1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə95/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   ...   91   92   93   94   95   96   97   98   ...   111

07.01.2013 Tarihli Toplantı

BİRİNCİ OTURUM

BAŞKAN : Rıza TÜRMEN (İzmir)

Açılma Saati: 14.18

-----0-----

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Efendim hoş geldiniz.

1 numaralı alt komisyonun toplantısını açıyorum.

Toplantıda hazır bulunan danışman ve uzmanlar şöyle: Profesör Doktor Hasan Tunç, Tarık Olcay, Dilek Mumcu, Oğuz Turhan, Yusuf Uygar, Ferhat Kabaiş.

Şimdi, geçen toplantıda üzerinde uzlaşma sağlanamayan, mutabakat sağlanamayan maddeleri yeniden gözden geçirmemiz üzerinde mutabakat vardı.

Şimdi baktığımız zaman şöyle bir manzarayla karşılaşıyoruz: Bir kategori madde var -ki bu üst komisyonda görüşüldü- ve bazıları üzerinde mutabakat sağlandı bazılarının üzerinde sağlanamadı. Yani bu üst komisyonda görüşülüp de üzerinde mutabakat sağlanan 17 madde var, 14 madde üzerinde ise, üst komisyonda görüşülmesi bitirilen 14 madde üzerinde ise, henüz mutabakat sağlanamadı, bir bu grup var.

Bir başka grup: Üst komisyonda görüşülmeye başlanmış fakat yarım kalmış 3 madde var; bunlar din, vicdan ve inanç hürriyeti, seçme, seçilme, siyasi faaliyette bulunma hakkı ve siyasi parti özgürlüğü.

Üçüncü bir grup ise: 1 ve 2 numaralı yazım komisyonları tarafından görüşülmüş, fakat üst komisyonda görüşülmemiş, 8 madde var burada da; eşitlik, çocuk hakları, vatandaşlık, temel hak ve özgürlüklerin durdurulması, temel hak ve özgürlüklerin korunması, sendika hakkı, toplu sözleşme, devletin sosyal, ekonomik görevleri.

Bir de dördüncü grup var “ek maddeler” dediğimiz, bunlar da görüşüldü fakat üst komisyonda ele alınmadı.

Yani buna baktığımız zaman, bu manzaraya baktığımız zaman görüyoruz ki bu dört öbek maddeden, dört grup maddeden birinci gruba girenler üst komisyonda görüşülmesi tamamlanmış, diğer üç gruba girenler ise ya üst komisyondaki görüşmeleri yarım kalmış ya da üst komisyona hiç gelmemiş olan maddeler. O nedenle, eğer uygun görürseniz, bugün, önce bu şeyden başlayalım, üst komisyonda görüşmeleri tamamlanmış ve üzerinde mutabakat sağlanamamış 14 maddenin görüşülmesinden başlayalım, ondan sonra ne yapacağımıza bakarız. Ondan sonra, belki… Tabii, ne yapacağımızı da konuşmak lazım isterseniz şimdi ya da toplantının sonunda, yani üst komisyon bir kere olacak mı olmayacak mı? Üst komisyona getirip getirmeyecek miyiz bunları? Bir kere, bazıları zaten yarım kalmış -görüşülmüş yarım kalmış- bir de hiç oraya gelmemiş olanlar var.

Yani benim kişisel görüşüm o ki üst komisyonun toplanmasında yarar var. Özellikle, siyasi irade belirtilmesine ihtiyaç gösteren maddeler bakımından üst komisyonun toplanıp bu maddeleri yeniden ele alması yararlı olur. Yani üst komisyonun böyle siyasi beyanatları dinlemek için değil, madde görüşmek için toplanması belki yararlı olur.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şöyle bir şey yapsak diyorum: Geriye dönüp baktığımızda, gerçekten, nüanslar üzerinde “Ulan, tarihe böyle geçsin, hani, ben böyle şerh edeyim, nüans bile olsa.” dediğimiz maddeler olmalı elimizde. Biraz şunu, yani bugün mümkünse yaklaşım gösterme zemini olan böyle beş altı maddeyi kaldırıp yürüyelim, bir şey çıkarmış olalım, biraz da yenisi için, diğerleri için de cesaretlendirici olur. Çok hayati, çok böyle büyük, yüksek politikaların gerektirdiği maddeler değil de, hani “Öyle de olsa olur, böyle de olsa olur ama yine de politik olarak biz bunu şerh edelim.” dediğimiz maddeler olmalı -vardı- biraz oralardan başlayıp bir şey çıkarmaya çalışalım derim ben.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamamen ben de bu görüşteyim.

O zaman, uygun görürseniz…

Buyurun Oktay Bey.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani doğru olan da bu. Birtakım kelimeler üzerinde -atıyorum işte- “kamu düzeniydi, millî güvenlikti” falan filan gibi… Bazı maddeler de var ki sadece biz taraf değiliz, yani kamuoyu da taraf. Bunları da sona bırakıp gerekirse bir defa görüşmek üzere…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kolayından başlayalım.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – … ifade buyurduğunuz gibi, üst komisyonda, büyük komisyonda bunları tartışırız. Burası bize bir de bir hız alma fırsatı vermiş olur, o hızla belki bazı şeylerin üzerinden süratle geçeriz takılmadın. Onun için, biz katılıyoruz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Biz de katılıyoruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Neye katılıyorsunuz siz?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Var olan maddeleri, zatıâlinizin dediği gibi, hani böyle sistematik bir şekilde değil de, burada kolay olacağını gördüklerimiz üzerinden giderek bir mesafe alalım önce. Ondan sonra sistematik olarak zaten bakacağız.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tamam haklısınız.

O zaman, bu 14 maddeyle ilgili önünüzde bir kâğıt bulacaksınız bu 14 maddenin hangisi olduğunu gösteren. Burada görüleceği gibi kırmızılar 9’uncu maddenin dördüncü fıkrasında başlıyor. İsterseniz oradan başlayabiliriz görüşmeye. Bu 9’uncu madde kişi hürriyeti ve güvenliğiyle ilgili. Dördüncü fıkrası ise iki önemli şeyi düzenliyor; bir, bu yakalanan ve tutuklanan kişiye kendisinin kanunen sahip olduğu hakların bildirilmesi, müdafiyle görüştürülmesi ve efendim, dosyayı inceleme yetkisinin sınırlaması, bu hususları kapsıyor.

Şimdi, yakalanan veya tutuklanan kişiye yakalama ve tutuklama sebepleriyle hakkındaki iddialar ve kanunen kendisine tanınan haklar herhâlde yazılı, bunun hemen mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak derhâl, toplu suçlarda ise en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir, kişi gözaltına alınır alınmaz derhâl müdafiyle görüştürülür. Bunda mutabakat var, sadece BDP’nin bir önerisi var, “tercih ettiği dilde” diyor. Şimdi “tercih ettiği dilde” meselesi…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Özür dilerim Sayın Başkan…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Gene kolayından gidelim: BDP ve CHP önerisi var, onu da konuşalım, onda da üstelik bir kanuni düzenleme var.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onların hepsini konuşalım.

Buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şöyle sanki Başkanım: “Soruşturma evresinde müdafinin dosyayı inceleme yetkisi sınırlanamaz.” Acaba buna AK PARTİ ve MHP… Niye, bu, sadece BDP, CHP parantezi olarak kalmış?

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Öneri olarak gelmiş.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ha, ha, öneri olarak…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yalnız şu şeyle ilgili, tercih ettiği dille ilgili olarak bu hafta zaten…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Kanun gelecek…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – …Genel Kurula kanun geliyor. Yani şimdi böyle bir durum var ortada. Yani bunu görüşürken oraya kanun gelmesi mi doğrudur, yoksa, oraya kanun geldi diye bizim bunu görüşmememiz mi doğrudur? Ya kanunu bekletmek lazım ya bunu bekletmek lazım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Mustafa Ağabey, o kanun metni hakkında bilginiz var mı? Orada “tercih ettiği dilde” ibaresi…

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – “Tercih ettiği dilde” ibaresi değil, şöyle: Ceza… Sen vardın herhâlde şeyde…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Komisyonda, komisyonda vardım.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani oradaki metin yani son hâlinde ufak rötuşlar olsa da genel mantığı olarak… Aslında Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, bizim, şey var, bir kişi bir dili bilmiyorsa, Türkçeyle meramını anlatacak kadar Türkçe bilmiyorsa, tercüman bulunur, kendi bildiği dilden konuşur. Aslında, biz, bunun da uygulamaya müsait olduğu kanaatindeyiz. Bu tutumun biraz mahkemelerin tutumunda kaynaklandığı kanaatindeyiz ama madem ortada böyle bir durum var, burada “Meramını anlatacak kadar Türkçe bildiği hâlde kendisini bir başka dilde daha iyi ifade ediyorsa kişi o dilden savunmasını yapabilir.” diye bir hüküm, değil mi aşağı yukarı metin?

DİLEK KUMCU – Evet, beyanını esas alıyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, aslında, mevcut kanundaki ibare…

141’inci madde mi?

DİLEK KUMCU – CMK 202…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – 202’nci maddedeki ibare Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesindeki ibarenin tercümesidir.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Aynen tercümesidir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Aynen tercümesidir.

O 6’ncı madde olsun, mevcut 202’nci maddedeki ibare olsun, onun ile bu yeni getirilen tasarı arasındaki temel ayrılık, benim görebildiğim şu: Bu mevcut kanunda, 202’nci maddede ya da işte Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesinde objektif bir kriter getiriliyor, deniyor ki: “Konuşamıyorsa ya da anlamıyorsa…” Yani o zaman hâkim bakacak, konuşabiliyor mu, anlamıyor mu, böyle bir objektif kriterin şartları gerçekleşmiş mi?

Şimdi, gerek Adalet ve Kalkınma Partisinin verdiği öneride gerek CHP’nin verdiği öneride onun ötesine geçiliyor, beyanı esas alınıyor. Hâkim, biliyor mu, anlıyor mu, konuşabiliyor mu, buna bakmayacak, beyanda ne diyor? Beyanda eğer diyorsa ki “Efendim, ben kendimi şu dilde daha iyi savunabiliyorum, daha iyi ifade edebiliyorum.” o zaman bu beyan esas alınacak.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – İsterseniz şu 202’nci maddeyi bir okuyayım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, bir de şunu söyleyeyim: Hakkın kötüye kullanılamaması gibi bir şey var, bu, anlamsız bir şey çünkü zaten hakkın kötüye kullanılamaması Anayasa’da genel bir ilke olarak var.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Rıza Bey, Hatip Dicle diyor ki: “Hâkim Bey, ne zorluyorsun kendini? Bak, bunların bir kısmı hukuk fakültesi mezunu, bir kısmı siyasal bilgiler fakültesi mezunu. Bunların hepsi, Türkçe’yi senden daha iyi biliyor. Bizim meramımız bu değil.” Onun için bu konu siyaset açısından değerlendiriliyor.

202’nci madde şöyle Sırrı Bey: “(1) Sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa; mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar tercüme edilir. (2) Engelli olan sanığa veya mağdura, duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin esaslı noktalar, anlayabilecekleri biçimde anlatılır. (3) Bu Madde hükümleri, soruşturma evresinde dinlenen şüpheli, mağdur veya tanıklar hakkında da uygulanır. Bu evrede tercüman, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından atanır.” 202 bu. Gelen değişikliğin ilk hâli: “Meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilen sanık”tı, sonra bu, komisyonda “sanık” olarak değiştirildi. “a) İddianamenin okunması b) Esas hakkındaki mütalaanın verilmesi üzerine sözlü savunmasını kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde yapabilir. Bu durumda sanık savunma yapacağı oturumda tercümanını hazır bulundurmak zorundadır. Bu imkân yargılamanın sürüncemede bırakılması amacına yönelik olarak kötüye kullanılamaz.” Gelen değişiklik de bu.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Eyvallah. Mesela, bu, bizim açımızdan “Tercih ettiği dil yerine ikame edilebilir.” diyor.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – O zaman hemen geçersek ötekisine, çok kırmızı taraf var, oraya bakalım.

Yani, burada da şey yok.

DİLEK KUMCU – Açıkça zikredilmiyor, imkân tanıyor.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Peki, o zaman bu “tercih ettiği dilde” meselesini…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Beyan ettiği olarak… Yani bu madde, burada getirilmek isteneni anayasal bir hakka dönüştürmek kaydıyla bu “tercih ettiği dilde”kini revize edebiliriz.

Mustafa Bey, bir formül söyle.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani o zaman “Parantez kalacak.” diyorsunuz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yok. Parantezin yerine, şimdi yasalaşacak bu, bu yasalaşacak…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Daha bilemiyoruz. Ben okudum da bunu kabul ettiğim anlamında değil, çok ciddi şeylerimiz var bizim o noktada.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, o zaman şöyle mi yapalım? Bunu bırakalım, bu kanunda ne çıkacak, belki de, Mecliste bir mutabakat olacak.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Öyle bir şey gelecekse…

RIZA TÜRMEN (İstanbul) – Mecliste bir mutabakat olacaksa o zaman tabii, onu buraya geçirebiliriz.

MUSTAFA ŞENTOP (Erzurum) – Aslında bu, kanunla doğrudan alakalı değil benim kanaatime göre. Niye? Şu an Anayasa’da böyle bir şey yok ama kanun çıkarılmaya çalışılıyor, mesela, çıkacak belki de. Yani Anayasa’da bunun olmaması böyle bir hukuki düzenlemeye, kanuna mani değil bir kere. Dolayısıyla, buradaki şeyi bence ondan bağımsız olarak konuşabiliriz. Ya buradaki karar, o hüküm Anayasa’da bulunsun mu, bu şekliyle veya başka türlü, bulunmasın mı bu karar? Onun için yani o kanunu beklemeye gerek yok. Varsayalım ki kanun çıktı, o zaman bunu, buradan, bu metinden çıkaralım diyecek değiliz. Onun için, dolayısıyla…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yok, biz bir anayasal güvence oluşturulmasından yanayız bu konuda ama ifade konusunda bir uzlaşma zemini yaratabiliriz bizim açımızdan.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bir de tabii, bunun yeri de yanlış.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bak yine en zorundan başladık.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bunun yeri yanlış çünkü bu, sadece kendisine tutuklama nedenlerinin söylenmesiyle ilgili.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yeri neresi?

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yeri bütün duruşma olacak.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Suç ve cezaya ilişkin hükümlerdir.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Eğer bu ilke kabul edilirse savunmada da geçerli olacak, kendisine şeyin bildirilmesinde de geçerli olacak.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Başkanım, biraz önce sizin de vurguladığınız gibi, ben onu zaten ifade edecektim. Aslında tabii, ben şahsen böyle bir şeyin Anayasa’da olmasına hiçbir şekilde taraftar değilim ama olacak tarzında bir yaklaşımda bile yeri burası değil; bu, suç ve cezalarla ilgili genel ilkelerde olur eğer olacaksa. Onun için burada, sadece, yakalama ve tutuklama yani o münhasır olayla sınırlı gibi ifade ediliyor. Böyle bir düzenlemede zaten, böyle bir ifadenin yer alması anayasal teknik açısından, anayasa yazım usulü açısından da doğru değil.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani, bu, sizin amacınıza hizmet etmek bakımından da yeri burası değil.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Anayasa tekniğine de uygun değil, daha açık ifadeyle.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Adil yargılanma ve hak arama özgürlüğü…

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yok. Bunların hepsi suç ve cezalara ilişkin genel hükümlerde olur, eğer olacaksa hepsine şamil olur. Yani böyle, her birinin arasına sıkıştırmak çok doğru bir yaklaşım değil.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ana dil hakkı diye bir önerileri vardı aslında BDP’nin. Belki, o, tüm bu parantezleri tek bir yere toplayabilecek bir hüküm.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Orada tartışırız, olmalı, olmamalı, ayrı bir konu.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Anladım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde bu madde, tamamen adil yargılamayla ilgili maddenin içinde yani yargılama güvencesinde.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Burada bir irade beyanı olursa siyasal partilerden, orada yer alması konusunda bir mutabakat oluşursa, ya kanun metni, gelmekte olan tasarı metni ya başka bir öneri varsa bunun bir anayasal… Eğer bu konuda bir irade beyanı varsa diyorum siyasal partilerden bunu hemen buradan kaldırabiliriz ve yani sadece burada…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sayın Sırrı Süreyya, 24’üncü maddeye bakarsanız -önünüzdeki kâğıda- o 24’üncü madde adil yargılanma hakkıyla ilgili madde, hak arama hürriyeti.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Oradan başlayalım konuşmaya.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Orada BDP’nin önerisi var.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Biraz önce ne dediniz, şimdi ne diyorsunuz?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Orada onu çözelim, bunları hemen kaldıralım.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Orada BDP’nin önerisi var, “tercih ettiği dilde” diye. Şimdi, bu kabul edilirse zaten buna gerek kalmayacak.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Evet, işte buradan başlayalım o zaman. Burada kaldıralım, hemen…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Sırayla gidiyoruz, yani oraya da geldiğimizde… Yeri burası aslında 24’üncü madde.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Başkanım, zaten anayasal mühendislik açısından böyle bir madde yazımı söz konusu olmaz. Bu, genel bir düzenleme içerisinde yer alabilecekse alır; o, tümüne münhasır olur.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Aziz Hocam, onda mutabıkım. Biz de diyoruz ki: Derdimiz uzlaşmaksa orada o tür bir sıralama yapalım, o sıralama hayatımızı da kolaylaştırır, zamanı da verimli kullanmış oluruz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Oraya da geleceğiz nasıl olsa.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – O, siyasi iradenin vereceği bir karar, o, bizi aşar Sayın Önder.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Sayın Önder, gerçekten bugün çok sevecen bir hâliniz var. Ben de o üslupla ifade edeyim. Biz bunun, bu Anayasa’da yer almasını bile istemiyoruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Görmezlikten gelin, yokmuş gibi davranın.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Şimdi, siz bizi irade ortaya koymaya zorlarken burada irademizi ortaya koyduk mu biz vazgeçemeyiz, ne dediysek odur ama böyle bir kabulümüz söz konusu olmadığı için gülerek seni…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – O zaman, bu parantez kalacak demektir. Yani bakın, şahitsiniz, ben çaba gösterdim.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Çok çok, eminiz.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Ki yani “Benim dediğimden başkası olmaz, çaba gösterdim.”

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bence, bahsediyoruz ya, bunlar konunun sonuna doğru konuşulabilecek konular, bu parantez.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bu parantezin yeri burası değil. Zaten bu parantez konulacaksa 24’üncü maddeye konması gerekir.

Şimdi, devam edelim o zaman.

“Kişi gözaltına alınır alınmaz derhâl müdafi ile görüştürülür.” Orada MHP’nin önerisi var, şu şartlarda kısıtlanabilir müdafi ile görüşme diyor: “Hâkim kararı ile yirmi dört saati aşmamak ve şüphelinin ifadesi alınmamak şartıyla kısıtlanabilir.”

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Sayın Başkanım, müsaadenizle, burada malumualiniz, birtakım soruşturmaların, yapısı gereği belirli bir süreç gizliliği gerek. Mesela örgütlü bir kaçakçılık suçu, uyuşturucu suçu veya başka bir şahıstan hareketle yani bir sanıktan hareketle tümüne yönelik müdahalenin söz konusu olabileceği durumlarda… Şimdi, birini gözaltına alıyor güvenlik güçleri, o esnada müdafiyle görüşmesi, vesairesi kısıtlanmazsa olay kontrolden çıkabiliyor veya o operasyon tamamen sonuçsuz kalmayla…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Deliller karartılabiliyor.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – İşte “Delillerin karartılması, kaçırılması, vesaire nedeniyle sonuçsuz kalması söz konusu oluyor.” diyor uygulama, uygulayıcılar yani biz onu yazarken, özellikle bu konuyla ilgili gerek ceza hukukçuları gerek bu işle uğraşan birtakım savcı arkadaşlarla görüştük, onlar… Yani bu süre on iki saat olur, altı saat olur, yirmi dört saat olur ayrı bir konu ama örgütlü suçlarda başlatılan birtakım operasyonlarda, operasyonun amaca uygun yürüyebilmesi ve selametini sağlayabilmek, güvenliğini sağlayabilmek adına hâkime böyle bir yetkinin verilmesinin zorunlu olduğu söyleniyor uygulama gereği. O nedenle böyle bir teklifte bulunmuştuk biz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii bunu yani başka türlü düşünmek de mümkün.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bunun yeri burası değil.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Tam burası, onda bir sorun yok.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Müdafiyle görüştürülmediği süre içinde, üzerinde cebir uygulanarak bazı deliller bakımdan olumsuz bir durum da yaratılabilir, o ihtimal de var tabii. Onun için yani müdafinin baştan, gözaltına alındığı andan itibaren yanında olması yani koruma bakımından, insan haklarının korunması bakımından daha doğru bir yaklaşım.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – O çağdaş hukuk uygulamalarının çoğunda vardır.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Ama bunu burada söylemek zorunda mıyız yani bunu kanuna bırakamaz mıyız, anayasada bunu söylemek zorunda mıyız?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Evet yani bizim zaten… Burada bir şey yok, siyah metin bizim önerimiz ama bu…

DİLEK KUMCU – Bizimki MHP’nin önerisine karşılık gelişti.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Bizim bu “kırmızı”larla bir alakamız yok. Şimdi, peki, bu mümkün mü Hasan Hoca’nın dediği? Şimdi, Hasan Hoca’nın dediği konuda zaten düzenlemeler var, CMK’da var. Mevcut Anayasa’da böyle bir dayanak yok, bu “derhâl” ifadesi aslında biraz da bir esneklik de katıyor yani ama bu “derhâl” hem fiziki imkânlar bakımından hem soruşturmanın selametini de dikkate alarak birtakım esnekliklere imkân veriyor bizim kanaatimize göre, kanunda zaten düzenlenmiş bu. Onun için bence “kırmızı”ların hepsini birden kaldırabiliriz, hani bize düşmez sizin “kırmızı”larınız.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Böyle bir öneri var: “’Kırmızı’ların hepsini birden kaldıralım.” diyor, toptancı öneri.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Yani buradakileri.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Yani o yukarıdaki dâhil olmak üzere kalkabilir, bu kanunda da olabilir, hiçbir engeli yok yani Mustafa Bey’in, Mustafa Hocamın bu yaklaşımı doğru. Ha, bu sadece “ifade alınmaksızın” yalnız, o sizin vurguladığınız oradaki tehlike de bu kavramla aşılıyor yani ifadesini alamıyor. Sadece vatandaşı gözaltına alıyor, bekletiyor yani diğer operasyonel hareketler için hâkim kararıyla olaya bir teminat sağlıyor, ifadesini alamıyor yani öyle vurma, kırma veya cebir, şiddetle herhangi bir bu anlamda delil yaratma gibi bir imkân yok bizim teklifimizde.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Hadi hepsini kaldıralım “kırmızı”ların.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Kabul, baştaki de olacaksa kabul.

PROF. DR. HASAN TUNÇ – Baştaki de olursa kabul.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Baştakini de kaldıralım. O nasıl olsa 24’üncü maddede görüşülecek.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Hadi Sırrı Bey, temizleyelim burayı.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Olsa dükkân sizin ama bence o kanun metnindeki başlığı bir şey yapabiliriz buraya.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Şimdi, yalnız kanun metniyle burası arasında bir fark var.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Biliyorum, fark var.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Buradaki ifade kendisine suçlamanın bildirilmesi ile ilgili.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bizi bu fark yaraları öldürür zaten.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama kanundaki ise sadece savunmasıyla ilgili.

YUSUF UYGAR – Şimdi, şey var yani burada zaten toplu olarak bunların hepsini içeriyor, belki bunu toplu olarak görüşebiliriz bütün bu tercih ettiğiniz bilgilerin içerisinde.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – İşte, hak alma hürriyeti içerisinde.

YUSUF UYGAR – “Ana dilini kullanma hakkı” diye bir şey önermiştik.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Orada zaten “anladığı dil” diye bir ifade var.

YUSUF UYGAR – Öyle de değil yani bir üst komisyonda toplu olarak görüşülebilir belki bütün bu.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Sırrı Bey yetkilidir bence.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Sırrı Bey, hepsini kaldıralım şu “kırmızı”ların, biz varız.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şöyle bir şerhle düşünebiliriz, biraz izin istemek kaydıyla: Ana dil, adil yargılanma hakkında bu hak konusunda bir mutabakat olmazsa bizimki tekrar buraya kızarmış olarak girer yani şöyle oradan kaldıralım, buradan kaldıralım, sonra bir tek bir maddede sanki ihtilaflıymışız gibi bir şeye sebebiyet vermek istemeyiz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Ama şunu söyleyeyim: O hak arama hürriyetinde bu parantezinizin olması -yani diğer partiler kabul etmese bile- burayı kapsıyor zaten oradaki, bütün aşamalarını yargılama sürecinin.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bunu bir “siyah” nota dönüştürebiliriz. Adil yargılanma hakkında ana dilde savunma hakkı bir güvenceye kavuşturulamazsa, biz, ilgilendiren her maddede bunun tekraren ve ayrıntılı olarak yer almasını istiyoruz.

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Not olarak altına o zaman…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Not olarak alabilir miyiz?

MUSTAFA ŞENTOP (İstanbul) – Dördüncü fırkanın altına.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hadi karartalım geçelim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Peki, bu şeyi bırakabilir miyiz “Soruşturma evresinde müdafinin dosyayı inceleme yetkisi sınırlanamaz”ı?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bence ona hiç kimse itiraz edemez, çok evrensel bir hukuk ilkesi, onu da “siyah”laştıralım. O konuda MHP’yi dinleyelim, soruşturma evresinde müdafinin…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Biz, burada veya daha sonra –peşinen söyleyelim- böyle bir tabirin kullanılmasına karşıyız.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayır, hayır, onu geçtik, o tamam. En son kızarmış yere bak, BDP ve CHP önerisi.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – “Soruşturma evresinde müdafinin dosyayı inceleme yetkisi sınırlanamaz.”


Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   91   92   93   94   95   96   97   98   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin