MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Efendim hoş geldiniz, sefalar getirdiniz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa Uzlaşma Komisyonunun Alt Komisyon üyeleri olarak bugün Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Genel Müdürü ve değerli arkadaşlarını dinleyeceğiz. Yeni bir anayasa konusundaki önerilerini almaya çalışacağız. Böyle heyet hâlinde gelmiş olmanız, konuya duyarlılığınızı gösteriyor, o bakımdan sizlere teşekkür ediyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye’nin ihtiyaç duyduğuna inandığı yeni bir anayasa yapımı çalışmalarını bundan birkaç ay önce başlattı. Şu anda kurumlarımızın, kişilerin önerilerini derleyip toparlama, veri toplama aşamasındayız. Siz cumhuriyet tarihimizin en eski kuruluşlarından birisiniz. Sizin bu konuda söyleyecekleriniz biçim için önemlidir. Hazırlık yapmışsınız, önerilerinizi cd ortamına aktarmışsınız, yazılı metniniz var ama sözlü olarak da sizi dinlemeye hazırız.
Bizim Komisyonumuz Türkiye Büyük Millet Meclisinde görev yapan dört siyasi parti grubundan oluşmaktadır. Ben Karabük Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına bu Komisyonda görev yapıyorum. Arkadaşımız Konya Milletvekili Sayın Faruk Bal Bey, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu temsilcisi ve kendisiyle birlikte hem üst komisyonda hem de alt komisyonda görev yapıyoruz. Arkadaşımız Batman Milletvekili Sayın Ayla Akat Ata da Barış ve Demokrasi Partisi Grubunun temsilcisi olarak yine Komisyonumuzun üyesi.
Sunumunuza geçmeden önce kendilerinin de sizlere söyleyecekleri olabilir.
Faruk Bey, buyurun.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Hocam hoş geldiniz. Sizleri tekrar görmek çok mutluluk verici. Çok kıymetli bilim adamlarıyla buradasınız. Eminimki Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu Anayasaya, uzlaşmaya dayalı bir anayasaya, millet iradesine dayalı bir anayasaya çok ciddi katkılarınız olacak. Çok teşekkür ediyoruz.
Hoş geldiniz diyorum.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ayla hanım, buyurun.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Ben de heyetinize ve şahsınıza katılımınız için teşekkür ediyorum. Ayrıca şu da bir göze çarpan bir olgu, heyetteki kadın temsiliyeti çok güçlü. Faruk Bey “Bilim adamları” dedi…
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bilim insanları.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Bilim insanları demek hatta burada bilim kadını da diyebiliriz, daha doğru bir tabir olurdu belki ama ben heyetteki kadın temsiliyetinin oldukça dikkat çekici olduğunu, bu boyutuyla da teşekkür ettiğimi belirtmek istiyorum. Belki Komisyonumuzdaki eşit olmayan dağılımı böyle katılımıyla, görüş ve düşüncelerini Komisyonumuza aktararak sürece müdahale eden, sürece demokratik katkısını sunan kurumlarımızın kendi bünyesinde barındırmış oldukları kadın temsiliyetiyle aşabiliriz.
Teşekkür ederim, sağ olun.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Hocam buyurun, söz sizin.
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Sayın Başkan, Komisyonun değerli üyeleri; bizleri kabul ettiğiniz için önce saygılarımızı ve sizlere müteşekkir olduğumuzu ifade etmek istiyorum.
Bizler Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü olarak Sayın Başkanımın da vurguladıkları gibi 1953 yılında kurulan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ile Birleşmiş Milletlerin Teknik Yardım Anlaşmasıyla oluşturulan uluslararası ölçekte de Türkiye’nin kamu yönetimi uluslararası birliğinde ulusal seksiyonu görevini yapan bir kurumuz. Hâlihazırda bu misyonumuzu Orta Doğu ülkelerine, Suriye, Irak, İran, Kafkas coğrafyasında Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, kara Avrupa’sında da Fransa, İtalya gibi ülkelerle yapmış olduğumuz karşılıklı eğitim protokolleriyle ve bu arada da Çin’le yapmış olduğumuz eğitim protokolleriyle genişletmiş bulunmaktayız. 2009-2010 yılları bizim için bu protokoller yılı olmuştur. Şu anda bünyemizde Kafkas coğrafyasından gelen dört tane doktora öğrencimiz, beş tane de yüksek lisans öğrencimiz var ve buna ilave olarak da 2009 yılında bizim yüksek lisans programımızı uluslararası ölçekte de akredite etmek suretiyle vermiş olduğumuz yüksek lisans diplomalarımız uluslararası geçerliliğe artık kavuştu. Bu da bizim için ve Türkiye için de övünç vesilesi. Hâlen Yunanistan’dan gelen, İran’dan gelen yüksek lisans öğrencilerimiz de Enstitümüzde görev yapıyorlar.
Biz de sizlerden aldığımız güçle bu misyonumuzu yine genişletmek üzere çalışmalarımıza devam ediyoruz ve bu arada özellikle yeni Anayasa konusunda da kurmuş olduğunuz Komisyon…
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Kuruluş olarak siz kendi içinizde özerk bir yapıya sahip misiniz?
TODAEİ BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Evet, bizim özelliğimiz, Enstitümüzün özelliği idari, mali ve akademik özerkliği olmasıdır. Bu bizim 7163 sayılı Kanunumuzla da vurgulanmıştır. Özellikle kanunumuzun çıkış tarihi 1953 yılı olmasına rağmen ve o tarihte dünya üzerinde kurulan dört enstitüden bir tanesi olmasına rağmen varlığını ve etkinliğini sürdüren tek enstitü olarak devam etmekteyiz.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük)– Diğerleri devam edememiş mi?
TODAEİ BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Bir tanesi Mısır’da Afrika ülkeleri için kurulmuş maalesef o pek fazla sürmemiş, kapanmış. Bilâhare İngilizlerin etkisiyle tekrar açılmış ama kapanmış. Bir tane Asya Pasifik’te, bir tane de Latin Amerika’da var ama içlerinde etkinliğini sürdüren bir tek biziz. O da bizim için büyük bir övünç kaynağı çünkü hep bilim ön planda tutulmuş, kamu yönetimi konusundaki katkıları ön planda tutulmuş ve zaten bizim misyonumuz da Türkiye ve Orta Doğu ülkeleri için kamu yönetimiyle ilgili politikalar geliştirmektir. Biz de bu misyonumuzu dediğim gibi daha önce bağlı olduğumuz Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil Çiçek ve daha önce sizin bakanlığınıza da bağlı idik, o tarihlerde aldığımız güçle de devam ettiriyoruz. Bundan sonra kısmet olursa aynı etkinliğe devam edeceğiz.
Sağ olun.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yeni bir anayasa için TODAİE ne düşünüyor?
TODAEİ BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Efendim, biz her şeyden önce demokratik ve özgürlükçü toplumlarda, anayasalar ile devlet iktidarının hukuk kurallarıyla sınırlandırılması; hak ve özgürlükler rejimi ile birey-devlet, toplum-devlet ilişkilerinin düzenlenmesinin amaçlandığını düşünmekteyiz. Bu çerçevede anayasaya ilişkin temel ilkelerimizin aşağıda sıraladığımız şekilde olmasında yarar görmekteyiz.
Bir kere, anayasanın toplumsal bir uzlaşma belgesi olması gerektiği konusunu düşünüyoruz.
Yine bir başka ilkemiz, anayasanın özgür birey, örgütlü toplum ve insan haklarına dayalı demokratik devlet esaslarına dayanması gerektiği kanaatindeyiz.
Anayasada devlet-birey, devlet-toplum ilişkileri, bir başka ifadeyle haklar ve özgürlükler düzeni ile temel devlet yapısı ve kurumlarının düzenlenmesinin yerinde olacağı kanaatindeyiz.
Anayasada tüm zamanlar için geçerli olabilecek ilkelerin yer alması gerektiği, dönemsel olabilecek sorunlara ilişkin düzenlemelerin kanunlara bırakılması kanaatindeyiz.
Hukuk devletinin temel kurum ve ilkelerinin anayasada yer alması gerektiğini düşünmekteyiz.
Sosyal devlet ilkesi günümüzde oldukça önemli bir ilkedir, korunması gerektiği kanaatindeyiz.
Anayasada, eşitlik ilkesini zedeleyecek biçimde, esnaf zanaatkâr ve orman köylüleri ve benzeri belli toplumsal kesimlere yönelik düzenlemelerin yer almaması gerektiği kanaatindeyiz. Bunların kanunla düzenlenebileceğini düşünmekteyiz.
Buna karşılık uluslararası insan hakları belgelerinde yer almaması gerektiği kanaatindeyiz, bunların kanunla düzenlenebileceğini düşünmekteyiz. Buna karşılık uluslararası insan hakları belgelerinde özel olarak korunması gereken kesimler arasında sayılan çocuklar, gençler, kadınlar, yaşlılar, özürlüler gibi dezavantajlı kesimlere ilişkin düzenlemelerin anayasada yer alması gerektiği kanaatindeyiz. Anayasa dilinin yalın ve anlaşılır olması konusunda da özel bir ifademiz yer alacaktır.
Bu çerçeve içerisinde anayasada yer alması gereken görüşlerimizi de şu şekilde ifade etmek gerektiği kanaatindeyiz.
Cumhuriyetin ve devletin yapısına ilişkin düzenlemeler babında Anayasa'nın ilk 11 maddesinin korunması gerektiğini düşünmekteyiz.
Anayasa'nın özellikle 2’ncii maddesinde yer alan "insan haklarına saygılı" ifadesi yerine, "insan haklarına dayanan" ifadesinin daha tercih edilebilir bir seçenek olduğunu düşünmekteyiz.
Yine devletin temel görevlerine ilişkin bir maddeye bazı eklemelerin yapılmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz ki, bununla ilgili önerilerimiz de “Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, ulusal sorunların çözümüne vatandaşların demokratik katılımını teşvik etmek; kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; temel hak ve özgürlük ile hukukun üstünlüğüne dayalı demokratik devlet ilkesine saygıyı güvence altına almak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmak, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi ve ülke kalkınması için gerekli koşulları hazırlamak; kadınlar ve erkekler arasında eşitliği sağlamak; kültür mirasını korumak ve geliştirmek, doğayı, çevreyi ve doğal kaynakları korumaktır.” şeklinde bir önerimiz var.
Siyasal sistemle ilgili olarak da aralarında Linz ve Riks gibi ünlü kamu yönetimi ve siyaset bilimcilerin yapmış oldukları araştırmalardan biz esinlenerek bir öneri getirdik, takdir sizlerindir.
Parlamenter sistemin başkanlık sisteminden daha istikrarlı olduğunu ortaya koyan görüşler ifade etmişlerdir. Bu çerçevede 1924, 1961 ve 82 anayasalarında yer alan parlamenter sistemin ve kurumların yeni anayasada da korunmasının uygun olduğunu düşünmekteyiz.
Hak ve özgürlükler konusunda önerilerimiz, insan haklarına ilişkin düzenlemelerin, uluslararası sözleşmeler ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları göz önüne alınmak suretiyle düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü malum, Türkiye bu konuda oldukça zayıf duruma düşen kararlarla karşı karşıya kalmaktadır.
Kadın ve çocuk hakları ve özürlülere özel bir önemin verilmesini yine bu arada vurgulamak istiyoruz.
Anayasada yer alan haklar arasına; doğrudan yaşam hakkına ilişkin sağlık hakkı, içme suyuna erişim hakkı, gıda ve sağlıklı beslenme hakları gibi yeni hak kategorileri ile insanlığın ortak mirasından yararlanma, barış, gelişme ve dayanışma hakları gibi üçüncü kuşak hakların katılması, günümüz koşullarına uygun hakların Anayasada yer alması gereken haklar olduğunu düşündüğümüz gibi günümüz bilgi toplumunda özellikle elektronik ortamlarda yer alan her türlü veri ve haklarla ilgili konular anayasada güvence altına alınmalıdır. Bu, önemli bir konudur. Malum, günümüzdeki bilişim suçları ve “cyber crime” tabir edilen birtakım kriminal olayların bu alanda geçtiğini düşünecek olursak anayasanın da bu konuda bir hüküm getirmesinde yarar vardır.
Yine bu arada kanun önünde eşitlik konusunda Anayasa’daki "kanun önünde eşitlik" maddesinde toplumsal konum, yaşam biçimi ve özgürlük kavramlarına yer verilmesinde yarar görmekteyiz, daha önceki Anayasa’mızda yer alan "felsefi inanç" ifadesinin günümüzde ne kadar yorumlanabileceği konusunda tereddütler yaşadığımız için bu ifadenin çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz.
Yine, kadın ve erkeklerin kamu görevlerinde ve seçimlik konumlarda eşit biçimde temsil edilmeleri için gerekli önlemlerin alınmasının anayasada yer almasında da yarar görüyoruz. Özellikle kadın ve erkekler için eşit değerde iş için eşit ücret hakkı. Bu, komisyon üyemiz Sayın Ayla Akat Ata’nın da belki üzerinde hassasiyetle duracağı bir konu olacaktır.
Çalışan kadın ve erkekler eşit değerde iş için eşit ücret hakkına sahip olmalıdırlar. Bununla ilgili birtakım düzenlemeler anayasada yer alırsa ve özellikle çalışma koşulları, kadınların aile içindeki rollerini yerine getirmelerine olanak sağlayacak biçimde düzenlenmeli; anne ve çocuk için özel koruma sağlanması anayasanın amir hükümleri arasında yer alırsa yararlı olacaktır.
Siyasal katılım hakları açısından konuya bakacak olursak, oy verme konusunda çağdaş demokrasilerde uygulanan yeniliklerden biri de posta ile ve elektronik ortamlarda oy kullanılabilmesi konusudur. Yeni anayasada bu yönde bir düzenlemenin yapılması, yurt dışında yaşayan ya da geçici olarak yurt dışında bulunan seçmenlerin seçimlere katılması açısından kolaylık sağlayacaktır.
Seçimlerde yüzde 10'luk temsil barajı, temsilde adalet ilkesi ile bağdaşmadığı kanaatindeyiz. Çünkü, Türkiye, bu oranla yabancı literatürde dünyadaki en yüksek temsil barajı örneği olarak yer almaktadır. Barajın düşürülmesi, demokratik temsil ilkesi ile uyumlu bir gelişme sağlayacaktır.
Türkiye’nin kamu görevlilerinin siyasal haklarının düzenlenişi açısından da dünyanın gerisinde kaldığı kanaatindeyiz. Bu çerçevede kamu görevlilerinin siyasal hakları konusu gözden geçirilmeli. Dünyadaki genel uygulamaya bakıldığı zaman kamu görevlilerinin siyasi partilere üye olabilmeleri yönünde bir eğilim vardır. Ancak, diplomatların, yargı mensuplarının, vali, vali yardımcısı, kaymakamlar, emniyet görevlileri ve ordu mensupları gibi veya bazı üst kademe kamu görevlilerinin bu açıdan bir sınırlamaya tabi tutulabileceğini düşünmekteyiz.
Bu konuda önerilerimiz de siyasal haklar açısından Anayasa’da sayılan siyasal haklar arasına; kullanılması kanunla düzenlenmek üzere vatandaş girişimlerini başlatma yani herhangi bir konuda vatandaşların birtakım girişimlerde bulunma konusu, kanunla düzenleme şeyi yapılabilir, anayasada bu, ifadesini bulur, genel bir ifadeyle.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Yani referandum isteme hakkı?
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Evet, referandumun, bir başlangıcı, halkoylaması talebinde bulunma hakları olarak bunu düşünmekteyiz.
Yurtdışında oy kullanma konusunda dediğim gibi, daha önce yurt dışında yaşayan ya da çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaşadıkları ya da çalıştıkları yerde posta ile ve elektronik ortamda oy kullanmaları için gerekli düzenlemeler kanunla yapılması gerektiği kanaatindeyiz.
Vatandaş girişimi, biraz önce belirttiğim konu. Vergi, bütçe, genel af veya özel af veya uluslararası antlaşmayı onaylayan kanunlar hariç olmak üzere, bir kanun, kanun hükmünde kararname veya kararın kısmen ya da tamamen kaldırılması amacıyla igenel halkoylaması yapılması için vatandaş girişimi başlatılabilir, istekte bulunabilirler. Milletvekili seçme hakkı olan her vatandaş halkoylamasında oy kullanma hakkına sahip olabilir. Vatandaş girişimine ilişkin düzenlemelerin de kanunla yapılması bir çözüm yoludur.
Halkoylamasına sunulan konu, oy verme hakkına sahip olanların çoğunluğunun katılması ve geçerli oyların çoğunluğunun elde edilmesi durumunda kabul edilmiş sayılmaktadır.
Milletvekili adaylığı konusunda önerilerimiz var. Parti içi demokrasi ilkesinin bir gereği olarak, her siyasi parti, milletvekili adaylarını, yapacağı önseçimle belirleme, aday önseçimi ile ilgili usul ve esaslar kanunla düzenlenmesi yine bir çözüm yoludur.
Yargı mensupları, vali, vali yardımcısı ve kaymakamlar, emniyet görevlileri, ordu mensuplarının son görev yaptıkları yerlerden aday olamamaları konularında bir özel önerimiz olacak, özellikle kanuna girmesi konusunda.
Tekrar seçilmenin sınırlandırılması getirilebilir. Kanunla, seçimle belirlenen ulusal ve yerel temsilciliklerin belirli süreyle sınırlandırması gibi, iki dönem gibi, üç dönem gibi bir sınırın getirilebileceğini düşünmekteyiz.
Siyasi partilerle ilgili olmak üzere anayasada siyasi partiler konusunda herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Bir tanımın yer almasının temel işlevlerinin belirlenmesi açısından yararlı olacağı kanaatindeyiz. Ayrıca kamu görevlilerinin siyasi partilere üye olması konusundaki mevcut sert yasağın yumuşatılmasında yarar vardır. Türkiye kamu görevlilerine parti üyeliğini yasaklayan sınırlı sayıdaki ülkeler arasında yer almaktadır ve bunun düzenlenmesi komisyonun takdirlerine sunulmuştur.
Bu konudaki önerilerimiz de parti tanımının ve işlevinin ne olabileceği konusunda eğer bir şey olursa, siyasi partilerin ulusal egemenlik, ülkenin bütünlüğü, anayasal düzen, demokrasinin ilkeleri ve parti içi demokrasi ilkelerini gözeterek halkın iradesinin örgütlenmesine ve ifadesine katkıda bulunan bir kurum şeklinde tanımlanabileceğini düşünmekteyiz.
Yasama konusundaki görüşlerimiz: Milletvekili dokunulmazlığının yeniden düzenlenmesinin sıklıkla dile getirilen konulardan biri olduğunu düşünecek olursak milletvekili dokunulmazlığının yeniden düzenlenmesi ve parlamenter çalışmalarla sınırlı olmasının yerinde olacağı kanaatindeyiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama görevine ilişkin olarak, siyasal partiler kanunu, seçim kanunları gibi konularda nitelikli çoğunluk aranması yönünde düzenlemelerin yapılabileceği düşünülmekte Enstitümüz tarafından.
Bu konudaki öneriler de, özellikle dokunulmazlık konusunda hakaret ve iftiraların dokunulmazlık kavramı dışında tutulmasında yarar görmekteyiz. Çünkü herhangi bir siyasi faaliyet değildir, kürsü masuniyeti dediğimiz masuniyet kavramı içerisinde düşünülmemektedir.
Nitelikli çoğunluk gerektiren yasama konuları olarak da milletvekili sayısı, seçilme yeterliliği ve koşulları, seçim sistemine ilişkin kurallar, kanunların hazırlanması ve kabulüne dair yöntem ve koşullar ile Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma yöntem ve koşulları, Meclis üye tamsayısının en az üçte ikisinin çıkaracağı kanunla düzenleneceği gibi bir nitelikli çoğunluk gerektiren kanunlar şeklinde düşünülebilir.
Kanun hükmünde kararnameler konusunda anayasada yer alması gereken ilkelere bakacak olursak, bu konuda da Kanun Hükmünde Kararnamelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde belirli bir süre içinde görüşülmesini güvence altına alan hükümler koymakta yarar var. Özellikle Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu iptal kararlarının geriye yürümemesi dolayısıyla doğurduğu belirsizlik durumlarıyla ilgili uygulamada çok büyük sıkıntılar ortaya çıkmaktadır, bunun da yine anayasada yer alacak bir ifadeyle düzenlenmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Cumhurbaşkanlığı konusuyla ilgili olmak üzere de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçimi konusunda kimi değişikliklerin ya da eklemelerin yapılması düşünülebilir: Özellikle cumhurbaşkanının halk tarafından doğrudan seçildiği ülke örneklerinin incelenmesinde genel yaş sınırının 35 olarak belirlendiğini görülmektedir. Bizde malum daha yüksek bir yaşta seçilebiliyor, bu konu da yaş konusuyla ilgili.
Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi öngörülmekle birlikte, gerek aday gösterilmesinde gerekse görevden uzaklaştırılmasında halka yer verilmemiştir. Yeni anayasada bu konuda bir düzenleme yapılmasında yarar görmekteyiz. Yani halkın da mademki seçecek, o konuda birtakım söz hakkının olabileceği veya usul açısından…
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Belirli bir imza sayısıyla aday gösterebilmeli mi demek istiyorsunuz?
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Halk olarak belirli şeyler olabilir, yani adaylık sırasında, cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi, önerilmesi sırasında oraya da bir şekilde yer verilmesinde yarar var.
Özellikle cumhurbaşkanının kişisel suçlarından doğan sorumluluğuna ilişkin bir düzenlemenin yapılmasında da yarar vardır. Yani bu bir trafik suçu da olabilir, bir başka suç da olabilir, belki olmayacaktır ama her an da karşılaşılabilinecek bir durumdur.
Diğer taraftan herhangi bir adayın ölümü ya da herhangi bir adayın cumhurbaşkanlığı işlevlerini yerine getirmesine engel başka herhangi bir durum ortaya çıktığında, seçim sürecinin kanunun belirleyeceği şartlarda yeniden başlamasının düzenlenmesinde de yarar vardır. Adaylık sırasında ola ki, herhangi bir şekilde bir şey ortaya çıktığı takdirde oradaki o boşluğu giderecek bir düzenlemenin de cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili olarak oraya yazılmasında yarar görmekteyiz.
Kamu yönetimi konusuna gelince. Kamu yönetiminde kamu yararı, eşitlik, liyakat, yansızlık ve nesnelliğin sağlanması temel ilkeler olması gerektiği kanaatindeyiz.
Özellikle 1982 Anayasası'nda idarenin unsurları merkezden yönetim ve yerinden yönetim olmak üzere temellendirilmiştir ve yerinden yönetimin yalnızca bir bölümü, yerel yönetimler bölümü düzenlenmiştir. Halbuki yerinden yönetimin ikinci bölümünü oluşturan hizmet yönünden yerinden yönetim kurumlarına Anayasa’mızda yer verilmemiştir, bunlara yeni anayasada yer verilmesinde biz yarar ummaktayız. Bununla ilgili olmak üzere getirilen önerilerimiz: "İdare'nin kuruluş ve görevleri, merkezden yönetim ve yerinden yönetim esaslarına dayanır. Yerinden yönetim kuruluşları, coğrafi alana ve hizmet esasına göre kurulur.
İdare, kuruluş ve görevleriyle bir bütündür ve kanunla düzenlenir." şeklinde belki ifadeler bir başlangıç noktası olabilir.
Bu arada kamu yönetimi açısından önemli bir boşluk ve maalesef 1982 yılında çıkan bir anayasanın öngörmüş olduğu bir düzenleme olmasına rağmen bugüne kadar düzenlenmeyen bir konu üst kademe yöneticilerinin eğitimi konusudur. 1982 Anayasası’nın 128’inci maddesinin son fıkrasına bakacak olursak, orada bunun bir kanunla düzenleneceğini dair bir hüküm vardır ve maalesef kanun çıkmıştır, Anayasa Mahkemesi iptal etmiştir ve olay hâlen boşluktadır. Bu konuda dünya üzerindeki uygulama, Bu nedenle komisyonunuz da çok rahatlıkla bilir ve takdirlerinize de arz ediyorum, ülkenin en üst kademesi Cumhurbaşkanlığı ise Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık şeklinde düşünülürse Başbakanlığa bağlı olarak bir kurumun bu görevi üstlenmesidir. Örnekler dünyada vardır, Fransa’da ENA ve İngiltere’de RİPA, ki daha sonra Kraliçeye bağlı iken, Hükûmete bağlı hâle getirilmiştir. İtalya’da, kısacası bütün kara Avrupa ülkelerinde bu şekildedir. Uzak Doğuya baktığımız zaman Uzak Doğu’da da Çin bu konuda önemli bir merhale kat etmiştir. Chinese Academy Of Governments’ı Çin Başkanına bağlamak suretiyle de bütün üst düzey yöneticilerinin eğitim gördüğü bir oluşum meydana getirmiştir. Bizde de Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü zaten bu işi 1953 yılından beri görmektedir ama orada yapılacak küçük bir eklemeyle bu görev Enstitüye zaten yapmış olduğumuz görev de hukuken de yasalaşmış olacaktır. Bizim buradaki önerimiz bununla ilgilidir. Gerek dünya örnekleri gerekse Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresinin Kuruluş Kanunu bu görevin, bizim tarafımızdan yapılabileceği konusunda. Bilgilerinize, takdirlerinize arz ediyoruz sadece. Bununla ilgili olmak üzere de önerimiz var.
Kamu görevlilerine ilişkin düzenlemeler konusuna bakacak olursak, kamu görevlilerinin münhasıran milletin hizmetinde olduğunun bilinci içerisinde hareket edilmesinde yarar görmekteyiz. Yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kamu görevlisi olarak istihdam edilirler, hükmünün istisnaları kanunla düzenlenir. Yabancıların Türkiye’de istihdam edilmesi konusunda özellikle.
Yine kamu görevlilerinin Anayasa'ya ve kanunlara bağlı kalarak yetkilerini kullanmakla yükümlü olduklarını vurgulamakta yarar var.
Kamu görevlilerinin sendika, toplu görüşme, toplu sözleşme ve grev haklarının kanun ile düzenlenmesi, belirli kamu görevlisi kategorilerine grev yapma yasağı getirilebilir ki bu genellikle dünya üzerindeki uygulamada güvenlik görevlileri şeklinde düşünülmektedir.
Yine, siyasi görüş ve tercihleri sebebiyle kamu görevlileri arasında ayrımcılığın yapılmaması önemli bir noktadır.
Kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin düzenlemeler noktasında da önerilimiz: Kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde kamu yararı, demokratiklik, eşitlik, süreklilik, açıklık, hesap verebilirlik, nesnellik ve yansızlık, kişilerin özel ve aile hayatlarının korunması ilkelerini gözetmek suretiyle yerine getirmek zorundayız. Kamu hizmetlerini yerine getirirken bunlar önemli hususlardır.
Yine kamu yönetimi, kırtasiyeciliği önleyecek, kamu kuruluşlarını ve hizmeti yerel halka yaklaştıracak ve ilgili tarafların yönetime etkin katılmalarını sağlayacak şekilde yapılandırılmasında yer olduğu ve böyle bir gelişme olduğunu da vurgulamak istiyoruz.
Özellikle düzenleyici ve denetleyici kurumlar veya bizdeki tabirle üst kurullar konusu da Anayasa’da yer almayan bir husus olması dolayısıyla vurgulamakta yarar gördük. Bunlarla ilgili iki seçenek vardır. Ya bu kurumların piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesine ilişkin Anayasa’daki 167’nci maddeye bir ekleme yapmak suretiyle düzenlenebilirler veyahut da Anayasa’nın idareyle ilgili kısmına bir madde eklemek suretiyle bu üst kurullar konusunun açıklığa kavuşturulmasında yarar vardır. Çünkü üst kurullar halihazırda Türkiye’de şu anda, Türkiye Cumhuriyeti devletinin gayrisafi millî hasılasının yüzde 65’ini kontrol eden bir noktaya gelmişlerdir. Bu önemli bir noktadır. Evet, Anayasa’da bunların muhakkak yer bulmasında yarar vardır. Hatırlarsanız merhum Başbakanlardan Sayın Ecevit, bir gün medyaya bir açıklama yapmıştı, dedi ki, “Bu üst kurulları biz kurduk fakat denetimlerini yapamıyoruz.” Başbakanken yaptığı bir açıklamaydı, bu açıklama Sayın Ecevit’in basına açıkladığı bir husustu. Dolayısıyla bu üst kurullar konusu önemli bir noktadır.
Yerel yönetimler konusunda, yeni düzenlemelerde Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartını onaylayan bir ülkeyiz ama şartlı onayladık. Dolayısıyla, bu şartlı onaylamayı düşünerek bu çerçevede yerinden yönetim, yerel demokrasi ve katılım ilkelerinin vurgulandığı bir anayasa yapmakta yarar var.
Yerel yönetimler konusunda çağdaş eğilimlerden bir tanesi, olabildiğince halka yakınlaşmak ve en alt düzeyde o hizmetleri örgütleyebilmektir. Bu çerçevede mahalle yönetiminin, yerel yönetim sistemi içerisinde değerlendirilip değerlendirilmemesi komisyonun takdirlerine arz olunur. Çünkü bizde biliyorsunuz mahalle en küçük bir yönetim birimimiz ama henüz herhangi bir yasal şeye sahip değildir.
Yine bu arada yerel yönetimlere ilişkin olarak tartışılması gereken konular arasında İdari vesayet, hukukilik ve yerindelik denetimi ile genel seçimlere paralel olarak mahallî idare seçimlerinin yapılması konusunda da bir önerimiz var. Paralel olarak yapılırsa, yararı nedir diye sorulacak olursa bunun büyük ölçüde merkezi yönetimdeki, yani bakanlık ve Türkiye Büyük Millet Meclisindeki değişiklik belki o seçimle de mahallî idarelere yansıyacaktır. Dolayısıyla, mahallî idarelerdeki farklı siyasi partiden olma vesaire gibi şeylerin ortaya çıkardığı sakıncalar da bu şekilde giderilebilir düşüncesindeyiz.
Yerel yönetim seçimlerinin dört yılda bir yapılması bununla ilgili bir öneridir. Seçilmiş organların görevden uzaklaştırılması konusu yine önemli bir husus. Bizde şu anda yerel yönetimlerin seçilmiş organlarının organlık sıfatını kazanma ve kaybetmeleri konusunda denetimin yargı yoluyla yapılmasında yarar görmekteyiz. Görevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan yerel yönetim organları ya da bu organların üyelerinin görevden uzaklaştırılması, İçişleri Bakanının başvurusu üzerine Danıştay kararı ile olması bir çözüm olabilir Danıştayda bu konudaki başvuruların öncelikle görüşülüp karara bağlanması eğer hükme bağlanırsa bu da süratle sonuçlanmasını sağlayacaktır.
Özel yönetim biçimleri konusunda bir önerimiz var. Özellikle büyük yerleşim alanları var, İstanbul gibi. Şu anda büyük şehir yönetimlerinin sınırlarının il sınarlarıyla çakışması konusunda da bir hazırlığın olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, gelecekte bu metropol alanların yönetimi konusu çok büyük sıkıntı yaratacaktır. Dolayısıyla anayasada büyük yerleşim alanları ve kentsel bölgeler için özel bir yönetim biçiminin ne olacağı konusunun da görüşülüp tartışılmasında yarar görmekteyiz.
Bu arada halk katılımı ve denetimi konusunun yine burada önem taşıdığı kanaatindeyiz. Kanunun belirleyeceği durum ve koşullarda yerel yönetimler, görev alanlarına giren konuların halkoyuna sunulması düşünülebilir. Kanunun belirleyeceği durum ve koşullarda, halkın katılım ve denetimini gerçekleştirmek üzere vatandaş girişimi gibi uygulamalar yerel yönetimlerde de uygulanabilir.
Yargı konusundaki düşüncelerimiz, hukuk devleti ilkesinin gereği olarak yargıya ilişkin düzenlemelerde temel amaç, yargı bağımsızlığının yargıç ve savcı güvencesi ile adaletin, güvenilir ve gecikmeksizin sağlanması ön plana çıkarılmalıdır.
Üniversiteler konusunda, özellikle yüksek öğretimle ilgili olmak üzere Yüksek Öğretim Kurumunun bir koordinasyon kurulu olması kanaatindeyim. Ben sekiz sene üniversite rektörlüğü yaptım. O dönemleri çok iyi bildiğim için koordinasyon kurulu olması YÖK’ün bana göre fonksiyonel olması noktasındadır.
Yine, rektör adaylığı ve rektörlük seçimi konusunda da rektörlük şartlarının kimler olabileceği konusunda eğer yasaya, 2547, muhakkak bu anayasadan sonra bir intibak yasası düzenlenmesi düşünüldüğü takdirde rektör adaylarının şartlarının da orada, kanunda açıkça yazılmasında yarar görmekteyiz.
Yine bu arada yüksek öğrenimle ilgili düzenlemeler yapılırken, Anayasa’nın 132’nci maddesinde, Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatına bağlı yükseköğretim kurumlarının yer aldığı özel bir hüküm vardır. Yükseköğretim Kurumu olarak sayılmıştır. Oraya biz Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün isminin ilave edilmesini önermekteyiz. Gerekçem de özellikle biraz önce de belirttiğim gibi 7163 sayılı Kuruluş Kanunu’muzun bizi bir üniversite statüsünde düşünmüş ve zamanında kurmuş olmasından kaynaklanmaktadır ve ifade ettiğim gibi vermiş olduğumuz diplomalar şu anda akredite olduğu için uluslararası geçerliliğe sahip ama Türkiye’de daha henüz kamu yönetimi bölümü olan bütün üniversiteler ki ben Gazi Üniversitesinin Kamu Yönetimi Bölümünün kadrolu öğretim üyesiyim ve o bölümün ilk asistanlarından bir tanesiyimdir, bunu özellikle belirtmek isterim. Akredite edilmiş değildir.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Bunu sağlamak için önerinizi iyice anlayamadım?
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Efendim, Anayasa’nın 132’nci maddesinde özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatına bağlı öğretim kurumlarının yükseköğretim kurumu olarak sayılması hükme bağlanmıştır. Orada Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsünün isminin de yer aldığı takdirde biz de kendi özel kanunumuz çerçevesinde, çünkü polis akademileri, Harp Okulu, kendi bünyelerinde bu işi yürütmektedirler. Mastır, lisans ve doktora aşamalarını, biz de zaten lisansımız yok ama yüksek lisans ve doktora aşamasında bu işi yapmamız dolayısıyla, bu görevi yapmamız dolayısıyla oraya bizim de ismimiz yazılacak olursa bu işi biz yasal temelde de yapabileceğiz. Çünkü dediğim gibi şu anda yüksek lisans programı akredite olan şeyler çok nadirdir. Fransa’daki ENA akredite edilmemiştir, bunu ben burada iftiharla ifade ediyorum, Fransa’daki Kamu Yönetimi Enstitüleri Birliği tarafından yüksek lisans programı akredite edilen bir kurum değildir, ki çok meşhurdur. Türkiye’de ENA’dan diploma alan birçok yönetici vardır ama bizim programlarımızın akredite olması, bizi çok üst bir boyuta taşımıştır. Ve bunu ilave olarak bizim Enstitümüzün yayınlamış olduğu Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü Dergisi de halihazırda Social Science Citation Index’te taranan dergiler statüsüne girmiştir. Bunun anlamı şudur: Özellikle bilimsel alanda 41 yıldır kesintisiz yayın yapması dolayısıyla izlenmiş ve bunun uluslararası dergiler statüsünü kazanması bizim dışımızdaki değerlendirme kurumları tarafından kabul edilmiş, ha Amerika’daki Public Administration Annuval veya Review gibi birtakım dergilerde makaleniz yayınlansın ha bizim dergimizde Türkçe olarak bir makaleniz yayınlansın eş değer, impact factor dedikleri etki derecesine sahiptir. Bu önemli bir konudur bizim için, akademisyenler için, doktora veya doçentliğe müracaatlarda aldıkları puanlar buna göre yükselmektedir. Bu açıdan biz bunu önemli görmekteyiz
Ve son bir önerimiz, Avrupa Birliği üyeliği durumunda yapılabilecek birtakım düzenlemelerin karşımıza çıkabileceğini düşünmekteyiz, dolayısıyla topluluk hukuku ile AB ülkesi vatandaşlarının haklarına ilişkin bazı düzenlemelerin de anayasada yer alması gerektiği kanaatindeyiz. Neler olabilir: Mesela kıyı bölgelerimizde yerleşen veya değişik yerlerde arazi alımı veya oralarda yaşayan Avrupa Birliği ülkesi vatandaşları vardır, bunların oralardaki hakları nelerdir konusunda birtakım şeyler karşımıza çıkabilir. Yerel seçimlerde oy verme hakkına kadar gidebilecek şeyler çıkabilir. Bunların şimdiden düşünülüp anayasada yer almasında biz yarar yerel seçimlerde oy verme hakkına kadar gidebilecek şeyler çıkabilir. Bunları şimdiden düşünülüp anayasada yer almasında biz yarar görmekteyiz.
Efendim beni sabırla dinlediğiniz için sizlere müteşekkirim. Geç kaldık, onun için de özür diliyorum. Bizi yanlış bir kapıdan aldılar. Dolayısıyla Anayasa Komisyonuna doğru yönlendik, onun için özür diliyorum.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Çok teşekkür ederiz Sevgili Hocam. Ayrıca size refakat eden Profesör Sayın Çiftçi, Profesör Sayın Sezen, Profesör Sayın Bengshir, Doçent Doktor Sayın Kartal, Doktor Sayın Yeliz Şanlı değil mi, hepsi...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Oya Hanım yoktu değil mi?
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Rahatsızlandığı için gelemediler, onun ben özellikle mazeretini arz ediyorum.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Peki.
Sizlere de çok teşekkür ederiz, bu sunumun hazırlanmasında hepinizin katkıları olduğunu biliyorum. Yapmış olduğunuz sunum bizler için son derece değerlidir. Biz, sunum esnasında herhangi bir tartışmaya prensip olarak girmiyoruz çünkü sadece veri toplama, önerilerinizi alma çalışmasıdır şu anda yaptığımız çalışma ama nisan sonu itibarıyla Komisyonumuz toplumdan gelen bütün bu önerilerin ışığında yeni bir anayasa yapma çalışmalarında mutlaka bunlardan yararlanacaktır.
Sizlere çok teşekkür ederiz, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Sağ olun, çok teşekkür ederiz efendim.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Söyleyecekleriniz var mı?
FARUK BAL (Konya) – Evet.
Hocam biz tartışma yapmıyoruz da dikkatimi çektiği için ve bilgi almak için soruyorum. Şimdi, bir merkezi yönetim var bir de yerel yönetim var. Siz bir özel yönetim biçimi öneriyorsunuz, bunu biraz açabilir misiniz? Nedir bu özel yönetim?
AYLA AKAT ATA (Batman) – Büyükşehir belediyelerinin sınırlarıyla...
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – O konuda...
Şimdi, efendim, malumlarınız olduğu üzere Türkiye’de hâli hazırda 16 tane büyükşehir yönetimi var. Bunların hinterlandı giderek genişlemektedir ve son çıkan Kanun’la da Pergel Yasası dediğimiz yasayla da 50 kilometrelik bir mesafede büyükşehirler hizmet alanlarını yürütmek üzere yasal bir yetkiye kavuşmuşlardır. Bu konuda, özellikle İstanbul ve İzmit bölgelerini düşünecek olursak bir anda büyükşehir yönetimi âdeta il sınırlarıyla çakışır hâle gelmiştir. Dolayısıyla oradaki o genişlemenin oradaki ilçeler açısından, ilçe yönetimleri açısından da tabii yetki veyahut da oradaki hizmetin paylaşımı konusunda sıkıntılar ortaya çıkarmaktadır. Buna ilave olarak il özel idareleri konusunda da bir sıkıntı ortaya çıkmıştır çünkü il özel idarelerine, özellikle köy hizmetleriyle ilgili yetkiler devredildikten sonra onların makine parkları, personelin çalışma alanları devredildikten sonra, bu da bir il özel idarelerine ayrı bir yetki ve alan genişlemesi getirmiştir.
Şimdi, İstanbul’u düşünecek olursak, İstanbul’da büyükşehir yönetimi il sınırlarıyla ilgili hizmet vermeye çalışmaktadır, il özel idaresi de aynı sınırları paylaşmaktadır. Bir tanesinin başında vali ve il özel idaresi başkanı var, diğer tarafında da belediye başkanları var büyükşehir belediye başkanları var. Şimdi bunlar giderek yetki ve hizmet alanları açısından birbiriyle nasıl hizmet verebilecekleri konusunda da ileride çatışma yaşayacaklardır ve zaten bildiğim kadarıyla şu anda sıkıntılar da var. Zaten il özel idareleriyle ilgili getirilen düzenlemelerin de altında yatan sebeplerden bir tanesi bu. Bu açıdan anayasadaki o düzenleme konusunu düşünerek...
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, bağışlayın, ben çok merak ettiğim için ve...
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Estağfurullah.
FARUK BAL (Konya) – ...çok da tartışılacak bir konu olduğu için herkesin bilgi sahibi olması lazım.
Şimdi, bunu, bu anayasa, bu özel yönetim, “Özel yönetim biçimlerini anayasaya koyalım.” şeklindeki düşünce mevcut İstanbul Büyükşehir Belediyesiyle ilgili yasaya uydurulmak için mi anayasanın yoksa anayasal bir ilke olsun diye mi?
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Anayasal ilke olsun diye.
Efendim, ben özür dileyerek bir şeyi ifade etmek istiyorum: Türkiye’de metropol alan çalışmasıyla ilgili ilk doçentlik çalışmaları yapan akademisyenlerden bir tanesiyim. 2 kişi çalışmıştık, Siyasal Bilgiler Fakültesinde Ali Erkan Eke Asya Pasifik’i çalıştı, ben o tarihte Anglo-Amerikan sistemini çalışmıştım ve Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planındaki metropol alan yönetimiyle ilgili Özel İhtisas Komisyonunda da o tarihte özel düzenlemeleri getirmiştik. O tarihteki düzenlemeler İstanbul’un ve İzmit’in bu kadar bir anda genişleyip büyükşehir yönetimi hâline gelebileceği şeyinde değildi ama gelişmeler o kadar süratle ortaya çıktı ki bir anda belki o tarihte 2-3 tane olarak düşünülen büyükşehir kavramı şu anda 16 ve giderek de büyüyor, yeniden ilan edilecek yerler var, Yasa’da çıkartılacak. Dolayısıyla bunlarla ilgili o genişlemeyi de anayasanın bir ilke hâline getirmek suretiyle bütün Türkiye genelinde büyükşehir yönetimleriyle ilgili bir ilkeyi anayasaya yerleştirmenin yararlı olacağı kanaatindeyim.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Hocam ben şu noktayı anlamak istiyorum: Büyükşehirin sınırları, hizmet götürmüş olduğu sınırla il özel idaresinin götürdüğü sınır aynı değil, biri şehir merkezi birisi kırsalı da kapsayan sınırlar. Ben oradan...
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Doğru. Şimdi mesela İstanbul’u düşünün, İstanbul’un sınırı geldi, bütün il sınırına dayandı. İl özel idaresi...
FARUK BAL (Konya) – Şimdi, burada bir sorun çıkıyor mu?
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Çıkıyor evet.
FARUK BAL (Konya) – Bir sorun çıkıyor. Merkezi yönetim üzerinde yerel yönetim ya da tersini düşünün. Burada bir sorun var yani.
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Evet, ikisi de üst üste geldi. İşte sorun orada zaten kendisini gösteriyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu sınırlarda, il özel idaresi de bu sınırlarda. Şimdi, ikisinin de asfalt yol yapma...
FARUK BAL (Konya) – İleride şöyle bir sorun çıkabilir mi: Nasıl olsa İstanbul’un hepsine belediye de bakıyor, vali de bakıyor, ikisinin birinden vazgeçelim?
FARUK BAL (Konya) – Ben de olmamasını düşünüyorum da böyle bir şeyle karşılaşabilir miyiz?
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Yani olmaması gerekir.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Bu konuda olası sorun, hani bu konudaki bilginize dayanarak soruyorum.
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Estağfurullah.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Bu konudaki olası sorun şundan kaynaklanabilir mi: Yarın Vali şu anki idari sistem itibarıyla atanmış ama Belediye Başkanının bir seçilmiş olmasından kaynaklı ama aynı alan içerisinde ikili iktidar durumu söz konusu. Sonuçta ikisi de devlet.
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Sıkıntı o zaten.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Ve bu ikili iktidarın hele hele partilerin kendi hizmet anlayışlarını... Sonuçta Vali merkezi yönetimin oradaki temsilcisi olacak ama çok doğaldır ki yerel farklı bir siyasi partiye de yetki verebilir. Biz bunun bölgede bazı örneklerini yaşıyoruz, sıkıntılar oluyor. Esasında ikili iktidar süreçlerinde bir yarış söz konusu olur, vatandaş bundan yarar görür ama farklı şekillerde de karşımıza çıkabiliyor. Acaba olası sorun buradan mı, hani o atanmış ve seçilmişin farklı siyasi partiler ve...
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Şöyle söyleyeyim: Atanmışın görev ve yetkileri farklıdır, seçilmişin görev ve yetkileri farklıdır. Yani öyle düşünmek gerekir. Dolayısıyla ikisi arasındaki görev ayrımı işte anayasadaki birtakım ilkeler sebebiyle getireceğimiz düzenlemelerle eğer netleştirebilirsek bu yetki çatışmasını önlemiş oluruz. Aksi takdirde yetki çatışması sıkıntı yaratacaktır. Atanmış valiyle, seçilmiş belediye başkanı acaba ben mi üstteyim veya protokolde ben mi öndeyim, sen mi öndesin şeyine kadar gidebilecek bir sürtüşmeyi çok rahatlıkla getirebilir. Ben o kanaatle, o düşünceyle anayasada bu özel bir yönetim biçiminin getirilmesi konusunun anayasal ilke hâlinde yerleşmesini ilerideki problemler açısından...
FARUK BAL (Konya) – Daha ciddi sorunlar doğurma ihtimalî de var o zaman.
AYLA AKAT ATA (Batman) – Açılacak düzenlemenin mi yoksa mevcut haliyle mi?
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, çok teşekkür ederim Hocam.
Tabii bu belediyenin, büyükşehirlerde sınırlarının, il sınırlarına kadar uzanmış olması keyfiyeti Türkiye’de yeni bir uygulamadır, İstanbul’da ve Kocaeli’nde uygulanmaktadır. Bu uygulamanın sonuçlarını bir görmek ve incelemek lazım. Gerçekten orada bir çatışma var mı, yoksa bu sistem en ücra noktadaki vatandaşın hizmet almasını hızlandırmış mıdır, kolaylaştırmış mıdır, aksi mi olmuştur, bunları bu iki örnekte bir incelemekte yarar var. Bunları gördükten sonra bunun yaygınlaştırılıp yaygınlaştırılmayacağını değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum. Gerek İstanbul gerek Kocaeli örneğiyle ilgili benim bildiğim, bana ulaşmış herhangi bir olumsuzluk olmadı. Yani “İşte bir çatışma oldu, bu iyi olmadı, keşke bu olmasaydı.” diye bir şikâyetle hiç karşılaşmadım veya var da bize ulaşmamış olabilir. Bu birkaç yıllık bir uygulamadır. Bu, son dönemde bir yasal düzenlemeyle gündeme geldi. Aslında merkezdeki bazı yetkilerin yerele devredilmesini amaçlayan, kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması bağlamında gündeme gelmişti. Ben o sırada Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısıydım, TODAİE’yle çalışmıştık bu konuda biz. İşte, kamunun yeniden yapılanması konusunda ne gibi adımlar atabiliriz, hatta bir taslak hazırlanmıştı, Parlamentoda görüşülmüştü, hatta Meclisten de geçmişti bu. Dönemin Cumhurbaşkanı “Bazı maddelerini tekrar görüşelim.” diye Meclise de geri iade etmişti. Bu, geçmişte de çok çok tartışılmış bir konudur. Bundan sonra da mutlaka tartışılacaktır. Siz o konuya tekrar parmak basarak bizim bu konuda biraz daha yoğunlaşmamızı önermiş oldunuz.
Çok teşekkür ediyoruz.
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – Estağfurullah.
Sayın Başkanım, benim ifade etmek istediğim şu: Yani yetki çatışmasının var olduğu değil ama İstanbul ve Kocaeli bizim için bir laboratuvar şeyini görebilir. Oradaki...
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Ben de onu söylemek istiyorum zaten.
TODAİE BAŞKANI EYÜP GÜNAY – İfadem oydu, meramım oydu. Oradaki uygulamanın olumlu, olumsuz yönleri etüt edildikten sonra bunun bir anayasal ilke hâline gelmesi son derece yararlı olacaktır.
MEHMET ALİ ŞAHİN (Karabük) – Evet, çok teşekkür ederiz, kolaylıklar diliyoruz. Diğer arkadaşlarınıza da bizim selamlarımızı götürün lütfen.