Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə93/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   89   90   91   92   93   94   95   96   ...   899
BAROK MİMARI

Şimdiye kadar kabul edilen sınırları içinde Osmanlı sanatında barok dönem Lale Devri'niC-») izleyen ve II. Mahmud dönemine (1808-1839) kadar uzanan bir üslup dönemidir. Gerçekte 19. yy seçmeciliği içinde barok nitelikli sanat daha uzun yaşamıştır. Fakat bu üslup Türk kültür ve sanat tarihi yazımında fazla yankı bulmadan, ikincil bir sanat üretimi olarak değerlendirilmiştir. Oysa Osmanlı yenileşme tarihinin en önemli göstergelerinden biri olup Türkiye'de saray ve aydınlar eliyle ülkeye ithal edilen Batı kültür verileri içinde en yaratıcı etkinlik alanlarından biridir. III. Ahmed'den sonra I. Mahmud, III. Mustafa, I. Abdül-hamid, III. Selim, II. Mahmud'un yaptırdıkları yapılar, eğitime getirdikleri yeni hamleler, orduda gerçekleştirdikleri yenilikler ve genel bir teknik ve bilim ortamı yaratma istekleri ile Batılılaşmanın öncüleridir. Sanat alanında bu istek, kültürün değişme mekanizmalarını açıklayan bir toplumsal katılımla oluşmuştur. Osmanlı kültürünün 18. yy'daki gelişmeleri içinde, matbaa ve mühendis-hanenin kuruluşu ve başta matematik olmak üzere bilimsel bir eğitimin temellerinin atılması gibi yeniliklerin anımsanması, yeni bir üslubun kabulü için gerekli ortamın varlığını kanıtlar. İlginç olan bir paralellik, 17. yy'da Avrupa'da baroğun metametikteki gelişmelerle eşzamanlılığı ile, Türkiye'de matematik ve mühendislik bilimlerine duyulan ilgi ile rokoko ve barok üslupların gelişmesinin eşzamanlılığıdır.

Türkiye'de barok, Batı'daki tarihi ge-

lişmenin tersine, rokoko bezeme motiflerinin ithali ile başlayan bir sanat üslubunu izleyerek mimari tasarıma girmiştir. Türkiye'nin Avrupa'daki akımları bir faz farkı ile ithali Lale Devri'nde başlar. III. Ahmed döneminde, Fransız saraylarının Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efen-di'nin mektuplarındaki betimlemesinden etkilenen padişahın Kâğıthane köşklerim yaptırarak, o zaman yapılabilecek yorumlar içinde, yeni bir üslubun yaratılmasını teşvik etmesi Fransız rokoku-sunun etkilerine kapıları açmıştır. Hiçbir zaman baroğa ısınamamış olan Fransız kültürü, XV. Louis üslubu ile rokokonun özgün bir aşamasını gerçekleştirmiş, Osmanlı sarayı da önce bu üslubun etkisinde kalmıştır.

Türk baroğu temelde bir başkent üslubudur. İmparatorluğun Avrupa'daki topraklarında, Batı'yla ilişkilerin değişik coğrafi ve kültürel niteliklerinden dolayı, daha fazla yankı bulmuşsa da Anadolu'da, bezemesel bir üslup olmaktan öteye geçmemiş, yapıların iç bezemesinde ya da kapılar, çeşme yüzeyleri, mezar taşları gibi elemanların yüzeylerinde ve saçaklardaki büyük içbükey silmeler ve eğrisel planlı cumbalar gibi bir-iki motifle sınırlı kalmıştır. Giderek daha plastik bir nitelik kazanan, hattâ, sınırlı olarak bazı mekânsal yenilikler de içeren başkent gelişmeleri Anadolu'da benimsenmemiştir. Bazen, Aydın yöresinde görüldüğü gibi, yerel beylerin, eşrafın başkente özenerek yaptırdıkları uygulamalara rastlanır.

Türkiye'de barok üslubu, bezemeye egemen olan rokoko bezeme üslubundan ayırmak zordur. Çünkü her iki üs-




Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   89   90   91   92   93   94   95   96   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin