2 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 6,49 Mb.
səhifə83/84
tarix30.04.2018
ölçüsü6,49 Mb.
#49645
növüYazi
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   84

FARUK BAL (Konya) – Yasamanın günahı.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, evet, yasama reformu. “Siyaset Kurumunun Ortak Günahı: Yasama Reformu” orada geliştirdiğim bir metindir. Hocam, Süheyl Hocam şöyle diyoruz biz: “İç Tüzük tekliflerin ihtisas komisyonlarında ayrıntılı olarak değerlendirilmesi, Genel Kurulda ise komisyon raporlarının genelinin görüşülmesi ve oylanması esasına göre düzenlenir. İç Tüzük ile özel yasama usulleri getirilebilir.” ama burada tabii bir konsensüs lazım yani partiler arası konsensüs. Yani burada esas, komisyon bir yasa atölyesidir. Bu başka bir şey. Yani bence çok ileri bir tahlilde Türkiye'nin kanun çıkarmaya ihtiyacı yok. Türkiye, Sevgili Başkanım, kanunları tasfiye etmek, sadeleştirmek göreviyle karşı karşıya, şu anda “Ben hangi kanunu yürürlükten kaldırayım, nasıl bir hukuk bütününü sağlayayım?” sorunuyla karşı karşıya. Bunun genellikle farkında değiliz yani, bizde de bir yürütme inşallah şey olursa şahsen ben yürütme organında da bu noktalarda etkili olmak isterim. Yani bu çerçeve kanun düzenlemesine ben de karşıyım, yani bireysel olarak karşıyım. Çerçeve kanun hukuku bozuyor, tamamen bozuyor.

ATİLLA KART (Konya) – Çerçeve derken torbayı kastediyorsunuz…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, torba kanun yani çerçeve kanun.

FARUK BAL (Konya) – Evet, tamam mı arkadaşlar? Sayın İyimaya…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkürler Başkanım.

FARUK BAL (Konya) - Ben teşekkür ederim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bu teklif anayasa seviyesinde çözüyor, öbürleri çözmüyor.

FARUK BAL (Konya) – Bu konuda Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ben de yaşadığım bir olayla paylaşmak istiyorum. Fi tarihinde ben Genel Müdürken Devlet Personel Daire Başkanı aradı, dedi ki: ”Şöyle bir atama yapmışsınız, birini bir yere atamışsınız. Bu yanlış bir atama, bir düşünür müsün? Evrakı göndereyim.” Biz de “Burası Adalet Bakanlığı. Biz her gün kanunla meşgul oluyoruz. Sen bir daha bak bakalım o kanuna.” dedik. “Ben gönderiyorum Sayın Genel Müdürüm.“ dedi, altına da küçük bir not yazmış “Filanca gün ve sayılı kanunla bu madde yürürlükten kalkmıştır.” diye. Getirdik, arkadaşları toparladık ”Bakın bakalım bu kalkmış mı?” diye. Aradılar, taradılar bizim kanunun içerisinde bulamadılar, yerine de yazılmamış hani…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İşlenmemiş.

FARUK BAL (Konya) – İşlenmemiş.

Sonunda -yani burasını mübalağa söylüyorum- çiftlik kurulmasına mı, kümes kurulmasına mı dair bir kanunun içerisinde bulduk. Bu, rahmetli Özal’ın Türk demokrasisine getirmiş bulunduğu bir usuldür ve yanlıştır ve Adalet Bakanlığı gibi bir kurumda bile bu yanlışlık neticesinde yürürlükten kalkan kanuna göre adam tayin edilebilmiştir. Şimdi, birincisi bu. Yani torba kanunlar, pek çok kanunda değişiklik yapan kanunlar çok yanlış bir usul değil, usulsüzlüktür. Bu usulsüzlüğü engelleyecek bir durumu nasıl yaparız; İç Tüzük’e mi, Anayasa’ya mı bunu tartışmamız lazım.

İki: Meclisten aradılar, dediler ki “Acele bir kanun var, bu kanunla ilgili bir konuşma hazırla.” Ben de o kanunla ilgili bir kurumun yetkilisi olan bir arkadaşımı aradım, dedim “Ya böyle, böyle bir şey var, siz hazırlığınızı yapmışsınızdır, bir bilgi notu hazırlayabilir misin?” “Ben bir bakayım.” dedi. “Nesine bakacaksınız, sizin müesseseyle ilgili bu?” “Vallahi haberim yok.” dedi. Sonra döndü bana “Bizim hiçbir şeyden haberimiz yok ama istersen ben bir çalışma yapayım.” “Yap.” dedik. “Ne zaman gönderirsin?” “Yarın.” “E, yarına bitiyor Meclis.” dedik. Yani, bize haber verilmesi, bizim onu aramamız süresi içerisinde komisyonda görüşme süresi bitiyor ve biz düşüncemizi hazırlamaya, görüşümüzü hazırlamaya imkân bulamıyoruz. Bu, bu dönemde genel bir uygulama. Sıra sayısı almış yüzlerce tasarı, teklif bekler iken, aniden bir mektup, işte 48 saat geçmeden şu saatte toplantı var, ekinde bir kanun teklifi veya tasarısı, aha böyle bir şey, okumakla bitmez o tarihe kadar, bırak ki hazırlanasın. Şimdi, bu da demokratik bir şey değil, bunları böyle görüyoruz.

Üçüncüsü: Kurum ve kuruluşların görüşleri alınmadığı için itibar etmeyebilirsin. Bir de “Biz onların ne düşündüğünü zaten biliyoruz, almaya gerek yok.” diye üst perdeden konuşularak dayatma bir şekilde getirilen kanun tasarıları veya teklifleri, kendi içinde çelişkili oluyor ve hukuk sistemi içerisinde de çuvaldan fırlayan mızrak gibi anlamsız bir yer alıyor. Dolayısıyla, bunların olgunlaştırılarak komisyona gelebilmesi, farklı düşüncelerin teamüllerle, bürokrasinin işleyiş şekliyle elde ettiği tecrübelere göre telif edilerek gelmesi lazım Meclise, bu da gelmiyor. Dolayısıyla, bunları bir şekle koymamız gerekir.

Diğer taraftan, tabii, komisyonlarda enine boyuna bunlar tartışılmalı, anayasaya nasıl yazarız bilemiyorum, yazılamayacağı düşüncesindeyim ayrıca ama muhalefet ne düşünüyor kardeşim çünkü iktidarın zaten getirdiği belli. Bu, bunu, böyle istiyor ama “Muhalefet buna ne düşünüyor?” sorusunun cevabı tam da “Bu rejim demokrat mı, değil mi?” sorusunun cevabıdır. Dolayısıyla, muhalefetin görüşünü beğenmeyebilirsiniz, uygun görmeyebilirsiniz, reddedebilirsiniz ama oraya yazılması lazım. Niye? Uygulayıcıya kolaylık göstermesi açısından.

Toplam 5 madde hâlinde sıraladığım bu eleştiriler Türkiye’nin demokrasi açısından yasama organında yaşanan temel konulardır, bunlara çözüm bulmamız lazım. Öbür taraftan, Meclisin verimli çalışması da hepimizin işi. Çünkü, bu ülke, gelişen dünya ve ülke şartları içerisinde sürekli yasal çare bulmak zorunda sorunlara. Yasal çare de Meclisin iyi çalışmasından geçmektedir. Komisyonda iyi hazırlanılmış, komisyonda iyi görüşülmüş, telif edilmiş, ağırlıklı olarak mutabakat arayışına yönelik bir kanun teklifinin Mecliste süratle geçmesi lazım. Bunun için de ben yine bir tecrübemden bahsetmek istiyorum: Yeni gittiğimizde Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisine –bir, iki ay oldu filan, işte daha etrafı görüyoruz- orada terörle ilgili bir konu geldi. Bu konuda komisyonumuz da -o zaman hukuk komisyonundaydık- bizim düşüncemizin aksine bir görüş kabul edildi. Biz de buna karşı “Genel Kurulda kendi görüşümüzü savunacağız.” dedik. Buna ilişkin işte büyükelçi filan bize yardımcı olmaya çalıştılar, dediler ki “Üç dakika konuşma hakkın var.” “Olur mu dedik ya, burası demokrasi değil mi, nereden çıkıyor bu işler?” Üç dakika… Neticede üç dakika konuştuk, üç dakikada bizim görüşümüz kabul edildi. Demek ki kabul edilebiliyor ve bizim dediğimiz gibi bir çözüm yolu bulunabildi, o konuyla ilgili olmak üzere. Burada anlatmak istediğim konu şu: Meclisin Genel Kurulundaki görüşmelerde elbette muhalefetin denge mekanizmalarını kullanacak engelleme yani çalışmaları engelleme hakkı demokratik bir haktır. Bunu kullanacaktır, buna ilişmemek kaydıyla, denetleme faaliyetlerine ilişmemek kaydıyla. Meclisin verimli çalışabilmesi için de bu süreleri sınırlayabilecek bir usulü bulmamız gerekir diye düşünüyorum. Bunların hiçbirinin bizim düşüncemize göre partiyle bir alakası yok, hepsinin bir tek alakası var, o da demokrasiyle alakası var. Dolayısıyla, sağlıklı bir yasama faaliyetinden bahsedebilmek için, bu gibi konuları oturup dört parti… Hepimizin amacı bu olduğuna göre, uzlaşacak bir noktaya varmamız gerekir diyor, son sözü Sayın Ali Akyıldız Hocama, yıldız gibi parlayan fikirlerini arz etmek üzere takdim etmek istiyorum.

Ondan sonra da…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ben de söz istiyorum yalnız Başkanım, daha sonra.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Başkanım Selin Hanım ile biz de varız.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet, biz de söz istiyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hatta önce onlara vermeniz lazım yani.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Yani, söz sırası yine Sayın Akyıldız da olsun isterseniz de, ondan önce…

FARUK BAL (Konya) – Şimdi, akademik bir yarışın içine girmeyelim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Antifeminist davrandın.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Şimdi, bu konu, gerçekten bütün sistemin merkezini teşkil ediyor. En azından yasama yetkisinin kullanımı bakımından özünü teşkil ediyor. Yani, bir konu Meclisin onayından geçmekle günahlarından sıyrılmış, temizlenmiş olmuyor. Montesquieu’nun meşhur deyimiyle “Yasama meclisleri yasa yapmazlar, belki yapılmış yasaları tasdik ederler.”

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, vallahi ben de öyle bir işin içine giriyorum…

PROF, DR. ALİ AKYILDIZ – O hâlde, sizin söylediğiniz gibi, önemli olan Meclisin önüne gelene kadar ki… Yani, Meclisten kastımız Genel Kurul, yoksa Meclisin komisyonlarını kastetmiyorum burada, o çok önemli. Tabii, burada, bütün amacımız nedir, Anayasa’nın amacı nedir? Hukuk devletini kurmak. E, hukuk devletinin birinci özelliği belirliliktir, yasaların belirli olması gerekir. Sayın Bakanım biraz önce çok ironik örnekler verdi, gerçekten müthiş örneklerdir onlar, uygulamadan gelen örnekler. Öyleyse, bu yasalar yapılırken, mutlaka hukuk devletinin bu özelliğini sağlayacak birtakım mekanizmaların kurulması, en azından hukuk devletinin prosedürel yönüne önem verilmesi gerekmektedir. Mesela, şimdi aklıma gelen bir şey; Genel Kurulda değişiklik önergesi verilirse eğer, bunun, geri, komisyona gitmesi diye bir usul geliştirilmesi lazım. Çünkü, Genel Kurulda, böyle, rastgele önerilerle, en temel konuların değiştirilememesi lazım. Tabii ki büyük ihtimalle bunlar İç Tüzük düzenlenirken göz önüne alınacaktır. Ancak, İç Tüzük dediğimiz şeyin önemini tabii ki bu Komisyon vurgulamış benim katılmadığım bir toplantıda. İç Tüzük hükümlerinin kabulü ve değiştirilmesinin çok özel usullere bağlandığını gördüm, duydum, biliyorum; o önemliydi. Çünkü, iç tüzükler meclis iradesinin ortaya çıkış şeklini düzenlediği için, meclis, yasama yetkisini kullanan devlet organının çalışma usulünü düzenlediği için son derece önemlidir ve bu sebeple bu metinlere “sessiz anayasalar” nitelendirilmesi yapılmaktadır. Öyleyse, biz, burada tabii ki İç Tüzük’e çok aktarmalarda bulunacağız, hatta Milliyetçi Hareket Partisinin bu konunun tamamen İç Tüzük’e aktarılması şeklinde bir düşüncesi olmuştu ama en azından İç Tüzük’e de bir anayasal perspektif vermek yararlı olabilir. Burada, mesela, CHP’nin teklifinde gördüğüm “Demokratik müzakere anlayışı ve muhalefetin söz hakkını etkili biçimde kullanılması esasları gözetilerek…” gibi bir hareket noktası, bir nirengi noktasının tanınması yararlı olabilecektir.

Yine, burada, çok önemli bir konu, konu ve içerik bakımından birbiriyle bağlantılı olmayan hükümler yani torba kanun uygulaması. Hukuk devletinin birinci düşmanı, torba kanun uygulamasıdır. Eğer ben anayasa yargıcı olsam hiçbir şeye bakmadan torba kanunların tamamını iptal ederim. Hiçbir şeye bakmam başka.

FARUK BAL (Konya) – Seçelim Hocam seni.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Yani torba kanunsa bu, hukuk devleti ilkesine temelden aykırıdır. Bir kanunda otuz-otuz beş değişiklik yapılabilir mi? Bu kadar, kamu yetkisi, keyfî kullanılabilir mi? Ya “Ben yaptım oldu.” Ya, böyle bir şey olamaz, bunu kabul etmiyorum. Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak böyle bir uygulamayı kabul etmiyorum ve bunun mutlaka hukuk devleti anlayışı çerçevesinde bir düzene, belirlilik ilkesi çerçevesinde getirilmesi lazım.

Yine aynı şekilde “temel kanun” diye bir sistemden söz edeceksek, “temel kanun” diye bir ayrı usul belirleyeceksek elbette ki onun da bir şekilde tanımlanması gerekir çünkü “temel kanun” kavramı altında Meclisteki bu görüşmelerin çok basitleştirildiğini ve görüşmelerin yüzeysel kaldığını görmekteyiz. Ama tabii ki Sayın Vekilim Ahmet İyimaya’nın söylediği şey çok doğru, “paradigmayı değiştirmek” meselesi. Meclis, elbette ki yasayı Genel Kurul anlamında yapmayacaktır ama Genel Kurulun iradesi komisyonların çalışmasına da ışık tutacaktır. Onun için Genel Kuruldaki oylamalar yine de önemlidir. Bu “rasyonelleştirilmiş parlamentarizm” adı altında 1982 Anayasası döneminde getirilen, Meclisin çalışmasını kolaylaştıran kuralların genele şamil olmaması ve en azından İç Tüzük gibi veya bazı yasaların yapılması gibi, bazı Avrupa ülkelerinde uygulandığı gibi -Fransa başta olmak üzere- “organik kanun” benzeri birtakım temel hukuksal kurum ve müesseselerle ilgili yapılacak yasaların özel nisaplara anayasada bağlanmasının yararlı olacağını düşünüyorum efendim.

Saygılar sunuyorum.

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim.

Sayın Hocam, yıldızdan daha fazla parlarsınız.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ben mum ışığı kadar konuşacağım ama önce Selin Hanım bir güneş gibi parlasın.

ATİLLA KART (Konya) – Sorumluluğunuz çok arttı.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şimdi teklif sahibi olduğum için…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ama Özgür Hanım şimdi içgörüsünü artırarak derinleşiyor.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Ben bizim verdiğimiz teklif üzerine konuşmak istiyorum, gerçi Atilla Bey çok ayrıntılı bir şekilde açıkladı ama özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisindeki kanun teklif ve tasarılarının görüşülmesine ilişkin -her aşamada komisyon aşamasında, Genel Kurul aşamasında- “demokratik müzakere” anlayışı ve muhalefetin söz hakkının etkili biçimde kullanılmasının esas alınması çok önemli. Yani bu Anayasa Komisyonu çalışmaları devam ederken yaz aylarında, hatırlıyorum –siz vekiller zaten işin içinde olduğunuz için çok çok iyi biliyorsunuz- günlerce Meclis hiç kapanmadan çalıştırıldı. Örneğin, bu, “demokratik müzakere” anlayışına çok ciddi şekilde aykırı olan bir usuldü. En basitinden şu anda aklıma gelen, buna ilişkin çok sayıda olumsuz uygulamayı söyleyebiliriz. Dolayısıyla, burada anayasada bunun belirtilmesi, İç Tüzük düzenlemelerinin hangi esaslar çerçevesinde yapılacağının belirtilmesi önemli.

İkincisi, özellikle komisyon aşamasında sivil toplum örgütlerinin ilgili kanun tasarı ve tekliflerine ilişkin görüş bildirmesi, artık, günümüzde sivil toplumun karar mekanizmalarına katılması anlayışı esas alınıyor. Esas alınan bu anlayış çerçevesinde de Batılı anayasalara ve Batılı demokrasi örneklere baktığımız zaman sivil toplumun, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi aşamasında söz sahibi olması, kendi görüşlerini dile getirmesi, bunu kamuoyuyla paylaşması yani yasama sürecine bu vesileyle dâhil olması, artık kabul edilen bir şey. Dolayısıyla, bunun anayasa aracılığıyla bizim yasama sürecine de dâhil edilmesi gerekiyor.

Torba kanun, Ali Bey çok güzel söyledi yani herkes zaten torba kanun konusunda aynı görüşte gözüküyor, Ali Bey’in üzerine söyleyecek bir şey yok. Gerçekten bizim parlamento hukukundan ya da parlamento hukuku sistemimizden çıkarılması gereken bir uygulama. Bu torba kanunun benzeri Amerika Birleşik Devletlerinde senatoda uygulanıyor, hatta onlar bunu bir Noel ağacına benzetiyorlar, ilgili ilgisiz her türlü teklif o yasa teklifinin içine konabiliyor, ilgili ilgisiz bütün konular. Gerçi, Temsilciler Meclisinde böyle bir uygulama yok ama Senatoda var fakat bir, işte, Mecliste olup diğerinde olmadığı zaman bu bizde olduğu gibi kötüye kullanılamıyor. Bu, bu şekilde dengelenmiş vaziyette.

FARUK BAL (Konya) – Yasalaşsa bile hüküm ifade etmiyor.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Evet. Yani bu şekilde uygulanamıyor, öyle bir denge söz konusu. Ama bizde tek meclis söz konusu olduğu için ve tek meclisli bir parlamento söz konusu olduğu için ve buna da her türlü, hiçbir sınır tanımadan her konunun bir kanun metni içerisinde yer alması mümkün olduğu için İç Tüzük gereğince, son derece kötüye kullanılıyor dolayısıyla bunun mutlaka anayasada bir şekilde, yani bizim önerdiğimiz şekilde güvenceye alınması gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

FARUK BAL (Konya) – Ben teşekkür ederim.

Sayın Hocam buyurun.


PROF. DR. YAVUZ ATAR – Sayın Başkan, şimdi elbette ki yasama meclislerinde kanunların görüşülmesi usulleri son derece önemlidir. Bizler anayasa hukukçuları olarak bunun öneminin bilincindeyiz, derslerimizde de bunun önemini hep anlatırız. Bu konuda gerçekten çok işleyen mekanizmaların olması gerekir, güvenceli mekanizmaların olması gerekir. Ancak acaba bu nasıl sağlanabilir? Bunu getirirken bu defa da parlamentonun kanun çıkaramaması gibi bizim 80 öncesi yıllarda çok eleştirilen ve 82 Anayasası ile bu tıkanıklıkları aşmak üzere birtakım hükümler getirilmesini hatırlayalım. Dolayısıyla, makul veya dengeli bir düzenleme yapılmasında yarar görüyoruz. Tabii ki, bu torba kanunların çok doğru olmadığına ben de katılıyorum -hatta Sayın Başkanın hatıraları gibi ben de bir-iki örnek vermek istiyorum- bu YÖK Kanunu çalışmalarında bir yerden öneri geldi bize, aynen şöyle yani resmî yazı, kurumdan değil de bir üniversiteden: İşte, bilmem 6111 sayılı Torba Yasa’nın 44’üncü maddesindeki bilmem ne. Şimdi, torba yasa o kadar yaygınlaşmış ki adam adının “torba yasa” diye bir yasa olduğunu zannederek…

ATİLLA KART (Konya) – Öyle bir kavram yerleşiyor.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – …öyle bir şey yazmış. Ben de onun teknik heyetindeydim, çok güldük orada arkadaşlarla yani bunu…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – E, çünkü torba kanunların başlıkları çok uzun. Onda, bunda, şunda falandı filandı değişiklik yapılmasına dair falan.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Ama hani “filan sayılı kanun” dese tamam da “sayılı torba yasanın” diyor. Bunu öyle zannediyor neyse…

FARUK BAL (Konya) – Doğru tanımlanmış demek ki.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Bunu yazan da bir Türk Dili ve Edebiyatı profesörü yani...

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Yok, “torba” Türkçe ama.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Şimdi, tabii, bir de başka bir örnek vermek istiyorum. Bu 4+4+4 kanunu, komisyonda müzakere edilirken işte orada bizim üniversiteye giriş sistemiyle ilgili bir madde vardı -YÖK adına da bazı oturumlara ben katıldım- o arada da CHP’li bir vekilin aralıksız olarak ve ayakta on iki saat konuşmasını dinledim. Kendisi, tabii, metinleri okurken Nur Serter Hanımefendi de yanında oturuyordu, vekil sayfalarca okuyor okuyor, bir tanesini okudu, “Dur, ya hata yaptın onun arkasını okumayı unuttun.” dedi. “Ha öyle mi?” dedi onu da okudu. Şimdi, alakalı alakasız o kadar metin okudu ki eğitimle ilgili yazılmış bir sürü rapor, hatta bir kısmı güncelliğini bile kaybetmiş. Şimdi, bu iki uç hani örneği verdim demek ki gerçekten yasama süreçleri, kanun yapma teknikleri çok önemli ama bir yerde de kanunların yapılabilir olması lazım yoksa parlamentolar çalışmaz.

Peki, bunun çözümü ne? Bu konularda işte CHP’nin önerileri var fakat bir, anayasaya bu kadar detaylı yazılabilir mi? İki, bu yazılan, Parlamentonun acaba çalışmasını gerçekten, 1980 öncesi dönemdeki sıkıntıları ortaya çıkar mı? Hani bir yandan biz başkanlık önerdiğimiz için bizi eleştirdiniz, dediniz ki “Ya, parlamenter sistemi rasyonelleştirelim, sizde bundan vazgeçin.” Ama biraz sanki bu öneriler rasyonelleşmekten…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Torbalaştırıyor.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – …irrasyonalizme doğru götürüyor gibi.

FARUK BAL (Konya) – Siz kabul ederseniz…

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Cevap hakkı doğdu.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Çok değerli meslektaşlarımın bu çabalarını takdir ediyorum ve diyorum ki efendim, son söz olarak: Şimdi, bizim önerimizde gerçekten hem anayasa hukuku teorisi hem de pratiğin mezcedildiği bir ilke var. Nedir bu? Kanunlar gerçekten de komisyonlarda pişirilir, yoğrulur ve Genel Kurula getirilir. Bakın, ben kanun yapma süreçlerinde, taslak hazırlamalarda çok, yıllarca çalıştım, bulundum, resmî ve gayriresmî çok komisyonda çalıştım, inanın, geniş komisyonlarda hakiki müzakere yapılamıyor. Ya konuyu bilmediklerinden ya da çok farklı görüşler olduğundan… Sizler, tabii, bizden daha da tecrübelisiniz, Parlamentoda yıllarca çalıştınız, mesela 2 maddelik bir kanun, eğer Parlamentoda hani müzakere çok uç noktalara taşınırsa bir ay çıkmayabiliyor. İşte, o 4+4+4’te Cumhuriyet Halk Partisinin o kadar çok önergesi vardır ki 1 madde kırk sekiz saat sürdü; sonra bir haftaya uzadı; sonra bir şey oldu, bu defa, buna tepki olarak kalan onlarca madde de yarım saatte kabul edildi. Yani parlamentoların böyle olmaması lazım. O yüzden Sayın İyimaya’nın pratik tecrübelerinden esinlenerek şu yazmış olduğumuz önerinin çok uygun olduğunu düşünüyoruz: “İhtisas komisyonlarında ayrıntılı olarak değerlendirme.” Bu CHP’nin önerisindeki gibi görüş almayı, alt komisyonlar kurulmasını, genişlemesini, müzakere edilmesini, hepsini kapsıyor gerçektende. Bakın, şurada bir komisyonuz, şu müzakere rahatlığını Genel Kurulda yakalamak mümkün değil. O yüzden genel kurullarda da Batı parlamentolarında olduğu gibi genelin görüşülmesi ve oylanması esasının… Ama kanunların pişirilmesinin, adam edilmesinin, kaliteli hâle getirilmesinin yerinin de komisyonlar olduğunu… Hatta o kadar ki komisyon bile çok genel kalıyor, alt komisyon kuruluyor, işte, uzmanlara başvuruluyor vesaire. Dolayısıyla da bu önerinin, bizim önerimizin anayasa hükmü olarak yeterli olduğunu ve çok önemli bir farklılık getirdiğini mevcut Anayasa’ya göre… Çünkü mevcut Anayasa’da hiç hüküm yok, “Tasarı ve tekliflerin Mecliste görüşme usul ve esasları İç Tüzük’le düzenlenir.” demiş, bırakmış. Yani dolayısıyla, böyle bir hüküm yeterli olur -daha doğrusu bizim önerimiz, bu mevcut Anayasa’daki değil de- düşünüyoruz efendim.

FARUK BAL (Konya) – Hocam, teşekkür ediyorum.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Torba kanun hakkında ne diyorsunuz?

FARUK BAL (Konya) – İfade etti canım.

PROF. DR. YAVUZ ATAR – Torba kanunla ilgili şeyi söyledim burada.

PROF. DR. ALİ AKYILDIZ – Bir süre koymak gerekmez mi buraya?

PROF. DR. YAVUZ ATAR – O artık “Torba kanun çıkarmaz.” demek biraz anayasa işi değil de belki İç Tüzük işte… Yani şimdi, zaten Sayın İyimaya’nın bu önerisi, komisyonda pişirme işi olsa, dolayısıyla, torba kanunlara hacet kalmayacak zaten. İşte, kanun çıkarılamadığı için bu torba kanunlara gidiliyor.

FARUK BAL (Konya) – Özgür Hanım, buyurun.

ÖZGÜR SEVGİ GÖRAL – Ben çok uzun konuşmayacağım çünkü zaten bütün detaylarıyla konuşuldu mesele.

Bu demokratik müzakere anlayışı ve muhalefetin söz hakkının etkili biçimde kullanılmasının ayrıca vurgulanması doğru geliyor bize. Dolayısıyla, biz de bunu destekleyebiliriz. Bu, tekliflerin ihtisas komisyonlarında ayrıntılı olarak değerlendirilmesinden biraz daha farklı gibi gözüktü bana Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi. Biz aslında “temel hak ve özgürlüklerde sivil toplumun katılımı” diye ayrıca bir madde önermiştik, hatırlarsınız hepiniz. Yani bu hem Selin Hanım’ın söylediği artık dünyanın bir sürü yerinde zaten böyle yapılıyor, bir de zaten bazı konular bakımından Türkiye’de böyle yapılmadığı için epey sorun oluyor. Mesela, mülteci, iltica, göçmenlik hukuku çok teknik bir meseledir yani bunun Meclisteki bir sürü insan bile detayını bilmez ama o alanda çalışan sivil toplum örgütleriyle birlikte istişare ettiğinizde onlarda o alanın birikimi vardır ve sorun alanlarının ne olduğunu söylerler. Şimdi, burada şeyin ayrıca vurgulanması bizim öneriye de yakın yani meslek grupları, bu alandaki uzman gruplar, sadece meslek grupları da değil ayrıca, hak örgütleri, sivil toplum örgütleri esasen yani bu alanda deneyim biriktirmiş, çalışma biriktirmiş kurumların görüşlerinin dinlenmesi ve ayrı bir raporla sunulması bizim bu sivil toplumun geliştirilmesi önerimize de ruhen çok yakın olduğu için bu da bize uyar. Ayrıca, eğer bunu burada böyle kabul edersek mesela belki haklar bölümünde birlikte tekrar önerebiliriz çünkü bence onun bir temel hak olarak garanti altına alınmasını biz önemli buluyoruz.

Torba kanunla ilgili, zaten herhangi bir hukukçu herhâlde bunu açıkça savunmaz yani, yapılsa bile savunmaz. Savunulacak çok fazla bir yanı yok. Şimdi, İç Tüzük’te bununla ilgili bir konsensüs olacağı bilinse hani İç Tüzük’e bırakalım ama öyle bir durum olmadığı için şu anda, burada düzenlenmesi bizim bakımımızdan olabilir gibi geliyor bana.

Son bir şey söyleyeceğim. Bu temel kanunlar, CHP’de de var bizde de var. Temel kanunları tanımlamak güzel olabilir yani çünkü o tartışmayı ortadan kaldırması bakımından. Biz biraz şöyle düşündük yani çok uzatmak anlamına gelir. Zaten doktrinde de artık bir konsensüs var ya “Temel kanun budur işte.” diye. Ekleyebiliriz ya da eklemeyebiliriz ama biz şeye çok katılıyoruz -yani kendi önerimizde de var zaten, daha önce birkaç yerde de söyledik- yani bu organik kanunlar deniyor, temel ama özel birtakım kanunların özel usullerle düzenlenmesi gerekliliği –biçim, içeriği belirliyor çünkü- Meclisin demokratik çalışmasının önünü açacaktır. Dolayısıyla, bunda da bence uzlaştırabiliriz bizim temel kanunlarla sizin önerdiğiniz biçimi.

DOÇ. DR. SELİN ESEN – Bir şey ekleyebilir miyim Başkanım?


Yüklə 6,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   76   77   78   79   80   81   82   83   84




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin