*02.07.2011 tarihinde şubemize başvuran Ömer Öztekin, şu beyanlarda bulundu: “Kardeşim Hamdullah Öztekin, yaklaşık olarak 6 yıldır Tunceli Kapalı Cezaevinde kalmaktadır. Yaklaşık 1 aydan beri kalın bağırsakların ağır iltihaplanması ve midesinde kanamanın olması nedeniyle rahatsızlığı başlamıştır. Rahatsızlığı hayatını tehlikeye atacak boyuta geldiğinden dolayı Elazığ Araştırma Hastanesinde tedavi görmektedir. Aynı zamanda maddi durumumuzun elvermemesi anne ve babamın şeker hastası olması, babamın tansiyon rahatsızlığı ve yaşlı olmaları nedeniyle cezaevinde bulunan kardeşimin görüşüne gidememektedirler. Kardeşimin rahatsızlığının başlaması ve daha fazla destek, moral verebilmemiz için kaldığı Tunceli Kapalı Cezaevinden Diyarbakır, Batman veya Mardin cezaevlerinden birine nakil giderleri karşılanmak üzere naklinin yapılmasını istiyorum. Bu konuda sizden yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *14.07.2011 tarihinde şubemize başvuran Emine Özkan, şu beyanlarda bulundu: “Eşim olan M. Emin Özkan, 15 yıldır hükümlü olarak cezaevinde bulunmaktadır. Eşimin birçok rahatsızlığı vardır. Burada sürekli olarak tedavi görmektedir. Eşimin Samsun’daki cezaevine nakil olması için karar çıkmıştır. Ben eşimin nakil olmaması için Adalet Bakanlığına dilekçe göndermek istiyorum. Eşim hem rahatsız olduğu için hem de ben yaşlıyım ve Samsun’a gidebilecek imkânlarına sahip değilim. Sizden hukuki yardım talep ediyorum. ” (İHD Diyarbakır Şubesi) *15.07.2011 tarihinde şubemize başvuran Adife Altındağ, şu beyanlarda bulundu: “Benim oğlum Aziz Altındağ, 1992 yılında Diyarbakır koşu yolunda polisler tarafından gözaltına alındı. Gözaltına alındığı 1992 yılından bu yana Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde kaldı. Oğlum 36 yıl ceza aldı. Oğlumun neden ceza aldığını dahi bilmiyoruz. Oğlum gözaltına alındığı zaman kendisine çok işkence yapılmış. Gözaltında yapılan darbeler sonucu sağlık sorunları yaşamaktadır. Oğlum beni dahi tanımamakta ve konuşamamaktadır. Sanırım beyin sarsıntısı geçirmiş. Oğlum şuan Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde tek kişilik koğuşta tutulmaktadır. Oğlumun ruhsal sağlığı çok kötü durumdadır. Oğlumun sağlık sorunları konusunda bana yardımcı olmanızı istiyorum. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *19.07.2011 tarihinde şubemize Kandıra F Tipi Cezaevinden başvuran Hanefi Kuzu, şu beyanlarda bulundu: “13.07.2011 tarihli mektubunuz gecikmeli olarak bana ulaştı. Size bir önceki mektubumda diş problemimin olduğundan söz etmiştim. Rahatsızlığım halen devam etmektedir. 25 gün süresiz açlık grevinden sonra cezaevi savcısı ve 1. müdürü ile birlikte gelen heyet dişlerimin yapılması konusunda söz vermesine rağmen tedavim yapılmadı. Gerekçesi ise Adalet Bakanlığının ödenek yollamamasından kaynaklı dediler. Bu da benim rahatsızlığımın her gün daha da artmaktadır. Adalet bakanlığından aldığım bilgilere göre gerçeği yansıtmıyor. Aldığım iletişim cezalarından dolayı size cevap veremiyorum. Bu konuda da sizden yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *Şırnak'ın Silopi İlçesi'nde 22 Mayıs günü Silopi Kapalı Cezaevi'nde uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan ve kaldırıldığı Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Servisi'nde tedavi altına alınan ve ardından çeşitli illere tedavi amaçlı sevk edilen 4 çocuk babası PKK'li hükümlü Bedri Ürün'ün sağlık durumuna ilişkin mektup yazan koğuş arkadaşları Ürün'ün sağlık durumunun ciddiyetini koruduğunu kaydetti. Konuya ilişkin Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nden mektup yazan Erhan Kaya, Bedri Ürün'ün ilk tedavisinin ardından Antep'e sevk edildiğini oradan ise Maraş'a gönderildiği kaydetti. Maraş'ta gerekli tedavinin yapılmaması üzerine Ürün'ün yeniden Antep'e yollandığını kaydeden Kaya, Ürün'ün 2 hafta Antep'te revirde kaldığını aktardı. Kaya, Ürün'ün durumunun ciddiyetini koruması üzerine "tam teşekküllü hastane var" diye Erzurum'a getirildiğini kaydetti. Kaya, Bedri Ürün'ün şu an kendi yanlarında olduğunu ve felçli-yatalak bir durumda tedavisini sürdürmeye çalıştığının altını çizerek, "Ürün'ün bir an önce tedavi olması gerekiyor. Uygun şartlarda tedavi görmezse durumu daha kritik bir hal alacak. Cezasının bitmesine 4-5 aylık bir süre var. Cezası kaldırılmalı ya da ertelenmelidir" diye kaydetti.
Öte yandan Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi gören 60 yaşındaki kanser hastası Mehmet Aras'ın durumu da gün geçtikçe ağırlaşıyor. Konuya ilişkin Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nden mektup yazan tutuklu Yılmaz Acar, Aras için hazırlanan Adli Tıp raporlarının Cumhurbaşkanlığı'na gönderildiğini; ancak onların yeniden Adli Tıp Kurumu'na yolladığını kaydetti. Acar, mektupta ayrıca Aras için bütün kurumları duyarlı olmaya çağırdı. (22.07.2011/DİHA)
*1993 yılında PKK davasından cezaevine giren ve 5 yıldır çölyak hastalığı teşhisi konulan hükümlü Nesimi Kalkan'ın durumu her geçen gün daha da ciddi bir hal alıyor. Buna rağmen cezaevindeki son sürgünler çerçevesinde Kalkan'ın da şu an bulunduğu Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nden Erzurum'a sürgüne gönderileceği bildirildi. Bu duruma tepki gösteren Kalkan'ın ailesi ekonomik sıkıntı içinde, kendi imkânlarıyla Kalkan'ın cezaevinde yaşamasına yardımcı olduklarını, ama Kalkan'ın Erzurum'a sürgüne gönderilmesini kaldıramayacaklarını kaydetti. Kalkan'ın kızı Beritan Kalkan, babasının 18 yıldır cezaevinde olduğunu vurgulayarak, "Babam 5 yıl önce çölyak hastalığına yakalandı. Durumu hala da çok kötüdür. Bulunduğu cezaevinde koşullar elverişli olmadığı için sağlık durumu gittikçe kötüye gidiyor" dedi. Babasının şimdi de Diyarbakır'dan Erzurum'a gönderileceğini ve bu durum karşısında kaygılı olduklarının altını çizen Kalkan, "Maddi durumumuz kötüdür. Evde ben ve annem tek kalmışız. Erzurum'a sürekli gidip gelemeyiz. Bu durumda başta Başbakan ve Adalet Bakanı olmak üzere bütün yetkililere sesleniyorum. Babamı çok uzak yerlere göndermesinler. Bizler Diyarbakır'a zor gidip geliyoruz. Şimdi Erzurum'a nasıl gideceğiz" diyerek kararın düzeltilmesini istedi. Babasının buğdaydan yapılan hiçbir gıdayı tüketemediğinin altını çizen Kalkan, babasının yiyeceklerinin kıt imkanlarına rağmen özel olarak dışarıdan temin ettiklerini ve cezaevine gönderdikleri yiyeceklerin çoğu zaman yetkililer tarafındın babasına verilmediğini söyleyen Kalkan, yaz aylarında cezaevinde babasının durumunun daha da kötüye gittiğini kaydederek, "Bizler babamın bu durumu hakkında yetkililere ısrarla dilekçeler yazmamıza rağmen yetkililer hiçbir girişimde bulunmadılar. Doktora götürülmüyor babam. Doğru bir tedavi uygulansa belki babam iyileşir ama kimse bunu yapmıyor. Buna engel olanlarda bilinçli bunu yapıyor" şeklinde konuştu. (23.07.2011/DİHA
*25.07.2011 tarihinde şubemize başvuran Semire Işık, şu beyanlarda bulundu: “Oğlum olan Alican Işık, uzun yıllardır Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlü olarak kalmaktadır. Oğlum ile yaptığım telefon görüşmesinde kendisinin başka bir cezaevine sevkinin çıkarıldığını ve kısa süre sonra sevk edileceğini belirtti. Oğlumun kronik prostatif rahatsızlığı olup, uzun süredir tedavi görmektedir. Geçen hafta tekrar hastaneye gitti ve bir ay sonrasına kontrol için randevu verildi. Ayrıca hastalığı nedeni ile oğlumun soğuk yerlerde de kalmaması gerekmektedir. Oğlumun tedavisinin yapılabilmesi, hastalığının ilerlememesi için Diyarbakır ilinde kalması gerekmektedir. Yine benim de gözlerim tam olarak görmemekte ve başkasının yardımı olmadan hiçbir yere gidememekteyim. Diyarbakır ilinde ikamet etmem nedeni ile oğlumun ziyaretlerine rahatça gidebilmekteyim. Ancak başka bir ile sevki durumunda oğlumu görmem mümkün olamayacaktır. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *Van F Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunan hasta tutuklu M. Emin Akdağ, sağlık durumuna ilişkin mektup yazdı. Akdağ mektubunda, 1997 yılında Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'nde bulunduğu sırada ağır işkenceler gördüğünü ve iki kez felç geçirmesine rağmen 1997 ile 2003 yılları arasında tedavisinin yapılmadığını belirterek, sağlık durumunun ağırlaşması üzerine Adli Tıp Kurumu'na sevk edildiğini kaydetti. Akdağ, Adli Tıp Kurumu'na sevk edildikten sonra tedaviye başladığını ve dışarıya çıkmasıyla birlikte tedavisinin sonuç vermeye başladığını vurgulayarak, "Ancak haksız bir tutuklama sonucu Van F Tipi Kapalı Cezaevi'ne yollandım. Burada sağlık durumum ağırlaştı iki yıldır hiçbir tedavi yapılmadı. Geçen yıl Eylül ayında yeniden Erzurum'a gönderildim ve ancak aradan 1 ay geçmeden oradan da beni geri gönderdiler. Burada bana ilişkin doğru dürüst bir tedavi bile uygulamıyorlar" dedi. Akdağ, yaşananların 12 Eylül dönemini hatırlattığını belirterek, "Asker, sistem ve cezaevi üçlemesinin çarkındayız" ifadelerini kullandı. Tekerlekli sandalye ile yaşadığını ve sağ tarafında güç kaybının olduğunu belirten Akdağ, arkadaşlarının yardımıyla koğuşundan alt katlara inebildiğini kaydetti. (24.07.2011/DİHA)
*Van F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan ve yerel mahkeme tarafından 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Mehmet Emin Akdağ'ın sağ tarafı felçli. Akdağ'ın durumunun her gün daha kötüye gittiği belirtildi. Akdağ'ın cezaevinde tekerlekli sandalyeyle görüşlere çıktığı ve arkadaşlarının yardımıyla ancak ihtiyaçlarını giderebildiği kaydedildi. Akdağ sağlık açısında bu durumda iken, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı Nuri Düzgün, . Akdağ'ın Yargıtay'daki dosyası için görüş