2011 yili cezaevi raporu iÇİndekiler



Yüklə 1,06 Mb.
səhifə11/16
tarix17.11.2018
ölçüsü1,06 Mb.
#83141
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16

* Erzurum H Tipi Cezaevi'nde kalan siyasi tutuklular adına yazılı açıklama yapan Erhan Kaya ve Cemal Vatandaş, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin giderek arttığına dikkat çekerek, tecride son verilmesi için Başbakanlığa ve Adalet Bakanlığına dilekçe ile başvurduklarını duyurdu. Yapılan başvurulardan sonra tutuklulara "ziyaret, sohbet, mektup iletmeme yasağı" gibi cezaların verildiği belirtilen açıklamada, "Öcalan üzerindeki tecrit halen devam etmektedir. Bizler bu uygulamaya karşı yetkilileri uyarmak amacıyla dilekçe verdik. Ancak çözüm yerine cezalar verilmeye başlandı. Bizler bu cezalara asla boğun eğmeyeceğiz. Bunun için uyarı amaçlı olarak 28 Kasım'daki görüşlere çıkmama kararı aldık. Uygulama devam etmesi durumunda demokratik tepkilerimize devam edeceğiz" denildi. Açıklamada son günlerde farklı cezaevlerinde yaşanan sürgünlerle birlikte 3 kişilik koğuşlarda artık 9 kişinin kaldığına da vurgu yapılan açıklamada, kamuoyuna duyarlılık çağrısı yapıldı. (24.11.2011/DİHA)

HABERLEŞME v.b. HAKLARI ENGELLENENLER

*03.03.2011 tarihinde Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nden şubemize başvuran Herdem Kızılkaya, şu beyanlarda bulundu: “1-Sohbet hakkımızı hiçbir şekilde kullanamıyoruz. Gerekçe olarak odada 10 kişiden fazla olmamız gösteriliyor. Biz karşı çıkınca güvenlik gerekçesi ile bu hakkımızı kullandırmayacaklarını belirttiler.

2–8 kişi kapasiteli odada 20 kişi kalıyoruz. Adli suçluların kaldığı 24 kişi kapasiteli bir oda var. 14 kişi kalıyor. Bu odayı istedik, değişimi ancak verilmedi. Bu oda dışında kullanılmayan odalar var. Bunları da bizim için ayarlamadılar. Bu konuda ki taleplerimize bu cezaevinin adli suçlulara göre dizayn edildiğini söylediler. Birinci müdür ile görüştüğümüzde bu cezaevinde siyasileri istemediğini ancak bizim gönderme yetkimiz olmadığını, .istersem size oda açarım. Ancak açmayacağım, buradan gitmenizi istiyorum dedi.

3-Sohbet ve hobi hakkımız ile ilgili müdür ile görüşlüğümüz de genelgeye rağmen sohbet hakkımızı kullandırtmayacağını, bu konu da yetki bende benim dışımda kimse size bu konuda yardım edemez. Nereye şikâyet ederseniz edin siz haksız çıkarsınız dedi.



4–8 Mart için müdürle konuşmaya gittik. Bütün cezaevlerinde bu güne özel etkinlikler yapıldığını önceki cezaevlerinde yetkililerle beraber kutladığımızı söyledik. Ancak müdür 8 Mart’ın kendisi için hiçbir anlamı olmadığını bir araya getirmeyeceğini söyledi. Bütün hukuki yolları deneyeceğimizi söylediğimizde savcılığın kendi ifadesini aldığını ve kendi lehine karar çıktığını söyledi.

5-Daha öncede Adalet Bakanlığına yaptığımız başvuru sonucunda gelen cevaplarda bakanlık cezaevine müfettiş gönderdiğini, idare ile müfettişlerin görüştüğünü ve ciddi sorunların tespit edilmediğini belirtmişler. Gelen müfettişler bizlerle görüşmedi cevapta kendi sorunlarınızı diyalog yolu ile halletmemiz gerektiğini belirtmiş.

6-Yaşadığımız sağlık sorunlarında da çok acil bir durum olmadığında hastaneye sevk edilmiyoruz. Ölüm döşeğine düşmeden neredeyse hastaneye sevk edilmiyoruz.

Şimdiye kadar sorunları boş yere basına yansıtmak istemiyorduk. Ancak arkadaşlarımız ile isyan noktasına geldik. Yerin dar olması, spor şansı olmadığından yaşam alanımız yok. Bu sorunlar ile ilgili cezaevi idaresi ile diyalog kuramıyoruz. Yaşadığımız tüm sorunlarda ve şikâyetlerimizde sorunların çözümünde en büyük engel birinci müdür Celalettin Gonca’dır. Savcı da karar verirken müfettişte sadece müdür ile görüşüyor. Müdür bizimle görüştüğünde özellikle biz siyasi tutuklulara karşı ayrı bir nefret bir öfke içeren tavırlarda bulunuyor. Özellikle birinci, müdür bizi isyana teşvik etmeye çalışır niteliktedir. Tüm başvurularımız bakanlık ve savcılıkça sürekli ret edildiğinden daha rahat hareket etmekte son görüşmemizde Celalettin Gonca’ya siz kendinizi Esat Oktay’ın yerine koyuyorsunuz. Her şey de kendinizi yetkili görüyorsunuz dedim. İHD den hukuki destek talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır)
*Van TUYAD-DER Başkanı İbrahim Ete, Bitlis E Tipi Cezaevi'ne açık görüşe gittiği için birçok ailenin kendisine para vererek, çocuklarına yatırmalarını istediğini belirtti. Ete'nin iddiasına göre, cezaevi yönetimi "kasa limiti dolu" gerekçesi ile paraların hesaplara yatırılmasını kabul etmedi. Bunun üzerine Ete, cezaevinde bulunan Cihan Asi, Pelin Yılmaz, Kamile Atabay ve Nazlı Saygın'ın ailelerin verdiği paraları yatıramadı. Böyle bir uygulamayla ilk kez karşı karşıya kaldığını belirten Ete, yapılanın yasal olmadığını söyleyerek, konuyla ilgili olarak Adalet Bakanlığı'na suç duyurusunda bulunacağını dile getirdi. Açık görüşlerde ayda bir cezaevine gittiğini belirten Ete, "Gitmeden önce 6 tutuklunun ailesi bana çocuklarına para yatırmaları için para verdi. Ben de tutukluların hesaplarına para yatırmak istedim. Ancak 2 kişiye para yatırdıktan sonra parayı alan gardiyan bana 'Kasa limitimiz doldu. Bundan sonra para alamayız. Eğer istersen parayı bırak yarın yatırırız. Gelecek ziyarette de dekontlarını sana veririz' dedi. Ben de uygulamayı kabul etmedim. Hatta bazı aileler daha vardı. Onlar da yatıramadan geri döndü. Ayda bir açık görüşlere gittiğimiz için özelikle para yatırmak istediğim Cihan Asi, Pelin Yılmaz, Kamile Atabay ve Nazlı Saygın'ın da bulunduğu birçok tutuklu parasız kaldı. Bu büyük bir hukuksuzluktur. İlk kez böyle bir uygulamayla karşı karşıya kaldık" diye konuştu. (11.03.2011/DİHA)
* Dicle Haber Ajansı (DİHA) tarafından hazırlanan, "Ölü mü denir şimdi onlara?" isimli kitap, Van F Tipi Cezaevi'ne alınmadı. Cezaevinde tutuklu bulanan muhabirimiz Sinan Aygün'e gönderilen kitap, cezaevi yönetimi tarafından içeriğindeki haberler ve fotoğraflarda "Örgüt propagandası" yapıldığı iddiasıyla alınmadı. İçeriye alınmayan kitap Aygün'ün ailesine geri iade edildi. Hakkında herhangi bir mahkeme kararı bulunmayan kitapta, faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak yaşandığı Batman, Diyarbakır, Van, Urfa, Hakkari, Şırnak, Dersim başta olmak üzere 12 kentten, 51 kadınla yapılmış söyleşiler yer alıyor. (24.03.2011/DİHA)
*06.04.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde başvuran Özgür Yıldırım, şu beyanlarda bulundu: Yasakçı zihniyetin mimarı olan devlet ve onun ideolojik aygıtı olan ahlaktan yoksun hukuk sisteminin, özgür düşünceye karşı düşmanca tutumu bir kez daha ortaya çıktı. Kürt halkının efsane Çınarı Apê Musa, ahlakî-politik toplum inşasında ışık tutacak birçok eseriyle bilinmektedir. Topluma tutulan bu ışığı söndürmek isteyen bu ışık düşmanları 90’lık Çınar’a tahammül etmeyerek, ışığını karartmak istediler. Adına da “faili meçhul cinayet” dediler. Perde arkasında olanlar ise halkımızın vicdanını kanatan dille şahadetine atıfta bulunmaktadırlar. Oysa 1962 yılında yazdığı “KIMIL” ve 1992 yılında yazdığı “HATIRALARIM” adlı eserlerine tahammül etmediler. Yasaklar zincirine yeni halkalar eklediler. Güneşin çocuklarına hatıra olarak bırakılan bu eserlerinin yasaklanmasının altında imzası olanların Apê Musa’nın adını ağızlarına anmalarına tahammülümüz yoktur. Amed’e gelip oy avcılığı yapmak için Apê Musa’dan bahsedeceksin, Ankara’ya gidip Apê Musa’nın kitaplarını toplatacaksın. Kürt halkı artık bunlara kanmayacak. Bu, Ortadoğu’nun kadim halkı olan Kürt halkına büyük bir hakarettir ve inkârın sürdürülmesidir. Apê Musa’nın “KIMIL” ve “HATIRALARIM” adlı eserleri, 1962 tarihinden bu yana “toplatma kararları” var diye; biz Amed cezaevinde bulunan tutsaklara verilmemektedir. Aradan yarım asır geçti ama yasakçı zihniyet hala sürmektedir. Bu yasakçı zihniyete karşı basını ve kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Biz, Amed cezaevinde bulunan Özgürlük Tutsakları olarak bu yasakçı zihniyeti nefretle kınıyor, bir an önce bu durumun düzeltilmesini bekliyoruz.” (İHD Diyarbakır)
*26.04.2011 tarihinde şubemize başvuran İhsan Arslan, şu beyanlarda bulundu: “Kırıkkale F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Amcam Mehmet Reşit Arslan’ın cezaevinde yaşadığı sıkıntıları belirten mektubunda şunlara yer vermiştir:

Kendim siyasi nedenlerle PKK davasından 18 yıldır cezaevinde tutulan bir hükümlüyüm. Bunun son 8 yılı aşkın F Tipi cezaevlerinde geçirmiş bulunuyorum. Halen Kırıkkale F Tipi Cezaevi’ndeyim buraya 2008 Şubatında saldırıya uğradığım Ankara Sincan 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nden bir nevi sürgün olarak getirilmiştim. Saptanmış olan kronik hepatit B hastalığım nedeniyle 1997 yılından beri belli aralıklarla uygun hastanelerde gerekli sağlık kontrollerimi olmaya çalışıyorum. Aynı zamanda sağlıkçı olmam duyarlılığıyla bu kontrollerimi aksatmamaya çalışıyorum. En son Ekim 2010’da burada fakülte hastanesinde yapılan kontrollerde bir doçentin önerisiyle biyopsi gerekebilir diye Ankara’ya sevkim yazıldı. Bu sevk çerçevesinde 17 Şubat 2011’de Ankara 2 Nolu F Tipi Cezaevi’ne götürüldüm. Aynı zamanda Kırıkkale Üniversitesi KMYO Bilgisayar Programcılığı bölümü uzaktan eğitim 2. Sınıf öğrencisi oluşum nedeniyle kalmamın uzun sürmesi olasılığına karşılık öğrenimimi gerçekleşmede kullandığım bilgisayar ve kimi ders materyallerimi de beraberimde götürdüm. Gider gitmez bu durumu da oradaki yetkilerle paylaştım. Özetle, Kırıkkale’de olduğu gibi devam zorunluluğu olan öğrenimim için dersler ve bu derslerin uygulaması için gerekli programların yüklü olduğu bilgisayarımdan burada sağlanacak internet olanağı ile birlikte uygun bir yerde hafta içi tatiller dışında her gün gün boyu yararlandırılmam gerektiğini belirttim. Önceleri ‘bilgisayarın olmaz, ancak seni idarenin olanaklarından yararlandırırız’ dediler. İlk günlerde hiç yararlandırmadıkları gibi, daha sonra ‘haftada sadece bir kez bir saat olarak yararlandırırız’ dediler. Ki bunu da hiçbir zaman yerine getirmediler. Başlayacak olan vizelerimle birlikte öğrenimimi bu şekilde sürdürmemin pek olanaklı olmadığını görerek, önce müdürlerle görüşmeye çalıştım. Önceki görüştüklerim öğretmen ve kütüphane memurlarıydı. Bu mümkün olmayınca Bakanlık İnfaz Hakimliği ve savcılığa dilekçelerle başvurdum. Bu sıralarda 23 Şubat günü Numune Hastanesi’ne götürüldüm. O gün cezaevinde olmadığım halde hakkımda saat 11.00 ve 14.00 odada slogan attığım, kapıya vurduğum şeklinde tutanak tutulup hakkımda soruşturma açıldığını 25 Şubat günü tebliğ edilen bir yazıyla öğrendim. Konuyla ilgisi olmadığını bildiğim oda arkadaşım da olduğu halde, sadece benim hedef alınmış olmam da düşündürücüydü. Bir ilgim olmadığını belirtip, daha sonra müdürle görüşme yönünde birçok dilekçem olmasına rağmen, kimseyle görüşemediğim gibi, herhangi bir ifade-savunmam dahi alınmadan ileriki günlerde Disiplin Kurulu’nun verdiği 45 günlük iletişim cezası yazısı iletildi. Bunun üzerine gerekli yerlere suç duyurusunda bulundum. Hem aksatılan öğrenimim, hem bu konuda. Tabi orada tutulduğum süre boyunca kimi istisnalar dışında dilekçelerimin çoğuna cevap alamadığım gibi, akıbetlerini de öğrenemedim. Yine F Tipi kantinlerinden temin ettiğim eşyalarım yanıma verilmediği için yararlandırılmadım. Daha fazla kalmamak için kimi hastane sevklerimi de iptal ederek, dönmek için uğraştıysam da ancak 5 Nisan’da dönebildim.” (İHD Diyarbakır)
*İran'da idam edileceği belirtilen Kürt siyasetçi Şêrko Maarifi'nin idam kararının durdurulması için Erzurum H Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde bulunan siyasi tutsaklar tarafından İran Başkonsolosluğu'na gönderilmek üzere hazırlanan faksa cezaevi idaresi el koydu. Konuya ilişkin İHD Diyarbakır Şubesi'ne mektup ile başvurarak hukuki yardım talebinde bulunan siyasi tutsaklar, cezaevinde bulunan ve müebbet alan 3 hükümlü tarafından hazırlanan fakslara cezaevi idaresinin komik bir gerekçe ile el koyduğunu belirterek, "Güya İran Cumhuriyeti devletinin iç işleyişlerine karışıyormuşuz" diye kaydetti.Tutsaklar, mektupta ayrıca daha önce de yaşamını yitiren bir arkadaşlarının ailesi için hazırladıkları ve gönderilmesini istedikleri başsağlığı faksına da cezaevi idaresinin keyfi bir tutum ile el koyduğunu belirtti. Cezaevi idaresinin uygulamalarına itirazda bulunduklarını, fakat iç hukukun tamamen tükendiğine dikkat çekilen mektupta, tutsaklar konuyu AİHM'e taşıyacakları kaydetti. (02.05.2011/DİHA)
*Başbakan Erdoğan, bölge gezilerinde faili meçhul cinayetlerden bahsederken her fırsatta Kürt bilge Musa Anter'i anadursun, Apê Musa'nın kitapları Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'ne alınmıyor. Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Ahmet Doğu'nun ailesi, çocuklarının istemi üzerine Kürt Bilge Musa Anter'in "Kımıl" ve "Hatıralarım" adlı kitaplarını cezaevine götürdü. Ancak kitaplar "toplatma kararı olduğu" gerekçesiyle cezaevi idaresi tarafından içeri alınmadı. Konuya ilişkin cezaevinde bulunan tutuklular adına İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvuran Özgür Yıldırım, yasakçı zihniyetin mimarı olan devlet ve hukuk sisteminin özgür düşünceye karşı düşmanca tutumunun bir kez daha ortaya çıktığını söyledi. Apê Musa'nın kitaplarının cezaevine alınmadığını belirten Yıldırım, başvurusunda şunlara yer verdi: "Kürt halkının efsane çınarı Apê Musa, ahlaki, politik toplum inşasında ışık tutacak birçok eseriyle bilinmektedir. Topluma tutulan bu ışığı söndürmek isteyen bu ışık düşmanları, doksanlık çınara tahammül etmeyerek ışığını karartmak istediler. Adına da 'faili meçhul cinayet' dediler. Perde arkasında olanlar ise, halkımızın vicdanını kanatan dille şahadetine atıfta bulunmaktadırlar."Musa Anter'in 1962 yılında yazdığı 'Kımıl' ve 1992 yılında yazdığı 'Hatıralarım' adlı eserlerine tahammül edilemediğini vurgulayan Yıldırım, "Güneşin çocuklarına hatıra olarak bırakılan bu eserlerin yasaklanmasının ardında imzası olanların, Apê Musa'nın adını ağızlarına almalarına tahammülümüz yoktur. Amed'e gelip oy avcılığı yapmak için Apê Musa'dan bahsedeceksin, Ankara'ya gidip Apê Musa'nın kitaplarını toplatacaksın. Kürt halkı artık bunlara kanmayacak. Bu Ortadoğu'nun kadim halkı olan Kürt halkına büyük bir hakarettir ve inkarın sürdürülmesidir" diye kaydetti. Aradan yarım asır geçmesine rağmen yasakçı zihniyetin halen sürdüğünü belirten Yıldırım, başvurusunu şu sözlerle sonlandırdı: "Bu yasakçı zihniyete karşı basın ve kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz. Biz Amed Cezaevi'nde bulunan özgürlük tutsakları olarak bu yasakçı zihniyeti nefretle kınıyor, bir an önce bu durumun düzeltilmesini bekliyoruz." (05.05.2011/DİHA)
*Adıyaman Açık Ceza İnfaz Kurumu'nda bulunan hükümlü ve tutuklular yaşadıkları sorunlara ilişkin ajansımıza mektup gönderdi. Hükümlü ve tutuklular, kendilerinin cezaevinde bulunan el işi atölyelerinde çalıştıklarını ve dışardan aldıkları sipariş ile malzemeler üreterek, cezaevinde kendi ihtiyaçlarını karşıladıklarını kaydetti. Son 1 hafta içerisinde cezaevi yönetiminin yaptıkları el işlerine ilişkin baskılarının arttığını belirten tutuklu ve hükümlüler, yönetimin sarı, kırmızı ve yeşil iplere el koyarak, bunlardan herhangi bir malzeme üretmelerini engellediğini belirtti. Cezaevi müdürünün kendilerine, "Bu renkler yan yana hiçbir üründe olmayacak" dediğini kaydeden tutuklu ve hükümlüler, kendilerine dışardan gelen siparişlerin bu renkten olduğunu ancak yönetimin politik yaklaşarak kendilerini bastırmaya ve kimliklerini yok saymaya çalıştığını kaydetti. Tutuklu ve hükümlüler, cezaevi yönetimine el işlerini yapmak zorunda olduklarını; çünkü ekonomik olarak gelire ihtiyaçlarının olduğunu söylemelerine rağmen, müdürün kendilerine "Aç kalsanız dahi bu renkler olmayacak" diyerek malzemelerine el konduğunu kaydetti. (24.05.2011/DİHA)
*Bölgede son 3 aydır bir furya halinde bini aşkın kişinin tutuklanmasının ardından tutuklulara balık istifi muamelesi yapılıyor. Son olarak Malatya E Tipi Cezaevi'nde yaşadıkları hak ihlallerini duyurmak için yakınları aracılığı ile bir açıklama yapan tutuklu ve hükümlüler, 10 kişilik hücrelerde 25 kişi kalmaya zorlandıklarını ve bir yatakta 3 kişi yatmak zorunda kaldıklarını söyledi. Herşeyin yasak olduğu cezaevinde yasal yayın olan Azadiya Welat gazetesi ve Bejan Matur'un "Dağın Ardına Bakmak" adlı kitabı toplatma kararı olmamasına rağmen tutuklulara verilmediğini ifade eden tutuklular, günlük gazetelerin ise düzenli verilmesi gerekirken haftada sadece iki gün verildiğini belirtti. "Bu cezaevinde neredeyse nefes almak bile yasak hale geliyor" diyen tutuklular, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan siyasi hükümlü Ömer Hayri Konar'ın tek kişilik koğuşta tutulması gerekirken cezaevinde tek kişilik koğuş bulunamadığı gerekçesiyle yaklaşık 10 gündür havalandırma sorunu olan hücrede tutulduğunu belirtti. Açıklamada, Konar'ın Adalet Bakanlığı'na nakil için başvuru yapılmasına rağmen başvurusunun reddedildiği belirtildi. (27.05.2011/DİHA)
*Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu'nun "KCK davası" kapsamında tutuklu bulunan Urfa adayı İbrahim Ayhan'a, Urfa E Tipi Cezaevi yönetimi düşündürücü bir ceza verdi. "Sayım düzenine geçmediği" iddiasıyla cezaevi idaresi tarafından hakkında soruşturma başlatılan Ayhan'a Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 3 ay iletişim haklarından men cezası verildi. Alınan karar doğrultusunda, Ayhan'ın seçmenlerine selam göndermesi, ailesi ile görüşmesi, telefon açması, mektup yazması yasaklandı. (27.05.2011/DİHA)
*21.07.2011 tarihinde şubemize Muş E Tipi Cezaevinden başvuran Sinan Aygül, şu beyanlarda bulundu: Ben Muş E Tipi Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunuyorum. İstanbul Üniversitesi öğrencisiyim. Aynı zamanda DİHA Bitlis temsilcisiyim. Tutuklu bulunduğum kurum yönetiminin keyfi uygulamaları yüzünden 17 Temmuz’da girmem gereken DGS Sınavına giremedim. Sınav yerim Van F Tipi Kapalı Cezaeviydi. Fakat isteğim dışında Muş’a sevk edildim. Sınav tarihinden 5 gün önce kurum idaresi; sınava Diyarbakır D Tipi Cezaevinde gireceğimi ve 750 liralık ring masrafının da tarafımdan ödenmesi gerektiğini söyledi. Zamanın az olduğunu istenen ücreti denkleştiremeyeceğimi söyleyince olumsuz yanıt aldım ve ring ücretini karşılayamayacağım için sınava giremedim. Van F Tipi Cezaevindeydim. Bundan dolayı sınava gireceğim yer “Van Merkez” seçilmişti. İsteğim dışında Muş’a sevk edildim ve isteğim dışında sınav yerim değişti. Duyarsız yaklaşım ve keyfi uygulama sonucu eğitim hakkım engellendi. Benim için hayati değere sahip olan bir sınava giremedim. Bu anlamda büyük bir mağduriyet yaşadım. Durumum bir insan hakkı ihlali olduğu kanaatindeyim. Bu konuda sizden yardım talep ediyorum.(İHD Diyarbakır Şubesi)
*Gün, Amed, Can ve TV 21 kanallarının, Kürtçe ağırlıklı yayınlarla ‘bölücülük’ yaptıkları iddiasıyla Diyarbakır E ve D Tipi Kapalı Cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerin izlememesi için engellendiği belirtildi. İsminin açıklanmasını istemeyen bir tutuklu yakını, konuyla ilgili ANF’ye bilgi verdi. Söz konusu yerel kanallara SMS göndererek, cezaevinde bulunan yakınlarına Kürtçe ve Türkçe klip isteğinde bulunduklarını belirten tutuklu yakını, Gün, Amed, Can ve TV 21 kanallarının cezaevinde engellendiğini söyledi. Tutuklu yakını şunları anlattı: “Biz, yerel kanallar aracılığı ile Kürtçe veya Türkçe klipleri cezaevinde bulunan yakınlarımızın bir nebze de olsa içeride bizim onların yanında olduğumuzu his etmeleri ve özlem duygularını bastırmak için SMS aracılığı ile Kürtçe yayın yapan yerel kanallara mesaj atıyoruz. Fakat geçen gün görüşe gittim. Kardeşime, ‘bir kanalda senin için istek istedim’ dedim. O da bana, ‘Abla burada yerel TV kanallarını izleyemiyoruz. Cezaevi yetkilileri bize Söz TV’nin uyduda olan kanalından başka kanal izletmiyorlar. Yetkililer bize ‘diğer kanallar bölücü yayın yapıyor ve siz de burada dışarıda olup bitenden haberiniz olursa isyan çıkarırsınız’ diyerek, bu nedenle bu kanalları yasakladıklarını söylüyorlar’ dedi.” Tutuklu yakını uygulamaya tepki gösterirken, konuyla ilgili bilgi almak istediğimiz cezaevi yetkilileri ise bilgi veremeyeceklerini söylediler. (27.07.2011/ANF)
*Urfa E Tipi Cezaevi'nde bulunan PAJK'lı tutuklular gönderdikleri mektupta, cezaevinde yaşanan hak ihlalleri ve cezaevi idaresinin keyfi uygulamalarına dikkat çekti. Cezaevinde her türlü baskı, gözdağı ve sindirmeye dönük uygulamalarla karşı karşıya bulunduklarını belirten PAJK'lılar, "Tutuklu ve hükümlü haklarımız, cezaevi idaresinin keyfi tutumuna bırakılmış ve bu fazlasıyla keyfiyet sahibi olan cezaevi idaresinin 'ne kadar ceza verirsem o kadar çok terbiye ederim' mantığıyla hak ihlalleri yaşanmaktadır" diye kaydetti. Sayım düzenine geçmedikleri gerekçesiyle ceza alan PAJK'lılar, "Öncelikle sayım düzenine geçmeyi kabul etmediğimiz için hakkımızda iki ayrı tutanak tutuldu ve iki ayrı ceza, infaz hakimliğinde onaylatıldı. Kürt halkının demokratik ve meşru hak taleplerini desteklemek amaçlı girdiğimiz dönüşümlü açlık grevi ile ilgili de birden fazla tutulan soruşturma tutanağıyla 3 ayrı iletişim cezası verildi ve bunlar onaylandı" denildi. Verilen cezalardan dolayı aileleriyle görüştürülmediklerini ifade eden PJAK'lılar, "Verilen bu cezalardan kaynaklı 3 aydır ailelerimizle açık görüş yapamıyoruz. Ayrıca Eylül'e kadar ailelerimizle yaptığımız telefaks hakkımız, mektup yollama-alma hakkımız elimizden alınmıştır. Yıl boyunca da açık görüş cezası devam edecektir" diye bildirdi. Annesi ve babası cezaevinde olan Agır'ın anne ve baba özlemini gidermesi amacıyla cezaevi idaresine başvuran PAJK'lılar, açıklamalarına şöyle devam etti: "Bu cezalarla sadece bizler değil ailelerimiz ve sevdiklerimiz de cezalandırılmaktadır. 9 aydır annesinden koparılan 4 yaşındaki Agır verilen bu cezaların en büyük mağdurudur. Hem annesi hem de babasının cezaevinde oluşu üstünde onu tüm iletişim haklarından mahrum bırakan bu zihniyetin amacı açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Tabi Agır'ın cezaevinde olan annesi Aynur Özak Şahin'in yanında kalma gibi bir hakkı da var. Cezaevi bu konuda bir sıkıntı çıkarmayacağının irade beyanında bizlere yaptı. Bir çocuğa özlemlerini gidermesinin adresi olarak kendisinin cezaevine girmesini önerdi! Onun da bir çocuk olarak, oyun alanlarından, arkadaşlarından, evinden kısaca özgürlük mekanından kopararak, yarı olarak büyüyeceği bir yer olan cezaevine girmesini önerdi! Ama en büyük cevabı veren cezaevine girmeyi reddederek, özlemlerini özgürlük mekanında büyütmeyi seçen Agır oldu." (29.07.2011/DİHA)
*İHD Erzurum Temsilciliği, Erzurum E Tipi Cezaevi'ndeki tutuklu ve hükümlü kadınlar üzerinde baskıların artarak devam ettiğine vurgu yaptı. Temsilcilik adına yazılı açıklama yapan Medeni Aygül, cezaevinden gelen mektuplar ve avukatlar aracılığıyla yapılan görüşmelerin sonuçlarını aktardı. Aygül açıklamasında, kadınlara Özgür Gündem ve Azadiya Welat gazetelerinin 4 günde bir verildiğine, içerden yazılan veya dışardan gelen mektupların okunarak siyasi değerlendirmeler içerdiği takdirde iade ya da verilmediğine ve havalandırma saatlerinin bir saat erken bitirildiğine dikkat çekti. Kadın tutuklu ve hükümlülerin bulunduğu koğuşta yapılan aramalar sonucunda radyolarına el konulduğunu ifade eden Aygül, avukatların cezaevi savcısıyla görüşme taleplerinin ise savcıya iletilmeden reddedildiğini belirtti. (06.08.2011/DİHA)
*Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nden 34 arkadaşı ile birlikte Bafra T Tipi Kapalı Cezaevi'ne sürgün edilen Salih Erbekler, aradan geçen süreye rağmen eşyalarının kendilerine ulaştırılmadığını belirtti. Ajansımıza gönderdiği faksta, bir aydan fazla süredir eşyalarının ulaştırılmadığını kaydeden Erbekler, "Arabada yer yok. Birkaç gün sonra Giresun'a gidecek olan arkadaşlarınızla eşyalarınızı göndeririz, eğer arkadaşlarınızla göndermesek de kargo ile göndereceğiz, dediler. Fakat aradan bir aydan fazla bir zaman geçmesine rağmen hala eşyalarımız gelmiş değil. Birçoğumuzun giyecek elbisesi bile yok. Battaniyelerimiz orada kaldı" diyerek mağdur edildiklerini kaydetti. (22.08.2011/DİHA)
*Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Cengiz Doğan'ın 30 Mayıs tarihinde Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu'na göndermek istediği mektubu Cezaevi Mektup Okuma Komisyonu tarafından "sakıncalı" bulunarak incelenmek üzere disiplin kuruluna gönderildi. Burada yapılan incelemenin ardından sonra kurul, mektubun sakıncalı olduğunu ileri sürerek gönderilmemesine karar verdi. Mektubunun akıbeti hakkında kendisine herhangi bir bilgi verilmeyen ve bir daha mektubu iade edilmeyen Doğan, Mardin İnfaz Hakimliği'ne itirazda bulundu. Ancak hakimlik cezaevi idaresini ilginç gerekçelerle haklı buldu. Ayrıca İnfaz Hakimliği Hakkari'nin Peyanis Köyü'nde mayın patlaması sonucu yaşamını yitiren 9 sivil için de "terörist" dedi. Mektubun girişinde siyasal süreç değerlendirmesi yapıldığı ve ikinci paragrafında "Türkiye ve Kürdistan"dan söz edildiğini, 6 yerde PKK Lideri Abdullah Öcalan için "Sayın Öcalan" şeklinde söz edildiğini belirten hâkimlik, bunların da mektuba el konulması için haklı gerekçeler olduğuna hükmetti. Mektupta Doğan'ın 16 Eylül 2010 tarihinde Hakkari'nin Geçitli (Peyanis) Köyü'nde mayın patlaması sonucu 9 sivil yurttaşın yaşamını yitirdiği olaya dikkat çekmek için "Hakkari'de 9 sivil vatandaş devlet tarafından katlediliyor..." cümlesi için "Ülkenin güvenlik güçleri tarafından girilen çatışmalar sonucu öldürülen terör örgütü mensupları hakkında övgüyle bahsedilmesi" ibaresine yer veren İnfaz Hakimliği, sivil yurttaşların "terörist" olduğuna hükmetti. Mektubun devamında yer alan "sivil halk ve gerillalar katledilmekte..." cümleleriyle de PKK'nin propagandasının yapıldığına hükmeden İnfaz Hakimliği, Doğan'ın itirazını reddederek, cezaevi idaresini haklı buldu. (24.08.2011/DİHA)
Yüklə 1,06 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin