İbrahim dersten çıkarken Selma'nın cebinden parasını düşürdüğünü fark etti. Fakat bunu ona söylemedi. Herkes sınıftan çıkıncaya kadar bekledi. Sınıf boşalınca hemen parayı aldı, kimse görmesin diye aceleyle cebine koydu. Fakat o andan itibaren içini huzursuzluk kapladı.
Biraz sonra zil çaldı. Herkes içeri girdi. Sonra öğretmen geldi, derse başladı. Ancak İbrahim'in kafası hep Selma'nın parasında idi. Öğretmen derse başladığı halde bir türlü onu dinleyemiyordu. Çünkü; "Ya parayı benim aldığımı öğrenirlerse?!" diye düşünüyor, düşündükçe huzuru kaçıyordu.
Bir ara, öğretmenin ahirete imanla ilgili anlattığı şeyler dikkatini çekti. Çünkü öğretmen; "herkesin, dünyada yaptıklarından ahirette sorumlu olacağından" bahsediyordu. Bu sözleri duyan İbrahim'in huzuru iyiden iyiye kaçtı. Artık yerinde duramaz olmuştu.
"Bir an önce şu ders bitse de, Selma'nın parasını versem ve sıkıntıdan kurtulsam." diye düşünmeye başladı. Sıkıntılı geçen dakikaların sonunda nihayet zil çaldı. İbrahim birden heyecanlandı. Yaptığı işin kendisine verdiği huzursuzluk ders boyunca onu adeta perişan etmişti.
Herkes dışarı çıkarken İbrahim kısık ve titrek bir sesle:
— Selma, dedi. Bu parayı önceki teneffüste sen düşürmüştün. Ben aldım ama hemen verememiştim, kusura bakma... diyebildi.
Selma, parasını verdiği için İbrahim’e teşekkür etti. İbrahim ise, böylesine sıkıntılı bir durumdan kurtulduğu için Allah'a şükretti ve derinden bir "Oh!.." çekti. Aynı zamanda, dünyada yapılan işlerden ahirette sorumlu olunacağı inancının insanı nasıl etkilemiş olduğunu anladı. Bir daha böyle yanlış şeyler yapmamak üzere kendi kendine söz verdi.
EMRE'NİN KADERİ
Bir gün, Emre evde ders çalışıyordu. O sırada babası ile annesi kendi aralarında konuşuyorlardı. Emre, onların ne konuştuklarının farkında bile değildi. Bir ara babasının:
— Takdiri ilâhi hanım, takdiri ilâhi... Ne yapacaksın, kader işte!.. dediğini duydu. Emre'nin dikkati birdenbire bu cümlelere takıldı. Hemen babasına döndü ve sordu:
— Babacığım, neydi o son söylediklerin?
— Hangisi? Takdiri ilâhi mi, kader mi?
— Evet evet, işte onlar.
— Ne yapacaksın? Bunu anlaman zor olabilir.
— Ama babacığım, ben de zaten deminden beri kitaptan bu konuyu okuyorum, anlamaya çalışıyorum, fakat kader tanımını bir türlü kavrayamadım.
— Getir kitabını, bir de ben okuyayım.
Emre, kitabını babasına verdi. Babası kader ve kaza tanımlarını dikkatle okudu. Biraz düşündü, sonra:
— Evet Emreciğim, kader ve kazanın bundan daha basit ve açık tanımı yapılamaz. Ancak senin bunları anlayamaman, tanımların karmaşıklığından değil, kader konusunun zorluğundan, soyutluğundandır.
— Peki, ben nasıl anlayacağım bunu baba? Kitabımızın "Hazırlık Çalışmaları" kısmına 'kader', 'alın yazısı' ifadelerinin ne anlama geldiklerini büyüklerinizden sorarak öğrenin." diye yazılmış. Öğretmenimiz de, bunları öğrenerek derse hazırlıklı gelmemizi söyledi. Ben, önce kitapta nasıl yazılmış diye baktım; ama yeterince anlayamadım.
Emre'nin babası biraz düşündü, sonra:
— Emreciğim, önce şu duvar takvimini getir bakalım. Seninle takvim üzerinde bir inceleme yapalım. Ver bakalım şunu. Söyle bakayım, bugün günlerden nedir?
— Pazar.
— Peki, bugün niçin okula gitmedin?
— Pazar olduğu için. Pazar günleri tatil değil mi?
— Yarın günlerden ne olacak?
— Pazartesi. Biz, okula gideceğiz. Sen de işine gideceksin.
— Peki ama, neden bugün sen okula, ben işe gitmedik de yarın gideceğiz?
Emre, biraz şaşırmış gibiydi. "Böyle soru olur mu?" dercesine babasına baktı. Sonra:
— Ama babacığım, şeyy... Bunun üzerine babası:
— Emre! Sana bir şey daha sorayım. Sen bugün okula, takvimde "Pazar" yazdığı için mi gitmedin?
— Evet.
— Peki, takvimi hazırlayanlar bugünün Pazar olduğunu nereden bilmişler de yazmışlar?
— Her halde önceden hesap etmişler ve bugünün Pazar olacağını tespit edip yazmışlar.
— Peki nasıl tespit etmişler? Bilgileri ile değil mi?
— Elbette babacığım, bilgisiz olur mu?
— Şimdi bir soru daha: Takvime bir hafta boyunca devamlı, "Pazar, Pazar, Pazar..." diye yazmış olsalardı ne olurdu? Biz hep tatil yapar mıydık?
— Olur mu öyle babacığım!... Elbette tatil olmazdı.
— Neden?
— Çünkü, hiç öyle üst üste Pazar olmaz da onun için. Takvimi hazırlayanlar bunu bilmezler mi?
— Aferin Emreciğim, dediklerin doğru. Onlar çok iyi biliyorlar ki, üst üste devamlı pazar olmaz. Şimdi dikkatle dinle: Biz, takvimi hazırlayanlarca bu yapraklara "Pazar" yazıldığı için tatil yapmıyoruz. Onlar, bugünün Pazar olacağını önceden hesap ederek, bir yıl önce buraya yazdılar. Şimdi bugün geldi ve sen okula gitmedin. Yarının Pazartesi olacağını da önceden tespit ederek buraya yazdılar ve sen yarın okula gideceksin.
Kısaca, dünyada yaşarken başımıza geleceklerin önceden Yüce Rabbimiz tarafından bilinmesi ve o şekilde -tıpkı takvimin yazılması gibi- belirlenerek yazılması kaderdir. Kaderimiz olarak belirlenip yazılanların günü, saati gelince gerçekleşmesi ve yaşanması ise kazadır.
—Sana bir misal daha vereyim istersen
—İyi olur babacığım
—Elimizdeki takvimlerde güneşin ne zaman doğacağı yazıyor. Ve gerçekten de güneş takvimde belirtilen saatte doğuyor. Güneş takvimde böyle yazdı diye değil, bu vakitte doğması gerektiği için doğmuştur. Yoksa takvimde böyle belirtildiği için değil. İnsanın hayatı da buna benzer. İnsanlar yaşayarak kendi kaderlerinin oluşmasında etkin rol oynarlar. Biraz karışık oldu ama, inşaallah anlamışsındır?!..
— Epeyce kafam karıştı babacığım. Ama galiba anladım. Teşekkür ederim.
— Allah, zihin açıklığı versin oğlum.
Emre, tekrar dersinin başına döndü. Annesi ile babası da kendi aralarında sohbete daldılar.
KAZA NEDİR?
Kaza, Yüce Allah tarafından önceden bilinip belirlenen şeylerin zamanı gelince yağmurun yine Yüce Allah tarafından meydana getirilmesi ve yaratılmasıdır. Başka bir anlatımla Yüce Allah'ın takdir ettiği şeylerin zamanı gelince ortaya çıkmasına kaza denir. Yüce Allah, "Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer sûresi, 49. ayet) buyurmaktadır.
Kader ve kazayı daha kolay anlayabilmemiz için şöyle bir örnek üzerinde düşünelim: Mesela; yağmurun ne zaman yağacağının Yüce Allah tarafından belirlenmesi kader, zamanı gelince yağmur yağması ise, kazadır.
Bizim bu okulda okuyacağımızın Yüce Allah tarafından önceden bilinmesi kader, şimdi bu okulda öğrenci olarak okumamız ise kazadır.
Dostları ilə paylaş: |