1 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 8,47 Mb.
səhifə92/111
tarix18.05.2018
ölçüsü8,47 Mb.
#50715
növüYazi
1   ...   88   89   90   91   92   93   94   95   ...   111

İkincisi, yani bu temel hak ve özgürlüklerle ilgili bence biraz aşırı bir beklenti var danışmanlardan gerçekten. Ben her seferinde bunu duyduğumda böyle “Yani biz mi yapacağız?” diye hissediyorum doğrusu. Neden? Şu yüzden yani: Bunların hepsi siyasi tartışmadır, hepsi ama, kelimeler dâhil. Yani “halk”la “millet” arasındaki ayrım anlamsal bir ayrım değil ki. Türkiye’de bir toplumsal kesim “millet” der, başka bir toplumsal kesim “halk” der, hangisinin seçileceği siyasi bir tercih. E, bu kavramların hepsi öyle. Şimdi, millî güvenlik, kamu düzeni… Çok güzel bir tartışma da yaparız biz danışmanlar olarak, hepimiz hazırlanırız. Biz, kendi yakın olduğumuz görüşün akademik argümanlarını ve makalelerini getiririz, Ali Hoca’m da kendi yakın olduğu görüşün makalelerini… Faydalanırız, öğreniriz, okuruz filan ama biz buradan bir karar bence çıkaramayız çünkü akademi de nötr bir alan değil ki. Akademide de birtakım akademisyenler belli konularda, belli şekillerde düşünüyorlar, aynı konuda başka akademisyenler başka şekilde düşünüyorlar. Üstelik, daha bu parantezleri yeni konuştuk, bitirdik. Şimdi, arada ne gibi bir değişiklik oldu da hani burada bir anlaşma, uzlaşma şeyi çıksın. Yani, bana, benim kişisel fikrim olarak söyleyeyim -Meral de söyledi, Ayla da söyledi, biz BDP olarak da bunu ifade ediyoruz zaten- şimdi yeniden parantezlere dönmek çok verimli, işlevsel bir şey olmayacak. Yani 10-15 madde yapabiliriz hakikaten Ali Hoca’mın söylediği gibi ama onlar da tartışmanın özüne ilişkin maddeler olmayacaktır. Yani, olur, denilirse ki –bu da psikolojik bir şeydir ama- gerek yok bence yani belli çünkü tartışma alanları. Üstelik yasama ve yürütme meselesinde en başında hatırladığım kadarıyla bütün partiler şeyin altını çok çizmişti, en başta da CHP haklı olarak yani bunlar birbiriyle çok ilişkili. Yani yasama, Meclisin şeyiyle… Bakanlar Kurulu, Başbakan, neyse, onların yetki alanları, denge, denetim vesaire çok ilişkili. Şimdi, önümüzde yasama ve yürütme gibi, onu birlikte konuşacağımız ağır bir süreç bizi bekliyor. Şimdi, o öyle devam edecekken, Meclis açılmış ve zaten aslında işin gerçeği olgusu olarak biz çok uzun süredir iki komisyon aynı anda yapmıyorken, sabah biri, öğleden sonra biri yapıyorken, bu parantezlerin yüzde 90’ı da siyasi meselelerken, bence birinci komisyon toplansın ya da danışmanlar toplansın… Yani deneyebiliriz eğer hakikaten öyle bir ısrar çıkarsa ama bana çok verimli bir sonuç çıkacakmış gibi gelmiyor gerçekten. Çünkü dediğim gibi hakikaten bu tartışmalar siyasi tartışmalar. Yani ne olabilir? Tek komisyon gidebiliriz. Yani o komisyonda yasama ve yürütmeyi tartışabiliriz. Eğer bundan, “Gerçekten bir sonuç çıkabilir bu şeyden.” denilirse belki biz danışmanlar olarak mesela rapor, o 10-15 madde gibi ya da maddeler üzerine falan hani kendimiz çalışıp onları hazırlayabiliriz ve sunabiliriz, belki tartışmayı kolaylaştırması açısından faydası olur. Yani anlıyorum ne denmek istendiğini “Bunları tekrar tartışalım.” diyerek ama hakikaten çok emin değilim, o gerçek bir ilerleme sağlar mı, yoksa aynı şeyleri bir daha mı tartışmış oluruz?

