CEMİL TOPUZLU KÖŞKÜ
402
403
CEMİYET-İ İLMİYE
İstanbul'dan ayrılmak istemedi ve bir süre sonra öldü.
Cemil Bey Türk musikisi tarihinde benzeri görülmemiş dâhi bir saz virtüözüdür. Tanburda erişilmez bir doruktur. Kemence ile lavtayı da aynı ustalıkla çalmıştır. Kemençede başlangıçta Vasila-ki'den yararlanmış, ama kısa sürede bu sazda tanburda olduğu kadar ustalaşmış-tır. Lavtayı ise tanbur tekniğiyle çalmıştır. Rebap ile viyolonselde de büyük başarı göstermiştir. Keman, ut ve kanun da çaldığı, ama bu sazları sevmediği söylenir. Çöğür, tar, bağlama, cura, divan sazı, Karadeniz kemençesi, bozuk, hattâ zurna gibi halk sazlarını da çalabiliyordu. Hiçbir saza bütünüyle bağlanamayan, eline aldığı her sazı çok kısa bir süre içinde çalabilen Cemil Bey, bu yönüyle çeşitli sazların imkânlarını araştıran bir sanatçı olarak da dikkati çeker.
Geleneksel "tanbur tavrı"nı kökünden değiştirmiş, eski tavır ezgiyi elden geldiğince az mızrap vuruşuyla seslendirme ilkesini benimsemişti. Amaç, her nota için bir mızrap vurmak yerine, tanburun derin teknesinden gelen yankılanmalardan yararlanarak birçok sesi bir mızrap vuruşuyla birbirine bağlamaktı. Cemil Bey icrayı yavaşlatan bu üsluba bol mızrap vuruşuna dayanan bir hareketlilik getirdi. Birbirini neredeyse kesintisiz izleyen mızrap vuruşlarını sol elde ulaştığı olağanüstü kıvraklıkla birleştiren yepyeni bir teknik geliştirdi. Bu üslubun kıvraklık dışındaki özelliği, mızrap vuruş biçimlerinin uyandırmak istediği etkiye göre çeşitlendirilmesidir.
Eserleri üç yönden ele alınabilir: Taksimleri, icracılığı, besteciliği. Türk musikisi tarihinin bilinen en büyük taksim üstadıdır. Taş plaklardan dinlenebilen taksimleri olağanüstü musiki özellikleri dolayısıyla, "doğaçlama beste'ler olarak değerlendirilmiştir, işlenmek istenen temaya göre değişik akortlar ve sazlar kullanılan, her musiki cümlesiyle özgün o-lan bu taksimler Türk musikisi beste şekillerinde gözetilen "zemin-teslim-me-yan-teslim" düzenine uygunluk göstermesi yönünden de bu övgüyü hak eder.
Plaklara doldurduğu saz eserleri icra özelliklerini yansıtır. Peşrevleri, saz semailerini, hattâ şarkıları eserin kendisinde bulunmayan ezgi ve ritim renkleri i-çinde, yeni bir anlayışla çalmıştır. Çaldığı esere bir "yorum" kazandıran bu tutum, nota halindeki yazılı eserle icrada gerçekleşen asıl musiki arasındaki farkı çarpıcı bir biçimde vurgulamak isteyen bir musiki anlayışını yansıtır. Şeddiara-ban saz semaisini yazışı ile çalışı arasındaki açık farklılık bunun bir örneğidir. Aynı saz eserlerinin "teslim" bölümlerini her defasında ayrı ezgi buluşlarıyla donatması, gene aynı tavrın bir yönüdür. Türk musikisinin perde ve aralıkları ile makam seyirleri konusundaki titizliği de kendisinden sonraki icracıları derinden etkilemiştir.
Bestelediği peşrevler, saz semaileri ve oyun havaları saz eserleri repertuvarının
Dostları ilə paylaş: |