B A Ş A R I L A R
A B C D
|
A B C D
|
A B C D
|
1.O O O O
|
11.O O O O
|
21.O O O O
|
2.O O O O
|
12.O O O O
|
22.O O O O
|
3.O O O O
|
13.O O O O
|
23.O O O O
|
4.O O O O
|
14.O O O O
|
24.O O O O
|
5.O O O O
|
15.O O O O
|
25.O O O O
|
6.O O O O
|
16.O O O O
|
26.O O O O
|
7.O O O O
|
17.O O O O
|
27.O O O O
|
8 O O O O
|
18.O O O O
|
28.O O O O
|
9.O O O O
|
19.O O O O
|
29.O O O O
|
10.O O O O
|
20.O O O O
|
30.O O O O
|
Bir an kendinizi tek başınıza bir odaya kapatılmış olarak
düşünün.Biraz ekmek ve su bulduktan sonra ilk arayacağınız şey dilinizden
anlayan,konuşacak bir insandır değil mi? Bu his,içinde yaşadığınız toplumdan
uzak kalmanın verdiği manevi açlığınızın giderilmesini istemekten ve başka
insanlarla olan bağınızın koparılması kaygısından başka ne ifade eder ?
(1) Yalnızlıkta , dost ve arkadaş yokluğunun yerini ancak kitap
tutabilir.Bulabildiğiniz kitabı yazan, sizin bu,tek başına kaldığınız anda
konuşabileceğiniz tek arkadaş değil midir ?
Yazık okumaya alışmamış , onun tadını almamış olanlara. (2) Onlar,ıssız
bir alemde yapayalnız yaşayan mahkumlardır.
1-) Yukardaki parçanın başlığı ne olabilir?
2-) Parçaya göre kitap neyin yerini tutabilir?
ATATÜRK’Ü ANLAMAK
Sevmek anlamakla olur. İnsanlar; anlamadıkları, tanımadıkları şeyleri sevmezler. Atatürk konusunda da bu böyledir. Atatürk’ü tanımak, sevdirmek, onu kalplerde ve kafalarda şekillendirmek istiyorsak, eserlerine, fikirlerine dönelim. Göz yaşı ve ağıt bu işi başaramaz.
Atatürk de bir insandı. Bütün canlılar gibi doğdu yaşadı ve öldü. Ama onun diğer insanlardan ayrılan yönü, ulusunu kurtarması, yeni bir vatan yaratması ve hayatını halkının uğruna adamasıdır. İşte 10 Kasım’ı Atatürk’ün bu yönü üzerine kurarsak, gerçek anlamına oturtmuş oluruz.
Emin ÖZDEMİR
(Yukarıdaki parçayı okuduktan sonra aşağıdaki soruları yanıtlayınız)
-
Yazara göre insanlar nelere karşı sevgi duymazlar?
-
Atatürkçülere düşen görev nedir?
-
Atatürk’ün üstünlüğü nereden gelmektedir?
ERKEN KALKMAK
Yabancı ülkelere gitmiş olanlar görmüşlerdir: Orada gün erken başlar. Hatta çok erken başlar. Gece karanlığında uykunuz kaçıp da treninizin penceresinden baktığınız olmuşsa geçtiğiniz kentin, ilçenin ya da köyün pencerelerini ışıklı görüp ilkin yadırgamışsınızdır. El oğlu erkenden ayaktadır. Bunca uygarlık yan gelip yatmakla elde edilmemiştir. Bunun bedeli gece gündüz çalışmaktır. Yedide işbaşı yapabilmek için, beş buçukta kalkmak gerekir. Beş buçukta kalkabilmek için en çok onda yatmak... Gece hayatı, işsiz güçsüz hazır yiyici mirasyedilerin harcıdır. Çalışanlar dünyasında günün hareket işaretini saat beş buçuk gongu verir. Kol işçisi, fikir işçisi, asker, öğrenci, tüm erkenci dostlarım bilirler, sabah saatlerinin verimliliği tartışılmaz.
-
Yukarıdaki parçada geçen “günün erken başlaması” sözünden ne anlıyorsunuz? Kısaca yazınız.
-
Yukarıdaki parçada geçen “el oğlu” sözüyle ne anlatılmak isteniyor? Kısaca yazınız.
-
Yazara göre uygarlık nasıl elde edilmiştir?
Koyun pazarı’nda bir ufacık dükkan ... bir küçük ocak yanıyor, bir ufak çocuk körük çekiyor.İhtiyarlamış, küçülmüş, ak sakallı, küçük yüzlü bir adam; gözünde çifte gözlük, minimini halkaları ateşte ısıtıp zincir bağlı- yordu.
Şüphesiz, eski binalarda gördüğümüz o süslü aletler, böyle dükkanlarda, bu nezaketle, bu ihtimamla, bu kana- at ve feragatle işlenir, yapılırdı.Sanata böyle dindarca bir bağlılık vardı.Her şeyi inkâr eden o devre gelmemiş ol- saydı, şüphesiz bu güzel şeyler sönüp gitmeyecekti.
SORULAR
S-1)İhtiyar adam dükkanda ne yapıyordu?
S-2)Parçaya göre sanata nasıl bir bağlılık vardı?
S-3) Parçaya uygun bir başlık koyunuz?
S-4) Parçanın türü nedir? Niçin?
“Ağaç yaş iken eğilir”, dedikleri gibi insanlar da genç iken bir biçime sokulabilirler.Okuyamamış, cahil kalmış insanlar, aslında doğdukları gibi büyümüş; kendileri için ve toplum için daha yararlı işler görecek biçime sokulamamış İnsanlardır.
Çocukluk çağında okuma olanağı bulamamış olanlar, sonradan bu fırsatı ellerine geçirseler bile ne yazık ki kaybettikleri zaman kendi gençlikleriyle beraber gitmiş olur.Ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler, yeniden okuyamazlar.Okumanın, öğrenmenin kıymetini anlamış olmaları hiç fayda etmez.Bellekleri yeni bilgileri kolay-
ca anlayacak ve belleyecek duyarlılığı ve vücudları yeni eğilip bükülmelere uyacak yumuşaklığı çoktan kaybet-
miştir.
S-1) Parçaya göre insanlar hangi yaşlarda eğitilebilirler? Bu hangi atasözüyle açıklanmıştır?
S-2) Parçaya göre cahil insanlar kimlerdir?
S-3) Parçanın ana düşüncesi nedir?
S-4) Parçaya uygun bir başlık koyunuz?
İMTİHAN
Dördü de aynı evdeydi. Sabah uyandıklarında iş işten geçmişti ve bunun anlamı da;Türkçe imtihanının kaçmış olduğuydu...Biraz da ikna kabiliyetine güveniyorlardı hani. Nasılsa Türkçeci sakin bir adamdı.
O gün okula bile uğramadılar!
Yarın...
Dördü bir ağızdan konuşuyordu,çünkü panik halindeydiler. Sebebi;hocanın,mazeretlerini kabul etmiyor olmasıydı.
Fakat onlar,sabah erkenden evden çıktıklarını,beraber arabaya bindiklerini ve lastik patladığı için sınava yetişemediklerini söylemekte ısrar ediyorlardı.
Hoca dördüne de uzun uzun bakarak dedi ki:
-
Tamam. Üç gün sonra gelin. Dördünüzü de imtihan edeceğim.
Hocayı kandırdıklarına inanan dört kafadar sevinçle birbirlerini kutladılar. Üç gün sonra;
-
Umarım üç gün boyunca daha iyi hazırlanmışsınızdır, dedi hoca.
-
Hazırlandık hocam...
-
Size inandığım için tekrarladığım bu imtihanda çok basit sorular hazırladım sizlere. Kağıtlarınızı oturacağınız sıralara koydum. Hadi sınıfa girelim ve başlayalım.
Sınıfta dört kağıt vardı;Sınıfın dört köşesine gelen,birbirlerine uzak sıraların üzerinde...
Dört öğrenci birer kağıdın başına gitti. Kağıdın ön yüzünde dört soru vardı; Kenarlarında “10 Puan “yazan...ki bunlar, neredeyse ilkokuldan beri her gün çözdükleri cümlelerdi.
Altmış puanlık tek soru arka sayfadaydı. Ve o,diğerlerinden bile kolaydı aslında...
Kağıdın üstündeki soru cümlesi şuydu:
“Patlayan hangi lastikti?”
Hoca ,sınıfın bir kenarından;dört köşeye oturmuş öğrencilerini süzüyordu sessizce....
SORULAR
(Aşağıdaki ilk 5 soruyu yukarıdaki metne göre cevaplayınız.)
-
Yukarıdaki metinde öğrencilerin sorunu nedir? (5 p )
-
Öğrenciler öğretmenlerine ne sebep gösteriyorlar? (5 p )
-
Öğretmen öğrencilere ne cevap veriyor? (5 p )
-
İlk dört sorunun cevabı imtihanı başarmalarına yeterli puanı sağlıyor mu? (5 p )
-
Öğrencilerin yalanı nasıl ortaya çıkıyor? ( 5 p )
Bana hep “şair kimdir?” dediler. Ben de hep aynı cinsten cevaplar verdim. Çünkü şairlerin kimliği konusun-
daki düşüncelerim sağlamlaşmış ve gün geçtikçe daha da sağlamlaşmaktadır. Bana göre şair, şair olarak doğan kişidir. Bir insan daha doğarken ya şair olarak doğar ya da hiçbir zaman şair olmaz. Belki çalışarak birçok şey
kazanılabilir; ama şairlik asla kazanılamaz. Yani kalemi eline alıp birkaç kafiyeyi bir araya getiren her kişi şair
değildir. Şair yazacaklarını doğarken beraberinde getiren kimsedir. Kısaca herkes şair olamaz; ama isteyen her-
kes şiirleri sevebilir. Şiir okumak, şiir yazmak kadar olmasa bile tadına doyulmaz bir güzelliktir.
S.1) Yukarıdaki parçaya uygun bir başlık koyunuz?
S.2) Yukarıdaki parçaya göre kime şair denir?
S.3) Yukarıdaki parçaya göre şiir okumak nasıl bir güzelliktir?
S.4)“kalemliğe, taksiciye, satıcıdan, çalışkanlar, sevindi” kelimelerini kök ve eklerine ayırınız.
Dostları ilə paylaş: |