Emevî Halifelerin İmam Ali'ye ve Onun Eserlerine Düşmanlığı Ebu Süfyan Oğulları Hilâfetinde
Muaviye hilâfet kürsüsüne oturunca hükümetinin temellerini iki şey üzerine kurdu:
1- Hilâfeti kendisinden sonra oğlu Yezid'e bırakmak. Çünkü halifeler, "Hilâfeti Kureyş'te bırakın."[246] sloganıyla hilâfeti elden ele Kureyş'te tutmak siyasetini izliyorlardı!
2- İleri geleni Ali b. Ebu Talib olan Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'ine karşı düşmanlık siyaseti. Tarihte, Muaviye'nin Emirü'l-Müminin Ali'ye (a.s) ve ardından da bütün Hâşim Oğulları'na duyduğu kin ve düşmanlığının eşine rastlanmamıştır! Muaviye, hükümetinin temellerini Ali ve Haşim Oğulları'nı kötülemek, onlar hakkında kötülükler ve diğerleri hakkında ise iyilik ve güzellikler uydurma ve bunları bütün ülke çapında yayma siyaseti üzerine kurdu. Muaviye her fırsatta, özellikle cuma hutbelerinde, en uzak noktaya kadar İslâm topraklarındaki bütün mescitlerde Ali'ye
lânet edip sövmeyi emretti. Çocuklar böyle yetişip yaşlılar ölünceye kadar bu siyasetini sürdürmeye karar verdi! O, bu siyasetin uygulamasında emrine itaat etmeyen Müslümanların ileri gelenlerine işkence edip sonunda onları idama mahkum ediyordu. Oğlu Yezid bu alanda ondan öne geçip bu siyaset doğrultusunda Kerbela'da Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'ini öldürüp başlarını bedenlerinden ayırmış, Resulullah'ın (s.a.a) kadınlarıyla çocuklarını esir ederek onları Resulullah'ın (s.a.a) evlâtlarının kesik başlarıyla birlikte şehir şehir gezdirmiştir! Güya Yezid'in bu görevi yerine getirmesiyle, Ebu Süfyan soyunun bu alanda Hâşim Oğulları'na karşı vazifesi bitmiş, Emevî hilâfetinden sonra, sıra Kureyş kabilesinin Ümeyye Oğulları boyundan Mervan Oğulları'na gelmişti. Ümeyye Oğulları Kabilesinden Mervan Oğulları'nın Siyaseti Mervanoğulları halifeleri, hilâfeti aileleri arasında elden ele gezdirmede, Emirü'l-Müminin Ali'ye lânet edip küfretmede onun makam ve mevkisini aşağı düşürmede Ömer b. Abdülaziz dönemine kadar Muaviye'nin siyasetini izlemiştir. Sıra Ömer b. Abdülaziz'e gelince İmam Ali'ye (a.s) lânet edilip küfredilmesini yasaklamıştır. Ne var ki, Ömer b. Abdülaziz döneminde insanlar İmam Ali'ye (a.s) lânete ve küfretmeye alışmışlardı, hatta bazıları bunu bir farz saymakta ve bunu terk etmeyi caiz görmemekteydi! Harran ahalisi gibi Ali'ye (a.s) lânet edilmeden kılınan cuma namazını kabul edilmiş görmüyor, "Lânetsiz kılınan namaz, namaz değildir!!" diyorlardı. Yine Ömer b. Abdülaziz, iki yıl birkaç ay kadar[247] kısa bir zaman hilâfet sürdükten sonra ailesi tarafından zehirlenerek öldürüldü![248] Ömer b. Abdülaziz'in öldürülmesiyle Ümeyye Oğulları tekrar eski alışkanlıklarına dönerek İmam Ali'ye (a.s) lânete ve küfretmeye devam ettiler; bu durum Abbasîler hilâfete geçinceye kadar sürdü. Abbas Oğulları'nın siyasetini ise aşağıda inceleyeceğiz!
Abbasî halifeleri arasında Ebu Cafer Mansur Devanikî, Harunu'r- Reşid ve Mütevekkil gibi, Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'ini öldürüp
makam ve mevkilerini Müslümanlar nezdinde aşağı düşürmede Emevîlerden öne geçenler vardı!! Yine onların aksine Resulullah'ın Ehlibeyt'inin tarafını tutup hürmetlerini gözetenler de vardı.[249] Mesele şuydu: Halk, Muaviye'den başlayarak 90 yıllık Ümeyye Oğulları'nın hilâfeti döneminde Emirü'l-Müminin Ali'ye (a.s) lânetle, küfretmeyle, ondan teberri etmeyle, onun makam ve mevkisini düşürmeyle yetişmişti.[250] Böyle bir eğitimin etkileri Abbasîlerin hilâfeti dönemine kadar sürmüş, onların döneminde de yetmiş defa sabahları ve yetmiş defa da akşamları Emirü'l-Müminin Ali'ye (a.s) lânet eden, onu kötüleyen hadisler uydurarak Bağdat'ta ve diğer büyük İslâm şehirlerinde yaygınlaştıran Hureyz b. Osman (öl. 162 hk.) gibi âlimler ve hadisçiler ortaya çıkmıştı!! Veya çeşitli şehirlerin ahalisi arasında, Vâsıt şehri ahalisi gibi insanlar da ortaya çıkmıştı. Onlar şehirlerindeki meşhur âlim ve hadisçi Abdullah b. Muhammed b. Osman'ı (öl. 371 hk.) "Tayr Hadisi"ni anlatması yüzünden makamından alıp, kâfir ve necis olmuştur diye oturduğu yeri yıkayıp temizliyorlardı; neticede bunları dışlayarak inzivaya çekilmek mecburiyetinde bırakıyorlardı. Evet, Emirü'l-Müminin Ali'nin (a.s) fazileti konusunda sadece bir hadis söylemesi yüzünden, şehir halkı meşhur hadisçilerini yerinden kaldırdı, necis oldu diye suçlayarak oturduğu yeri yıkayıp inzivaya itti!! Mesele, sadece söylediklerimizle, ismini andıklarımızla veya belirttiğimiz dönemle sınırlı değildir; aksine bu meseleler elden ele günümüze kadar sürmüştür. Biz geçen sayfalarda, asırlar boyunca Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'inin ismini gizlemede, onlar hakkında çirkin şeyler yaymada, makam ve mevkilerini düşürmede halife ve hükümdarların yaptıklarından bazı örnekler aktarmakla yetindik. Onlar, Müslümanların Ehlibeyt'e yönelip kendilerine sırt dönmesinden, saltanat ve güçlerini zayıflatmalarından ve sonuçta Kureyş'in hilâfet ve hükümdarlığının ellerinden çıkıp, yerine onların hükümetlerinin yıkıntıları üzerinde Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'inin
hükümetinin kurulmasından endişeleniyorlardı. İşte bu nedenle, Ümeyye ve Mervan Oğulları'ndan Abbasîlere kadar hükümdarlardan, hükme uyanlara, valilere ve kumandanlara kadar Kureyş siyaseti, Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinde, Ehlibeyt'in ve onun ashabının rivayetlerinde Resulullah'ın (s.a.a) Ehlibeyt'ine ait şeyleri gizleyip tahrif etme ve gerçekleri Müslümanlardan gizleme sonucuna vardı. Hilâfet Ekolü de, ileride beyan edeceğimiz şekilde on çeşit gizleme ve tahrifle bu siyaseti uyguladılar!
• SÜNNET VE HADİSE YÖNELİK ON ÇEŞİT GİZLEME VE TAHRİF • EHLİBEYT VE TAKİPÇİLERİNİN TUTUMU HALİFELERİN, SİYASETLERİNE MUHALİF OLAN SÜNNET KARŞISINDAKİ TEPKİLERİ
Bu bölümde, Hilâfet Ekolü'nün, siyasetlerine aykırı naslara karşı davranışlarının bir örneğine değineceğiz. Özellikle Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinde ve sahabenin sözlerinde İmam Ali'nin (a.s) "vasi" diye meşhur olduğu söz konusu naslara karşı Hilâfet Ekolü mensuplarının tepkilerini inceleyeceğiz. Resulullah'ın (s.a.a) ashabından muteber, tamamen güvenilir çeşitli rivayetlerde, "Ali benim vasim ve yardımcımdır." ve bazı rivayetlerde de, "Ali benim halifemdir." buyurduğu geçer. Fakat bütün bu lakaplar arasında, Emirü'l-Müminin Ali, "Vasi" lakabıyla daha bir meşhur olmuş, daha fazla tanınmıştır. Öyle ki, bu lakap Ali'ye has bir isim olmuş, Ali'den başka hiç kimse bu lakapla tanınmamıştır. Nitekim daha önce Resulullah (s.a.a) da ona "Ebu Turab" künyesini vermiş ve bu, Ali'ye ait bir künye olmuş. O da bununla tanınmış ve Ali'den başka hiç kimse bu künyeyle tanınmamıştı. Sahabîler, tâbiîn ve onlardan sonra gelenler, Emirü'l-Müminin Ali'yi çokça "Vasi" diye anmışlardır; nitekim bu lakap kitap ehlinin bilginlerinin söz ve yazılarında geçmiş ve insanları bu konuda aydınlatmışlardır. Vasiyeti İnkâr Etme veya Güneşi Çamurla Sıvama!
Emirü'l-Müminin Ali'nin (a.s) "Vasi" lakabıyla meşhur oluşu, Hilâfet Ekolü'nün siyasetiyle çeliştiğinden bunu inkâr edip, bu alandaki nasları gizlemek yolunda oldukça çaba harcadılar. İlk önce Ümmü'l-Müminin Aişe güçlü bir propagandayla İmam Ali'nin (a.s) "vasi" lakabıyla meşhur olmasına karşı mücadeleye girişip bunu tamamen inkâr etti. Ondan sonra da Hilâfet Ekolü mensupları asırlar boyunca çeşitli şekillerle İmam Ali'nin (a.s) bu meşhurluğuna karşı saldırılarına devam ettiler. Hilâfet Ekolü'nün bu alanda yaptığı en önemli hareketlerden biri, vasiyet hakkındaki nasları gizlemekti. Öyle ki her araştırmacı, gerek vasiyet alanında, gerekse diğer alanlarda genel olarak halifelerin siyasetine aykırı olan nasların gizlenmesini çok acı ve yürek yakıcı bir şey olarak bulacaktır. Hilâfet okulunun gizlemelerinden aşağıdaki on örneği, Resulullah'ın (s.a.a) sünnetini gizleme hasebiyle önemliden başlayarak en önemliye doğru sıralayacağız:
Dostları ilə paylaş: |