ÇEMBERIİTAŞ
Sultanahmet'ten Beyazıt'a doğru uzanan yolun iki tarafında yer alan; kuzeyinde Nuruosmaniye ve Kapalıçarşı, güneyinde Kadırga, batısında Beyazıt, doğusunda Sultanahmet ve Cağaloğlu yerleşmeleriyle çevrili semt. Eminönü İlçesi'ne bağlı Molla Fenari, Emin Sinan ve Binbirdirek mahalleleri muhtarlıkları, sınırları içindedir.
Bugünkü Çemberlitaş semti, Bizans döneminin en önemli meydanlarından olan Constantinus Forumu;nun(->) bulunduğu bölgede olmalıdır. Semte adını veren dikilitaş da buradaydı (bak. Çemberlitaş).
İstanbul'un fethinden sonra, Anadolu' dan getirilen Ermeniler İstanbul'un çeşitli semtlerine iskân edilirlerken bir bölümü de Çemberlitaş'a yerleştirilmiştir. Ancak İnciciyan, 18. yy'da Ermenilerle Müslüman halkın ortak yaşamının eskisi kadar uyumlu olmadığını yazar. Osmanlı döneminde, önemli ve rağbet gören semtlerden olduğu, yörede Çemberlitaş'ın çevresinde yoğunlaşmış ahşap evlerden oluşan bir yerleşmenin, çok sayıda konak, cami, medrese ve hamamın bulunduğu, bölgede sık sık yangınlar çıktığı ve bu yangınların dikilitaşa da zarar verdiği bilinmektedir. Tavuk ve diğer kanatlı hayvanların satıldığı tavuk pazarı ile kadın ve erkek esirlerin satıldığı küçük odalar halindeki esir pazarı da bu semtteydi.
Çemberlitaş'taki en önemli tarihi eser, semte adını da vermiş olan dikilitaştır. Ayrıca semtte bulunan ve Bizans döneminden kalan iki kapalı sarnıçtan biri o-lan Binbirdirek Sarnıcı(->) ünlüdür. Semtteki ikinci büyük sarnıç, bugünkü Eminönü Belediyesi binasının altındaki Şe-
Osmanlı döneminde Çemberlitaş semtinden bir gölünüm.
Burçak Evren koleksiyonu
ÇEMBERIİTAŞ HAMAMI
484
485
ÇENGELKÖY
Çemberlitaş
istanbul Ansiklopedisi
refiye (Maksima) Sarmcı'dır. II. Teodosi-os dönemine (408-450) ait olan bu sarnıç, belediye binası yapımı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılmıştır.
Osmanlı döneminden kalan eserler arasında, Yeniçeriler Caddesi'nde Sedefçiler Çarşısı'ndaki Vezir Hanı'mn karşısındaki 902/1496 tarihli Atik Ali Paşa Camii (Sedefçiler Camii) ve naziresi (bak. Atik Ali Paşa Külliyesi), Klodfarer Cad-desi'ndeki Keçecizade Fuad Paşa Camii ve türbesi, Çemberlitaş'ın karşısında Çem-berlitaş Hamamı(->) olarak da bilinen ve İstanbul'un önemli çifte hamamlarından biri olan Valide Hamamı vardır. 16. yy yapısı olan hamam III. Murad'ın annesi Nurbânu Sultan tarafından yaptırılmıştır. Köprülü Fazıl Ahmed Paşa tarafından l66l'de kurulmuş olan Köprülü Kütüphanesi II. Mahmud Türbesi'nin karşısın-dadır. Bu kütüphane, eski kaynaklar açısından, günümüzde de şehrin en önemli kütüphanelerinden biridir. .Kapısı Peyk-hane Sokağı'na açılan Köprülü Mehmed Paşa Medresesi de aynı sıradadır.
Günümüzde Çemberlitaş bir konut ve yerleşim bölgesi olarak önemini kaybetmiş, hızla bir ticaret, iş ve turizm semti olma yoluna girmiştir. Semtte turistik merkezler, turizm acenteleri vb yanında, Cağaloğlu'nun uzantısı olarak yayınevleri de bulunmaktadır. Semtin bir zamanların mutena konut bölgesi sayılan Piyer Loti Caddesi de aynı değişimi geçirmiştir. Caddedeki bir süre Belediye Konser-vatuvarı olarak kullanılmış olan bina bugün Eminönü Belediyesi'ne aittir. Yine aynı caddede beş yıldızlı turistik Piyer Loti Oteli vardır. Semtte bulunan Çemberlitaş Kız Lisesi'iki binadan oluşmaktadır. Eski bina II. Abdülhamid'in nazırlarından Sadeddin Paşa'nın konağıdır.
Çemberlitaş Kız Yurdu, Peykhane Soka-ğı'nda Keçecizade Fuad Paşa Camii'nin karşısındadır. Halen içinde Şafak Sinemaları ve Fırat Kültür Merkezi'nin de bulunduğu Yeniçeriler Caddesi üzerindeki han, 19. yy'da eskiden yabancı elçilerin ağırlandığı Elçi Hanı'mn yerine yapılmıştır. Divanyolu Caddesi üzerinde, Çemberlitaş Hamamı ile II. Mahmud Türbesi arasındaki alanda, köşebaşında, 1988' de kurulan Basın Müzesi vardır. Semtin adıyla adeta özdeşleşmiş olan Çemberlitaş Turşucusu (Meraklı Turşucu Şükrü) 1980'lerin başında kapanmıştır.
FİGEN TAŞKIN
Çemberlitaş
Ara Güler, 1990
ÇEMBERLİTAŞ HAMAMI
Çemberlitaş'ta, Divanyolu'nun kenarında, I. Constantinus'un (hd 324-337) diktirdiği anıtın Vezir Hanı tarafında yer a-lan 16. yy'da yapılmış hamam.
Valide Hamamı olarak da adlandırılan Çemberlitaş Hamamı, II. Selim'in (hd 1566-1574) zevcesi ve III. Murad'ın (hd 1574-1595) annesi Nurbânu Sultan tarafından, başta Üsküdar Toptaşı'nda yaptırdığı Atik Valide Camii ve Külliyesi olmak üzere hayır tesislerine gelir sağlamak ü-zere yaptırılmıştır. Kitabesinden anlaşıldığına göre yapım tarihi 992/1584'tür.
Osmanlı hamam mimarisinde başka bir benzeri bulunmayan Çemberlitaş Hamamı, Atik Valide Camii gibi Mimar Sinan'ın eseridir. Sinan'ın eserlerini gösteren tezkirelerden birinde hamamın adı belirtilmektedir.
19. yy'm ikinci yarısında Abdülaziz'in (hd 1861-1876) isteğiyle şehrin bazı caddeleri genişletilirken Çemberlitaş Hama-mı'nın soğukluğunun bir bölümü kesilmiştir. Heinrich Glück, 19l6-1917'de yaptığı incelemeler sırasında hamamın bir yangın geçirdiğini ve camekânının yandığını bildirir. O sıralarda hamam buharla mikrop arındırma amacıyla askeri "tebhirhane" olarak kullanılmaktaydı. Bu yüzden kadınlar kısmı ile erkekler kısmı arasında kapılar açılmış ve kadınlar kısmına kazanlı bir modern ısıtma tesisatı konulmuştu.
Vakıflar İdaresi bilinmeyen bir tarihte hamamı satmış ve daha sonra bu e-ser birkaç kez sahip değiştirmiştir. 1868' de bir bölümü kesilen kadınlar kısmı soğukluğunun kalan bölümü önce lokanta, sonra da halı satış mağazası haline getirilmiştir. Erkekler kısmı halen ça-
lışmaya devam etmektedir ve 1972-1973' te İlban Öz (ö. 1992) tarafından büyük ölçüde tamir edilmiştir.
Çemberlitaş Hamamı birbirinin tamamen benzeri ve yan yana bitişik bir çifte hamam olarak planlanmıştır. Erkekler kısmının girişi Vezir Hanı Caddesi üzerindedir ve yol kotunun yükselmesi nedeniyle çukurda kalmıştır. Kadınlar kısmının girişi ise Sultan Mahmud Türbesi tarafında olmalıdır. Bu kısmın cephesi, Divanyolu'na taşan köşe kesildiğinden tamamen değişmiştir. Kesilen kısım altta dikdörtgen, üstte yıldız biçiminde pencereli bir duvarla kapatılmıştır. Erkekler ve kadınlar bölümlerinin soyunma yerleri, geçişi köşe trompları ile sağlanmış büyük birer kubbe ile. örtülüdür. Kubbelerde aydınlık fenerleri vardı. Bugün sadece kadınlar kısmının kubbesinde aydınlık feneri vardır. İnce sütunlara dayanan kemerlerin taşıdığı bir kubbecikle örtülü olan aydınlık feneri zarif biçimde bezenmiştir.
Yine her iki kısımdan üçer kubbe ile örtülü ılıklığa geçilir. Bunların yanlarında bina kitlesinin dışına taşan biçimde yapılmış helalar vardır. Çemberlitaş Ha-mamı'nm sıcaklık bölümlerinin planında hamam mimarisindeki geleneklerden bütünüyle uzaklaşılmıştır. Dıştan kare planlı olan bu mekânlar içeride, çepeçevre on iki sütundan meydana gelen bir sütun halkası ile on iki köşeli bir çokgene dönüştürülmüştür. Onikigen ile dış kare a-rasında kalan dört köşeye büyük bir ustalıkla kubbeli halvet hücreleri yerleştirilmiştir. Bu büyük mekânı örten kubbeyi, baklavalı başlıklı sütunlar üzerindeki sivri kemerler taşımaktadır. Köşelerdeki halvet hücreleri mermer bölmelerle birbirlerinden ayrılırlar ve ortaya birer kapı ile açılırlar. Bunların üzerlerinde beyitler işlenmiştir, üçgen biçimindeki alınlıkları ise tomurcuklarla bezenmiştir. Hamamın
Çengelköy'ün denizden genel bir görünümü. Elif Erim, 1991
zengin görünümü, sıcaklık döşemesin-deki geometrik süsleme ile tamamlanmıştır. Mermer zemine çeşitli renklerde taşların yerleştirilmesiyle yapılan kakma tekniğindeki tezyinatın başka bir benzeri yoktur.
Bibi. Glück, Böder, 53-54, 136-139, 155-156; Anı, Hamamlar, 114; R. Ekrem Koçu, "Çemberlitaş Hamamı", İSTA, VII, 3817-3820; 1KSA, III, 1454; S. Eyice, "Çemberlitaş Hamamı", DlA, VIII, 266-268.
SEMAVİ EYİCE
ÇENGELKÖY
Boğaziçi'nin Anadolu yakasında Beylerbeyi ile Vaniköy arasındaki koyun çevresinde ve ardındaki yamaç ve tepelerde kurulu, Üsküdar İlçesi'ne bağlı üç mahalleden oluşan semt. Boğaz'ın Anadolu yakasının dördüncü iskelesidir.
Çamlıca ve Çakal Dağı eteklerinden doğup koya akan Bekâr Dere ağzı ve çevresinde kurulmuş olan yerleşmenin önündeki koyun Bizans döneminin Sofla Limanı olduğu sanılmaktadır. Gerek liman, gerekse burada bulunan saray, II. İustinos (hd 565-578) tarafından yaptırılmıştır. Bu sarayın civarında Ayios Mi-hael ve Teotokos (Meryem Ana) adlarına iki kilise olduğu da bilinmektedir. Yine bu civarlarda bir kadınlar manastırının bulunduğu, bugünkü Kuleli civarında da Bizans yapıları ve manastırlar olduğu i-leıi sürülür. Çengelköy, Bizans döneminde, büyük olasılıkla dini merkez niteliğinin ağır bastığı bir yerleşmedir.
15-16. yy'larda sultanların hasbahçe-lerinin bulunduğu bölgede, kaynaklarda "Kûtel Kasr" (Kûtel veya kûteh:kü-çük) olarak kayıtlı bir saray ve bahçesinden söz edilir.
I. Süleyman (Kanuni) bugünkü Kuleli Askeri Lisesi'nin bulunduğu çevrede Ci-hannuma Kasrı ya da Kule Kasrı'nı yaptırmıştır. Evliya Çelebi'ye göre, 17. yy'da
Çengelköy'de muhteşem bir saray ve hasbahçenin dışında bir mescit, bostancı odaları, padişahın savaşta ve avda kullandığı köpeklerinin yetiştirilip bakıldığı bir samsonhane (seksonhane) vardı. Köy halkının büyük çoğunluğu Rumdu. Evliya Çelebi köyde 3.000 hanenin olduğunu söylerse de bu rakam biraz abartılı görünmektedir. Çağdaşı Eremya Çelebi de Çengelköy'de Rumların ve az miktarda Yahudinin oturduğunu yazar. 18. yy'da ise çeşitli kaynaklara ve İnciciyan'a göre, Türkler de köye yerleşmişlerdir.
Semtin adının nereden geldiği konusundaki çeşitli söylentiler arasında en tutarlısı, İstanbul'un fethinden sonra sahilde çok sayıda çengel (çıpa) görüldüğü, bu yüzden köyün adına Çengelli Köy ya da Çengel Köyü dendiğidir. Bazı kaynaklarda semtin adı "Çenkâr Karyesi" o-larak geçmektedir.
17. yy'da, özellikle IV. Murad (hd 1623-1640) ve IV. Mehmed (Avcı) (hd 1648-1687) Çengelköy ve çevresine dinlenmek, avlanmak, yörenin ünlü kiraz, ayva vb ürünlerinden tatmak, bağlarındabahçelerinde gezmek için ilgi göstermişlerdir. Bu dönemde Çengelköy'de büyücek bir pazar kayığı iskelesinin mevcudiyeti, köyden kentin çeşitli bölgelerine sebze meyve yollandığının, kenttende başka mallar alındığının, yani oldukça canlı bir ticaret hayatının işaretidir.
18. yy'da Çengelköy, bütün Boğaz köyleri gibi değişme ve gelişme sürecinegirmiştir. Semtteki 18. yy yapıları, yerleşmenin bu dönemdeki gelişmesinin belirtileridir. Kaymak Mustafa Paşa Camii vebahçesi, Kazancı Yalısı, padişahları ağırlamış olan ulemadan Küçük Ali Efen-di'nin yalısı, Hatice Sultan Sahilsarayı,Gümrükçü Halil Ağa Yalısı, SadrazamHamza Paşa Yalısı, Beylerbeyi sınırınadoğru Ferehâbâd Sahilsarayı da denilenKaymak Mustafa Paşa Yalısı, ayrıca Hacı
17. ÇENGELKÖY
486
487
ÇENGİLER
Çengilerin gösterisini betimleyen bir resim, 17. yy. Metin And fotoğraf koleksiyonu
Çengelköy
istanbul Ansiklopedisi
Ömer Camii'nin ve eski Ayios Yeoryios Kilisesi'nin onarımı bu yüzyıla aittir. Bu yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Ermenileri yoğun bir şekilde Beylerbeyi'ne yerleşmeye başlamışlar, iskeleden Vani-köy'e doğru kıyı boyunca zengin Ermeni ailelerinin yalıları sıralanmıştır, iskeleden Beylerbeyi'ne doğru ise Müslüman devlet ve din adamlarının, paşaların yalıları vardır. 19. yy'ın ikinci yarısında, kıyı boyunca Ermenilere ait sadece birkaç yalının kaldığı, diğerlerinin Osmanlı ricaline geçtiği anlaşılmaktadır. 19. yy'ın yenilikçi gelişmeleri içinde 1850'lerde yeni vapur iskelesi yapılmış, 1832'de onlarca evi ve dükkânı yok eden yangına rağmen, 19. yy'ın ikinci yarısında yerleşme gittikçe genişlemiştir.
19. yy'da köyün arkasındaki yamaçlarda bahçeler, bostanlar ve çiftlikler vardır, içinde Konstantin Ayazması'nın da bulunduğu İngiliz Ali Bey'in çiftliği, Ha-sip Paşa'mn büyük çiftliği bunlardan i-kisidir. Yine koyun ardındaki tepede bulunan Ermeni zenginlerden Köceoğlu ailesinin köşkü, semtin önemli bahçelerinden birinin içindedir.
19. yy'm ikinci yarısında Çengelköybüyümüş ve asıl Çengelköy, Yukarı Mahalle ve Setüstü Mahallesi olarak üç mahalleye ayrılmıştır. Bu dönemlerde hanesayısı 600 olarak verilmektedir ve Rumnüfus çoğunluktadır.
20. yy'ın başlarından itibaren köşklerve yalılar hızla el değiştirirken semtintoplumsal yapısı da değişmiştir. AncakÇengelköy'deki asıl büyük değişme 1950'lerde başlar. Bu yıllarda Çengelköy hızla tepelere ve içerilere doğru gelişmiş;büyük çiftlik ve bahçe arazileri parsellenerek kooperatiflere satılmış; 196l'de sahilden içerideki kesimde Bahçelievlermuhtarlığı kurulmuş, İstanbul imar hareketleri çerçevesinde gerçekleştirilen Üs-
küdar-Beykoz sahil yolu yapımı ile Çen-gelköy-Çamlıca bağlantısı, yerleşmeye kent merkezinden ve çevreden ulaşımı kolaylaştırmıştır. Bu tarihlerde köy, Çengelköy, Havuzbaşı ve Bahçelievler olarak üç mahalledir.
1965'te bu üç mahallenin nüfusu yaklaşık 6.820'dir. 1980'de nüfus 22.500 o-larak görülmektedir. Yeni mahalle düzenine göre 1990'daki nüfus, Kuleli-Çen-gelköy, Bahçelievler-Talimhane ve Havuzbaşı mahalleleri toplamı olarak 20.100 civarındadır. Sahilde yer alan mahallelerin nüfusunda artış gözlenmezken iç kısımların nüfusu özellikle NATO Yolu boyunca ve Çengelköyüstü denen yamaçlarda Bahçelievler-Talimhane Mahallesi'n-de yeni yapılaşmayla artmıştır.
Günümüzde Çengelköy'de, sahilde, Vaniköy'den güneye doğru Kuleli Askeri Lisesi(->), askeri tesisler, Kaymak Mustafa Paşa Camii, eski kömür deposunun yerinde yeni yapılar, Koru Restoran, yeni yalılar, Çengelköy Vapur İskelesi, res-
Çengelköy'ün
kendine özgü
köşelerinden
biri olan anıtsal
çınarın
gölgesindeki
sahil çayhanesi.
Elif Elim, 1990
toranlarla çevrili, ağaçlıklı küçük meydan, karakol, Ahmed Ağa Çeşmesi, Lahana Çeşmesi, yalılar, Hamdullah Paşa Camii ve restore edilmekte olan Abdullah Ağa yalısı, buradaki küçük meydanda anıt ağaç niteliğinde büyük bir çınar, Serezli Faik Bey'in yalısı, Sadullah Paşa Yalısı (eski Yusuf Paşa Yalısı) vb yalılar; içeride, sahilin hemen gerisindeki Çengelköy Tepesi'nde, restorasyonu devam eden Devlet Konukevi (eski Köceoğlu Bahçesi ve Köşkü, daha sonra Şehzade Vahideddin'e ait olan köşk), bir kooperatifin lüks villaları vardır. Havuzbaşı durağından karakola ve iskele yanındaki meydana kadar birbirini izleyen küçük dükkânlarla uzanan, canlı, hareketli ve zengin bir çarşıya sahiptir. İskelenin yanındaki küçük meydandaki balık lokantaları 19. yy'da meyhaneleriyle ünlü Çengelköy'ün bu geleneğini sürdürmektedir. Havuzbaşı Mahallesi'nin güneyinden Beylerbeyi Korusu'nun kuzey yamaçlarını izleyerek Çamlıca tepelerine doğru
çok dik bir yokuşla çıkan Havuzbaşı Sokağı'nın altındaki küçük Şeyh Nevruz Camii ve Havuzbaşı Yokuşu boyunca sıralanan çoğu restore edilmekte olan eski ahşap ev ve konaklar, semtin özel köşelerinden biridir. Yerinde Bizans döneminde bir kilise ve ayazmanın bulunduğu Havuzbaşı Parkı ve durağının karşısından denize doğru uzanan Deniz Hamamı Sokağı'nın adı, burada eskiden kadınlar ve erkekler için ayrı ayrı sokaklardan girilen iki ayrı deniz hamamının bulunduğunu doğrulamaktadır. Beylerbeyi'nden gelen Yalıboyu Cadde-si'nin devamı olan Çengelköy Caddesi, doğuya doğru uzanan Güzeltepe Caddesi ile kesişir. Güzeltepe Caddesi'nden kuzeydoğuya doğru ayrılan ve vadi boyunca uzanan NATO Yolu ve çevresi, son yıllardaki düzensiz ve Çengelköy sırtlarının görünümünü betonlaştıran yapılaşmanın en yoğun olduğu bölgedir.
Çengelköy günümüzde çarşısı, geride Rum okulu ve kilisesi, çeşmeleri, Pazartesi Pazarı, hurması, Çengelköy bademi diye ünlü küçük salatalıkları ve diğer bostan ürünleri ile eski Boğaz köyü görünümünü, hiç değilse belli bölümlerinde koruyabilen bir semttir. Tek tuk Rum ve Ermeni ailenin yaşadığı semtte, Ortodoks kilisesinin geleneksel haçı suya atma ve çıkarma töreni, halen başka semtlerden gelenlerin katılımıyla yapılmaktadır. Semtin toplumsal yapı ve nüfus bileşiminde son dönemlerde gözlenen değişme, iç göçle Anadolu'nun çeşidi yerlerinden gelen nüfusun semte yerleşmesi ve bazı tarikatlara mensup gelenekçi dinci nüfusun ağırlık kazanmaya başlamasıdır.
Bibi. Cahit Kayra-Erol Üyepazarcı, Mekânlar ve Zamanlar Kandilli, Vaniköy, Çengelköy, ist., 1993; "Beylerbeyi", ISTA; "Beylerbeyi" 1KSA; Erdenen, Boğaziçi Sahilhaneleri, II; Eyice, Boğaziçi; Janin, Constantinople byzantine-, Evliya Çelebi, Seyahatname, I; Inciciyan, istanbul.
ÇİĞDEM AYSU
ÇENGELKÖY MESCİDİ
bak. HACI ÖMER MESCİDİ
ÇENGELKÖY VAPURU
Şehir Hatları İşletmesi vapuru. 1956'da İs-tinye Tersanesi'nde inşa edildi. 515 grostonluktur, 44,5 m boyunda, 8,60 m ge-nişliğindedir. 3,15 m derinliği vardır. Danimarka yapısı 2 adet Burmaister moto-
Çengelköy Vapuru
Şükrü Yaman koleksiyonu
ru olup çift uskurludur. Boğaz, Marmara ve İzmit Körfezi'nde kullanılmaktadır. Köy tipi vapurların ilk örneği olarak yapılmıştır. Bir yıl sonra inşa edilen Or-taköy adlı bir eşi vardır.
ESER TUTEL
ÇENGİLER
Eski seyirlik oyunları içinde köçek ve çengilerin ayrı bir yeri vardır. Bunlar ayrıca tıpkı bale sanatı gibi dramatik özelliği olan sahne dansı gösterileriydi. Eski yüzyıllarda büyük bir sanat değeri taşırken gitgide bozulmuş, ortadan kalkmıştır.
İlk başlarda kadın, erkek ayırmadan bütün dans edenlere, taklidi oyunlar yapanlara "çengi" deniliyordu. Nitekim 17. yy Viyana basındı Meninski Sözlüğü'n-de "çengi"nin bir çeşit harp gibi dikine çalınan çeng çalgıcısı anlamı taşımasının yanında, oyuncu, dansçı, komedya oyuncusu anlamlarına da geldiği belirtiliyor. Buna karşılık, erkek oyunculara köçek veya tavşan deniliyordu.
Çengi, köçek ve tavşanlar bütün öteki oyuncular gibi kollar meydana getiriyorlardı. Her kolda sarı çizme giyen bir kolbaşı ve kolbaşmın da bir yardımcısı oluyordu. Oyuncuların sayısı bir düzine kadardı. Ayrıca "sıracı" denilen dört kişilik bir çalgı takımı, yardakçılar, aynacılar da bulunurdu. Temsil verdikleri yerde çengileri hamam ustaları ve "soyguncu" denilen kadınlar soyup giydirirler, onların makyajlarına, süslerine yardım ederlerdi.
Çengilerin giyimi şöyle olurdu: Çepeçevre altınlarla süslü bir "tepelik" ve tam alnın ortasında yuvarlak "kaşbastı" demlen bir altın; altın sırmayla işlenmiş kadifeden "camadan" denilen, çapraz giyilen iki sıra düğmeli, kısa, kolsuz bir üstlük, bunun altında "üçetek" denilen ve yenleri neredeyse dizden aşağı sarkmış ipekli sırmayla süslü bir entari; göğüslerini yarı
açık gösteren ipekli Malî gömlek; belde lahurî şal ve şalın üzerinde altın ve gümüş bağlama veya sırma bir kemer; üçeteğin altında topuzların az yukarısından büzülerek bağlanmış ve torbalanmış, dökülmüş işlemeli ipek şalvar ki, bu üçetekli entari havalandıkça şalvar altından görünür; ayaklarda alçak ökçeli işlemeli pabuç; elde ise zil veya çarpare.
Çengilerin III. Ahmed döneminde (1703-1730) yaşamış olan ünlüleri Sedef Zehra, Benli Hacer, Zilkıran Kamer, Fidan Ayşe, Kelebek Fırat; III. Selim dönemindeki (1789-1807) ünlüleri Saçlı Sümbül, Kemankeş Eda, Zülüflü Hatice, Yandım Emine; 19. yy'da ise Tosun Paşa kızı Hayriye, Hancı kızı Zehra, Küçükpa-zarlı Naile, paşa dairesi müntesiplerin-den Fatma, Aksaraylı Makbule'ydi.
Çengilere eşlik eden tartım çalgılarının "çarpare", "çegâne" gibi adları vardır. Bunlarla dans edenlere ve başkası dans ederken bunları çalanlara "çarparezen" ve "çegânebaz" denilirdi.
Gerek çengilerin, gerek köçek ve tavşanların oyunları yalnız dans olduğu zaman bu dans göbek atma, topuk çarpma, ayak parmakları ucunda koşarcasına yürüme, gerdan kırma, omuz titretme, bel kırma, kendini geriye atma, bedeni hoplatarak sallanma, kıvırma gibi hareketlere dayanır. Kimileri geriye yatıp saçlarını sarkıtmışken birden öne doğrulurlardı. Çengilerin kaytan oyunu, tura oyunu, fes oyunu gibi oyun çeşitleri vardı. Ayrıca fasıl sonunda -çengilerin çoğunluğu tıpkı köçekler gibi eşcinseldiler- kadın kadına sevişirler, erkek kılığına girip "Zeybek", "Kiki", "Kalyoncu", "Haman" oyunu gibi taklidi, şarkılı o-yunlar da oynanırdı.
Kimi çengiler sözsüz, konulu dramatik oyunlar da çıkarırlardı. Bu bakımdan, bunları bir bale temsiline benzetebiliriz. 1524'te İstanbul'da İtalyan azınlı-
ÇERKEŞ HASAN OLAYI
488
489
ÇEŞMELER
ğın verdiği bir bale temsilinde, Türk çengilerinin de dans ettiklerini biliyoruz. İstanbul'da 19. yy'in sonlarına kadar varlıklarını sürdürmüş olan çengiler bugün birçok seyirlik oyunumuz gibi tarihe karışmıştır.
Bibi. Meninski, Thesaurus Linguarum Ori-entalium, Viyana, 1680-1687; T. Hyde, De Ludis Orientalibus, III. Oxford, 1694, s. 245-250; Pakalın, Tarih Deyimleri, I, 349-350; M. And, Kırk Gün Kırk Gece. Eski Donanma ve Şenliklerde Seyirlik Oyunları, İst., 1959, s. 46-48, 85-87; And, Şenlikler, 175-191; M. And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, ist., 1985, s. 208-217; ay, "Çengiler-Köçekler-Curcunabaz-lar", Anadolu Folkloru, II, S. 12 (Ekim-Ka-sım-Aralık 1991), s. 476-481; Ali Rıza, Bir Zamanlar, 298-305; Sevengil, Eğlence, 1990, 61-83; "Çengi", İSTA, VII, 3840-3845.
METİN AND
ÇERKEŞ HASAN OLAYI
16 Haziran 1876 gecesi, Beyazıt'taki Midhat Paşa Konağmda nazırlara karşı düzenlenen suikast.
Olayın kahramanı Çerkeş asıllı Kolağası (önyüzbaşı) Hasan Bey, Abdülaziz döneminde (1861-1876) sarayda büyüdü. Teyzesi Edâdil ve kız kardeşi Neş' erik, bu hükümdarın kadın efendilerin-dendi.
Hasan Bey, sözde Mekteb-i Harbiye' de okudu ve subay oldu. Fakat, tipik bir İstanbul kabadayısıydı. Şehzade Yusuf İzzeddin'in yaveri iken Beyoğlu ve Galata semtlerini haraca bağlamıştı. Ab-dülaziz'in tahttan indirilmesi ve intiharı Hasan Bey'i etkiledi. Kız kardeşi Neş' erik'in, Dolmabahçe Sarayı'ndan Fer'iye Dairesi'ne götürülürken hakarete uğraması, üstündeki şal çarşafın alınması ve birkaç gün sonra da ölmesi Hasan Bey'i büsbütün öfkelendirdi. Diğer yandan Seraskerlik, saray şımarığı bu disiplinsiz subayın ivedilikle İstanbul'dan uzaklaştırılmasını uygun görmüş ve Bağdat'a atamıştı. Hasan Bey, birkaç gün gitmemekte direndi. Tutuklanınca Müşir Redif Pa-şa'nm aracılığı ile Bağdat'a gideceğini duyurdu ve serbest bırakıldı. Serasker Hüseyin Avni Paşa ile görüşme olanağı elde edemedi.
Olay günü (16 Haziran 1876) üç revolver (tabanca), iki kama edinerek silahlandı. Yemiş İskelesi'ndeki bir meyhanede içtikten sonra kayık kiralayıp Üsküdar'a geçti. Öldürmeyi tasarladığı Hüseyin Avni Paşa'yı yalısında bulamadı ve toplantı için Midhat Paşa'nın konağına gittiğini öğrendi. Kayıkla Sirkeci'ye döndü. Bir sürücü beygiri ile Beyazıt'ta Tavşantaşı'ndaki konağa geldi. Burada Meclis-i Mahsus denen iç kabine toplantısı yapılmaktaydı. Sadrazam Mütercim Rüşdî Paşa ile Serasker Hüseyin Avni, Bahriye Nazırı Kayserili Ahmed, Hariciye Nazırı Raşid, Maarif Nazırı Ahmed Cevdet, Defter-i Hakanî Nazırı Yusuf, Şûra-yı Devlet Reisi Midhat, Mecâlis-i Aliye memurları (devlet bakanı) Hasan Rıza, Şerif Hüseyin ve Halid paşalar, konağın büyük salonundaydılar. Paşaların maiyet ağaları ise konağın alt katın-
da yiyip içtikten sonra poker oynamaktaydılar. Çerkeş Hasan Bey, saat 22.00 sularında içeri girdi. Tanınan bir kişi olduğu için engelle karşılaşmadan üst kata çıktı. Ansızın salona girdi. Olay tanığı paşaların anılarında anlattıklarına göre "Serasker, davranma yakarım!" diye bağırdıktan sonra Hüseyin Avni Paşa'yı vurdu. Midhat Paşa, Rüşdî Paşa ve diğerleri yan kapılardan konağın harem dairesine kaçmaya çalışırlarken Hasan Bey de kendisine müdahale etmek isteyenlere tabancayla veya kama ile saldırmaktaydı. Silah sesleri ve bağıışmalar yaver ve ağalan, semt halkını harekete geçirdi. Fakat o arada Hariciye Nazırı Raşid Paşa da kurşunlara hedef oldu. Kayserili Ahmed Paşa, aldığı kama yaraları ile bir yan odaya sığınabildi. Bir yaver ve bir konak hademesi ile dışarıdan gelen bir karakol askeri de Hasan Bey'in kurşun-larıyla öldüler.
Olay Seraskerlik'e çok yakın bir noktada geçmesine karşın müdahale olanağı bulunamamıştı. Daha sonra gelen askerler Hasan Bey'i tutuklayıp Seraskerlik'e götürdüler. Oluşturulan divan-ı harp (askeri mahkeme) idam kararı verdi. Hasan Bey 17 Haziran 1876'da Beyazıt Mey-dam'nda bir dut ağacının dalında asıldı. İdamdan önce rütbeleri sokulurken "Padişah Abdülaziz'in katili Hüseyin Avni Paşa'dır" diye bağırması, sonraki Yıldız yargılamaları için bir delil sayılmıştır. Kimi yorumcular ise Çerkeş Hasan Olayı' nın, Mithat Paşa'nın bir komplosu olduğunu, aksi halde böylesine kolay gerçekleştirilemeyeceğini ileri sürmüşler, Hasan Bey'in, Midhat Paşa'yı hedef seçmemesini de buna kanıt göstermişlerdir. Olayı yaşayanlardan Cevdet, Mahmud Celaleddin, Memduh paşalar ise suikastı birbirini doğrulayan yorumlarla ve Çerkeş Hasan'ın kişisel öç duygusuna bağlayarak anlatmışlardır.
Olay nedeniyle İstanbul'da güvenlik önlemleri artırılırken Yıldız Kasrı'nda tedavi edilmeye çalışılan V. Murad'dan bu olay saklandı. Halk ise günlerce heyecan yaşadı ve kısa zamanda Çerkeş Hasan Bey bir kahraman oluverdi. Onun için şiirler ve destanlar yazıldı. II. Abdülha-mid (hd 1876-1909) padişah olunca Edir-nekapı'daki mezarı yaptırıldı ve taşına "Genç yaşta veliyünnimeti uğrunda fedayı can eden Çerkeş Hasan Bey" yazıldı.
Çerkeş Hasan Olayı İstanbul'da 1579' da Sokollu Mehmed Paşa'nın öldürülmesinden üç yüzyıl sonraki ilk kişisel suikasttır.
Woods Paşa anılarında yanılarak olayın Ortaköy'deki sadrazam konağında geçtiğini yazmıştır.
Dostları ilə paylaş: |