bildirdi. Savcı Düzgün, "Eksik inceleme ile hüküm kurulduğunda, hükmün bozulması istemine yönelik tarafların yerinde görülmeyen itirazların reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması talep olunur" dedi. Akdağ'ın avukatı Hesin Dursun, tahliye bekledikleri bir dönemde Yargıtay Cumhuriyet Savcısı'nın cezanın onaylanmasına yönelik aldığı kararın insan vicdanını ciddi derecede rahatsız ettiğini belirterek, dünyada en kutsal hak olan insan hakkının hiçe sayıldığını dile getirdi. Mehmet Emin Akdağ'ın tekerlekli sandalye üzerinde felçli bir şekilde yaşam mücadelesi verdiğini de hatırlatan Dursun, "Beklentimiz, Yargıtay Ceza Dairesi'nin savcının verdiği mütalaayı dikkate almadan verilen cezayı bozmasıdır. Çünkü burada bir insanın yaşam hakkı söz konusudur. Hem Türkiye yasalarında hem de Türkiye'nin imzaladığı uluslararası sözleşmelerde bu hak net olarak dile getirilmiştir" diye konuştu. Mehmet Emin Akdağ, 1997 yılında cezaevinde gördüğü işkence sonucu vücudunun sağ tarafı yüzde 80 felç oldu. Ankara Numune Hastanesi'nden "cezaevinde yatamaz" raporu alan Akdağ, 2003 yılında İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu'nun verdiği raporla, CMK'nın 399. maddesi uygulanarak serbest bırakıldı. Ancak bir süre dışarıda kalan Akdağ, 26 Eylül 2009 tarihinde "örgüte yardım" ettiği iddiasıyla tekrar gözaltına alınarak tutuklandı. 3 Aralık tarihinde Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın karar duruşmasında Akdağ'a "Örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçlamasıyla 8 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Sağlık durumu giderek ağırlaşan Akdağ'ın durumu, BDP eski Van Milletvekili Fatma Kurtulan tarafından Meclis gündemine de taşınmıştı. (29.07.2011/DİHA)
*Son günlerde adı sürgünlerle anılan Mardin E Tipi Kapalı Cezaevi'nde hak ihlali haberlerini yenileri ekleniyor. Cezaevinde gardiyanlardan oluşan özel bir ekibin oluştuğuna dikkat çeken tutuklu ve hükümlüler, kimi gardiyanların ise kendilerini doktor yerine koyduklarını ve hasta tutsaklara iğne dahi yaptıklarını iddia etti. Tutuklular, hastalanan tutuklu ve hükümlülerin revire götürüldüğünde revirde görevli olan infaz koruma memurunun çoğu zaman kendini doktor yerine koyup, ilaç verdiğini iddia ederek, kimi hastalara ise iğne dahi vurulduğu belirtti. Tutuklular, bu uygulamayı yapan gardiyanın S. A. adında biri olduğunu belirterek, hastaların kimi kez S.A adındaki gardiyan tarafından azarlandığını da ifade etti. Tutuklular, cezaevinin 1. ve 2. müdürlerini de "AKP'nin yeni özel savaş adamları" diye tanımlayarak, N.A. ve A.E. adındaki gardiyanların da bir "kontra ekibi gibi" hareket ettikleri iddia edildi. Tutuklular her iki gardiyanın kendilerini sürekli sürgün etmekle tehdit ettiklerini aktararak, bundan dolayı 18 arkadaşlarının sürgün edildiğini bildirdi. (01.08.2011/DİHA)
*05.08.2011 tarihinde şubemize Midyat Cezaevinde başvuran Hüsamettin Sevik, şu beyanlarda bulundu:“Ben 1998’den beri cezaevindeyim. Örgüt üyeliğinden dolayı müebbet hapis cezası aldım. Sağlık sorunlarımız var. Bir diş için 3–4 ay beklemektedirler. Doktor haftada 2 gün geliyor. Sevk edilmemiz ayları buluyor. En son arkadaşımız Ramazan Özalp, sek edilmediği için felçlik geçirdi. Yer problemimiz var, düzenleme yapılmıyor. Birçok arkadaşımız değişik yerlere sürgün edildi. Yaşadığımız bu sıkıntılar konusunda sizlerden destek bekliyoruz.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *05.08.2011 tarihinde şubemize Batman E Tipi Cezaevinde başvuran Orhan Can, şu beyanlarda bulundu: “18 yıldır cezaevindeyim. Örgüt üyeliğinden dolayı müebbet hapis cezası aldım. Daha önce birçok yere sürgün edildi. Sosyal faaliyetim hiç yok. Haftanın 2 günü spor yapamıyoruz. Sağlıklı bir ortamımız yok. Koşullarımız el vermiyor. Kültürel faaliyetler hiç yok. Buradaki müdürün yaklaşımı nedeniyle kültürel faaliyetlerimiz durmuştur. Doktor haftanın 2 günü geliyor. Gelen doktorlar uzman değiller, ilgili değiller. Hastanede yer sorunu olduğundan 10–15 gün doktora çıkmayı bekliyoruz. Birçok arkadaşın tedavi olması gerekiyor. Batman hastanesinde yeterli yer yok. Durumu çok ağırdır. Sayımız çok fazladır. 15 kişilik odada 30–35 kişi kalıyoruz.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *05.08.2011 tarihinde şubemize Batman E Tipi Cezaevinden başvuran Ayten Gülsüm, şu beyanlarda bulundu: “Ben 13 yıldır cezaevinde bulunmaktayım. Buradaki koşullar çok kötüdür. Hava çok sıcak olduğu halde pervane yetersiz geliyor. Oruç ayında öğle yemeklerimiz verilmiyor. Ağırlıklı olarak kuru gıdalar veriliyor. Söz konusu sorunlar tüm, başvurularımıza rağmen halen devam etmektedir. Sağlık problemlerimiz var. Doktorlar yeterli değildir. Gece acil bir durum yaşandığında problem yaşıyoruz. Ayrıca Elfo Ürper adında bir hükümlü bulunmaktadır. Çok yaşlı ve de çok hastadır. Bu konuda sizden yardım talep ediyoruz.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *05.08.2011 tarihinde şubemize Mardin E Tipi Cezaevinden başvuran Devran Balkaş, şu beyanlarda bulundu: “Ben 21.01.20088’den nu yana örgüt üyeliğinden dolayı 10 yıl ceza aldım. Cezaevinde çeşitli sorunlar yaşamaktayız. En temel sorunumuz sağlık sorunudur. Bir sevk için 8–9 ay bekliyoruz. Genelde de sevk etmiyorlar. Bizim üyelikten ceza alan arkadaşlarımızdan Murşit Aslan, belden aşağısı felçli, bir diğer arkadaşımız olan Ramazan Çetedir’de çenesinin yarısı yok, diğer arkadaşımız İsmet Çardak’ta iç hastalıktan dolayı ciddi bir sağlık sorunu var ve hiçbiri tam anlamıyla tedavi olamamaktadır. Bulunduğumuz koğuşlar 15 kişilik olmasına rağmen 35–40 kişi bulunmaktayız. Çok olduğumuz için yatak problemi yaşamaktayız. Günde üç öğün yemek ve yarım saatlik su veriliyor. Bu da bize yetmiyor. Hasta olan arkadaşlarımızın perhiz yemekleri ayrı çıkarılmıyor. Sağlıksız bir şekilde verilmektedir. Son zamanlarda birçok arkadaşımız Karadeniz bölgesine sürgün edildi. Önümüzdeki dönemde yine birçok arkadaşımızın sürgün edileceği bilgisi elimize ulaştı. Spor faaliyetlerimiz haftada 10 saat olmasına rağmen 1 ile 1,5 saat çıkarmaktadırlar. Bize gelen mektuplar 2,5 ay gecikmeli olarak verilmektedir. Görüşlere gelen ailelere rencide edici bir şekilde davranılmaktadır. Bu konuda sizden hukuki yardım talep ediyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *05.08.2011 tarihinde şubemize Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinden başvuran Taylan Cintay, şu beyanlarda bulundu: “Ben Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinde hükümlüyüm. Benim sağlık problemlerim var ve ameliyat olmam gerekiyor. Doktorların beyanlarına göre ameliyat sonrası tedavim 2 ve ya 3 gün süreceğini belirtti. Ancak Dicle Üniversitesi Araştırma Hastanesinde bulunan mahpuslara ayrılan bölümün tadilatta olmasını gerekçe göstererek ameliyatın Urfa ilinde yapılmasını istiyorlar. Gerek Diyarbakır Tıp Fakültesinin tam teşekküllü olması ve buradaki doktorlar tarafından tedavi ediliyor olmam gerekse de yaz sıcaklarında ring aracıyla Urfa iline götürüleceğimden dolayı tedavimin ve yapılacak olan ameliyatımın Diyarbakır’da olmasını istiyorum. Bu konuda sizden yardımcı olmanızı istiyorum.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *06.08.2011 tarihinde Siirt E Tipi Kapalı cezaevinde tutuklu bulunan Mehmet Cağlı derneğe mektupla yaptığı başvuruda şu beyanlarda bulundu: “Siirt cezaevinde tutuklu olup, elimden ağır yaralıyım. Ameliyat edilmese kangren olacak elimde siyahlıklar başlamış durumda. Beni bir sefer Diyarbakır’a götürdüler yer olmadığı gerekçesiyle geri getirildim. İki sefer de beni Van götürdüler ameliyat için hastane gün verdiği halde beni götürmediler. Her seferinde seni götüreceğiz deyip beni oyalıyorlar. Çok yakın bir zamanda ameliyat olmasam parmaklarım kangren olacaktır.” (İHD Siirt Şubesi) *Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi'nde çocuklara yönelik taciz ve tecavüz iddiaları devam ediyor. Adli çocuk koğuşunda kalan bir çocuğun cezaevi pedagoguna ve savcıya defalarca tecavüze uğradığını aktardığı ve bunun üzerine soruşturma başlatıldığı öğrenildi. Adli çocuk koğuşunda kalan bir çocuğun, cezaevinde görevli pedagog doktoruna anlatmasıyla olayın ortaya çıktığı öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, geçtiğimiz hafta çocuk adli koğuşunda kalan bir çocuk cezaevi pedagoguna çıkarak adli koğuştan çıkmak istediğini belirtti. Pedagogun niye çıkmak istediği yönündeki sorularına karşılık çocuğun olayı anlattığı ve koğuşta kendisine tecavüz edildiğini aktardığı belirtildi. Ardından Cezaevi Savcısı'na çıkarılan çocuk burada da başından geçenleri anlattı. Çocuğun, koğuşta kendisine defalarca tecavüz edildiğini, koğuşun bütün temizliğinin kendisine yaptırıldığını ve bütün çocukların elbiselerinin de kendisine yıkatıldığı bilgisini aktardığı öğrenildi. Çocuğun tecavüze uğradığını aktarmasının ardından Siirt Cezaevi Savcısı'nın soruşturma başlattığı belirtildi. Soruşturma dosyasına ise gizlilik kararı konulduğu kaydedildi. (08.08.2011/DİHA)
*09.08.2011 tarihinde şubemize Şanlıurfa E Tipi Cezaevinde başvuran Azize Yağız, şu beyanlarda bulundu: “Ben 11 aydır, örgüt üyeliğinden dolayı tutukluyum. Keyfi bir şekilde tutulmaktayım. Kışın kaloriferler yakılmıyor, sıcak su verilmiyor, yemekler hep aynı veriliyor. Kitap, dergi ve gazete yasal olmasına rağmen tarafımıza verilmiyor. İki aydır mektup iletişim cezam olduğunu, gerekçesi ise; açlık grevine girmemiz gösteriliyor. Aynur Özak Şahin, adında tutuklu bir arkadaşımız var. Eşi de cezaevindedir. 4 yaşında bir çocuğu var. Ancak tüm taleplerimize rağmen içeri alınmıyor. 6 yaşında küçüklerin annelerinin yanında kalabilir. Çocuk en azında haftada bir kez annesinin yanında kalabilir. Arkadaşlarımızdan biri saçlarını kesmek istedi, ancak idarenin ceza vermesi tehdidi ile izin verilmedi. Doktor hafta da bir kez cezaevine geliyor. Yalnız sevkler olduğu zaman 2 sonra geliyor. Revire ancak çok ağır ve acil durumlarda sevk ediliyoruz. Hastaneye sevklerimiz 1 ya da 2 ay sonra gerçekleşiyor. 8 kişilik odalarda 23 kişi kaldık. Aramızda çok ağır hastalar yoktur. Birçok arkadaşımız sürgün edildi. Mahkemeye ring aracı olmadığını öne sürere götürülmüyoruz. İletişim cezamız olduğunda ailelerimizle de görüşemiyoruz. Ayrıca açık görüş cezamız da var. Su belirli saatlerde veriliyor. Bu da bizde içecek ve yıkanma sıkıntısı yaratıyor. Çocuk tutuklular cezaevi uygulamaları protesto etmek için açlık grevi başlatmıştı. Askerler tarafından havalandırmalarda taş atılmış ve sözlü tacizlerde bulunulmuştur. Cezaevinde kıyafetlerimize de karışıyorlar. Her kıyafetten 3’er tane verilmiştir. Bu da bizde sıkıntı yaratmıştı. ” (İHD Diyarbakır Şubesi) *12.08.2011 tarihinde Şubemize başvuruda bulunan Nurşen Turan şu beyanlarda bulundu;“Ağabeyim olan İzzet Turan’ın 11-12 yıldır Mardin E Tipi Kapalı Ceza evinde bulunmaktadır. Mardin e gelmeden önce Diyarbakır’da tutuklu iken İHD şubesince avukatları ilgilendi. Sizden talebim ağabeyimin Mardin Cezaevinde tutuklu bulunduğu sürece Avukat temini ile hasta olduğu için doktorlar tarafından verilecek ilaçların temini ile bu ilaçların kendisine ulaştırılması yönünde Derneğinizden hukuki yardım talep ediyorum.”(İHD Mardin) *16.08.2011 tarihinde şubemize Mardin M Tipi Cezaevinden başvuran Ramazan Özelçi, şu beyanlarda bulundu: “Tüm cezaevlerinde olduğu gibi bulunduğumuz cezaevinde de çeşitli sıkıntı ve sorunlarımız bulunmaktadır. Ancak öncelikle sağlık sorunları gerçekten çok ciddi bir düzeye ulaşmış bulunmaktadır. Daha öncede bu konuda sizlere yazmıştık. Ancak gerekli duyarlılık gösterilmedi. Şuan cezaevinde 500–550 civarında tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Haftada yalnızca 2,5 saatliğine doktor gelmektedir. Bu kadar insanı 2,5 saatte muayene etmek mümkün değildir. Zamanında muayene yapılmayan hastalarda çok ağır hastalıklara yakalanabiliyorlar. Bu durumlardan kaynaklı bir arkadaşımız felç olmuş durumdadır. Yine bir arkadaşımız zatüre olmuş, birkaç arkadaşımız da ameliyat olmak durumunda kalmıştır. Birçok hastalığı olan arkadaşlarımızın ilaç tedavileri yapılmıyor. Burada herhangi bir ölüm yaşanmamışsa da kendimize çok dikkat etmemizden kaynaklanıyor. Bu durumda bile idare ile sorunlar yaşanmaktadır. Sizden ricam bu sıkıntıları tespit etmeniz ve bu konuda bize yardımcı olmanızı istiyoruz.” (İHD Diyarbakır Şubesi) *17.08.2011 tarihinde şubemize Bingöl M tipi kapalı cezaevinden gönderdikleri mektupla başvuruda bulunan Tamer Tanrıkulu ve Nevzat Demir mektuplarında şu beyanlarda bulundu:“Yüksek şeker hastası olan Mahmut Karataş adındaki arkadaşımız bir süre önce tedavi amacıyla Elazığ Cezaevine sevk edildi. Ancak Elazığ'daki hastane "hasta tedaviyi kabul etmedi" diyerek geri göndermiş bulunuyor. Arkadaşımız uç sınırda seyreden şeker hastalığı nedeniyle her iki gözünü de yitirdi; şu anda ŞUUR KAYBI yaşamaktadır, yirmi dört saat yatağa bağımlı ve hiçbir ihtiyacını temin edecek vücut refleksine sahip değildir. Çevresindeki hiç kimseyi tanımıyor ve nerede dahi olduğunu bilmiyor. Bu durumda olan bir insan nasıl olur da TEDAVİ KABUL ETMEDİĞİNE DAİR irade beyanında bulunabilir? Hastanın hiçbir konuşması bir diğerini tutmuyor, bilincini yitirmiş durumdadır; nasıl olur da doktor onun sözlerine dayanarak tedaviyi kesebilir. Hasta şu anda ölüme terkedilmiş bulunuyor, gözümüzün önünde adım adım ölüme gidiyor. Tam teşekkülü bir hastaneye sevkinin yapılması için cezaevi idaresinin girişimleri de yetersiz kalmaktadır. Bu kadar ağır bir hasta ve yaşlı bir insan tedavi edilmeden buraya geri gönderildi. Cezaevinin düzenli bir doktor olanağı bile yok; hatta haftada sadece iki gün doktor geliyor. Üstelik sağlık görevlileri dahi yoktur. Tedavisini yarım bırakıp Bingöl'e geri gönderen hakim hakkında Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduk. Sizlerinde konunun takipçisi olmanızı, tedavisinin yapılması için girişimlerde bulunmanızı istiyoruz. Doktorlar hastanın uzun yaşayamayacağını söylemişler. Bu nedenle konuyu ivedilikle ele alıp gerekli girişimlerde bulunmanızı bekliyoruz.”(İHD Bingöl Şubesi) *Silopi Kapalı Cezaevi'nde 22 Mayıs günü uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan ve ardından çeşitli tedaviler gördükten sonra Erzurum H Tipi Kapalı Cezaevi'ne ardından ise tedavisi için Sincan F Tipi Cezaevi'ne sevk edilen siyasi tutuklu Bedri Ürün, tedavi edilmediği belirtildi. 25 Temmuz'dan bu yana tedavi göreceği Kastamonu Devlet Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'ne gönderilmeyi bekleyen Ürün, bakanlıktan onay bekliyor. Vücudunun yüzde 65'ni kullanamayan Ürün'ün, kaldığı sağlık ünitesinde durumunun ciddiyetini koruduğu belirtilirken, bakanlıktan gelecek onay ile Kastamonu'ya tedaviye gönderileceği belirtildi. (17.08.2011/DİHA)
*1993 yılında PKK davasından cezaevine giren ve 5 yıldır çölyak hastalığı teşhisi konulan tutuklu Nesimi Kalkan'ın durumu her geçen gün daha da ciddi bir hal alıyor. Buna rağmen Kalkan iki hafta önce Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nden Erzurum'a sürgüne gönderilmişti. Erzurum'a gittiğinden beri ailesiyle geçen gün konuşma fırsatı bulan ve durumunun çok kötü olduğunu, cezaevi yönetiminin ilaçlarını vermediğini, bunun için daha fazla dayanma gücünün kalmadığını bildirmişti. Kalkan'ın kızı Beritan Kalkan, bundan iki hafta önce babasının Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nden Erzurum'a sürgüne gönderildiğini belirterek, "Babamın sağlık durumu iyi olmamasına rağmen bu yapıldı. Dilekçeler yazdık başsavcıyla konuştuk, İHD'ye dilekçe yazmamıza rağmen babam Erzurum'a götürüldü" diye konuştu.Babasının durumuna derhal müdahale edilmesi ve gerekli koşullarının sağlanması için yetkililere seslenen Kalkan, "Ya babamın tedavisine yardımcı olsunlar ya da babamı daha yakın bir cezaevine getirsinler. Rapor karşılığında ilaçlar alıp gönderiyoruz ilaçlarını da bir haftadır vermiyorlar. Babamın durumu gittikçe kötüye gidiyor. Yetkililerin bu duruma müdahale etmesi gerekiyor. Bu nereye kadar böyle devam edecek" diyerek tepki gösterdi.(22.08.2011/DİHA)