Azerbaycan’da Müstakil Hanlıklar Devrine Umumî Bir Bakış



Yüklə 8,92 Mb.
səhifə176/178
tarix17.01.2019
ölçüsü8,92 Mb.
#98430
1   ...   170   171   172   173   174   175   176   177   178

Halının zemininde, karşılklı veya üst üste yerleştirilmiş dört tane hayvan figürü yer almaktadır. Her bir hayvan figürü içinde ikinci bir figür daha mevcuttur. Üstteki figürlerden birinin zemini lacvert, diğeri kahverengi, alttakilerden her ikisi de kahverengi renklidir. Dıştaki hayvanlar geniş ağızalrıyla daha çok köpek figürüne benzemektedir. Kuyrukları XVII. yy. Kirşehir halılarındaki gibi, elibelinde motifiyle sona ermektedir. Üç ayaklı verilen figürlerin her bir ayağı üzerine dik yerleştirilmiş, (S) şekilli birer damga işlenmiştir. Gögüslerinde de, ikisinin ayağına, ikisinin de göğsüne yakın bir yerde, sanki dördüncü ayağını havaya kaldırmış gibi görünen, birer ayak daha işlenmiştir. İçteki hayvan figürleri, arkadan öne doğru atılmış kuyruklarıyla, adeta köpek figürüne benzemektedir. Üçer ayaklı işlenen figürlerin vücudunda, yatay yerleştirilmiş, zikzaklı birer süsleme bulunmaktadır. Sağ üst köşedeki figür kımızı zemin, diğer üç tanesi de lacivert zemin üzerine tasvir edilmiştir.

Bu halılara benzeyen dört eski halı daha keşfedilmiştir. Bunlardan ilki Eberhard Hermann tarafından 1992 Kasım ayında Münihte sergilenmiş, daha sonra Kirchheim tarafından satın alınmıştır.

Yayınlanmayan diğer halılardan biri Cenova’da Bruşettini Koleksiyonunca satın alınmıştır. Bu halı, Çağan halısındaki gibi fakat, büyük boy, tek bir hayvan figürüyle süslüdür. Yatık (S) şekilli geometrik desenlerle süslü bir çerçeve içinde resmedilen hayvan figürleri iç içe, büyük, mavi renkli figürler şeklinde işleniştir. Başında kulak veya buynuzları mevcuttur. Kuyruğu çengel şeklinde kıvrım yapmaktadır. Diğer halı ise Milano’daki Eskenazi ve diğer firmalarca satın alınarak Orient Staras Koleksiyonuna katılmıştır. Bu halı da dört büyük hayvan figürüyle süslüdür. He iki halının kenar bordürleri de birbirlerine benzeyen, kuf’i yazılarla süslüdür.

Kirchheim Koleksiyonu halısı: Üstten bir bölümü eksik olan bu halıda kırmızı lacivert, kahverengi ve beyaz renkler hakimdir. Yün malzemeyle dokunmuştur ve 310 x 173 cm. boyutlarındadır. 12-14. yy.’a tarihlenmektedir. Kenar bordürü elif harfinin tekrarından meydana gelen ve bunları bağlayıcı nitelikteki, uçları ok gibi sivri, kufî yazılarla süslüdür. Orta zemine, memderes motifini andıran geometrik bir desenle geçilmekte, içteki bordürde ise, bir ters bir düz yerleştirilmiş üçgenlerden meydana gelen bir süsleme yer almaktadır. Sanki üst üste iki kare bölümden meydana gelen zeminde, karelerden biri içinde, iç içe iki hayvan motifiyle süslenmiş bir desen görülmektedir. Muhtemelen simetrik ve karşılıklı iki hayvan figürü biçiminde işlenmiştir. Dıştaki asıl figürün boyunlu verilmiş, kuyruğu, bugün Anadolu’da, pekçok yörede kucaklama (kucaklaşma) diye bilinen bir desenle belirtilmiştir. Uzun gövde, altta ve üstte üç dilimle belirlenmiş, hayvanın dört bacağı, ayakları sağ tarafa dönük hâlde işlenmiştir.

Deve tüyü kahverngi zemin üzerine de ikinci bir hayvan motifi işlenmiştir. Kırmızı ve lacivert renklerle işenen motif daha çok köpek figürüne benzemektedir. Hayvanın ağzından altı eşkenar dörtgenden meydana gelen, zincire benzer bir motif sarkmaktadır. Kuyruğu yine kucaklama motifi şeklinde verilmiş, dıştaki figürden farklı olarak, kuyruğun üzerine, günümüzde eğri (yılan/kuş) diye anılan (V) şekilli, bir motif yerleştirilmiştir. Üç bacaklı işlenen figürün ayakları yine sağ tarafa dönük hâlde verilmiştir.

Kirchheim Koleksiyonu’nunda bulunan ve çehre halısı diye adlandırılan bir başka halı yün malzemeli ve 235 x 170 cm. boyutlarındadır. Karbon testi sonuçlarına göre 13-14. yy.’dan kalmadır. Alt ve üst kısımları eksiktir. Diğer yerleri kısmen sağlam vaziyettedir. Uzun kenarları iç içe iki geniş kenar suyu ile kuşatılmıştır. Her iki kenar suyu da geometrik desenlerle süslüdür. Zemini ise sütuncelere veya birbirileriyle mücadele eden hayvan figürlerine benzeyen geometrik desenlerle doldurulmuştur. Aralarda kuş figürlerini andıran motifler ve insan maskeleri görülmektedir. Halının tamamında kırmızı, kahvernegi, lacivert, mavi ve siyah renkler hakimdir.

Görünüş açısından, günümüzde Emirdağ (Afyon) yöresinde halen dokunan karadöşeme kilimlere benzemektedir.

Eskenazi/Orient Stars halısı 173 x 310 cm. ölçülerindedir. Zemini, Bruşettini halısındaki gibi, iki eşit dikdörtgene ayrılmış, her biri içine, karşılıklı olarak birbirine bakan, dört ayaklı, büyük hayvanlar yerleştirilmiştir. Üst sıradaki hayvanlardan soldaki yeşil, sağdaki mavi renklidir. Alt sıradakiler ise bunun tersi biçimde renklendirilmiştir. Büyük hayvanların başlarında kulak veya boynuzları vardır. Her biri dörder bacaklı işlenmiştir. İçteki hayvanlar ise üçer bacaklı verilmiştir. Kuyrukları çengel şeklinde sona ermektedir. Ağızlarından da aşağı doğru birer zincir motifi sarkmaktadır.

Eskenazi koleksiyonunda bulunan bir başka halı tamamen Kirchheim Koleksiyonu’nda bulunan halıya benzemektedir. Yıpranmış durumda bulunsa da, tam hâldedir. 119 x 130 cm. boyutlarındadır. Karbon testinden 12-14. yy.’larda dokunduğu anlaşılmıştır. Kenar bordürü, elif şekilli, kufi yazılarla süslüdür. Bir ters bir düz üçgenlerle ayrılan zemini iki parçaya bölünmüştür. Her bölüm içine karşılkılı yerleştirilmiş ikişer hayvan figürü yerleştirilmiştir. Hayvanlar iç içe ikişer hayvan şeklinde işlenmiştir. Dıştaki hayvanlar uzun boyunlu ve kuyrukları, günümüzdeki kucaklama motifine benzer şekilde, geriye dönük vaziyette tasvir edilmiştir. Dörder tane ayakları vardır. İçteki hayvan figürleri ise üçer ayaklıdır. Kuyrukları geriye dönük fakat, üstte elibelinde şeklinde bir desenle sona ermektedir. Ağızlarından birer zincir motifi sarkmaktadır. Halı kırmızı zemin üzerine, kırmızı, kahverengi ve lacivert renklidir. Figürler lacivert konturlu fakat, çapraz bir şekilde, ikisinin zemini kırmızı, ikisinin zemini kahverengi renklidir.

Değerlendirme ve Sonuç

İstanbul Türk İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan Selçuklu halıları birbirine benzemektedir. Renklerinde kırmızı, kahverengi, mavi, lacivert, yeşil ve beyaz renkler hakimdir. Desenlerinde, kenar bordürde, dar sular üzerinde, bugün, özellikle Çanakkale yöresinde, halkın kilit dediği, kûfi yazıya benzer desenler (Res.5), geniş kenar üzerinde, birbirine geçmeli sekizgen yıldızlardan meydana gelen kompozisyonlar, geometrik bezemeler ve kûfi yazıya benzer süslemeler (meşk) yer alır (Res.1). Zeminde ise, eşkenar dörtgen, sekizgen karakterli ve günümüzde halkın yılan veya kuş diye isimlendirdiği, çengel şekilli bezemeler (Res.3), elibelinde motifleri bulunur. Tüm bu desenler her halıda farklı yerlerde ve Türk halılarına özgü, sonsuzluk prensibi içinde işlenir. Desenler hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir karaktere sahiptir. Mevcut örneklerde atkı ipleri kırmızı renklidir. Türk düğüm tekniğiyle, doğal boyalar ve bitkilerden elde edilen boyalarla renklendirilmiştir. İçlerinde beş-altı metre uzunluğunda, 15 m2. büyüklüğünde örnekler mevcuttur.36 Kaynaklar, halıların, muhtemelen, cami için dokutturulduğunu, II. Alaeddin Keykubad zamanında, caminin genişletilmesinden sonra, 1221-1250 yıllarında, camiye vakfedildiğini,37 hattâ, bunların cami için özel dokutturulduğundan, üzerlerinde figür bulunmadığını kabul etmektedir.38

Beyşehir Eşrefoğlu Cami’nde bulunan Selçuklu dönemi halıları malzeme, renk ve dokuma tekniği bakımından Konya Alaeddin Cami’nde bulunan halılarla aynı özelliklere sahiptir. Zemini geometrik kare, eşkenar dörtgen, kıvrım motifleri (çengel), yıldız ve elibelinde motifleriyle süslüdür. Kenarda yer alan dar bordürler ve desenleri birbirinden ayıran kuşaklar, günümüzde Çanakkale civarında kilit diye anılan, Beylikler döneminde saf seccâdeler üzerinde de görülecek olan, kufî yazıdan gelişen, küçük mihrap şekilli desenlerle süslenir. Geniş kenarlar ise Selçuklu mimari süslemesinde çok kullanılan, sekiz kollu yıldızlardan gelişen geometrik geçmeler ve meşk karakterli kufî yazılarla süslenir (Res. 4-5).

Fustat’da bulunan Selçuklu halıları malzem, renk ve dokuma tekniği açısından Konya’da Alaeddin Cami’nde bulunan halılarla aynı özelliklere sahiptir. Desenlerinde kare, eşkenardörtgen, kıvrım (çengel), üçgen gibi geometrik desenler görülür. Bir tesadüf kabul edilse bile, elibelinde motifleri Konya örneklerinden daha çok bir insan figürüne benzer. Kenar sularında ise, Selçuklu mimarisindeki geomertrik karakterli geçmeli süslemelerle, kufî yazılar görülür (Res.6-7).

Tibet’te bulunan Selçuklu halıları Konya Alaeddin Cami’nde bulunan halıların aksine hayvan figürleriyle süslüdür. XIV. yy. hayvan figürlü halıların tersine, gerçeğine yakın bir şekilde dokunan bu halılarda hayvan figürleri büyük boy bir figür şeklinde ya da karşılıklı yerleştirilmiş hayvan çiftleri biçiminde tasvir edilmişlerdir. Zemini iki eşit kareye bölünmüş Beylikler dönemi halılarının öncüsü sayılabilecek bu örneklerde zemin yine iki eşit kareye ayrılmakta, hayvan çiftleri bu karelerin içine, simetrik hâlde yerleştirilmekte fakat, sanki anne karnındaki yavruyu canlandırıyormuş gibi, iç içe işlenmektedir. Hayvanların ayakları üzerinde Anadolu’da hemen her yörede görülen, (S) şekilli damgalar yer almaktadır. Bazen ayaklardan biri havaya kaldırılarak verilmektedir. Kenar bordürleri elif harfine benzeyen, kufî yazılarla süslenmektedir. Renkleri ise Konya Selçuklu halılarıyla aynı özelliklere sahiptir.

Tibet halıları içinde özellikle Kirchheim Koleksiyonu’nda bulunan ve çehre halısı diye bilinen örnek, zemininde insan maskelerine benzer motiflerin bulunması ve desenlerinin hayvan mücadelelerini andırması açısından farklılık göstermektedir. Günümüzde benzer

leri halen Emirdağ (Afyon) yöresinde karadöşeme kilim adıyla dokunmaktadır. Adıgeçen bu halının renginin koyuluğu da kardöşeme kilimlere çok benzemektedir.

Karbon testleri sonucu XII-XIV. yy.’lara tarihlenen, bu halıların malzeme ve teknik açıdan Anadolu’da dokunduğu kesin olmakla birlikte, nerede dokundukları belli değildir. Ancak, İbn Batuta’nın Selçuklu dönemi halıları hakkındaki “….Bu sebeple bu halılar Suriye (eş-Şam), Irak, Mısır, Hindistan, Çin ve Türk ülkelerine sevk olur”39 şeklinde söylediği bilgilerini doğrular niteliktedir. Tibet halılarının, muhtemelen, sipariş üzerine dokunduğu kabul edilmektedir. Ayrıca, Konya Alaeddin Cami’nde bulunan halıların, cami için özel olarak dokunduğu için, figürsüsz yapılmalarına karşılık, bunların figürlü dokunması özel sipariş halıları olduğu fikrini ortaya çıkarmaktadır.40

Sonuç olarak, Selçuklu dönemi halıları Orta Asya Türk halılarının geleneğini Anadolu’da sürdüren bir Türk halı grubudur. Günümüzde, minyatürlerde bulunan örnekleri dışında, Büyük Selçuklu döneminden kalma halı yoktur. Anadolu Selçuklu döneminden ise 23 halı örneği mevcuttur. Bunlardan sekiz tanesi Konya Alaeddin Cami’inde, üç tanesi Beyşehir (Konya) Eşrefoğlu Cami’inde, yedi tanesi Fustad (Eski Kahire) kazılarında, beş tanesi de Nepal’de (Hindistan) bulunmuştur. Bu halılara bakarak Selçuklu dönemi halıları hakkında fikir edinmekteyiz. Hepsi de yün malzemeyle, Türk düğüm tekniğiyle dokunmuştur. Renklerinde kırmızı, kahvernegi, mavi, lacivet ve beyaz renkler hakimdir. Kısmen yeşil renkler de görülür. Hemen hepsi de geometrik desenler ve hayvan figürleriyle süslüdür. Kenar suları ise Selçuklu mimari süslemelerinde görülen geçmeli geometrik motifler ve kufî yazıyı andıran desenlerle bezelidir.

Selçuklu İmparatorluğu’nun, politik açıdan, 1308 yılında yıkılmasından sonra ortaya çıkan Beylikler döneminde de, halı ve düz dokuma yaygılar dokunmaya devam etmiştir: Beylikler Dönemi Halıları, Türk Halı Sanatı Tarihinde, XIV-XV. yy. Anadolu Türk Halıları diye adlandırılır. Bu halılar genellikle hayvan figürleriyle süslüdür. Bu nedenle Hayvan Figürlü Anadolu Halıları diye de bilinir. Bu halılar başlangıçta Rönesans dönemi ressamlarının tablolarına bakılarak tayin edilmiş, daha sonra Anadolu’da yeni örneklerinin bulunmasıyla Beylikler Devri halıları hakkında bilgiler çoğalmış ve daha önce Selçuklu dönemine ait olduğu sanılan pekçok halının da XIV-XV. yy.’dan kaldığı ortaya çıkmıştır41 (Res. 8-9).

Beylikler Dönemi Halıları’nı daha çok, Avrupa’ya ihraç edilen halıları, tablolarında fon olarak kullanan, Rönesans döneminde yaşamış ressamların tablolarından tanımaktayız. Bu tablolara bakılarak, Anadolu’da benzer örnekler bulunmuş ve Beylikler dönemi halılarıyla ilgili bilgilerimiz çoğalmıştır. XIV-XV yy.’da dokunan Anadolu Türk halılarını, Beylikler Dönemi halıları veya XIV-XV yy. Anadolu Halıları adıyla tanıyoruz.

Beylikler Dönemi Halıları’nın günümüze gelebilen örnekleri, yün malzemeli, doğal boyalar ve bitkilerden elde edilen boyalarla renklendirilmiştir. Örneklerinin çoğunluğu seccâde büyüklüğündedir. Halılar daha çok hayvan figürleriyle süslüdür. Hayvanlar genellikle üslûplaştırılarak verilir. Bazen, birkaç hayvanın çeşitli yerleri karıştırılarak, tek bir motifmiş gibi takdim edilir. Sözgelimi, kuşun kanadı ile ejder gövdesi birleştirilerek bir motif hâlinde dokunur.

Beylikler dönemi halılarını desenlerin şekline göre dört grupta incelemek mümkündür: İlk gurupta, hayvan figürleri sınırları kesin çizgilerle belirtilmeyen kareler içinde verilir. Zemin karelere ayrıldığında, simetrik işlenen hayvanlardan her biri kare içinde kalıyormuş gibi işlenir. Bugün Konya Etnoğrafya Müzesi’nde bulunan ve sanat tarihçiler, arasında horozlu halı diye tanınan halı bu tipin en ünlü örneğidir (Res. 8).

İkinci grupta, halı zemini küçük karelere bölünür. Bunlardan her biri içine tek başına duran, bazen sırt sırta, bazen de karşılıklı duran hayvan çiftleri işlenir. Bazı örneklerde hayvanlar çift başlı dokunur. Özellikle Rönesans resamlarının tablolarında sık görülen bu tür halıların benzerleri Fustat (Eski Kahire) buluntuları arasında da mevcuttur.

Üçüncü grupta, halı zemini iki kareye ayrılır. Karelerden her biri sekizgenlerle doldurulur. Bunların da içi bir hayat ağacı etrafına yerleştirilmiş ejderler, tavus kuşları veya birbirleriyle mücadele eden hayvan figürleriyle süslenir (Res.9). Bu grubun ünlü örnekleri arasında, İsveç’in Marby Köyü’ndeki kilisede bulunan ve halıcılar arasında Marby Halısı diye tanınan örnekle, Ming Halısı diye tanınan örnektir. Bir hayat ağacının iki yanına yerleştirilen tavus kuşlarından meydana gelen süslemeye sahip Marby halısı bulunduğu dönemlerde Selçuklular döneminden kalmış en erken tarihli halı diye tanımlanmış, ressamların tablolarında benzer figürlerle süslü halılar bulunduğunda, Beylikler çağından kaldığına karar verilmiştir.

Ming halısı, bugün, Berlin İslâm Eserleri Müzesi’ndedir. Halı, üst üste yerleştirilmiş iki kare içindeki,

birbiriyle mücale eden, ejder ve zümrüt-ü anka kuşuyla süslüdür. Halıda sarı renkler hakimdir. XV. yy.‘da Çin’de yaşayan Ming Sülalesi’nin kutsal rengi sarı olduğu için bu halıya da Ming halısı demek gelenek halini almıştır.42

Bu grup halılarda zeminin iki eşit kareye bölünüşü XVI. yy. Erken Osmanlı Dönemi halılarından örnek alınmış bir şema ortaya koyar. XVI. yy.’da dokunan örneklerinin Bergama civarında dokunduğu kabul edilmektedir. Beylikler Dönemi’nden kalan bu halıların da, aynı şekilde, Bergama çevresinde dokunduğu söylenebilir.

Dördüncü grup örneklerde ise, halının zemini bozulmuş, üçüncü grupta bulunan kareler kaybolmuş, halının zemininde küçük madalyonlara dönüşmüştür. Kareleri dolduran hayvan figürleri ise boşta kalmış ve kareler arasına serpiştirilmiştir. Fustat buluntuları arasında da örnekleri bulunan bu halılar o yıllarda ve sonraki dönemlerde kilim ve diğer düz dokuma yaygılara da işlenmiştir. Günümüzde hâlen, İç Anadolu Bölgesi’nde, Konya ve Aksaray yöresi ile, Batı Anadolu Bölgesi’nde Aydın ve Manisa civarında dokunmaya devam etmektedir. Aksaray yöresinde hayvan figürlerine enik (köpek yavrusu), bu tip dokumalara da enikli kilim (köpek yavrusu figürlü kilim) adı verilmektedir. Aydın ve Manisa civarında ise, aynı hayvan figürlerine inek, bu figürle süslü kilimlere de inekli kilim denilmektedir.

Beylikler dönemi halılarının saf seccâde diye tanınan örnekleri, üzerinde yan yana duran insanların, camide, bir arada namaz kılmak üzere dokunmuştur. Bu nedenle de halı zemini, bir kişinin sığableceği genişlikte, küçük mihraplara bölünmüştür. Mihrabın konturları çoğu kez, elif harfine benzeyen desenlerle belirtilmiştir. Bugün İstanbul Türk İslâm Eserleri Müzesi’nde, bu türden üç tane örnek bulunmaktadır: Bunlardan bir tanesi Konya Alaeddin Cami avlusundan bulunan II. Kılıçaslan Türbesi’nden (En.no: 299), iki tanesi de Sivrihisar Şey Baba Yusuf Tekkesi’nden getirilmiştir. En.no: 720’de kayıtlı bulunan örnek, elif harflerinden meydana gelen mihraplar ve bunları süsleyen üçer kandille süslüdür. En. No: 744’te kayıtlı bulunan örnek ise kenar çerçevesi kufî yazılarla, zemini yan yana ve üst üste yerleştirilmiş mihraplarla bezelidir. Mihrapların da içi yıldız benzeri motiflerle doldurulmuştur43 (Res.10).

Beylikler döneminde başlayan saf seccâde dokuma geleneği, Osmanlılar döneminde devam etmiştir. Uşak halılarının XVI. yy. örnekleri ile, Gördes halılarının XVII. yy. örneklerinde, Kırşehir halılarının XVIII-XIX. yy. örnekleri arasında bu türden örnekler mevcuttur. Ayrıca, Macaristan’da Zigetvar Zirinyi Miklos Museum’da XVI-XVII. yy.’dan kalma seccadeler bulunmaktadır. Günümüzde ise, Anadolu’da özellikle Konya civarında, hem halı hem de kilim türü düz dokuma yaygılarda, benzer örnekleri, seccâde adıyla dokunmaya devam etmektedir.

Anadolu Selçukluları döneminde halı ile birlikte düz dokuma yaygılar da (kilim, cicim, zili-sili-, sumak) dokunmaktaydı. Ancak, düz dokuma yaygıların örnekleri günümüze kadar gelememiştir. Mevcut örnekler genellikle halı tekniklidir. Halıyı dokuyanların düz dokuma yaygı da dokuyabildiklerini kabul etmek gerekir. Özellikle, yabancı kaynaklar, Osmanlı dönemi kilimlerinin Selçuklu dönemi kilimlerine benzediğine dikkat çekmektedir.44

XIV. yy.’da sayısı onu geçen bu beyliklerin en önde gelenleri Osmanlılar ve Karamanoğulları Beylikleri idi. Kendilerini Selçukluların vârisi sayan Karamanoğulları, Osmanlı hükümdarı I. Murad’ı Balkanlarda kazandığı başarıdan dolayı tebrik etmiş ve o’na, âdet olduğu üzere, değerli armağanlar göndermişti. Bu armağanlar arasında, dört çifti büyük, beş çifti de küçük ebatta halılar da mevcuttu. Kâl-i Karâmânî (Karaman halısı) şeklinde isimlendirilen bu halıların, Karaman’ın neresinde dokunduğu kesin bilinmemekle beraber,45 günümüzde Karaman ve çevresi Anadolu’nun halı depolarından birisi durumundadır.

XIV. yy.’ın başlarında Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasından sonra, Anadolu’da hakimiyeti elinde bulunduran Beylikler ve bunların en önemlilerinden Osmanlı Beyliği, diğer kültür alanlarındaki gibi, halıcılıkta da Selçuklu geleneğini devam ettirmiştir. Kaynakların ifadesine göre, “XIII. yy.’ın ikinci yarısında, Orta Anadolu’nun batı ucunda yaşayarak, Söğüt ile Domaniç’te kışlak ve yaylak hayatı geçiren Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’in oymağı da halı ve kilim dokuyordu. Osman Bey yayladan dönerken, Bilecik Tekfuruna armağan olarak peynir, halı, kilim ve kuzular gönderiyordu. Hatta, Osman Bey komşu Bizans tekfurlarının düğünlerine okunduğunda eyü halılar ve kilimler ve süriyle koyunlar getiriyordu. Maraş-Elbistan bölgesinde yaşayan ve sonra bugünkü Yozgat bölgesinde de yurt tutarak oranın Boz Ok adıyla anılmasında âmil olan Dulgadırlı Türkmenlerinin de halı dokuduklarını biliyoruz.46 Yine, Akkoyunlu hükümdar ve emirlerinin pek çok büyük-küçük halıya sahip bulunduklarını ve otağlarına, çadırlarına onları serdiklerini ve bu halıların ala renkte olduğunu gösterir.

Bütün bunlar da Akkoyunlu Türkmenlerinin, Batı ve Orta Anadolu’da yaşayan kardeşleri gibi, halı sanatını bildiklerini ifade eder.

1-N. Görgünay Kırzıoğlu, Altay’lardan Tuna Boyu’na Türk Dünyası’nda Ortak Motifler, Ankara, 1995, s. 39.

2-F. Sümer, “Anadolu’da Türk Halıcılığı’na Dair En Eski Tarihî Kayıtlar”, Türk Dünyası Araştırmaları, Türk Halıları Özel Sayısı, S. 32, Ekim 1984, s. 44.

3-Muhtemelen, keçe kastedilmektedir.

4-F. Sümer, Anadolu’da Türk Halıcılığı’na Dair En Eski Tarihî Kayıtlar, s. 44-45.

5-E. Esin, ”İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Târîhi ve İslâm’a Giriş”, Türk Kültürü El Kitabı-II, C. I/b’den ayrı basım, Edebiyat Fakültesi Matbaası, İstanbul, 1978, s. 109; S. Tural, İlmek’e Yansıyan Şiir: Halı-kilim, Bilig Yayınları, Ahmet Yesvi Üniversitesi Yardım Vakfı Yayını, Ankara, 1999, s. 38; N. Gögünay Kırzıoğlu, Altay’lardan Tuna Boyu’na Türk Dünyası’nda Ortak Motifler, Ankara, 1995, s. 40.

6-E. Esin, “M. V-VII nci Asırlardan Târihî ve Arkeolojik Malzeme Işığında Tasbar Kağan’ın (M. 572-81) Kültür Çevresi”, Türk Kültürü Araştırmaları, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu’nun Hatırasına Armağan, Türk Kültürü Araştırmaları Enstitüsü Yayını, Y. XXIII/1-2, Ankara 1985, s. 233, 236.

7-S. Tural, İlmek’e Yansıyan Şiir: Halı-Kilim, s. 38; N. Görgünay Kırzıoğlu, a.g.e., s. 40.

8-E. Esin, İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Târîhi ve İslâm’a Giriş s. 109; S. Tural, a.g.e., s. 38; N. Görgünay Kırzıoğlu, a.g.e., s. 40.

9-F. Sümer, a.g.e., s. 45.

10-N. Gögünay Kırzıoğlu, a.g.e., s. 40.

11-A. V. Gabain, Das Leben im Uigurischen Konigrecih Von Qoco (850-1250), Wiesbaden, 1873, pp. 100-105 (N. Görgünay Kırzıoğlu, Altay’lardan Tuna Boyuna, s. 40-41’den naklen).

12-N. Görgünay Kırzıoğlu, a.g.e., s. 40.

13-Geniş bilgi için bkz. Kırzıoğlu M. Fahrettin, Dede-Korkut Oğuznâmeleri, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2000; N. Görgünay Kırzıoğlu, a.g.e., s. 40-42.

14-Pazırık halısı konusunda bkz. T. T. Rice, Ancient Arts of Central Asia, London, 1965, pp. 11-53; E. D. Philips, The Royal Hordes, Nomad Peoples Of The Steppes, London 1965, pp. 78-89; M. P. Gryaznov, The Ancient Civilization Of Southern Siberia An Archaologial Adventure, Geneva, 1969, pp. 158; N. Diyarbekirli, Hun Sanatı, İstanbul, 1942, s. 132-154; N. Diyarbekirli, “İlk Türk Halısı”, I. Uluslararası Türk Folklor Semineri, 8-9 Ekim 1973, Ankara, 1974; N. Diyarbekirli, “Pazırık Halısı”, Türk Dünyası Araştırmaları, Türk Halıları Özel Sayısı, S. 32, Ekim 1984, s. 1-8; N. Diyarbekirli, “The Origin Of The Tradition Or Carpet Weaving Among Turkic Peoples And The Problem Or The Origin Of The Carpet Found in Pazırık in The Altai Region”, Türk Dünyası Araştırmaları, Türk Halıları Özel Sayısı, S. 32, Ekim 1984, s. 9-43; K. Jettmar, Art Of Steppes, The Eurasian Animal Style, London 1967, pp. 114-138; O. Aslanapa-Y. Durul, Selçuklu Halıları, Ak Yayınları, Türk Süsleme Sanatları Serisi: 2, İstanbul, 1973, s. 55; Ş. Yetkin, Türk Halı Sanatı, İkinci baskı, Ankara, 1991, s. 2; E. F. Tekçe, Pazırık, Altaylardan Bir Halının Öyküsü, Ankara, 1993.

15-O. Aslanapa-Y. Durul, Selçuklu Halıları, s. 55’ de, “M. Ö. III-II. yy. Ş. Yetkin, Türk Halı Sanatı, s. 7’ de “ M. Ö. 5-3. yy. a ” tarihlemektedir. Ş. Yetkin, a.g.e., s. 7’ de “halının 183 x 2 m. boyutunda” olduğunu yazmaktadır.

16-O. Aslanapa, “Türk Halı Sanatının Tarihi Gelişmesi”, Arış, Y. 1, S. 3, Aralık 1993, s. 18’de, “Türkoloğ Osman Nedim Tuna’nın kurgan’da bulunan koşum takımlarında ağaç üzerine Göktürkçe yazılmış yazılar okuduğunu” söylemektedir.

17-A. Stein, Ancient Khotan, Oxford, 1907, pp. 337; A. Stein, Ruins of Desert Cathay, London, 1912, pp. 380-381, 385, fig. 16.

18-F. Sarre-Th. Falkenberg, “Ein Frühes Knüpfteppichfragment Aus Chinesisch Turkestan”, Berliner Museen, XLII, 1921, pp. 110 vd.

19-O. Aslanapa, “Türk Halı Sanatı’nın Tarihi Gelişimi”, Arış, Y. 1, S. 3, Aralık 1997, s. 18.

20-O. Aslanapa-Y. Durul, a.g.e., s. 57.

21-O. Aslanapa-Y. Durul, a.g.e., s. 57.

22-O. Aslanapa, Türk Halı Sanatı’nın Tarihi Gelişimi, s. 20.

23-O. Aslanapa, a.g.e., s. 20.

24-F. Sümer, Anadolu’da Türk Halıcılığı’na Dair En Eski Tarihi Kayıtlar, s. 46.

25-F. Sümer, a.g.e., s. 47.

26-O. Aslanapa-Y. Durul, a.g.e., s. 58.

27-İbn Batuta (Çev. İsmet Parmaksızolğlu), İbn Batuta Seyahatnâmesi’nden Seçmeler, İstanbul, 1971, s. 23; F. Sümer, a.g.e., s 47-48.

-Yeni bulunan Selçuklu dönemi hayvan figürlü halıları için bkz. O. Aslanapa, “Türk Halı Sanatında Yeni Keşifler”, Arış, Y. 1, S. 2, Ağustos 1997, s. 10-17; O. Aslanapa, “Türk Halı Sanatı’nın Tarihi Gelişimi”, Arış, Y. 1, S. 3, Aralık 1997, s. 18-25.

28-N. Gürsü, Türk Dokumacılık Sanatı, Çağlar Boyu Desenler, Redhouse Yayınevi, 1988, s. 29-30.

29-F. R. Martin, A History Of Oriental Carpets Before 1800, Vienna 1908 (O. Aslanapa, Halının Bin Yılı, İst. 1987, s. 13’den naklen).


Yüklə 8,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   170   171   172   173   174   175   176   177   178




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin