K A R A R
Davacı : N. K.
Vekili : Av. D. K.
Davalılar : 1- Altındağ Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. İ. G.
2- Maliye Hazinesi
O L A Y : 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Hakkında Yasa’dan yararlanmak üzere başvuran davacıya Ankara İli, Hasköy Gülpınar Mahallesi, 23682 ada, 2 parselde bulunan gecekondusu nedeniyle 28.3.1993 tarihinde tapu tahsis belgesi verilmiştir.
Davacı vekilince, davacının tapusunu alabilmek için davalı belediyeye müracaat etmiş olmasına rağmen bugüne kadar verilmediği, bu nedenle, tapunun verilmesi için sözü edilen yerin 2981 sayılı Yasa gereği tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili istemiyle adli yargı yerinde dava açılmıştır.
Davalı belediye vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davada idari yargının görevli olduğu ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.
ANKARA 17. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ: 24.5.2011 gün ve E:2008/250 sayı ile, davalı belediye vekilinin yargı yolu itirazını, davalı belediye adına tapulu bulunduğu iddia edilen taşınmaz ile ilgili davanın tapu iptali ve tescil olması nedeniyle reddederek görevlilik kararı vermiştir.
Davalı belediye vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine, dava dosyası Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Davacının, üzerinde gecekondusunun bulunduğu taşınmaz için 2981 sayılı Yasa gereği tapu tahsis belgesi verilmesine karşın, tahsise konu yer için tapu verilmesi talebinin davalı Belediye’ce yerine getirilmediği gerekçesiyle, davalı Belediye’ye karşı açtığı tapu iptali ve tescile ilişkin davada; davalı tarafça davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiğinden bahisle görev itirazında bulunulduğu ve itirazın reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasının istenildiği, imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemek amacıyla yürürlüğe konulan 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ile Valilik veya Belediyelerce, yetki ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzenlemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gecekondu yapılmasının önlenmesi için temin edilecek arsaların ve muhafazası mümkün görülen gecekonduların Yasada öngörülen usul ve esaslara göre hak sahipliği belirlenen kişilere verilmesine olanak sağlandığı, bu amaçtan hareketle anılan Yasanın 9 ve 10. maddeleri ile idarelerin, devir, tescil ve tapuların re'sen iptali hususunda yetkili kılındığı, bu yetkinin idari nitelik taşıyan uygulama işlemlerinin doğrudan sonucu ve tahsis kararının gereği olarak uygulandığı, dolayısıyla, bu kararlar ortadan kaldırılmadan tapu kaydının adli yargı tarafından iptalinin de mümkün bulunmadığı, dava konusu olayda; davacının sahibi bulunduğu gecekondu için 2981 sayılı Yasa gereği başvurusu üzerine tapu tahsis belgesi verildiği, davacının tapu verilmesi talebiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, davalı idarece başvuru gereğinin yerine getirilmediğinin anlaşılması nedeniyle tapu iptali ve tescili istemiyle dava açıldığının anlaşıldığı, bu durumda, 2981 sayılı Yasa gereğince tesis edilen idari nitelikteki uygulama işlemlerinden doğduğu anlaşılan uyuşmazlığın görüm ve çözümü idari yargının görev alanına girdiğinden, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin davalının görev itirazının reddine ilişkin kararının kaldırılmasının icap ettiği gerekçesiyle, idari yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasa’nın 10. ve 13. maddelerine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesi’nden istemiştir.
Başkanlıkça 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacıya, gecekondusu için, 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler Hakkında Kanun’un 10. maddesi uyarınca 1983 tarihinde tapu tahsis belgesi verildiği, tapusunu alabilmek için yaptığı müracaatın reddi üzerine, 2981 sayılı Yasa gereğince Belediye adına olan tapu kaydının iptali ile kendi adına tescili için dava açması üzerine davalı belediye tarafından görev itirazında bulunulduğunun anlaşıldığı, 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun ile imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarına ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzenlemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gecekondu yapılmasını önlemek için temin edilecek arsaların ve muhafazası mümkün görülen gecekonduların Yasada öngörülen usul ve esaslara göre hak sahipliği belirlenen kişilere verilmesine olanak sağlandığı, anılan Yasanın 9/b-son maddesine göre, idare tarafından tahsisi yapılan gecekondunun sahibine devir ve tescilinin yapılacağı, 10/b-son maddesinde de, hak sahibi olmadığı halde tapu verilen kişilerin tapularının resen iptal edileceğinin belirtilmesi karşısında, idarenin tescil etmek ve tapuları resen iptal etmek biçimindeki yetkilerinin idari nitelik taşıyan uygulama işlemlerinin doğrudan sonucu olarak kullanılması ve ayrıca tescil ile kurulan mülkiyet, gayrimenkul mülkiyetine ilişkin Medeni Kanun hükümleri dışında idari tasarrufa dayandığı gibi, tapuda yapılan tescilin bu idari işlemin icrası niteliğinde olması karşısında, plana dayalı idari uygulama işlemleri ile ilgili olduğunun anlaşıldığı,davacının, gecekondu için, 2981 sayılı Kanun’un 10. maddesi uyarınca kendisine verilen tapu tahsis belgesine dayanarak, tapusunu alabilmek için Belediye Başkanlığı’na yaptığı müracaatın reddi üzerine, 2981 sayılı Yasa gereğince Belediye adına olan tapu kaydının iptali ile kendi adına tescilini istemesi karşısında; taşınmaz üzerindeki iddiasının gayrimenkulün iktisap yollarına ilişkin Medeni Kanun hükümlerine göre değil, 2981 sayılı Yasa’da öngörülen tapu tahsis belgesine dayanıldığı nazara alındığında, idarenin kamu gücünü kullanarak tek taraflı olarak tesis ettiği işlemle ilgili olduğundan denetimin de idare hukuku kurallarına göre idari yargı yerine ait bulunduğu, bu nedenle 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesine göre yapılan başvurunun kabulü gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 21.5.2012 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, davalı belediye vekilinin anılan Yasanın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Danıştay Başsavcısı’nca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşıldığından ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, 2981 sayılı Yasa’dan yararlanmak için başvuruda bulunması üzerine kendisine tapu tahsis belgesi verilen davacı tarafından, davalı belediyeye müracaatına rağmen tapunun verilmediği ileri sürülerek sözü edilen yerin 2981 sayılı Yasa gereği tapu kaydının iptali ve adına tescili istemiyle açılmıştır.
2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun, imar ve gecekondu mevzuatına aykırı olarak inşa edilmiş ve inşa halindeki bütün yapılar hakkında uygulanacak işlemleri düzenlemek ve bu işlemlere dair müracaat, tespit, değerlendirme, uygulama ve duyuru esaslarını ve ilgili diğer hususları belirlemek amacını taşımakta olup, valilik veya belediyelerce yetki ve sorumluluk alanlarında ıslah imar düzenlemeleri yapılmak suretiyle, yeniden gecekondu yapılmasının önlenmesi için temin edilecek arsaların ve muhafazası mümkün görülen gecekonduların Yasa’da öngörülen usul ve esaslara göre hak sahipliği belirlenen kişilere verilmesine olanak sağlamıştır.
Nitekim, anılan Yasa’nın “Tapu Verme” başlıklı 3290 sayılı Yasa ile değişik 10. maddesinin (a) bendi, “Bu Kanun hükümlerine göre hazine, belediye, il özel idaresine ait veya Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ettiği arsa veya araziler üzerinde, gecekondu sahiplerince yapılmış yapılar, 12 nci madde hükümlerine göre tespit ettirildikten sonra, kayıt maliki kamu kuruluşunca bu yer hak sahibine tahsis edilir ve bu tahsisin yapıldığı tapu sicilinin beyanlar hanesinde gösterilerek ilgilisine “Tapu Tahsis Belgesi” verilir.
Tapu tahsis belgesi, ıslah imar planı veya kadastro planları yapıldıktan sonra hak sahiplerine verilecek tapuya esas teşkil eder.
(Ek: 18/5/1987-3366/4 md.) Ancak ıslah imar planı veya kadastro planları ile belirlenen alanlarda tapu tahsis belgesi yerine hak sahiplerine doğrudan tapuları verilebilir” denilmektedir.
Buna göre, Yasa’da öngörülen usul ve koşullara uygunluğu saptananlara hak sahipliği ölçütüne dayalı olarak arsa veya hisse tahsis edilmekte ve gerekli düzenlemeler tamamlandıktan sonra da, yapılmış olan tahsis esas alınarak idarece hak sahiplerine tapu verilmektedir.