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, ben son bir söz alayım, bu konuyu kapatalım artık çünkü benim söylediklerim maalesef iyi anlaşılamamış. Bir daha anlatayım ama bundan sonra da ısrarlı olmayacağımı da ifade edeyim.

AYLA AKAT (Batman) – Evet, buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Polatlı’da güzel bir büyükçe bir bez vardı: “İl olmak istedik, Türkçe anlattık kimse anlatmadı, bir de İngilizce anlatalım.” diye. Ben İngilizce değil, bir daha Türkçe anlatacağım.

Niçin danışmanlar görevlendirildi? Çünkü bizim bilimsel ve akademik görüşlere ihtiyacımız var. Madde üzerinde siyasi kararlarımız ile birlikte görüşmeler yaptık, siyasi partiler tavırlarını ortaya koydular ve anlaşamadılar. Anlaşılamayan maddeleri çözmek için buradayız, anlaşılan maddeleri çözmek için de yol arıyoruz, yöntem arıyoruz. Bu yöntemlerden birisi anlaşılamayan maddelerdeki tanımlara farklı anlam yüklenmesinden kaynaklanıyor bana göre. Hepsinde mi? Değil. Ne kadarında farklı anlam yükleniyorsa o farklı anlamlarda bilimsel ve akademik anlamına o terimi çekebildiğimiz takdirde anlaşmam mümkün olacaktır. O zaman bu hedefe varabilmek için danışmanların anlaşamadığımız terimlerde bir terminoloji birliğine ulaşabilmeleri mümkün mü? Bunu üç parti de kabul etmedi, biz de ısrar etmiyoruz. O zaman bundan sonra anlaşamamazlık sebeplerini ortadan kaldırabilme konusunda biz üzerimize düşen mükellefiyeti yerine getirmiş oluyoruz.

“Bundan sonra en kolay nerede anlaşılabilir?” dediler. Doğrudur. En kolay bizce dilde anlaşılabilir yani “millet, halk” dediği Meral Hanım’ın veya “onur, şeref” dediği. Burada bir ortak karar verebiliriz. Şimdi, ortak karardan sonra diğer maddeler teker teker çözülür. Ne diyeceğiz? Öpöz Türkçe mi kullanacağız, Osmanlıca mı kullanacağız ya da yabancı kelimelerden, dillerden gelen kelimeleri de mi kullanacağız? Bunun karşılığında yaşayan Türkçeyi, herkesin anlayabileceği bir dil mi kullanacağız? Burada bir karar veririz. Ondan sonra bütün dil konusundaki sorunlar çözülmüş olur. Buna benzer bir şekilde terimler konusunda da anlaşabilmiş olsaydık, o da çözülmüş olurdu.

Teşekkür ederim.

AYLA AKAT (Batman) – Yalnız ben küçük bir hatırlatmada bulunayım: Sizin “Akademisyenler bir araya gelsin, tartışsın.” beyanınıza, biz, hiç kimse, 3 siyasi parti de direkt bir karşı çıkış da olmadı. Bunun açığa çıkaracağı sonuçlar açısından bir değerlendirmeye tabi tutulduğunu söyledi ama onu belirtmek isterim.

Meral Hanım, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Şimdi, yani ilk söz aldığımda da söylemiştim, bu kavramlar şüphesiz üzerinde çalışma yapılabilecek, bilimsel, akademik anlamda bu konudaki görüşlerin tartışılabileceği kavramlar olmakla birlikte yani buna biz BDP olarak karşı çıkmıyoruz, bunu tartışabiliriz, Ayla Hanım da, Başkan da söyledi. Biz şunu söyledik, bir kez daha yenileyip birkaç önerim var, onları söyleyeceğim.

Bu kavramlar teknik olmaktan ziyade siyasi arka planla tartışılan kavramlar ve maddelerin -yani şüphesiz bu böyle- her maddenin özgünlüğünde sınırlama sebebi olarak karşımıza çıkıyor yani çok önemli bir şey ve 12 Eylül Anayasası’nın en çok tartışılan argümanlarından birkaçını oluşturuyor bunlar. Yani genel sınırlama, özel sınırlama, sınırlamanın sınırı gibi yani bu neredeyse 82’den beri bu kavramlar tartışılıyor. Yusuf Hoca da burada, biz de bunları çok tartıştık ve bu masada da aslında her madde görüşülürken biz de, diğer partiler de, arkadaşlar da, dili döndüğünce bu kavramlara ne anlamlar yüklendiğini, nasıl karşılık bulduğunu, uygulamada yargı ve idare alanında özellikle nasıl içinin dolduğunu anlatmaya çalıştık. Fakat maalesef sonuçta her parti kendi siyasi perspektifiyle bir karar verip bu konuda bir şerh düşüyor ya da mevcut yeşile kırmızı bir parantez açıyor.

Şimdi, benim önerim şu: Yani kesinlikle bu parantezlerin bizce de kalkması gerekiyor ama nasıl kalkması gerekiyor? Rıza Bey bir şey söyledi. Her ne kadar sözüm asla şahsi ve size değil, siyaseten söylüyorum: CHP de birçok yerde… Yani biz onunla anlaşamıyoruz. Kamu düzeninde onlar da mesela “kısıtlama sebebi” diyor. Özgürlükçü bir yaklaşım değil mesela. Hani biz şey iddiasındayız ve buna çok güveniyoruz. “En özgürlükçü metinleri sunan partiyiz.” diye iddia ediyoruz. Şimdi, gülüyorsunuz ama biz sınırlamaları kaldırıyoruz, diyoruz ki: “Kamu düzeni sebebiyle sınırlamayın.” mesela ve ama sınırlanması gerektiği yerde de, dönersek tek tek maddelerde, ne bileyim, gizlilik kararını savunuyoruz genel ahlak sebebiyle. Örneğin, çocuk istismarında yani spesifik, toplumsal anlamda karşılığı olan, bu konuda sıkıntı olan alanlara ilişkin de birçok araştırma yaptık. İşin içinden, sizler gibi, bunu sunduk.

Benim önerim şu: Kesinlikle maddeleri tabii ki tartışalım, indirelim burada ve danışman arkadaşlar şöyle bir çalışma yapabilirler, bizler. Hani herhâlde bu konuda en rahatı biziz, biz siyasi konuda da çok sıkıntımız yok yani biz oturur siyaseten de karar veririz, öyle bir şeyimiz yok. BDP’nin danışmanlarının böyle bir rahatlığı var. Diğer partilerde belki böyle bir şey olmayabilir.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Siz çok özgürlükçüsünüz, onun için.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz özgürlükçüyüz. Yok, bizim partimizdeki sıfatımızdan dolayı böyle bir şeyimiz var. Yoksa sadece özgürlükçülük değil.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani biz o kadar rahat olmayı zaten istemeyiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Yok, başkan da burada, biz oturur, karar veririz.

AYLA AKAT (Batman) – Hayır, biri MYK üyemizdir, biri Parti Meclisi üyemizdir. Siyaseten karar mekanizmalarının içinde olan arkadaşlarımızdır.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Özgür olmak için partinin bir biriminde görev almaya gerek yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Biz özgürlükçüyüz zaten yani özgürlükçü bir partiyiz.

Benim önerim şu: Özellikle temel hak ve özgürlüklerle ilgili bugüne kadar bu sınırlama sebepleriyle ilgili yapılan çalışmaları bir derleyelim. Gerçekten bu sınırlama sebepleri akademi dünyasında anayasal tartışmalarda, özellikle anayasa hukukçuları arasında ve demokratik kamuoyu açısından yapılan tartışmaları her bir parti kendisi araştırıp yani kamu düzenine ilişkin ne tartışılmış, anayasa hocaları, yardımcıları, hukukçular, avukatlar, hâkimler, savcılar ne tartışmış, onları bir getirelim ciddi dosyalar hâlinde ve bu masada tartışalım.

İkincisi, yargı pratikleri ve idari pratikler konusunda örnekler getirelim demin söylediği gibi. Sayı bile koyabiliriz. Bin tane, 2 bin tane, 3 bin tane, 10 tane örnek olabilir, getirip bu genel ahlak sebebiyle ya da millî güvenlik sebebiyle hak ve özgürlüklerin biz nasıl ortadan kaldırıldığını savunacağız, muhtemelen öyle olacak ama o verili konuşuruz en azından. O kararları bu masada tartışalım.

Üçüncü önerim de şu yani bunlara ek olarak: Anayasa yapım sürecinde, özellikle Uzlaşma Komisyonuna gelen görüşler, bütün görüşleri, bu konuyla ilgili TEPAV’ın yaptığı toplantılar da dâhil. O TEPAV’dan sanırım Meclis Başkanımız zaten ister, hemen değerlenir. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlama sebepleriyle ilgili geniş bir doküman isteyelim yani halk salonda ne istemiş? “Adalet, eşitlik, özgürlük.” diyorlar. Onun içeriği nedir yani? Hani halkın bizden beklentisi, halkın anayasasını yapıyoruz; halkın taleplerini bu masada, hep birlikte bu sınırlama maddelerinde tartışalım. Bu üç öneriyi yaparsak hani partilerin tartışmada daha güçlü bir tartışma yaratılacağını ve bunu birbirimize yakınlaştıracağını çünkü bizim amacımız gerçekten… Bu masanın amacının şu olmadığını teslim ediyoruz tabii ki: Yani kimse kamu düzeni sebebiyle 100 bin kişinin katılacağı bir mitingin yasaklanmasını herhâlde desteklemez ama karşılığı bu yani bayramın yasaklanması. Şu anda bir hukuk fakültesi 2’nci sınıf öğrencisi yoğun bakımda; umarız, yaşamını yitirmez bir gaz bombası sebebiyle. Her gün böyle olaylar oluyor. Yani sonuçta bu da kamu düzeni ve güvenliğiyle ilgili alınan bir tedbir ve yaşam hakkını, en temel hakkı ortadan kaldıran bir yaklaşım var şu anda pratik açısından.

Biz, yani arkadaşlar da katılırlar mı bilmiyorum yani bu araştırmayı yapıp bu komisyonda bu şekilde yani geniş tartışalım çünkü bu temelidir anayasanın, temel hak ve özgürlükler açısından sınırlama niye olmalı, hangi kavramlarla olmalı, bunun gerekçesi nedir? Yani biz bunları çözersek zaten Anayasa’yı -sizin dediğinize katılıyorum- özgürlükçü perspektifle mi yapıyoruz, yoksa eskiyi koruyor muyuz, yoksa bir orta yol mu buluyoruz? Hani bunların hepsini, böylece Anayasa’nın kurgusunu da bizce netleştirmiş oluruz, ruhunu da -Sayın Şentop’un ifadesiyle- konuşma şansımız olur.

AYLA AKAT (Batman) – Buyurun.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Şimdi, galiba böyle görüşler arasında bir şey doğruyor, bir içbükey doğuyor, bir yakınlaşma doğuyor galiba. Bir, danışmanlar bir çalışma yapsın. Bu konuda galiba bir mutabakat var.

İkincisi, danışmanlar bu çalışmalarında karar vermesinler yani…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Getirsinler…

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Yani bayan Özgür’le ilgili olarak söylüyorum bunu. Yani parantezleri kaldırma kararını danışmanlar vermesin.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Veremez zaten.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Veremez zaten.

Onun için, yani veremeyecekleri, yapamayacakları bir şeyi istemeyelim. Onun yerine, Meral Hanım’ın da değindiği, Faruk Bey’in de söylediği gibi, bendenizin de söylemeye çalıştığım gibi danışmanlar bir değerlendirme yapsınlar her maddeyle ilgili.

FARUK BAL (Konya) – Maddeyle ilgili değerlendirme yaptıkları takdirde sonuç madde aynen geri gelecek.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Tabii, ama o değerlendirme…

Şimdi, bu değerlendirmeyi yaparken birtakım verilere dayansınlar. Yani Meral Hanım’ın söylediği doğru yani bir toplanmış görüşler var bir kere, kocaman bir veri yığını var. O ne oldu yani orada ne var, onu biraz eşelesinler.

İkincisi, başka anayasalarda ya da uluslararası metinlerde ne var, biraz onu eşelesinler ve buna dayanan böyle bir değerlendirme getirsinler bize. Ondan sonra onlar önümüzdeyken biz yeniden bir belki müzakere yapıp, yeniden bir değerlendirme yapıp… Bu arada belki her parti ne kadar esneyebileceğini de konuşur.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – En önemli şey o aslında. Şimdi, ben bir şey söyleyeyim bu konuda, bitirdiyseniz.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Bir de şunu söylemek istiyorum: Bu şeyler, eski-yeni Türkçe tartışması. Eğer biz burada diyebiliyorsak ki: “Yaşayan Türkçeyle yazmak istiyoruz bu anayasayı.” O zaman bu ilkeyi Dil Kurumuna verip, işte dil bilgisi uzmanlarına verip onlar söylesinler yaşayan Türkçe hangisidir? Yani “onur” mudur, “şeref” midir…

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – “Onur”un, “şeref”in yaşayan Türkçeyle bir ilgisi yok ki vekilim.

RIZA TÜRMEN (İzmir) – Onlar karar versin. Burada dil uzmanlarına filan bırakabiliriz bunu. Yani bizim tutup da şimdi “hürriyet” mi, “özgürlük” mü… Kimimiz “özgürlük” diyor, kimimiz “hürriyet” Yani nasıl bir seçim yapacağız, nasıl bir karar vereceğiz? Onu bir üçüncü yani objektif bir uzman belki bunu kararlaştırabilir. Daha da iyi olur.

AYLA AKAT (Batman) – Yusuf Hoca’m, buyurun.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Şimdi, dil konusunda şunu önceden söylemiştik zaten: “Hürriyet, özgürlük veya başka konulardaki kavramlarda bunu dil bilimcilere bırakalım.” diye söylemiştik. Tekrardan bu komisyon onlara bakacak mı, önce onun kararını vermek durumundayız. Bana kalırsa karar vermeye kalkışırsak yine aynı tartışmaları yapacağız. En azından onu elimine edelim, onu devreden çıkaralım fakat bahsettiğiniz rapor konusunda da ben o kadar iyimser değilim. Raporu hazırlasak da yine şöyle durumlarla karşılaşacağız çünkü… Söz gelimi millî güvenlik, kamu düzeni, bilmem genel ahlak vesaireleri bazı hakların sınırlandırılmasına sınırlama nedeni olarak koyalım mı? Çok iyi hatırlıyorum, bunları oralarda tartışırken mukayeseli bir sürü örnekler verdik. Bazılarına Rıza Bey’in kendisi, bazılarına söz gelimi AK PARTİ, bazılarına BDP’dir. “Efendim, evet, uluslararası sözleşmede öyle ama bizim uygulama şu şekilde olduğu için biz bunu kabul etmiyoruz.”

Şimdi, muhtemelen aynı şeyler olacaksa boşuna bir iş yapmış olacağız. Ama eğer -zaten en önemli nokta da o, Rıza Bey de belirtti- partiler yeni bir gözlükle birlikte olaya yaklaşacaksa, Sayın Başkan da aslında onu kastetti: “Yani bundan sonra nereye kadar esneyebiliriz?” Esneyebileceksek hiç öyle rapor filan hazırlamaya gerek yok. Neticede, sırayla maddeleri ele aldığımız zaman bunları göreceğiz zaten. Yani burada hiç kimse önceden o metni yazarken kendi kafasına göre yazmadı, kendi duruşunu da göz önünde bulundurarak uluslararası sözleşme metinlerinden, anayasalardan, gönderilen metinlerden, önerilerden vesairelerden yola çıktılar. Dolayısıyla, o rapor bize çok fazla bir sihirli formül sunmayacaktır, onu bilmemiz lazım çünkü ondan sonra yaptığımızın boşuna olduğunu anlayabiliriz, bir sürü zaman geçer. Ama yine de “Raporu hazırlansın.” denilirse, komisyonda böyle bir karar çıkarsa hazırlayabiliriz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – TEPAV…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Aynı şekilde… Şimdi TEPAV’ı getirebiliriz, öbürü başka bir şeyi getirir. Yine yani kendi şeyine göre.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – TEPAV’ın yaptığı bir iş yani.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tamam ama TEPAV değil ki burada binlerce öneri geldi. Bazılarında somut şeyler var, hepsini getirmek lazım.

Şimdi, biz anayasa yazıyoruz. Özellikle okulumuza falan gittiğimiz zaman, orada çevreyle karşı karşıya geldiğimiz zaman, bazı yazılarda da bunu görüyoruz, gazetelerde, “Efendim işte, halkın anayasası olması lazım, halkın anayasasında bütün taleplerin karşılanması gerekir.” vesaire. Şimdi, bu sadece güzel bir ifadedir o kadar, onun ötesi yoktur. Bunları, halkın taleplerini, çok farklı talepleri anayasaya biz nasıl yansıtacağız? İşin mutfağında olan insanlarız biz, söyleyin bakalım. Yani, neticede yine biz burada o farklı talepleri, asgari müşterekleri göz önünde bulundurarak ifade etmeye çalışacağız ama hepsini aynı anda karşılamamız mümkün değil. Bir sürü metin önümüze gelecek ve o bir sürü metinle yine bir şeyler çıkarırken kendi siyasi pozisyonumuzu göz önünde bulundurarak hareket edeceğiz. Farklı bir şey çıkmayacaktır oradan. Güzel bir şeydir doğru, meşruiyete yönelik katkısı açısından göz önünde bulundurulması gerekir. Zaten biz önerilerimizi hazırlarken hemen peşinde uzman arkadaşlarımızın yaptığı bir rapor çalışması var. O çalışmada söz gelimi ifade hürriyeti ele alınırken, din ve vicdan hürriyeti, eşitlik ele alınırken somut önerilerden hareketle bir listeleme yapılıyor, oralardan asgari müşterekler belirleniyor ve biz de bunları göz önünde bulunduruyoruz. Bu raporları size sunabiliriz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ – Bizde de var ama daha geniş bir taramayı söylüyoruz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Tamam, yapalım ama farklı bir şey çıkmayacağı endişesini taşıyorum işin özü. Bir diğer nokta şu: Bana kalırsa sırasıyla maddeleri ele alalım. O maddelerde parantezli hususlarda gerçekten, işte, uzlaşma adına, işte, asgari müştereklerde birleşme adına nereye kadar esneyebiliriz onu kararlaştıralım, yoksa korkarım ki bu çalışmadan da çok fazla bir şey çıkmayacak. Bunu söylemek istedim.

AYLA AKAT (Batman) – Ali Hocam buyurun.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, efendim tabii, bir defa, Meral Hanım, çok mücmel bir veya nasıl diyelim teferruatlı bir çalışma, önce örnek olaylar bakımından, sonra TEPAV’ın çalışmaları bakımından örnek olaylar ağırlıklı olmak üzere bu kamu düzeni veya diğer sınırlama sebeplerinin nasıl anlaşıldığını ortaya koyalım ki ondan sonra bu kavramlara bir sınırlama nedeni olarak yer verip vermeyeceğimizi kararlaştıralım anlamında bir öneri sundular. Doğrudur, anayasalar böyle tartışılaraktan tabii ki yapılmalı ama bizim önümüzde bir zaman sorunu da var. Hatta, bütün dünyanın önünde bir zaman sorunu var, yarın dünyanın sonu.

AYLA AKAT (Batman) – Teşekkür ediyoruz Hocam, bir hatırlatma da bulunduğunuz için.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Ama yarını atlatabilirsek…

AYLA AKAT (Batman) – Yarına kadar kim Şirince’ye gide, kim kala!

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bence çok derin tartışmalara girmeyelim biz artık çünkü o derin tartışmaları tükettik. Metot üzerinden gidip bu metodun da netice odaklı bir metot olması ve buradan hareket etmemiz bir sonuç almamıza yarayabilir. Biz bir şey konuşmuştuk bu sınırlama nedenleri üzerinde tartışırken, tabii hafızayı beşer nisyan ile maluldür. Gerçi o konuşmalarımız mutlaka tutanaklarda vardır ama şimdi, tutanaklarda bir sürü oldu, onları okumak da bir mesele.

Tanım maddesi tabii ki yazamayız anayasaya yani anayasada kavramların tanımlanması gibi bir şey söz konusu olamaz. Zaten sayın bakanım da onu önermedi. Yani o, kavramlarda anlaşıp bir şey yapalım anlamında söylendi. “Ama bir yorum maddesi yazılabilir.” demiştik. Bu sınırlama nedenlerinin sayın Türmen Vekilim de özellikle bu konuda heyecanlanmıştı bu konu gündeme geldiğinde, ilgi göstermişlerdi.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Heyecan yapma!

PROF DR. ALİ AKYILDIZ - Bu bir bilimsel ve özgürlükçü bir heyecandır efendim, başka bir heyecan değildir.

Bu sınırlama nedenlerinin anayasanın özgürlükçü ruhuna göre yorumlanması gerekeceği yolunda bir genel yorum maddesi yazmamızın yararlı olabileceğini söylemiştik ve bu bir genel kabul görmüştü. Bence Meral Hanım’ın dile getirdiği sıkıntıları -ki o aslında hepimizin sıkıntılarıdır- yani idare bir cihazdır, yürütme organının elinde bir cihaz, bir makinedir. İdare bir makine gibi çalışır yani o bir merhamet kaynağı değildir veya zulüm kaynağı da değildir. O bir makinedir, onu nasıl işletirseniz öyle işler. İşte, idarenin dişlileri arasında hürriyetinden mahrum olan insanların özgürlüksüz bir ortamda yaşamasını önlemek bakımından zaten bu anayasa vardır, yapılmaya çalışılmaktadır, dünyadaki anayasalar da bunun için vardır. İşte, oradaki kavramları “İdarenin elinde bir özgürlüklere kıyım aracı olarak kullanılmasın.” diye genel bir yorum olarak, sadece idare açısından değil, yargı organı açısından da daha doğrusu bütün uygulayıcılar açısından, yürütme organı yani bütün devlet mekanizması açısından onlara bir genel yorum maddesi bu şekilde yazabiliriz ve ancak bu kadarını yapabiliriz sanıyorum. Çünkü, özgürlüklerle ilgili hiçbir sınırlama nedeninin konulmaması hangi sınırlama nedenin konulacağı ayrı bir tartışma konusu ama hiçbir sınırlama nedeninin konulmaması zaten mümkün değil. Ya bu, eşyanın tabiatıyla da uyuşmayan bir şey ama koyacağımız nedenlerle -ki bunlar genel kavramlar olacaktır mecburen, mecburen uygulama bunun içini dolduracaktır- uygulayıcıyı da bir genel perspektif, bir genel yorum metodu verebiliriz. Nitekim, mevcut Anayasa’mızda da böyle bir yorum maddesi var değil mi başlangıç hükümlerinde işte, anayasanın sözü ve ruhu bu şeklide anlaşılmak üzere şeklinde. Biz de bunu “Daha özgürlükçü bir yaklaşımla net olarak ifade edip kavramların özgürlükler lehine veya özgürlükçü bir demokratik düzende anlaşılması gerekeceği şekilde anlaşılması gerektiği hususunda bir yorum maddesi koyabiliriz.” diyoruz.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Hemen kısa bir ekleme yapabilir miyim?

AYLA AKAT (Batman) – Buyurun.

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Ali Bey tamamen de bu endişeyle hareketle etti herhâlde 40’ıncı madde bizim taslakta, sıralama yeri değişebilir de- temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında şöyle bir önerimiz var komisyonun oy birliğiyle vermiş olduğu: “Hürriyet esas, sınırlama istisnadır. Tereddüt hâlinde yorum hürriyet lehine yapılır.” Bunu biraz daha açabiliriz.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Biraz daha açıp kavramlardan zikrederekten hatta örnek kabîlinden kavramları bile orada zikrederekten bunu…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Gerekçede belki ama ifadeyi burada belirtip gerekçede…

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Ve gerekçeyi çok daha güçlendirerekten…

PROF. DR. YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ – Çünkü, en önemli maddelerden biri budur insan haklarıyla ilgili konuda, sınırlama maddesinde, tereddüt hâlinde yorumun özgürlük lehine yapılacağı, hürriyet lehine yapılacağı hususu. Gerekçesinde bunun teferruatını ifade edebiliriz. Kavram boyutuyla birlikte de vurgular yapabiliriz. Somut adımlar atmamızda fayda var bu aşamadan sonra.

AYLA AKAT (Batman) – Şimdi, ben kısa bir görüş bildireyim.

Bir, bizim gerekçe kısmı dediğimiz şey esasında uygulayıcılar tarafından neredeyse hiç dikkate alınmayan bir boyut. Hem madde…

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Akademisyenler bakıyorlar.

AYLA AKAT (Batman) – … yani alt hukuk normları açısından böyle hem anayasa açısından böyle. Yani, biz, uygulamadan gelen birçok arkadaş var burada, defalarca bu gerekçelere atıfta bulunmuş ama bir sonuç alamamış bir yargı sisteminin içinden geliyoruz. Bir bu.

2’ncisi, hocamın söylediği, ilk söz aldığında ifade ettiği bir şey var: Dün Meclis Başkanının “Bu kavramları yeniden tartışalım, tekrar madde metinleri üzerinden geçirelim.” derken hani siyasi partiler birtakım konularda ne kadar esneyecekler ya da esneyebilecekler mi; bunlar açığa çıksın. Esasında işin özü bu. Buradan hareket etmek gerekiyor, yoksa bunun dışındaki birçok konuda yani biraz evvel, yaklaşık biz saat 11.00’den beri tartışıyoruz. Ortaya konulan her düşünceye ben büyük bir anlam veriyorum çünkü şu kaygıyı görüyorum altında: Bir uzlaşma kaygısı var. Hani mutlaka olabilecekse bir uzlaşma zemini… Öneriler de bu vesileyle getiriliyor. Ama siyasi iktidarın yaklaşımı bu olunca… Hani olabilir ama ne kadar değişebilir, burada biraz daha ön açıcı bir konumda olması gerekirdi siyasi iktidarın ama yapılan tartışmalarda da bir şekilde “öteleyen ve işin özüne bakalım” diyen bir yaklaşım olunca, açıkçası biz de artık, hani TEPAV’ın yapmış olduğu çalışmadan ya da halkın bugüne kadar Parlamentoya iletmiş olduğu görüşlerden açığa çıkacak raporların tekrar masada dile getirilmesi, ifade edilmesi, üzerine bir tartışma yapılmasının ne kadar sonuç getirebileceği noktasında bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor bizim açımızdan. Yoksa biz açıkçası…


Yüklə 8,47 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   88   89   90   91   92   93   94   95   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin