1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler


parti arasında bir uzlaşı



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə3/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   111

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu üç parti arasında bir uzlaşı.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – İki parti olduğu zaman bile öneriyi yeşile boyuyoruz.

PROF. DR. ŞEVKİ HAKYEMEZ – Parantez, MHP’nin itiraz ettiğini, mutabık kalmadığını gösteriyor.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam mı şimdi arkadaşlar? Bir sorun var mı orada?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani yeşiller oy birliğiyle kabul edilen şey demek değil mi?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Burada oy birliği olmadığına göre burada nasıl yeşil oluyor?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Hayır, hayır… Mesela yeşiller üç parti bir şeyi kabul ettiği zaman… Mesela şimdi iki parti etnik kökeni kabul etmedi, kırmızı oldu ama…

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bence bu kavram kargaşasına yol açar. Yani dört partinin ittifak etmediği hiçbir şeyin yeşil olmaması gerekir.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – O zaman baştan sona…

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Gerekirse baştan sona değiştirilmesi gerekir.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yani hepsinin kırmızı olması lazım, bütün şeyin.

Buyurun.

KOMİSYON UZMANI SALİH SAĞLAM – Başkanım, daha önceki uygulamamızda bazen iki partinin de kabul ettiğini yeşil yapıyorduk, bazen üç partinin kabul ettiğini de yeşil yapıyorduk.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Şimdi de öyle.

KOMİSYON UZMANI SALİH SAĞLAM – Eğer değiştirilecekse bu uygulama, bütün hepsini etkileyecek şekilde değiştirmemiz gerekecek.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tabii bütün hepsi değişecek, baştan değişecek. Onu tartışalım, sonra tartışalım.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Başkanım, yeteri kadar renk var. Yani yeşili sadece ittifaka tahsis edelim.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ama onu baştan o zaman… Yani bunu bir gündeme alalım üst komisyonda, eğer öyle bir şey çıkarsa baştan itibaren bütün renklendirmeyi tekrar yaparız.

OĞUZ TURHAN – Hayır ama durum burada farklı.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Nasıl?

OĞUZ TURHAN – Şimdi, bizim 3’üncü fıkra için önerimiz, komple “Hiç kimse hiçbir nedenle ayrımcılığa tabi tutulamaz.” Yani diğerini hiç kabul etmiyoruz. Yani diğerinde ne olduğunu şurada dört parti uzlaşmış oluyor…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Zaten kabul edilmişse…

OĞUZ TURHAN – Hayır… Ama dört parti uzlaşmış oluyor, ek şeyler olursa o paranteze alınıyor, diğerleri yeşil oluyor, burada öyle bir şey yok.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Üç parti uzlaştığı zaman da…

OĞUZ TURHAN – Bizim, komple bir fıkra için bir önerimiz var, fıkra içi bir öneri değil yani. Bu zamana kadar…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam, onu ayrı yazın. Komple öneri yazın.

KOMİSYON UZMANI SALİH SAĞLAM - Başkanım, daha önceki uygulamamızda eğer fıkraya tamamen aykırı başka bir fıkra öneriyorlarsa bunun altına kırmızı (3) deyip onların önerisini yazıyorduk. Biraz önce ben Faruk Bey’e sordum “öyle mi yapalım?” diye “Hayır, cümleye devam edin.” diyerek işaret edince ben de öyle bıraktım yani.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam, kırmızı (3) yapın.

KOMİSYON UZMANI SALİH SAĞLAM - Siz yine Faruk Bey’le görüşün derim ben.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi kırmızı (3) yapalım ama bu yeşil konusunu da gerçekten gündeme alalım.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam, tartışalım, onu da tartışalım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yeşilin anlamı nedir?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yeşilin anlamı, Türkiye yeşillenecek demektir?

Ara verelim mi, yoksa biraz ilerleyelim mi? Bir beş altı dakika daha çalışalım. Bir fıkra daha yapalım, ondan sonra yemek molası verelim.

Hangi fıkraya geldik şimdi arkadaşlar?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Pozitif ayrımcılık.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Hani şu “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.” değil mi o?

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Tabii onun içinde o.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam, buyurun.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Onu da yazmıştık zaten değil mi?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin…”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Dört partinin önerisinde de var; “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.”

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Ne diyorsunuz arkadaşlar bu pozitif ayrımcılık noktasında?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Birinci cümleyi yazabiliriz galiba? “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir.”

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yazmışız onu.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Güzel olmuş.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Devlet bu eşitliğin –orada bir kırmızılık var- toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel hayatın her alanında…” Buna itiraz var mı?

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Hayır, yok. Bizim açımızdan yok. Bizde de var o çünkü.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bizim açımızdan da yok.

Peki, itiraz ne, niye kırmızı olmuş?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Devlet bu eşitliğin …”

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bizim öneride şu vardı: “Devlet bu eşitliğin hayata geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” Burada değişik boyutlarını saymanın bir anlamı yok. “Toplumsal, siyasal, ekonomik, kültürel hayat…” O zaman sınırlandırmış oluyor.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yazmaya gerek var mı tek tek?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Her alanda…” desek.

PROF. DR. ŞEVKİ HAKYEMEZ – İşte öyle diyoruz. Biz şöyle diyoruz.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Her alanda…” diyelim.

Bizden de tamam.

PROF. DR. ŞEVKİ HAKYEMEZ – Bizim öneride şu vardı: “Devlet bu eşitliğin her alanda hayata geçmesini sağlamakla yükümlüdür.”

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bunu da yeşilledik.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “…her alanda fiilen hayata geçirilmesini…” diyelim.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – “Hayata geçirilmesi…” zaten fiildir de tamam, bir daha yazalım.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yok “fiilen” diyelim.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Hani demiş “filhakika binaenaleyh, keza feza” olursa daha iyi olur!

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – “Binaenaleyh” de bizden olsun!

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Bizim bir okul müdürümüz vardı, onun cümlelerinin içinde devamlı “binaenaleyh” ve “filhakika” kelimeleri mutlaka olurdu, olmazsa o cümle zayıf.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Başkanım, ikinci cümle tamam mı şimdi?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Birinci cümle tamam, ikinciyi tartışıyoruz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hepimiz birinci ve ikinci cümlede mutabık mıyız?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, bizim açımızdan sorun yok. MHP ne diyor?

FARUK BAL (Konya) – Hangi cümlenin?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yeşil gözükenler, iki satır.

FARUK BAL (Konya) – (4)’üncü fıkranın ikinci cümlesi.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet.

FARUK BAL (Konya) – “Devlet bu eşitliğin hayata fiilen geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür.”

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet.

FARUK BAL (Konya) – Nasıl fiilen hayata geçirecek devlet bunu?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – İşte, pozitif yükümlülük. Yani devlet tedbirleri alacak, eşitliği sağlamak için, kadın ve erkek eşitliğini sağlamak için…

FARUK BAL (Konya) – Yükümlülük, mükellefiyet veriyoruz…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, şimdiki Anayasa’da da var…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Kanunları buna göre yapacak demektir o.

Bence de “…hayata geçirilmesi…” karşılıyor.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Zaten, fiilen o anlama gelmiyor mu Sayın Hocam? Lütfen…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Lütfen, bakın, Özgür Hanım yokken bunu kabul edin, yoksa…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – “Fiilen…” pazarlıktır ama! Ondan sonraki cümlede destek istiyoruz, o kayıtla.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – İkinci cümleyi yapalım.

FARUK BAL (Konya) – İkinci cümleye bizim bir itirazımız var. Parantez açalım ikinci cümleye.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yeşillenen ikinci cümle.

FARUK BAL (Konya) – (MHP: İkinci cümle ile -“Kamu kurum ve kuruluşlarına anayasanın yükleyeceği görevleri yerine getirmesini engelleyici…- ile devlete yüklenen mükellefiyetin kamu kurum ve kuruluşlarına anayasanın yükleyeceği görevleri yerine getirmesini engelleyebileceğini düşünmektedir.)

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Özgür Hanım “fiilen”de bir sorun yok mu?

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hayır, yok.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Fiilen”de daha ne olsun! MHP pozitif yükümlülüğü kabul etmiyor şimdi yani! Devletin eşitlik konusundaki pozitif yükümlülüğünü MHP kabul etmiyor.

FARUK BAL (Konya) – Nereden çıkarıyorsun ya? Valla yani, bu yaşa, bu başa gelmişsin, bu hükme nasıl varıyorsun?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ya, işte yazdığınız…

FARUK BAL (Konya) – Güzel kardeşim, şunun anlamı şu: Devlet yarın işçi alacak, fiilen eşitliği sağlamakla yükümlü, kaç işçi alacak? 10 işçi, 5’i erkek, 5’i kadın olacak. Bunun anlamı bu. 5 tane kadın işçiye ihtiyacı yok. Nasıl yapacak?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Eşitliğin hayata geçirilmesini sağlamak”la devletin tedbir almasını kabul ediyor musunuz?

FARUK BAL (Konya) – “Tedbir alması” demiyorsunuz, “fiilen” diyorsunuz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Peki, “fiilen”i çıkarsak…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Fiilen”i zaten çıkarıyoruz.

FARUK BAL (Konya) – “…tedbirleri alır.”

RIZA TÜRMEN (İzmir) – O zaman kabul edecek misiniz? “Fiilen”i çıkarsak kabul edecek misiniz?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Yani itiraz “fiilen”e değil mi?

FARUK BAL (Konya) – “Fiilen”, “yükümlülük”… İki tabirle devletin kamu görevlerini görecek olan organlar çalışamaz hâle gelir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Peki, “fiilen”i çıkarırsak kabul edecek misiniz?

FARUK BAL (Konya) – “…tedbirleri alır.” dememiz lazım. Kadına pozitif ayrımcılık tanıyalım tabii.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “…geçirilmesini sağlayacak tedbirleri almakla yükümlüdür.”

FARUK BAL (Konya) – “…alır.” Hüküm verelim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “… alır.” Tamam, öyle yazalım. O zaman dört parti mutabık olacak.

FARUK BAL (Konya) – Devlet, bu eşitliğinFARUK BAL (Konya) – Devlet, bu eşitliğin her alanda hayata geçirilmesi için gerekli tedbirleri alır veya tedbirleri alır. Bu bizim anlamımızı da, bizim verdiğimiz anlamı da ifade ediyor, sanıyorum siz de bunu kastediyorsunuz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Ya aslında, bizim önerimiz aslında Faruk Bey’in söylediği hususları da kapsayan özlü bir ifade. Şöyle diyor: “Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin hayata geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz.”

FARUK BAL (Konya) - Bunu da kabul edebiliriz biz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Yani bu sade bir…

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tamam, bu olmuş arkadaşlar bunda anlaşabiliriz, bu olur artık, eşitlik de var.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Bizim 4’üncü fıkrayı oraya alalım isterseniz.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - E ,alın bir sopa bizi dövün bari yani bayağı…

DOÇ. DR. SELİN ESEN - Evet sayma yok ama yani uzlaşma adına…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Sayma yok bizde.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Her alan, her alan, bunda uzlaşabiliriz arkadaşlar. Erkek egemen bir inisiyatif kullanıyorum. Beş bin yıllık tarihin beş buçuğu olsun ne olacak.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - O zaman böyle bırakılsa MHP çıkaracak mı parantez içindeki cümleyi?

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Evet, tabii MHP çıkaracaksa…

FARUK BAL (Konya) – Tamam.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Tamam mı arkadaşlar?

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - AK PARTİ’yi kaldıralım buradan o zaman.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Tabii, baştaki AK PARTİ’yi çıkarıyoruz buradan.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yalnız, şimdi burada, gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Tamam.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Arkadaşlar, bazı şeyler insanın hoşuna gidiyor ama çok aşırı zorlama oluyor. Samimi söylüyorum. Şimdi, bak, bütün tedbirleri almakla işte sorumludur, imzalamakla sağlayacaktır bilmem ne, hepsi var burada.

Arkadaşlar bu cümleler tamam mı? Arkadaşlar tamam mı? Tamam diyorsak yeşilliyoruz, devam ediyoruz.

Evet, neye devam ettik şimdi?

DOÇ. DR. SELİN ESEN - Evet, bu maddenin devamı var.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet.

DOÇ. DR. SELİN ESEN - CHP olarak bir sonraki cümle önerimiz: “Cinsiyetlerden birinin üstünlüğüne dayanan kültürel veya toplumsal önyargılardan kaynaklanan uygulamaları ve hukuk kurullarını ortadan kaldırmak devletin ödevidir.” Bu devlete günümüz…

FARUK BAL (Konya) – Şimdi burada… Selin Hanim bir saniye.

Şimdi bir farklılık, devlete bir mükellefiyet yüklüyoruz ya, şimdi orada bir de kadın erkek eşitliği değil, altta bizim bir önerimiz daha var, Çocuklar, yaşlılar, özürlüler…

ALTAN TAN (Diyarbakır) - O sonra…

DOÇ. DR. SELİN ESEN - O sonra…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Bizim de var aynısı.

FARUK BAL (Konya) – Bu da aynı şekilde. bu tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olmaz diyorsunuz ya, o zaman…

DOÇ. DR. SELİN ESEN - O bir sonraki fıkra ama.

FARUK BAL (Konya) – Ama bir daha tekrar edeceğiz bunu.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) - Kadınlarla diğerlerini bir arada zikretmeyelim diye…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir şey, bir de bizim parti olarak buna bir itirazımız var. Çünkü çocukları, gençleri, yaşlıları biz ayrı ayrı sosyal haklar bölümünde düzenliyoruz.

FARUK BAL (Konya) – Tamam, yükümlüdür dedik mi? Satır başı yapalım. Şöyle yapalım mı Selin Hanım? Bir saniye, ben bir, yükümlüdür, satır başı yap. Bir numara daha ver. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler vesaire. Bunu da devlette, neyse tedbir alacak diyelim, bütün yukarıdakiler, yukarıda sağlanan pozitif ayrımlar eşitlik ilkesine aykırı yorumlanamaz diye toparlayıcı bir…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Faruk Hocam, bir şey söyleyebilir miyim? Çok haklısınız, çok da iyi bir öneri yapıyorsunuz ama onların ayrı bentte düzenlenmesi daha uygun olur, ayrı fıkralarda.

FARUK BAL (Konya) – Yazalım mükerrerleri sonra çıkarırız, peki.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Faruk Bey ben de burada Özgür Hanıma katılıyorum. Bu pozitif ayrımcılık, kadınlar açısından pozitif ayrımcılık son derece önemli. Öncelikle bu pozitif ayrımcılık maddesini, kadınlara yönelik, dilerseniz bitirelim; arkasından, diğer, toplumun…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Bir sonraki fıkrada da onları düzenleyelim. Zaten bizde de var.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, negatif kesimlerini…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Aynen, diğer dezavantajlı kesimlerini…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, dezavantajlı kesimlerini yazalım.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Sulandırmayalım diyorsunuz.

DOÇ. DR. SELİN ESEN –Sulandırmayalım.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ - Zaten her partide öneri bu şekilde.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Zaten, ayrı ayrı önerdik zaten. Yani, aynı fıkra içerisinde düzenlenmesindeki sakınca -ki, bir ara öyle bir öneri olmuştu, çok tuhaf bir şeydi o- yok burada yani, öyle bir sakınca yok.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – O zaman dilerseniz, hani, kadın bölümünü bitirelim.

FARUK BAL (Konya) - Yazalım, yazalım. Hanımlar zaten hep böyle güzel..

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Kırmayalım kadın arkadaşlarımızı, çünkü onlar da bizi kırmadılar.

PROF. DR. YUSUF ŞEFKİ HAKYEMEZ – Zaten Başkanım, buradaki önerilerde 4 partide de bunları ayrı ayrı, kadınlarla ilgili kısımı ayrı, diğer çocuklar, yaşlılar, özürlülerle ilgili olanda ayrı fıkrada önerilmiş. Bütün partiler ayrı önermiş.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Evet, nasıl yaptık?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkanım burada şey var. Bu siyah var ya “Bu amaçla alınacak önlemler” bir kere onu çıkarmamız lazım.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – O yeşil.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Altta var ya siyah, yukarıya yazdık çünkü.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Tamam, çıkaralım onu.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bir de bu kırmızının ikinci cümlesi “Devlet bu eşitliğin hayata geçirilmesi” onu da yazdık

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Onu da silin.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet yazdık.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - İyi bayağı sadeleşti yani.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, şimdi o kırmızı cümleye bakınız.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Evet, buyurun.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bu, Birleşmiş Milletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığa ilişkin sözleşmesinde yer alan bir düzenleme. Özellikle, hani, Türkiye’de de cinsiyetlerden birinin üstünlüğüne dayanan kültürel ve toplumsal ön yargılar mevcut ve kadınlar bundan fiilen, gerçek hayatta, hani ekonomik, toplumsal, siyasal alanda çokça çekiyorlar. Dolayısıyla, böyle bir düzenleme, hem zaten Türkiye’nin taraf olduğu ve uygulamakla yükümlü olduğu uluslararası sözleşmenin bir gereği; hem de anayasa koyucunun buna ilişkin yani kadınların toplumun her alanında, toplumsal yaşamın her alanında, gerçek anlamda eşit konumda olabilmesini sağlayacak ya da sağlamakla devleti yükümlü kılması açısından, anayasa koyucunun bu konuya ilişkin hassasiyetini ortaya koyması açısından önemli diye düşünüyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Sayın Fatma Şahin’in bu öneriden çok memnun olacağını düşünoyurm.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ- Sayın Başkan…

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Özgür Hanım bir iki şey söylüyor, sonra siz buyurun. Buyurun.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şimdi bu Selin Hanımın söylediği gibi, aslında CEDAW cümlesi yani, Kadınlara Yönelik Her Tür Ayrımcılığın Engellenmesi Sözleşmesi. Türkiye taraf zaten bu sözleşmeye. Aslına bakarsanız, birazcık, yani bu cümleyle ilgili felsefi bir tartışma olabilir. Bu uygulamalardan yani ön yargıların uygulamalardan doğduğu daha doğru bir ifade bence. Yani, uygulamalar ön yargılardan doğmuyor da ön yargılar uygulamalardan doğuyor. Ama o tartışmayı bir kenara bırakabiliriz burada. Yani neden sonuç ilişkisini bir kenara bırakabiliriz. Şu açıdan bu cümle önemli: Sadece bu tedbirler uygulanmalıdır demekle geçmek yerine, yani Türkiye gibi kadınların bir bütün olarak, yani her yaştan kadınların bir cinsin üstünlüğüne dayalı algıdan ötürü çok ciddi sıkıntı çektiği bir memlekette bunu biraz daha vurgulu söylemek, altını çizmek, biraz güçlendirmek faydalıdır yani kadınların maruzkalacağı…

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Yani bu ibareye biz katılıyoruz.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Evet, evet bu ibareyi destekliyoruz onun için.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Buyurun

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Şey tartışması saklı kalsın, onu ayrıca konuşuruz. Ön yargılardan mı doğuyor uygulamalar, yoksa uygulamalar mı ön yargıları… Ben şahsen materyalist pratiklerin o ön yargıları doğurduğunu inanan bir yaklaşıma inanıyorum. Ama bu şey bir tartışma yani bu tali bir tartışma. Biz bu cümleyi destekliyoruz.

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Evet, buyurun

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi efendim, tabii ki bu cümleyi desteklememek mümkün değil, bu bizim toplumumuzun bir gerçeği. Ben bir kadın hakları gününde konuşma yapmıştım, bu cümleyi de aynen orada kullanmıştım. Ama anayasa yaparken bu cümleyi kullanmak aklımın köşesinden bile geçmez. Gerçi Anayasa’nın giriş maddesinde falan bekli böyle bir “Başlangıç” kısmında böyle bir hüküm olabilir. Yani bu bir pozitif hukuk düzenlemesi olmaktan öteye, bir bildirge maddesi veya bir bilimsel cümle, bir bilimsel makalede cümle olabilir. Anayasa metni içerisinde bu cümlenin uygun olmadığını düşünüyorum.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım, şimdi anayasa yapıyoruz. Bu cümleye anayasa diliyle baktığımızda, ön yargılı uygulamaları ve hukuk kurallarını ortadan kaldırmak, iki temel kavramı işaret ediyor. Ön yargılı uygulamalar demek, vatandaşların yanlış olarak vardıkları kanaatlere göre…

ALTAN TAN (Diyarbakır) - Kanaatleri nasıl kaldıracağız?

FARUK BAL (Konya) – Nasıl kaldıracağız? Bunu Anayasa ile kaldırabilir miyiz? Bu uygulama devletin uygulaması mı, onu mu kastediyoruz? Eğer devletin uygulaması olarak kastediyor isek hukuk kuralları niteliğinde olmayan devletin uygulamaları diye anlamamız lazım çünkü ikinci kısımda ayırıyor, hukuk kuraları diyor. Hukuk kuralları niteliğinde olmayan

bu uygulamaları diye anlamamız lazım çünkü ikinci kısımda ayırıyor, hukuk kuralları diyor. Hukuk kuralları niteliğinde olmayan uygulamalarda iş ve işlemler olarak karşımıza çıkıyor. Her iki hâlde de anayasa yapım dili itibarıyla baktığımızda yukarıda kabul ettiğimiz 2 madde ile bu eşitliği artı pozitif ayrımcılığı kabul etmiş durumdayız. Dolayısıyla, bu uygulamalar zaten Anayasaya aykırı hâle gelmiş durumda eğer varsa. Bu aykırılıkları zaten uyum yasaları ile Anayasa çıktıktan sonra, uyum yasaları ile zaten düzeltecektir. Zaten, hukuk kuralı var ise o hukuk kuralları da bu Anayasaya göre uyum yasaları düzenleyecektir. O bakımdan özü itibarıyla bizim itiraz etmediğimiz ancak Anayasa’ya bu şekilde yazılmasının hiçbir hukuki değeri ve gerekçesi olmayacağı düşüncesiyle karşıyız.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Evet, buyurun.

PROF.DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şimdi, Faruk Bey’in söylediğine ek olarak söylüyorum ben de. Gerçekten, cinsiyetlerin birinin üstünlüğüne dayanan hukuk kurallarını ortadan kaldırmayı anlayabiliriz bir hukuk metninde ama bir Anayasa metninde cinsiyetlerin birinin üstünlüğüne dayanan kültürel veya toplumsal ön yargılardan kaynaklanan uygulamalar ibaresi hukuki açıdan yani tespiti fevkalade zor olan bir ifadedir. Varsayalım ki, böyle bir hüküm Anayasa’da var ve uygulamaya geçeceğiz. Uygulamada bunları nasıl belirleyeceğiz, yani bunu merak ediyorum. Yani, bizce bunun Anayasa’da bu şekliyle, bu ifadeyle yer alması doğru değil çünkü yukarıdaki iki cümle zaten bu tür uygulamaları eğer devlet yapıyorsa veya işte, diyelim ki hukuk kurallarından, işlemlerinden vesaireden kaynaklanıyorsa ayıklayabilir ama kültürel veya toplumsal ön yargılardan kaynaklanan uygulamalar ifadesi muğlak bir ifadedir, hukuki bir ifade de değildir bize göre. Dolayısıyla, sıkıntı doğurabilir, burada belki biraz aydınlatılmaya ihtiyacımız olabilir.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Buyurun.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ben de kısa bir şey söyleyeyim müsaadenizle. Bundan sonra bir cümle var altta mor yazılmış.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Mor da var.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, o cümle…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Hocam, o cümle biz de yok.

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Morarmış.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Morarmış.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Eskiden kırmızıydı.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Kırmızıyla ikisini arkadaşlar, beraber değil de kırmızı yerine o cümleyi konuşsak daha doğru olmaz mı, daha hukuki bir şeyi olabilir.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Şimdi, söz alabilir miyim?

ALTAN TAN (Diyarbakır) – Buyurun.

DOÇ.DR. SELİN ESEN – Tabii ki, onu da konuşalım ama o mor cümle üstteki cümlenin çok daha dar bir ifadesi yalnızca kötü muamele ve şiddete ve kadın ticaretine yönelik olarak. Oysaki, cinsiyetler arası eşitsizlik toplumun çok da başka alanlarında ortaya çıkabiliyor ve çok daha farklı şekillerde tezahür edebiliyor. Burada, devlete getirilen yükümlülük örneğin, kültürel ve toplumsal ön yargılar diyoruz. Burada nedir, örneğin SEDAV Sözleşmesi’nde ve yine bu Birleşmiş Milletlerin kadına yönelik ayrımcılığa ilişkin komitesinin ülke raporları var. O ülke raporlarına baktığımız zaman ki Türkiye’ye ilişkin de raporlar hazırlıyor. Sürekli olarak bu ön yargılardan kaynaklanan uygulamalardan ve bu uygulamaların ortadan kaldırılmasına ilişkin devletin edimde bulunması, aktif harekete geçmesi noktasından söz ediyor ve tavsiyede bulunuyor, sadece Türkiye’yi değil ama başka ülkelere de aynı şekilde. Bunun bir tezahürü eğitim olabilir, yani devlete bu tür kültürel ve toplumsal ön yargıları –toplumda kadına ilişkin ön yargıları- ortadan kaldıracak ya da kaldırmayı kolaylaştıracak eğitim faaliyetleri sunma gibi farklı biçimlerde devlete ödev veriyor ya da devlete yükümlülük veriyor. Bu nedenle, Mustafa Hoca’nın dediği çok doğru son cümleyi tartışalım, konuşalım ama üstteki cümle sadece son cümlenin, daha doğrusu son cümle üstteki cümlenin sınırlı bir açılımı o nedenle…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Mustafa Bey, bir ek yapabilir miyim söylediğine Selin Hanımın? Yani, mesela çok doğru bir şey söylüyor. Şu konuda haklısınız; bu kırmızı cümleyi nasıl kelimelerle ifade edelim yani madem mealen herkes bunu uygun buluyor, bunu nasıl kelimelerle ifade edelim bunu konuşabiliriz fakat bu kırmızı ilk cümle yani bir cinsiyetin üstüne dayalı kültürel veya toplumsal ön yargılar, aslında Şevki Hocam, bunlar bu kadar da belirsiz, bu kadar da muğlak kavramlar değil. Mesela, ders kitaplarında anneleri sürekli bulaşık yıkayıp, yemek yaparken; erkekleri de sürekli işe giderken, kamusal alana çıkarken, bir şeyler üretirken resmetmek, Türkiye’nin ders kitapları çok kısa bir süre öncesine kadar böyleydi. Bu kültürel ön yargıları yeniden üretmek demek zaten bu SEDAV Sözleşmesi cümlesi olduğu için yani, bu kadar ciddi bir muğlaklık içerdiğini de ben düşünmüyorum, toplumsal ön yargılarda da. Yani, ders kitaplarından tutun da ne bileyim, belirli işlerin kadın işi olarak nitelenmesi, belirli işlerin erkek işi olarak nitelendirilmesi, aynı pozisyondaki kadınlar ve erkekler arasında farklı ücretler ne bileyim kadına yönelik şiddetin kadının şu ya da bu davranışı gerekçe gösterilerek mazur görülmesi gibi aslında çok somut yani Türk hukukunda bayağı bir içtihat oluştu bildiğim kadarıyla. Yani, AİHM, Birleşmiş Milletleri geçiyorum. Dolayısıyla, anlaşabilirsek eğer ne tür bir terim kullanabileceğimiz de bence ortaklaştırabiliriz.


Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin