14.BÖLÜM
İMAM RIZA (A.S)’IN MEMUN’UN YANINDA ÇEŞİTLİ DİN VE MEZHEP ALİMLERİYLE YAPMIŞ OLDUĞU BİR BAŞKA TOPLANDI
İmam (a.s)’ın Ali bin Muhammed bin Cehm’e Peygamberlerin (a.s) Masumluğu Konusunda Verdiği Cevaplar:
-Ebu Salt-i Herevi şöyle diyor: “Memun, değişik İslam mezheplerinin alimlerini ve yine Yahudi, Hıristiyan, Mecusi, Sabii alimlerini, bir takım ilim ve kelam ehli kimseleri Hz. Rıza (a.s)’ın yanına topladığı sırada, mecliste soru sormaya kalkışan herkes, net bir şekilde gereken cevapları alarak boğazları tıkanmışcasına susup kaldılar. Son olarak Ali bin Muhammed bin Cehm ayağa kalkarak şöyle dedi:
- Ey Resulullah’ın torunu! Acaba siz peygamberlerin (a.s) masum olduklarına mı inanıyorsunuz?
İmam: Evet, inanıyorum.
İbn-i Cehm: Peki, o halde Allah-u Teala’nın şu ayetleri hakkında ne diyorsunuz: “Adem, rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp kaldı.” (Tâha/121), “Ve balık sahibi (Hz. Yûnus); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki, kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı.” (Enbiya/87), “Züleyha, Yûsuf’u kastetti ve Yûsuf da Züleyha’yı.” (Yûsuf/24), “Dâvud, anladı ki biz onu denemeden geçirdik.” (Sad/24)1, “Allah’ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun.” (Ahzap/37)
İmam: Vay senin haline ey Ali (bin Cehm)! Allah’tan kork, kötülükleri peygamberlere nispet verme! Allah’ın kitabını kendi reyin ve görüşünle tevil etme. Allah-u Teala buyurmuştur ki: “Onun tevilini (yorumunu) Allah’tan ve ilimde derinleşenlerden başkası bilmez.” (Âl-i İmran/7)
Ama zikrettiğin ayetlere gelince, Allah-u Teala’nın Hz. Adem hakkındaki; “Ve Adem, rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp kaldı” şeklindeki buyruğuna gelince; şüphesiz Allah azze ve celleh, Adem (a.s)’ı yeryüzünde hüccet ve beldelerinde bir halife olsun diye yarattı; onu cennet için yaratmadı. Adem (a.s)’ın yapmış olduğu fiil yeryüzünde değil, cennette vuku bulmuştur.1 Hz. Adem’in ismetinin (masumluk ve günahtan arı olmasının), Allah’ın takdirlerinin tamamlanması için yeryüzünde olması gereklidir. İşte yeryüzüne indirildiğinde ve Allah’ın hücceti ve halifesi olduğunda Allah Teala’nın şu sözüyle masum oldu: “Kesinlikle Allah Adem’i, Nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti.” (Âl-i İmran/33)
Sonra “Ve balık sahibi (Hz. Yûnus); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki, kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı” ayetine gelince; ayetteki “zanne” (sanmıştı) kelimesi, yakîn etti manasındadır. Yani, Allah’ın onu rızıkta sıkıntıya ve darlığa düşürmeyeceğine yakîn etti. Ayetteki “len nakdira aleyh” cümlesi, “ona gücümün yetmeyeceğini zannetti” manasında değildir. Allah-u Teala’nın şu ayetini duymadın mı: “Ama ne zaman onu deneyerek rızkını kıssa...” (Fecr/16) Bu ayette “yekdire” rızkı kesmek anlamındadır. Eğer Yûnus (a.s) Allah’ın kendisi üzerinde kudreti olmadığını sanmış olsaydı kâfir olmuş olurdu.
Sonra Hz. Yûsuf (a.s) hakkındaki şu ayete gelince; “Züleyha Yûsuf’a meyletti ve Yûsuf da o'na” Züleyha (Yûsuf’la) günah işlemeye meyletti; Yûsuf ise onu öldürmeye meyletti. Ancak Allah onu katle düşmesinden ve iffete aykırı işten korudu. Şu ayet: “Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhuşu geri çevirmek için (ona delil gösterdik).”(Yûsuf/24) Bu ayette kötülükten maksat katletmek, fuhuştan maksat da zinadır.
Hz. Dâvud (a.s)’a gelince, sizin tarafta olanlar bu konuda ne diyorlar?
İbn-i Cehm: Diyorlar ki; Dâvud (a.s), mihrabında namaz kılmakta iken şeytan, kuşların en güzeli kılığında ona göründü. Dâvud (a.s) namazını bozarak kuşu yakalamak için ayağa kalktı. Kuş avluya çıktı, Dâvud (a.s) da onun arkasından dışarı çıktı, kuş daha sonra damın üzerine uçtu, o da damın üzerine çıktı. Derken kuş, Urya bin Hannan’nın evine uçtu. Dâvud (a.s) kuşun gittiği yere bakınca gözü yıkanmakta olan Urya’nın hanımına ilişti; onu o halde görünce aşık oldu. Öte yandan Dâvud, Urya bin Hannan’ı bir savaşa göndermişti. Derken savaş komutanının Urya’yı Tabut’un1 önüne geçirmesi için ona bir mektup yazdı. Komutan da Urya’yı öne geçirdi. Fakat o müşriklere galip oldu. Bu durum Dâvud’a çok ağır geldi. Yine Urya’yı tabutun önüne geçirmesi için bir mektup daha yazdı. Komutan Uryayı tekrar öne geçirdi ve Urya da öldürüldü. Derken Dâvud (a.s) da onun hanımıyla evlendi.
Ravi diyor ki; İmam Rıza (a.s) eliyle alnına vurarak şöyle buyurdu: “İnna lillah ve inna ileyhi raciûn! Siz Allah’ın peygamberlerinden birine namazı hafife almayı nispet verdiniz. Öyle ki, kuşun peşinden koşmak için namazını bozdu, diyorsunuz. Sonra da ona fuhşu nispet verdiniz, daha sonra da cinayeti!
İbn-i Cehm: Ey Resulullah’ın torunu! O halde Hz. Dâvud’un hatası neydi?
İmam(a.s): Vay haline! Dâvud (a.s), Allah’ın kendisinden daha bilgili birisini yaratmadığını sandı. Bundan dolayı Allah azze ve celle iki meleği onun yanına gönderdi. Derken onlar mihraba sıçrayarak (duvardan çıkıp Dâvud’un ibadet ettiği yere inerek) şöyle dediler: “...Biz iki hasımız. İçimizden birimiz, diğerinin hakkına tecavüz etmiştir, aramızda adaletle hükmet, hakkı aşıp adaletten çıkma ve bizi dosdoğru yola sevk et. Şüphe yok ki şu, benim kardeşimdir, doksan dokuz koyunu var ve benimse bir tek koyunum; böyleyken onu da bana ver dedi ve konuşmamızda beni alt da etti.” (Sâd/22-23) Burada Hz. Dâvud, acelede bulundu ve hakkında dava açılan kişinin zararına hükmederek şöyle dedi: “Senin koyununu, kendi koyunlarına katmak istemekle gerçekten de zulmetmiş sana.” (Sâd/24) Hz. Dâvud, (gerekli olduğu halde) iddiada bulunan şahıstan bir şahit ve delil istemedi. Ayrıca aleyhinde iddia edilen şahısa “Bu konuda sen ne diyorsun?” diye de sormadı. İşte Hz. Dâvud’un hatası bu hakimlik usulü hakkındaki hata idi, sizin düşündüğünüz gibi değil. Allah Teala’nın şöyle buyurduğunu duymadın mı: “Ey Dâvud, biz seni yeryüzünde halife kıldık, artık insanlar arasında adaletle hükmet ve dilediğine uyma...” (Sâd/26)
İbn-i Cehm: Ey Resulullah’ın torunu! Peki, Hz. Dâvud’un Urya ile olan hikâyesi nasıldır?
Hz. Dâvud (a.s)’ın zamanında, bir kadının kocası öldüğü veya öldürüldüğünde o kadın artık hiçbir zaman evlenmezdi. Allah (c.c)’ın, ilk olarak kocası ölmüş kadınla evlenmesini mübah kıldığı kimse Hz. Dâvud (a.s) idi. İşte Hz. Dâvud (a.s) Urya öldürüldüğünde iddeti geçtikten sonra onun hanımıyla evlendi. Urya hakkında halka ağır gelen şey, işte budur.
Ama Hz. Muhammed (s.a.a) hakkında Allah Teala’nın şu kelamına gelince: “...Ve Allah’ın açığa vuracağı şeyi içinde gizliyordun, insanlardan korkuyordun ve Allah’tan korkman daha doğruydu, o daha layıktı buna...” (Ahzap/37) Allah Teala Peygamberine, dünyadaki ve ahiretteki eşlerinin isimlerini ve onların müminlerin anneleri olduklarını o hazrete bildirdi. O kadınlardan birisi Cehş kızı Zeyneb idi ki, o zaman Zeyd bin Harise’nin hanımıydı. Peygamber efendimiz, münafıkların; “Peygamber başkasının evinde olan bir kadını kendi eşlerinden sayıyor” dememeleri için onun ismini içinde saklayarak açıklamadı. Hazret, münafıkların böyle söyleyebileceklerinden çekindi.
Allah azze ve celle şöyle buyurdu: “...Ve halktan korkuyordun, oysa Allah’tan korkman daha doğruydu...” Yani içinden bu sözün söylenmesinden korkuyordun. Allah azze ve celle üç kimsenin dışında kullarından hiç kimseyi bizzat kendisi evlendirmemiştir; onlardan biri Hz. Âdem ile Havva’dır, diğeri Hz. Peygamber ile Zeyneb’tir ki, bu konu hakkında şöyle buyurmuştur: “Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, biz onu (Zeyneb’i) seninle evlendirmiş olduk.” (Ahzap/37) Üçüncüsü ise Hz. Fatıma (s.a) ile Hz. Ali (a.s)’dır.
Ravi diyor ki; Ali bin Muhammed bin Cehm, ağlayarak şöyle dedi: Ey Resulullah’ın torunu! Ben artık bugünden sonra sizin beyan ettiğinizin dışında Allah’ın peygamberleri hakkında bir şey söylememek üzere tövbe ediyorum.
Dostları ilə paylaş: |