Ahlak Temizliğine Duyulan İhtiyaç Ahlak Temizliğinin Etkileri ve Önemi Şeyh Hüseyin Behrani


Saadetin Sonradan Elde edilir olması



Yüklə 1,71 Mb.
səhifə48/68
tarix03.08.2018
ölçüsü1,71 Mb.
#66881
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   68

Saadetin Sonradan Elde edilir olması


Filozofların çoğunun görüşüne göre saadet ve şekavet zati değil, sonradan edinilen haletlerdir. Ne olursa olsun elde etmek hususunda insanın kendisiyle ilgilidir. Allame Tabatabai İsra suresi 84. Ayetin – “Herkes şekillenmiş şahsiyeti esasınca amel eder”- tefsirinde şöyle demektedir

Bu ayetten de anlaşıldığı üzere saadet ve şekavet insanın zati özelliği değildir. Aksi takdirde insanlar üzerinde hüccet tamamlanmamış olurdu. Aksine insanın iyi veya kötü fiillerinin veya hak ve batıl inançlarının etkilerindendir. Ayrıca insan hedefine ulaşmak için fıtratının hükmü gereğince eğitim ve öğretim, uyarı, müjdeleme, vaatte bulunma, tehdit etme, iyiliği emretme, kötülükten sakındırma ve benzeri şeylerden de istifade etmektedir. Bu da insanın kendisini saadet ve şekavet akıbetine uğramaya zorlaması gerektiğinin en açık delilidir. İnsan her zaman kendini bu iki yol üzerinde şaşkın görmekte ve istediğini seçebilme gücüne sahip olduğunu hissetmektedir Aynı zamanda hangisini seçecek olursa onunla uyumlu karşılığını göreceğini de çok iyi bir şekilde hissetmektedir.”1



Kur’an’da Ali’nin Çehresi

Hüccet’ül İslam Said Attariyan

Giriş


Muhtasar-ı Tarih-i Dimeşk, İbn-ı Abbas’tan şöyle nakletmektedir: “İçinde, “Ey iman edenler! “ hitabının bulunduğu her ayette, Hz. Ali (a.s) mutlaka (bu hitabın) efendisi, şerafetlisi ve emiri (en kâmil reel örneği) olmuştur. Allah Resulünün (s.a.a), Ali (a.s) dışında ashabından hepsi de Kur’an’da kınanmıştır. Ali (a.s) ise asla Allah tarafından kınanmamıştır. Ali (a.s) hakkında Allah’ın kitabında nazil olanlar (faziletler ve övgüler) hiç kimse için nazil olmamıştır. Kur’an-ı Kerim’de Ali (a.s) hakkında üç yüz ayet nazil olmuştur. 1

Bu yazımızda Kur’an açısından tanımaya çalıştığımız Ali b. Ebi Talib (a.s) bizzat Kur’an’ı şöyle anmaktadır: “Münezzeh olan Allah, hayrı ve şerri açıklayan, doğru yolu gösteren kitabı indirdi. Hidayete ermek için hayır yolunu tutun ve adil olmak için de şer cihetinden yüz çevirin.”2

Hakeza şöyle buyurmuştur: “Bu Kur’an’ın; öğüdünün aldatmayan, saptırmayıp doğru yolu gösteren, sözünde yalan olmayan bir nasihatçi olduğunu bilin. Kur’an’la oturup kalkan kimse bir artma ve bir de eksilme ile kalkar.”3

İşte bu beyanın güçlü emiri İmam Ali b. Ebi Talib’in Kur’an hakkındaki sözleridir.

Kur’an’ın Hz. Ali (a.s) ve Ali’nin de Kur’an vasıtasıyla tanıtılması büyük İslam Peygamberi’nin bu iki büyük ve ebedi emaneti birbirinden ayrılmayacağı hakkındaki vasiyetinin bir örneğini teşkil etmektedir. Nitekim bu iki büyük değerli miras Allah Resulü’nün (a.s) sözlerinde de yan yana yer almış, hidayet ölçütü olarak gösterilmiş ve Peygamber her ikisini de “sıkl” (değerli ve ağır şey) olarak nitelendirmiştir. O halde biri hakkındaki nitelikleri, diğeri hakkında kullanmak mümkündür. Dolayısıyla, “ona sadece temiz olanlar dokunabilir.”1 ayetini Ehl-i Beyt hakkında da kullanmak mümkündür. Bu esas üzere Ehl-i Beyt’i de sadece temiz olanlar tanıyabilir ve hakkını takdir edebilir.

Dolayısıyla Ehl-i Beyt imamlarını sadece Kur’an ile tanımak mümkündür. Bunları tanımak için Kur’an’ın yüce huzuruna varmalıyız. Ehl-i Beyt İmamlarının birincisi olan İmam Ali b. Ebi Talib’i (a.s) büyük semavi kitap vesilesiyle tanımaya çalışalım.

Müminlerin Emiri Hz. Ali’nin (a.s) yılında Kur’an’ın nazil olduğu ve Hz. Ali’nin şehit olduğu ayda Hz. Ali’yi (a.s) Kur’an vasıtasıyla tanımanın şüphesiz ayrı bir hali, hevası, sefası ve heyecanı vardır.

Özel bir takım sebeplerden dolayı Ali’nin (a.s) adı Kur’an’da açık bir şekilde yer almamışsa da2 bazı büyük Ehl-i Sünnet alimlerinin de itiraf ettiği gibi bir çok ayetler, Ali’nin (a.s) veya Ehl-i Beyt’in (a.s) yüce makamını belirtmek için nazil olmuştur.

Şüphesiz bu ayetler, başkası hakkında nazil olmamıştır. Bu ayetlerde zikredilen bir takım olayların, Ali (a.s) veya Ehl-i Beyt (a.s) dışında reel bir örneği yoktur. Elbette şundan da gaflet etmemek gerekir ki bazen bir ayetin genel bir anlamı vardır. Ayetin zahiri diğerlerini de kapsamaktadır. Ama her haliyle o ayetin en kamil reel örneği Ali (a.s) veya Ehl-i Beyt (a.s) dışında kimse değildir.

Bu makalede beyan edilen ayetler ya müminlerin Emiri’nin (a.s) imamet ve velayeti hakkında nazil olmuş olan ayetlerdir ve direkt olarak bu konuyu ele almıştır. Ya da endirekt olarak velayet ve imamet konusunu ele alan ayetlerdir. Daha önce de söylendiği gibi İbn-i Abbas’ın nakli esasınca Kur’an’da üç yüz ayet, Ali’nin (a.s) övgüsü ve faziletleri hakkında nazil olmuştur. Biz bu yazımızda sadece otuz ayete işaret ettik. Daha çok açık olan ayetleri seçmeye ve nüzul sebeplerine işaret etmeye çalıştık.

Ayetlerin nüzul sebeplerini de daha çok muteber Ehl-i Sünnet kaynakları esasınca aktarmaya çalıştık. Zira biz şuna inanıyoruz ki,

“Daha güzeli odur ki sevgililerin sırrı

Diğerlerinin sözünde yer alsın”

Birinci Bölüm

Direkt Olarak Ali b. Ebi Talib’in veya Hidayet İmamlarının (a.s) Velayetine İşaret Eden Ayetler

1- Tebliğ Ayeti


Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni (Hz. Ali'nin velayetini) tebliğ et, eğer bunu yapmazsan O’nun (bütün bir) elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni (buna muhalefet edecek) insanlardan korur. Doğrusu Allah (zaten bu) kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.”1

Bütün şia âlimlerinin ve birçok Ehl-i Sünnet âlimlerinin2 tefsir, tarih ve hadis kitaplarında yer aldığına göre bu ayet Ali b. Ebi Talib (a.s) hakkında nazil olmuştur.



Nüzul Sebebi


Bu ayet Gadir-ı Hum olayı ile ilgilidir. Allame Emini, el-Gadir kitabında Gadir hadisini Peygamber’in 110 ashabından muteber senetlerle nakletmektedir. Bu ayetin nüzul sebebi özet olarak şudur: “Peygamber’in (s.a.a) ömrünün son yılında veda haccı Peygamber’in (s.a.a) huzurunda büyük bir azamet içinde sona erdi. Öğle vaktine yakın kurak ve yakıcı çölün tam ortasında uzaktan gadir-ı hum gözüktü. O zaman kurban bayramından tam sekiz gün geçmiş idi. Aniden Peygamber (s.a.a) beraberindekilere durmalarını emretti. Önden gidenler geriye çağrıldı ve kervandan geriye kalanların da kendilerine ulaşmaları beklendi.

Halk öğle namazını Allah Resulü (s.a.a) ile birlikte kıldı. O yakıcı sıcakta Peygamber (s.a.a) için bir gölgelik yaptılar. Peygamber herkese Allah tarafından yeni indirilmiş bir mesajı dinlemeye hazırlanmalarını emretti. Uzakta olup da Resul-i Ekrem’in (s.a.a) yüzünü göremeyen kimseler için develerin eğerinden bir minber hazırlandı. Peygamber (s.a.a) bu minberin üzerine çıktı. Allah’a hamt ve senadan sonra insanlara şöyle hitap etti: “Ben çok yakında Allah’ın davetine icabet edip aranızdan ayrılacağım. Ben sorumluyum ve sizler de sorumlusunuz. Sizler benim hakkında ne tanıklıkta bulunursunuz?” Oradakiler yüksek sesle şöyle dediler: “Şahadet ederiz ki sen tebliğ ettin, nasihatte bulundun, bizim hidayetimiz için elinden geleni yaptın, Allah sana hayırlı mükâfatlar nasip etsin.” Peygamber (s.a.a) Allah’ın birliği, risaleti kıyamet ve ölülerin dirilişinin hakkaniyeti hakkında itiraf aldıktan sonra da şöyle buyurdu: “Allah’ım! Sen şahit ol.” Daha sonra onlara şöyle hitap etti: “Şimdi de sizin aranızda bıraktığım bu iki değerli emanete ne yapacağınıza bakınız. Birincisi Allah’ın kitabı, ikincisi ise benim Ehl-i Beyt’imdir. Latif olan Allah bu iki şeyin, cennete yanıma gelinceye kadar birbirinden ayrılmayacağını bana haber vermiştir. Bu ikisinden öne geçmeyiniz ki helak olursunuz ve geri kalmayınız ki büyük bir yıkıma uğrarsınız.”

Halk aniden Peygamber’in (s.a.a) etrafa bakarak adeta birini aradığını gördü. Peygamber (s.a.a) Ali’yi (a.s) görünce eğildi, elini tuttu ve koltuklarının altındaki beyazlık gözükünceye kadar, yukarı kaldırdı. Oradakilerin tümü bunu gördü. Bu esnada Peygamber şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Müminlere kendi nefislerinden daha öncelikli olan kimdir?” Onlar, “Allah ve Peygamberi daha iyi bilir” dediler. Peygamber şöyle buyurdu: “Allah, benim mevlam ve önderimdir, ben de müminlerin mevlası ve önderiyim. Müminlere karşı onlardan daha öncelikliyim.” Peygamber daha sonra şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır.” Ardından Peygamber (s.a.a) başını göğe doğru kaldırarak şöyle arz etti: “Allah’ım! Sen, onu seveni sev ve düşmanlarına düşman ol. Yardımcılarına yardım et, onu terk edenleri yardımsız bırak. Hakkı onun olduğu yerde karar kıl.” Peygamber (s.a.a) sözünün sonunda orada hazır olanların, hazır olmayan kimselere bu gerçeği iletmesini emretti. Bunun ardından halk, (Ebu Bekir ve Ömer de dahil olmak üzere) müminlerin Emiri Hz. Ali’ye (a.s) şöyle hitap etti: “Aferin sana! Aferin sana! Ey Ebu Talib’in oğlu! Sen bizim ve bütün iman eden kadın ve erkeklerin mevlası ve önderisin.”1


Yüklə 1,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   68




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin