Abbasî halifeleri döneminde, geçmiş halifelerin ve valilerinin tutumları İslâm toplumunda aynı şekilde göze çarpmaktaydı. Şimdi toplumun üç kesiminde, bunlardan bazı örnekleri inceleyelim:
1- Ulemanın Davranışı
İbn Hacer, Ebu Osman Hureyz b. Osman el-Hamsî'nin[229] hayatını anlatırken birtakım hususlara değinmiştir; onlar özetle şöyledir: Ebu Osman Hureyz, Ali'yi kötüler, ona küfrederdi! İsmail b. Ayyâş,[230] Hureyz'in Mısır'dan Mekke'ye geldiğini ve orada Ali'ye lânet ve küfrettiğini söyler! Yine Hureyz'den şöyle duyduğunu söyler: "İnsanlar, Resulullah'ın Aliye, 'Senin bana nispetin, Harun'un Musa'ya olan nispeti gibidir.' buyurduğunu rivayet ederler; bu doğrudur. Fakat insanlar onu yanlış duymuşlardır!" "O hâlde doğrusu nedir?!" diye sorduklarında dedi ki: "Resulullah, 'Senin bana nispetin, Karun'un Musa'ya olan nispeti gibidir!' buyurmuştur!" Yine Ezdî, Hureyz b. Osman'dan şöyle nakleder: "Resulullah katıra binmek isteyince Ali b. Ebu Talib gelerek Hz. Peygamber'in yere düşmesi için katırın karnının altındaki kayışı kesti!" Yahya b. Salih'e,[231] "Neden Hureyz hakkında bir şey yazmıyorsun?!" diye sorduklarında dedi ki: "Yedi yıl sabah namazında kendisiyle uyduğum bir kimse hakkında nasıl bir şey yazabilirim; o bu müddet içerisinde yetmiş defa Ali'ye lânet etmeden mescitten dışarı çıkmazdı!!" İbn Hibban[232] da, Hureyz'in yetmiş defa sabahları ve yetmiş defa da akşamları Ali'ye lânet ettiğini söyler!!
2- Valilerin Davranışı
İbn Hacer, Nasr b. Ali'nin hayatında şöyle der: Nasr b. Ali, Ali b. Ebu Talib'den şöyle rivayet etti: Resulullah (s.a.a) Hasan'la Hüseyin'in elini tutarak şöyle buyurdu: "Kim beni, bu ikisini ve bunların babasıyla annesini severse, kıyamet günü benim derecemde olur." Mütevekkil bu hadisi
duyunca ona bin kırbaç vurmalarını emretti. Fakat Cafer b. Abdulvahid aracı olarak, "Bu Ehlisünnet'tendir." dedi ve o kadar direndi ki sonunda Mütevekkil onu bıraktı!![233]
3- Halkın Davranışları
Zehebî, Tezkiretu'l-Havas adlı eserinde İbn Seka'nın hayatını anlatırken şöyle der: Hafız, imam ve hadisçi Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed
b. Osman el-Vasıtî "Tayr Hadisi'ni" halka yazdırdı; fakat insanlar bunu kaldıramayarak ona karşı ayaklandılar, onu kaldırarak oturduğu yeri temizleyip yıkadılar! O da oradan giderek evine kapandı ve artık Vâsıt ahalisiyle konuşmadı. İşte bu nedenle Vâsıt ahalisi arasında onun naklettiği hadisler oldukça azdır.[234]
* * *
Asırlar boyunca valilerin, hâkimlerin ve halifelerin lânet ve küfretmeleri, Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'inin hadislerinin rivayet edilmesini
yasaklamaları ve Ehlibeyt'ten berî olmaları sadece örneklerini zikrettiğimiz miktarla sınırlı değildir; bunların yanı sıra işkence, idam ve katliamlar da etmişlerdir. Biz bunlardan Kerbela'da Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'inin başına gelenlerden bir bölümünü kitabımızın üçüncü cildinde kaydettik.
Bunu, Emevîlerle Abbasîlerin döneminde valilerin, emirlerin ve halifelerin katliamları izlemektedir; Ebu'l-Ferec İsfahanî, Makatilu't- Talibiyyîn adlı kitabını bunlarla doldurmuştur. Şunu da hatırlatalım ki, Abbasî halifelerinin Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'ine yaptıkları, onlardan önceki halifelerin yaptıklarından çok daha şiddetli, acı ve yürek yakıcıdır!
Mansur Abbasî'nin, Ehlibeyt'e Karşı İşlediği Cinayetlerden Biri
Ebu'l-Ferec şöyle yazar: Mensur Devanikî, İmam Hasan'ın (a.s) torunlarından Muhammed b. İbrahim'e, "Sarı dibac sen misin?!" diye sordu.
Muhammed, "Evet." cevabını verince Mansur dedi ki: "Vallahi seni öyle bir şekilde öldüreceğim ki ailenden hiç kimse o şekilde öldürülmemiştir!" Sonra emretti, ortası boş bir direk getirdiler ve onu o direğin içine koyduktan sonra baş tarafını çamurla doldurdular ve onu o hâlde diri diri gömdüler!![235] Mütevekkil Abbasî'nin Cinayetlerinden Bir Örnek Taberî, hicrî 236 yılı olaylarında şöyle kaydeder: Bu yılda Mütevekkil, Hüseyin b. Ali'nin mezarını yerle bir etmelerini, onun etrafında yapılan evleri yıkmalarını emretti. Bu arada (İmam) Hüseyin'in mezarını sürüp ektikten sonra suladılar ve halkın İmam'ın mezarını ziyaret etmesine engel oldular. Yine derler ki: Mütevekkil'in memurları, o tarihten itibaren üç gün sonra (İmam) Hüseyin'in kabrinin yanında görülenleri karanlık ve dar kuyuya atacaklarını bildirmelerini emrettiler! Bunun üzerine halk oradan kaçtı, memurlar da diğerlerinin oraya girmelerini engellediler ve mezarı sürerek yerine tohum ektiler!![236] İbn Esîr de, 236 yılı olaylarında şöyle kaydeder:
Bu yılda Mütevekkil, Hüseyin b. Ali'nin (a.s) mezarını ve onun etrafındaki evleri yerle bir etmelerini, toprağını sürerek tohum ekip sulamalarını ve halkın gelip ziyaret etmesini engellemelerini emretti. Ve bu doğrultuda, üç gün sonra İmam Hüseyin'in kabrinin yanında bulduklarını karanlık kuyuya atacaklarını ilân ettiler! Bu nedenle insanlar oradan kaçarak Hz. Hüseyin'in ziyaretini terk ettiler. İmam Hüseyin'in kabrinin etrafındaki evler yıkılıp yerinde ziraat yapıldı. Mütevekkil, Ali b. Ebu Talib (a.s) ve onun Ehlibeyt'ine karşı çok şiddetli kin beslemekteydi. Bir kimsenin İmam Ali (a.s) ve onun Ehlibeyt'inin sevgililerinden olduğunu duysaydı, hemen onu öldürür, malını yağmalardı! Mütevekkil'in Ubâde Muhannes isminde bir soytarısı vardı. Elbisesinin altında ellerini karnına bağlıyor, kel başını açıyor ve Mütevekkil'in yanında oynayarak Emirü'l-Müminin Ali'nin (a.s) taklidini yapıyordu. Çalgıcılar da çalgılarını çalarak hep bir ağızdan, "Başı kel, karnı büyük Müslümanların halifesi geldi! (Maksatları Hz. Ali idi.)" diyorlardı. Mütevekkil de şarap içip kahkahalar atıyordu! Bir gün Muntasır'ın yanında da bu şekilde alay ederlerken Muntasır Ubâde'yi işaretle tehdit etti. Ubâde korkudan susunca Mütevekkil, "Ne oldu?" diye sordu. Ubâde de kalkarak mevzuyu Mütevekkil'e anlattı. Muntasır dedi ki: "Ey Emirü'l-Müminin! Bu köpek, senin ailenin ileri gelenini, övgü ve iftihar kaynağın olan amcan oğlunun taklidini yaparak insanları güldürüyor. Onun etini kendin yesen de bu köpekle benzerlerine yedirme." Mütevekkil, Muntasır'ın sözlerini duyunca çalgıcılara dönerek, "Çalın ve şöyle söyleyin: O genç amcası oğlunu yağmaladı, o gencin başı annesinin ...dadır." Bu olay sonucu Muntasır, Mütevekkil'e kin duydu. İşte onu öldürmeye karar vermesinin sebeplerinden birisi de bu gelişme idi.[237] Ebu'l-Ferec İsfahanî Makatilu't-Talibiyyîn adlı eserinde şöyle yazar: Mütevekkil, önce Yahudi olup sonra Müslüman olan Dizec ismindeki adamlarından birine İmam Hüseyin'in (a.s) mezarını yıkıp yerini sürmesini, izlerini yok etmesini ve onun etrafındaki bütün evleri yıkmasını emretti! Bunun üzerine Dizec, Kerbela'ya giderek İmam Hüseyin'in kabrinin etrafındaki evleri yıkıp toplamı iki bin dekar olan toprağı sürdü. Fakat İmam Hüseyin'in (a.s) kabrine ulaştığında hiç kimse ona yaklaşmaya cesaret edemedi. Dizec de orayı sürüp sulamaları için bir grup Yahudi'yi görevlendirdi. Dizec, daha sonra hiç kimse İmam Hüseyin'in (a.s) kabrine ulaşıp ziyaret etmesin diye bir mil arayla gözetleme kuleleri dikti. Ziyarete gelen herkesi de Dizec'in yanına götürüyorlardı! Ebu'l-Ferec bunun peşinden Muhammed b. Hüseyin el-Eşnanîden
şöyle nakleder: O dönemde uzun bir zaman İmam Hüseyin'in (a.s) kabrini ziyaret etmeye cesaret edemiyorduk. Nihayet her şeyi göze alarak onun kabrini ziyaret etmek istedik. Esansçılardan biri de bana yardım etti, birlikte İmam'ı (a.s) ziyaret etmek için hareket ettik. Gündüzleri saklanıp geceleri hareket ediyorduk. Nihayet Gaziriye yakınlarına ulaştık. Gece yarısı oradan hareket ettik, bekçileri uyuyan gözetleme kulelerinin
arasından yavaşça geçerek İmam'ın (a.s) kabrinin bulunduğu bölgeye ulaştık. Fakat kabrin nerede olduğunu bilmiyorduk. Itırlı bir meltem esiyordu. Meltemin estiği yönü tutarak yavaşça ilerledik, sonunda kabre ulaştık. Kabrin üzerindeki sandığı yıkıp yakmışlardı. Kabrin etrafını sulamaları sonucu yakınındaki kerpiçler ıslanmış, yeri çukurlaşmıştı. Biz ziyaret ettik ve kendimizi kabrin üzerine attık. Oradan benzerini hiçbir gülde koklamadığımız çok güzel bir koku geliyordu. Ben yanımdaki esansçıya o kokunun ne olduğunu sordum. Dedi ki: "Vallahi, şimdiye kadar hiçbir esansın böyle koktuğunu görmedim." Sonra Hz. Hüseyin'le vedalaşıp kabrin etrafına birkaç işaret bırakarak geri döndük. Mütevekkil öldürülünce,
Şiîlerden ve Talibiyyîn'den (Ali b. Ebu Talib evlâtlarından) bir grup birleşerek onun kabrini ziyarete gittik ve oraya gizlediğim işaretleri çıkararak kabrini önceki hâliyle yeniden yaptık. Yine şöyle rivayet eder: Mütevekkil, Ömer b. Ferec Ruhcî'yi Mekke ve Medine hükümetine atadı. Ömer b. Ferec, Âl-i Muhammed'in halkla ilişkisini engelleyip insanların onlara iyilik ve ihsanda bulunmasına mani oldu. Birinin onlara çok az da olsa iyilik ve
ihsanda bulunduğunu duysaydı kötü bir şekilde cezalandırır, ağır bir para cezası da alırdı ondan. Ömer b. Ferec, Âl-i Muhammed'i o kadar kötü bir durumda bıraktı ki, Ali Şiîleri olan bir grup kadın sahip oldukları tek elbiseyi namaz için sırayla giyer, öyle namaz kılarlardı. Daha sonraları bu elbisenin yırtılan yerlerini yamıyor, üstü ve başları açık bir şekilde çıplak ayakları üzerinde oturuyorlardı! Nihayet Mütevekkil öldürülünce
Muntasır onlarla ilgilenerek onlara iyilik ve ihsanda bulundu, onlara bir miktar para göndererek aralarında bölüştürdü. Muntasır'ın bütün alanlarda babasıyla muhalefeti ve onun tutumlarına şiddetle karşı oluşu, Mütevekkil'in isminin kötü anılmasına ve Muntasır'ın işlerinin ilerlemesine sebep
oldu.[238] Bunlar Kureyş hilâfetinin Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'ine karşı uyguladığı siyasetin etkilerinden bazılarıdır. İleride bunlardan diğer bazılarını da inceleyeceğiz inşallah.
Bu İncelemenin Sonucu
Kureyş, peygamberlikle hilâfetin Hâşim Oğulları'nda toplanmasını istemiyordu. Dolayısıyla Kureyş, Resulullah'tan (s.a.a) sonra Hâşim
Oğulları'nın hilâfete geçmemesi veya Hz. Resulullah'tan (s.a.a), Kureyş'in başlarından birini kınayan, onların hilâfete ulaşmasını engelleyen, rakipleri, özellikle Hâşim Oğulları ve genel olarak ensar için fazilet beyan eden bir hadisin yayılmaması için var gücüyle Resulullah'ın (s.a.a) hayatı döneminde hadislerinin yazılmasını engelleyerek ileride hilâfet konusunda birileri hakkında bir nassın kalmasına mani olmaya çalıştı! Bu hedefle, Resulullah'ın (s.a.a) hayatının son anlarındaki vasiyetinin yazılmasını engellediler; oysa bu vasiyet hakkında, "Bu vasiyetime uyduğunuz zaman benden sonra asla sapmazsınız." diye vurgulamıştı. Fakat Kureyş, Resulullah'ın (s.a.a) Hâşim Oğulları'ndan birinin hilâfete geçmesi hakkında bir şeyler yazmasından endişelenerek onun yazılmasını engellediler; çünkü onlar peygamberlikle hilâfetin bir yerde toplanmasını istemiyorlardı!
İşte bu nedenle Kureyşli sahabe Ömer, kendisiyle aynı fikirde olan diğer Kureyşli muhacirlerle birlikte Resulullah'tan (s.a.a) sonra Kureyş'in Teym boyundan Ebu Bekir adına biat almak için bütün çabalarını harcadılar. Yine bu nedenle Kureyşli halife Ebu Bekir, Kureyşli Osman aracılığıyla hilâfeti eski dostu Kureyş'in Adevî boyundan Ömer'e bıraktı![239] Yine bu sebeple Ömer var gücüyle Resulullah'ın (s.a.a) hadislerinin yazılıp yayılmasını önledi ve ashabın yazdıklarını da ateşe atarak yaktı. Bu konuda kendisine muhalefet edip Medine dışında Resulullah'ın hadislerini yayanları ise Medine'de zindana attı.[240] Yine bu sebeple Ömer birini bir yere vali tayin ettiğinde kendisi şahsen onu uğurlayıp "Sadece Kur'ân'ı tebliğ edin ve Muhammedden rivayeti azaltın; ben sizi izliyorum, dikkatli olun." diyordu![241] Yine bu nedenle Ebu Bekir'le Ömer, Hâşim Oğulları'ndan hiçbirini savaşlarda ordunun başına veya fethedilen şehirlere vali tayin etmiyordu!![242] Ve yine bundan dolayı Ömer, altı kişilik şûrada Kureyşli Abdurrahman b. Avf aracılığıyla Kureyşli Emevî Osman'ın hilâfete geçmesinin plânını uyguladı. Ve yine bu nedenle Osman, Kur'ân'ı Resulullah'ın (s.a.a) hadislerinden ayırarak birkaç nüshada yazıp İslâm topraklarının çeşitli şehirlerine gönderdikten sonra, Kur'ân'la birlikte tefsir olarak Resulullah'ın (s.a.a) hadislerini yazmış olan diğer sahabîlerin Mushaflarını yaktı ve Kur'ân'ın yakılmasına karşı çıkan Abdullah b. Mes'-
ud'u Medine'ye çağırtarak dövmelerini ve beytülmalden aldığı aylığı kesmelerini emretti![243] Yine Osman, Resulullah'ın (s.a.a) hadislerini yayan Ebuzer'i halkın gözleri önünde Rebeze'ye sürdü![244] Ve hasta yatağında yazdığı vasiyetinde Kureyşli Abdurrahman b. Avf'ı kendi yerine seçti!
Fakat Abdurrahman b. Avf, Osman'ın hayatı döneminde vefat edip de Osman yerine Kureyş'ten birini tayin edemeden öldürülünce, Müslümanlar işlerini kendileri ellerine alıp Emirü'l-Müminin Ali'nin (a.s) etrafına toplandılar, işler ellerinden çıkan ve artık ellerinden bir şey gelmeyen Kureyş ileri gelenlerinin ardından Hz. Ali'ye biat ettiler. Fakat o günden dört ay sonra Kureyş kendine geldi ve her taraftan asker toplayarak hükümeti İmam Ali'nin (a.s) elinden çıkarmak ümidiyle Ümmü'l-Müminin Aişe, Talha ve Zübeyir önderliğinde Cemel Savaşı'nı başlattı. Sonra aynı hedefle ve Medine'den uzak olan insanları, Osman'ı Ali'nin öldürdüğüne ve hilâfeti bu şekilde ele geçirdiğine inandırmak için Sıffin Savaşı'nı açtılar. Medine'den uzak olan Müslümanlar dinî öğretilerini, Resulullah'ın (s.a.a), Ehlibeyt'inin ve ashabının siretini, ulaşabildikleri sahabelerden, Kureyş valilerinden ve onların taraftarlarından aldıklarından, İslâm'la ve Müslümanlarla ilgili olarak bu şahısların kendilerine öğrettiklerinden başka bir şey bilmiyorlardı ve bunlara başka bir yolla da ulaşamadıklarından dolayı Kureyş, bu yolla onları İmam Ali (a.s) hakkında yanıltabilmişti. Özellikle Sıffin Savaşı'nda Muaviye ordusu İmam Ali'nin (a.s) ordusu karşısında zayıf düşünce hileyle Kur'ân'ları mızraklara takarak İmam Ali'yle ordusunu Kur'ân'ın hakemliğine ve ardından da iki kişinin hakemliğine davet etti! "Hakemeyn" olayından sonra da, hakemlik konusunda Kureyşli Emevî sahabe Amr b. As'ın, Ebu Musa Eş'arî'ye oynadığı oyun İmam Ali'nin ordusuna, hakemlerin kabulünü ısrarla isteyen Kur'ân kârileriyle onların fikirdaşlarına ağır gelince, bütün Müslümanların kâfir olduğuna hükmettiler. İmam Ali'ye karşı ayaklanıp Nehrevan'da Hz. Ali'ye karşı savaştılar, İmam da onları büyük bir yenilgiye uğrattı. Fakat sonunda Hz. Ali de Kûfe mescidinin mihrabında onlardan biri tarafından şehit edildi.[245] Bütün bu olaylar, Medine'den uzak olan insanların İmam Ali (a.s) hakkında doğru hükmedememelerine, gerçekleri karıştırmalarına ve onun hakkında yaydıkları aslı olmayan şeylere inanmalarına sebep oldu! Diğer taraftan, sadece İmam Ali'nin hilâfetine (çünkü Hâşim Oğulları'ndan İmam Ali'den başka hiç kimse İslâm dünyasına hükümet adayı değildi) muhalefet eden Kureyş'in, Hâşim Oğulları'ndan birinin başa geçmesini istemeyişi, İmam Ali'ye (a.s) dayattıkları iki savaş yüzünden bu muhalefet ve isteksizlik Emirü'l-Müminin Ali'ye (a.s) karşı şiddetli bir kin ve düşmanlığa dönüştü. O günden itibaren Kureyş'in Müslümanlara hükümeti, İmam Ali'ye (a.s) düşmanlık temeli üzerine kuruldu. İşte bu mesele, değinmekte olduğumuz
Ümeyye Oğulları'nın hükümetinde de açık bir şekilde görülmektedir.
Dostları ilə paylaş: |