2981 sayılı Yasa hükümlerine göre, idarenin hak sahiplerine "tapu vermek" ya da 10. maddesinin b bendinde belirtildiği gibi hak sahibi olmadıkları anlaşılanlara verilmiş olan "tapuları resen iptal etmek" şeklindeki bu yetkilerini idari nitelik taşıyan uygulama işlemlerinin doğrudan bir sonucu olarak kullanması ve ayrıca bu şekilde kurulan mülkiyet, Medeni Kanun hükümleri dışında ve özel bir kanun hükmü gereğince idari tescile dayandığı gibi tapuya yapılan tescilin de, bu idari işlemin icrası niteliğinde olması karşısında, uyuşmazlığın sözü edilen uygulama işlemlerinin dayanağı olan yasal düzenleme çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceği açıktır.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalı belediyeye müracaat ettiği halde tapu tahsis belgesine rağmen tapusunun verilmediğini, bu nedenle, davacıya tahsis edilen yerin tapusunun verilmesi için söz konusu yerin 2981 sayılı Yasa gereği tapu kaydının iptali ve davacı adına tescili amacıyla bu davanın açılması zorunluluğunun doğduğunu belirtmiştir.
Bu duruma göre, davacının taşınmaz üzerindeki iddiası, gayrimenkul mülkiyetinin iktisap yollarına ilişkin Medeni Kanun hükümlerine değil, 2981 sayılı Yasa’da öngörülen hak sahipliği esasına dayandığı; hak sahipliğinin tespiti ve geri alınmasının idari usul ve esaslar çerçevesinde belirlendiği göz önüne alındığında, 2981 sayılı Yasa’ya dayanılarak açılan tapu iptali ve tescil davasının görüm ve çözümü idari yargı yerinin görevine girmektedir.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısı’nca yapılan başvurunun kabulü ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevlilik kararının kaldırılması gerekmektedir.
SONUÇ : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Danıştay Başsavcısı’nın BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile, Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 24.5.2011 gün ve E:2008/250 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 21.5.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
—— • ——
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2012/13
KARAR NO : 2012/107
KARAR TR : 21.5.2012
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali ile takibin devamına, %40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemiyle açılan davanın, ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.
K A R A R
Davacı : Gediz EDAŞ İzmir İl Müdürlüğü
Vekili : Av. Ç. Y.
Davalı : İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı
Vekili : Av. H. K.
O L A Y : Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı belediye tarafından İzmir Metro Projesi kapsamında Karşıyaka 1671 Sok. üzerinde yapılan kazı işlemleri sırasında enerji nakil hatlarına zarar verildiğini, bu zararlara ilişkin olarak davacı tarafından 10.09.2009 tarih ve 1476 sayılı tespit evrakının tanzim edildiğini; bu evraka ilişkin olarak tutulan tutanak ve zarar miktarını belirleyen raporun mevcut olduğunu; zararın tazmini için davalı belediyeye yapılan başvuru sonuçsuz kaldığından, İzmir 11. İcra Müdürlüğü’nün 2010/1786 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını; takibin davalının itirazı ile durduğunu beyan etmiş, itirazın iptali ile takibin devamına, % 40 İcra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiş ve bu istemle adli yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı idare vekilinin birinci savunma dilekçesinde, kamu hizmeti yürütmekle yükümlü olan belediyenin verdiği zarardan dolayı özel hukuk hükümlerinin uygulanamayacağı davanın görev yönünden reddinin gerektiği savunulmuştur.
İZMİR 6. SULH HUKUK MAHKEMESİ: 8.2.2011 gün ve E:2010/687, K:2011/90 sayı ile; davacı tarafından; belediyenin vermiş olduğu kamu hizmeti sırasında meydana gelen zararın tazmini davalı belediyeden talep edilmiş olup, belediye tarafından bu istemin reddedildiği, idari işlem niteliğinde olacağı açık bulunan bu ret işlemine karşı idari yargıda iptal istemiyle dava açılması gerektiği, gerekçesiyle yargı yolu bakımından davanın reddine karar vermiş, davacı vekilinin temyiz istemi, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.9.2011 gün ve E.2011/8854, K:2011/13149 sayılı kararı ile, bu gibi kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamayacağı yönündeki gerekçesiyle temyiz isteminin reddi üzerine kesinleşmiştir.
Davacı vekili bu kez, aynı istemle idari yargı yerinde dava açmıştır.
İZMİR 2. İDARE MAHKEMESİ: 3.11.2011 gün ve E:2011/2241, K:2011/1624 sayı ile, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1/a bendinde idari işlemler hakkında şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davalarının dava türleri arasında sayıldığı, Kanunun 15. maddesinin 1/a bendinde, adli ve askeri yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükmüne yer verildiği, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun "İcra Mahkemesi" başlıklı 4. maddesinde; "İcra ve iflas dairelerinin muamelelerine karşı yapılan şikayetlerle itirazların incelenmesi icra mahkemesi hakimi yahut kanun gereğince bu görev kendisine verilmiş olan hakim tarafından yapılır." hükmüne, "İtirazın İptali" başlıklı 67. maddesinde ise; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir." hükmüne yer verildiği yukarıda anılan mevzuat hükümleri uyarınca, davacı kurum tarafından yürütülen icra takibine davalı idarece yapılan itirazın, idari bir işlem niteliği bulunmayıp, ancak icra mahkemesinde açılacak itiraz davasına konu edilebileceği açık olduğundan, uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görevine girdiği sonucuna ulaşıldığı, gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, bu karar temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.
Davacı vekili görevsizlik kararları nedeniyle ortaya çıkan olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesi talebiyle Başkanlığımıza dilekçe ile başvurmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Mustafa AYSAL, Eyüp Sabri BAYDAR, Sıddık YILDIZ, Nurdane TOPUZ, Sedat ÇELENLİOĞLU ve Ayhan AKARSU’nun katılımlarıyla yapılan 21.5.2012 günlü toplantısında:
l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;
Adli ve idari yargı yerleri arasında anılan Yasanın 14. maddesinde öngörülen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu, idari yargı dosya örneğinin 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı vekilinin istemi üzerine son görevsizlik kararını veren Mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderildiği Başkanlıkça adli yargı dosyasının da ilgili Mahkemesinden getirtildiği ve usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığı anlaşıldığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülşen AKAR PEHLİVAN’ın, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Mehmet BAYHAN ile Danıştay Savcısı Mehmet AKKAYA’nın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, davacı kurumun İzmir 11. İcra Müdürlüğünün E:2010/1786 sayılı dosyasında başlattığı icra takibine davalı idarece yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ,%40 icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İlamsız takip” başlıklı Üçüncü Bap, 42-49. maddelerinde takip yöntemleri gösterilmiş; değişik 58. maddesinde, takip talebinin icra memuruna yazı ile veya sözlü olarak yapılacağına işaret edilmiş; değişik 60. maddesine göre, takip talebi üzerine icra dairesince düzenlenen ödeme emrinin değişik 61. maddede öngörülen şekilde takip borçlusuna tebliğ edileceği ve 62-65. maddelerde itiraza ilişkin hükümlere yer verilmiş olup, değişik 66. maddede, süresi içinde yapılan itirazın takibi durduracağı kurala bağlanmıştır.
İtiraz nedeniyle takibin durması üzerine alacaklıya, itirazın iptali için Yasada iki yola başvurma olanağı tanınmış olup, bunlardan birincisi, 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak, ikincisi ise 68, ek 68/a ve ek 68/b maddelerine göre tetkik merciinden itirazın kaldırılmasını istemektir.
İncelenen uyuşmazlıkta alacaklı konumundaki davacı tarafından, değişik 67. maddeye göre mahkemeye başvurmak suretiyle itirazın iptali davası açılmıştır.
Söz konusu 67. Madde (Değişik: 18/2/1965 - 538/37 md.), “(Değişik birinci fıkra: 17/7/2003-4949/15 md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik: 9/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga dördüncü fıkra: 17/7/2003-4949/103 md.)
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır” hükümlerini taşımaktadır.
Anılan Yasanın değişik 1. maddesinin birinci fıkrasında, “Her asliye mahkemesinin yargı çevresinde yeteri kadar icra dairesi bulunur” denilmekte olup, yukarıda hükmü yazılı 67. maddede sözü edilen “mahkeme” ile, icra dairesinin bulunduğu yargı çevresi bakımından bağlı olduğu asliye mahkemesinin anlaşılması ve takip hukukuna özgü bulunan itirazın iptali davasının asliye mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri: a)İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, b)İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, c)Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmıştır.
Bu duruma göre, İcra ve İflas Kanunu’nun değişik 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davasının görüm ve çözümünde adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Sulh Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.
SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 8.2.2011 gün ve E:2010/687, K:2011/90 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 21.5.2012 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.
—— • ——
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:
ESAS NO : 2012/14
KARAR NO : 2012/108
KARAR TR : 21.5.2012
(Hukuk Bölümü)
ÖZET : Anayasa’nın 158. ve 2247 sayılı Yasa’nın 1.maddesinde sayılan yargı mercilerinden olmayan Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun, TFF Tahkim Kurulu’nca onanan kararı nedeniyle görev uyuşmazlığı doğduğu ileri sürülerek yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİ gerektiği hk.
Dostları ilə paylaş: |