orada dinlenmiştir. Sonra

yeni dünyanın güneyini tamamen kırk gün içinde geçip, sonunda yine karaya

çıkıp, nice günler orada dinlenmiştir. oradan tamam altmış gün batı ve

kuzey arasına gitmiştir. Orada boş bir ada görüp, oraya çıkıp nice gün

dinlenmiştir. Sonra, önceki gibi günbatımını gözetip, doğru batı tarafına

ve bir itibarla doğu tarafına gitmiştir. Bize nispetle, yerkürenin altı

olan batıdan doğuya geçip, Hint adalarına yetmiştir. Yerin altından gidişi

sırasında, birçok adalara uğrayıp, her birinde nice renkli taşlar, çeşitli

parçalar ve kokular ve hudutsuz karanfil, zencefil, tarzın alıp, Hint'in

güneyine gelip, Hindistan'a can atmıştır. Oradan Hint deniziyle, Acem, Arap

ve Habeş ülkeleri güneyinden yine okyanusla geçip, Kamer dağları ve Sudan

güneyinden gidip, batı ülkeleri ve Sebte şehirlerinin batısı semtinden

geçmiştir. Sebte boğazı karşısına geldiğinde, mal yüklü gemisi batmıştır.

Kendi gemisi, yetmiş kimse ile selamete yetmiştir. Böylece dokuzyüzotuz

senesinde yine sivilya yakınında Senlüka limanına gelip, kendi yerinde

karar etmiştir. Seferinin süresi, üç seneden ondört gün eksik olmuştur. Bu

müddet içinde ellibin mil deniz kat etmiştir. Çünkü Macellan kaptanın gemisi,

düz bir hat üzere seyr etmeyip, kah güneye ve kâh kuzeye salmıştır. Onun

için o kaptan, sekiz aylık deniz mesafesini, onaltıbuçuk ayda ancak

seyredip, yerküreyi dolanarak, âlemde kam almıştır. Bu sürenin kalan

günlerini, sefer esnasında, şehirlerde ve adalarda alış-verişle geçirip,

kalmıştır. Çünkü yeraltından seyr ve sefer edenlerin ilki, bu kaptan

olmuştur. Onun için yeryüzünde bu nâmla meşhur bulunmuştur. ispanya kralı

ondan hoşlanıp, yanına almıştır. O gemiyi, bir yüksek tersane yaptırıp, onu

kırmızı çuha ile örttürmüştür. Yerküreyi seyr ile tamamen dolaşıp Adem'den

beri olmamış bir iş etmiştir, diye, o ülkede olanlar, o gemiyi ziyarete

gitmiştir. Denizlerin durumları bununla nihayete yetmiştir.

Aşağıdaki daireler bu durumları açıklamaktadır.

 



24-BÖLÜM:024:



 


Yüklə 2,9 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   32   33   34   35   36   37   38   39   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin