*05.08.2011 tarihinde şubemize Mardin E Tipi Cezaevinde başvuran Fuat Bor, şu beyanlarda bulundu: “Ben 17 yıldır hükümlü olarak cezaevinde bulunmaktayım. Örgüt üyeliğinden dolayı müebbet hapis cezası aldım. Cezaevi ile ilgili problemlerimizi rapor olarak ekte sunmaktayım. ”
Mardin E tipi cezaevinde bulunan PKK’li tutsaklar olarak hem genel koşulları hem de bizzat birebir içinde tutulduğumuz koşulları şu şekilde sıralayabiliriz;
-
Mardin E Tipi cezaevinin normal kapasitesi 300 kişi iken şu an 92’ nin üzerinde tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır ve bu sayı bakanlığın resmi sitesinde 550 civarında gösterilerek gerçekler çarpıtılmaya çalışılmaktadır.Sayımızın fazla olmasına paralel olarak havalandırmalarımız küçük gelmekte, bazı odalarımızın tek katlı olmasından kaynaklı olarak banyo,tuvalet, yemekhane ve yatakhane iç içedir.
-
Odalarda kapasitelerinin üç katını aşan sayıda tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Örneğin üç kişinin kalacağı yerde 7, 4 kişilik yerde 10, 12 kişilik yerde 40 kişi tutulmaktadır. Odalarda her şey bu nedenle üst üste istif edilmiş haldedir.16 kişi ranzalarda yatmakta iken geri kalan 24 kişi yatakhane, yemekhane bölümlerinde yere serilen yataklarda, banklarda, masalarda, merdiven altlarında uyumaktadır.
-
Mardin cezaevindeki en ciddi sorunlardan biri su sorunudur. Günde 3 defa 30 dakika olarak su veriliyor. Sayı fazla olduğundan verilen bu su yetmemektedir. İçme, temizlik, banyo, çamaşır vb. ihitiyaçlarımızı su sorunundan dolayı karşılayamamaktayız.
-
Yemekler kalitesiz olduğu gibi çeşit olarak hep sabit kalmaktadır. Hijyenik olmayan yemeklerde birçok kez böcek, tahta, ip, taş, çivi vb. şeyler çıkmaktadır. Bu durumdan dolayı sık sık gıda zehirlenmesi vakalarıyla karşılaşmaktayız.
-
Barınma, beslenme, temizlik koşullarıyla bağlantılı bir durumda yaşadığımız sağlık sorunlarıdır. İçinde bulunmuş olduğumuz bu olumsuz durumlar bir çok arkadaşımızın hastalanmasına sebebiyet verilmiştir.
Hastalanıldığında da apayrı başka uygulamalarla karşı karşıya kalmaktayız. Özellikle revire çıkmak belli günlerle sınırlıdır. Revirde birçok ilaç doktor tarafından, adalet bakanlığının ilaç ücretini ödemediği gerekçesi ile yazılmıyor. Yazılan ilaçlar genellikle ucuz ve tedavide etkili olmayan ilaçlardır. Bazen de hastalığımızla alakası olmayan ilaçlar benzer ilaç adı altında bizlere verilmektedir.
Kadrolu doktor olmadığından dolayı, haftanın belli günleri gelen 3 doktorla sınırlı olarak muayene olabilmekteyiz. Ancak bu doktorlar da pratisyen doktor olduklarından dolayı doğru muayene ve teşhis tam olarak yapılamamaktadır.
Hastaneye sevklerde 3 ile 7 ay arası bir süre boyunca sıra beklemekteyiz. Mesai saatleri dışında nöbetçi bir doktor olmadığından dolayı olası acil durumlarda müdahale etme imkanı bulunmamaktadır.
Diş problemi de tutuklu ve hükümlülerin bitmeyen bir sorunudur. Kurumda kalıcı diş doktoru bulunmamaktadır. Yoğun ısrar ve girişimlerimiz sonucunda haftada 2 gün gelen bir diş doktoru bulunmakta ancak sadece diş çekimi, reçete yazımı ve kısmen dolgu yapılabilmektedir. Diğer işlemler için hastaneye sevk yapılmakta ancak onun içinde yine 3 ile 7 ay arası beklemekteyiz.
Şu an bulunduğumuz cezaevinde durumu ağır olan, cezaevinde tutulmaması gereken arkadaşlarımız mevcuttur. İsimlerini ve yaşadıkları hastalıkları şöyle belirtebiliriz;
-
Murşit ASLAN; Belden aşağısı tamamen felçlidir. Daha önce cumhurbaşkanlığı özel affıyla cezaevinden çıkmıştır. Adli tıp raporları mevcuttur. Mevcut durumda tahliye edilmesi şarttır. Ancak keyfi yaklaşımlarla prosedür geciktirilmektedir.
-
Hüsamettin ÖDENÇ; Lösemi hastasıdır. Yeni tutuklanmış olup daha mahkemeye bile çıkarılmamıştır.
-
Mesut ASLAN; Kemik kanseridir. 4 kez ameliyat oldu.
-
İsmet ÇARDAK; Uzun süre cezaevinde bulunmasından dolayı birçok hastalıkla boğuşuyor; miyopati, bel-boyun fıtığı, göz tansiyonu, varis…
-
Ramazan ÇETEDİR; Uzun yıllardır cezaevinde olmanın da getirdiği hastalıklarla beraber, omuiliği darbelidir, felç tehlikesi yaşamaktadır. Çene kemiği yok, sağ kulak zarı yok, çene kemiği olmadığından dolayı dişleri yok ve yapılmıyor, sağ-sol ayak parmakları he bire kesiliyor, kendisi hepatit B taşıyıcısıdır.
-
İzzet TURAN; Ankilozan Spondilit, bel fıtığı, kemik erimesi, mide ülseri, böbrek rahatsızlığı, böbrekte taş, iltihap, kronik bronşit…
-
Görüşlerde de sıkıntılar yaşanmakta, ya süreler kısa tutulmakta ya da görüşmeye gelen yakınlarımızı sıkıntılar çıkarılmakta özellikle de kadın personellerin aramalardaki özel yaklaşımı birçok defa sorunlara sebebiyet vermektedir.
-
Aramalarda, mahkemeye gidiş gelişlerde askerden kaynaklı keyfi uygulamalarla karşı karşıya kalmaktayız. Mahkeme binalarının altında(hücrelerde) saatlerce elleri kelepçeli tutuluyoruz.
-
Ortak alan, sohbet vb. alanlar sınırlı olup genelgelerde belirtilen zamanın çok altında tutuluyor. Sohbet haftada 1,5 saatin altında tutulmaktadır. Sportif faaliyetler çok kısıtlı olduğundan yeterli olmuyor. 300 kişiden ancak 60 kişi haftada bir çıkabiliyor.
-
Kantinde satılan eşyalar hem pahalı hem kalitesiz hem deçeşit olarak oldukça az.
-
Kendimizi geliştirme alanı olan kurslar hiç yapılmıyor.
-
Kütüphaneden faydalanabilme imkanı sağlanmamaktadır
-
Sigara sorunu: daha önce dış kantinden alabildiğimiz tütün , yasaklnmıl durumda şuan. Bu da bize büyük bir sıkıntı yaşatmaktadır.
-
Yeni gelen tutuklu ve hükümlüler için gerekli olan temel ihtiyaçları( yatak, yastık, battaniye vb.) verilmemektedir.”
-
Belirtilmesi gereken önemli bir hususta disiplin cezalarıdır. Gerçekleştirilen en ufak demokratik reflekste bile büyük disiplin cezaları verilmektedir
-
Önemli bir konu da cezaevleri arası sevk konusudur. Sevk talepleri bakanlıkça ret edilirken aynı bakanlık başka cezaevinden talep edilen onlarca kişiyi sürgün-zorunlu sevk olarak gönderebilmektedir.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*Ağrı'nın Doğubayazıt İlçesi'nde geçen yıl yapılan bir yürüyüşte yaşanan bir patlama sonucu iki kolunu kaybeden DYG üyesi Ergin Aktaş, Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunuyor. "Örgüt üyesi olmak" ve "Patlayıcı madde bulundurmak" iddialarıyla tutuklanan Ataş hakkındaki iddianame ise halen tamamlanmadı. Aktaş ise, çok zor şartlar altında yaşam mücadelesini sürdürüyor. Aktaş'ın babası Tahir Aktaş, iki ellini kaybeden oğlunun tedavisi için gerekli yerlere başvurduğunu, ancak hiç bir sonuç alınmadığını ifade ederek, oğlunun kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığını söyledi. Oğlunun tedavisi için, tek geçim kaynağı olan kamyonlarını dahi satacağını ifade eden baba Aktaş, "Şu an tek isteğim oğluma hiç olmasa protez eller takılarak kendi ihtiyaçlarını karşılamasının sağlanmasıdır" dedi. Aktaş, konuya ilişkin kamuoyuna da duyarlılık çağrısında bulundu. Aktaş'ın sağlık sorunlarıyla ilgili olarak cezaevinden mektup gönderen arkadaşları da, Aktaş'ın ihtiyaçlarını karşılayamadığına dikkat çekerek, duyarlılık çağrısında bulundu. Arkadaşlarının yardımı ile ihtiyaçlarını karşılayan Aktaş'ın tuvalet ve banyo gibi ihtiyaçlarını da çok zor şartlarda giderdiği belirtilen mektupta, yaşanan patlamadan sonra Aktaş'ın tedavisi yapılmadan cezaevine konulduğuna dikkat çekildi. Aktaş'ın avukatı Murat Rohat Özbay da, müvekkilinin sağlık durumunun çok ciddi olduğunu ifade ederek, tedavisinin yapılması gerektiğini kaydetti. Tedavisinin cezaevi şartlarında mümkün olmayacağını vurgulayan Özbay, Aktaş'ın tahliye edilmesi için gerekli girişimlerde bulunacaklarını söyledi. (03.09.2011/DİHA)
*Hasta tutuklulara ilişkin Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ve Adalet Bakanı sessizliğini korurken, Muş E Tipi Cezaevi'nden gönderilen mektup hasta tutukluların durumunu gözler önüne seriyor. Mektupta, ağır hasta olan 9 tutuklu hakkında çarpıcı bilgilere yer veriliyor. Görgin Oktar, Hulki Güneş, Fesih Coşkun, Kasım Demir, İhsan Altın, Sabahattin Aytek, Bahattin Bor, Savaş Kahraman ve Mecit Hemo'nun ölüme terk edildiği kaydediliyor. Hasta tutukluların arkadaşlarının gönderdiği mektupta, çok ağır hastalıkları olan 9 tutuklunun durumuna dikkat çekiliyor. Hasta tutukluların durumunun her geçen daha da kötüye gittiği belirtilen mektupta, "Bu saatten sonra başta AKP hükümeti olmak üzere Adli Tıp Kurumu sorumlu olacaktır" denildi. Cezaevindeki doluluk oranının iki katına çıktığı vurgulanan mektupta, devletin tutukluları "insan olarak görmediği" kaydedildi. Doktorların beslenme tavsiyelerine uyulmadığı ve hastayı daha da yatağa düşürdüğü ifade edilen mektupta, tutuklular şu çağrıda bulundu: "Tüm duyarlı ve demokrat çevrelerin yaşanan, yaşatılan bu trajediye karşı seslerini yükseltmelerini bekliyoruz." Mektupta, ağır hasta olan 9 tutuklu hakkında şu bilgiler verildi:
-1973 Muş'un Varto İlçesi doğumlu Görgin Oktar, kendisine verilen 36 yıllık ceza nedeniyle 1995'den bu yana çeşitli cezaevlerinde kaldı. Şu anda Muş E Tipi Kapalı Cezaevi'nde olan Oktar, 7 yıldır halk arasından "ciğer sönmesi" olarak bilinen Spontan Pnömotoraks hastalığıyla mücadele ediyor. Akciğerinin 3'te 2'si alınan Oktar, yedi ameliyat geçirdi. Doktorların bir daha ameliyat olması halinde kendisi için ölüm riski oluşturacağını belirtmesine rağmen Adli Tıp Kurumu, Oktar için "cezaevinde kalabilir" raporu verdi. Acil durumlar karşısında ne cezaevi reviri ne de Muş Devlet Hastanesi yeterli teknik kapasiteye sahip değil. Ağırlaşma anları çok basit ilaçlarla veya oksijen vermek gibi yüzeysel bir müdahaleyle geçiştiriliyor.
-1995'den bu yana cezaevinde bulunan Hulki Güneş, 1998'de özellikle omurgaları tutan, ağrılı, ilerleyici, kronik bir romatizmal hastalık olan Ankilozan Spondilit hastalığına yakalandı. Hastalık, omurgayı etkilemekle beraber, diğer eklemleri, kiriş ve tendon denilen kasların kemiklere yapıştığı bölüm olan yerleri de etkiliyor. Hastalık Güneş'in diğer organlarını da etkileyerek yavaş yavaş işlevsiz hale getiriyor. Güneş, günlük ihtiyaçlarını arkadaşlarının yardımıyla yerine getirirken, hastalık sürekli ilerlediği için 6 ayda bir tedaviden geçirilmesi gerekiyor. Cezaevi koşullarında iyileşmesi mümkün olmayan Güneş'in kardeşi Küçük Güneş, defalarca Adalet Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı'na dilekçeler gönderdiklerini ancak onların tedaviyi geciktirerek hastalığın ilerlemesine neden olduklarını söyledi.
-Aldığı müebbet hapis cezasıyla 1992'den bu yana çeşitli cezaevlerinde kalan ve şu anda Muş E Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan Fesih Coşkun da kalp damar sorunu yaşıyor. Kalp krizi riski ile karşı karşıya olan Coşkun, bu durum cezaevi koşullarıyla birleşince de ölüm tehlikesiyle birlikte yaşıyor. Coşkun, çok kısa bir süre önce Van İhtisas Hastanesi'nde anjilo ameliyatı geçirdi. Ayrıca hemoroit sorunu yaşayan ve yaşı ilerlediği için hareket etmekte de güçlük çeken Coşkun, günlük ihtiyaçlarını karşılamakta büyük güçlükler yaşıyor. Eşini cezaevindeyken kaybeden Coşkun'un oğlu İnan Coşkun, babasının artık bir an önce serbest bırakılmasını istiyor.
-Yine uzun yıllardır cezaevinde bulunan Kasım Demir, dünyadaki en yaygın bulaşıcı hastalıklardan Hepatit B hastası. Hepatit B, Demir'in siroz hastalığına yakalanmasına neden oldu. Demir, aynı zamanda yüksek tansiyon hastası ve bağırsaklarından da rahatsız. Muş Devlet Hastanesi'nde kan değer ölçülerini yaptıramayan Demir, bu nedenle Van Yüzüncü Yıl Eğitim Araştırma Hastanesi'ne götürülüyor. Demir sadece kan verme işlemi için ring aracında 4 saatlik yolu gidip geliyor. Ölümcül bir hastalıkla yüz yüze bırakılan Demir'in tam teşekküllü bir hastanede tedavi edilmesi gerekiyor. Cezaevi koşullarına daha fazla dayanacak gücü kalmayan Demir, Adli Tıp Kurumu'na da götürülmüyor. Adeta ölüme terk edilen Demir'in hastalığı, koşullar ve yetersiz beslenme nedeniyle hızla ilerliyor.
-Vücudunun yüzde 70'i felçli olan İhsan Altın, daha önce Adli Tıp Kurumu'nun "cezaevi koşullarında kalamaz" raporunun ardından tahliye edildi. Ancak Altın, infazını bitirmek üzere tekrar cezaevine konuldu. Hiçbir ihtiyacını karşılayamayan ve yatalak vaziyette olan Altın'ın verilen rapora rağmen cezaevinden çıkması için 7 yıl daha bekleyecek. Altın, arkadaşlarının yardımıyla hayatta kalıyor. Altın'ın tekrar cezaevine konulmasının vicdan ve ahlakla bağdaşır bir tarafı olmadığı ve kararın siyasi olduğu belirtiliyor. Altın'ın arkadaşları, Adli Tıp Kurumu raporunun tekrar işleme alınarak Altın'ın serbest bırakılmasını talep ediyor.
-Bel fıtığı rahatsızlığı yaşayan Sabahattin Aytek de, belli bir süredir hastaneye gidip gelmesine rağmen herhangi bir iyileşme belirtisi göstermedi. Aytek'e sağlıklı bir tanı konulmadığı gibi tedavi imkanları da sunulmuyor. Sakatlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Aytek'in bir bacağı işlevsiz hale geldi. Aytek'in rahatsızlığının doğru teşhisinin yapılması yönündeki talep ve girişimlerine "Bir şeyin yok geçer" yanıtı verilirken, Aytek'in diğer bacağını da kaybetmeden tedavi edilmesi gerekiyor.
-Cezaevindeki diğer hasta tutuklulardan biri de 66 yaşında "örgüt propagandası" gerekçesiyle tutuklanan Bahattin Bor. İlerlemiş yaşı nedeniyle yüksek tansiyon, mide rahatsızlıklarının yanında fiziksel güçsüzlük sorunu yaşıyor. Bor, şu an yatalak durumda. Cezaevi koşullarını kaldırmayan ve bu duruma daha fazla güç getiremeyecek olan Bor'un arkadaşları, olumsuz bir durum karşısında AKP hükümetini sorumlu tutacaklarını belirtiyor.
-Tehlikeli bir hastalıkla karşı karşıya olan bir diğer tutuklu da Savaş Kahraman. Yüksek tansiyon hastası olan Kahraman'ın hastalığına karşı cezaevi reviri yetersiz kalıyor. Revirde ani rahatsızlanmalara yol açan hastalıklara karşı müdahale geliştirilemiyor. Hastalığı nedeniyle her an ölümle karşı karşıya gelen Kahraman, bir de mide rahatsızlığı yaşıyor. Cezaevinin diyet uygulamasının bulunmaması nedeniyle ortaya çıkan dengesiz ve uygunsuz besin tüketimi de yüksek tansiyonu tetikliyor.
-Mektupta ismi geçen diğer tutuklu da kronik bronşit ve astım hastası olan Mecit Hemo. Revir ve hastanenin ilgisiz, duyarsız ve sorumsuz yaklaşımlarından dolayı hastalığı gün geçtikçe ilerleyen Hemo'nun hastane kontrolleri de çok yüzeysel geçiyor. Hastanede çektirdiği filmler kaybedildiği gibi kendisine "ciddi bir şeyin yok" denildi. Cezaevi reviri doktorunun, Hemo'ya "Seni iki kere sevk ettim artık sevk yazamıyorum, istiyorsan beni mahkemeye ver" dediği kaydedildi. (24.09.2011/DİHA)
*26.09.2011 şubemize başvuruda bulunan Hüseyin Barsak, şu beyanlarda bulundu: “Mağdur Mehmet Karataş, şu anda benim odamda kalıyor, ben de tutukluyum. Mağdur yüksek şeker hastasıdır. Yüksek şeker hastalığından dolayı iki gözünü kaybetmiştir. Bilinç kaybı var ayrıca hiper tansiyonu ve böbrek rahatsızlığı vardır. Yaklaşık 20 gündür yanımızdadır. Doktorlar ilgilenmemektedir. Bakıma muhtaçtır, tüm ihtiyaçlarını biz karşılıyoruz. Şu an ayrıca yatalaktır, iki kişinin yardımı ile ancak ayağa kalkabilmektedir. Bildiğim kadarıyla hükümlüdür. Bilinç kaybı olduğundan dolayı şu ana kadar hiç konuşmadık. Çocuklarının ismini dahi hatırlamamaktadır. Bu halde ring aracıyla Bingöl’den Diyarbakır’a getirilmiştir, bu durumunda ayrıca sağlığını bozduğunu düşünüyorum. Kendisi hiçbir şey yiyemiyor. 20 gündür yoğurt ve mama ile beslemeye çalışıyoruz. Doktorlar da ilgilenmemektedir .Kendisi için gerekli hukuki yardımın yapılmasını talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*03.10.2011 tarihinde şubemize başvuruda bulunan Mahmut Pektaş, şu beyanlarda bulundu: “Ben yaklaşık olarak 20 yıldır cezaevinde hükümlüydüm. Ben bu süreç içerisinde orta kulaktan dolayı bir rahatsızlık geçirdim. Ayrıca çeşitli zamanlarda diğer sağlık problemleri de yaşadım. Ancak şu an bende kalıcı bir sağlık sorunu bulunmaktadır. Bu konuda sizden yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi)
*"Yer darlığı" gerekçesiyle Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'ne sürgün edilen Çölyak hastası Nesimi Kalkan'a "Çölyak hastasıdır. Mutlak olarak düzenli biçimde Glutensiz gıdalarla beslenmesi zorunludur" şeklindeki heyet raporlarına rağmen, "Bakanlık karşılamıyor" gerekçesi ile gıdalar verilmiyor. Düzensiz beslenme nedeniyle 3 kilo verdiğini; baygınlık, tansiyon, denge ve hafıza sorunları ile karşı karşıya kaldığın bildiren Kalkan, lenf kanseri ile karşı karşıya.Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden aldığı "Mahkum Çölyak hastasıdır. Glutensiz gıda ile beslenilmesi zorunludur" şeklindeki heyet raporu ile Erzurum H Tipi Cezaevi idaresi gözlem kurulu tarafından oy birliği ile alınan "Cezaevi kurumumuz mevcut şartları ve koşulları itibariyle sadece Glutensiz gıda ile beslenmesi gerekli olan ve ailesinin desteğine yardımına muhtaç olan çölyak hastası mahkuma bakabilecek durumu yoktur. Ve hastalığı lenf kanserine dönüşme riskini taşımaktadır. Ailesinin bakım desteği için ailesine yakın bir yere nakil talebi oy birliğiyle kabul edilir" kararına rağmen Adalet Bakanlığı'nın "İstenilen yerlerin kapasiteleri doludur" diyerek raporları görmezden geldiğini belirten Kalkan, "Bakanlık bu cevabıyla şu an beni aç bırakarak ölüme terk etmektedir. Bakanlık bu uygulamasıyla beni fiili olarak iradem dışında zorla açlık grevine sokmuştur. 'Umut fakirin ekmeğidir' deniliyor. Oysa gerçek şu ki günümüzde umut edinemeyen ve umutsuz bırakılanlar yine fakirlerdir. Umut, güçlü maneviyatla yaratılır" diye kaydetti. (12.10.2011/DİHA)
*Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde 6 ay önce "KCK" adı altında yapılan operasyonda gözaltına alınıp tutuklanan ve Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'ne konulan "Kemik tümörü" hastası 17 yaşındaki Mesut Aslan, tedavisinin yapılmadığını bildirdi. Yakınlarına gönderdiği mektupta sağlık durumuna ilişkin bilgi veren Aslan, ölüme terk edildiğini kaydetti. Cezaevine girmeden önce İstanbul Baltalimanı Metin Sabancı Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde kendisine Kemik tümörü teşhisinin konulduğunu belirten Aslan, "Cezaevine girmeden önce 4 defa ameliyat olduğumdan kaynaklı tekrar tekrar, kemik tümörü gelişiyor. Onkoloji bölümünde tedavi edilmem gerekiyor. Ayda 1 kontrole gitmem gerekiyor. Zaten burada bu şartlarda hastaneye gitmek başlı başına olay ve ben en son 3 ay önce doktora gidebildim. O da düşüp bayıldıktan sonra arkadaşlarımın gardiyanlara tepki vermesi sonucu götürüldüm" diye aktardı. Hastalığının tedavi edilmediği takdirde kangrene dönüşeceğini aktaran Aslan, "Bu şekilde muayene ediliyorum ve ortopedi bölümüne götürülüyorum. Hastalığımın verdiği ağrılar gün geçtikçe daha da artıyor. Verdiği acının yanı sıra ciddi derecede beni bitkin düşürüyor. Bu ağrılarımı ağrı kesiciyle geçiştirebiliyorum. Tedavi edilmediğim takdirde hastalığım kangrene dönüşecek" diye belirtti. (18.10.2011/DİHA)
* İHD Erzurum Temsilciliği, Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulan hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin yaptığı incelemenin ardından hazırladığı raporu kamuoyuna açıkladı. İHD Temsilcisi Medeni Aygül, hazırladığı raporda, tutuklu ve hükümlü 19 hasta tutuklunun cezaevinde tutulduğuna dikkat çekerek, hasta 19 tutuklunun derhal serbest bırakılmasını istedi. Raporda, adları bulunan tutuklu ve hükümlülerin acilen tedaviye ve bakıma ihtiyaçları olduğunu belirtilerek, derhal müdahale edilmezse, daha önce18 Temmuz 2009 yılında Erzurum Cezaevi'nde yaşamını yitiren İsmet Ablak vakalarının yaşanabileceğini dikkat çekildi.
Uzun süreli cezaevi koşullarının insanlarda farklı hastalıkları kronik hale getirdiğini, bu nedenle cezaevi koşullarının gözden geçirilmesi gerektiği ifade edilen raporda, cezaevlerinin daha sağlıklı yaşanabilir yerler haline dönüştürülmesi ve kötü örneklerin yaşanmaması için önlemler öncesinden alınması gerektiği kaydedildi. İnsanlara verilen cezaların dışında bir de sağlık anlamında da verilmiş ikinci bir ceza olduğuna işaret eden raporda, "Birçok hükümlünün ve tutuklunun Cumhurbaşkanlığı'na yapmış oldukları başvurular sonuçsuz kaldı. Gerekli hassasiyet gösterilmelidir. Bu anlamda Tüm insani kurum ve kuruluşlar hassasiyet göstermelidir. Çağrımız Cumhurbaşkanlığı, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipler Birliği (TTB), Türkiye Büyük Millet Meclisi ve İnsan Hakları Komisyonu'nadır. Bu kurumlar tarafından oluşturulacak ortak bir heyetin cezaevlerinde yaşanan sağlık sorunlarını yerinde incelemeye davet ediyoruz" denildi.
- Mehmet Aras: Yemek borusu kanseri, kronik kalp hastasıdır. Sağlık Kurulu Raporu ve Adli Tıp Kurumu Raporu Cumhurbaşkanlığı'nca serbest bırakılabilmesine elveriyor.
- Lokman Akbaba: 36 yaşında, Müebbet hapis Cezası almış. Motornöran ALS hastasıdır. Hastalığının tedavisi hala bulunmamasının yanı sıra, hareket etme, nefes alma ve yutkunmayı sağlayan kasları denetleyen sinir hücrelerinin işlevlerini yitirmesiyle oluşan bir hastalıktır. Yaşam süreleri 4 ila 6 yıl arasında olduğu belirtilmektedir. Ancak tıbbi Destek yaşam süresini 10 ile 20 yıl arasında değiştirebilmektedir. Sol bacağında incelmenin yanı sıra, sol kolu hızla inceliyor. Sol bacakta 3-4 cm kısalma ayakta ise küçülme yaşamasının yanı sıra sol kaslarda zorlanma ve uyku sorunu yaşamaktadır.
- Kemal Özçelik: Müebbet hapis cezası verilmiştir. 18 yıldır cezaevindedir. Kalp, şeker hastalığı kronik hastalıkları bulunmasının yanı sıra kalp ameliyatı olması gerekiyor. Şeker oranı bazen 500'leri bulurken, diyet uygulanması gerekiyor.
- Ekber Oruç: Müebbet hapis cezası verilmiştir. 42 yaşında ve 20 yıldır cezaevindedir. Kas hastalığı bulunmakta ve felç olma riski vardır. Annesi aynı hastalıktan yaşamını yitirmiş ve beyninde 17. mm'lik thornwoldt kisti bulunmuştur. İskemik gliotik lezyon da tespit edildiği ve Cumhurbaşkanlığı'na başvuruda bulunmuş.
- Abubekir Yulu: 45 yaşında müebbet hapis cezası verilmiştir. 18 yıldır cezaevindedir. Yanlış iğne yapılması sonucu sağ bacağında kısmi felç geçirmiş ve ayağından ciddi problemi bulunmaktadır. Görme yetisi düşmekte ve böbrek, mide hastalıkları mevcuttur. Son yapılan kontrollere göre böbreğinde Kronik prostatif (İltihap) var.
- Fikret Güzelaydın: 50 yaşında müebbet hapis cezası verilmiştir. 18 yıldır cezaevindedir. Sinüzit, Migren, Mide Ülseri, Damar ezikliği Hipertansiyon ve Karaciğerinde büyüme var. Ağustos ayında Anjiyo olmuştur.
- Filit Tiltay: 64 yaşında müebbet hapis cezası verilmiştir. 18 yıldır Cezaevinde Kronik hastalıkları mevcuttur. Yaşının da etkisi ile bu hastalıkları ağırlaşmakta ve sürekli acil olarak hastane ve revire götürülmektedir. Kalp kapağında daralma ve tansiyon sorunu yaşamaktadır. Cumhurbaşkanlığı makamına başvurulmasına rağmen hala bir cevap alınamamıştır.
- İbrahim Er: Müebbet hapis cezası verilmiştir. 18 yıldır cezaevindedir. Kalçasında şarapnel parçası kalmış. Cezaevine girerken ameliyat olmasına rağmen, ayak bileğine platin takılmıştır. Öte yandan ayak parmaklarını hissetmiyor ve bacağında incelme var. Felç olma riski taşımaktadır.
- Resul Akkol: Müebbet hapis cezası verilmiştir. 18 yıldır cezaevinde çeşitli hastalıkları olmakla birlikte idrar yollarında ağır iltihaplanma var.
- Fersat Mendali: Müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. Irak vatandaşı, 18 yıldır cezaevinde yatıyor. Mide rahatsızlığı ve ödem hastalığı vardır.
- Ramazan Nazlıer: Müebbet hapis cezası verilmiştir. 18 yıldır cezaevinde Kronik prostatif, dalak ve gastrit hastalıkları mevcuttur.
- Engin Aktaş: Tutuklu. Bir ay önce bir patlama sonucu iki eli bileklerinden kesilmiş. Cezaevinde kendisine bakamayacak durumda. Protez ihtiyacı var.
-Ayhan Parkan: Tutuklu diyabet hastası, diyet sorunu yaşıyor.
- Dağıstan Öztürk: Müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. 18 yıldır cezaevinde gözlerinde iltihaplanma var. Sağlam olan tek gözü de bozulmaktadır.
- Murat Bulut: Müebbet hapis cezası verilmiştir. Ağır göz rahatsızlığının yanında sağ gözü görme yitisini kaybetmiş ve sol gözünde de görme kaybı yaşıyor.
- Murat Aslan, Emin Aladağ, Hamza Bulut ve Haydar Tikiz bunlarında çeşitli hastalıkları mevcuttur.(18.10.2011/DİHA)
*Van'da daha önce Adli Tıp Kurumu raporuyla tahliye olan ve geçtiğimiz yıl "örgüte yardım ve yataklık" suçlamasıyla 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan felçli tutuklu Mehmet Emin Akdağ tahliye edilmeyi beklenirken, tutuklu bulunduğu Van F Tipi Cezaevi'nden, Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Tekerlekli sandalye ile yaşam mücadelesi veren ve tahliyesi için dönemin BDP Van Milletvekili Fatma Kurtulan tarafından durumu Meclis gündemine taşınan Akdağ, bir tarafı felçli olduğu için bütün ihtiyaçları arkadaşları tarafından karşılanıyor. Mehmet Emin Akdağ, 1994 yılında Van'da gözaltına alınıp tutuklandıktan sonra, gördüğü işkence sonucu vücudunun sağ tarafı yüzde 80 felç oldu. Daha sonra Ankara Numune Hastanesi ve Adli Tıp Kurumu'ndan, "Cezaevinde yatamaz" raporu verildi. Bunun üzerine 2003 yılında İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun verdiği raporla, CMK'nin 399. maddesi uygulanarak serbest bırakıldı. Ancak bir süre dışarıda kalan Akdağ, 26 Eylül 2009 tarihinde "Örgüte yardım" ettiği iddiasıyla tekrar gözaltına alınarak tutuklandı. 3 Aralık'ta, Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasında Akdağ'a "Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek" iddiasıyla 8 yıl 9 ay hapis cezası daha verildi. (19.10.2011/DİHA)
Dostları ilə paylaş: |