Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


Bibi. Kuban, Barok; A. Arel, 18. Yüzyıl istanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İst., 1975. DOĞAN KUBAN BARONYAN, HAGOP



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə96/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   899
Bibi. Kuban, Barok; A. Arel, 18. Yüzyıl istanbul Mimarisinde Batılılaşma Süreci, İst., 1975. DOĞAN KUBAN

BARONYAN, HAGOP

(19 Kasım 1843, Edirne - 27 Mayıs 1891, İstanbul) İstanbul yaşamını tüm yönleriyle ele alan; toplumsal kuruluşları, aydını, din adamını, tüccarı, hekimi, aile yapısını, çarşıyı, özellikle cemaatine mensup kişileri acımasızca eleştiren ğa-

BARONYAN, HAGOP

66

67

BARUT, ABDİ İBRAHİM

zeteci ve Ermeni edebiyatının ünlü mizah ustası.

Sınırlı olan okul eğitimini Rumca, Fransızca ve İtalyancayla zenginleştirmiş, eski Yunan edebiyatını, mitolojisini ve Fransız edebiyatını incelemiş, yeteneği ve özel çalışmalarıyla iyi bir eğitim düzeyine erişmiştir. 1863'te İstanbul'a gelerek, muhasip, sekreter, aktar, öğretmen olarak türlü işlerde çalışmış, bu arada çevresindeki insanları, sosyal yaşamı dikkatle gözlemiş; toplumdaki yaralara parmak basmak amacıyla mizahı kendisine en uygun araç olarak seçmiş; basının, roman, hikâye veya şiirden daha etkili olduğunu düşünerek gazetecilik mesleğine atılmıştır. Konularını çoğunlukla İstanbul'un burjuva yaşamından seçmiştir. Ondaki halk sevgisi, ağalık fikrine ve onu temsil eden nüfuzlu kişilere şiddetli saldırılarda bulunmasına neden olmuş, kendisi bu sebeple, mesleki ve şahsi açıdan baskılara uğrayıp, yıpratılmıştır.

Dilin sadeleştirilmesine çalışmış, eski Ermenice dışında halkın anlayacağı bir dilin kullanılması gereğini savunmuş, Ermeniceden başka Osmanlıca veya Os-manlıca-Ermenice karışımı bir dille de hikâyeler yazmıştır, ilk eseri, yayımlanmamış olan "Yergu Derov Meg Zara"dır

bahçe'ye geçti, l kez genç, 5 kez de A olmak üzere 6 kez basketbol milli takımı formasını giydi. Eski Fenerbahçeli futbolculardan Fikret Arıcan'ın teşvikiyle Fenerbahçe genç takımında futbola başladı. 1956'da A takımına yükseldi. İki sezon futbolla basketbolü bir arada yürüttükten sonra futbolu tercih ederek basketbolü bıraktı ve profesyonel futbolcu-luğa geçti. 1961'de İtalya'nın Fiorentina kulübüne transfer oldu. 1963'te Vene-zia'ya, 1965'te de Lazio'ya geçti. İtalya'da futbol oynadığı dönemde, Avrupa çapında üne kavuştu. 19ö7'de Fenerbahçe'ye döndü. 1970'te futbolu bırakana kadar Fenerbahçe'nin kaptanlığını yaptı. Futbol hayatında 28 kez milli oldu, 5 kez de milli takım kaptanlığı yaptı. 326 kez Fenerbahçe formasını giyen Bartu, üstün futbol tekniği, zarif oyunu ve renkli kişiliğiyle o dönemin en popüler futbolcularından biri oldu.

1958'de Romanya-Türkiye Avrupa Kupası maçında sakatlanan Turgay'ın yerine son 7 dakikada kaleye geçmesi, Fenerbahçe formasıyla Galatasaray'a karşı hem bir futbol, hem de bir basketbol karşılaşmasında aynı gün içinde oynaması spor yaşamının ilginç olaylarıdır. Sporculuğu bıraktığından beri İstanbul gazetelerinde spor yazarlığı yapmaktadır.

A. SELÇUK SAKAOĞLU

(İki Efendiye Bir Uşak). Başyazar olarak gazeteciliğe 1871'de Yeprad'da (Fırat) başlar. Meğu (Arı), Hikâr (Bilge) gazete ve dergileriyle sürdürür. 20 Mart 1874'te Türkçe yayımlamaya başladığı Tiyatro adlı mizah gazetesinin Ermenice nüshası da 6 Nisan 1874'te Tadron adıyla çıkmış, her ikisi de 1877'ye kadar yaşamlarını sürdürmüştür.

Eserlerinin çoğu makale, fıkra ve günceler halinde gazete sütunlarına dağılmış, bir bölümü kitap haline dönüştürülerek kaybolmaktan kurtulmuştur. Azkayin Çoçer'de (1878) (Cemaatin İleri Gelenleri), dönemin İstanbul Ermenilerinin ileri gelenlerini, ünlülerini mizahi bir üslupla, olumlu, olumsuz yönleriyle ele almıştır. Bıduyd Mı Bolso Tağerun Meç (1880) (İstanbul'un Semtlerine Bir Gezinti), Hosbosi Tseradedr (Hoşhoş Notları), Kağakavarutyan Vınasnerı (1886-1888) (Adabın Zararları), Ardının Desaranner (Ailevi Manzaralar) tasvirler ve fikir yazılarıdır. En önemli öykü kitabı Mezabadiv Muratsganner (Muhterem Dilenciler); Bağdasar Ağpar (1886-1887) (Bağdasar Abi) ise tiyatro eseridir.

Baronyan, zenginleri küçümsemiş, bunların suni maskelerini çıkartıp onları gülünç bir hale sokmuştur. Kendisinin

D

N

K



M

Bu semti gezmek için demirden bir maske gerekir insana. Bir sokağa mı girdin? Senin geldiğini gören sokağın kadınları, kızları pencerelere koşup fısıldaşmaya başlarlar.

- Hanım, şu karşıdan geleni tanıyor musun?

- Tanımam, hiç görmüşlüğüm yoktur.

- Bu sokakta birini mi arıyor acaba.?

- Kimbilir?

- Yakışıklı bir genç.

- Ne güzel de saçları var.

- Bunun saçlarının neresi güzel? Şeytana benziyor.

- Bir de aptal aptal bakıyor.

- Yakasında da iki parmak yağ var, vapurda makineci midir, nedir?

- Ayağını öpeyim söyle, ayaklan ne büyük değil mi?

- Yavaş konuş be, yaklaşıyor.

- Yaklaşsın.

- Gözleri de camlarda.

- Bu ne terbiyesiz adam.

Dikensiz gül olmadığı gibi, lağımsız bir Kasımpaşa da düşünülemez ve gülü seven dikenini de sevmelidir.

Gelin şu dar sokaklardan yukarı çıkıp "Yeniçeşme" denilen Ermeni mahallesine girelim. Yüzyıl önce basılmalarına rağmen yüzlerinde "Yeni Baskı" yazılankitaplar gibi aynen. Semtin sokakları o kadar dardır ki, insan geçerken korsegiydiğini sanıp, nefes alırken sıkıntı çekiyor. Evler birbirlerini o kadar büyükbir sevgiyle kucaklamışlar ki ne güneş ne de yağmur sokaktan geçenleri etkilemiyor

....Burada yabancı birinden bir saldırı olduğunda, erkekler geri çekilir, meydan güzel cinse (kadınlara) kalır onlar da yaklaşık bütün kavgalardan galip çıkarlar. Eğlence yeri yoktur, bir uzakta Okmeydanı Çayırı vardır ki buraya gelenlerin arasında da "sevgi" gezinir hep. Sokaklardan sinek dahi geçmez, dedikodu olacağını o da bilir çünkü.

Doktorlar için Kasımpaşa'nın havası çok iyidir, şehrimizde kaç defa kolera salgını olduysa, Kasımpaşa'da doğdu ve başka bir semtte öldü. Çok fakir doktorlar bu semtin havası sayesinde büyük zenginliklere sahip oldular.

H. Baronyan, istanbul Semtlerine Bir Gezinti'den

Moliere'den etkilendiği görülür. O sürekli, Tanrının sesi olarak kabul ettiği halkın sesini temsil etmeye çalışmıştır. Gazetecilik yıllarındaki baskılar nedeniyle bir süre de sembolist bir mizah yapmış, kişileri üstü örtülü olarak hayvan sembolle-riyle vermiş, hayvanların özgün dünyasını tasvir ederken ustalıklı bir şekilde Yunan mitolojisinden yararlanmıştır. Başyapıtı sayılan Azkayin Çoçer'de, nüfuzlu kişiler yer yer aşırılığa kaçan mizahi ayrıntılarla anlatılırken, bir dönemin özellikle İstanbul Ermenilerinin toplumsal ve kültürel yaşamı belgelendirilmiştir. Bıduyd Mı Bolso Tağerun Meç'te İstanbul'un irili ufaklı yaklaşık otuz 'dört semtinde cemaat yaşamı anlatılır; erkekler, meslekleri, rakı içme şekilleri; kadınlar, modaya düşkünlükleri, dedikodularıyla ele alınır; sokakların düzeni, semtlere göre halkın varlık düzeyi, din adamları, okullar, kiliseler, tüccarlar, balıkçılar, meyhaneler, eğlence yerleri, vapurlar vb ince eleştirilerle anlatılır. Kağakavarutyan Vınasnerı'da insanlara işkence edercesine yapılan ikramlar, örf ve âdetlerle alay edilmiş, özellikle seçilen eğitimli kişilerin nasıl nezaket kurbanları oldukları canlandırılmışım Ancak Baronyan'ın yerdiği nezaket "suniliktir" ki, kurbanını küçültmek, onun kişiliğini ve iradesini yok etmek için zenginin uyguladığı bir yöntem olarak gösterilir.

Baronyan, ilk yapıtları olan tiyatro eserlerinden sonra, bazı hikâyelerini de tiyatro tekniğiyle yazmıştır. Gazetecilik yıllarında da yabancı oyunlar sahnelenmesinin topluma fazla yararlı olamayacağını savunmuş, bu konuda Güllü A-gop'u(->) eleştirmiştir. Ancak Güllü Agop'un tiyatroya verdiği emeğin karşılığında maddi bir gelir sağlamadığını, onun ve Ortaköy Tiyatro Kumpanya-sı'nın bütçesini Mısır'ın bütçesine benzeterek açıklamıştır.

Mahrumiyetler içinde yaşanan 49 yılın sonunda Baronyan, insanların zavallılığını, haddini bilmezliğini, sinsiliklerini mizaha dönüştürmeyi becermiş, ancak yarattığı mizahın coşkusuna kendisi kapılmamış, acımasızlıkları şahsında yaşatarak hiç gülmemiştir. Baronyan'ın mizahı önce dudaklarda bir gülümseme yaratır ama sonunda insanı suskunlaştırır, düşüncelere daldırır. "Apisoğom Ağa" tiplemesini, sahnede gülmeden seyretmek ve dinlemek mümkün değildir, ancak o gözlerden uzaklaştığında aklımızda acınacak zavallı bir mahluk olarak kalır. "Bağdasar Abi" de aynı tiptir; mütevazı, saf, doğal kusurları olan, sosyal yaşamın çarkında şaşkınlaşmış, güçsüz kişilerden seçtiği diğer tipler gibi.

Baronyan'ın karakteri eserleriyle u-yum içindedir. Namuslu, cesur ve asi bir ruhtur, yapıtları dürüstlük mührü taşır.

Bibi. H. Derantreasyan, Mizah Edebiyatı ve H. Baronyan, ist., 1961; R. Haddeler, H. Baronyan'ın Samimiyeti içinde, ist., 1965; K. Pamukciyan, "Baronyan, Agop", İSTA, IV, 2122-2124.

SİLVA KUYUMCUYAN

W. H. Bartlett'in Topkapı yakınlarındaki surları betimleyen bir deseni. The Beauttes of the Bospborus , 1839. Ara Güler fotoğraf arşivi


Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   92   93   94   95   96   97   98   99   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin