Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi


BEKTAŞÎLİK 132 133 BEKTAŞÎLİK



Yüklə 7,73 Mb.
səhifə192/899
tarix09.01.2022
ölçüsü7,73 Mb.
#96304
1   ...   188   189   190   191   192   193   194   195   ...   899
BEKTAŞÎLİK

132

133

BEKTAŞÎLİK

Elinde "nefir" ve "keşkül" bulunan bir seyyah Bektaşî dervişi (solda), Bektaşî dervişi (sağda). M. d'Ohsson, Tableau General de l'Empire Ottoman, Paris, 1787-1820.

taşîliğinin bu özelliği, tarikatın daha sonraki yüzyıllarda şehir hayatı üzerindeki siyasi ve kültürel etkisinin temel belirleyicisi olacaktır.

Erken dönem Bektaşîliğinin oluşum sürecini kapsayan 1453-1481 arasında, "Rum abdalları"nı siyasi ve kültürel açıdan en çok etkileyen Kalenderi, Haydarı ve Hurufî akımlarının merkezi yönetim tarafından yoğun bir baskı altında tutuldukları bilinmektedir. Bu zümrelere mensup dervişler, devamlı şekilde takip edilmiş, siyasi ayaklanmaya dönüşen faaliyetleri şiddet kullanılarak bastırılmıştır. II. Mehmed (Fatih) döneminde, Hurufî-lerin bu şekilde etkisiz kılınmaları, hete-rodoks akımlara karşı uygulanan devlet politikasının somut bir örneğidir. Böyle bir siyasi ortamda söz konusu zümrelerin istanbul'da tekke kurarak faaliyet göstermelerine imkân olmadığı açıktır. Nitekim İstanbul'un en eski tarihli vakıf tahrir defterlerinde, bu zümre mensuplarınca kurulduğu izlenimi verebilecek tekke ve zaviye kayıtlarına rastlanmaz. Genellikle "kalenderhane" adıyla bilinen bazı tarikat merkezleri de, taşıdıkları bu isimden ötürü Kalenderîlere ait sanılmış-sa da aslında bunlar Horasan kökenli, mücerred (bekâr) dervişlik erkânına bağlı Nakşî tekkeleri olarak faaliyet göstermişlerdir. İstanbul'da Bizans dönemine ait Akataleptos Manastırı'mn fetihten sonra Kalenderîlere tahsis edilerek "kalenderhane" adını aldığı şeklindeki görüş de bu açıdan tutarsızdır. II. Mehmed vakfiyesine göre söz konusu manastır Kalenderîlere değil, Mevlevîlere verilmiş ve İstanbul'daki ilk mevlevîhane burada faaliyet göstermiştir.

Bağımsız örgütlenmelerine izin verilmeyen Rum abdallarının fetihten sonra İstanbul'un gündelik hayatına Yeniçeri Ocağı bünyesinde katıldıkları açıktır. Söz konusu zümrenin kısmen 14. yy sonlarından itibaren yeniçeri organizasyonu içine alındıkları ve böylece devlet katında yasallık kazandıkları görülmektedir. Ancak burada önemli bir noktayı belirtmekte yarar vardır. Yeniçerilik gibi temeli devşirme usulüne dayalı bir kurumda, kökeni Müslüman olan bu zum-

17. yy'da

seyyah

Kalenden


dervişi.

Paul Ricaut,



Histoire de l'Etat

Preseni de l'Empire

Ottoman,

Paris, 1670

renin bütünüyle değil, yalnızca temsilcileri aracılığıyla ve ocaktaki Hıristiyan devşirmelerin eğitimini yürütmek amacıyla bulunduklarını gözden uzak tutmamak gerekir. Erken dönem Bektaşîliğinin 1453-1481 arasını kapsayan İstanbul'daki ilk döneminde, yalnızca Yeniçeri Ocağı ile sınırlı bir faaliyet alanına sahip olduğu, bunun sonucunda kışla hayatının dışına çıkamayıp şehrin henüz yeni iskân edilen Müslüman cemaatleri arasına nüfuz edemediği kesindir. II. Mehmed (Fatih) dönemi, yalnızca Bektaşîliğin değil, diğer tarikatların da şehir hayatında örgütlenemediği bir tarih kesiti olarak dikkat çekmektedir. II. Mehmed'in yürüttüğü politika, iktidarın merkezileştirilmesi esası üzerine inşa edildiğinden, doğal olarak merkezi yönetim felsefesi, kendi içinde bütünlük gösteren Sünnî akideye bağlı ulema sı-

17. yy sonlarında bir Kalenderî dervişi.

M. d'Ohsson, Tableau General de l'Empire Ottoman,

Paris, 1787-1820

nıfına bırakılmış ve medrese tipi kurumlaşma ön plana çıkarılmıştır. Yerel güç odaklarının temsilcisi sayılabilecek tarikatların devre dışı tutulduğu, derviş zümrelerinin İstanbul dışındaki faaliyetlerine kuşkuyla bakıldığı bu dönemin genel kabul gören düşünce yapısı, II. Bayezid zamanında izlenen yeni bir yaklaşımla büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır. Bu yeni yaklaşım, yerel güç odaklarının sözcülüğünü yapan tarikatların merkezi yönetim dışında değil, devletin resmi kurumları içinde örgütlenmelerini ve bu sayede kontrol altında tutulmalarını öngörmektedir. Bu uygulama, 1481-1826 arasını kapsayan dönem boyunca sürdürülmüş ve Bektaşîliğin İstanbul hayatında örgütlenmesine imkân tanınmıştır. Ayrıca bu uygulama Bektaşîliği Yeniçeri Ocağı'nın bir parçası durumuna getirirken, ona yalnızca mistik bir kurum görüntüsü değil, aynı zamanda içinde bulunduğu ortam gereği siyasi bir örgüt niteliği de kazandırmıştır.

Bektaşîliğin İstanbul hayatına girişinin ikinci ve son aşaması, 1481-1512 arasında gerçekleşir. Bir bakıma bu dönem, "Rum abdalları" zümresinin klasik anlamda bir tarikat yapısına kavuştuğu ve bu yeni yapılanmanın içinden İstanbul' un şehir hayatında çok yönlü bir rol üstlenecek olan Bektaşîliğin doğduğu bir tarih kesitidir. Bektaşîlik ile birlikte Nakşibendîlik(-»), Halvetîlik(->) ve Bayramîlik(-0 de bu dönemde İstanbul hayatına tam anlamıyla girmişler, fakat Bektaşîlik gibi resmi bir kurum içinde değil, doğrudan mahalle ölçeğinde yaygınlaşmışlardır.

İstanbul'da Bektaşîliğin tarih sahnesine çıkması 16. yy başlarına rastlar. Bu tarihe kadar Ahi gelenekleri içinde Ka-lenderîlik, Haydarîlik gibi seyyah dervişliğe dayanan ve erken Bektaşîlik olarak nitelendirilebilecek "Rum abdafları"mn artık zümre olmaktan çıkıp "âdâb" ve "erkân"ı belirlenmiş bir tarikata dönüşmeye başladıkları görülmektedir. Bu dönüşümü gerçekleştiren kişi, Bektaşîlerin "pir-i sani" olarak kabul ettikleri Balım Sultan'dır (ö. 1516). Hayatı hakkında bugün için elimizde yeterli bilgi yoktur. Asıl adı Hızır Balı olan Balım Sultan'ın türbesindeki kitabeye göre Resul Balı'nın oğlu olduğu ileri sürülmüşse de Bektaşî-ler arasında Mürsel Balı'nın oğlu olduğu şeklindeki inanç daha yaygındır. Fakat diğer yandan Baha Said'in 20. yy başlarında Bektaşîlik üzerine yaptığı kapsamlı bir araştırmada, 1897'de kopya edilmiş eski bir yazmaya dayanılarak Balım Sultan'ın Dimetoka'daki Seyyid Ali Sultan (Kızıl Deli) Tekkesi Postnişini Sersem Ali Baba'nın bir Sırp prensesinden doğma oğlu olduğu iddia edilmiştir. Nitekim bu iddiayı ileri sürenler, Bektaşî organizasyonunu yeniden düzenleyen Balım Sultan'ın, tarikat içinde gerçekleştirdiği bazı uygulamalarda ana tarafından Hıristiyanlığın etkisinde kalarak tarikatı manastır teşkilatına uygun bir şekilde düzenlediği görüşünde birleşmişlerdir.

II. Bayezid tarafından Dimetoka'daki Seyyid Ali Sultan Tekkesi'nden alınıp İstanbul'a getirilen Balım Sultan'ın padişahla çok yakın bir ilişki kurduğu ve bunun sonucunda Sulucakarahöyük'te-ki Hacı Bektaş-ı Velî Tekkesi'ne postni-şin olarak atandığı bilinmektedir. Bu atamayla İstanbul Bektaşîliği idari açıdan ilk defa bir merkeze bağlanmış ve tarikatın yönetiminden sorumlu bu merkez, saray tarafından denetim altına alınmıştır.

Balım Sultan'ın icraatı, siyasi ve kültürel açıdan iki yönlüdür. Siyasi icraatın ağırlık noktası, 15. yy'dan itibaren "Rum abdalları", dolayısıyla erken dönem Bektaşîliği içinde yoğunluk kazanan Şiî ve Hurufî akımlarını tasfiye etmeye başlamasıdır. Bu hareket sonuçta Bektaşîliğin güçlenmesine, özellikle seyyah dervişlik anlayışından uzaklaşarak şehir merkezlerinde örgütlenmesine zemin hazırlamış, 17. yy'a kadar süren dönem boyunca aldığı siyasi destekle de Kalenderî ve Haydarî grupları kendi bünyesinde eriterek etkinliklerine son vermiştir. Balım Sultan'a II. Bayezid tarafından verilen siyasi destek aynı zamanda 16. yy başlarında yoğunlaşan Safevî propagandasına karşı Bektaşiliğin Osmanlı yönetiminden yana bir tutum takınmasına neden olmuş ve tarikatın önemli ağırlık merkezlerinden yeniçeriler de böylece herhangi bir sorun çıkarmamışlardır. Balım Sultan'ın kültürel açıdan Bektaşîlik üzerindeki etkisi, tarikatın "âdâb" ve "erkân" mı düzenleyerek ona son şeklini vermesidir. "On İki İmam" kültü ve Bektaşî meydanının temel düzeni olan "on iki post erkânı", Balım Sultan'ın tarikata getirdiği yeniliklerdendir. Ayrıca "Hak-Mu-hammed-Ali" şeklindeki uluhiyet düşüncesi de onunla birlikte tarikata girmiştir. Bunların yanısıra özellikle İstanbul Bektaşîliği açısından önem taşıyan ve tarikatın Yeniçeri Ocağı'nın askeri kurallarıyla paralellik gösteren "mücerredlik" erkânı ile belli bir soya dayanmayan ve böylece merkezi yönetim karşısında, toplumsal köken itibariyle yerel bir güç kaynağını değil, yalnızca seçimle atanıp tarikatın idaresini üstlenen "debebabalık" kurumunu tarikatın temel ilkeleri arasına sokmuştur.

Balım Sultan'dan sonra İstanbul'da Bektaşîlik, büyük ölçüde Yeniçeri Oca-ğı'nda örgütlenmiş, şehir içindeki faaliyet alanı 17. yy sonlarına kadar bu askeri teşkilata bağlı kışla ve kolluklarla sınırlı kalmıştır.

Tarikat Yeniçeri Ocağı'nda, Hacı Bektaş-ı Velî postunda oturan "dedebaba" nın İstanbul'daki vekili sayılan 94. cemaat ortasına mensup bir Bektaşî babası tarafından temsil edilmiştir. Yeniçeriler manevi yönden bu Bektaşî şeyhine bağlıydılar. Ayrıca bu şeyhin tayin ettiği Bektaşî babalarınca meşihat görevi sürdürülen biri Eski Odalar'da, dördü de Yeni Odalar'da olmak üzere beş tekke yeniçeri kışlalarında faaliyet göstermiştir. Bu tekkelerin yanısıra Yeni Odalar

olarak bilinen Aksaray'daki yeniçeri kışlasında bulunan Orta Cami'nin görevlileri de hep kışla cemaati arasından seçilmekteydi.

Bektaşîlik ile yeniçerilik arasındaki güçlü ilişkiyi gösteren ve her iki kurumun ortak tarihinde yer alan bir olay da, Hacı Bektaş-ı Velî postuna oturacak "dedebaba"nın seçiminden sonra İstanbul'da düzenlenen törendir. Seçilen yeni "dedebaba" İstanbul'a gelir ve yeniçeriler tarafından Üsküdar'da karşılanırdı. Buradan Beyazıt'taki Ağa Kapısı' na(->) kadar görkemli bir alayla götürülen "dedebaba"ya yeniçeri ağası tarafından tarikat tacı ve sadrazam tarafından da ferace giydirilirdi.

Eski ve Yeni Odalar dışında Bektaşîliğin İstanbul'da gündelik hayatla doğrudan ilişki kurabildiği mekânlar arasında yeniçeri kolluklarını belirtmek gerekir. Şehir içinde güvenliği sağlamakla görevli yeniçeri neferlerinin görev yaptıkları bu mekânlar, aynı zamanda Bektaşîliğin de merkezleriydiler. Büyük bitkisini kara surları ve Haliç sahili boyunca uzanan bu kollukların şehir içindeki dağılımı, tarikatın mahalle ölçeği dışındaki faaliyet alanlarım belirlemesi açısından önem taşımaktadır.

Kolluklar gibi yeniçeri kahveleri de İstanbul hayatında Bektaşîliği barındıran mekânlar arasındadır. Bu kahveler de tıpkı kollukların coğrafi dağılımına uygun olarak İstanbul'un sahil ve kara surları ile Boğaziçi kıyıları boyunca kurulmuşlardır. Her yeniçeri kahvesinin birer tarikat merkezi gibi faaliyet gösterdiğini söylemek, abartılı olmaz. Yeniçeri kahvelerinde sürekli ikamet eden birer Bektaşî babası bulunur ve akşamlan meydan açılarak nefesler okunur, ayrıca ce-

maat arasındaki bazı anlaşmazlıklar burada çözümlenirdi. İstanbul'da Osmanlı dönemi boyunca siyasetle uğraşmak anlamında kullanılan "devlet sohbeti"nin gündelik hayat içinde en yaygın şekilde yapıldığı yerlerin başında yeniçeri kahvelerinin gelmesi, bir bakıma Bektaşîliğin de etkin bir şekilde bu ortamın içinde bulunduğunu göstermektedir. -

16. yy başlarından 1826'ya kadar süren dönemde Bektaşîlik, Yeniçeri Ocağı'nın şehir hayatındaki faaliyet alanıyla orantılı olarak suriçinde Yeni Odalar'ın bulunduğu Aksaray'da ve Haliç kıyısı boyunca Eminönü'nden Unkapanı'na kadar uzanan şehrin en canlı ticaret kesiminde, Halic'in karşı kıyısında da Kasımpaşa, Galata ve Tophane ekseni üzerinde faaliyet göstermiş, bunu Yedi-kule'den başlayıp Ayvansaray'a uzanan kara suru boyunca diğer bir faaliyet alanı izlemiştir. Söz konusu bu alanların, aynı zamanda şehrin dış dünyaya açılan ana kapıları olduğunu önemle belirtmek gerekir. Özellikle Tahtakale merkez olmak üzere Eminönü-Unkapanı arasındaki ticari kuşak, tarikatın başlıca faaliyet alanı olarak dikkat çekmektedir. Bu bölge suriçi İstanbul'un kültürel açıdan en kozmopolit kesimi olup deniz ticareti yoluyla şehrin iaşesinin sağlandığı iktisadi bir odaktır. Bektaşîliğin şehir içindeki başlıca mali kaynaklarından olan ve yeniçeriler tarafından denetlenen kahve tahmisleri, un ve yemiş kapanları ile her türlü tüketim malının dağıtım merkezleri burada yer almaktaydı. Bektaşîlik 1826'da yasaklanmadan önce İstanbul'da Yeniçeri Ocağı'nın dışında da örgütlenmiş ve tekkelerini kurmuştur. Bu tekkeler de tıpkı yeniçeri kollukları gibi mahalle ölçeğinin dışırı-

..J'..



Yüklə 7,73 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   188   189   190   191   192   193   194   195   ...   899




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin