Alevi İslam iLMİhali


YEMİN NE ÜZERİNE YAPILABİLİR?



Yüklə 1,97 Mb.
səhifə81/87
tarix21.08.2018
ölçüsü1,97 Mb.
#73751
1   ...   77   78   79   80   81   82   83   84   ...   87

YEMİN NE ÜZERİNE YAPILABİLİR?

Görmekteyiz ki, her toplumda insanlar yemin kavramını bilmekte ve çeşitli münasebetlerle yemine başvurmaktadırlar. Ancak, bir çok insan neler üzerine yemin edilebileceği hakkında yeterli malûmâta sâhip değildir. Oysa Alevî Müslüman’a düşen, kendisiyle ilgili olan ve her hâl-u kârda içli-dışlı olduğu konuları hakkıyla kavramak, Kur’ân ve Ehl-i Beyt’in tertemiz buyruklarına aykırı davranmamak olmalıdır.

Yemin vardır, İslâm’a uygundur, ancak bir sorumluluk getirmez. Ağız alışkanlığı olarak edilen yeminler gibi. Kur’ân’ın ifadesiyle; “Yemînü’l-lağv”

Yemin vardır, İslâm’a uygundur, ancak insanı sorumlu kılar, yerine getirilmezse günahkâr olunur.

Yemin vardır, İslâm’a uygun değildir ve geçersizdir. Ancak, insanın îmânını tehlikeye düşürür, buram buram şirk, küfür, zulüm ve câhiliyye kokar. Bilgisizlikten dolayı yapılır ise, en azından insanı büyük günah sâhibi kılar.

Kur’ân-ı Kerim’in ve Ondört Masûm’ların @ öğretilerine göre, her ne sebeple olursa olsun, yemin ancak Allâh’ın adına yapılır.

Peygamber, Oniki İmâm’lar, dedeler, büyük zât kabul edilen kimseler, evliyâ, Kur’ân, Kabe vs. gibi şeyler üzerine yemin edilmez. Cehâletten dolayı bunlar üzerine yemin edilmiş ise bu yeminler geçersizdir.

Ve yine; “şöyle şöyle yaparsam eşim boş olsun, şunu böyle yaparsam Allâh’ın dîninden uzak olayım, Muhammed ümmeti olmamayım, Filan efendinin hakkı için ki, filan kişinin başı için...vs.” gibi sözler yemin yerine geçmediği gibi uygun da değildir.

Ayrıca çağımızın bir hastalığı olarak ve câhilce yapılan bir tür yemin! daha vardır ki; “filan, filan şeyler üzerine, namus ve şerefim üzerine and içerim, yemin içerim, söz veririm...vs. gibi.” Kur’ân ve Ehl-i Beyt nazarında hem yemin olarak telakki edilmez, bağlayıcı olmaz ve de hiç bir sûrette doğru ve ilâhî buyruklara uygun bir davranış değildir.


Yemin ile ilgili bazı hükümler;


Bir kimse, unutma veya çaresizlikten dolayı yemînine uygun hareket etmez ise o kimseye keffâret farz değildir. Umulur ki Cenâb-ı Hak o kimseyi affeder.

Bir Müslüman, mazlum olan her hangi bir kimseyi zulümden kurtarmak amacıyla yalan yere bile yemin etse o kimseye bir günah ve keffâret yüklenmez. Hattâ öyle zamanlar olur ki mazlûmu zâlimden kurtarmak için yemin etmek vâcip ve farz bile olabilir.



Alevî; Halkın değil, Hakk’ın rızâsını gözetir.

NEZİR (ADAK) VE AHD HÜKÜMLERİ



Nezir; İnsanın Allâh rızâsı için hayır bir iş yapmayı ya da yapılmaması daha iyi olan bir işi Allâh rızâsı için terk etmeyi kendine vâcip-gerekli kılmasıdır. Yemin ifâde eden sözün kullanılması meselesi hâriç bir yönüyle yeminin bir türüne benzer. Meselâ; “Hastalıktan kurtulursam Allâh rızâsı için bir yoksulu doyuracağım, şu kadar oruç tutacağım, namaz kılacağım, şöyle yardımda bulunacağım, şu yerde Allâh için kurban keseceğim ...vs. gibi.

Hazret-i Allâh ölümsüz Kitâbı Kur’ân’da şöyle buyurur; “(Allâh için) yaptığınız her infâkı (harcamayı) yahut yaptığınız her nezri (adadığınız her adağı) Allâh bilir...” [Bakara (2): 270], “...ahdinize uyunuz. Çünkü (her insan) ahdinden sorguya çekilecektir.” [İsrâ (17): 34]

Nezir ve nezir yapan kimsede aranan şartlar:


1. Erginlik çağına gelmiş olmalıdır.

2. Akıllı olmalıdır.



  1. Zorlama olmaksızın kendi isteği ile yapmış olmalıdır.

Nezretmeye niyetli olmalıdır. Şaka, lafın gelişi, vb şekillerde yapılan nezirler geçersizdir.

Kadın ise kocasının izin ve bilgisi dahilinde nezir yapmış olmalıdır.

Yerine getirilmesi mümkün olan bir konuda nezir yapılmış olmalıdır.


  1. Nezir, haram veya mekrûh olan bir işi yapmaya veya farz, vâcip ya da sünnet olan bir ameli yapmamaya yönelik olmamalıdır.

Nezir ile ilgili bazı hükümler;


Şartlara uygun olarak yapılan nezirler meşru bir engel olmadığı müddetçe yerine getirilmelidir.

Bir kimse, oruç tutmayı nezretse ve tutacağı orucun vakit ve sayısını belirtmese, bir gün oruç tutması yeterlidir.

Namaz kılmayı nezreden bir kimse de kaç rekat ve ne tür bir namaz kılacağını belirtmemişse, iki rekatlık bir namaz kılması yeterli olur.

Yine, sadaka vermeyi nezretmiş bir kimse, miktar ve cinsini belirtmemişse, “sadaka verdi” denilecek miktarda bir şey vermesi kâfîdir.

Kim ki bile bile nezrine, ahdine uymaz ise günahkâr olur. Bir yönüyle yemini andırdığı için de yemin keffâretine benzer bir şekilde cezâsını yerine getirmelidir. (Mâide (5): 89. âyetine göre.)

Alevî Müslüman ahdine sâdık kalır.


AVLANMA VE HÜKÜMLERİ

Avlanma; karada ve denizde-suda olmak üzere iki çeşittir.



Karada avlanma hükümleri:

Eti helal olan yabânî bir hayvan aşağıdaki şartlara uygun olarak avlandığında yenilmesi helal olur.



1.Av silahı; bıçak, kılıç, süngü, ok... vb. gibi keskin olmalı, öyle ki; hayvana isâbet ettiğinde, normal kesim zamanındaki kadar kan dışarıya akmalıdır. Mermi ile avlandığında da aynı hüküm geçerlidir. Sopa, taş ve benzeri bir şeyle ava vurulur ve hayvan ele geçirilmeden önce ölmüş olursa yenmesi haram olur. Ancak ele geçirildiğinde henüz ölmemiş olur da, şerîat kurallarına göre kesilirse helaldir.

2.Av yapmış kimse Müslüman olmalı veya iyiyi-kötüyü ayırt edebilen Müslüman çocuğu olmalıdır. Müslüman olduğunu belirten ancak, Ehl-i Beyt’e @ düşmanlığı olan kimselerin (Nâsıbîlerin) avladığı hayvandan yemek haramdır.

3.Silah avlanma amacıyla kullanılmalıdır. Başka bir şey nişan alınırken tesâdüfen vurulan hayvanın eti, canlı ele geçirilerek şer’î kurallara göre boğazlanmamışsa haramdır.

4.Silah kullanılırken, atış yaparken Allâh’ın adı anılmalıdır. Bilerek Allâh’ın adının anılmaması hayvanı haram kılar. Unutma, heyecanlanma, gaflet ve benzeri sebeplerle Allâh’ın adının anılmaması hâlinde av haram olmaz.

5.Vurulan hayvana, ya birinci maddede belirtildiği üzere ölmüş olduğu halde yetişilmiş olmalı veya başını kesecek kadar vakit var ise hayvanın başı dîne uygun olarak kesilmiş olmalıdır.

6.Avlanan hayvan suya düşmüş ve ölmüşse, öldüğü hakkında, suya düşmeden dolayı mı, vurulma sebebi ile mi ya da her iki sebeple mi öldüğü konusunda bir şüphe olursa, o av haramdır. “Ölmesinin tek sebebi vurulmasıdır.” denilebilirse helaldir.
AV KÖPEĞİ İLE AVLANMA
Eti yenilen yabânî bir hayvan av köpeğiyle avlanırsa, onun temiz ve helal olması şu altı şartın olmasına bağlıdır:

  1. Av köpeği her istendiğinde avın peşinden gidecek ve istenmediği zaman da gitmeyecek şekilde eğitilmiş olmalıdır.

  2. Köpeği sâhibi göndermiş olmalıdır. Kendiliğinden avın peşinden gider ve bir hayvan yakalarsa o hayvanı yemek haramdır.

  3. Köpeği gönderen kimse Müslüman olmalı veya iyiyi-kötüyü ayırabilen Müslüman çocuğu olmalı, Ehl-i Beyt’e düşman olan kimselerden olmamalıdır.

  4. Köpek gönderilirken Allâh’ın adı anılmalıdır. Unutma ve benzeri sebeplerle anılmazsa sakıncası yoktur.

  5. Av, köpeğin dişinden aldığı yara sebebi ile ölmüş olmalıdır. Köpeğin dişinin geçtiği yer necis olur ve mutlak sûrette temizlenmeli ve yıkanmalıdır. Köpeğin avı boğarak öldürdüğü veya avın korkudan öldüğü anlaşılırsa av haram olur.

  6. Köpeği gönderen kimse av öldükten sonra yetişmelidir. Ya da av ölmeden yetişmişse dînî usullere uygun olarak av boğazlanmalıdır.

  7. Av köpeğinden başka bir hayvanın avladığı av helal değildir. Ancak avlanan hayvan canlı ele geçirilir ve İslâmî kurallara göre kesilirse helaldir.

Yüklə 1,97 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   77   78   79   80   81   82   83   84   ...   87




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin