Azerbaycan’da Müstakil Hanlıklar Devrine Umumî Bir Bakış



Yüklə 8,92 Mb.
səhifə175/178
tarix17.01.2019
ölçüsü8,92 Mb.
#98430
1   ...   170   171   172   173   174   175   176   177   178

Yine, kaynakların ifadesine göre, “VIII. yy.’ın ilk çeyreğinde, Mâveraü’n-nehr (Maveraünnehir) bölgesinde, Buhara’da güzel halılar dokunmaktaydı. Buhara, İslâmî devirde, halıcılık alanındaki bu şöhretini X. yy.’a kadar sürdürmüştür. Bu asrın coğrafyacıları Buhara’nın beğenilen malları arasında halı (bişat), seccâde (musallâ-yi namâz) ile, diğer yaygılarını zikretmektedir”.9 Mâveraü’n-nehr bölgesi’nde Çağâniyan’a bağlı Darzenli Kasabası’nda, Aran (Karabağ) ve Doğu Anadolu’da halı dokunmaktaydı.10 VIII-XI. yy’da, Doğu Türkistan’da, Uygurlular devrinde halı dokunduğu,11 Koço yakınındaki bir Uygur Budist tapınağındaki, IX-XII. yy.’larda yapılmış duvar resimlerinde, düğümlü halı üzerinde Uygur hatunlarının resimlerinin yer aldığı söylenmektedir.

Yine kaynakların ifadesine göre, aynı çağlarda, Bargari (Van-Özalp), Arcij (Erciş), Ahlat, Nahçıvan, Bitlis ve Khoy nüfusça kalabalık, önemli, gelişmiş ticaret şehirleriydi. Buralarda, kaliteli zili dokumalar yapılmaktaydı.12


Çin kaynaklarından, Türkistan ve Hazar Denizi’nin batısındaki Oğuz Ellerinde halı dokunduğunu, Oğuzlar/Türkmenlerin İslâmiyetten önce 51-428’ deki Arşaklılar çağı ve sonrasında, halı dokuduklarını ve törenlerde halı kullandıklarını, Dede Korkut Oğuznameleri’nden öğreniyoruz: XIV. yy.’da Oğuzların Azerbaycan Türkçesi ile yazıya geçen ve boy veya oğuzname adı verilen 12 tarih destanını konu alan Dede Korkut (Korkut Ata) kitabında, halı ve diğer dokumalardan söz edilmektedir.13 Sözgelimi, “… Amıt suyu (Diyarbakır’dan geçen Dicle Nehri) ile Kraçug’un (Tiflis’in kuzeyindeki Kazbek Dağı bölgesi) hakimi Salur Kazan Bek, Sürmelü’de (kışlak başkenti Iğdır ili) yaptığı toplantı sırasında gelen Oğuz Beğleri için, çimenler üzerine, doksan yerde ipek ala kalı (al-kırmızı-halı) döşetmişti (II. boy).

Eski Bayazit Kalesi Beği (Doğu Bayazıt’ta Sarp Dağı eteğinde) Büre Beğ, oğlu Bamsı Beyrek, Pasın bölgesinde (Erzurum-Kars arası) avlanıyordu. Bu sırada babası, bu oğlu için İstanbul’dan ısmarladığı armağanları getiren bezirgânları’nın gelişini ve oğlu’nun kahramanlık gösterdiği müjdesini duyunca, onları karşılamak için yere ipek kalıçalar (ipek halılar) yaymış idi (III. boy).

Oğuz Elleri’nden Kan Turalı adlı bir yiğit, Turabozan (Trabzon) Beği’nin kızını istemeye giderken onu saygı ile karşılamaya gelenler, Kan Turalı için konak yerinde Ak çadır dikip, ala kalı (kırmızı halı) döşediler (VI. boy).

Hanlar-Hanı Bayındır Han, İç Oğuz ve Taş Oğuz Beyleri’ni, yıllık toplantıya ve toy denilen şölene çağırdığında, otaklar kurdurmuştu; bin yerde ipek khalıçalar döşetmişti (I, III, VII. Boylar).

Birgün (yine) Hanlar-Hanı Bayındır Han, Oğuz Beğleri’ni toplamış bulunduğu sırada, Tokuz-Tümen Gürcistan’dan yıllık haraç gelmişti. Bu haraç az görüldüğü için onu, Berde’de, Gence’de (Azerbaycan’ın Karabağ merkezi) yerleşip hudut bekçiliği yapacak, gönüllü bir kahramana bağışladı. Bu toplantıda da, otaklar dikilmiş, bin yerde, ipek kalıçalar döşenmiş idi (IX. boy).

Oğuzlar zamanında, bir gün, kalın, Oğuz paşası, Kan-Apkaz ung (Abaza ve Gürcistan ülkelerinin) karımı (hasımı) olan beğler-beği Salur-Kazan Beğ, Sürmelü’de (Kars’ın Iğdır Kesimi’ndeki Kışlak merkezi) otaklarını diktirmiş ve toplantıya gelen Oğuz Beğleri için, doksan yerde, ipek kalıça döşetmişti (XI. boy/Vatikan yazması, IV. Boy).

Araştırmacılara göre, Orta Asya Türk Halı Sanatı hakkında ilk önemli buluntu, Rus arkeolog C. İ. Rudenko tarafından, 1947-49 yılları arasında, Sibirya’da Altay Dağları eteklerinde, V. Pazırık Kurganı’nın da (oda mezar) çıkartılan ve günümüzde pazırık halısı diye bilinen halıdır. Halı, Kurgan’ın içine su dolup buzullaşması sonucu, günümüze kadar sağlam bir hâlde gelmiştir. Bugün Leningrad Ermitaj Müzesi’ nde sergilenmektedir.14 M. Ö. III-II. yy. da, Asya Hunları tarafından dokunduğu kabul edilmektedir.15 Kurgan içinde, halının yanı sıra düz dokuma yaygılar, keçe ve koşum takımları da bulunmuştur. Koşum takımlarında ve ağaç üzerine Göktürk yazısı ile yazılmış Türkçe kelimelerin okunması da, Hunlular devrinde dokunduğunu doğrulamaktadır.16 Yün malzemeyle ve Türk düğüm tekniğiyle (Gördes düğümü) dokunan bu halı dünyanın en erken tarihli düğümlü dokumasıdır.

Pazırık halısının ardından, Türk halı sanatı açısından, Doğu Türkistan’da ele geçen halılara kadar, uzun bir zaman boşluğu görülür. Sir Aurel Stein tarafından, Pazırık halısının bulunmasından 45 yıl önce, 1906-1908 yıllarında, Doğu Türkistan’da, Lou-lan kuyu mezarında ve lop-nor’da bir Bu’daha tapınağında (stupa) yapılan kazılarda, halı parçaları bulunmuştur.17 M. S. 3-6. yy.’lara tarihlenen bu halılar bugün Hindistan’da Yeni Delhi ve Londra’da British Museum’da sergilenmektedir. Tamamen yünden dokunan bu halılar, tek düğümlüdür. Renklerinde mavi, kırmızı, yeşil, sarı, kahverengi ve bunların tonları hakimdir. Geometrik karakterli, eşkenardörtgen, dikey ve yatay zikzak şekilli desenlerle süslenmiştir.

1913 yılında, Turfan Bölgesi’nde, A.Von Le Coq tarafından Kuça/Koço şehri yakınlarındaki Kızıl’da bir tapınağın odasında halı parçası bulunmuştur. Göktürkler dönemine ait bu halılar M. S. 5-6 yy.’dan kalmadır. Bugün Berlin İslâm Sanatı Müzesi’nde sergilenmektedir. Bu halı yün malzemeyle ve alternatif çözgüler üzerine, düğümlenerek dokunmuştur. Süslemelerinde geometrik desenlerin yanı sıra ejder figürü de görülür.18

Türk halılarının önemli bir buluntusu da Abbasiler döneminden kaldığı kabul edilen halılardır. Abbasiler çağında başkent Samarra, 838-883 yıllarında, Türk askerleri ve Türklerin yaşadığı bir merkez hâline gelmiş, bir Arap şehrinden çok Türk şehri görünümü kazanmasının yanı sıra, Türk-İslâm sanatı geleneklerinin şekillendiği merkez hâlini almıştır. Türk halı dokuma geleneği, bu yolla, İslâm dünyasına taşınmıştır: 1935-36 yıllarında, Fustat’ta (eski Kahire) C. J. Lamm tarafından yapılan kazılar sonrasında, Abbasiler devrinden kaldığı kabul edilen halı parçaları bulunmuştur. Bunlardan Kahire Arap Müzesi’nde bulunan kûfî yazılı iki parçadan biri H. 202 (M. 817/18) tarihlidir.19

Fustat’ta bulunan halılardan iki tanesi yine IX. yy.’a tarihlenmektedir. İsveç Gotheburg Röhss Müzesi’ne götürülen örneklerden ilki 30,5 x 13 cm. boyutlarındadır. Halıda kırmızı, kahverengi, mavi ve beyaz renkler hakimdir. Zemini kaydırılmış eksenler halinde sıralanan, altıgenlerden meydana gelen bir kompozisyon gös

termektedir. Stockholm Milli Müzesi’ne (National Museum) götürülen ikinci örnek ise yaklaşık 29 x 32 cm. boyutlarındadır. Kırmızı, deve tüyü rengine yakın kahverengi, mavi, yeşil ve beyaz renklerle süslüdür. Desenlerinde, çok iyi seçilmemekle beraber, iç içe girmiş eşkenar dörtgenler görülür. Her iki halı da, tek çözgü üzerine düğüm tekniğiyle dokunmuştur.20 Her iki halı da, muhtemelen, Türkler tarafından Samarra’da dokunmuş ya da Türkler tarafından Asya’da dokunup Samerra’ya getirilmiştir.

Türk Halı Sanatı tarihinde, önemli buluntulardan birisi de Eski Kahire’de (Fustat) ortaya çıkartılan halılardır. C. J. Lamm tarafından bulunan bu halıların 100 kadar parçadan meydana geldiği bilinmektedir. Bunlardan sadece 29 tanesi Lamm tarafından İsveç’e götürülüp, resim ve desenleriyle birlikte yayınlanmıştır. İçlerinde Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemi halıları da mevcuttur. Bunlardan büyük bir bölümü o dönemlerde Atina Benaki ve İsveç Stockholm Milli Müzesi’ne kaldırılmış, ilginç bulunan örneklerin bir kısmı da New York Metropolitan Müzesi’ne götürülmüştür. Atina’ya götürülen örnekler sonradan kaybolmuştur. Bu halıların desenlerini ancak çizimlerinden tanımaktayız. Büyük Selçuklular dönemine ait olan örnekleri kırmızı, kahverengi, koyu mavi, zeytin yeşili renklerle karakteristiktir. Tek düğüm tekniğiyle, yünden dokunmuştur. Desenleri geometrik karakterlidir.21 Metropolitan Müzesi’ne götürülen örneklerin koyu mavi zemin üzerine, sarı kûfî harflerin, Abbasi parçalarından daha gelişmiş bir teknik gösterdiği söylenmektedir. Ayrıca, bu halıların, belki de, Abbasilerin dağılmasından sonra kurulan Ahşitler veya Tulunlular devirlerinde dokunabilecekleri ifade edilmektedir. Kaynaklarda, özellikle, Tulunluların Mısır, Suriye ve Adana’ya hakim oldukları dönemlerde, Humeravehy zamanında, halıcılık açısından doruğa ulaştıkları, halıların da bu dönemde dokunabilecekleri söylenmektedir.22

XIII. yüzyılda, Suriye, İran, Irak, Anadolu gibi çok geniş bir coğrafyaya yayılan Büyük Selçukluların mimarî alanda çok büyük eserler vermelerine rağmen, halı ve düz dokuma yaygıları ne yazık ki, günümüze kadar gelememiştir. Kaynaklar bunun nedenini Moğolların Türk ülkelerini fethettikleri dönemlerde, mimarîye göre daha dayanıksız olan halı, minyatür ve tekstil ürünlerinin yağmalanmasına bağlamaktadır.23 Ancak, bu dönemden günümüze gelen Makamat Minyatürleri’nde halı resimleri görülmektedir. Sözgelimi, İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi, Esat Efendi Kitaplığı, 2916 numarada kayıtlı bulunan, Makamat Minyatürü’nde, kadının oturduğu tahtın altındaki halı tasviri bu dönemde halı dokunduğunu göstermektedir. Buradaki halı resmi, özellikle, zeminin geometrik kompozisyonlara bölünüşü ve motiflerin sonsuzluk prensibi içinde yayılışı bakımından, Anadolu Selçuklu halılarıyla büyük bir benzerlik göstermektedir.

Türk halı sanatı, Türklerin 1071 yılında Anadolu’yu fethetmesiyle birlikte, gelişimini Anadolu’da sürdürmüştür: Anadolu-Türk halı sanatının temeli Orta Asya Türk halı sanatına dayanır. Türkler Orta Asya’dan Anadolu’ya geldiklerinde halı geleneğini de beraberlerinde getirmişlerdir. Özellikle Arap seyyahlarından, 1274 yıllarında ölen İbn Said, Kitâb bast u’larz fi’ttül ve’l arz isimli eserinde, Bizans’a ait Batı Anadolu’dan söz ettikten sonra, şu bilgileri vermektedir: ” Bu bölgenin batısında Türkmen Dağları ve Türkmen ülkesi bulunur. Türkmenler Türk soyun’ndan büyük bir kavim olup Selçuklular devrinde Rûm ülkesini fethetmişlerdir. Bunlar sık sık kıyılara kadar giderek akınlarda bulunurlar, tutsak aldıkları çocukları İslâm tüccarlarına satarlar. Türkmen halılarını (el busut-Turkmâniyye) dokuyan bu Türkmenlerdir. Bu halılar bütün ülkelere satılır (el-meclûbetü ile’l-bilâd). Antalya’nın kuzeyinde Togûla (Tonguzlu?-Denizli) Dağları vardır. Bu dağlarda kendilerine Uç denilen Türkmenler yaşar. Bu Türkmenlerin 200.000 çadırı olduğu söylenir”.24

İbn Said, Aksaray ile ilgili bilgiler verirken, “bu şehirde güzel yün halılar (el-busutu’l mullâh) imal edildiğini” bildirir.25 1271-72 yıllarında Anadolu’dan geçtiği bilinen Marko Polo’nun söylediklerinde göre, “dünyanın en güzel halıları Anadolu’da dokunmaktaydı”.26 Bu dokuma merkezleri arasında Konya, Kayseri, Kırşehir, Aksaray gibi şehirlerin adı geçmektedir. Yine, XIV. yy. başlarında Anadolu’ yu gezen İbn Batuta, verdiği bilgilerde, Aksaray’ı mamur bir şehir şeklinde zikredip, Anadolu’nun en güzel ve en muhteşem şehirlerinden biri şeklinde vasıflandırır ve “ … bu şehirde kendi adıyla (Aksaray) anılan koyun yünüyle halılar dokunur. Bu halıların hiç bir ülkede eşi benzeri yoktur. Bu sebeple bu halılar Suriye (eş-Şam), Irak, Mısır, Hindistan, Çin ve Türk ülkelerine sevk olur” der.27 Fustat’ta Selçuklu ve Beylikler döneminden kalma, son yıllarda da Hindistan’da Selçuklu dönemi halılarının bulunması bunu doğrulamaktadır. Yine kaynaklar, İbn Batuta’nın XIV. yy. başında, “… Lâdik’te çok güzel halıların yanı sıra, bordürleri altın tellerle dokunmuş, çok dayanıklı ve kaliteli pamuklu kumaşların bulunduğunu yazdığını” nakletmektedir.28 Bu da, Selçuklular döneminde, halı dokunan yerlerde, aynı zamanda, kumaş da dokunduğuna işaret etmektedir.

Anadolu Selçuklu döneminden kalma bildiğimiz 23 tane halı mevcuttur. Selçuklu halılarından ilk sekiz örnek Konya Alaeddin Cami’nde bulunmuştur. Bugün İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan bu halılar 1905 yılında, Alman Konsolosluğu’nda görevli Danimarkalı Loytdved’in delaleti ile, İsveçli F. R. Martin tarafından keşfedilmiştir. F. R. Martin bu halıları yayınlamadan, halıların resimlerini Loytdved’den temin eden Fredrich Sarre, halıları görmeden, bunlardan üç ta

nesini yayınlamıştır. F. R. Martin ise bunları, 1908 yılında, birincisi metin, ikincisi resimlerden meydana gelen iki cilt hâlinde yayınlamıştır.29 Fustat’ta bulunan halılardan yedi tanesinin de Selçuklu halısı olduğu kabul edilmiştir.30 Daha sonra R. M. Riestahl tarafından,31 1930 yılında, Beyşehir Eşrefoğlu Cami’nde üç halı bulunmuştur. Son yıllarda, Tibet’te beş halı daha keşfedilmiştir.32 Bu halılara dayanarak Anadolu Selçuklu halı sanatı hakkında fikir edinmekteyiz.

Konya Alaeddin Cami’inde bulunup, İstanbul Türk İslâm Eserleri Müzesine getirilen Selçuklu halılardan ilki (Env. No: 681), 2.85 x 5.50 cm. ölçüleründe, yün malzemeli ve Gördes düğümlüdür. Çözgü ipi iki katlı, çift bükümlü ve kalın ve doğal renklidir. Atkı ipi tek bükümlü yünden ve kırmızı renklidir. Bütün hâlinde günümüze kadar gelebilen bir örnekltir. Zemini açık kırmızı zemin üzerine, koyu kırmızı renkli, eli belinde veya kartal motifini hatıtlatan, uçları ok gibi sivri motiflerle süslüdür. Orta yerleri yuvarlak mavi desenlerle belirtilmiştir. En dıştaki dar bordürle, motifleri birbirinden ayıran geçme bordürleri, günümüzde yörük yıldızı diye anılan, sekiz kollu, yıldızlarla süslüdür. Geniş bordürü ise kufî yazıya benzer, meşk motifleriyle bezenmiştir (Res.1).

İkinci örnek 685 envanter numarasıyla kayıtlıdır. 3.20 x 2.40 cm. boyutlarındadır. Yün malzemeyle ve Türk düğüm tekniğiyle (Gördes) dokunmuştur. Çözgü ipi iki katlı, çift bükümlü ve doğal renklidir. Atkıları tek bükümlüdür. Zemini koyu mavi zemin üzerine açık mavi renkli, kaydırılmış eksenler hâlinde dizilen, sekiz köşeli yıldız motifi içine yerleştirilmiş sekiz köşeli yıldızlar ve bunların aralarında kalan boşlukların içini dolduran elibelinde motifine benzer desenlerle süslenmiştir. İçteki yıldızlar kırmızı renklidir. En dıştaki bordürle, desenler arasındaki geçiş bordürleri, günümüzde Ayvacık (Çanakkale) halılarında kilit (anahtar) diye anılan, karşılıklı yerleştirilmiş, elibelinde motifleriyle süslenmiştir. Geniş bordür ise, iç zemin süslemesini andıran desenlerin, mimari süslemelerdeki gibi, pano hâline getirilmiş, geçmeli süslemeler gibi işlenmiştir (Res.2).

Üçüncü örnek 6.08. x 2.46 cm. ölçülerinde ve yün malzemelidir. 689 envanter numaralı bu halıda çözgü saf renkli, iki kat ve çift bükümlüdür. Gördes düğümüyle dokunmuştur. Zemini yatık eşkenar dörtgenlerle süslüdür. Bunların da içi, günümüzde Döşemealtı (Antalya) halılarında yelek diye anılan köşe dolgusu süslemelerine benzeyan, elibelinde motifini andıran dört adet motifle süslüdür. Geniş kenar ise, düğümlü kufî yazıyı andıran, meşk benzeri motiflerle bezenmiştir.

Dördüncü örnek 688 envanter numarasıyla kayıtlıdır. 2.30 x 1.14 cm. boyutlarındadır. Yün malzemeyle, Gördes düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Çözgüleri iki katlı ve çift bükümlüdür. Atkıları tek bükümlü ve kırmızı renklidir. Zemini kenarları çengelli eşkenar dörtgenlerden meydana gelen geometrik desenlerle süslüdür. Dıştaki dar bordürle, desenler arasındaki geçişi sağlayan dar bordürler günümüzde Batı Anadolu Bölgesi’nde altın çengel diye anılan, uçları içe kıvrılmış, yatık (S) şekilli geometrik desenlerle bezelidir. Geniş kenar suyu ise kare panoların içine yerleştirilmiş, iç içe sekiz köşeli yıldızlardan meydana gelen motiflerle bezenmiştir.

Beşinci örnek 0.9 x 074 cm. boyutlarında bir halı parçasıdır. 684 envanter numarasıyla kayıtlı halı yün malzemre ve Gördes düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Çözgüsü çift, atkıları tek bükümlüdür. Zemini, uçları elibelinde motifiyle sona eren, eşkenar dörtgen şekilli motiflerle süslüdür. Geçiş bordürü, günümüz Kırşehir halılarında Türkocağı deseni diye anılan, Batı Anadolu Bölgesi halılarında da çınar yaprağı diye bilinen, bir ters bir düz yerleştirilmiş, ok şekilli desenlerle süslüdür. Geniş kenar suyu ise araları elibelinde motifleriyle bezenmiş, kufî yazıya benzer, meşk motifleriyle süslüdür.

Altıncı örnek 692, 693 envanter numaralarıyla kayıtlıdır. İki parça hâlindedir ve ayrı envanter numarası almışlardır. 692 numaralı halı 0.87 x 166, 693 numaralı halı 1.32 x 1.23 cm. boyutlarındadır. Yün malzemeli ve Gördes düğümlüdür. Çözgüleri iki katlı ve çift bükümlüdür. Atkıları ise tek bükümlü ve kırmızı renklidir. Zemini kartala benzeyen elibelinde motifi ile süslüdür. Geniş kenar suyu ise beşinci halının kenar suyuna benzemektedir.

Yedinci örnek 683, 692, 693 envanter numarasıyla kayıtlıdır. 2.26 x 1.23 cm. boyutlarındadır. Çok yıpranmış durumdadır. Yün malzemeyle dokunan halının çözgüsü iki kat ve çift bükümlü, atkıları tek bükümlüdür. Zemini çengeli andıran motiflerle bezelidir. Mavi zemin üzerine beyaz renkle verilen desenler günümüzde, Anadolu’da kuş, yılan, eğri (yılan) gibi isimlerle adalandırılmaktadır (Res.3).

Sekizinci halı 0.77 x 0.17 cm. boyutlarındadır. 678 envanter numarasıyla kayıtlı bulunan halı Konya II. Kılıçaslan Türbesi’nden getirilmiştir. Yün malzemelidir. Çözgüleri çift bükümlü ve saf renklidir. Atkıları tek bükümlüdür. Mavi zemin üzerine açık mavi renkli etrafı, günümüzde halk arasında kıvrım diye anılan, çengel motifleriyle süslü eşkanar dörtgen şekilli bir motifin çevresinde, her birinin içi günümüzde altın çengel diye anılan, küçük eşkenar dörtgen şekilli desenlerin meydana getirdiği sekizgenlerle süslüdür. Kenar bordürü ise araları elibelinde gigürüne benzer motiflerle bağlanan, elif harflerinden meydana gelen (meşk) kufî yazılarla süslüdür.

Beyşehir Eşrefoğlu Cami’nde bulunan üç halıdan ilki günmüzde Konya Mevlâna Müzesi’ndedir. 867 envanter numarasıyla kayıtlı bulunan halı yün malzemeyle, Gördes düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Açık kırmızı üzerine açık kahverengi renklerle süslenen halının zemininde, kaydırılmış eksenler hâlinde dizilen, kare şekilli

bir pano içine yerleştirilmiş, halk arasında, yörük yıldızı denilen, sekiz kollu bir yıldız motifi ve bunların arasına yerleştirilmiş elibelinde motifleriyle süslenmiştir. Bu hâliyle Konya’da bulunan II. halının süslemelerine benzemektedir. En dıştaki ve desenler arasında geçiş süslemesi olarak kullanılan bordürlerde, Çanakkale yöresinde kilit (anahtar) diye anılan, mihrabı andıran, elif harflerinden meydana gelmiş bir süsleme görülür. Geniş kenar üzerinde ise, sekiz kollu yıldızlardan meydana gelen, mimarideki süslemeleri hatırlatan geçmeli geometrik bezemeler dikkati çeker.

Beyşehir Eşrefoğlu Cami’nde bulunup Konya Mevlâna Müzesine getirilen II. halı (En. No.Me.867) 1.70 x 2.54 cm. boyutlarındadır. Yün malzemeyle ve Gördes düğüm tekniğiyle dokunan halının çözgüleri çift, atkıları tek bükümlüdür. Zemini koyu mavi renk üstüne, açık mavi renklerle yapılmış eşkenar dörtgen şekilli desenlerle bezelidir. Eşkenardörtgenlerin birleşme yerlerinde, günümüzde Anadolu’da halkın elibelinde, kurbağa gibi isimlerle adlandırdığı bir süsleme, iç kısmında ise sekiz kollu yörük yıldızı motifleri yer alır (Res.4).

Aynı camide bulunan üçüncü halı yine Konya Mevlâna Müzesi’ndedir. Yaklaşık beş metre uzunluğundaki bir halının parçası olduğu tahmin edilen halı yün malzemeyle, Gördes düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Zeminde köşeli çiçeklerden meydana gelen bir kompozisyon görülür. En dışta ve geçişlerde kullanılan dar bordür üzerinde kilit benzeri süslemeler, geniş bordürde ise, çok şematize edilerek verilmiş insan motifleri dikkati çeker (Res.5).

Fustat’ta (Eski Kahire) 1935-36 yıllarında yapılan kazılarda bulunup, buradan İsveç’e götürülen yedi halıdan ilki Stockholm National Museet’tedir.33 39 envanter numarasıyla kayıtlı bu halı XIII. yy.’dan kalmadır. 0.14 x 16.5 cm. boyutlarındaki halı yün malzemeyle, Türk düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Çözgüleri çift bükümlü, koyu kahverengi, atkıları kırmızı renkli yündendir. Açık kırmızı zemin üzerine koyu kırmızı ve mavi renkli, içerisi eşkenar dörtgenlerden meydana gelen, dıştan da koç başı şeklinde süslenmiş, geometrik karakterli desenlerle bezenmiştir (Res.6).

Fustat’da bulunan ikinci örnek yine Stckholm National Museet’tedir. XIII. yy.’dan kalmadır. 0.26 x 0.17cm. boyutlarındaki küçük halı parçası kırmızı ve laciverte yakın mavi renklerle süslüdür. Yün malzemeli ve Türk düğüm tekniklidir. Çözgüleri çift bükümlü ve deve tüyü sarısı rengindedir. Atkıları ise kırmızı renklidir. Zemini, kırmızı zemin üzerine, orta yerleri yıldız şeklinde belirlenmiş kare bir pano içine yerleştirilmiş sekiz köşeli yörük yıldızı ve elibelinde motifleriyle süslenmiştir. Elibelinde motifleri Anadolu’da bulnan örneklere göre insan figürüne daha çok benzemektedir (Res.7).

Üçüncü halı yine Stckholm National Museet’tedir. XIII. yy.’dan kaldığı kabul edilen halı 0.31.5 x 0.18 cm. boyutlarındadır. 42 Envanter numarasıyla kayıtlıdır. Yün malzemeyle ve Türk düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Çözgüleri çift bükümlü ve deve tüyü sarısı renkte, atkıları tek bükümlü ve kırmızı renktedir. Zemini, pembemsi bir kırmızı üzerine elibelinde motifleriyle, dar kenar suyu dört yapraklı çiçeklerle, geniş kenar suyu ise kufî yazıyı andıran desenlerle süslüdür.

Dördüncü halı yine Stckholm National Museet’tedir ve 431 envanter numarasıyla kayıtlıdır. XIV. yy.’dan kaldığı kabul edilen halı 0.40 x 0.1.45 cm boyutlarındadır. Halının sadece kenar bordürü mevcuttur. Yün malzemeyle ve Türk düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Çözgüleri çift bükümlü ve deve tüyü sarısı renktedir. Atkıları ise tek bükümlü kırmızı boyalı yündendir. Kırmızı zemin üzerine deve tüyü sarısı renkli kufî yazılı bordürün ardından, içi geometrik desenlerle doldurulumuş, bir tes bir düz yerleştirilmiş üçgenlerle süslü bir bezeme görülür.

Beşinci örnek yine Stckholm National Museet’tedir ve 0.27.5 x 0.10.5 cm. boyutlarında, zemin parçasıdır. XIV. yy.’dan kaldığı kabul edilmektedir. Yün malzemeyle ve Türk düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Çözgüleri çift bükümlü ve deve tüyü sarısı, atkıları tek bükümlü ve kırmızı renkli yündendir. Koyu sarı zemin üzerine kahverengi, lacivert ve mavi renklerle, kenarları çengelli eşkenar dörtgen şekilli desenlerle bezendiği anlaşılmaktadır.

Altıncı örnek yine Stckholm National Museet’tedir ve XIII. yy.’dan kalmadır. 0.33 x 0.9.5 cm. boyutlarında küçük bir parçadır. Yün malzemeyle ve Türk düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Çözgüleri çift bükümlü deve tüyü sarısı renkli, atkıları ise tek bükümlü ve kırmızı renklidir. Zemini, deve tüyü sarı üzerine kırmızı, kahverengi ve lacivert renkli şaşırtmalı dizilmiş yaprak ve çiçeklerden meydana gelen desenlerle süslüdür.

Yedinci örnek Gothenburg Röhss Museet’tedir. 31 x 25.5 cm. boyutlarındadır ve XIV. yy.’dan kalmadır. Yün malzemeyle ve Türk düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Çözgüleri çift bükümlü sarı, atkıları ise tek bükümlü kırmızı renkli iptendir. Zemini, sarı renkli zemin üzerine, kahverengi, kırmızı ve üçgen, sekiz kollu yıldız ve kare şekilli desenlerle süslüdür. Geniş bordürü ise geçmeli eşkenar dörtgenlerden meydana gelen desenlerle bezelidir.

Son yıllarda, Tibette, Budist manastırlarında iken, 1990’lı yıllarda, manastırların temizlenmesi sırasında ortaya çıkan, sayıları 12’ yi bulan halı keşfedilmiştir. Bu halılardan, Selçuklu döneminden kaldığı kabul edilen beş tanesi, ilk kez Michael Franses,34 daha sonra da sayın Prof. Dr. Oktay Aslanapa tarafından tanıtılmıştır.35 Bu halıların içinde özellikle hayvan figürleriyle süslü beş

halının, sipariş üzerine Anadolu’da dokunduğu ve Tibet’e götürüldüğü tahmin edilmektedir. Yünün cinsi, boya ve teknik açıdan Anadolu-Türk halılarına benzeyen bu halılar, bulundukları yer nedeniyle, Tibet grubu diye adlandırılmaktadır. Teknik analizlerinden bunların 12. ve 13. yy.’dan kaldığı anlaşılmaktadır. Halılar, bulundukları yer ve koleksiyonerlerin ismiyle Cagan halısı, Kirchheim Koleksiyonu halısı, Bruşettine Koleksiyonu halısı ve Eskenazi/Orient Stars halısı şeklinde adlandırılmaktadır. Tüm örneklerde halı zemini dört eşit kare veya dikdörtgen şemaya bölünüp, bunlardan her birine, iç içe yerleştirilmiş, hayvan figürleri işlenmiştir. Bu halıların keşfedildiği 1990 yıllarına kadar, hayvan figürlü örneği bilinmeyen Selçuklu halılarında da hayvan figürlerinin dokunduğu ve bu desenle süslü Selçuklu halılarının Beylikler dönemi hayvan figürlü halılarına öncülük ettiği gerçeği ortaya çıkmıştır.

Tibet’te, Çinliler tarfından tahrip edilmiş bir Budist manastırından getirilen ve Nepal’de Freed Çağan tarafından satın alınıp, New York Metropolitam Müzesi’ne getirilen ve Cagan halısı kırmızı, kahverengi, lacivert renkleridir. Teknik analizlerinden XIII. yy. son çeyreğinde dokunduğu anlaşılan halının dıştaki dar bordürü ve iç zemini ayıran geçiş bordürü, günümüzde, Batı Anadolu Bölgesi’nde altın çengel diye bilinen uçları kıvrık, yatık (S) şekilli, geometrik desenlerle süslüdür. Aralardaki, bağlayıcı nitelikteki, dar suşlar, yine Batı Anadolu’da sığır sidiği denilen, geometrik desenlerle süsülüdür. Geniş kenar suları ise, zemini, Anadolu’da bıtrak, Batı Anadolu’da da gıvrım diye anılan, eşkenar dötgenlerden meydana gelen geometrik desenlerle bezelidir.


Yüklə 8,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   170   171   172   173   174   175   176   177   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin