2019 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı’na ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu muhalefet şerhimiz aşağıdaki gibidir


AKP’nin OHAL KHK İhraçları Dünya Hukuksuzluk Tarihine Geçmiştir



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə14/33
tarix27.12.2018
ölçüsü1,43 Mb.
#87132
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   33

AKP’nin OHAL KHK İhraçları Dünya Hukuksuzluk Tarihine Geçmiştir


15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra 105 hafta, ülkeyi OHAL ile yöneten AKP Genel Başkanı Erdoğan, “ihtiyaç halinde” OHAL’i tekrar getirebileceklerini de ifade etmiştir.96 Her ne kadar çeşitli bahanelere sığınılsa da OHAL döneminde çıkan 36 KHK’nin araba lastiğinden işsizlik sigortası fonuna kadar çok daha geniş kapsamlı olduğu bilinmektedir. OHAL dönemi uygulamalarının siyasi ve ekonomik97 birçok sonucu olmuştur. Ancak en çok tartışılan uygulama OHAL KHK’leri kapsamındaki ihraçlar olmuştur.

Kamudan atılan ihraçlar kolektif bir hukuksuzluk ile cezalandırılmaktadır. Memurların iş güvencesini yok eden ve mevcut memurlar üzerinde de bir baskıya neden olan “KHK ile ihraç edilme kaygısı” OHAL bitmiş olmasına rağmen devam etmektedir. KHK’lerle iş güvencesinin kaldırılmış olması ve 133 bini aşkın kişinin açıkça hukuksuz olarak işten atılması bu kaygının yersiz olmadığını göstermektedir. Bu kaygının etkisiyle 2016 ve 2017 yıllarında binlerce kamu emekçisi ya sendikalarından istifa etmiş, ya emekli olmuş ya da “makul” sendikalara üye yapılmıştır.



AKP’nin KHK İhraç Tablosu

 

KHK Yayım Tarihi

KHK Numarası

Toplam İhraç Edilen Sayısı

Darbeden Kaç Gün Sonra İhraç Oldu?

İhraç Edileli Kaç Gün Oldu

1

27.7.2016

668

1.684

12

853

2

31.7.2016

669

1.389

16

849

3

17.8.2016

670

2.692

33

832

4

1.9.2016

672

50.684

48

817

5

29.10.2016

675

10.129

106

759

6

22.11.2016

677

15.642

130

735

7

6.1.2017

679

8.393

175

690

8

23.1.2017

683

367

192

673

9

7.2.2017

686

4.464

207

658

10

29.4.2017

689

3.974

288

577

11

14.7.2017

692

7.395

364

501

12

25.8.2017

693

928

406

459

13

24.12.2017

695

2.765

527

338

14

12.1.2018

697

262

546

319

15

8.7.2018

701

16.532

723

142

Toplam KHK İhracı

127.300




Ortalama 615 Gündür ihraç edildiler.

HSYK, MSB, vb. Kurul Kararıyla İhraç Olanlar

5.744




Toplam İhraçlar

133.044




Kaynak: Resmi Gazete Muhtelif Sayılar

Bu kapsamdaki 15 KHK’ye karşı aradan geçen yıllara ve OHAL bitmesine rağmen herhangi bir mahkeme yolu açık değildir. Tüm ihraçlar, sadece, kendisi de bir KHK ile kurulan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonuna başvuru yapabilmişlerdir. İlk ihraçlardan 2 yıldan fazla süre geçmesine rağmen 14 Eylül 2017 tarihinde “inceleme” yapmaya başlayan komisyon, sadece 3.000 kabul kararı alabilmiştir.98 27 Kasım 2018 tarihi itibariyle 39.000 ret kararı alan komisyonun kararına karşı yine sadece Ankara’da 2 idare mahkemesine başvurulabilmektedir. Bugüne kadar sadece 3.000 ihraç kişi Komisyon kararıyla ve 3.981 ihraç kişi de KHK ile işine dönebilmiştir. Mağdur kitlenin büyüklüğü ve sürecin uzunluğu ve hukuksuzluğu göz önüne alındığında OHAL komisyonunu hızlı, adil ve etkili bir idari “yargı” veya itiraz yolu olduğu savunulamaz. Hâlbuki hukuk devletinin temeli, “idarenin tüm işlemlerine karşı yargı yolu kullanımının” ne kadar etkili olduğudur. İhraç dönemlerinde günlük 300-400 kişiyi işten atıp ihraç eden AKP Hükümeti, geri dönüşlerde günlük ortalama 3-4 kişiyi işine döndürmektedir. Yüzde 1 bile hata yok denilen listelerde an itibariyle dönen 6.981 kişinin toplam ihraçlar içerisindeki oranı yüzde 5’i geçmiştir. Söz konusu bu kişilerin hakkında da şeffaf süreçlerle karar alınmamış tıpkı ihraçlarındaki gibi “keyfilik” devam etmektedir.

Türkiye’den Avrupa’ya 1960’larda ekonomik nedenlerle başlayan göç hareketinde 2016’dan bu yana dikkat çekici bir değişim gözlemlenmektedir. Türkiye’nin beyin göçü son 2 yılda sayısal anlamda benzeri görülmemiş bir noktaya ulaştı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı ‘Uluslararası Göç İstatistikleri’ raporuna göre 2017 yılında ülkeden göç eden “yurttaş” sayısı yüzde 63 oranında artarak 113 bine yükseldi. Bu durum, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası iki yıl yürürlükte kalan OHAL sürecinde on binlerce kişinin Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile işini kaybetmesinin doğurduğu sonuçlardan biri olarak değerlendirilmektedir. İyi eğitimli ve vasıflı vatandaşlar, tecrübeleri ve diplomaları ile kendilerine yeni bir düzen kuracakları ülkelere göç ediyorlar.99

Kamu Emekçileri Sendikası Konfederasyonu’nun (KESK) 5.004 ihraç ile gerçekleştirdiği araştırmaya göre ihraçların yaşadığı sorunların bazı boyutları ve ilgili diğer hususlar aşağıda özetlenmiştir;100



  • İşten atılanların % 82’si KHK ile ihraç edildiğini öğrenmiştir, öncesinde herhangi bir ifade alma veya savunma hakkını kullanma durumu olmamıştır. Bu kişiler hakkında KHK’den önce açılan adli veya idari hiçbir işlem olmadığı gibi açığa alma işlemi de yoktur.

  • İşten atılanların % 62’si AKP iktidarları döneminde kamuda işe başlamıştır.

  • İşten atılanların % 22’si herhangi bir sendikaya üye değildir. % 11’inin sendikalara üye olması yasayla yasaklanmıştır. Toplam ihraçlar içerisinde yaklaşık % 3 oranında KESK üyesi bulunmaktadır. Geriye kalan % 64 ihraçlar Memur-Sen, Kamu-Sen ve Cihan-Sen ve diğer konfederasyon sendikalarının üyesidir.

  • 81 ilde işten atmalar yaşanmıştır. İşten atmaların en çok yaşandığı iller sırasıyla İstanbul, Ankara, Diyarbakır, İzmir, Urfa, Bursa, Mardin, Maraş, Antep, Samsun, Manisa, Konya, Kayseri, Mersin, Kocaeli, Antalya, Adana, Van, Hatay, Denizli, Tunceli, Aydın, Batman, Balıkesir, Muş, Adıyaman, Şırnak, Siirt, Ağrı illeridir. Bu illerdeki işten atmalar toplam işten atmaların yaklaşık % 75’i oluşturmaktadır.

  • İşten atılanların % 23 Kadın, % 77’si Erkektir. İşten atılanların % 82’si evli olduğu ifade etmiştir. Evli olanların % 97,5’inin bakmakla yükümlü oldukları en az bir kişi bulunmaktadır. Evli Kadınların % 86’sının, Evli Erkeklerin % 92’sinin çocukları bulunmaktadır.

  • İşten atılanların % 71’i lisans mezunu, % 17’si ise Yüksek lisans veya doktora eğitim düzeyindedir. Yani işten atılanların % 88’i üniversite mezunudur. Önlisans mezunu ihraçların oranı % 8 olarak ifade edildiğinde ihraç edilenlerin % 96’sının lise üzeri eğitim düzeyinde olduğu ifade edilebilir.

  • İşten atılanların yaklaşık % 71’i 20-40 yaş, % 29’u 40-65 yaş aralığındadır.

  • İşten atılanların bakmakla yükümlü olduklarının % 78’i çocuktur, % 55,3’ü Öğrencidir, % 9,6’sı Engelli veya Hastadır.

  • İşten atılanların % 2,9’u engelli veya kronik hastadır. İşten atılan engelli veya kronik hasta sayısının kesinlikle 2.000 kişinin üzerindedir. Engelli olanların malulen emekli olma hakları kısıtlanmıştır.

  • İşten atılanların % 46’sı Kiracı, % 26’sının ipotekli konut kredisi borcu var. İşten atıldığı için kirasını ödeyebileceği bir eve ve ailesinin/akrabasının yanına taşınan, evini satan çok ciddi oranda ihraç edilen bulunmaktadır.

  • İşten atılanların % 63’ünün yaşadıkları hanelerde herhangi sürekli bir gelir bulunmamaktadır.

  • İşten atılanların % 44’ünün tüketici kredisi borcu, % 75’inin başka borçları bulunmaktadır.

  • İşten atılanların % 21’inin bir yakını, % 4’ünün 2 yakını, % 3’ünün 3 veya daha fazla yakını işten atılmıştır. İşten atılanların % 1’inin yakınları şu halen açıktadır.

  • İşten atılanların % 84’ü iş aramıştır ancak iş arayanların sadece % 8’i iş bulabilmiştir. % 92’si iş bulamamıştır.

  • İşten atılanların % 73’ünün aile içi ilişkilerinde, % 90’ının sosyal ilişkilerinde bozulma yaşanmıştır. Bu kapsamsa dışlanma, psikolojik sorunlar, boşanma veya geçici ayrılıklar en çok ifade edilen sorunlardır. İşten atılanların % 83’ü sağlık sorunları yaşadığını belirtmiştir. İşten atılanların % 69’unun herhangi bir sağlık sigortası bulunmamaktadır. Bu kapsamdaki nüfusun önemli kısmı gelir testi yapıp GSS kapsamına girmeye çalışmıştır.

  • İşten atılanların ortalama % 85’i kendileriyle gerçekleştirilen sosyal dayanışmayı yeterli bulmamaktadır. KESK üyelerinde bu oran % 53 iken Memur-sen ve Cihan-sen üyelerinde % 97, Üye olmayanlarda % 96, Üye Olması Yasak olanlarda % 95’tir.

  • İşten atılanların % 41’i herhangi bir yerden hukuki destek alamamıştır. Hiçbir yerden hukuki destek alamadıklarını belirten ihraçların % 23’ü Cihan-Sen, % 21’i Memur-Sen, % 8’i Kamu-Sen üyesi olduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca hiçbir yerden hukuki destek almayanların % 31’i sendikalara üye değil ve 15’inin de yasal olarak zaten üye olma hakkı bulunmamaktadır.

  • Tüm mahkemelerde “yetkisizlik kararı açıklamasına” rağmen ihraç edilenlerin % 92’si mahkeme yoluna başvurmuştur.

  • İşten atılanların % 90’ı “OHAL Komisyonu” hakkında görüşünü “Olumsuz buluyorum, AİHM yolunu geciktirmek için kurulmuş bağımlı bir komisyondur” şeklinde ifade ederken % 7’si “Olumlu buluyorum. Hızlıca yapılan bu haksızlık hızlıca düzeltilebilir” şeklinde ifade etmiştir.

KHK uygulamaları ölüm ve intihar vakalarına yol açmıştır. Kamu alanındaki görevlerinden her hangi bir açıklama yapılmadan işten atılan yüzbinler ve aileleri bu hukuksuzluğun bitmesini beklemektedir. AKP iktidarı ise hukukun, mahkemenin, kanuni uygulamanın önünü tıkamakla uğraşmaktadır. Hukuk içerisinde kalınarak savunulamayacak olan AKP KHK’leri ancak OHAL hukuksuzluğu ile yine haksızca çoğu zaman zor kullanılarak savunulmaktadır. Kendisi de olağan hukuka aykırı olan ve ihraçlardan bir yıl sonra kurulabilmiş OHAL Komisyonu ve OHAL uygulaması dışında hiçbir argümanı olmayan bu düzende KHK’liler için sistematik bir kolektif ayrımcılık uygulanmaktadır. Bu “Kolektif Ayrımcılık Sistemi” içerisinde; işinden atılmak, uzun süre iş bulamamak, mesleğini icra edememek, hak ettiği ücretin altında çalışmak zorunda kalmak, sosyal çevresini yitirmek, aile içi sorun yaşamak, göç ettirilmek, sağlığını kaybetmek, ekonomik açıdan bağımlı hale gelmek, borçlarını ödeyememek “olağanlaşmıştır.”

OHAL’le desteklenmiş bu “Kolektif Ayrımcılık Sistemi” içerisinde mahkemelerde hak arama yolları KHK ile yasaklanmıştır. TBMM onayından geçmesi gereken KHK ve yasalar süresinde geçirilmemiştir. Süresinde onaylanmama nedenleri KHK’leri genel yargı ve Anayasa Mahkemesi denetiminden kaçırmaktır. OHAL’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasama yetkisi kısıtlanmıştır. OHAL’le dolaylı olarak dahi ilgisi bulunmayan ve kanunla düzenlenmesi gereken birçok başlık kuvvetler ayrılığı ilkesine, anayasaya, anayasa mahkemesi içtihatlarına ve meclis iç tüzüğüne aykırı şekilde sayıları 36’ya çıkan OHAL KHK’leri ile düzenlenmiştir.

Bu hukuksuzluk düzeni içerisinde haksızlığa uğrama ve çaresizlik düşüncesi, işsizlik olgusu ile birleşince, bireyler üzerinde olumsuz birçok soruna neden olmaktadır. Bireyin intihar eğiliminin artması da bu olumsuzluklardan biridir. Türkiye’de 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra ilan edilen OHAL kapsamında bir milyonu aşan sayıda insan mağdur olmuştur. Bu mağdurlardan bazıları101 iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiş, kimisi en yakınlarını çaresizlik içerisinde kaybetmiş102 kimisi de Sevgi Hemşire gibi yaşamına kendisi son vermiştir.103 OHAL KHK düzeni uygulamaları insanları canından bezdirmektedir.

OHAL döneminde; 1 Ocak 2018 tarihine kadar medyaya yansıyabilen KHK nedeniyle intihar edenlerin sayısı 43’dir. 4 kişi, bir yakını tutuklu/ihraç/açıkta olduğu için bu veriye dâhil edilmiştir. İntiharların 24’ü 2016 yılında, 19’u 2017 yılında gerçekleşmiştir. OHAL-KHK uygulamaları nedeniyle intihar edenlerin mesleki ve kurumsal dağılımı aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.



İntihar eden 43 kişiden 26’sının evli olduğu ve bu kişilerin 46 çocuğu olduğu görülmüştür. Bir kişinin nişanlı, 5’inin bekâr olduğu tespit edilirken geriye kalan 11 kişinin medeni durum bilgilerine erişilememiştir.

Sonuç olarak; AKP dönemi OHAL-KHK uygulamaları, istatistiklere bir intihar nedeni olarak dâhil olmuştur. İntihar vakaları genellikle ihraç ve açığa alma dönemlerine yakın dönemlerde yaşanmıştır. İhraçların ve açığa almaların devam etmesi durumunda benzer vakaların yaşanma olasılığı yüksektir.

30 yaş ve üzeri olanların intihar edenler içerisinde önemli bir ağırlığı bulunmaktadır. Hem ihraç edilenler hem intihar edenler içerisinde baskın cinsiyet erkektir. İntihar vakalarında “Emniyet çalışanlarının” belirgin ağırlığı bulunmaktadır.

Henüz intihar etmemiş ama OHAL-KHK mağduru olan önemli sayıda insan intihar eğilimi içerisindedir. İntihar edenlerin dışında intihar girişiminde bulunan OHAL mağdurları ve ihraçlar bulunmaktadır.104 KESK İhraç Araştırmasına katılanların % 0,5’i OHAL-KHK uygulamaları nedeniyle bu yönde beyanda bulunmuştur. Genel olarak ihraç edilen sayısına genelleştirildiğinde 450-500 arası kişinin bu eğilimde olduğu ifade edilebilir. Söz konusu araştırmada yaklaşık 6.000-6.500 kişinin ise OHAL-KHK kaynaklı ağır psikolojik sorunları nedeniyle sıkıntı yaşadığı ifade edilmektedir.

İhraçların yönlendirildiği tek hak arama yolu olan OHAL komisyonu hukuk dışı ve etkisiz bir idari merci olması nedeniyle birçok açıdan sorunludur105.


Türkiye’de Kamusal, Kurumsal Kapsamlı Bir Çocuk Politikası Yoktur


Kayıt dışı istihdamın önemli bir boyutunu da “çalıştırılan çocuklar” oluşturmaktadır. Türkiye’de köylerin boşaltılması, zorla yerinden edilme, Kürt kentlerinde son yıllarda yaşanana kent yıkımları nedeniyle yerinden edilmeler ve devam eden Suriye iç savaşı nedeniyle çocuk işçiliği yaygınlaşmıştır. Tarımın ve kırsallığın tasfiye edilmesi aynı zamanda köylerden kentlere büyük bir göç yaşatmıştır. Bir yanda nüfus artış hızının yüksek olması, diğer yanda ekonomide yapısal ve konjonktürel krizler, bütçeden eğitime yeterince pay ayrılamaması, sosyo-ekonomik yapının kırsal-tarımsal ağırlığının halen gelişmiş ekonomilere göre oldukça yüksek olması ve küreselleşme sonucu oluşan uluslararası sert rekabet koşulları özellikle emek yoğun sektörlerde çocukların çalıştırılmasına neden olmaktadır.

Türkiye’de yaygın olarak çocuk emeği sömürüsü devam etmektedir. İlk yapılması gereken düzenlemelerden birisi de her türlü “çocuk çalıştırmasının” yasaklanması olmalıdır. Çocukların eğitime ve sağlığa erişimi ücretsiz ve kamusal bir yolla kesintisiz olmalıdır. Okullar açıldı, çocuklar yeni eğitim-öğretim yılına başladılar. Ancak, milyonlarca çocuk için hala merdiven altı atölyelerde, sanayi sitelerinde, tarlada ve sokakta işçilik devam etmektedir.

Türkiye’nin de onayladığı BM Çocuk Hakları Sözleşmesinde de belirtildiği gibi 18 yaş altı herkes çocuktur. Türkiye’de çocuk emeği her türlü alanda denetimsiz kullanılmakta ve sömürülmektedir. 2006 yılında çıkarılan “Kayıt dışı İstihdamla Mücadele Projesi (KADİM)” kapsamında ifade edilen durum hala geçerliliğini korumaktadır.

“Yetişme çağında, okula devam etmesi gereken insanların sağlıksız koşullarda, yaşlarına uygun olmayan işlerde istihdam edilmeleri en önemli problemdir. Bununla beraber çalışan çocukların ortaya çıkardığı bir gerçek daha vardır. Çalışan çocuk, ucuz işgücü olarak görülmektedir. Bazı işverenler, özellikle küçük boy işletmelerde, yetişkin işgücünden ziyade çocuk emeğinden faydalanmayı tercih etmektedirler. Türkiye’de istihdam edilen çocukların % 87’si 1-9 işçi çalıştıran küçük ölçekli işyerlerinde çalışmaktadır.”106

AKP hükümetinin 2018’i ‘Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı’ ilan etmesinin üzerinden 10 ay geçmiştir.107 Ancak söz konusu ilanın gerektirdiği çabayı gösteren bir faaliyetten öte salon toplantılarına indirgenen bir yaklaşım bulunmaktadır. Ne var ki, eldeki veriler ekonomik kriz etkisiyle ‘çocuk işçiliği’nde azalma değil artma olduğunu ve Türkiye’de ‘çocuk işçilik sorunu’nun giderek büyüdüğünü göstermektedir. Resmi verilere göre Türkiye'nin çocuk nüfusu 2017 sonu itibariyle 22 milyon 883 bin 288 ve ülke nüfusunun yüzde 28,3'ünü oluşturmaktadır. Çocuk işçi sayısı ise 2 milyonu aşmıştır. 2013 yılından Ekim’e 2018’e kadar 321 ‘çocuk işçi’ iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir.

AKP hükümetinin sermayenin ihtiyaçlarına öncelik vermesi, emeği ve doğayı sömürmeyi ilke edinmesi, siyasal sorunların çözümünü şiddet araçlarına tahvil etmesi ve Ortadoğu’da yürüttüğü gerilimi esas alan dış politika anlayışı Türkiye’deki çocuk işçiliğini derinleştirmektedir.

Ülke içi ve dışı göç ile savaş politikaları bu durumun en temel nedenlerinden bir diğeridir. Suriye iç savaşı nedeniyle yaşadığı topraklardan koparak Türkiye’ye göç etmek zorunda kalanların içinde en fazla mağdurun çocuk olması, aynı zamanda Türkiye’deki çocuk işçiliğini de büyüten acı bir gerçekliktir. Ayrıca Suriye’den gelen çocuklar Türkiye’dekilere göre daha kötü bir hayat sürmekte ve çocuk işçi olarak da en fazla istismar edilmekte ve sömürülmektedir.

Döviz karşısında liranın sürekli değer kaybetmesi yoksulluğu, krizin derinleşmesi işsizliği artırmaya devam ediyor. İşsizlik ve yoksulluk artıyorsa ‘çocuk işçiliği’ de artacak demektir. ‘Çocuk işçiliği’ ile mücadele edebilmek için sermayenin ihtiyaçlarını ve karı eksen alan politikalardan vazgeçilmelidir. “Stajyer-kursiyer-çırak” adları altında yaşanan sömürüye son verilmelidir. Ülke kaynaklarını bir vakum gibi çekip tüketen savaş politikalarına ve askeri harcamalara son verilip barış politikalarına dönülmelidir. Çocukları krizin yıkıcı etkilerinden koruyacak önlemler alınmalıdır.

HDP olarak ‘çocuk işçiliği’nin sona erdirilmesi konusunda bütün demokratik kurum ve kuruluşları, emek örgütlerini, demokratik kitle örgütlerini, inisiyatif, platform ve oluşumları duyarlı olmaya ve birlikte mücadeleye davet ediyoruz.

Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü kapsamında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı çocuk kuruluşlarının giderleri için 2019 yılında yaklaşık 960 milyon TL ödenek öngörülmüş, ev tipi kuruluşlarda bakım hizmetinin verildiği “Çocuk Evleri”nin giderleri için ise 427 milyon TL ödenek ayrıldığı belirtilmiştir. Ancak son 16 yıldır iktidarda yer alan AKP dönemi, Türkiye’de devlet kaynaklı çocuk hakkı ihlallerinin en fazla arttığı dönemler olagelmiştir.

Çocuklar iş cinayetlerinin de hedefi olmuş durumdadır. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisinin verilerine göre 2013’te en az 59, 2014’te en az 54, 2015’te en az 63, 2016’da en az 56 çocuk iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir.

Engelli Emeğine Yönelik Uygulamalar Göstermelik Olmaktan Öteye Geçemiyor108


OHAL sürecinde çıkarılan KHK’larla bugüne kadar 2 bin engelli kamu emekçisi ihraç edilmiştir. İhraç edilen engellilerin yüzde 82’si hakkında bugüne kadar herhangi bir soruşturma dahi açılmamış, yüzde 84’ünün çocuklarına bakmakla, yüzde 18’inin ise kendileri dışında engelli ya da kronik hasta bakımından sorumlu olan kişilerden oluşmaktadır.

Türkiye’de engelli istihdamı kotası hem kamu kurumlarında hem de özel sektörde doldurulmamaktadır. Engelli kotasını yasal olarak doldurması gereken kamu kurumlarına yaptırım uygulanmamaktadır.109 Adalet, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları başta olmak üzere onlarca kurumun yasal olarak doldurması zorunlu olan kontenjanları doldurmadığı görülmektedir. Engelli kontenjanındaki mevcut açık kadro 11 binin üzerindedir.

2018 (Mart) dönemi itibariyle sadece 51.814 Engelli kamu alanında istihdam edilmektedir. Toplam kamu çalışanı sayısı yaklaşık son “taşeron değişikliği hariç” 3 Milyon olmasına rağmen engelli istihdam oranı % 1,7’dir. İstihdam edilen engellilerin çoğu yardımcı hizmetler sınıfında, % 40-60 oranında ve çoğunlukla ortopedik engellidir.110 Diğer engel gruplarının işe yerleşmesi ve diğer hizmet sınıflarında iş bulması güçtür.

Engelli işçi istihdamı yeterli düzeyde değildir. Engelli istihdamına ilişkin hem kamuda hem de özelde kontenjan sürdürülmelidir ve kontenjanların doldurulması teşvik edilmelidir. Kamuda yaklaşık 11 bin kontenjan açığı acilen doldurulmalıdır. Engelli memur istihdamında kadın oranı yükseltilmelidir. Bu durum engelli kadınların temel eğitime erişimi arttırılarak sağlanmalıdır. e-KPSS konusunda engel gruplarının özgün koşulları öngörülerek sınav soruları ve ortamı sağlanmalıdır.


Türkiye Mülteci Emeği Üzerinden Büyüyor


Türkiye mülteci emeği sömürüsünün her türlü şeklinin uygulandığı bir ülkeye dönüşmüştür. Suriye savaşı sonucunda Türkiye’ye sığınan yaklaşık 5 milyon kişinin kayıt dışı, ücretsiz, güvencesiz ve insan onuruna yakışır istihdam koşullarında çalıştırıldığı birçok çalışma kapsamında tespit edilmiştir.111

Sadece Suriyeli değil Ortadoğu, Orta ve Güney Asya’dan gelen milyonlarca sığınmacı/göçmen veya ilticacının geçiş ve konaklama güzergâhı olan Türkiye’de özellikle en kötü koşullarda yüzbinlerce kişi istihdam edilmekte ve her türlü hak ihlali yaşanmaktadır. Mültecilere yönelik nefret suçu başta olmak üzerek birçok suç günden güne yaygınlaşmaktadır. Türkiye’nin üretiminde rol alan milyonlarca kişi, kişi başına düşen gelir hesaplaması örneğindeki gibi dikkate alınmamaktadır.


İş Cinayetleri


Türkiye’de çalışan emekçilerin karşı karşıya olduğu en yaşamsal risk iş cinayetleridir. Emekçilerin kendi dikkatleri ve özeni dışında alınmış bir sistematik işçiyi koruma yaklaşımı yerleşik değildir. Uzun çalışma saatleri, gerekli donanım ve teknolojinin işte kullanılmaması, kar/rant hırsı nedeniyle işçilere yüklenen aşırı yüklerin yanı sıra en temel neden olarak denetimsizlik ve işlenen bu cinayetlerin cezasızlıkla kalması iş cinayetlerinin yaygın olma nedenleridir. Türkiye’de her gün en az 6 işçinin bu cinayetlerle yaşamını yitirdiği tespit edilmektedir.

2015’te 1.730, 2016’da 1.970, 2017’de 2.006 olan iş cinayetleri 2018 yılının ilk 10 ayında 1.640 işçinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanmıştır.

2018 ÇSGB Bütçe Taslağı verilerine göre, 2017 Haziran ayı itibariyle, işin yürütülmesi ile (kayıt dışı çalışma, yabancıların çalıştırılması, toplu işten çıkarma vs) ilgili olarak 3.399, iş sağlığı ile ilgili olarak ise 3.814 denetim yapılmıştır. İş Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda 2017 yılı itibariyle 2058’i denetmen olmak üzere 2141 çalışan görev yapmaktadır.

Havalimanı işçileri neden hapistedir?


3. Havalimanı, AKP’nin “toplama kamplarına dönüşmüş” sömürü şantiyelerinin bir prototipi niteliğindedir. On binlerce işçinin mobilize edildiği, işçi cinayetlerinin sistematik bir şekilde yaşandığı, çalışma koşullarının 19 uncu yüzyıl koşullarına geriletildiği bu sömürü merkezinde, işçilerin tamamen demokratik ve anayasal koruma altında bulunan hak talepleri, “yandaş medya ve kamu işbirliği” ile “gasp edilmiştir.” İşçiler üretimden gelen güçlerini kullanarak iş bırakma eylemi yapmıştır. Olağan hukuk koşullarında suç duyurusu niteliğinde olan işçi talepleri, ivedilikle karşılanmak yerine ret edilmiştir.

HDP 3. Havalimanı işçilerinin çalışma koşullarının insan onuruna aykırı koşullarda olduğunu birçok defa kamuoyuna duyurmuştur. Son işçi direnişinden çok önce, 2017 yılından bu yana birçok çalışmamızda bu temel hak gasplarının giderilmesi için başlattığımız tüm girişimler AKP eliyle engellenmiştir. Ekte örneklerini verdiğimiz “Meclis Araştırması” ve “Soru Önergelerimiz” AKP eliyle karşılıksız bırakılmıştır. AKP işçi ölümlerine sessiz kalmıştır.

İşçi eyleminin başladığına ilişkin bilgiler partimize ulaştığı andan itibaren HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Günay Kubilay, Milletvekillerimiz Serpil Kemalbay, Züleyha Gülüm, Ali Kenanoğlu, Erkan Baş, Oya Ersoy, Meral Danış Beştaş, Dilşat Cambaz, Hüda Kaya, Garo Paylan, Rıdvan Turan ve Zeynel Özen’den oluşan heyetimiz havalimanı şantiyesine gitmiştir. Heyetimiz, işçilerin kaldıkları koğuşlara, gözaltı yapılan karakollara ve tutuklamalardan sonra Metris cezaevine giderek işçilere yönelen bu örgütlü kötülük haline müdahale etmişlerdir. Eş Genel Başkanlarımız konunun tüm boyutlarıyla takip edilmesi ve işçilerin şu an devam eden hak gasplarının giderilmesi için gerekli çalışmayı yürütmektedir. Biz’ler şu an tutuklanan işçiler ve aileleri ile yan yana durmaya devam edeceğiz.

3. Havalimanı Ekonomik Bir Felakettir

Maliyet bedeli 10 milyar 247 milyon Euro ve ihale bedeli 22 milyar 152 milyon Euro olarak açıklanan 3. Havalimanı kapsamında işçilerin direnişi, aslına bir tür vergi kaçakçılığını, sigorta primi kaçakçılığını, emekçilerle ilgili her türlü kayıt dışılığın nasıl örtbas edildiğini açığa çıkarmıştır. AKP vergi ve sigorta primi kaçakçılarının tarafındadır. “Büyük proje diye sunulan” bu inşaat işlerinde çoğunlukla Kürt işçilerin çalıştırıldığı bilinirken son işçi direnişi Azeri, Suriyeli, Vietnamlı gibi binlerce mülteci işçinin de çalıştırıldığını ortaya çıkardı. En kötü çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakılanlar çoğunlukla kayıt dışı, düşük ücretli ve her anlamda güvencesiz bırakılmaktadırlar.

Kamu-Özel işbirliği diye sunulan bu dövize endeksli borçlandırma modelinin hazine arazilerinin yağmalanmasından tutun uzun vadede ülkedeki ekonomik krize kadar birçok olumsuz sonucu oluyor. Bu yöntemde yandaş rantçı büyük firmaların çıkarları dışında yurttaşların ve genel olarak kamunun bir yararı bulunmamaktadır.

3. Havalimanı İşçileri Eylemi Meşru ve Yasal Bir Eylemdir

Bugüne kadar 150.000’e yakın farklı işçinin çalıştırıldığı 3. Havalimanı inşaatı kapsamında fiili olarak çalışan yaklaşık 35 bin işçinin de direnişi desteklediği ifade edilmektedir. Sık sık işçi cinayetleriyle gündeme gelen inşaatta 12 Eylül Çarşamba günü 17 işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan bir servis kazası meydana geldi. Yaşanan bu olaydan sonra son günlerde ülke gündemine oturan işçi direnişi başladı. Fiili olarak 15-20 bin işçinin iş bırakma ve 4-5 bin kişi daha az sayıda işçinin de şiddet kullanmadan işyerine toplanarak yapılan sömürüye itirazını ifade ettiği tamamen yasal bir eylem gerçekleşti. Aylardır aralıksız olarak ve her türlü iş kazası riski altında, 29 Ekim’de yapılacak olan resmi açılışa yetiştirilsin diye olağanüstü bir tempoyla çalıştırılan işçiler ağır ve kötü çalışma koşullarına tepki gösterdi ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için tamamen demokratik bir hak olarak bir eylem düzenledi. Eylemden önce yaşanan ve 17 işçinin yaralanmasıyla sonuçlanan iş kazası da işçilerin eylemlerini tetikledi. Ancak bu ve benzeri kazaların havalimanı inşaatı kapsamında çok sık yaşandığı önceden de kamuoyunun bilgisine yansımıştı. Önceden yapılan tüm itiraz ve başvurulara rağmen sorunlar çözülmedi.

Sendikal örgütlenmenin ve birlikte orada çalışan ve emek mücadelesine katılan diğer grupların da paylaşımlarının, örgütlenmelerinin rolü ile ortaya çıkarılan bu sömürü kampının medya üzerinden manipüle edilmeye çalışılması AKP’nin eseridir. Yani medyada yayılmaya çalışıldığı gibi inşaat bitiyor ve neden eylemler şimdi başlıyor, dış ülkelerin oyunu vb. iddialar külliyen yalandır. Biz de dâhil siyasi partiler, sendikalar ve bizzat işçiler defalarca bu düzenin emekçilerin çalışma koşullarını kötüleştirdiğini ifade etmiştik. Burada örgütlenme faaliyeti yapan sendikaların siyasal tercihleri ve ekonomik koşulları gereği profesyonel çalışanı bile bulunmamaktadır. Çoğu inşaat işçisi ve herhangi bir ilave para almadan emeğin hakkını savunmaya çalışan bu emek dostlarına saldıran bu zihniyeti kınıyoruz. Havalimanı işçilerinin talepleri ulusal ve uluslararası hukukun koruma altına aldığı en temel taleplerdir. Bunları karşılamayan yetkililer açıkça suç işlemekte ve yasaları ihlal etmektedir.

Aşağıdaki tabloda 3. Havalimanı inşaatında yaşamını yitirdiği tespit edilen bazı işçilerin bilgileri mevcuttur.



İşkolu

Tarih

Ölüm Nedeni

İsim

Cinsiyet

Yaş

Şehir

İş Bilgisi / Özel Bilgiler

İnşaat, Yol

02.09.2018

Ezilme

Ramazan Yüce

E

+40

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı'nda hafriyat kamyonu şoförü, şantiye içinde trafik kazası gibi ama toprak altında kalıp ezilmiş

İnşaat, Yol

29.07.2018

Nesne düşmesi

Kadir Kenger

E

+30

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı inşaatında Sarılar firmasına ait vinç operatörü, mobil vinç halatının kopması sonucu 30 ton ağırlığındaki yük operatör kabinine düştü, Maraşlı,

İnşaat, Yol

21.05.2018

Patlama

Yaşar Sevinç

E

-

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı’nda şantiyenin kuzeyinde deniz tarafındaki limanda kalıp patladı, taşeron işçi, Hataylı

İnşaat, Yol

15.05.2018

Düşme

Abit Aydın

E

+28

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı şantiyesinin terminal binasındaki E katından D katına düştü, Siirt Kurtalanlı

İnşaat, Yol

12.04.2018

Nesne düşmesi

Lokman Kazdal

E

42

İstanbul, Sarıyer

3.havalimanı şantiyesinde Pier 4 bölgesinde Metal Yapı firmasında şef departmanlığında işçi, üzerine vinçle üst kata çekilirken halat kopması sonucu cam blok düştü, Rizeli, 2 çocuğu vardı

İnşaat, Yol

09.04.2018

Nesne düşmesi

Serdar Kibar

E

+35

İstanbul, Eyüp

3.Havalimanı Metrosu İhsaniye İstasyonu inşaatında Doğuş Grubuna bağlı kamyon şoförü, 08.35'de yukarıdan malzeme indirilirken sapanın borulara teması sonucu bant ruloları sepeti dağıldı.Aynı vakada formenin 3 yerinde kırık var, bir işçi de hafif yaralı

İnşaat, Yol

01.03.2018

Ezilme

Serkan Yaman

E

38

İstanbul, Eyüp

3.Havalimanı hafriyat şoförü, belediye döküm sahasında kendi aracıyla başka bir araç arasında sıkıştı, çalıştığı firma Bayburt Group, Batman Kozluk Kaletepe Köyü’nden, belediyenin ihmali iddiaları var, dozerin kamyonu ittiği söyleniyor.

İnşaat, Yol

14.02.2018

Düşme

Gökhan Türkben

E

+30

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı İnşaatı’nda MNG Tesisat’a bağlı Solit şirketi işçisi, Terminal-1 binasında 4 metreden düştü

İnşaat, Yol

22.01.2018

Düşme

Orhan Bingöl

E

43

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanında terminal inşaatında yaklaşık 8 metreden asansör boşluğuna düştü, işe başlayalı iki gün olmuştu, 5 çocuğu vardı, Erzurum Tekmanlı, 10 bin lira kan parası teklif edildi.

İnşaat, Yol

25.12.2017

Ezilme

Kemal Koçak

E

29

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı’nda şantiye girişinde giren araçların kaydını tutuyordu, kepçe çarptı, Dersim Mazgirtli

İnşaat, Yol

19.10.2017

-

Mustafa Köksal

E

+45

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı inşaatında işçi, Kıraç’ta oturuyor, Ordu Kabataş Beylerli Mahallesi’nden

İnşaat, Yol

08.02.2017

Düşme

-

E

-

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı terminal binasında yüksekten düşme

İnşaat, Yol

29.01.2017

Düşme

-

E

-

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı’nda işçi, Volkan İnşaat işçisi, yüksekten düşme

İnşaat, Yol

29.01.2017

Kalp krizi

Ali Öztürk

E

-

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı’nda işçi, şantiyede kriz geçirdi

İnşaat, Yol

25.01.2017

Düşme

Taner Tosun

E

30

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı inşaatında terminal ek iskele iki binasında sabah 08.00’da işe çıktı, karanlığında etkisiyle önünü göremeyip 1.kattan aşağı düştü, Karslı, iki çocuğu vardı, Kocaeli Körfez’de toprağa verildi, 40 gün önce işe başlamıştı, her gün Körfez’den işe gidip geliyordu

İnşaat, Yol

24.01.2017

Düşme

Harun Kılıç

E

35

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı’nda WMK’da işçi, terminal binası inşaatında verilen mola sırasında yaklaşık 30 metre yükseklikte iskeleden (4.katta bulunan masa kalıbından) düştü, Giresunlu, Doğankent HES’te çalışıyordu, geçen yıl özelleştirilince işsiz kalmış ve bir hafta evvel İstanbul’a gelmişti, iki çocuğu vardı

İnşaat, Yol

27.12.2016

-

Ali Alak

E

+35

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı İGA WMK’da çalışıyordu

İnşaat, Yol

17.11.2016

Trafik kazası

Şevki Şişik

E

-

İstanbul, Sarıyer

Kamyon şoförü, 3.havalimanı şantiyesinde iki kamyon çarpıştı, işçiler Çeta Yapı ve Orkun Grup’a bağlı çalışıyordu

İnşaat, Yol

23.10.2016

Ezilme

İsmet Atmaca

E

-

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı’nda İGA taşeronu (Altınsoy olabilir) hafriyat firmasında çalışan trafik kontrol elemanı, Erzurum Horasanlı,

İnşaat, Yol

15.10.2016

Düşme

Kadir Oruç

E

-

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı’nda taşeron WMK’da kalıpçı, 03.00’da terminal binasında 3.katta masa kalıbı yaparken 15 metreden düştü, binada ışıklandırma yetersiz ve emniyet kemeri yok

İnşaat, Yol

24.09.2016

Ezilme

İbrahim İçyer

E

43

İstanbul, Sarıyer

3.havalimanında İda İnşaat işçisi, gece vardiyasında kamyonların geçişine kılavuzluk (bayrakçı) ederken kamyon altında ezildi, Düziçili, 3 çocuğu vardı

İnşaat, Yol

22.09.2016

Ezilme

-

E

-

İstanbul, Sarıyer

3.Havalimanı’nda Altınsoy İnşaat taşeron firmasında işçi, üstyapı inşaatında (muhtemel terminal binası) üzerine çelik palet (kalıp) düştü, iki gün önce yaralandığı tahmin ediliyor

İnşaat, Yol

06.09.2016

Ezilme

Cengiz Aydoğan

E

-

İstanbul, Sarıyer

3.havalimanında işçi, üzerine çelik palet düştü

İnşaat, Yol

31.08.2016

Yanma

Mehmet Aytaç

E

36

İstanbul, Sarıyer

Erganili, iki çocuğu vardı, olayın daha evvel Kürt meselesi üzerine tartıştığı oda arkadaşı tarafından yapıldığı gece 6 litre benzin dökülerek yakıldığı, kapının kilitlendiği iddia ediliyor, Üstünler Dat taşeron işçisi

İnşaat, Yol

22.02.2016

Trafik kazası

Ammar Koç

E

23

İstanbul, Sarıyer

Suriyeli işçi, 3.Havalimanı’nda vardiyasını tamamlayıp motosikletiyle şantiye alanından geçerken beton mikseri çarptı, İGA özel güvenlik özel araçları şantiyeye sokmaması gerekiyor, çok özel durumlarda eşlik etmesi lazım ama burada yok

İnşaat, Yol

23.01.2016

Ezilme

Nurettin Özdemir

E

+40

İstanbul, Sarıyer

3.Havaalanı inşaatı 3.pistinde İzol Nakliye’de şoför, iki kamyon malzeme boşaltırken biri 35 kapı nolu kamyon şoför kabininin üzerine devrildi, yaralı diye olay yerinden cenazeyi kaçırıyorlar, olay yerini düzenleyip kamyonları kaldırıyorlar, özel güvenlik bölümü hemen izole ediyor, Ömerlili

İnşaat, Yol

12.03.2015

Trafik kazası

Turgut Demircan

E

52

İstanbul, Eyüp

3.havaalanına hafriyat taşıyan kamyon şoförü, Arnavutköy Akpınar kavşağında yan yatıp 20 metre bariyerlere sürüklendi, hafriyat yüzde 80’den fazla yüklenmişti, Orkun İnşaat taşeron işçisi hala 12 saat çalışıyor.

İnşaat, Yol

08.07.2014

Boğulma

Osman Ceylan

E

+30

İstanbul, Sarıyer

3. Havalimanı inşaatı şantiyesinde çalışan iş makinesi operatörü birlikte gölete uçtu.

Anayasa’nın değişik maddelerinde işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin çeşitli hükümlere yer verilmiştir. Çalışma hakkı ve ödevinin düzenlendiği 49. madde, çalışma şartları ve dinlenme hakkının düzenlendiği 50. madde, sosyal güvenlik hakkının düzenlendiği 60. madde konuyla ilgili maddeleridir.

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda işçi sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili birçok hüküm bulunmaktadır. Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 21. maddesi işverenin önlem alma yükümlülüğü ile doğrudan ilgili olup bu madde işçilerin sağlığının korunması ve iş güvenliğine ilişkin mevzuat hükümlerine aykırı hareket eden işverenin sorumluluğunu düzenlemektedir.

İş Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu ve İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki mevzuatın dışında inşaat alanlarına ilişkin olarak ayrıca Yapı İşlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Yönetmeliği’nin 58. ve 59. maddelerine göre tuvalet, lavabo ve duşlar; yeterli sayıda ve hijyen şartlarına uygun olmak zorundadır. Dinlenme ve barınma yerleri (yatakhaneler) sağlık şartlarına uygun olmalıdır, işveren yeterli sayıda karyola, ranza, yatak, battaniye ve benzerlerini sağlamalı, temiz bir halde bulundurmalı, gerektiğinde dezenfekte etmelidir.

İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre ise işverenler, yeterli personel ve donanıma sahip İşyeri Sağlık ve Güvenlik Birimi kurmak, işçilere işyerinde revir de dâhil olmak üzere gerekli sağlık hizmetlerini ve malzemelerini sağlamakla yükümlüdür.

Formenlerin işçilerle aynı yemekhanede yemek yemesi, revir personelinin işçilere aşağılayıcı ve ukala davranmamasını talep etmektedirler. İşveren Borçlar Kanunu’nun 417. maddesi uyarınca işçinin kişiliğini korumak, dürüstlük kurallarına uygun bir işyeri düzeni sağlamak, işçilerin psikolojik tacize uğramalarını engellemekle yükümlüdür.

Ancak işverenin yasalarda yer alan yükümlülüklerini yerine getirmemesi sorun edilmemiş, işçilerin mevcut mevzuatın işveren tarafından uygulanmasını talep etmeleri suç sayılmıştır. İşçilerin yasal kuralların gereğinin yapılmasını talep etmeleri, insanca muamele istemeleri hukuk ve insanlık dışı muamele ile baskılanmaya çalışılmıştır.

İşverenin konuya ilişkin yükümlülükleri Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 21. maddesinde düzenlenmiştir. “İş kazası ve meslek hastalığı, işverenin kastı veya sigortalıların sağlığını koruma ve iş güvenliği mevzuatına aykırı bir hareketi sonucu meydana gelmişse, Kurumca sigortalıya veya hak sahiplerine bu Kanun gereğince yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değeri toplamı, sigortalı veya hak sahiplerinin işverenden isteyebilecekleri tutarlarla sınırlı olmak üzere, Kurumca işverene ödettirilir. İşverenin sorumluluğunun tespitinde kaçınılmazlık ilkesi dikkate alınır.”

Ancak 3. havalimanı inşaatında müteahhitler yasal sorumluluklarını, devlet de denetim yükümlülüğünü yerine getirmediği için, havalimanı inşaatı işçilerin canını kaybettiği bir alana dönüşmüştür. Bakanlık ölümlere duyulan tepkilere cevaben sadece 27 kişinin hayatını kaybettiğini ifade etmekte ancak bu ölümler öncesi ve sonrası hangi önlemlerin alındığı veya işverene hangi yaptırımların uygulandığı yönünde hiçbir somut açıklama yapmamıştır.

İş Kanunu madde 17’ye göre “Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.” İşverenin bildirim şartına uymaması veya bildirim süresine ait ücreti peşin ödeyerek sözleşmeyi feshetmesi, İş Kanunun 18, 19, 20 ve 21 inci maddesi hükümlerinin uygulanmasına engel olmaz. 18 inci maddenin birinci fıkrası uyarınca bu Kanunun 18, 19, 20 ve 21 inci maddelerinin uygulanma alanı dışında kalan işçilerin iş sözleşmesinin, fesih hakkının kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işçiye bildirim süresinin üç katı tutarında tazminat ödenir. Fesih için bildirim şartına da uyulmaması ayrıca dördüncü fıkra uyarınca tazminat ödenmesini gerektirir.

Ancak asıl olanın kuralsızlık olduğu 3. havalimanında devlet işçilerin işlerini korumak, iş güvencelerini sağlamak yerine işçilerin demokratik eylemini sanki yasa dışı bir faaliyetmiş gibi bastırma yoluna gitmiş; işçileri değil işverenleri korumayı tercih etmiştir. İş bırakma, Anayasa ve İLO sözleşmeleri, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde, işçilerin meşru hakkıdır.

İş Kanunu’nun 32. maddesine göre ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olup ücret en geç ayda bir ödenir. İş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresi bir haftaya kadar indirilebilir. Ücretin zamanında ödenmemesini düzenleyen 34. madde “Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz” şeklindedir.

İş Kanunu’nun 36. maddesi de, kamu makamlarının asıl işveren olduğu inşaatlarda, kamu makamları işçi ücretlerinin düzenli ödenip ödenmediğini denetlemekle sorumludur. İşçilerin ödenmeyen ücretleri varsa kamu makamları, müteahhitlerin hak edişinden keserek işçilere ücretlerini ödemekle yükümlüdür.


Türkiye’de İşsizlik Fonu Talan Edilmektedir112


İşsizlik fonu işçilerin maaşından yapılan kesintiler ile birikmektedir. 2018 yılında bu kapsamda Ekim ayı sonuna kadar işçilerin maaşından yapılan kesinti miktarı 11,4 Milyar TL olmuştur. 1999 yılından bu yana her ay kesilen primlerle biriken fon miktarı Haziran 2018’de 125 Milyar TL’ye kadar yükselmiş seçim ekonomisi kapsamında 4,5 Milyarlık fonun sadece 1 ayda kullanılması nedeniyle işsizlik sigortası fonu, ilk defa cari olarak azalış göstermiştir.

Temmuz-Ekim döneminde yapılan “4 aylık” fon harcaması 11 Milyar 477 Milyon iken, aynı dönemde fon geliri 11 Milyar 836 Milyon oldu. Bu harcamalar 2016 yılından önceki tüm “yıllık” harcamaların en az 2 katı veya üzerindedir. Yani önceden bir yılda harcanan fon, son 4 ayda harcanmıştır. Örneğin ekonomik krizin etkisiyle yükselen işsizlik dalgasına rağmen 2009 yılında toplam fon harcaması 6 Milyar TL’nin altında olmuştur. Fondan yapılan harcama artışına rağmen işsizlere verilen ödenek oranında bir artış olmaması ise fona yönelik “çarpma” sürecini göstermektedir. 2018 yılında harcanan her 100 liralık fonun sadece 26’sı işsizlik ödeneğine gitmiştir.



Fon Gideri/Fon Geliri
Kaynak: İŞKUR İşsizlik Sigortası Bültenleri

Temmuz ayında gerçekleşen harcamanın veya fon azalışının başka bir açıdan görünümü ise yukarıdaki grafikte gösterilmektedir. Son 5 yıllık fon giderlerinin fon gelirlerine oranını gösteren değerleri yansıtan grafik, Temmuz 2018’de yüzde 155 gibi bir değere çıkmıştır. Bu ay içerisinde fon gideri 4,5 Milyar TL iken fon geliri 2,9 Milyar TL olmuştur.

Temmuz ayında işsizlik ödeneğinin payı ise sadece % 5 oranında kalmıştır. Söz konusu 4,5 Milyarlık fon harcamasının 3,6 Milyarı “İşverene Teşvik ve Destek ödemesi” olarak verilmiştir. Yani fondan işsizler değil işverenler yararlanmıştır. Aşağıdaki grafikte ise fon gelir ve giderleri arasındaki aylık fark gösterilmektedir. Temmuz 2018 ayında fonda “ilk defa negatif” görünen bu fark yerel seçimlere doğru yeniden negatif bir eğilim gösteriyor.

Fon Gideri - Fon Geliri

Kaynak: İŞKUR İşsizlik Sigortası Bültenleri

Fondan yararlanan işsizlerin sayısı ve fondan yararlanmaları sonucu harcanan fon miktarı aylık bazda aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Buradan da görüleceği üzere, 2018 yılında tüm işsizlere verilen fon miktarı kadar fon, sadece Temmuz ayında işverenlere ödenen miktar kadardır. Ekim ayı itibariyle fondan yararlanan işsiz oranının düşüklüğü (% 13) bir yana bırakılsa dahi, fondan kaç işsizin yararlandığı açıklanırken kaç işverenin yararlandığı ve bu işverenlerin seçilme kriterleri belirli değildir. Aynı şartları taşıyan her işverene fondan teşvik verilip verilmediği belirli değildir. Bu teşvikler sonucunda ne kadar kalıcı istihdam sağlandığı da kamuoyuna açıklanmalıdır.

Kaynak: İŞKUR İşsizlik Sigortası Bültenleri

İşsizlik sigortası fonunun kur krizi ve enflasyon etkisi nedeniyle reel azalışı ise henüz yeterince tartışılmamıştır. Yine kamu bankalarına yönelik fondan 12 milyara varan kaynak aktarımı, kamuoyunun gündeminden düşürülmüş görünmektedir. Ancak yerel seçimlere giderken işsizlik fonunun yeniden seçim amaçlı kullanımı da yoğunlaşacaktır. İşsizlik sigortası fonundan yakın dönemde bu amaçla en yüksek çıkışlar Toplum Yararına Programlar (TYP) adı altında olmuştur. 24 Haziran seçimleri nedeniyle Nisan ayı sonuna kadar 8.250 kişi olan TYP yararlanıcı sayısı Mayıs-Ekim ayları arasında 308.158 kişi olmuştur. Bunun fona maliyeti, kişi başı ortalama 12.000 TL olmaktadır. Fondan işverenlerin ödemesi gereken çıraklık ücretleri, sigorta primleri ve birçok başlıkta harcama olmaktadır.



2018 Yılında Toplum Yararına Program (TYP) Yararlanıcısı Sayıları



Kaynak: İŞKUR İstatistik Bültenleri

Türkiye’de işsizlik oranları her geçen dönem artmakta ve işsizler yoksulluk ile yüz yüze bırakılmaktadır. Ekonomik kriz nedeniyle işsiz sayısı 6,3 milyon kişiye yükselmiştir. Türkiye’de işsizliğin azaltılmasından sorumlu olan Bakanlık ve bu bakanlığın ilgili kurumu olarak İŞKUR bulunuyor. AKP iktidarı rant odaklı güvencesiz bir istihdamın yayılması için birçok politika uygularken işçilerin kıdem tazminatına göz dikiyor, çalışma saatlerini uzatıyor, ücretlerini reel olarak azaltıyor. Resmi verilerle Türkiye, Avrupa ve OECD ülkeleri içerisinde işgücüne katılma ve istihdam oranları en düşük ülkeler içerisinde iken işsizlik verileri ise özellikle kadınlar ve gençlerde alarm düzeyindedir. İşsizlere verilmesi gereken işsizlik sigortası fonu ise yıllardır işsizler dışında birçok alanda kullanılmaktadır. İşsizlik sigortası fonu ise ifade edildiği gibi işçinin ücretinden kesilen primlerle biriken bir fondur.

İşsizlik sigortası fonundan işsizlerin sadece yüzde 10’u yararlanabilirken işsizlik sigortası fonundan harcanan miktarın yüzde 70’i işsizlik ödeneği dışındaki kalemlere harcanmaktadır. İşsizlik sigortasından yararlanma koşulları olan 600 ve 120 günlük sürenin yanı sıra kayıt dışı çalışmanın yaygınlığı, işsiz kalanların bu sigortadan yararlanmasını engellemektedir. Hem kayıt dışı sigortasız çalışma engellenmeli hem de 600 gün ve 120 gün koşulları işsizler lehine kısaltılmalıdır.

İşçilerin parası AKP’nin yolsuzluk ve israf ekonomisine harcanmıştır. Fondan alınan bu miktarların geri iade edilmesi gereklidir. Yasa gereği bütçe dışı fon olması gereken işsizlik sigortası fonunun bu niteliği AKP uygulamaları ile ortadan kaldırılmaktadır. Fon kur ve enflasyon karşısında reel olarak azalmakta ve kötü yönetilmektedir. İşsizlik sigortası fonu AKP’nin yağmaladığı bir alana dönüşmüştür.

2002-2018 yılları arasında “işsizlere verilen toplam ödenek miktarı 21,8 Milyar” iken 2014-2018 yılları arasında AKP’nin yandaşlarına aktardığı miktar bunun kat kat üzerindedir. AKP sadece aşağıda ifade edilen 3 başlıkta fondan 40,3 milyar aktarmış ve yerine iade yapmamıştır. Bu başlıklar bağımsız denetim raporlarına, Sayıştay raporlarına ve resmi bültenlerde ortaya çıkmasına rağmen AKP fonu yağmalamaya devam etmektedir. Bu yağmalama sonucunda işsizlik azalmamış tam tersine artmıştır.

AKP’nin GAP idaresine aktardığı ve nerede kullanıldığı belli olmayan 11,5 Milyar TL fon alacağı hala fona aktarılmamıştır.

AKP fonu seçim dönemlerinde Toplum Yararına Program (TYP) adı altında kendi seçim propagandası amacıyla kullanmaktadır. Bu kapsamda 2013-2018 yılları arasında yaklaşık 18 Milyar TL fon kullanılmıştır.

AKP ekonomik kriz nedeniyle krize giren kamu bankalarının zararına İşsizlik Sigortası fonunu da ortak yapmıştır. Eylül ayı sonunda İşsizlik Sigortası Fonundan 10,8 milyar TL Vakıfbank, Eximbank ve Halkbank’a sermaye olarak aktarılmıştır.

HDP olarak işçilerin ve işsizlerin olan bu fonun, sermayeye ve AKP politikalarına peşkeş çekilmesine karşı duruyoruz. Fonun zarara uğratılmasının sorumlusu olan siyasetçilerin ve kamu görevlilerinin hesap vermesi için parti olarak üzerimize düşeni yapacağız. Bu konuda genel olarak toplumu, yargıyı ve tüm demokratik kitle örgütlerini birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Tasfiye Edildi


AKP hükümetlerinin bugüne kadar ortaya koyduğu bütçe pratiğine bakıldığında, istihdama yeterli kaynak ayırmak, asgari ücreti tamamen vergi dışı bırakmak, sürekli artan dolaylı vergileri azaltmak, temel tüketim mallarından alınan KDV’yi düşürmek, ücretli emekçilerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak ücret politikaları uygulamak gibi bir derdi olmadığı görülmektedir. 2018-2019 bütçesi de bu yönüyle tıpkı öncekiler gibi emeğe düşman, sermayeye dost bir bütçe olarak karşımıza çıkmaktadır. 2017 yılı bütçesiyle Bakanlığa 49.855.256.000,00 TL ödenek tahsis edilmiş olup bu tutar Merkezi Yönetim Bütçesinin sadece %7,8’ine tekabül etmektedir. Bakanlığa tahsis edilen ödenek, yıl içinde eklenen ve düşülen ödeneklerle birlikte toplam 57.208.921.942,00 TL olmuştur. 2017 yılı bütçe gideri 57.172.290.138,01 TL olarak gerçekleşmiştir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 2011 yılında kaldırılan bölge müdürlüklerinden sonra 2018’de de Sosyal Güvenlik ayağı zayıflatılmıştır. Önceki çalışma bakanlarından Müezzinoğlu’nun açıkça ifade ettiği bu durum kapsamında İŞKUR’un da SGK’yle birleştirilmesi gündeme getirilmiş ancak uygulama tersinden başlamıştır. Çalışma Bölge müdürlükleri İŞKUR ile birleştirilmiştir. Gelinen aşama da Çalışma ve Sosyal Bakanlığının alanında olan konularla ilgili personel sayısı azaltılmıştır.


İŞKUR


Kamu istihdam kurumu İŞKUR’un faaliyet alanı Özel İstihdam Bürolarına denetim gerçekleştirilmeden açılmıştır. Gelinen noktada büyüme, istihdam ve işsizlik rakamları arasındaki makas farkının açıldığı görülmektedir.

İŞKUR verilerinde bu yıl ilave işsiz kalan sayısı 604 bin kişi artmıştır. TÜİK’e göre de 380 bin kişi artmıştır. İŞKUR’un İş Bulma Kapasitesi Düşmektedir. İŞKUR’a başvuran her 100 kişinin 75’i iş bulamamaktadır. Bulunan işlerin çoğu da geçici, güvencesiz işler şeklindedir.



İŞKUR, TYP yararlanıcılarını il ve kurum bazında açıklamalıdır. TYP için verilen para miktarı devlet sırrı gibi saklanmaktadır. 27.11.2018 tarihinde Resmi Gazetede çıkan Cumhurbaşkanı kararnamesiyle fondan harcanacak miktarlar arttırılmıştır.113 Buna göre işsizlik ödeneği dışındaki harcamalara daha fazla fon kaydırılacaktır. İşsizlik ödeneği dışındaki başlıklar aşağıda listelenmiştir:

  1. Toplum Yararına Program

  2. Memurların Öğle Yemeklerine Yardım

  3. Kurum Personel Maaş giderleri

  4. GAP’a aktarılan ve bir daha iade edilmeyen giderler

  5. İMD Hizmet sunum giderleri (Araç Kiralama vb.)

  6. Fon yönetimi giderleri

  7. Personel Hizmet içi eğitim giderleri

  8. Fonun Hazineye Aktarım giderleri

  9. Genel Sağlık Sigortası primi ödemeleri,

  10. Çok tehlikeli mesleklerde çalışanlara ilişkin ödemeler

  11. Kısa Çalışma Ödeneği Ödemeleri

  12. Ücret Garanti Fonu Ödemeleri

  13. Yarım Çalışma Ödeneği

  14. İşgücü Piyasası Analizi giderleri

  15. İş başı Eğitim Programı giderleri

  16. Girişimcilik Programı giderleri

  17. Mesleki eğitim kursları giderleri

  18. İŞKUR Belgeli İşçi Çalıştırma Giderleri

  19. Kadın Prim Desteği

  20. Genç Prim Desteği

  21. "Kurum" Bilgisayar/Yazılım-Donanım giderleri

  22. SOMA, Ermenek/Eynez…  katliamına ilişkin giderler

  23. "Kurum" mahkeme ve harç giderleri

  24. 4447 sk. Geçici 9. ve 17. Maddeleri gereği giderler.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)


2016-2017 Bütçe Gerçekleşme Raporu: Sağlıklı bir sosyal güvenlik sisteminin kurulabilmesi ve kendinden beklenen hizmeti verebilmesi için sistemin sağlam bir finansmana sahip olması gerekmektedir. Sosyal güvenliğin finansmanı konusunda başlıca üç kaynaktan söz edilmektedir. Bunlar, primler, vergiler ve karma bir sistem olan prim ve vergilerdir. Nitekim oluşan açıkların finansmanının yanı sıra; ek ödeme, faturalı ödemeler, devlet katkısı ve devletin sağladığı sigorta prim destekleri, ödeme gücü olmayanların GSS prim tutarları karşılığında merkezi yönetim bütçesinin cari transfer giderleri kaleminden, SGK’ya toplam olarak; 2016 yılında 108 milyar TL ve 2017 yılında da 128,2 milyar TL ödeme yapılmıştır. SGK’ya yapılan ve her yıl artış gösterdiği bütçe transferlerinin merkezi yönetim bütçe giderleri içinde de önemli bir pay oluşturmaktadır. Merkezi yönetim bütçesi toplam giderlerinin; 2016 yılında 18,3’ünün, 2017 yılında ise % 20’sinin, SGK’ya yapılmış olan transfer ödemeleri olduğu görülmektedir. Sağlığın piyasalaşması bu harcamalardaki artışın en temel nedenidir.

SGK bütçesi 2016 yılında 20,6 milyar TL, 2017 yılında ise 24,4 milyar TL açık vermiştir. Sadece bütçe açıklarının finansmanın sağlanmasının sosyal güvenlik/sigorta sorunlarının çözümlenmesi açısından yeterli olmadığı açıktır.

  1. Yüklə 1,43 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin