ENERJİ TAŞIMACILIĞI
* Çağımızda başta sanayi olmak üzere ülkelerdeki hemen her alanda enerji temini şarttır. Enerji tüketimi gelişmişlik ölçütüdür. Enerji kaynaklarına sahip olmak, dağıtımında söz sahibi olmak ülkeler için stratejik bir konudur.
* Uluslar arası petrol ticareti (boru hatlarına göre daha pahalı olmasına rağmen) daha çok deniz yoluyla yapılırken, doğalgazda daha çok boru hatlarıyla nakil tercih edilmektedir. Bu durum şöyle açıklanır: Doğalgazın deniz yoluyla taşınması için önce sıvılaştırılması (LNG) gerekir. Tankerlerle sıvı olarak taşınan doğalgaz tüketimden önce tekrar gaz haline getirilir. Bu işlemler ise maliyeti çok arttırır. Diğer taraftan tankerle yapılan taşımacılık çevre kirliliğine de yol açmaktadır. Bu yüzden boru hatlarını hem maliyet hem de çevre açısından yaygınlaştırmak gerekmektedir.
* Dünya ekonomisi ve özellikle gelişmiş ülkeler için enerji kaynaklarının düzenli ve güvenli bir şekilde taşınması büyük önem taşır.
* Özellikle petrolün daha çok tankerlerle taşınması deniz yollarının önemini arttırmıştır. Basra Körfezi’nden günümüzde yılda 1 milyar tona yakın petrol ihraç edilirken, gelecekte bu rakam daha da artacaktır. Hürmüz Boğazı, Bab-ül Mendeb Boğazı ve Süveyş Kanalı önemli petrol geçiş yollarıdır.
* Ekonomilerin her geçen gün gelişmesi ile enerji talebi hızla artmaktadır. Ortadoğu ve Orta Asya bölgeleri dünya petrol rezervlerinin % 67’sini, doğalgaz rezervlerinin % 40’ını karşılamaktadır. En büyük tüketici ise AB ülkeleri ile A.B.D’dir.
* Rusya Federasyonu, elindeki doğalgazı bölgedeki gücünü arttırmak için kullanırken, A.B.D ise tüm dünyadaki enerji nakil hatlarını kontrolü altına almaya çalışmaktadır.
* Hazar Bölgesi’nde Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’ın tahmini petrol rezervi 260 milyar varildir. (Dünya rezervlerinin % 25’i). Doğalgaz rezervleri ise 16-19 trilyon m³’tür. ( Dünya rezervlerinin % 11-12’si).
Bölgedeki petrol ve doğalgazın taşınmasında üç ana hat kullanılır;
1. Tengiz-Novorosisk Petrol Boru Hattı ( Kazakistan – Rusya ): Yıllık kapasite 26 milyon tondur.
2. Atirau-Şamara Boru Hattı (Kazakistan-Rusya): Yıllık kapasite 15milyon tondur.
3. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ( Azerbaycan-Gürcistan-Türkiye ): Yıllık kapasite 50 milyon tondur.
* Hazar Bölgesi’nin petrol ihraç potansiyeli
2010’da 140, 2015’te ise 215 milyon ton olacaktır. Dolayısıyla mevcut boru hatları yetersiz kalacaktır.
Bu nedenle, Hazar Bölgesi’ndeki petrol ve doğalgazı taşıyacak yeni projeler düşünülmektedir, Bu projeler şunlardır:
1. Nabucco Doğalgaz Boru Hattı
2. Kazakistan-Çin Petrol Boru Hattı
3. Kazakistan-Türkmenistan-İran Petrol Boru Hattı
4. Bakü-Tiflis-Erzurum-Ankara Doğalgaz Boru Hattı
* Nabucco ile Hazar doğalgazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması düşünülmektedir. Bu hat, Avrupa’nın Rus doğalgazına olan bağımlılığını azaltacaktır.
Hazar ve Orta Asya ülkelerinden doğuya uzanan boru hatları İran ve Afganistan’ın önemini arttırırken, batıya uzanan hatlar Türkiye’nin önemini arttırmıştır.
Türkiye, Hazar-Ortadoğu ülkeleri ile Avrupa arasında oluşturulacak Doğu-Batı Enerji Koridoru üzerinde yer alır. Bu proje ile doğalgaz ve petrolün güvenli ve çeşitli hatlarla batıya ulaştırılması hedeflenmektedir.
Türkiye, doğu-batı arasında doğal enerji köprüsü durumunda olmasının yanında kuzey-güney yönünde de önemli bir güzergahtır.
Samsun-Ceyhan Boru Hattı, Irak-Türkiye Boru Hattı ve Boğazlardan geçen petrol bu yönde de Türkiye’nin önemini arttırır.
ÇİN HALK CUMHURİYETİ
Yüzölçümü
|
9 598 032 km²
|
Nüfus
|
1.3 milyar (2006)
|
İdare şekli
|
Sosyalist cumhuriyet
|
Başkent
|
Pekin
|
Dili
|
Çince
|
Dini
|
Konfüçyüs, Taoizm, Budizm, İslam
|
Milli gelir
|
775 $ (2006)
|
Nüfus artışı
|
% 0.59 (2006)
|
- Kuzeybatısındaki Doğu Türkistan dağlar ve çöllerle kaplı, güneybatısındaki Tibet yüksek platoluk, Kuzey Çin bölgesi genelde dağlık ve yüksek, Güney Çin bölgesi ise geniş ovalardan oluşan bir alandır. Ülkenin % 18’i ovalardan oluşur.
- İklim çeşitliliği fazladır. Muson, karasal, step ve çöl iklimleri görülür. Doğusunda nemli, iç kısımlarında ise karasal ve çöl iklimleri hakimdir.
- Ülkenin doğusunda ormanlar, batısında step ve çöller yaygındır. Ormanların çoğu İç Moğolistan Platosu ve Kingan Dağları’nda bulunur. Ülkenin bazı bölgelerinde tropikal ormanlar da bulunur.
- Akarsu bakımından zengindir. Ganj, Brahmaputra ve İrrawadi ırmakları Çin sınırlarından doğar. Bu durum Çin’e siyasi avantaj sağlar. Sonkua, Hoang-ho (Sarı ırmak), Yang-çe (Gök ırmak), Mekong ve Tarım nehri ülke topraklarındaki önemli akarsulardır.
- Ülkede binlerce göl bulunur fakat bunların içinde sadece üç göl önemlidir. Bu göller Donding, Poyang ve Bosten gölleridir.
- Nüfusun büyük bir bölümü ülkenin doğu ve güneydoğusundaki tarım alanlarında toplanmıştır. Nüfusun 1/5’i şehirlerde yaşar. Ülkenin en büyük sanayi, ticaret ve liman şehri Şanghay’dır.
- En önemli ekonomik faaliyet tarımdır ve ülkenin güneydoğusunda yoğunlaşmıştır. Pirinç, soya, çay, pamuk, mısır, sebze üretimi önemlidir. Hayvancılık ve balıkçılık da önemlidir. İpek üretiminde başta gelir.
- Maden bakımından zengindir. Taş kömürü üretiminde birinci sıradadır. Petrol üretimi ve ihracatı önemlidir.
- Yabancı sermayenin serbest bırakılması ucuz iş gücü ile birleşince sanayisi gelişerek dünyanın bir çok yerinde yayılmıştır.
- Ülkede tekstil, demir-çelik, silah, oyuncak, makine ve daha birçok alanda büyük gelişmeler olmaktadır. Bu yüzden Çin’in enerji tüketimi ve ihtiyacı giderek artmaktadır.
- Ülkede karayolları daha gelişmiş iken demiryolları sınırlı kalmıştır.
- Turizm potansiyeli yüksek olup tanıtım eksikliği ve siyasi nedenlerden dolayı turizm yeterince gelişmemiştir.
- Çin, dünyada en fazla döviz rezervine sahip ülkedir.
- Günümüzde Çin’in dış ticaret hacmi 1.7 trilyon dolar düzeyindedir.
- Çin, gayri safi milli hasıla büyüklüğünde A.B.D, Japonya ve Almanya’dan sonra dördüncüdür.
- Çin, daha ucuz, kaliteli, verimli ve daha özgün ürünler üretmeyi hedeflemektedir. Bu yüzden AR-GE çalışmalarına son yıllarda büyük pay ayırmaktadır. Böylece son 8 yılda ihracattaki teknoloji ürünlerinin payı
% 11’den % 27’ye çıkmıştır.
- Çin genelinde 5000’den fazla özel ekonomik kalkınma bölgesi, teknolojik kalkınma bölgesi, sanayi parkları ve serbest bölge bulunmaktadır. Bu bölgelerde yatırımcılara büyük vergi avantajları sağlanmaktadır.
- Çin, en fazla yabancı yatırımcı çeken ülkelerdendir. Bunda mevzuatı kolaylaştırmasının yanı sıra altyapı yatırımlarının da katkısı vardır.
KÜRESEL VE BÖLGESEL ÖRGÜTLER
I. ve II. Dünya Savaşları sırasında milyonlarca insanın ölmesi, birçok ülkenin maddi ve manevi kayba uğraması sonrasında, dünyada bir barış ve belli bir düzen oluşturmak için bir takım örgütler kurulmuştur. Küresel ve bölgesel örgütlerin yaptırım güçleri veya işlevleri tartışmalara da neden olmaktadır.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
Amacı: II. Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada barış ve güvenliği sağlamak.
Kurucular: 51 ülke. (Türkiye, kurucu üyelerdendir.)
Kuruluş tarihi: 24 Ekim 1945
Günümüzdeki üye sayısı: 192
* Üye ülkelerden A.B.D, Çin, Rusya, Fransa ve İngiltere alınan kararlarda veto hakkına sahiptir.
* Örgüt, çalışmalarını altı ana organ ile yürütür;
Genel Kurul: Tartışma ve karar organıdır. Her üyenin oy hakkı vardır. Kararları bağlayıcı değildir.
Güvenlik Konseyi: Barış ve güvenliğin sağlanması konusunda çalışır. 5’i daimi olmak üzere 15 üyesi vardır. Kararlar 9 oyla alınır. Alınan kararlar bağlayıcıdır. 5 daimi üyeden biri veto hakkını kullanırsa karar çıkmaz.
Ekonomik ve Sosyal Konsey: Genel kurul tarafından 3 yıl için seçilen 54 üyeden oluşur. Ekonomik konularda Genel Kurul’a yardımcı olur.
Uluslararası Adalet Divanı: Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi tarafından 9 yıl için seçilen 15 üyeden oluşur. Merkezi Hollanda’da bulunan La Haye’dir.
NATO (KUZEY ATLANTİK ANTLAŞMASI ÖRGÜTÜ)
Amacı: Doğu Bloku’na karşı Avrupa’nın güvenliği sağlamak. Üye ülkelerden birinin toprak bütünlüğü, güvenliği ve siyasi bağımsızlığının tehlikede olması halinde kollektif hareket etmek.
Kurucular: ABD, Kanada, Belçika, Hollanda, Fransa, İngiltere, Danimarka, İtalya, İzlanda, Lüksemburg, Norveç ve Portekiz. Daha sonra Türkiye, Yunanistan, Almanya ve İspanya da örgüte katılmıştır.
Kuruluş tarihi: 9 Nisan 1949
OPEC (PETROL İHRAÇ EDEN ÜLKELER ÖRGÜTÜ)
Amacı: Petrol üretimi, ihracı ve fiyatlandırmasında ortak hareket etmek.
Kurucular: S. Arabistan, İran, Kuveyt, Irak,Venezuela. Daha sonra Katar, Libya, Endonezya, Ekvador, B.A.E., Cezayir, Nijerya, Gabon ve Angola da örgüte alınmıştır.
Kuruluş tarihi: 1960
IMF (ULUSLARARASI PARA FONU)
Amacı: Belirli programlar dahilinde, ekonomik olarak zorda olan ülkelere kredi sağlamak. Mali konularda ülkeler arasında işbirliği sağlamak. İstihdamı ve büyüme hızını arttırmak. Devalüasyonlara engel olmak.
Kurucular: ABD’nin tavsiyesi ve öncülüğünde kurulmuştur.
Kuruluş tarihi: 1944 (Fiili olarak çalışmaya başlama yılı 1947’dir.)
Günümüzdeki üye sayısı: 185
* IMF, bilançoları fazla veya açık veren ülkelere müdahale hakkına sahiptir. Bunu Guvernörler Heyeti aracılığıyla yapar.
DÜNYA BANKASI
Amacı: Üye ülkelere kredi desteği sağlamak.
Kurucular: BM tarafından kurulmuştur.
Kuruluş tarihi: 1947
Günümüzdeki üye sayısı: 181
* Banka sermayesinin % 55’i 11 ülkeye aittir. Türkiye % 0.5 paya sahiptir.
* Kararlar, İcra Direktörleri Kurulu (24 kişi) tarafından alınır.
OECD (EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ)
Amacı: Yaşam standartlarını iyileştirmek, işsizliğin ortadan kaldırılmasını sağlamak, dünya ticaretini geliştirmek.
Kuruluş tarihi: 14 Aralık 1960
Kurucular: OECD, temelde 1946’da kurulan Avrupa Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın 1960’ta küresel örgüte dönüştürülmesiyle ortaya çıkmıştır. İlk şeklinde sadece Batı Avrupa ülkeleri varken, küresel örgüte dönüşme kararından sonra ABD, Kanada, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler de örgüte katılmıştır. Türkiye örgüte 1948’de üye olmuştur.
GREENPEACE
Amacı: Çevreye duyarlılığı arttırmak. Nükleer silahlara ve nükleer kirliliğe son vermek. Ticari amaçlı balina avının kontrol altına alınması. İklim değişikliklerine karşı fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerjileri teşvik etmek. Zehirli kimyasalların ortadan kaldırılması. Okyanus ve ormanların korunması. Savaşların önlenmesi.
Kuruluş tarihi: 1971
Çalışma Şekli: Bağımsız çalışabilmek için devletlerden ve şirketlerden yardım kabul etmez. Bireysel maddi desteklerle ayakta durur. Bilimsel veri ve kaynakları esas alır. Şiddete başvurmaz. 24 ulusal ve 4 bölgesel ofisi bulunur. 101 ülkede 3 milyon destekçisi vardır. 1992’de Türkiye ofisini açmış ve ülkemizde faaliyetlerini sürdürmektedir.
AVRUPA BİRLİĞİ
Amacı: Üye ülkeler arasında ekonomik ve siyasi alanlarda işbirliği ile ortak politikalar oluşturmak.
Kurucular: Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksemburg, İtalya
Sonradan Katılanlar: İngiltere, İspanya, Portekiz, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya, Slovenya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Malta, Kıbrıs Rum Yönetimi.
Kuruluş tarihi: 18 Nisan 1951
* İlk adı Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’dur. 25 Mart 1957 Roma Antlaşması ile “Avrupa Ekonomik Topluluğu” adını almıştır. 1992 Maastricht Antlaşması ile “Avrupa Birliği” ne dönüşmüştür.
NAFTA (KUZEY AMERİKA SERBEST TİCARET ANTLAŞMASI)
Amacı: Kuzey Amerika ülkelerinin başka ülkelere karşı ekonomik yönden güçlenmelerini sağlamak.
Kurucular: Kanada, ABD, Meksika
Kuruluş tarihi: 1994
KEİ (KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI)
Amacı: Karadeniz havzasındaki ülkelerin birbirlerini tamamlayıcı özelliklerinden yararlanarak üye ülkeler arasında çok taraflı ekonomik, teknolojik ve sosyal işbirliğine giderek, bölgede barış, istikrar ve refahı sağlamak.
Kurucular: Türkiye, Arnavutluk, Azerbaycan, Bulgaristan, Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Romanya, Rusya, Ukrayna, Yunanistan.
Kuruluş tarihi: 25 Haziran 1992
* Örgüt, Türkiye’nin öncülüğünde 1990 yılında başlatılan çalışma ve çabaların sonucunda kurulmuştur.
AVRUPA KONSEYİ
Batı Avrupa ülkelerinin eğitim ve kültür alanında işbirliğini sağlamak, kişi hak ve özgürlükleri ile ilgili normları tespit etmek amacıyla kurduğu ve Türkiye’nin de üye olduğu bir örgüttür.
İSLAM KONFERANSI ÖRGÜTÜ
İslam ülkeleri arasında ekonomik, kültürel ve siyasi işbirliğini geliştirmek için kurulmuştur. Merkezi Suudi Arabistan’ın Cidde kentidir.
19- SINIRLI KAYNAKLAR
Doğal Hayatı Koruma Vakfı-Türkiye (WWF-Türkiye), dünyanın en önemli 200 havzasından birisi olan Konya Kapalı Havzası'nın, önlem alınmaması durumunda 20 yıl içinde çölleşmenin hızlı yaşanacağı 8 havzadan biri olacağını açıkladı.
WWF-Türkiye Su Programı Müdürü Buket Bahar Dıvrak, son 40 yılda Türkiye'de 1 milyon 300 bin hektar sulak alanın çeşitli nedenlerle yitirildiğini söyledi.
Geri kalan 1 milyon 250 bin hektarlık sulak alanın da akılcı su kullanımına geçilemediği için tehlike sinyalleri verdiğini dile getiren Dıvrak, özellikle Konya Kapalı Havzası'nda tehlikenin daha ciddi boyutlarda olduğunu belirtti.
WWF International tarafından yapılan çalışmada, Konya Kapalı Havzası'nın Türkiye'de Akdeniz Bölgesi ve Doğu Karadeniz Bölgesi havzasıyla birlikte dünyanın en önemli 200 havzası arasında yer aldığı belirtildi.
Dıvrak, ''Konya Kapalı Havzası, bunlardan birçok özelliğiyle ayrılıyor. Biyoçeşitlilik, endemik tür, sulak alan zenginliği, çayır ve merasıyla Konya Kapalı Havzası, WWF tarafından üzerinde önemle durulan nadir havzalardan birisidir. Türkiye'deki 26 havzadan sadece 3'ü dünya literatürlerinde yer alıyor" dedi.
Konya ovası Mars toprağı gibi...
Dıvrak, son 40 yılda yeni tarım alanları açma, bilinçsiz tarımsal sulama gibi birçok nedenle yüzyıllardır devam ede gelen ekosistemin bozulmaya başladığını vurgulayarak, Konya Kapalı Havzası'nda yıllardır tehlike çanlarının çalmasına karşın önlem alınmadığını, bu yüzden de her geçen yıl durumun daha da kötüye gittiğini söyledi.
Konya Kapalı Havzası'nın önlemlerin alınmaması durumunda çölleşmenin hızlı yaşanacağı Avusturya, Çin ve Güney ABD gibi ülkelerde bulunan sekiz havzadan birisi olduğu dünya literatürlerine girdiğini belirten Dıvrak, "Konya ovası, Mars toprağı gibi oldu. Kurutulan sazlıklardaki toprak yapısı çok farklı. Aslında çölleşme başladı ve hala sürüyor" diye konuştu.
Dıvrak, AB'nin Su Çerçeve Direktifi'ne göre hareket edilmesi ve su konusunda kesinlikle bir planlamaya gidilmesi gerektiğini belirterek, ''artık az miktarda kalan suyumuzu akılcı kullanmalıyız. Böyle giderse Konya Kapalı Havzası'nda içme suyu bile bulmak olanaksız hale gelecek. Önümüzdeki çok uzun zaman yok. Sadece 20 yılda her şeyimizi kaybedebiliriz'' dedi.
Yağışlar azalıyor
Türkiye de, kelimenin gerçek anlamıyla giderek çölleşiyor. Eskiden su zengini olan Anadolu artık su fakiri, kurak iklim kuşağına girmeye aday bölgelerden biri.
2005 yılında yağışlar, uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 5, önceki yıla göre ise yüzde 10.9 oranında azaldı.
Ege ve Marmara hariç
İç Anadolu Bölgesi en az yağış alan bölgelerin başında geliyor. İç Anadolu'da altı ayda düşen yağış, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 5.5 oranında azaldı.
Akdeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve yağışlarıyla ünlü Karadeniz bölgelerinde de yağış miktarı giderek azalıyor.
Göller bölgesi kuruyor
Göller bölgesi olarak bilinen Konya havzasındaki Akşehir gölü kurudu. Beyşehir ve Meke göllerinde sular hızla çekiliyor. Hotamış ve Akgöl tamamen kurudu, bazı sulak alanlar çamur haline geldi.
Kuraklık nedeniyle Konya'daki barajlarda su seviyesi son 72 yılın en düşük düzeyine indi. Havzadaki binlerce kaçak kuyu, sulak alanların kurumasına, kuşların ülkemizi terk etmesine yol açıyor.
Tarımsal sulamadaki yanlışlıklar da İç Anadolu bölgesini çölleşmeye doğru sürüklüyor. Uzmanlar, sulamaya sınırlama getirilmesini, ağaçlandırmaya önem verilmesini ve çevre kirliliğinin önlenmesini istiyor.
20- DOĞAL KAYNAK KULLANIMI
Doğal kaynak kullanımında ülkeler, Sürdürülebilir kalkınmışlıkBazı durumlarda aşırı kullanım; özellikle gereğinden fazla yapılan ormancılık, balıkçılık ve avlanma gibi faaliyetler yoluyla kaynağın tükenmesine yol açmaktadır. Bu aşırı kullanım kısmen; Dünya'daki belirli bölgelerde bulunan aşırı nüfusla, kaynaklara yönelik taleplerin aşırı biçimde artmasıyla ve uluslararası ticaretin gelişmesiyle açıklanabilir.
Bir sanayi kolu olarak, ahşap ürünleri ve kereste için ağaç kesimi ile; her yıl milyonlarca dekar orman arazisi yok edilmekte veya parçalanmaktadır. Aynı zamanda, türlerin uyum sağlamış olduğu habitatlar da bu faaliyetlerle birlikte yokolmaktadır. Aşırı balıkçılık faaliyetleri ile birçok balık türü, yok olma sınırına gelmiş olup, deniz hayati açısından da toplam tür çeşitliliği azalmıştır. Nesli tükenmekte olan türlerin yasaya aykırı ticareti ve aşırı avlanma; bu türlerin varolmasına karşı en büyük tehdit olmaktadır. Bu durum, ABD gibi gelişmiş olan ülkelerde bile ortaya çıkmaktadır. Örnek olarak Amerika'daki özel bir kaplumbağa türü (box-turtle) yasa-dışı olarak toplanmış evcil hayvan olarak ihraç edilmiştir. Bu olaylar sonunda ise her yıl onbinlerce kaplumbağa ölümleri ile karşılaşılmaktadır. Bu türler, önceki durumuna oldukça yavaş dönebilmekte (bunların tekrar üremesi zaman almakta) ve bazı populasyonlarda ise, hayatta kalabilen pek az sayıdaki yavru ile; yetişkinlerin ölümünün arasında olması gereken dengenin korunması zorlaşmaktadır.
Günümüze kadar yıllarca en popüler olan bir düzine balık türü ender türler durumuna gelmiş olup, bunların nesli ise yok olma tehdidi altında bulunmaktadır. Kuzey Atlantik Denizinde, (Ringa balığı gibi) bazı balık türlerinin ekonomik değeri neredeyse hiç kalmamıştır. Bu türler açısından halen bazı balıkçılık (avlanma) kotaları olsa bile; her yıl bu kotaların miktarı azalmaktadır.
Balıklar haricinde, omurgasızlar ve makro-algler de insanların (yapay etkilerin) baskısı altındadır. Pek çok ülkede omurgasız canlılar, insanlar tarafından gel-git (med-cezir) olayı esnasında toplanmaktadır. Kentlerin ve yerleşim bölgelerinin yakınlarında ise, gel-git olayını kullanan tür toplulukları, 'besin olarak kullanılma yoluyla tüketilmektedir'
21- GÜNÜMÜZ ÇEVRE SORUNLARININ OLASI ETKİLERİ
Çevre koruma projeleri, sulak alanlar (Ulubat), Çevresel etki (Çad gölü), Ülkemizde korunan alanlar, Çevre sorunlarının olası etkileri (toprak verimliliği, erozyon, canlıların yaşamında değişiklikler, yerleşim alanı açma, orman tahribi)
Dostları ilə paylaş: |