2011 yili cezaevi raporu iÇİndekiler


*05.01.2011 tarihinde Alanya L Tipi Kapalı Cezaevi’nden şubemize mektupla başvuran Nuri Akbulut şu beyanlarda bulundu



Yüklə 1,06 Mb.
səhifə10/16
tarix17.11.2018
ölçüsü1,06 Mb.
#83141
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   16

*05.01.2011 tarihinde Alanya L Tipi Kapalı Cezaevi’nden şubemize mektupla başvuran Nuri Akbulut şu beyanlarda bulundu:Bilindiği gibi ben, arkadaşlarım Sıdık Biçer ve Mesil Demiralp ani bir sevkle Midyat M Tipi cezaevinden 17.10.2010 tarihinde Alanya L Tipi cezaevine getirildik. Ailem Nusaybin’de ikamet etmektedir. Aileden binlerce kilometre uzaklaştık. Diğer arkadaşlarımda öyledir. Aile görüş hakkımızı fiili olarak ortadan kalmış durumdadır. Bu sevkin hangi amaçla yapıldığını anlaşılmamaktadır. Ailelerimiz mağduriyet içindedirler. Bayan arkadaşlarımız olan Mesil Demiralp tek başıma kalmaktadır. Bu ceza evinde kadın tutuklu olarak tek başımadır. 46 gündür ben ve Sıdık Biçer arkadaş çok ağır bir tecrit durumunu yaşıyoruz. Yan yana gelemiyoruz, temas kuramıyoruz. Dar bir oda da günün 23 saati kapımız kapalı tutuluyor. Günde bir saat havalandırmaya yalnız başına çıkartılıyoruz. Bunun yanında askeri sayım gibi daha birçok kural ve kaide askeri cezaevini andıran uygulamalar yaşanmaktadır. 16 yıldır cezaevindeyim. Şu an mahpusluğum bir zumla dönüşmüş durumdadır. Hukukta öç almak, intikamcı yaklaşmak olmamalıdır. Midyat cezaevinden buraya sevk durumu, şu an yaşadığım şartlar bizden öç almak ve intikamcı yaklaşmak anlamına gelir. Buda insani ve hukuki değildir. Bundan dolayı ben ve Sıdık Biçer arkadaş 06.12.2010 tarihinden itibaren sürekli belli olmayan açlık grevine girmiş bulunuyoruz. Sizden duyarlılık bekliyor ve gereken duyarlılığı göstereceğine inanıyoruz.” (İHD Diyarbakır)
*04.01.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır E Tipi Cezaevinden başvuran Herdem Kızılkaya şu beyanlarda bulundu:Uzun bir dönemden beri cezaevlerinde genelgeyle yürürlüğe ve uygulamaya konulan sohbet ve ortak alanlar tüm cezaevlerinde hükümlü ve tutuklular için uygulanmaktadır. Ancak genelgenin tanımış olduğu bu haklardan, defalarca talepte bulunmamıza rağmen yararlanamamaktayız. Bu talebimiz cezaevi idaresince her defasında “güvenlik” gerekçesiyle reddedilmiştir. Bizce “güvenlik” geniş ve keyfi uygulamalara açık bir kavramdır. Genelgede haftada 10 saat sohbet ve ortak alanda bir araya gelinebilir denmesine rağmen bizler sohbet ve ortak alanları kullanamamaktayız. Bu hakkımız keyfi bir şekilde engellenmektedir. Kurumda bir araya gelinebilecek alanlar (hobi odası, spor salonu) mevcuttur. Buna rağmen bizler sadece hafta da bir kez, bir saat ve bir oda olarak spor salonundan yararlandırılmaktayız. Oysa genelgede bu tür etkinlikler için hafta da 10 saat uygun görülmüştür. Bizler sohbet ve ortak alan etkinliklerinden yararlanarak arkadaşlarımızla bir araya gelmek istiyoruz. Daha öncesinde cezaevinde sohbet ve ortak alanlar kullanılırken, bir anda kullanıma kapatılmasında bir anlamda söz konusu değildir. Tamamı ile keyfi uygulamalardır. Bizler iki ayrı odalarda kaldığımız arkadaşlarımızla genelgede belirtilen çerçevede bir araya gelerek ortak alan ve sohbet hakkımızı kullanmak istiyoruz.” (İHD Diyarbakır)
*29.01.2011 tarihinde şubemize başvuran Adem Bayrak, şu beyanlarda bulundu:Oğlum Atalay Bayrak, Rize Kalkandere Cezaevine nakil edildiğinden beri sürekli baskı tehdit ve şiddet görüyor. Adalet Bakanlığına ve bazı kurumlara bu sorunların giderilmesi için resmi girişimlerde bulundum. Bunları yaptıktan sonra cezaevindeki baskılar ve şiddet daha da arttı. Yapılan baskıların sebebi onlardan neden şikâyetçi olduğu öne sürülüyor. Ayrıca gardiyanların dışında tanınmayan şahıslar devreye sokuluyor. Biz ailesi olarak yaşamına yönelik risklerin olabileceği endişesini taşıyoruz. Oğlumun Rize cezaevinde kalması cezasını orda tamamlaması çok büyük bir problem olacaktır. Biz sorunların giderilmesi için resmi girişimlerde bulundukça, devamında farklı baskılar devreye giriyor. Bu nedenle oğlumun Güneydoğuda bir cezaevine nakil etmesini talep ediyoruz. Bu konuda kurumunuzdan destek bekliyoruz.” (İHD Diyarbakır)
*03.03.2011 tarihinde Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nden şubemize başvuran Herdem Kızılkaya, şu beyanlarda bulundu: “1-Sohbet hakkımızı hiçbir şekilde kullanamıyoruz. Gerekçe olarak odada 10 kişiden fazla olmamız gösteriliyor. Biz karşı çıkınca güvenlik gerekçesi ile bu hakkımızı kullandırmayacaklarını belirttiler.

2–8 kişi kapasiteli odada 20 kişi kalıyoruz. Adli suçluların kaldığı 24 kişi kapasiteli bir oda var. 14 kişi kalıyor. Bu odayı istedik, değişimi ancak verilmedi. Bu oda dışında kullanılmayan odalar var. Bunları da bizim için ayarlamadılar. Bu konuda ki taleplerimize bu cezaevinin adli suçlulara göre dizayn edildiğini söylediler. Birinci müdür ile görüştüğümüzde bu cezaevinde siyasileri istemediğini ancak bizim gönderme yetkimiz olmadığını, .istersem size oda açarım. Ancak açmayacağım, buradan gitmenizi istiyorum dedi.

3-Sohbet ve hobi hakkımız ile ilgili müdür ile görüşlüğümüz de genelgeye rağmen sohbet hakkımızı kullandırtmayacağını, bu konu da yetki bende benim dışımda kimse size bu konuda yardım edemez. Nereye şikâyet ederseniz edin siz haksız çıkarsınız dedi.



4–8 Mart için müdürle konuşmaya gittik. Bütün cezaevlerinde bu güne özel etkinlikler yapıldığını önceki cezaevlerinde yetkililerle beraber kutladığımızı söyledik. Ancak müdür 8 Mart’ın kendisi için hiçbir anlamı olmadığını bir araya getirmeyeceğini söyledi. Bütün hukuki yolları deneyeceğimizi söylediğimizde savcılığın kendi ifadesini aldığını ve kendi lehine karar çıktığını söyledi.

5-Daha öncede Adalet Bakanlığına yaptığımız başvuru sonucunda gelen cevaplarda bakanlık cezaevine müfettiş gönderdiğini, idare ile müfettişlerin görüştüğünü ve ciddi sorunların tespit edilmediğini belirtmişler. Gelen müfettişler bizlerle görüşmedi cevapta kendi sorunlarınızı diyalog yolu ile halletmemiz gerektiğini belirtmiş.

6-Yaşadığımız sağlık sorunlarında da çok acil bir durum olmadığında hastaneye sevk edilmiyoruz. Ölüm döşeğine düşmeden neredeyse hastaneye sevk edilmiyoruz.

Şimdiye kadar sorunları boş yere basına yansıtmak istemiyorduk. Ancak arkadaşlarımız ile isyan noktasına geldik. Yerin dar olması, spor şansı olmadığından yaşam alanımız yok. Bu sorunlar ile ilgili cezaevi idaresi ile diyalog kuramıyoruz. Yaşadığımız tüm sorunlarda ve şikâyetlerimizde sorunların çözümünde en büyük engel birinci müdür Celalettin Gonca’dır. Savcı da karar verirken müfettişte sadece müdür ile görüşüyor. Müdür bizimle görüştüğünde özellikle biz siyasi tutuklulara karşı ayrı bir nefret bir öfke içeren tavırlarda bulunuyor. Özellikle birinci, müdür bizi isyana teşvik etmeye çalışır niteliktedir. Tüm başvurularımız bakanlık ve savcılıkça sürekli ret edildiğinden daha rahat hareket etmekte son görüşmemizde Celalettin Gonca’ya siz kendinizi Esat Oktay’ın yerine koyuyorsunuz. Her şey de kendinizi yetkili görüyorsunuz dedim. İHD den hukuki destek talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır)

*03.05.2011 tarihinde şubeye başvuruda bulunan Eyüp Aydın şu beyanlarda bulundu. “Ağabeyim Bilal Aydın Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Kapalı cezaevinde kalmaktadır. Haftalık telefon görüşmesi için evi aradı, telefonda Serhan Eskin ile Azad Eskin kardeşlerin 2 aydır hücrede tutulduklarını Serhan’ın kalp hastası olduğu tedavisinin yapılmadığı, maddi sıkıntı yaşadıklarından dolayı da sıkıntı yaşadıklarını ve baskıların olduğunu söyledi.” (İHD Siirt)
*Türkiye'deki cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere yönelik geliştirilen baskı, hak ihlali ve keyfi uygulamalar kamuoyundaki yerini koruyor. Çeşitli zamanlarda Yüksekova, Ağrı, Doğubayazıt ve Diyadin'de "KCK" adı altında yapılan operasyonlarda tutuklanan ve AĞrı M Tipi Cezaevi'ne götürülen biri hükümlü 12 tutuklunun havalandırması olmayan 20 metrekarelik bir odada tutulduğu belirtildi. Ağrı M Tipi Cezaevi'nden Adem Varol, Fırat Tanrıverdi, Ömer Polatlı, Edip Akkoyun, Erman İlboğa, Gürkan Akşit, Levent Önder, Cüneyt Bilgi, Orhan Yerlikaya, İsmet Halat, Engin Göktaş ile Mehmet Selim Gürdal adına ajansımıza gönderilen ortak mektupta 20 metrekarelik odada 12 kişinin kaldığı belirtilerek, koşullardan dolayı kalp hastası olan bir tutuklunun hayati tehlikesinin olduğu kaydedildi. Ayrıca mektupta kendileri hakkında bilgi almak için cezaevini arayan ailelere yetkililer tarafından "Bilgi vermek yasak" cevabı verildiği ileri sürüldü. "20 metrekarelik ve havalandırması olmayan bir tecrit odasında bulunmaktayız" denilen mektupta tutuklular şunları kaydetti: "Sohbet, kitap, gazete ve spor gibi olanaklardan mahrumuz. Hava almamanın yanı sıra yanı başımızda bulunan yemekhanenin kokusu ve odanın içinde bulunan banyo ile lavabo kokusu bizi ciddi anlamda rahatsız etmektedir." Kalp hastası olan bir arkadaşlarının havasızlıktan ötürü iki kez bayıldığı ifade edilen mektupta, arkadaşlarının ayrıca ilacını düzenli bir şekilde alamadığının altı çizildi. 2006 yılı Eylül ayında gözaltına alınan ve 15 yıl ceza alan M. Selim Gürdal isimli arkadaşlarının da Van F Tipi Cezaevi'nden bulundukları cezaevine nakledildiği belirtilen mektupta, "Gece saat 03.00 sıralarında cezaevine getirilen arkadaşımız nizamiye kapısında cezaevi müdürü ile orada bulunan rütbeli komutanlar tarafından 'taraflımısın, tarasız mısın' diye sorulmuş. 'Ben siyasi bir hükümlüyüm' diyen arkadaşımıza siyasi koğuş olmasına rağmen, burada siyasi koğuş yok denilerek adli tutukluların bulunduğu koğuşa götürülmek istenmiş. Bunu kabul etmeyen arkadaşımız tek kişilik hücreye alınmayı istemiş. Sonra siyasi tutukluların olduğu koğuşa getirilmiş. Arkadaşımız sağlık koşullarından başka bir cezaevine naklini istemiş ancak bu sefer de sevk karşılığında 500 TL para istenmiş" denildi. (08.05.2011/DİHA)
*13.05.2011 tarihinde şubemize Tekirdağ 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevinden başvuran Selçuk Yıldızhan, şu beyanlarda bulundu:Ben 15.09.2010 tarihinde İstanbul’da tutuklandım. Halen tutuklu bulunmaktayım. Hakkımda “PKK’ye üye olma, patlayıcı madde bulundurmak, nakletmek” iddialarıyla dava açılmış durumdadır. Hiçbir somut delile dayanmayan soyut iddialar çerçevesinde suçlanıyorum ve yargılanıyorum. Zaten TMK yasası adı altında yürütmeye konulan maddeler ile polisler artık yoldan geçen herkesi her an gözaltına alabilirler ve yıllarca cezaevinde tutabilirler. Bende bunlardan sadece biriyim. Beşiktaş 1. ağır ceza mahkemesinde yargılanıyorum. 05.04.2011 tarihinde ilk mahkemeye çıkacağım. (Dosya no: 2010/332) ve benim avukatım var. Benim bir diğer sorunum sağlık sorunuyla ilgilidir. Ben %71 görme engelliyim. Bu durumum bakanlık tarafından onaylanmış, rapor edilmiştir. Söz konusu raporlarım ailemin yanındadır. Görme sıkıntısı yaşadığım için kitap vb. kaynakları okuyamıyorum. Bundan dolayı psikolojik rahatsızlıklarım oluşmaya başladı. Bulunduğum cezaevi idaresi benim dışımda beni “kendilerini bağımsız olarak ifadelendiren” iki kişinin yanında zorla tutuyorlar. Tüm taleplerime rağmen beni istediğim arkadaşlarımın yanına vermiyorlar. Hem hukuksuzluk yapıyorlar hem de benim yaşamımı tehlikeye atıyorlar. Devletin var olan anti-demokratik yasaların mağduru olarak içeri tıkılmanın yanında bir de idarenin keyfi uygulamaları eklenince yaşadığım sıkıntı ve hastalık katlanıyor. Bu nedenlerden dolayı sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)

*17.05.2011 tarihinde şubemize başvuran Mizgin Aksu, şu beyanlarda bulundu:Ben 17 Nisan 2011 tarihinde tutuklanarak Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevine getirildim. Şuan da bağımsızların koğuşuna götürüldüm. Ancak ben rızam dışında bu koğuşta kalıyorum. İtiraz etmeme ve koğuşumun değiştirilmesine ilişkin birçok dilekçe verdim. Ancak yaşımın küçük olmasını gerekçe gösterilerek beni B–2 (siyasi tutukluların bulunduğu koğuş) koğuşuna vermek istemiyorlar. Ben koğuşumun değiştirilmesi için sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır)
*Bölgede son 3 aydır bir furya halinde bini aşkın kişinin tutuklanmasının ardından tutuklulara balık istifi muamelesi yapılıyor. Son olarak Malatya E Tipi Cezaevi'nde yaşadıkları hak ihlallerini duyurmak için yakınları aracılığı ile bir açıklama yapan tutuklu ve hükümlüler, 10 kişilik hücrelerde 25 kişi kalmaya zorlandıklarını ve bir yatakta 3 kişi yatmak zorunda kaldıklarını söyledi. Herşeyin yasak olduğu cezaevinde yasal yayın olan Azadiya Welat gazetesi ve Bejan Matur'un "Dağın Ardına Bakmak" adlı kitabı toplatma kararı olmamasına rağmen tutuklulara verilmediğini ifade eden tutuklular, günlük gazetelerin ise düzenli verilmesi gerekirken haftada sadece iki gün verildiğini belirtti. "Bu cezaevinde neredeyse nefes almak bile yasak hale geliyor" diyen tutuklular, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan siyasi hükümlü Ömer Hayri Konar'ın tek kişilik koğuşta tutulması gerekirken cezaevinde tek kişilik koğuş bulunamadığı gerekçesiyle yaklaşık 10 gündür havalandırma sorunu olan hücrede tutulduğunu belirtti. Açıklamada, Konar'ın Adalet Bakanlığı'na nakil için başvuru yapılmasına rağmen başvurusunun reddedildiği belirtildi. (27.05.2011/DİHA)
*23.06.2011 tarihinde şubemize başvuran Menduha Oğurlu, şu beyanlarda bulundu:Oğlum Şeyhmus Oğurlu, Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde 8 yıldır hükümlü olarak yatmaktadır. Bir aydan beridir oğlumla görüşemiyorum ve görüşmeyi yasaklamışlar. Nedenini bilmiyorum. Cezaevindeki arkadaşları ailelerine haber vermiş, ailelerde bana haber verdi. Oğlumun 1 haftadır hücreye konduğunu, yemek verilmediğini, işkence yapıldığını söylediler. Cezaevine gidiyorum oğlumu göstermiyorlar. Bana her türlü görüşün yasak olduğunu söylediler. Jandarmalar beni kovdu ve hakaretler yaptılar. Hacı diye bir gardiyana sordum “senin oğlun hücrede sesini çıkarma” dedi. Oğlumun hayatından endişe ediyorum. Oğlumdan sağlıklı bir haber alamıyorum. Oğlumla görüşmek istiyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır)
*18.07.2011 tarihinde şubemize başvuran Hacı Yardımcı, şu beyanlarda bulundu:Kızım Remziye Yardımcı, yaklaşık 5 yıldır tutukludur. Yaklaşık olarak 9 aydan beri Uşak E Tipi Cezaevinde hükümlü olarak kalmaktadır. Uşak ilinin, ikamet ettiğim Diyarbakır iline mesafe olarak uzak olması nedeni ile kızımı görmeye gitmem mümkün olamamaktadır. Maddi olarak çok kısıtlı koşullarda yaşamaktayız ve ailemin geçimini sağlamak konusunda büyük zorluklar yaşamaktayım. Yine sağlık koşullarım da uzun yolculuk yapmama elverişli değildir. Ayrıca kızım 7 aydır tek kişilik hücrededir. Kızımın uzun süre yalnız kalması psikolojisini bozmuştur. Bu durum bizi de fazlası ile üzmektedir. Belirtmiş olduğum hususlar çerçevesinde kızımın, ikamet ettiğimiz Diyarbakır ili veya Diyarbakır’a yakın illerden Mardin, Batman, Muş birine naklinin sağlanmasını talep etmekteyim.(İHD Diyarbakır Şubesi)
*İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi’ne, Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’nden bir mektup gönderildi. İsmini açıklayamadığımız 3 kişi tarafından kaleme alınan mektupta, cezaevinde küçük çocuklara ‘cinsel taciz’ uygulandığı iddia edildi. Mektupta, genel seçimlerden sonra ‘taş attıkları’ gerekçesiyle Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’ne 8 çocuğun getirildiği belirtilerek, “Yaklaşık 20-30 gün önce bulunduğumuz cezaevine 8 çocuk getirildi. Bu çocukları önce ‘çatı katı’ dediğimiz havalandırması, yemekhanesi olmayan tek gözlü küçücük bir odaya aldılar. Biz bunun doğru olmadığını cezaevi idaresine iletip, daha düzgün koşullarda bir yere alınmalarını istedik. Bunun üzerine çocuklar çatı katından alınıp, hücrelerin altındaki basık-alçak tavanlı bir odaya aldılar” denildi. Küçük yaştaki çocukların tutulması için uygun olmayan cezaevinde her türlü kötü muamelenin yaşandığına dikkat çekilen mektupta şu çarpıcı ifadelere yer verildi: “Yaşça o 8 çocuktan büyük olan ve sokaktan alınarak getirilen başka bir çocukta onların yanına yerleştirildi. Edindiğimiz bilgiye göre çocuklar bu kişinin haksızlıklarına, hakaretlerine ve cinsel tacizine maruz kalıyorlar. Bu durumu idareye defalarca bildirmemize rağmen, konu geçiştiriliyor. Bizimle aynı davadan dolayı cezaevinde bulunan bu çocukların bizimle birlikte spor, sohbet ve görüşmelere çıkabilmesi için koşulların yaratılmasını istedik. Taleplerimiz görmezden geliniyor. İdare bize, ‘onların anası, babası, kardeşi değilsiniz’ şeklinde yanıtlar vererek, bizi ‘sürgünle’ tehdit ediyor. Bu çocukların biri hariç diğerleri çok küçük, eğer bir önlem alınmazsa bunların hayatları kararacak”

İHD Genel Merkez Yöneticisi Necla Şengül, mektupta kendilerine bildirilenlere ilişkin ‘acilen bir girişimde bulunacaklarını kaydederek, “Bu 8 çocuğun daha sağlıklı bir ortama yerleştirilmesi için muhatap mercilere başvurularımızı en kısa sürede yapacağız. İnsan hakları açısından zaten 18 yaş altı çocukların büyüklerin tutulduğu cezaevinde tutulmaları uygun değildir. İdarenin derhal bu durumu araştırması ve tedbir alması gerekmektedir. İHD Siirt Şubemiz, konunun en yakın takipçisi olacaktır” dedi. Geçtiğimiz yıl, Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tecavüz zanlısı İlhami Çolak'ın cezaevinde adli suçtan tutuklu bulunan 6 çocuğa tecavüz ettiği iddia edilmişti. (27.07.2011/ANF)


*23.06.2011 tarihinde Siirt E Tipi Kapalı cezaevinde bulunan Yılmaz Taruk mektupla şubemize başvuruda bulunarak, maruz kaldığı baskı ve yaklaşımlardan dolayı açlık grevine girdiğini, görüşmek istediğini talep etmiştir. Kendisiyle görüşmeler yapıldı, psikolojik sorunlar da yaşadığı tespit edildi. (İHD Siirt Şubesi)
*09.08.2011 tarihinde şubemize Şanlıurfa E Tipi Cezaevinde başvuran Azize Yağız, şu beyanlarda bulundu:Ben 11 aydır, örgüt üyeliğinden dolayı tutukluyum. Keyfi bir şekilde tutulmaktayım. Kışın kaloriferler yakılmıyor, sıcak su verilmiyor, yemekler hep aynı veriliyor. Kitap, dergi ve gazete yasal olmasına rağmen tarafımıza verilmiyor. İki aydır mektup iletişim cezam olduğunu, gerekçesi ise; açlık grevine girmemiz gösteriliyor. Aynur Özak Şahin, adında tutuklu bir arkadaşımız var. Eşi de cezaevindedir. 4 yaşında bir çocuğu var. Ancak tüm taleplerimize rağmen içeri alınmıyor. 6 yaşında küçüklerin annelerinin yanında kalabilir. Çocuk en azında haftada bir kez annesinin yanında kalabilir. Arkadaşlarımızdan biri saçlarını kesmek istedi, ancak idarenin ceza vermesi tehdidi ile izin verilmedi. Doktor hafta da bir kez cezaevine geliyor. Yalnız sevkler olduğu zaman 2 sonra geliyor. Revire ancak çok ağır ve acil durumlarda sevk ediliyoruz. Hastaneye sevklerimiz 1 ya da 2 ay sonra gerçekleşiyor. 8 kişilik odalarda 23 kişi kaldık. Aramızda çok ağır hastalar yoktur. Birçok arkadaşımız sürgün edildi. Mahkemeye ring aracı olmadığını öne sürere götürülmüyoruz. İletişim cezamız olduğunda ailelerimizle de görüşemiyoruz. Ayrıca açık görüş cezamız da var. Su belirli saatlerde veriliyor. Bu da bizde içecek ve yıkanma sıkıntısı yaratıyor. Çocuk tutuklular cezaevi uygulamaları protesto etmek için açlık grevi başlatmıştı. Askerler tarafından havalandırmalarda taş atılmış ve sözlü tacizlerde bulunulmuştur. Cezaevinde kıyafetlerimize de karışıyorlar. Her kıyafetten 3’er tane verilmiştir. Bu da bizde sıkıntı yaratmıştı.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Tahliyelerine az kaldığı ve başka cezaevlerinde yer olmadığı gerekçeleri ile Diyarbakır'ın Lice İlçesi Yarı Açık Cezaevi'ne nakledildiklerini söyleyen 20'yi aşkın PKK'li tutuklu, yarı açık cezaevi olması itibarı ile daha insani ve olumlu koşullarda yaşayacaklarını beklerken, hiçbir cezaevinde karşılaşmadıkları yönelimler ile karşı karşıya kaldıklarını kaydetti. Ailelerinin aracılığıyla DİHA'ya mektup gönderen 18 PKK'li, cezaevlerine yönelik yeni bir konseptin dayatıldığını, bu konsept kapsamında savcı, asker ve cezaevi idaresi tarafından faşizan yönelimlere maruz kaldıklarını bildirdi. 12 Haziran Milletvekili Genel Seçimleri'nde Lice halkının tercihini kimliğinden ve özgürlüğünden yana kullanmasından sonra özelikle savcının durumu kabullenemediğini ve kendilerine yönelik baskıların dozajının artırıldığına dikkat çeken PKK'li tutuklular, gönderdikleri mektupta baskılara ilişkin şunları belirtti: "Savcı gittiği güne kadar bizimle uğraştı. Yeni gelen savcı görüşme talebimize cevap vermedi. Adeta yüksek güvenlikli cezaevlerindeki koşullar dayatılıyor. Verilen sözlerin hiçbiri tutulmuyor. Haklarımız gasp edildiği gibi, Bakanlık genelgesinde bize verilen haklarımız da 'imkanlarımız yok' denilerek verilmiyor. Hasta arkadaşlarımızın tedavileri yapılmıyor, hastaneye sevk edilen arkadaşlarımız 3 ya da 4 ay gecikme ile hastaneye götürülüyor. Karavana çıkmadığı gibi, ailelerimizin getirdiği yiyecekler de keyfi olarak verilmiyor." Cezaevi idaresi ile açık görüşlerin süresi konusunda anlaşmalarına rağmen, açık görüş esnasında araçlar ile cezaevinin önüne asker yığarak provokasyon yaratılmaya çalışıldığını belirten tutsaklar, "Diyarbakır Cezaevinde uygulanan vahşet burada da hayata geçirilmek isteniyor. Arkadaşlarımız mahkeme ve hastanelere asker işkencesi ile götürülüyor. İtiraz ettiğimizde 'istemiyorsanız gitmeyin' diyorlar. V.Z. adlı gardiyan, 'Siz PKK'lileri bana bırakın ben bunları adam ederim, onların dilinden ben anlarım' diyerek, provokasyona çekmek istiyor. Ayrıca bu gardiyanın hakaretleri ve tehditleri yetmezmiş gibi düzmece tutanakları ile arkadaşlarımıza davalar açılmaktadır. Benzer bir tutanakla Ahmet Yavuz adlı arkadaşımıza hücre cezası verildi" diye kaydetti. Tutsaklar ayrıca kendilerine uygulanan baskıların bir benzerinin de ailelerine dayatıldığını, görüşe gelen ailelerin kışın yağmur altında yazın da güneş altında saatlerce tutulduğunu aktardı. (13.08.2011/DİHA)
*Bitlis E Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan 10 çocuk, devam eden askeri ve siyasi operasyonları kınamak amacıyla önceki gün açlık grevi başlattıklarını duyurdu. Aileleri aracılığıyla açıklama yapan çocuklar, son zamanlarda Kürt halkı üzerindeki baskıların arttığına dikkat çekerek, baskılara karşı kamuoyu oluşturmak amacıyla açlık grevi başlattıklarını duyurdu. Açlık grevinin başlamasından sonra 2 arkadaşlarının tek kişilik hücrelere atıldığını da dile getiren çocuklar, kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu. (12.08.2011/DİHA)
*Osmaniye T Tipi Cezaevi'nde yaşanan hak ihlallerine ilişkin İHD Mersin, Adana, Tarsus, Antep, İskenderun ve Hatay şubeleri tarafından cezaevi önünde basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya BDP Antep İl Örgütü üyeleri ve tutuklu yakınlarının yanı sıra çok sayıda yurttaş katıldı. Ortak açıklamayı yapan İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi, AKP Hükümeti'nin Kürt halkının seçilmiş yasal temsilcilerinden sonra yasal partilere, kültür merkezlerine, yerel yönetimlerde faaliyet sürdüren herkesi cezaevinde koyduğunu belirterek, yapılan baskıların bir an önce durdurulması gerektiğini söyledi. Kürt devrimci, demokrat gençlere karşı tecrit, işkence, ceza ve keyfi uygulamaların her geçen gün arttığını söyleyen Tanrıverdi, "Hapishane içerisindeki en küçük bir hak mücadelesi tecrit, görüş ve iletişim yasağı, doktora çıkarmama darp ve işkenceyle karşılanıyor. Görüşçülere çıkarılan zorluklar, sevklerde yapılan işkence ve kötü muameleler, çıplak arama dayatmaları çocuk hapishanelerinde yaşanan taciz ve tecavüz vakaları mahpus yakınlarını ve biz insan hakları savunucularını endişeleşmektedir" dedi.
Osmaniye T Tipi Cezaevi'nde 12 Eylül dönemini aratmayan baskı ve zulmün yaşandığını belirten Tanrıverdi, bu cezaevinin Diyarbakır, Mamak, Metris zindanlarına dönüştürülmeye çalışıldığını söyledi. Görüşe giden kadın tutukluların insanlık dışı taciz boyutuna varan uygulamalara maruz kaldığını söyleyen Tanrıverdi, "Kadınların saçlarının tek tek aranarak darmadağın edildiği, ince korse ve çorabın tamamıyla yasaklandığı, sutyen demirlerinin kesilerek ve paramparça edilerek çıkarıldığı anlaşılmaktadır" diye konuştu.
Tutuklu yakını Ramazan Gümüş ise, 2 aydan fazla bir süredir cezaevinden haber alamadığını belirterek, tutukluların tüm insanlık dışı uygulamalarla karşı karşıya olduklarını söyledi.
Süheyla Taş adlı tutuklu yakını ise, oğlu Raşit Taş'ın yaşamından endişe duyduğunu ifade ederek, tutukluların çok zor şartlarda kaldığını, yetkililerin acilen bu duruma müdahale etmesi gerektiğini söyledi. (23.09.2011/DİHA)
*Aileleri aracılığıyla açıklamada bulunan Erzurum H Tipi Cezaevi'nde bulunan siyasi tutuklu kadınlar, üzerlerindeki baskıların arttığına dikkat çekerek, kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu. Özelikle son zamanlarda sözlü ve fiziki tacizlerin arttığına dikkat çeken kadınlar, 12 Eylül'de yaşanmayan uygulamaların yaşandığına dikkat çekti. Kadınlar açıklamasında, "son zamanlarda üzerimizdeki baskılar ciddi bir şekilde arttı. Görüşe gelen ailelerimizin üstleri iki kez aranıyor ve çırılçıplak soyulmaktadır. İçerde ise bizler sözlü ve fiziki tacize uğruyoruz. Artık her şey keyfi olarak yapılıyor. Havalandırma saatleri keyfi olarak süresi kısaltılıyor. Bazen günde iki kez koğuşlara baskın yapılarak aramadan geçiriliyor. Hastane sevkleri sırasında sözlü ve fiziki tacize uğruyoruz. En demokratik tepkiye bile hücre cezaları veriliyor" denildi. Baskılara karşı görüşe çıkmama gibi demokratik tepkilere dile getirdiklerini belirten açıklamada, baskılara karşı başta İnsan Hakları Kuruluşları olmak üzere duyarlılık çağrısı yapıldı. (04.10.2011/DİHA)
*Bafra A3 Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Doğan Yalçın adlı tutuklu, yaşadıkları sorunlara ilişkin İHD ve MAZLUMDER Batman şubelerine mektup gönderdi. Yaklaşık 16 yıldır PKK davasından tutuklu bulunan Yalçın, söz konusu süre zarfında birçok cezaevinde kaldığını ve en son götürüldüğü Bafra A3 Kapalı Cezaevi'nde bir yıldır tek kişilik bir hücrede tutulduğunu kaydetti. Durumuna ilişkin daha önce Adalet Bakanlığı, Cumhuriyet Başsavcılığı ve Ceza İnfaz Hâkimliği'ne de şikayet dilekçeleri yazdığını ancak, dilekçelerine cevap verilmediğini ifade eden Yalçın, insan hakları örgütlerinden durumuna ilişkin duyarlılık çağrısında bulundu. Yalçın mektubunda şunları dile getirdi: "Bir yıldır tek başıma hücrede tutuluyorum. Güya ellerinde beni alabilecekleri başka boş bir yer yok olmasındanmış. Bu idareyi hiçbir zaman haklı çıkaramaz. Çünkü idarenin böyle bir şey yapmasına ne yetkisi ne de görevi söz konusudur. Baştan sona kadar idare bu konuda yanlış yapmıştır. Prosedüre aykırı davranmıştır. Yasalarda 'yer olmadığı zaman mahkûmlar hücrelerde tutulacaktır' diye ilave bir madde yoktur. Buna rağmen yinede idare 'burada başka boş yer yoktur' gibi gerekçelerle mahkûmları hücrelerde tutuyor." Mektubu fazla uzatmanın anlamı da olmadığını kaydeden Yalçın, yetkililere ve kurumlara söz konusu durumlar konusunda duyarlılık çağrısında bulundu. (12.10.20117DİHA)
Yüklə 1,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   6   7   8   9   10   11   12   13   ...   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin