Anahtar söZCÜkler/key words


Küresel Çağa Uyum İçin Türkiye’nin Yapması Gerekenler



Yüklə 3,03 Mb.
səhifə24/37
tarix15.09.2018
ölçüsü3,03 Mb.
#82394
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   37

3.3.5. Küresel Çağa Uyum İçin Türkiye’nin Yapması Gerekenler


Türkiye için çağdaşlaşma anlamına gelen küreselleşme sürecinde başarı sağlamada temel ilkeler şunlar olabilir: i- Yapısal reformlar yapılarak devletin tanım ve işlevleri yeniden saptanmalı, ii- Yüksek verimlilik-düşük maliyet yapısı gerçekleştirilerek dışa açık rekabetçi bir yapı hedeflenmeli, iii- Devlet yönetiminde yerel yönetimlere önem verilmeli ve toplam kalite uygulanmalı, siyasi ve ekonomik istikrar sağlanmalı, iv- Sosyal devlet, yeniden tanımlanmalı ve toplumda üretim gücünden yoksun gruplara yönelik faaliyetler artırılmalı, v- Tüm kanun-dışı ve kayıt-dışı ilişkiler önlenmeli, üretim üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik yükleri azaltılmalı, vi- Teknoloji ve eğitim, toplumsal gelişimin en önemli faktörleri olarak kabul edilmeli, vii- Çalışma hayatında uzlaşma ve üçlü işbirliği esas alınmalı, viii- Yerli ve yabancı yatırımcıları özendirecek çalışma koşulları yaratılmalı ix- İşletmelerin teknoloji, verimlilik ve işgücü niteliği yükseltilmeli, x- Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine önem verilerek Avrupa Birliği'ne girme konusunda daha sağlam adımlar atılmalıdır (Ekin, 1999:398).

3.3.6. Avrupa Birliği ve Gümrük Birliği’nin Türkiye İşgücü Piyasasına Etkileri


Kişilerin serbest dolaşımı, Tek Pazar'ın çerçevesini oluşturan dört temel ilkeden (malların, hizmetlerin, sermayenin ve işgücünün serbest dolaşımı) bir tanesidir. Bu özgürlük alanının önündeki sınır denetimi gibi fiziki engellerin yanı sıra, teknik engellerin de ortadan kaldırılmasına yönelik olarak, üye ülkelerin uymakla yükümlü oldukları yasal bir çerçeve bulunmaktadır (Karluk, 2002:263). Avrupa Birliği tarafından genişleme müzakereleri için hazırlanmış olan AB müktesebatı, çerçevesi otuz bir başlıkta düzenlenmiştir. Bu başlıkların içinde, kişilerin serbest dolaşımı da yer almaktadır (Karluk, 2002:180).

1968 tarihli Tüzük ve 68/360 sayılı Yönetmelik ile Topluluk içinde serbest dolaşım, işçilerin aktif çalışma dönemleri içinde düzenlenmiştir. Tüzük, Topluluk işçileri için çalışma izni kartı yerine, bir AT Kimlik Kartı verilmesini öngörmüştür. Böylece, ikametine bakılmaksızın Topluluk işçilerinin, üye ülkelerin çalışma müdürlüklerine başvurmadan iş bulabilmeleri sağlanmıştır. Tüzük, 1968 yılında, 12 yıllık geçiş dönemi sona ermeden, Topluluk içinde işçilerin serbest dolaşımının büyük ölçüde gerçekleşmesine katkıda bulunmuştur. Böylece, Topluluk çapında "Avrupa Vatandaşı" yaratma gibi siyasal bir amacın gerçekleştirilmesi yönünde önemli bir adım atılmıştır. Topluluk içinde tek bir işgücü piyasasının oluşturulması, Avrupa Topluluğu vatandaşlarını aynı statü ile, aynı iş olanaklarına sahip kılacaktır. Bu ise, aktif ve dinamik bir iş piyasasının doğmasına sağlayacaktır (Karluk, 2002:264). Ancak, bugün için, Avrupa Birliğinde böyle bir işgücü piyasasının var olduğunu söylemek oldukça iyimser bir yaklaşım olacaktır. .

Türkiye’nin, bölgeselleşme eğilimlerinin hızlandığı bir dönemde, Avrupa Birliği ile bütünleşmesi kaçınılmaz bir sonuç olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile yapmış olduğu Gümrük Birliği; işgücünün ve hizmetlerin serbest dolaşımı bir yana, tarım ürünlerinin serbest dolaşımını bile dışlamaktadır.

Avrupa Birliği, serbest dolaşım konusunda Türk işçilerine, anlaşmalarda doğan haklarını kullandırmamaktadır. Ayrıca, bu ülkelerde bulunan Türk işçilerine ve ailelerine, Birlik üyesi ülkelerin sosyal güvenlik programlarının tam olarak uygulanması konusunda da olumlu adımlar atmamıştır (Seyidoğlu, 1998:301).


3.3.7. Türkiye İşgücü Piyasası ve Göç Olgusu


Türkiye’deki işgücünün büyük şehirlere göçü, 1950'li yıllarda bu yana devam etmektedir. Bu göç, daha çok iş bulma düşüncesi ile yapılmaktadır. Kırdan kente göçü, işgücünün kentsel değerleri benimsemesi ve tarım-dışı alanlarda istihdam edilmesi bağlamında, işgücünün küresel sürece daha fazla eklemlenmesi şeklinde yorumlamak olasıdır. Ayrıca, ulusal sınırlar içinde kalındığı sürece göç ile ilgili çok fazla sorun yaşanmadığı düşünüldüğünde, iç göçün küreselleşme sürecinde dış göçten daha etkili olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ABD kaynaklı çok uluslu sermaye, Avrupa teknolojisi üzerinde egemenlik kurmak amacıyla, başta Almanya olmak üzere sanayileşmiş Batı Avrupa ülkelerinde yatırımlar yapmıştır. Bu yoğun sermaye yatırımları, yeni işgücü talebi doğurmuştur. Bunun sonucunda, Türkiye’yi de içini alan, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden, Batı Avrupa ülkelerine doğru bir işgücü akımı yaşanmıştır (Sayın, 1996:477).

Türkiye, dış göç hareketine geç girmiş bir aktördür. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, serbest giriş-çıkış hakkını ancak 1961 Anayasası ile kazanmıştır. Bunun sonucu olarak, 1961 yıılnda Federal Almanya'da bulunan Türklerin sayısı 6,700'den (yabancı nüfusun % 1'i), 1987 yılında 1,530,700'e (yabancı nüfusun % 34.3'ü) ulaşmıştır (Unat, 2002:37).

1960’lardan bu yana, resmi kanallarca düzenlenmek üzere, Türkiye’den Batı Avrupa işgücü piyasalarına Türk göçmen işçi gönderimi başlamıştır. Yılda yaklaşık 100 bin kişinin Batı Avrupa işgücü piyasalarına yöneldiği bu göç hareketi, 1974 petrol krizine kadar aynı tempoyla devam etmiştir. Türkiye’den son 40 yılda Avrupa'ya gerçekleşen işgücü göçü, dört milyon Türk’ün Avrupa’da yaşaması ile sonuçlanmıştır. Ancak, küreselleşme olgusunun işgücünün serbest dolaşımı üzerindeki etkisi, Türkiye için olumsuzdur (Apak, 2002:189). Buna karşın, Türk işgücünün, belki de dünyanın en küreselleşmiş işgücün biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yurt dışına işgücü gönderilmesi, özellikle 1960'lı yıllarda başlamıştır. Dolayısıyla, küreselleşmeci söylemden önce ve Batı'nın işgücü gereksinimini karşılamak amacıyla gerçekleşen işgücü göçünü, küresel çağda işgücünün önündeki engellerin kalktığı ve işgücünün küreselleştiği şeklinde yorumlamak yanlıştır.

Türk işgücü göçü, Federal Almanya ile Ekim 1961'de imzalanan ikili anlaşma ile başlamıştır (Martin, 1990:2).

Çizelge 31: Yıllar İtibarıyla Yurt Dışına Gönderilen İşçi Sayısı



Yıllar

Gönderilen İşçi Sayısı

Yıllar

Gönderilen İşçi Sayısı

1961

1,476

1981

58,753

1962

11,185

1982

49,388

1963

30,328

1983

52,470

1964

66,176

1984

45,815

1965

51,520

1985

47,353

1966

34,410

1986

35,608

1967

8,947

1987

40,807

1968

43,204

1988

53,021

1969

103,975

1989

49,928

1970

129,575

1990

47,707

1971

88,442

1991

53,020

1972

85,229

1992

60,000

1973

135,820

1993

63,244

1974

20,211

1994

61,145

1975

4,419

1995

59,483

1976

10,558

1996

40,697

1977

19,084

1997

33,321

1978

18,852

1998

25,907

1979

23,630

1999

17,475

1980

28,503

2000*

13,645







2001

15,092

Kaynak: - 1999 yılına kadar olan veriler PETROL-İŞ, 2000. Yurt Dışı İşçi Göçü, 1997-1999 Petrol-İş Yıllığı, Ankara, s.471

- *2000 yılından itibaren İTO, 2002. Aylık Ekonomik veriler, İstanbul, s.18.


Yukarıdaki Çizelge 31'de, yıllar itibarıyla yurt dışına İş ve İşçi Bulma Kurumu tarafından gönderilmiş olan işçi sayıları verilmiştir. Petrol-İş Yıllığında "yurt dışına gönderilen" olarak belirtilen bölüm, DİE Çalışma İstatistikleri 1997'de "yurt dışında işe yerleştirilen" olarak gösterilmiştir (DİE, 1999:251). Türkiye'den yurt dışına işçi göçü 1960'lar boyunca ve 1970'lerin başında yüz binler ile ifade edilirken, 1970'lerin ortasında başlayan ekonomik krizin etkisiyle bu sayı oldukça azalmıştır. Örneğin, 1973 yılında 135,820 olan yurt dışına gönderilen işçi sayısı, bir sonraki yıl 20,211'e düşmüştür.

1961-1980 döneminde yurt dışına toplam 915,544 işçi gönderilmiştir. 1981-1999 döneminde de aşağı yukarı aynı sayıda işçi (895,142) yurt dışına gönderilmiştir.

1999 verilerine göre, Türkiye dışında 3,571,771 Türk bulunmaktadır. Bunların 3,170,466'sı Batı Avrupa ülkelerinde, 122,880'i Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde, 50,876'sı Avustralya'da, 30,000'i Rusya Federasyonu'nda, 165,000'i ABD ve Kanada'da, 1,729'u Japonya'da bulunmaktadır.

Türkiye dışında işçi statüsündeki Türklerin sayısı, 1999 yılı verilerine göre 1,180,420'dir. Bunların 1,036,267'si Batı Avrupa ülkelerinde, 116,300'ü Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde, 9,130'u Avustralya'da, 10,514'ü Rusya Federasyonu'nda ve 1,729'u Japonya'da çalışmaktadır. Yurt dışındaki işsiz Türklerin sayısı ise 244,894'tür (ÇSGB, 2000:3).

Avrupa Birliği ülkelerinde işsizlik oranları % 11’lere, işsizlerin sayısı ise 18 milyona ulaşmıştır. Türk göçmen işçilerde ve genelde göçmen işçilerde işsizlik oranları, topluluk ortalamasının üzerindedir. Türkler arasında işsizlik oranının % 22’lere çıktığı ileri sürülmektedir. Böylece, Batıdaki işsizlik etkilerini kadınlar, gençler yanında, özellikle göçmen işçilerde kendini göstermekte ve serbest dolaşım hakkından mahrum Türk göçmen işçileri, Batıdaki işsizlik sorunundan şiddetli şekilde etkilenmektedir (Ekin, 1999:124). Almanya'da çalışma gücünde olan Türkiye kökenli göçmenleri % 24.4'ü işsiz durumdadır. Yabancılar arasında işsizlikten en fazla, Türkiye kökenli göçmenler etkilenmektedir. Göçmen işgücünün iş bulmakta karşılaştığı en önemli sorunlar arasında, bulundukları ülkenin dilini ve kültürünü yeterince bilmemeleri gelmektedir (Arayıcı, 2002:103). Hollanda'da 1996 Ocak ayı istatistiklerine göre; yabancı işsizleri % 22'sini Türkiye kökenli işçiler oluşturmuştur. Aynı şekilde Fransa'da, 1996 yılı Mart ayı istatistiklerine göre; Türkiye kökenli göçmenlerin işsizlik oranı % 39 olmuştur (Arayıcı, 2002:104).

Şekil 11: Türkiye'den Yıllar İtibarıyla Yurtdışına Gönderilen İşçi Sayısı (Bin Kişi)


Yukarıdaki Şekil 11'de; 1961-2000 döneminde Türkiye'den yurt dışına gönderilen işçi sayıları verilmiştir. Şekilden görüldüğü üzere; Türkiye'den yurt dışına gönderilen işçi sayısında, yıllar itibarıyla önemli dalgalanmalar yaşanmıştır. Yurt dışına gönderilen işçi sayısının en fazla olduğu yıllar 1972 ve 1969 yıllarıdır. 1966 ve 1974 yılları ise, en az işçi gönderilen yıllar olmuştur. En yoğun olarak işçi gönderilen dönem ise 1968-1972 dönemidir. Yaşanan petrol krizleri ve Avrupa ekonomisinin daralmaya başlamasıyla, bir daha bu yoğunlukta işgücü yurt dışına gönderilmemiştir. Ayrıca, 1980'li ve 1990'lı yıllarda gönderilen kişilerin bir çoğu, 1960'lı ve 1970'li yıllarda yurt dışında yerleşmiş Türk işçilerinin yakın akrabalarından ve Türkiye'den yapmış oldukları evliliklerden oluşmaktadır. Yani, 1970'li yıllara kadar, - küreselleşmeci retorikten önce, Türkiye işgücü piyasası için çok daha açık olan küresel piyasalar, daha sonraları birçok engelin çıkartıldığı, göreli olarak daha kapalı bir hale gelmiştir.


Şekil 12: Yıllar İtibarıyla Yurt Dışına Gönderilebilecek İşçi Sayısı ( Trend denklemi : y = 25865,375-285,781x)


Yukarıdaki Şekil 12'de; 2015 yılına kadar Türkiye'den yurt dışına gönderilebilecek olan işgücü sayıları, trend analizi yapılarak hesaplanmıştır. Şekilden de görüldüğü üzere; yıllar itibarıyla yurt dışına gönderilecek olan işgücü sayısı azalacaktır. Bu sonuç; daha önce açıklanan nedenler göz önüne alındığında, oldukça tutarlıdır. Küreselleşme çağında, Türk işgücü için ülkeler arasında dolaşımının önündeki engellerin arttığı rahatlıkla söylenebilecektir.1968-1972 döneminde yüz binler ile ifade edilen yurt dışına gönderilen işçi sayısı, giderek on binlere düşmüştür ve bu sayının azalma trendinin devam edeceği görülmektedir. Kısacası, küreselleşme söyleminin yükseldiği 1980'li ve 1990'lı yıllarda, Türkiye işgücü piyasasının küreselleşmesinin azaldığı görülmektedir. Ancak, yukarıdaki trend analizi, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olmadığı duruma göre yapılmıştır. Kuşkusuz, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olması durumunda, işgücünün serbest dolaşımı konusunda yeni ve köklü değişiklikler yaşanacaktır.

Çizelge 32: Yıllar İtibarıyla Türkiye'ye İşçi Dövizi Girişi (Milyon Dolar)



Yıllar

Yıllık Toplam

Yıllık Değişim (%)

1987

2,102

23.9

1988

1,865

-11.3

1989

3,138

68.3

1990

3,325

6.0

1991

2,901

-12.8

1992

3,074

6.0

1993

2,963

-3.6

1994

2,664

-10.1

1995

3,365

26.3

1996

3,590

6.7

1997

4,229

17.8

1998

5,397

27.6

1999

4,576

-15.2

2000

4,603

0.6

2001

2,835

-38.4

Kaynak: İTO, 2002. Aylık Ekonomik Veriler, İstanbul, s.65.

Yukarıdaki Çizelge 32'de, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin Türkiye'ye gönderdiği döviz miktarları yılar itibarıyla verilmiştir. Çizelgede yer alan 15 yıl boyunca, Türkiye'ye 50 milyar doların üzerinde işçi dövizi girişi olduğu görülmektedir. İşçi dövizi girişinin bir önceki yıla göre en fazla arttığı yıl 1989 yılı olmuştur. Bu artışta, 32 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin çıkartılmış olmasının ve TL'nin konvertibl olmasının etkisi olabilir. Azalmanın en fazla yaşandığı yıl ise 2001 yılıdır. Bu azalışta, Türkiye'de 2001 yılında yaşanan ekonomik krizin etkili olduğu söylenebilir.

Yurt dışındaki işçilerin gelirleri ile yüksek bir döviz gelirinin elde edildiği açıktır. İşçi dövizleri ayrıca, ülkede modern sanayi ürünleri için bir pazar yaratılmasına da yardımcı olmaktadır. Göçmenlerin tasarruflarının, ulusal ekonomik kalkınmanın korunan sektörlerindeki modern sanayiye yatırılması da olasıdır (Keyder, 1996:86). Ancak, son yıllarda, Batı Avrupa ülkelerinde çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'de değerlendirmek yerine, bulundukları ülkelerde değerlendirmeyi yeğledikleri gözlemlenmektedir. Bunun en önemli nedenlerinden bir tanesi, Türkiye'deki ekonomik istikrarsızlıktır. Bunun yanı sıra, Batı Avrupa ülkeleri ile Türkiye arasındaki refah düzeyi farkı, Türkiye'de büyüyen işsizliğin ve düşen ücretlerin bir fonksiyonu olarak son on yılda oldukça açılmıştır. Bu nedenle, Türk işçisi açısından geriye dönüşün maliyeti daha yükselmiştir (Keyder, 1996:93).

Serbest dolaşım, Avrupa Birliği'nin kabul ettiği koşullardan bir tanesidir. Eğer, Türkiye Avrupa Birliği üyesi olursa, 2005 veya 2010 yılından sonra Türk göçmenlerinin sayısı ve onlara oluşacak talebi kestirmek oldukça zordur. Talep tarafında; Avrupa Birliği işgücü piyasasında farklı becerilere sahip çalışanlar için öngörülen talebin ne kadar olduğu bilinmemektedir. Arz tarafında ise; ne kadar Türk işçisinin Avrupa iş piyasasında istenilen özelliklere sahip olacağı bilinmemektedir (Martin, 1990:6).

Gelecekteki göçü tahmin etmek oldukça zordur. Özellikle, en azından on yıllık dönem için öngörüde bulunmak güçtür. Görünen o ki; önümüzdeki yıllarda bir çok Türk Avrupa Birliği ülkelerine göç emek isteyecektir. Bazı yorumcular, bu yeni gidecek işçilerin % 40 kadarının iş bulamayacağını ifade etmektedir. 2000 yılından sonra göç eden Türkler, göreli olarak daha az beceriye sahip, daha düşük vasıflı işçiler olduğundan ve Batı Avrupa'daki iş olanakları azaldığından, göç etmeye devam etmeyeceklerdir. Avrupa işgücü piyasası vasıflı işgücü istediğinden, -ki Türkiye'den özellikle vasıfsız işgücü göç etmek istemekte, Türkiye'deki işçiler becerilerini hızlı bir şekilde artırmadıkları sürece, Avrupa'ya göç edemeyecektir (Martin, 1990:7).

Türkiye, gelişmiş bir ülke konumunda olmamasına karşın, bulunduğu coğrafya ve gelir farkı nedeniyle, komşusu olan ülkelerin vatandaşları için bir çekim alanı haline gelmiştir. Türkiye'ye çalışma için gelenlerin tümünü aynı potada değerlendirip, çalışmalarının engellenmesi veya sınır dışı etme politikaları önemli bir sonuç vermemekte, kaçak olarak çalışmayı daha da artırmaktadır. Bu bağlamda; yasaklayan, sınırlandıran yeni hukuki düzenlemeler yerine, yabancı çalışanların niteliklerini göz önüne alan, onları kaçak statüsünden çıkaran işgücünün korunmasını sağlayan yeni düzenlemelere gereksinim bulunmaktadır (Lordoğlu, 2002:510).



Yüklə 3,03 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   37




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin