tatıt- , tatlamak, tat vermek; tuz tatıt- : (yemeğe) tuz komak (harf. : tuz tadı katmak) .
tatkan- , dadanmak; bir kün menin üyümdö baloo cep, tatkanıp kalıptır: bir gün benim evimde pilâv yemişti, ondan beri benim evime dadandı.
tatkant- . et. tatan-’ dan.
tatkanuu, işs. tatkan-’ dan.
tattı = tatuu.
tattılık, tatlılık, tat.
tattır- , tadına baktırmak, tattırmak.
tattuu, tatlı, hoş.
tatuu I, barışlık münasebetlerde bulunan, dostça; tatuubuz: dostuz, biz aramızda barış içinde yaşıyoruz.
tatuu II, tatma, lezzetine bakma.
tatuulaş- , barışmak, dostlaşmak.
tatuulaştır- , barıştırmak, dostlaştırmak.
tatuulaşuu, barışma.
tatuuluk, barışlık, dostça münasebetler; tatuuluk menen tur- : barış içinde yaşamak.
tay I, ana tarafından akrabalık; tay ece: ananın hemşiresi (ister büyük, ister küçük olsun) ; tay ene: ana tarafından nine, büyük anne, : taacenğe (tay cenğe yerine) ananın büyük kadın akrabasıdır yahut ananın büyük erkek akrabasının karışı; tay bas: inatçı, söz dinlemez (başlıca kadınlar hakkında) ; tay ekesi soğulup kaldı mec. büsbütün kırıştı, aşırı derecede buruştu.
tay II, 1. bir yaşında olan iri hayvan; tay buka: ikinci yaşına basmış olan tosun; 2. iki yaşına basmış olan tay; tay taka = tay tuyak 2 (bk. tuyak 3) ; tay- tuylak: her hangi bir tay; 3. okşama sözüdür; erke tayım: sevgilim.
tay III: tay-tay; yeni yürümeğe başlayan çocuğa teşvik nidasıdır; taytayla = taytayla.