10. Sinif dil ve anlatim ders notlari I. ÜNİte sunum-tartişma-panel



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə14/21
tarix26.07.2018
ölçüsü2,29 Mb.
#58597
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   21

YEMEK YEMEYİ TETİKLEYEN ETMENLER

‘’Yemek yeme alışkanlıklarımız, geçmiş deneyimlerimiz yoluyla öğrendiklerimizden büyük ölçüde etkileniyor. Birçok insanın öğle yemeğini aynı saatte yediğine dikkat ettiniz mi? Normal şartlar altında farklı kişilerin farklı metabolik hızlara sahip olduğunu, kahvaltıda yediklerinin çeşitlilik gösterdiğini ve bedenlerindeki depolanmış yağ miktarının değişik yüzdelerde bulunduğunu göz önünde aldığımızda öğle yemeğine aynı saatte oturmaları beklenmeyecek bir durum. Ancak klasik olarak birçoğumuz düzenli yemek saatlerinde yemeye koşullandığımızdan aşağı yukarı aynı saatlerde acıkıyoruz. Diğer bir deyişle, enerjiye ihtiyaç duyduğumuzdan değil, yemek zamanı geldiği için yiyoruz. Yemek zamanının geldiğini haber veren saat aslında bir şekilde Pavlov'un ziliyle aynı görevi görüyor. Öyle ki, yemek yeme davranışını tetikleyen beklentileri arttırarak bedeni sindirime hazırlıyor. Örneğin, kandaki insülin artışı glukoz kullanımını arttırarak kısa süreli açlık hissi yaratıyor.’’


KANITLAYICI ANLATIM
Kanıtlayıcı anlatım; bir düşünceyi, bir yargıyı değiştirmek, desteklemek ya da düşüncenin yanlışlığını kanıtlamak (ispat etmek) için başvurulan bir anlatım türüdür. Bir bakıma okuyucunun herhangi bir konudaki duygu ve düşüncesini değiştirmektir, okuyucuyu inandırmak veya ikna etmek amacıyla belgelerden yararlanmadır.
Kanıtlayıcı Anlatımın Özellikleri:

  • Kanıtlayıcı anlatım, makale, eleştiri, fıkra, röportaj, deneme gibi yazılı; konferans, açık oturum, münazara gibi sözlü anlatımlarda kullanılır.

  • Kanıtlayıcı anlatımla oluşturulan metinlerin temelinde her zaman bir düşünce savunması vardır. Ve bunun için de önce görüş ortaya konulur, sonra bu görüşün doğruluğunu ispatlayacak delillere başvurularak ikna edici bir dil kullanılır.


Savunulan Düşünceyi Kanıtlama Yolları:
1. Dipnot Kullanma

Savunulan görüş ve düşüncenin doğruluğunu destekleyerek okuyucu ikna edilmeye çalışılır. Aynı zamanda verilen bilginin doğruluk ve güvenirliliği ile ilgili olarak okuyucuya denetim imkânı sağlanır.


2. Kaynak Gösterme (Bibliyografya)
Araştırma ve incelemelerde yararlanılan belgelere “kaynak”; bu belgelerin yazının sonunda belirtilmesine de “kaynakça” denir. Yazarken hangi kaynaklardan yararlanmış, bilgi almışsak bunların bir liste hâlinde yazının ya da eserin sonunda verilmesine de “kaynak gösterme” denir. Kaynakça dipnot olarak sayfanın altına verilebileceği gibi daha çok kitabın sonuna “Kaynakça” başlığı altında da verilebilir.

Savunulan düşüncenin kaynağı gösterilerek okuyucu ikna edilmeye çalışılır.


Örnek:

‘’Dilin mevcut yapısı, onun kullanıldığı toplum içindeki işlevi, dili kullananların ona karşı takındıkları tutum gibi birtakım ölçütler, standart dilin tanımlanmasına yardımcı olur. Standart dil, kullanıldığı toplum içerisindeki yerel ve sosyal tabakalara has izleri taşımaz, ağızlar üstüdür, norm oluşturucudur, biçimleme farklılıklarını azaltır.* Bu, herhangi bir şekilde seçilmiştir, duygu ve düşüncelerin yazılı olarak ifade edilmesinde uyulacak kurallar da belirlenmiştir.’’


* Demir, Nurettin – Yılmaz, Emine, Türk Dili El Kitabı, Grafiker Yayınları,

Ankara, 2003.
3. Tanımlama

Bir kavram ya da nesneyi cümleler hâlinde, ayırt edici özellikleriyle birlikte vermeye “tanımlama” denir.


Tanımlama yönteminde düşünceyi karşımızdakine doğrudan veririz. “Bu nedir?”, “Bu ne değildir?”, “Bu kimdir?” sorularının yanıtıdır.
Öznel de nesnel olabilir.
Örnek:

Eğitim, yetişkin kuşağın yetişmekte ve gelişmekte olan çocuklara, gerek toplum ve gerek kendi hayatları için yardımlar yapmasıdır. Çocuklar ilk yaşlarından itibaren çevrelerinde bulunan yetişkinlerle bir arada yaşarlar ve her zaman onların dikkat ve bakımına muhtaçtırlar. Okuldaki ilişki, gencin kendi kendini idare edebileceği zamana kadar sürer. İşte öğretmenlerle çocukların bu şekilde birbirine bağlı bulunmalarına eğitsel ilişki denir.
Anlatıcı görüşünü belirtmeden önce "eğitim"in, belirttikten sonra da "eğitsel ilişki"nin tanımını yaparak düşüncesini kanıtlama yoluna gitmiş.
4. Örneklendirme

Savunulan düşüncenin örneklendirilmesi okuyucunun ikna edilmesinde önemlidir. Metinde karşı çıkılan görüşün geçersiz olması için bu görüşün gerekli kanıtlarla çürütülmesi gerekir. Savunulmaya ya da çürütülmeye çalışılan görüş, kanıtlarla ve bu kanıtlar da örneklerle desteklenir. Örneklendirme, soyut bir düşüncenin anlaşılmasına kolaylık sağlar. Örneklerin, bir görüşü somut bir biçimde ortaya koyma ve kanıtı daha ayrıntılı anlatma işlevi vardır. Kanıtların genellikle somut örneklerle desteklenmesi inanılırlığı artırır.


Örnek:
‘’On dokuzuncu yüzyılın parlaklığıyla gözleri kamaştıracak olan gür sesli sanatına yol açmak için Voltairelerin, Diderotların, Rousseauların ne şartlar altında, ne ağır savaşlara giriştiklerini hep biliyoruz. Yalnız Fransızları anımsıyorum. Çünkü sanatın özgürlüğü adına Fransa’da kazanılan zaferler bütün dünya için örnek olmuş, başka Avrupa ulusları, kültür düzeylerinin yükseklik derecesine göre az ya da çok arkadan, Fransa’daki bu parlak gelişmeyi izlemişlerdir. Gogollar, Tolstoylar, Dostoyevskiler, insan hakları fikrinin gelişip yerleşmesinde büyük etkisi olan eserlerini Çarlık istibdadı (baskısı) altında yazabildilerse bunu Fransa’dan esen dayanılmaz özgürlük rüzgârlarının sayesinde yapabilmişlerdir.’’
Parçada sanatın özgürleşmesi adına felsefeci ve yazarların cesareti, öncü kimliği örnek verilerek görüş kanıtlanmış.
5. Karşılaştırma

İki olgu, iki durum ya da iki nesnenin, birbirine benzeyen

veya farklı olan yanlarını ayrıntılı bir biçimde ortaya koyma ve birinin üstünlüğünü ikna etmedir
Titanic
‘’Titanik filminin hemen başında, belgesel kıvamında yansıyan görüntüler, belki de filmin içerdiği aşk öyküsü kadar etkileyiciydi. Su altı kamerasının, dev geminin yosun ve midye kaplı köprü üstünden kamaralara kadar uzanan yolculuğu, gizemli ve ürperticiydi.

(…)

Filmin Türkiye’de gösterime girmesiyle birlikte, yeni kuşaklar Titanik efsanesiyle tanıştılar. Koca transatlantiğin inşası, ilk yolculuğuna çıkışı, buzdağına çarpışı, batışı ve yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan trajik finali belleklere kazında. Kendi trajedilerimiz ise belleklerimizin ya da denizin derinliklerinde gömülü kaldı.

Onlar seksen yıl önceki acıları insanlık tarihinin ortak trajedisine dönüştürürken bahriyeliler (denizciler) dışında Dumlupınar’ı (45 yıl önce Çanakkale’de batan Türk gemisi) bu topraklarda bile hatırlayan kalmadı.’’


Parçada iki deniz faciası karşılaştırılarak toplumumuzda büyük bir acının yaşanmasına neden olan Dumlupınar'ın günümüzde unutulmuş olmasının derin üzüntüsü kanıtlanmaya çalışılmış
6. Tanık Gösterme

Anlatılan konuyu desteklemek amacıyla başkalarının görüşlerinin çoğunlukla tırnak içinde belirtilmesidir. Sözleri tanık olarak alınan kişinin büyüklüğü, ününün yaygınlığı ve konunun uzmanı oluşu, tanıklığın geçerliliğini artırır ve konuyu inandırıcı kılar.


Örnek:

Eğitim, yüzyıllarca yalnız geleceği düşünmüş ve çocuğu şu veya bu şekilde bir adam yapmaya çalışmakla onun bugününe hiç önem vermemiştir. Bunun yanlış bir şey olduğuna ilk önce Fransız pedagogu Montaigne işaret etmiş ve Rousseau, büyük bir açıklık ve tutkuyla: “Çocuğa adam gözüyle bakmamalı, adam olmadan önce onu çocuk olarak araştırmalıdır.” demiştir.
Parçada görüşün desteklenmesi için Montaigne ve Rousseau, tanık olarak gösterilmiş ve düşünce kanıtlanmaya çalışılmış.


7. Sayısal Verilerden Yararlanma

Anlatımı inandırıcı kılmak amacıyla bir düşünceyi, sayısal bilgilerden, istatistiksel sonuçlardan hareketle kanıtlama ve somutlaştırma yoluna gitmedir.


Örnek:

‘’Anne babalarıyla davranış benzerlikleri araştırılan üniversite öğrencileri, mizaç ve beğenme ilgilerinde karşı cinsle olan ebeveynle daha çok benzerlik göstermiştir. %40’tan fazla erkek çocuk, anneleriyle aynı oranda kız çocuk da babalarıyla benzerlik göstermişlerdir.’’





  • Kanıtlayıcı anlatımda yazar, hitap ettiği kesimin kültür düzeyini ve beklentilerini dikkate almak zorundadır. Metin, doğrudan karşıt düşünceyi savunan bir okur kitlesi için hazırlanmışsa onları ikna etmek yerine, görüşlerinin savunulacak tutarlı bir yönünün olmadığı vurgulanır. Metin, karşıt düşünceyi pek bilmeyen ya da fazla ilgi duymayan okur için hazırlanmışsa söz konusu karşıt düşüncenin ciddiye alınacak bir yönünün olmadığı biçiminde bir görüşle olaya yaklaşılır. Bu okur tipini en kesin ikna biçimi, okuyucunun yazarla özdeşim kurmasını sağlamaktır. Böylece okuyucu kanıtlanacak düşünceyi benimseyip sahiplenecek, karar verme yetkisi kendisindeymiş izlenimine kapılarak düşünceye kolaylıkla inanacaktır.




  • Kanıtlayıcı anlatımda yazar, okuyucuya güven vermek, onun düşüncelerine de saygı göstermek ve onu anlatılanlara inanıp inanması yönünde engellemiyor izlenimi vermek ister. Bunun için de şüphe ve tereddüt gösteren “belki, ola ki, ihtimaldir ki, şu da olanaklıdır, şu da düşünülebilir” gibi sözcükler kullanabilir. Bu sayede okur, kendi düşüncesine de saygı duyulduğunu hisseder.




  • Kanıtlayıcı anlatımda dilin "göndergesel, heyecana bağlı ve alıcıyı harekete geçirme işlevleri"nden yararlanılır.


Kanıtlayıcı anlatımın diğer anlatım türlerinden farkı :

  • Kanıtlayıcı anlatımda amaç; inandırma ve bir başkasına yazarın kendi görüşünü kabul ettirmedir. Bu yönüyle öğretici ve açıklayıcı anlatımdan ayrılır. Çünkü öğretici ve açıklayıcı anlatımda “bilgilendirme” amacı güdülür.




  • Tartışmacı anlatımla farkı ise tartışmacı anlatımda tez- antitez vardır. Yani üzerinde tartışılan bir konu vardır. Örneğin, “Yabancı şiirler çevrilirken anlamından bir şey kaybeder mi yoksa kaybetmez mi?” bir tartışma konusu olabilir. Yazar hangi düşünceyi savunuyorsa onu öne çıkararak diğer düşünceyi çürütür ve karşısındakinin o konudaki “kanı”larını değiştirmek ister. Kanıtlayıcı anlatım ise bilgi vermeyi amaçlayan, bir düşünceyi ortaya koyan bütün anlatılarda kullanılır ve yazar, o konuyla ilgili olarak kendi düşüncesini ortaya koyduktan sonra karşısındakini “inandırmak” için kanıtlar ileri sürer.




  • Kanıtlayıcı anlatımla oluşturulan metinler, edebi metinlere de benzemez. Bir görüşü savunmak amacıyla değişik tanımlamalar, açıklamalar, düşünce biçimleriyle doğru ve yanlışları sınıflandırmak olan kanıtlayıcı anlatım, olay örgüsü ve zamansal bir yerleştirmeyi gerektiren öykü, roman, tiyatro, masaldan ya da imgeler, soyut tasarımlar, hayaller ve estetik bir söyleyiş gerektiren şiir gibi edebi metinlerden oldukça uzaktır.


Örnek:

MİZAH VE İNTERNET

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de mizah sanallaşmaktadır. Sözlü mizahtan yazılı mizaha, oradan da elektronik ve dijital mizaha ya da ikinci sözlü kültür ortamı mizahına geçiş, sanılandan daha hızlı gerçekleşmektedir. İnternet ortamında, yerleşik mizah gelenek ve ürünlerinin (fıkra, öykü, karikatür, anlatı vb.) yanında, farklı bir mizah türü, bir başka deyişle “sanal mizah kültürü” de oluşmakta ve gelişmektedir. Sanal sohbet odalarında, farklı mizah dilleri ve anlayışları gelişmektedir. Bu kapsamda “komik fotoğraf, ses ve görüntü kayıtları” kültürel sınırları aşarak bütün insanlığa mal olmaktadır. Yine bu dünyada “smiley” adlı yuvarlak kafalar gülümsetilmekte ya da kahkaha attırılmaktadır.
Bununla birlikte müstakil mizah sitelerinde Türk mizah kültürünün ünlü fıkra tipleri “Nasreddin Hoca, Bektaşi, Temel, İncili Çavuş” arzı endam etmeye devam etmektedir. Sözlü kültürün diğer gelenekleri gibi mizah geleneği de yeni ürünlerle zenginleştirilerek sanal dünyada yaşatılmaktadır. Türk sanal mizah külliyatı, bugün küresel bağlamda ilgiyle paylaşılmaktadır. Sözlü kültürün en aktif geleneklerinden biri olan mizah, internet sayesinde hiçbir dönemde olmadığı kadar değişme ve belgelenme yeteneğine sahip olmuştur. Böylelikle Türk mizahı, yeni tip, aktör, ortam, vesile, konu, ürün ve araçlarla dönüştürülerek zenginleştirilmekte ve yaygınlaştırılmaktadır.

(Emin Özdemir, Medya, Kültür ve Edebiyat)
Yukarıdaki metinde yazar, mizahın internet sayesinde sanal ortamlara taşındığını ve kendince yeni bir dil geliştirdiğini verdiği örneklerle kanıtlamaktadır.

TARTIŞMACI ANLATIM
Tartışma, birbirine karşıt iki görüşten birini doğrulamaya veya benimsetmeye yönelik anlatım türüdür.
Tartışmak; ikna etmek, inandırmak, kanıtlamak, antiteze karşı bir tez ortaya koymak, bir bakış açısını savunmaktır.
Diyebiliriz ki tartışmacı anlatım ile kanıtlayıcı anlatım her zaman iç içedir. Çünkü tartışmanın olduğu her yerde kanıtlamadan da söz etmek mümkündür. Tartışmayı bir anlatım türü, kanıtlamayı da tartışmadaki düşünceyi destekleyen, geliştiren bir anlatım tekniği olarak da değerlendirebiliriz.
Tartışmacı Anlatımın Özellikleri:

  • Tartışmada, “tez” ve “antitez” olmak üzere iki görüş vardır. “Tez”, savunulan; “antitez” ise karşı çıkılan görüştür. Genellikle önce “antitez” ortaya konulur, sonra bu düşüncenin eksik yanları, tutarsız yönleri ya da yazar tarafından kabul edilmeyen yönleri belirtilir. Bu sayede antitez, eksik ya da tutarsız yönlerden hareketle çürütülür ve bu düşünce yerine yazar, aynı konuyla ilgili olarak yeni bir yaklaşımı yani “tez”ini ortaya koyar.

  • Tartışmacı metinde yazar ile okuyucu arasındaki ilişkide seçilen sözcük ve düzenlenen cümle özellikleri yani üslup çok önemlidir. Yazar görüşlerinde doğru ve haklı olduğunu belirtmek için olası bir kuşkunun olmadığını açıklayan “sözgelimi; kuşkusuz, elbette, hiç kuşku yok ki, şüphesiz, muhakkak, eminiz ki, şu bellidir ki, asla, kesinlikle” gibi sözcükler kullanır. Doğruluk derecesini belirten bu sözcüklerin kullanılması, tezin kabul edilmesi açısından önemlidir.




  • Çoğunlukla “şimdiki zaman” ya da “geniş zaman” kullanılır. Bu sayede tartışmanın her zaman geçerli olacağı izlenimi verilir. Tartışmacı metinler, genellikle birinci tekil ya da çoğul kişi (ben, biz) ağzıyla söylenir. Bu da yazarın kendi düşüncesini belirtmesi için gerekli bir durumdur.


Örnek:

‘’Bilimin bir işlevi de iyi ile kötüyü göstermesidir. İyi ile kötüyü belirlemede de toplum içinde büyük anlaşmazlıklar çıkar: Eskiyi savunanlara göre eski olan her şey iyidir, yeni olan her şey kötüdür. Yeniliği savunanlar ise tümüyle bunun tersini düşünürler. Oysa bu yollardan ikisi de yanlıştır. Çünkü bir şeyin iyi ya da kötü olması, eski ya da yeni olmasına bakmaz. Bu önemli sorunun çözümünü de ancak bilimden bekleyebiliriz: Bilim, iyi ile kötü sorununu, doğru ve yanlış sorunu biçiminde koyarak çözümler.”

(Ziya Gökalp, İlme Doğru)
Bu parçada

Antitez: Bilimin iyi ile kötüyü, eski ile yeniyi göstermesi



Tez: Bilimin doğru ve yanlış göstermesi)



  • Tartışmacı anlatımda okuyucunun, metni okumadan önce kabul etmediği ya da düşünmediği bir konuda, yazar gibi düşünmesini sağlamak amaçlanır. Yani okuyucunun ikna edilmesi temel şarttır. Yazar, bu ikna esnasında seslendiği toplumun kültür düzeyine ve beklentilerini dikkate almak zorundadır. Örneğin dinsel bir konuda yazılacak bir tartışmada okurun inançlarına saygı, toplumsal ölçütlerini dikkate almak gibi ayrıntılara; sözcük seçimi, üslup gibi özelliklere dikkat edilmelidir.




  • Tartışmacı anlatımda düşünceler kısa ve net ifadelerle dile getirilir. Karmaşık ve anlaşılması güç cümleler, ses akışını bozan, söylenmesi zor sözcükler kullanılmaz. Yani anlatımın akıcı ve açık olmasına dikkat edilir. Gereksiz sözcüklere yer verilmez, tekrara düşmemeye yani duru bir anlatım olmasına özen gösterilir. Sözcükler yan ya da mecaz anlamlarda değil, gerçek anlamlarında kullanılır.




  • Tartışmacı anlatımda yazar, düşüncesini soru-cevapla, devrik cümlelerle ortaya koyarak okuruyla sohbet eder gibidir. Ancak yazarın savunduğu bir “tez”i olduğu için de “antitez”e yönelik eleştirici bir bakış açısı vardır.

  • Tartışmacı anlatımla açıklayıcı anlatımı birbirine karıştırmamalıyız. Açıklayıcı anlatımda okura bir “düşünce”, “bilgi” verilir. Tartışmacı anlatımda yalnız düşünce verilmekle kalmaz yazar öne sürdüğü düşünceyi inandırmaya çalışır. Yani yazar, “tez”ini, “antitez”e karşı savunur.




  • Tartışmacı anlatım ders kitaplarından reklam metinlerine, raporlardan kurum içi bilgilendirici ve yönlendirici yazılara kadar çok çeşitli metinlerde kullanılabilir. Diğer yandan her metin içinde tartışmacı anlatım örneklerine de rastlamak mümkündür. Yerine göre bir edebi metinde de tartışmacı anlatım olabilir ancak bir öyküdeki tartışma ya da kanıtlama düşünsel amaç için değil edebi bir kaygıyla kullanılmıştır.




  • Tartışmacı anlatımda dil “göndergesel işlev”dedir.


Tartışmada başarılı olmak için şunlara dikkat edilmelidir:

1. Konuyu ve konu üzerinde ileri sürülecek öneriyi iyi kavramak.

2. Kanıtları iyi seçmek

3. Konu dışına çıkmamak

4. Karşıt olunan düşüncenin, doğru olmayan yönlerini bulmak ve ortaya koymak

5. Konunun gerektirdiği ölçüde tanımlara, tanık göstermelere, örneklere, karşılaştırmalara ve istatistiklere başvurmak

6. İşlenen konunun açık, tartışmaya uygun nitelikte ve tek yönlü olması gerekir. Aksi takdirde inandırıcılık özelliği ortadan kalkar. Örneğin, öznel bir önerme olan “İlkbahar bütün çirkinlikleri geride bırakıp yeşili ve bin bir çeşit çiçeğiyle tabiat doyumsuz bir görüntüye dönüşür.” yargısı kişiden kişiye değişeceğinden sağlıklı bir tartışma olmaz.

Örnek:

"Yaşayan dil" diye bir kavram dilbilim sözlüğünde yoktur. Böyle bir varsayış; dili "canlı bir organizma" sayan donmuş bir anlayışın ürünüdür. Dil olaylarını nedenleriyle kavrayamayan, bunlar arasında bir bütünsellik kuramayanların bir yakıştırmacasıdır. Timurtaş da bu yakıştırmacılardan biridir. Şöyle ki, kendisinin ya da çevresindekilerin kullandıkları sözcükleri ölçü olarak alıyor, "yaşayan dil" diyor buna. Bunun gibi kendi söz dağarcıklarının dışında kalan sözcüklere de "uydurma dil" adını takıyor.

(Emin Özdemir, Dil ve Yazar)


Yazar, parçada dil kavramına yakıştırılan sıfatların dilbilimsel bir yanlış olduğu görüşünde. Antitezi çürütmek için Timurtaş'ı örnek olarak veriyor. Bu sayede görüşünün doğruluğunu kanıtlıyor.
‘’Dil özleşmesine karşı olanların ikide bir ileri sürdükleri görüşlerden biri de bu: Babalarla çocuklar birbirlerini anlayamaz olmuşlar. Ben bunda korkulacak, üzülecek bir yan göremiyorum. Uygarlık değiştiren bir toplumda babalarla çocuklar elbette anlaşamayacak. Bu konuya dokunanlar nedense yalnızca dil anlaşmazlığını görüyorlar da öbür anlaşmazlıkları görmezlikten geliyorlar. Bugün babalarla çocuklar arasında bilgi, inanç, töre, dünya görüşü vb. bakımlardan anlaşmazlık yok mu? Dünyanın öküz boynuzu ucunda durduğuna inanan kişinin oğlu dünyanın boşlukta döndüğüne inanıyor; padişahlığı öven kimsenin torunu, “Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa” görevini yükleniyor.
Dünün efendi-köle temeline dayanan toplumu ile bugünün insan eşitliği temeline dayanan toplumu arasında görüş ayrılığı olduğu gibi dil ayrılığı da olacak elbette. Dün, yüksek mevkideki kişiye "arz-ı ubûdiyyet" ederim (kulluğumu sunarım) diyen babanın oğlu, bugün aynı mevkideki kişiye saygılarımı sunarım demekle yetiniyor. Dün, konuşma sırasında oğlundan, kızından söz ederken, "mahdum bendeniz" (oğlum kulunuz), "kerime câriyeniz" (kızım cariyeniz) diyen babanın çocuğu, bugün, sadece "oğlum, kızım" diyor. Günün birinde şu efendim sözünden de kurtuluruz belki.
Biz babalarla çocukların anlaşamamalarından değil, asıl

anlaşmalarından korkmalıyız. Eğer anlaşırlarsa gelişme

durmuş demektir.
(Cevdet Kudret, Dilleri Var Bizim Dile Benzemez)
Yazar, parçanın başında antitezi belirterek bu görüşün yanlışlığını okuyucuya göstermeye çalışıyor. Görüşünü desteklemek için günlük yaşamdan örnekler veriyor ve düşüncelerini somutluyor. Karşılaştırmalar sayesinde kanıtlama yapıyor. Anlatımındaki doğallık ve sözde soru cümlesiyle okuyucu kendini yazarın karşısındaymış gibi hissediyor. Bu samimiyet okuyucunun, yazarın tezine daha sıcak bakmasını sağlıyor.

ZARF (BELİRTEÇ)
Fiilleri, fiilimsileri, sıfatları ve kendi türünden sözcükleri çeşitli yönlerden belirten sözcüklere zarf (belirteç) denir.
İhtiyar, kapıyı yavaşça açtı.

Dün aldığımız yumurtalar bayatmış.

Sınavda çok kolay sorular vardı.

Çocuk ne güzel konuşuyordu.
Bu cümlelerin birincisinde, “yavaşça” sözcüğü “açmak” eylemini “durum” yönüyle; ikincisinde, “dün” sözcüğü “aldığımız” eylemsisini “zaman” yönüyle; üçüncüsünde “çok” sözcüğü “kolay” sıfatını “miktar” yönüyle; dördüncüsünde “ne” sözcüğü “güzel” zarfını derece yönüyle belirttiğinden belirteç görevinde kullanılmıştır.
Buna göre, zarfları şu şekilde gruplandırabiliriz:


  • Durum (Hal) Zarfı

  • Zaman Zarfı

  • Yer – Yön Zarfı

  • Azlık – Çokluk (Miktar) Zarfı

  • Soru Zarfı


1. DURUM (HAL) ZARFI /BELİRTECİ
Eylemleri ve eylemsileri durum yönünden belirten sözcüklerdir. Eylemlere ve eylemsilere sorulan “Nasıl?” sorusunun cevabıdır.
Küçük çocuk, koşarak yolun sonundaki evine gitti.
Bu cümlede, “koşarak” sözcüğü, “gitmek” eyleminin nasıl yapıldığını belirttiğinden durum belirtecidir.
Benden, böyle söylememi istemişti.
Bu cümlede, “böyle” sözcüğü, “söyleme” eylemsisinin nasıl yapıldığını belirttiği için durum belirtecidir.


  • Cümlede fiilleri, fiilimsileri bazen nitelik anlamının yanında kesinlik, olasılık, yineleme ve sebep anlamlarında da belirtebilir.

Oraya asla gitmeyeceğim. (Kesinlik anlamlı zarf)

O, bu çalışmasıyla sınavı mutlaka kazanır. (Kesinlik anlamlı zarf)

Annesi belki yarın bize de gelir. (Olasılık anlamlı zarf)



Sürekli aynı konuyu konuşuyor? (Yineleme anlamlı zarf)

Kazanma hırsıyla yarışmaya tekrar katıldı. (Yineleme anlamlı zarf)

Yaşlı adam bakımsızlıktan öldü. (Niçin öldü? – Bakımsızlıktan)

Arkadaşlarına küstüğünden sokağa çıkmıyor. ( Neden çıkmıyor?  – Küstüğünden)


Aşağıdaki cümlelerde durum belirteçlerinin altını çiziniz.
Güneş, dağların ardından usul usul yükseliyordu.

Bir araba, olay yerinden hızla uzaklaştı.

Çamurlara bata çıka yürüyorduk.

İşlerini eksiksiz yapan bir insandı.

Bugün size mutlaka uğrarım.

Çocuk birden ağlamaya başladı.

Babamlar belki yarın buraya gelir.

2. ZAMAN ZARFI (BELİRTECİ)
Eylemleri ve eylemsileri zaman yönünden belirten sözcüklerdir. Eylemlere ve eylemsilere sorulan “Ne zaman?” sorusunun cevabıdır.
Babam, yarın Ankara’ya gidecekmiş.
Bu cümlede “yarın” sözcüğü “gitmek” eyleminin “ne zaman” yapıldığını belirttiğinden, zaman belirtecidir.
Aşağıdaki cümlelerde koyu renkli sözcük veya söz öbekleri zaman belirtecidir.
Beklediğiniz otobüs şimdi gelir.

Kuşlar, sonbaharda güneye göç eder.

Siparişlerimiz hâlâ gelmedi.


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   21




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin