Anadolu Türk Beylikleri Sanatı



Yüklə 8,23 Mb.
səhifə38/179
tarix17.01.2019
ölçüsü8,23 Mb.
#100097
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   179

Erciş ve çevresinde kültür varlığı nitelikli bazı küçük mezarlıklar bulunmaktadır. Ancak bunlar zaman aşımı, ilgisizlik ve definecilerin kaçak kazıları yüzünden Çelebibağı Mezarlığı’na göre daha çok tahrip olmuş durumdadırlar. Mezar örneklerinin azlığına karşılık tipolojik açıdan benzerlikler gösteren Erciş merkezindeki Beyler ve Haydar Bey mezarlıkları ile Tekler (Gürgüz), Gölağzı (Purmak), Ziyaret ve Karaşeyh Köyü mezarlıklarını saymak mümkündür.

Erciş’in merkezinde, Kadem Paşa Hatun Kümbeti’nin güneybatısında bulunan Beyler Mezarlığı, önceleri geniş bir alanı kaplamakta idi. Bugün çevre duvarları yıkılmış, bir bölümü harman yeri ve tarla haline getirilmiş, diğer kısımlarda da mezar taşları sökülmüş vaziyettedir. Kalan örneklerden Çelebibağı’ndaki XIV-XV. yüzyıl Karakoyunlu döneminin şahideli sanduka tipi mezarlarıyla aynı özellikleri taşıdıkları görülmektedir.

Erciş yakınında bulunan Haydar Bey Mezarlığı da bundan farklı değildir. Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri’nin müridlerinden biri olduğu söylenen Haydar Baba’nın dergahı ve türbesi etrafında gelişen kutsal mezarlık, günümüzde de bir ziyaret yeri durumundadır. Haydar Baba’ya yeni ve modern bir türbe yapılmış, çevresindeki ağaçlar dilek ve adak ağacı haline gelmiştir. Daha kuzeydeki asıl türbenin yalnız kriptası günümüze ulaşabilmiştir. Yeni türbenin etrafındaki mezarlıkta şahideli sanduka tipinde birkaç örnek mevcuttur. Güney tarafta son zamanlarda yapılmış, üzerinde tüfek resimleri bulunan iki anıt mezar yer almaktadır.

Erciş yakınındaki Gürgüz (Tekler) Köyü Mezarlığı’nda beyaz kalker taşından yapılmış sandukalı mezarlar bulunmaktadır. Şahidesiz sandukaların da aslında şahidelerinin olduğu, ancak zamanla kayboldukları veya başka mezarlarda kullanıldıkları tahmin edilmektedir. Şahide ve sandukaların süsleme kompozisyonları da Çelebibağı mezarlarına yakın benzerlik göstermektedir. Buradaki bazı mezarların baş ve ayak ucunda olmak üzere iki şahidesi mevcuttur. Bu özellik, Çelebibağı mezarlarının yalnız geç örneklerinde görülmektedir. Mezarlıkta sayılan 14 mezardan dördü şahidesiz, sekizi çift şahideli, ikisi de farklı biçimde yapılmış sandukalardır.

Mezarlığın yer aldığı hafif eğimli alanın alt kısmında bulunan üç mezardan en alttakinde 1270 (1853) tarihi okunmaktadır. Sandukanın yan ve arka yüzlerinde birer hançer resmi vardır. Aynı mezarın ayak şahidesinde kandil motifi, ortasında gülbezek, etrafında ise birbirine geçmeli geometrik motifler yer almaktadır.

Mezarların bir kısmının şahidelerinde usta adlarına ve tarih kitabelerine de rastlanmaktadır. Bunlardan birisinde 737 (1336) tarihi okunmaktadır.

Günümüzde Erciş’in bir mahellesi durumundaki Gölağzı (eski adı Purmak) Mezarlığı’nda, koyun veya koç biçimli mezarlarla değişik üslûpla şekillendirilmiş sanduka ve şahideler dikkati çekmektedir. Koç heykeli şeklinde yontulan bir ör

nekte, kuyruk, arka ayaklar ve platformun blok halde bırakıldığı görülmektedir. Başı kırılmış vaziyettedir. Beyaz kireç taşından yapılmış diğer bir koyun şekilli mezar taşı, gövde ve ayaklar arası açılmış vaziyette yapılmıştır. Başı kırıktır. İki sıra kesme taşla örülmüş ve üzerine dikdörtgen prizması şeklinde şahide yerleştirilmiş bir mezarın, bu şahideleri yuvalarından çıkıp üzerine yıkılmış vaziyettedir. Purmak Mezarlığı’ndaki araziye dağılmış, üst kısımlarında üçgen ve kemer formlu nişleri olan yazılı şahideler ilginçtir. Koyun şeklindeki bir mezar taşı da Osmanlı döneminde ters çevrilerek ayakları kırılıp yerlerine baş ucundaki kavuk biçimli iki küçük şahide yerleştirilmiştir.

Erciş-Patnos karayolu yakınında, Adilcevaz’a bağlı Karaşeyh Köyü Mezarlığı’nda kültür ve sanat değeri olan çoğu yıkılmış değişik türden mezarlar bulunmaktadır. Etrafı duvarla çevrili büyük bir alanı kaplayan mezarlığın güneyinde beldeye adını veren Karaşeyh’in türbesi bulunmaktadır. Son zamanlarda yenilenen üzeri açık türbede kabartma olarak cepheden işlenmiş bir koç başı ile doğusunda yüksekçe yapılmış bir mezar sandukası mevcuttur. Sandukada bir kama resmi görülmektedir. Bu mezarın kuzeyinde birisi beyaz diğeri siyah taştan yapılmış başları kırık iki koç heykeli yer almaktadır.

Mezarlıkta, Çelebibağı’ndaki gibi mukarnas başlıklı şahideleri olan prizmatik sanduka tipinde iki mezarla, yanında şahidesiz iki sanduka daha bulunmaktadır. Ayrıca çocuk mezarları üzerine konulmuş stilize koç şekilli yedi adet sanduka ile üzerinde hançer kabartması bulunan büyük bir sanduka ve kandil motifli bir şahide dikkati çekmektedir. Mezarlığın güneyinde siyah bazalt taşından yapılmış diğer koyun heykelleri kısmen tahrip olmuş durumdadır.

Erciş yakınlarındaki Ziyaret adı verilen mezarlıkta az sayıda da olsa tarihi nitelikli mezarlar bulunmaktadır. Adı üzerinde bir ziyaret yeri olan mezarlık, kutsallığına inanıldığından hiç kesilmemiş ve kendi haline gelişmiş ağaçların altında bulunmaktadır. Çevredeki mezarlıklarda görülen tipik koç-koyun formunda ve şahideli sanduka tipinde örnekler mevcuttur. Kalker taşından, baş ve gövdesi tek blok halinde yapılmış koç heykeli şeklindeki bir mezar taşı sağlam durumundadır. Ayakları ve karın altı toprağa gömülmüş olan taşın kuyruk ve boynuzları stilize olarak çizgiyle gösterilmiştir. Gövdeye ok uçları işlenmiştir.

Sandukaları toprak altında kalmış şahideli iki mezar mevcuttur. Birisinin üst kısmı kırılmış, diğeri mukarnaslı tepeliği ile sağlam olarak günümüze ulaşabilmiştir.

Bitlis-Güroymak Mezarlığı

Van Gölü havzasındaki tarihi mezarlıklar arasında yer alan üç mezarlık, Bitlis’in Güroymak İlçesinde bulunmaktadır. Kümbet, Şeyh Muhammed ve Kırmızı Şehitler adındaki bu mezarlıklar geniş bir alana yayılmıştır.

Eski adı Norşin olan Güroymak, Muş-Bitlis-Tatvan karayolu üzerinde bulunmaktadır. 1310 (1892) Bitlis Vilayeti Salnamesi’nde, Güroymak’ta tarihi binaların yanı sıra birçok mahallede müslüman mezarlarının yer aldığı yazılıdır. Sözü edilen yapılar günümüze ulaşmasa da, çevredeki mezar taşlarının çoğu korunmuştur. En erken tarihli mezar taşı ile en geç tarihli mezar arasında altı yüz yıllık zaman farkı bulunmaktadır. Bu sürede, diğer sanat eserleri gibi mezar taşları da tarihin birçok olayına tanık olmuşlardır.

Kümbet Mezarlığı’nda bulunan Fahreddin Davud ve Şeyh Mahmud’a ait şahideler ile Kırmızı Şehitler Mezarlığı’ndaki Nureddin Mahmud’a ait mezar taşı, bölgede İlhanlı hakimiyetinden kalan eserlerdir. XIV. yüzyıla tarihlendirilen Emir Taceddin’in şahidesi, bu kişinin yönetici kesimden birisi olduğunu göstermektedir. Aynı mezarlıkta bulunan Şeyh Said’in şahidesi ise, bölgede Karakoyunluların hakimiyet kurmaya çalıştıkları döneme rastlamaktadır.

Ahmet Kızı Habibe’nin mezarı Akkayonlu hakimiyetinin sağlandığı XV. yüzyıla aittir. Ayrı yüzyıllarda şekillendirilmiş olmalarına rağmen, mezar taşlarında Selçuklu süsleme geleneğinin devam ettirildiği görülmektedir. Karakoyunlu ve Akkoyunlulara ait koç-koyun şeklindeki mezar taşlarının, bu mezarlıklarda bulunmaması ilginçtir. Şeyh Muhammed Mezarlığı’ndaki XVI. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenen mezar taşları Akkoyunlulara bağlı Şerefhanlar Dönemi’ne aittir. Bölgenin XIX. yüzyılda hakimi olan Osmanlıların varlığı ise, Şeyh Muhammed Mezarlığı’ndaki sarıklı şahidelerde görülmektedir.

Mezar taşı (şahide) yapımında kullanılan ve yörede “ölü taşı” denilen malzeme, çok çabuk aşınan ve tahribi kolay olan bir yapıya sahiptir. Önemle şehit mezarı olduklarına

inanılan mezar taşlarında, iklim şartları ve geçen zamanın tahribini açıkça görmek mümkündür. Nitekim şahidelerdeki kitabeler bu aşınma nedeniyle okunamaz hale gelmiştir.

Güroymak mezarlıkları Van Gölü çevresinde yer alan Ahlat, Gevaş, Çelebibağı ve Erciş mezarlıkları kadar gösterişli mezar taşlarına sahip değildir. Bu durum, Güroymak’ın geçmişte çok önemli bir merkez olmadığını göstermektedir. Ancak burada bulunan mezarlıklarda yapılacak kazılarla, bölgenin siyasi ve kültürel tarihine önemli yeni bilgiler ekleneceği de bir gerçektir.

Şeyh Muhammed Mezarlığı’nda bulunan mezar taşları, kendi içlerinde çeşitli süsleme örnekleri sergilemelerine rağmen özenli bir işçilik görülmemektedir. Buna rağmen bir mezar taşında yer alan “Amele İbrahim” adı, bu dönemde bölgede mezar taşı ustalarının varlığını ve mezar taşlarının Ahlat’ta olduğu gibi, bir usta grubu tarafından şekillendirildiğini göstermektedir.

Güroymak’ta bulunan mezar taşlarında ortak süsleme unsuru olarak kandil motifleri ile yerel süsleme öğeleri karşımıza çıkmaktadır. Kitabelerde görülen bozuk celi sülüs hattın da mahalli uslûp özelliklerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ahmet kızı Hanife ile adı okunamayan ikinci bir hanıma ait çifte mezarın başına tek taş dikilmiş, ancak taşın üzerine iki ayrı şahide işlenmiştir. Bu şahide bölgede başka örneği görülmeyen ünik bir eser durumundadır. Bunun yanı sıra üzerinde hayvan mücadelesinin anlatıldığı mezar taşları ise Orta Asya geleneğini yansıtmaktadır.

Güroymak’ta bulunan mezar taşlarından yedi tanesi celi sülüs hatla yazılmıştır. Diğer mezar kitabelerinde mahalli özellikler taşıyan sülüs hat kullanılmıştır. Mezar taşlarındaki yazıların beş tanesi, kabartma tekniğiyle yazılmıştır. Şahidelerde bulunan kitabelerin hepsi Arapçadır. Yalnız bir mezarın ayak ucu taşında “Farsça” bir şiire yer verilmiştir. Diğer bir ayak taşında ise Türkçe kitabe bulunmaktadır. Kitabelerde dikkati çeken bir başka özellik ise, yanyana gömülen kadın-erkek mezar taşlarında, kadınlara ait yazılar kazıma, erkeklere ait olanın ise kabartma tekniğiyle yazılmasıdır.

Güroymak mezar taşlarında bitkisel ve geomerik kompozisyonlarla kandil, kılıç, hançer ve kalkan motiflerine yer verilmiştir. En çok kullanılan bitkisel motif, rûmi ve palmetlerdir. Hayat ağacı ile çiçek motifleri de sevilerek kullanılan süsleme örnekleri arasında yer almaktadır.

XIII. yüzyıla ait bir şahidede rûmi motifi, dal kıvrımı şeklinde ince bir süsleme şeridi oluşturmaktadır. XIV. yüzyıla ait başka bir mezar şahidesinin arka yüzünde, rûmi ve palmetler sivri kemerli bir pano içinde kandili çevrelemektedir. Bu şahidenin ön yüzündeki alınlıkta bulunan rûmi ise, Ahlat mezar taşlarında bulunan ejder motifinin rûmiye dönüştüğünü gösteren önemli bir örnek durumundadır. Mezarın ayak ucu taşında da rûmi-palmet süslemesine yer verilmiştir.

Güroymak mezar taşlarının sekizinde geometrik örgü motifi kullanılmıştır. Bunlar bir daire ile sınırlandırılmış altı kollu yıldız, zencerek, zikzak, iç içe geçmiş altı daireden oluşan süsleme, sekiz kollu yıldız ve çarkıfelek motiflerinden meydana gelmektedir. İki kırık doğrunun kesişmesinden oluşan zencerek motifi, gerek mimari süslemede, gerekse el santlarında Anadolu Selçuklularında erken dönemden itibaren kulanılan süsleme öğeleridir. Van Gölü çevresinde pek çok mezar taşında rastlanan kandil motifinin, Güroymak’taki mezar taşlarından on birinde değişik şekilde işlendiği görülmektedir.

Mezar taşlarının çoğunda kılıç kalkan süslemesi bulunmaktadır. Kalkan görünüş itibariyle güneş motifini andırmaktadır. İlhanlı dönemine tarihlendirilen bu mezar taşlarına işlenen güneş, kalkan ve kılıç motifleri, mezar sahibi kişinin kahraman ve bahadır olduğunu ifade etmektedir.

Van Gölü HAvzası’ndaki Mezar Taşlarının Türk Mezar Kültüründeki Yeri

Ahlat’tan sonra, Van Gölü yöresinde yapılan inceleme ve yüzey araştırmaları ile Gevaş ve Çelebibağı Mezarlıklarında gerçekleştirilen kazı ve restorasyon çalışmaları, kültür tarihi açısından önemli bulgular ortaya koymuştur.

Çelebibağı Mezarlığı’nda bulunan ikisi kare, diğeri sekizgen plânda yapılmış üç mezar anıtı, Ahlat’taki akıt türü mezarlarla türbe-kümbetler arasında yeni bir tür oluştur

maktadır. Kitabeleri olmamasına rağmen, yapılış tarihleri hakkında fikir verebilecek ip uçları mevcuttur. Selçuklu mezarlarının yoğun olduğu alanda yapılan kazı ve restorasyon çalışmaları sırasında, sanduka tipi Selçuklu mezarlarının platform taşları arasında daha eski dönemlere ait, basit mihrabiye süslemeli levha şeklindeki mezar şahideleri bulunmuştur. Selçuklu mezarlığı oluşturulurken mevcut olan, ancak deprem veya bakımsızlık nedeni ile kısmen yıkılan mezar anıtlarının duvarları üstten ikinci taş seviyesine kadar sökülerek içleri toprakla doldurulmuş ve mezarlık için yeni bir alan elde edilmiş olmalıdır. Çünkü mezar anıtları, kendileri de tahrip olmuş Selçuklu mezarlarının altından ortaya çıkarılmıştır.

Çelebibağı Mezarlığı’nda, üzerinde kitabesi bulunan en eski Selçuklu mezarı 555 (1160) yılını gösterdiğine göre, mezar anıtları bu tarihten önceye, X-XI. yüzyıla ait olmalıdır. Zaten Kuzey Merar Anıtı’ndaki niş halini almamış mihrap da X. yüzyıla işaret etmektedir ki, İslam Sanatı’nın Anadolu’daki en erken örnekleri arasında bulunmaktadır. IX. yüzyıldan itibaren müslümanların Van Gölü çevresine kalıcı olarak yerleştikleri, Türklerin 1064 yılından sonra bu bölgede yoğunlaşarak 1071 Malazgirt Zaferi’nin hazırlıklarını burada gerçekleştirdikleri bilinmektedir.

Erciş’teki mezar anıtlarında ve diğer tarihi nitelikli tüm mezarlarda yörede bulunan beyaz kalker taşı kullanılmıştır. Duvarları kaplayan kesme taşlarda, bu taşları işleyen ustaların bir ölçüde imzası sayılan’, P, $ şeklinde monogramları bulunmaktadır. Kalker taşı Gevaş mezarlarında da kullanılmış, ancak çevredeki diğer mezarlarda kahve renkli Ahlat taşı tercih edilmiştir.

Yapılış amacı ve kaynağı ne olursa olsun, Çelebibağı’ndaki mezar anıtları, yörede mevcut çoğu iki katlı görkemli kümbetlerin; yer altı dünyasının birer evi niteliğindeki akıtların; sanduka, şahide, koç-koyun ve at biçiminde şekillendirilen ve her biri birer şaheser olan mezarların yanı sıra, mütevazi yapılarıyla Türk-İslam mezar mimarisine eklenen yeni bir halka durumundadırlar. Kuşkusuz Issık Göl civarındaki Koçkor’da olduğu gibi değişik yörelerde benzer örnekleri bulunan ve araştırmalarla sayıları çoğalacak olan bu mezar anıtları, ileride sanat tarihi terminolojisine özgün bir adla geçecektir.

Selçuklu dönemine ait tuğla mezar, sütun biçimli şahidesi ve yarısı toprak altındaki mimarisiyle, yörede başka örneği henüz bilinmeyen ünik bir eser niteliğindedir.

Sanduka tipindeki Selçuklu mezarları, mimarî form ve örgülü çiçekli kûfi hatla yazılmış kitabeleri ile Ahlatşahlar Dönemi’nin XII. yüzyıldan kalan en nadide örnekleridir. İslam Sanatı’nda “Samerra C Üslûbu” olarak tanımlanan “Eğri Kesim Tekniği”nin Ahlat ve Erciş’teki mezar taşlarında karşımıza çıkması, sanatçıların Orta Asya’dan beri süregelen Türk Sanat kaynağından esinlendiklerini hatırlatmaktadır.

Tek blok taştan oluşan prizmal sandukaları, baş ucuna dikilen mukarnas tepelikli şahideleriyle Karakoyunlu mezar taşları da, yazı ve süslemeleriyle Selçuklu geleneğini devam ettirmektedir. Aynı inancı ve kültürü taşıyan sanat çevresi içinde şekillendirilmiş mezarlardaki yazılar, ölüm anı ile sonsuz hayatı içeren Ahiret’te bağışlanma ve ödüllendirilme ümidini yansıtan metinlerle kimlik bilgilerini içermektedir. Şahidelerin ana süsleme unsuru olan kandil motifleri, ebedî yolculuğun başlangıcı sayılan mezar çukurlarını aydınlatan ışık kaynağının simgesi durumundadır. Sandukaların üst yüzündeki mihrabiye nişleri ise etrafında kimliği yazılı mezar sahibinin “mü’min” ve “müslüman” olduğunu belgelemek istemektedir.

Sandukaların yan yüzleri ile şahidelerde Selçuklu döneminde başlayan ve Anadolu’daki tüm Türk sanat çevrelerinde XV. yüzyıl sonuna kadar kullanılan

geometrik süslemelere ve bitki süslemelerine yer verilmiştir. Değişik sayıda köşeli yıldız formları ile yıldız kollarından oluşan geometrik kurgulu rozet veya madalyonların yanı sıra, bir kaç örneğin meydana getirdiği daha girift kompozisyonlara rastlamak mümkündür. Kıvrık dal ve rûmilerden oluşan palmetlerle lotüs dizileri gibi bitki süslemeleri arasında, ölümsüzlüğü simgeleyen geometrik asıllı geçme-düğüm motifleri sıkça kullanılmıştır. Ahlat mezar taşlarında görülen ejder figürlerine diğer mezarlıklarda fazla yer verilmemiş, yalnız Çelebibağı’ndaki tek mezar sandukası ile Güroymak Mezarlığı’ndaki bir mezar şahidesinde ağızlarını açmış karşılıklı ejder başlarından oluşan süsleme dizisi rûmilere dönüştürülerek Orta Asya geleneği devam ettirilmiştir.

Van Gölü havzasındaki anıtsal mezarların çoğunun hanımlar için yapılmış olması ilginçtir. Osmanlı Dönemi’ne kadar mezar taşları arasında cinsiyete göre bir ayırım yapılmamış, erkek ve kadınlar için aynı form ve süsleme özellikleri taşıyan şahideler dikilmiştir. Bir mezarın erkeğe mi yoksa kadına mı ait olduğu ancak üzerindeki kimlik kitabesinden anlaşılabilmektedir. Güroymak’taki bazı erkeklere ait mezar taşlarında kabartma; kadınlara ait mezar taşlarında ise kazıma tekniğinde yazılmış kitabe ve süslemelere yer verilmiştir. Osmanlı döneminde ise, ülkede yaygın mezar geleneğine uygun olarak erkekler için daha büyük hacimde, kavuk veya sarık biçimli baş şahideleri dikilirken, hanımlara daha mütevazi, üçgen alınlıkla biten şahideler yapılmıştır.

Karakoyunlu ve Akkoyunlu dönemleri ile çoğunlukla Şii mezhebine mensup yöre halkının bazı mezar taşları koç-koyun ve at biçiminde işlenmiştir. Heykel şeklindeki bu mezar taşlarının, üzerindeki kılıç, balta, ok-yay gibi savaş aletleri ile ayna-tarak, saban gibi kişinin mesleğini simgeleyen resimleriyle kültür tarihimiz açısından ayrı bir önemi vardır.

Mezarlıklarda, çoğu yıkılıp harabe haline gelmiş bir çok zaviye mevcuttur. Bunlar, yörede yaşayan veya makamı bulunduğuna inanılan din büyüklerine ait türbe-kümbetlerin veya anıtsal mezarların yanına yapılmış gösterişsiz mimari örneklerdir. Mezarlıktaki “yatırlar” (veliler) bir ibadet saygınlığı ile ziyaret edilmiş, dünyada dilek ve duaların kabulüne aracı; ahirette şefaatçi olacakları ümidiyle bunların çevresine gömülme arzusu da önemli bir yarış halinde sürdürülmüştür. Mezarlıktaki bazı mezar şahidelerine örtü bırakılıp ağaçlara çaput bağlanması da Orta Asya Türk inanç ve kültürünün kesintisiz devam ettirildiğini göstermektedir.

Çelebibağı Mezarlığı’nın halk kültürü açısından ayrı bir önemi vardır. Halk ozanı Ercişli Emrah’ın mezarının burada olduğu söylenir. Bu inançla, mezarlığın tepe noktasında Emrah ve sevgilisi Selvi için bir mezar düzenlenerek ziyaret yeri haline getirilmiştir. Gerçekle ilgisi olmasa da, halkın bağrından çıkan bir ozana, kutsal saydığı mezarlığın tepe noktasına taht kurması, O’na gösterilen saygının ve yakınlığın bir işaretidir.

Van Gölü havzasında bulunan tarihi mezarlıklarla mezar taşları, Orta Asya’da Hun ve Göktürklerle başlayıp Osmanlı ile Avrupa içlerine kadar yayılan Türk mezar kültürünün bütün örneklerini üzerinde taşıyan canlı birer açık hava müzesi durumundadırlar. Ancak son yıllarda artan kaçak define kazıları ile ilgisizlik ve ihmaller yüzünden tahrip edilen bu mezar taşları hızla yok olmaktadır.


O. Aslanapa,“Doğu Anadolu’da Karakoyunlu Kümbetleri”. Yıllık Araştırmalar Dergisi, A. Ü. İlahiyat Fakültesi, I, Ankara 1957, s. 105-109.

Belâzürî, Fütuhü’l-Büldân M. Fayda Terc. ), Ankara 1987, s. 203,207-20.

A. Ş. Beygu, Ahlat Kitabeleri, İstanbul 1932, s. 12-13,60.

S. Bülbül Van Gölü Havzası Türk Mimarisinde Figürlü Bezeme, Van 1994 YYÜ Sosyal Bil. Enst. basılmamış yükseklisans tezi).

M. Canard, Histoire de la dynastie des H’amdanides de Jazire et de Syrie, I, Paris 1954, s. 441-485.

A. Çay, Anadolu’da Türk Damgası Koç Heykel Mezar Taşları ve Türklerde Koç-Koyun Meselesi, Ankara 1983.

Ç. Çelik, Güroymak‘taki Tarihi Mezar Taşları, Van 1999, YYÜ. Sosyal Bil. Ens. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi)

B. Darkot, “Erciş” md. İ. A. , IV, s. 285-286

T. Demiroğlu, “Ak ve Karakoyunlu Mezarlarındaki Koç Heykelleri”, TTOKB, 74/3, Ankara 1948, s. 15

A. Erzen, “Doğu Anadolu ve Urartular”, Ankara 1992.

Evliya Çelebi, Seyahatname Üçdal nşr., III, İstanbul 1976, s. 1204-1206.

E. Honigmann, Bizans Devletinin Doğu Sınırı F. Işıltan terc. ), İstanbul 1970, s. 55-57.

İbnü’l Esir, El-Kâmil fi’t-Tarih, V, s. 160; VI, s. 125-126; VIII, s. 197-234; IX, s. 94.

B. Karamağralı, Ahlat Mezar Taşları, Ankara 1972, s. 24-26; “Ahlat Anıtları”, Ahlat ve Kültürel Mirasımızın Korunması, Ankara 1992, s. 51-84.

H. Z. Koşay, “Doğu Anadolu Mezarlıklarındaki Koç ve Koyun Heykelleri”, Milletlerarası I. Türk Sanatları Kongresi Bildirileri, Ankara 1962, s. 215-218, 255-257; “Keban’ın Palur Sakyol Höyüğü Kazısında Bulunan Kutsal Ocaklar”, VIII. Türk Tarih Kongresi, Ankara 1976, s. 77-80, Lev. 41-44

G. Öğün, “Ortaçağ Boyunca Van Bölgesi Tarihi”, Sosyal Bilimler Dergisi I) YYÜ Fen-Edb. Fak. ), Van 1990, s. 120-122.

K. Pektaş, «Bitlis İl Merkezinde Türbe ve Mezarlıklardaki Mezar Taşları 1997», XVI. Araştırma Sonuçları Toplantısı-I, Ankara 1999, s. 105-128; «Bitlis Mezar Taşları 1998» XVII. Araştırma Sonuçları Toplantısı-I, Ankara 2000, s. 15-28

A. Sevim, Anadolu’nun Fethi Selçuklular Dönemi, Ankara 1987, s. 15-28,31,51;

F. Sümer, Karakoyunlular, Ankara 1984, s. 42-45,50,53-59,112-120; Selçuklular Devrinde Doğu Anadolu’da Türk Beylikleri, Ankara 1990, s. 47-64;“Doğu Anadolu’da Moğol ve Türkmen Devirlerine Ait Bazı Tarihi Yapılar Hakkında Düşünceler” Belleten, LIV, S. 210, Ankara 1990, s. 105-108; Taberî, Tarih-i Taberî, III, Kahire 1963, s. 1409,1508-1510

T. Tarhan, V. Sevin, B. Aşan, “Van-Gevaş Tarihi Türk Mezarlığı Kurtarma Kazısı Onarım ve Çevre Düzeni Çalışmaları”, XII. Kazı Sonuçları Toplantısı II, Ankara 1991, s. 405-427

P. Tuğlacı, Osmanlı Şehirleri, İstanbul 1985, s. 115-116

O. C. Tuncer, “Akçayuva Köyü Yakınlarında Bulunan Yeni Bir Kümbet ve Yöresindekilerle Karşılaştırılması”, Önasya VII, Ocak-Şubat 1972, s. 77-78; Anadolu Kümbetleri, III, Ankara tarihsiz, s. 214-224

A. Uluçam, “Selçuklu Dönemi Ahlat Mezartaşları İle Erciş Mezarları Arasındaki İlişkiler”, GAP ve DAP Projeleri Çerçevesinde Van Gölü Havzası, Ankara 1993, s. 65-72; “Eski Erciş Kalesi ve Çelebibağı Selçuklu Mezarlığı Kazısı-1992”, XV. Kazı Sonuçları Toplantısı, II, Ankara 1995, s. 487-511; “Erciş Çelebibağı’ndaki Mezar Çeşitleri”, Van Gölü Çevresi Kültür Varlıkları Sempozyumu Bildirileri, Van 1996, s. 85-100; “Eski Erciş Çelebibağı Mezarlığı’nda Bulunan Üç Mezar Anıtı Hakkında”, Aslanapa Armağanı, İstanbul 1996, s. 287-291; “Eski Erciş Kalesi ve Çelebibağı Selçuklu Mezarlığı Kazısı-1994”, XVII. Kazı Sonuçları Toplantısı, II, Ankara 1996, s. 429-451; Eski Erciş Çelebibağı Mezarlığı ve Mezar Taşları, Ankara 2000

İ. H. Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu-Karakoyunlu Devletleri, Ankara 1988, s. 164, 180-186;

R. H. Ünal,“Az Tanınan ve Bilinmeyen Doğu Anadolu Kümbetleri”, Vakıflar Dergisi, XI, Ankara 1976, s. 144-154; Van Vilayeti Salnamesi, 1315, s. 166-170.

Nahçıvan’da Taştan Yapılmış

Koç ve Koyun Heykelleri

DOÇ. DR. HacI Fahrettİn Seferlİ

Nahçıvan Devlet Üniversitesi / Azerbaycan


ahçıvan Özerk Cumhuriyeti topraklarında mezar üstü anıtların büyük bir kısmını çeşitli taşlardan hazırlanmış koç ve koyun heykelleri oluşturmaktadır. Bu heykellerin Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti topraklarında yayılmasını bölgelere göre inceleyecek olursak geçmişte Nahçıvan’ın her yerinde bu tür figürlerin belli bir ölçüde yayılmış olduğunu görürüz.

Arazide kayda alınan bu abidelerin büyük bir kısmı kırmızı renkli taşlardan hazırlanmıştır. 1836 yılına ait bir kaynakta, Elinceçay bölgesinde, Culfa köyünün ahalisi kırmızı renkli, sert Darıdağ taşından değirmen taşları ve anıt mezarlar yaptıkları hakkında bilgilere rastlamaktayız.1 Buradan da görüldüğü gibi, Nahçıvanın Rus işgaline uğradığı devirde, şimdiki Culfa bölgesinde taş üzerinde işleme ve taş yontma sanatı ile ilgili bir merkez vardı. Tanınmış iktisatçı, bilgin, Azerbaycan etnografyasını çok iyi bilen, Mehemmedhesen Velili (Baharlı), bu merkezin çok eski zamanlardan beri faaliyet gösterdiğini bildirmektedir.2 Biz, Nahçıvan arazisindeki taştan yapılmış koç ve koyun heykellerinin bir kısmının, özellikle Culfa ve Ordubad bölgelerinde bulunan abidelerin büyük çoğunluğunun bu merkezde hazırlanmış olduğu kanısındayız.

Bu heykeller, hazırlandıkları materyalin devamlılığına ve dayanıklılığına göre günümüze çeşitli durumlarda gelmişlerdir. Büyük bir kısmı doğal olayların etkisiyle aşınarak bozulmuş olan bu heykellerin çok az bir kısmı bozulmadan günümüze kadar gelebilmişlerdir.

Son dönemlerde bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde halk arasında yayılmış bir dedikodu (halk arasında bu figürlerin başında veya karnında altın saklanmış olduğuna dair, haince bir yalan yayılmıştır) bu abidelerin define avcıları tarafından toplu biçimde dağıtılıp yok edilmelerine neden olmuştur. Bir zamanlar araştırmacılar tarafından Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin topraklarında kayda alınan abidelerden büyük bir kısmının günümüze kadar gelememiş olmasının temel nedeni işte bu yalan olmuştur.


Yüklə 8,23 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   ...   179




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin