226- Köpek, domuz veya murdar derisinden yapılan kapta, rutubet içindekini necis ederse bir şey yemek, içmek haramdır ve o kabın abdest, gusül ve temiz bir şeyle yapılması gereken işlerde kullanılmaması gerekir. Müstehap ihtiyat gereği kap olarak da köpek, domuz ve murdarın derisi kullanılmamalıdır.
227- Altın ve gümüş kaptan yemek, içmek; hatta farz ihtiyat gereği mutlak olarak onları kullanmak haramdır. Ama odaların süslenmesinde kullanılması ve yine insanın onları bulundurması haram değildir. Elbette en iyisi bunun da terk edilmesidir. Aynı şekilde altın ve gümüşten kap yapmak, onları ziynet için veya saklamak için alıp satmak da aynıdır.
228- Altın veya gümüşten yapılmış bardak mahfazasına, kap denirse, altın ve gümüş bardak hükmündedir. Ancak kap denilmezse kullanılmasının sakıncası yoktur.
229- Altın veya gümüş suyuna batırılmış kabın kullanılmasının sakıncası yoktur.
230- Altın veya gümüşle karıştırılan başka bir metalı kap yaparlarsa, kaptaki maden miktarı, ona altın veya gümüş kap denilmeyecek kadar fazla olursa, onu kullanmanın sakıncası yoktur.
231- İnsan, altın veya gümüş bir kapta olan yemeği, başka bir kaba dökerse ve bu işlem birinci kaptan yemek için vasıta sayılmazsa sakıncası yoktur.
232- Nargilenin ağızlığı, kılıç ve bıçak kını ve Kurân kabı altın veya gümüşten olursa, kullanılmasının sakıncası yoktur; Altın ve gümüşten yapılan esans kabı, sürme kabı ve tütün kabını kullanmamak ihtiyaten müstehaptır.
233- Çaresizlik hâlinde zararı uzaklaştıracak kadar altın veya gümüş kap kullanmanın sakıncası yoktur. Fakat bundan fazlası caiz değildir.
234- Altın veya gümüşten mi ya da başka bir şeyden mi olduğu belli olmayan bir kabı kullanmanın sakıncası yoktur.
ABDEST
235- Abdestte yüzü ve elleri yıkamak, başın ön kısmını ve ayakların üzerini meshetmek farzdır.
236- Yüzü, uzunlamasına, alnın yukarısından yani saçların bittiği yerden çenenin sonuna kadar yıkamak gerekir. Enine ise orta parmakla başparmağın arası kadar yıkanması gereklidir. Eğer bu miktardan az bir kısım bile yıkanmazsa, abdest batıl olur. Bu miktarın tamamen yıkandığından kesin olarak emin olmak için belirlenen miktardan biraz fazla bir alan yıkanmalıdır.
237- Yüzü veya eli, normal insanlardan daha küçük veya daha büyük olan kimse, normal halkın nereye kadar yıkadığına dikkat etmeli ve o miktarı yıkamalıdır. Yine alnında saç biten veya başının ön tarafında saçı olmayan kimse normal miktarda alnını yıkar.
238- Kaşlarında, göz kenarlarında ve dudaklarında suyun geçmesini engelleyecek kir veya başka bir şey olduğuna ihtimal veren kimse, ancak bu ihtimali halka göre yerinde bir ihtimal olursa, abdestten önce var olması muhtemel olan engeli gidermek amacıyla araştırmalıdır.
239- [Sakal seyrek olunca yani] yüzün derisi sakalın arasından görünürse, suyu deriye ulaştırmak gerekir. [Sakal sık ise yani deri] görünmüyorsa altına su ulaştırmak gerekmez; bu durumda sakalı yıkamak yeterlidir.
240- Sakalın arasından derinin görünüp görünmediğin-de şüphe eden kimse, farz ihtiyat gereği hem sakalı yıkamalı ve hem de suyu deriye ulaştırmalıdır.
241- Burunun içini ve kapatıldığında göz ve dudağın görünmeyen miktarını yıkamak farz değildir. Ancak yıkanması gereken yerlerin tamamen yıkandığından emin olmak amacıyla bunlardan bir miktarını yıkamak farzdır. Bu miktarın yıkanmasının gerekli olduğunu bilmeyen kimse, şimdiye kadar almış olduğu abdestlerde bu miktarı yıkayıp yıkamadığını bilemezse, geçmişte kıldığı namazlar sahihtir. Bir sonraki namaz için abdest alması da gerekmez.
242- Yüzü ve elleri yukarıdan aşağıya doğru yıkamak gerekir; eğer aşağıdan yukarıya doğru yıkanırsa, alınan ab-dest batıldır.
243- Eğer elini ıslatıp yüzüne ve kollarına sürerse, elindeki ıslaklık bu sürülmeyle azalar üzerinde biraz su akmasını sağlayacak kadar olursa, yeterlidir. Suyun onların üzerinden akacak kadar olmasına gerek yoktur.
244- Yüzü yıkadıktan sonra sağ eli, daha sonra sol eli dirseklerden parmakların ucuna kadar yıkamak gerekir.
245- Dirseklerin kesin olarak yıkandığından emin olmak amacıyla, dirseklerin biraz üstünü de yıkamak gerekir.
246- Yüzünü yıkamadan önce ellerini bileklerine kadar yıkayan kimse, abdest alırken dirsekten parmak uçlarına kadar yıkamalıdır; eğer yalnızca bileklerine kadar yıkarsa abdesti batıl olur.
247- Abdestte yüzü ve elleri bir kez yıkamak farz, iki kez yıkamak müstehap, üç kez ve daha fazlası haramdır. Birinci defa yıkamak, abdest kastıyla yüz ve koluna döktüğü su, onun tamamını kapsadığı ve hiçbir ihtiyat yeri kalmadığı zaman tamam olur. Dolayısıyla birinci defayı yıkamak kastıyla, on defa bile yüzüne su dökerse sakıncası yoktur. Buna göre yüzün tamamını birkaç defa yıkayıp sonuncusunda abdest niyetiyle yıkamayı kastedebilir. Fakat ikinci yıkamada niyetin gerekli olduğu görüşü sakıncasız değildir. İhtiyaten farz olarak birinci yıkamadan sonra, yüzü ve kolları abdest kastı olmasa bile bir defadan fazla yıkamamalıdır.
248- Her iki kol yıkandıktan sonra elde kalan abdest suyunun ıslaklığı ile başın üstü mesh edilmelidir; sağ el ile ve yukardan aşağıya doğru meshetmek ihtiyaten müstehaptır.
249- Başın dört kısmından alın hizasına düşen kısmı, mesh yeridir. Bu kısmın her bir tarafı, ne ölçüde mesh edilirse edilsin yeterlidir. Ancak bu meshin uzunluğunun bir parmak boyu, genişliğinin ise kapalı üç parmak eninde olması müstehap ihtiyata uygundur.
250- Başın üzerine yapılan meshin deri üzerinden olması gerekmez; başın ön kısmındaki saçların üzerinden de olsa sahihtir; ama başının ön tarafındaki saçları, tarandığında yüzünün üzerine dökülecek veya başının diğer taraflarına ulaşacak kadar uzun olan kimse saçlarının dibine veya saçlarını aralayarak başın derisine meshetmelidir. Eğer yüzüne sarkan saçlarını veya başının diğer taraflarına dağılmış olan saçlarını başının üstünde topak yapsa ve onların üzerine mesh ederse yahut da başının diğer yerlerine ait olup ön tarafına gelmiş saçların üzerine mesh ederse abdest batıl olur.
251- Baş mesh edildikten sonra elde kalan abdest suyunun ıslaklığı ile ayakların üzeri parmakların birinin ucundan ayak üzerindeki çıkıntıya kadar mesh edilmelidir. Sağ el ile sağ ayağı ve sol el ile de sol ayağı meshetmek ihtiyaten müstehaptır.
252- Ayağa yapılan meshin genişliği ne kadar olursa olsun yeterlidir; ama daha iyisi hatta ihtiyata en uygun olanı, elin iç kısmının bütünüyle ayağın üzerini mesh yapmaktır.
253- Ayağa mesh ederken eli parmak uçlarına bırakması sonrada elini çekmesi gerekmez. Elin hepsini ayak üzerine koymak ve biraz çekmek sahihtir.
254- Baş ve ayağa mesh ederken elleri onlar üzerine çekmek gerekir. Ellerini sabit tutar baş ve ayağını hareket ettirir ve onları ellerine çekerse, abdest batıldır. Ancak elleri çekerken baş veya ayağın birazcık hareket etmesinin sakıncası yoktur.
255- Mesh edilecek yerin kuru olması gerekir. El ıs-laklığının onda etki etmeyeceği ve belirginleşmeyeceği kadar ıslak olursa mesh batıldır. Ancak ıslaklık elin rutubetinde yok olup gidecek kadar az olursa sakıncası yoktur.
256- Meshetmek için elin içinde ıslaklık kalmamışsa, dışarıdaki su ile el ıslatılarak meshedilmez; bu durumda sakalında bulunan rutubetle elini ıslatarak meshetmeldir. Sakaldan başka bir yerden ıslaklık alıp meshetmek sakıncalıdır.
257- Eğer elinin içindeki ıslaklık yalnızca başını mesh edecek kadar ise, o ıslaklıkla başını meshetmesi ihtiyaten farzdır. Ayaklarını meshetmek için de sakalının ıslaklığından rutubet almalıdır.
258- Çorap ve ayakkabı üzerinden meshetmek batıldır; ama şiddetli soğuk, hırsız ve yırtıcı havyan tehlikesi ve benzeri şeyler nedeniyle ayakkabı ve çorabını çıkaramazsa çorap ve ayakkabısının üzerinden meshetmeli ve teyemmüm de almalıdır. Ama takiyye söz konusu olursa, çorap ve ayakkabıya meshetmek yeterlidir.
259- Ayağın üzeri necis olur ve mesh için yıkanamazsa, teyemmüm edilmelidir.