Balkanlarda babailer ve bektaşİler



Yüklə 305,46 Kb.
səhifə3/6
tarix06.03.2018
ölçüsü305,46 Kb.
#44764
1   2   3   4   5   6

16. yüzyıldan itibaren başlayan baskı politikaları nedeniyle Bulgaristan içlerinde bulunan Babailerin daha kuzeye doğru çekildiği hatta buna Bektaşilerin de dahil olduğu söylenebilinir. Babailer Otman Baba döneminde merkez tekke önce Haskova da bulunurken daha sonra Kuzeye doğru çekildikleri görülmektedir. Varna’daki Akyazılı Tekkesi’ni merkez haline getirmeleride bu nedenledir. Daha sonraları Osmanlı devletinin baskısı daha da şiddetlenince merkez tekkenin Deliorman içindeki Demir Baba Tekkesi’ne çekildiği görülüyor. Bu kuzeye doğru çekilişte II Beyazıt’a karşı yapılan suikast girişiminin oldukça önemli bir etkisi olmalıdır. Suikast girişimine katıldığı söylenilen Otman Baba dervişleri toplanıp bunlardan büyük çoğunluğunun öldürüldüğü, bir kısmı ise Bedreddini’lerle birlikte Anadolu’ya sürgüne gönderilmişti. Daha sonra özellikle Yavuz döneminde Bektaşiler de dahil bir çok gurup denetimin daha az olduğu Kuzeye doğru Deliorman içlerine çekilmişlerdi.112

Aynı zamanda Rusya’nın merkezi devlet olarak doğup gelişmesi bu yöredeki insanları iki ateş arasında bırakmıştır. 17. yy’dan başlayarak tersine bir göçle en son Balkan harbinde bir çok Babai ve onlarla benzer inancı savunan Bedreddini’ler Güneye doğru önce sınır bölgesine daha sonra da Türkiye içine çekilmişlerdir. Bunlardan göçmeyip yerinde kalanların varlıklarını devam ettirdikleri aynı inançlarını ve ilişkilerini korudukları görülmektedir. Bu guruplar halen Seyit Gazi’deki Nevzat Demirtaş’ın temsilcisi bulunan Abdullah Baba’ya bağlıdırlar.

Aşağıda daha detaylı şekilde görüleceği üzere Otman Baba ve Demir Baba’nın Bektaşilerle oldukça kavgalı olduğu görülmektedir. Bektaşilerin Demir Baba’yı Bektaşi olmadığı için sevmediği Demir Baba Velayetnamesi’nde yazılıdır. Babailerden olan Otman Baba Akyazılı ve Demir Baba, Babai geleneğinin en önemli temsilcileri olup bunların Bektaşi olduğunu söylemek gerçekçi olmaz. Bu Babailer Selçuklu döneminde ayaklanma çıkartan geleneğin o günkü temsilcileridirler Burada bir başka önemli durumda bazı akademisyenlerin söylediğinin aksine Babailer isyanına katılan gurupların 16 yüzyıl dan sonra Bektaşilik içinde eridiği tezinin tamamı için geçerli olmadığı görülmektedir.113 Babai geleneğinin bütün baskı ve yok etme politikalarına rağmen kendi inançlarını muhafaza ettikleri görülmektedir. Bunların Bektaşiler gibi siyasal tercihlerde liberal bir tavır takınmaktan çok Batıni İsmailler gibi ihtilalci ruhlarını korudukları114 görülmektedir. Osmanlı yöneticilerinin Hacı Bektaş Tekkesi’ yerine Seyit Gazi’deki tekkenin üzerine gitmesinin en büyük nedeni de budur.

Balkanlarda Babailerin etkili olduğu yerler olan kuzey Doğu Bulgaristan’la Seyit Gazi ilişkilerini tekkenin Nakşilere verilmesi bile engelleyememiştir. Bu ilişkinin bu güne kadar sürdüğü görülmektedir. Merkez Haskova’daki Otman Baba Tekkesi’nden Dobrucaya, Deliorman’a Romanya içlerine kadar olan bölgede Babailer Seyit Gazi’deki tekkeye bağlı olup; Niyaz akçelerini bunlara getirirler. Mürşitlik menşurunu buradan almaktadırlar. Bunlar Şüca Baba ocağına bağlıdırlar. 115

Balkan harbi öncesinde Haskova yöresinden Otman Baba’ya bağlı Mihman Dede, Deliorman bölgesinden Demir Baba ve Musa Baba’ya bağlı bulunan Mola Ahmet Baba Türkiye’ye gelerek Şücaddin Veli dergahında hizmet edip, bu dergah şeyhlerinden icazet aldıkları dergahta bulunan kayıtlardan anlaşılmaktadır. Şücaddin Veli dergahından İcazet alan Mihman Dede ve Mola Ahmet Baba kendi yörelerinde Şücaddin Veli dergahının halifesi olarak görev yapmışlardır. 1911 yılında Şücaddin Veli dergahı postnişinlerinden Nuri Efendi 1925 yılında onun oğlu Şeyh (İsmail) Hakkı efendi116 Deliorman yöresini ziyaret etmişler idi. Bu gün bile Rumeli Alevilerinin büyük bölümünün Şücaddin Veli dergahına bağlı olduğunu 117 Şücaddin Veli postunda oturan Nevzat Dede de söylemektedir. 118

Bu sınırın oldukça geniş olduğu biliniyor. Çorlu Reşadiye mahallesi sakinleri 1929 yılında Romanya’dan gelmişlerdir. Buradaki Babailer Seyit Gazi yakınlarındaki Şücaddin dergahına bağlıdırlar. Bunlarda Hacı Bektaş Veli’ye bağlı olmayıp ona çok önem vermemekte cemlerini Bulgaristan Babaileri gibi pazartesi yapmaktadırlar. 119

Şurası kesin ki Babai ekolüne bağlı guruplar Kendilerini Bektaşilerden farlı görmekte Hacı Bektaş Veli’yi bazen hiç sevmediğini söylemekte ya da onu ikinci dereceden bir evliya olarak görmektedir. Hatta Yeniçerilerin Hacı Bektaş’ a bağlılığı nedeniyle bu çevreler tarafından Hacı Bektaş suçlanmaktadır.120 İki Batıni ekolün aşağıda göreceğimiz gibi dinsel pratikler ve inançlarında farklılıklar bulunmaktadır. 121 M. Kiel’in haklı olarak söylediği gibi Doğu Bulgaristan’daki bu guruplar Bektaşi olmayıp Bektaşilik öncesi Babai yolunda yürümektedirler. 122

Babailerle aynı coğrafyada yaşayıp onlarla aynı tarihsel köke sahip bir diğer gurupta Bedreddinilerdir. Bedrediniler de bu gün varlıklarını devam ettiren Alevi guruplarındadır.

Şeyh Bedreddin’in dinsel inançları hakkında her ne kadar tartışmalar netleşmese bile Bedreddin hareketinde aktif rol oynayanların, ister Batı Anadolu, isterse Rumeli’de olsun Babai çevrelere dayandığı görülmektedir. Hamer Şeyh Bedrettin’in doğum yerinin Kütahya’nın Simav ilçesi olduğunu burasının Şeyh’in doğum yeri olmakla ünlü olduğunu söylerken 123 Şerafettin Şaltakaya ve Baki Gölpınar’ lı ise doğum yerini Edirne olarak vermektedir. 124

Bilindiği gibi Bedreddin ayaklanmasının üç önemli saç ayağından ikisi Aydın ve Manisa idi. Bedreddin Mısır’daki eğitimini tamamlayıp Anadolu’da uğradığı Germiyan bölgesinde oldukça iyi karşılanıp Germiyanoğlu Şeyh’e biat etmişti.125 Daha sonra Aydınoğulları’nın bölgesine geçtiği, Börüklücenin de bu geçiş esnasında müridi olduğunu söylemektedir. Bu dönemde beyliğin başındaki İzmiroğlu Cüneyt Bey Şeyhi davet ederek onun müridi olur. Menakıpname’de Cüneyt ve adamlarının Bedreddin’e katıldığını yazmaktadır 126

Yukarıda söylendiği gibi Bedreddin’in bu faaliyet yerlerinin tamamının Babailerin bulunduğu yerler olduğu görülmektedir. Şeyh Bedreddin Rumeli’ye geçtiğinde de Babailerin yanına gitmişti. Bedreddin’in isyan esnasında Rumeli’de Serez de, Edirne de, Silistre ve Varna da iyi karşılandığı söylenmektedir. Menakıpnamesi’nde Bedreddiniliğin etkin olduğu yerlerin Filibe’den eski Zagra’ya, Silistre’den, Varna’ya ve Tuna ağızlarına kadar bölge adları sık geçmektedir. Tuna ile Varna arasındaki kıyı şeridi ise çok eskiden Deliorman ya da Ağaç Denizi adını taşıyordu.127 17. yüzyılda bile bu bölgede Duğalar adında bir Bedreddin’i köyünden özellikle bahsedilir128 Sofya Kadısı Bali Efendi’ye Dobruca ve Deliorman’ın Bedreddin’in müritleri ile dolu olduğunu söylemektedir.129 1571 tarihli iki belge ise Varna ve Ahyolun’da Simavilerin varlığını göstermektedir. Tahrir defterlerinde Varna daki 1695’e ait ilk kayıtlarda Bedreddin Mahmut efendi cami olarak geçer130 Bu adı geçen yörelerde aynı zamanda Babailerin en yoğun olduğu yerler arasındadır. Bedreddin isyanına Rumeli’de destek verenlerin oradaki Babailer olduğundan şüphe yoktur. 131 Çünkü Bedreddin’e destek verip, ona mürit olanların tamamına yakını Babailerin etkinlik alanı dahilindedir. Şeyh Bedreddin’in Rumeli’de kısa sürede bu denli destek bulmasının asıl sebebi de ister Anadolu’da isterse Rumeli’de olusun Babai çevrelerle ilişki kurup faaliyet yürütmüş olmasında yatmaktadır. Bazı kaynaklarda geçen Bedretin’in bu bölgeye tesadüf eseri olarak geldiği tezi yukarıdaki gelişmeler düşünüldüğünde şüpheli hale gelmektedir.

Bedreddin’in faaliyet sahası olarak gösterilen iki sahada da Babailer çok güçlü idi. F. Köprülü Bedreddin adına ayaklandığı söylenen Börüklüce ve Torlak Kemalin müritleri Sarı Saltuk ile birlikte Balkanlara geçip daha sonra tekrar dönen Babailerden oluştuğu düşüncesindedir. 132 Fuat Köprülü’nün bu açıklaması ister Sarı Saltuğa bağlı ister Şeyh Bedrddin adına ayaklandığı söylenen ya da daha sonra Şüca Baba müritleri olarak gösterilenlerin aynı guruplar olduğunu düşündürmeye yetmektedir. Yörükan’da bu gurupların aynı olduğu düşüncesindedir. Bedreddini olan gurupların inançlarındaki Babai eğilimler göz önüne getirtildiğinde bu daha rahat şeklide ortaya çıkmaktadır. Anadolu’da Bedreddin’e bağlı olarak gösterilen guruplar ve Şeyh Şüca’nın faaliyet alanları birbirini tutmaktadır. Şeyh Şüca’nın ve Bedreddin’in yaşadığı tarihler birbirini tutmakta birbirlerinden haberi olması oldukça mümkündür. Ama bu meseleye ilişkin pek bir şey gözükmemektedir.

Bedreddin’in ister Anadolu’da isterse Balkanlarda dayandığı Babai çevre olmasından dolayı isyan sonrasında Bedreddin’in akrabaları Göynüğe gelerek kendilerini burada güvende hissetmeleri Göynük’te bulunan Babailer ile aralarında bir ilişki nedeniyle olmalıdır 133 Yağmur Say Bedreddiniler’e Babai de denildiğini 134 söylerken bu guruplardaki bütünlüğe işaret etmektedir. Melikof Dobruca ve Deliorman’daki Babailerin Şeyh Bedreddin ayaklanmasına katılmış olabileceklerini, burada Babailer arasında Bedreddin’e sevgi saygı duyduklarını anlatmaktadır. Deliorman’da Bedreddin’in adının Demir Baba ile birlikte anıldığını 135 buradaki geleneğe göre Demir Baba’nın Silistreden Bedreddin’le gelmiş bir taraftarı olduğuna inanıldığını belirtmektedir.136 Araştırmacı Refik Engin de Bedretdiniler’in Sarı Saltuk, Otman Baba ve Muhittin Abdal’ı yüceleştirip adlarına ayin düzenlediklerini bana söyledi. Vahit Lütfü Salcı ise Bedreddiniler arasındaki bir inanca göre Otman Baba’nın bulut olup havaya uçtuğunu onu yağmur ilahı addettiklerini söylemektedir. 137 Melikof Deliorman’da Bedretin’in öldüğü günde Üryanlar Semahı dönüldüğünü söylemektedir. 138 daha önceden bahsedildiği gibi Şeyh Şüca’nın dervişlerine “Üryan Şücailer” 139denildiğini biliyoruz. Bu semahında Babailerin uygulamalarından birisi olması muhtemeldir. Bu semaha Kars’da rastlandığı gibi Baha Sait bu semahın bütün Alevilerde olduğunu söylemektedir.

İki gurubun yayıldığı coğrafyanın birlikteliğinin dışında aşağıda detaylı olarak görüleceği gibi uygulamalarındaki “7’li” motiflerin bulunması onların inançlarında da benzerlik olduğunu göstermektedir. Belki bu ortaklık nedeniyle Arnavutlukta II. Beyazıt’a karşı yapılan suikast da Bedreddiniler ve Otman Baba’ya bağlı dervişler Anadolu’ya birlikte sürülmüşlerdi 140

Bu iki gurup içerisindeki bir başka ortak dostluk da Mihailoğulları ile ilgilidir. Mihailoğulları bilindiği gibi Musa’nın beyler beyi idi. Hamer Aynı ailenin bütün Gazi beylerin reisi olduğunu söylemektedir. 141 Bedreddin kendi aile geleneğinden Mihailoğulları ile ilişkisi vardı.142 Aynı Mihailoğullarının Babailer ile de arası çok iyi olduğu görülmektedir. Bilindiği gibi Varna daki Akyazılı Zaviyesini onların yaptırdığı gibi Seyit Gazi’deki zaviyenin yaptırılması ve tamir edilmesini de onların eseriydi. 143 Otman Baba Velayetnamesi’nde diğer beylere kötü davranırken Mihailoğlu Ali Bey’e son derece ılımlı davranır. 144 Bu konudaki bir başka iddia ise yaşadığı dönemde Babai Kutbu olan Demir Baba’nın Mihailoğulları ailesine mensup bulunmasıdır 145

Ayrıca M.Balıvet Bedreddinilerin Avrupa’daki en önemli merkezinin Seyit Gazi Tekkesi olduğunu bu tekkenin Dimetoko’daki Kızıl Deli Tekkesi’nin yanında bulunduğunu söylemektedir.146 Bedreddinilerin merkez Tekkesi olarak tanıtılan yerin Seyit Gazi adıyla anılması onların mazilerindeki Babailerle olan inanç ortaklığı nedeniyle olabilir. Demir Baba Velayetnamesi’nde Kızıl Deli’nin yanında böyle bir tekkeden bahsedilmekte ve bu tekke yakındaki Bektaşi Tekkesi’yle kavgalı olarak anlatılmasına rağmen buranın adını Kızıl Deli Tekkesi olarak vermektedir. Velayetname buranın başında Seyfulah isminde birisinin oturduğunu ve Demir Baba’nın vekili olduğunu söylemektedir. 147

Refik Engin Şeyh Bedreddin erkanında Abdalar Duasında “Abdal Ahmet Baba döşedi bu postu “ diye bir bölüm olduğundan hareketle Bedreddinilerin en çok önem verip kutsadığı sahsın Abdal Ahmet Baba olduğunu söylemektedir. Bir Abdal Ahmet Baba’nın Eski Zagra da Yenişar köyünde ( Gerno nevo selo ) da bulunmakta olduğunu muhtemelen kutsanan şahısın bu olabileceğini belirtir. Otman Baba Velayetnamesi’nde vizedeki bir Ahmet Baba’dan bahsedilmekte Otman Baba ile ormanda et pişirip içki içtikleri söylenmektedir.

Bedreddinilerin 19 yüzyıl da geleceğini belirleyen bir başka Ahmet Baba ise 1877-1878 (93) harbi esnasında onların başında olan şahıstır. Daha önce Bedreddini olan Abdal Ahmet Baba Balkan harbinde Gaybılar köyüne gelir. Buradaki Şevket Baba aracılığı ile Bektaşiliğe geçer. Bu durum Bedreddiniler arasında duyulunca büyük tepki oluşur. Hatta bu tepkiler fiili saldırıya kadar gider. Abdal Ahmet Baba buradan istanbul’a gidip, Nafi Baba’dan Babalık icazetnamesi alır. Bunun arkasından bir takım Bedreddiniler de Bektaşiliğe geçer. 148

Bunun dışında Tevfik Bey Baba, Balkan harbi esnasında gelip kendi yanında çalışan Amucaları ikna ederek Bedreddinilik’ten Bektaşiliğe geçirmiştir. Amcalardan bazıları Bektaşiliğe geçmeyerek Bedreddini kalmışlar, bazılarının ise iki yolu da birlikte yürüttükleri görülmektedir. Bektaşiliğe geçenler eski adet ve geleneklerini terk etmeyerek bu şekilde Bektaşi tarikatına uydurmuşlardır.149

Engin Bedreddinilerin daha çok Deliorman-Silistre arasındaki Karlıova civarlarında yaşadıklarını bunların bir kısmının Balkan harbi esnasında Kırklareli civarında özelikle Kofcağız, Pınarhisar, Üsküp nahiyelerine yerleşmek için Bulgaristan’ı terk ettiklerini söylemektedir. 150

Salcı buraya gelen Bedreddinilerin yerleşim yerlerinin bir listesini ve tahmini sayılarını vermiştir. Bu yerleşim yerleri şunlardır.: “Kırklareli vilayeti Kofcağız nahiyesinde Ahmetler, Topçular, Tatlıpınar, Peyço, Malkoçlar, Yukarı Kanara, Aşağı Kanara, Koca Tarla, Devletliağaç, Ahlatlı köyleri ile Dereköy nahiyesinin Yürükler Bayırı, Düz Orman köylerinde aynı nahiyenin Kapaklı, Kuruköy adlı köyleri. Üsküp nahiyesinin Kızılcık, Deveçatağı, Babaeski kazasının Osmaniye, Lüleburgaz kazasının Çeşmekolu, Yenitaşlı, Eskitaşlı, Omurca ve Bedir köylerinde kamilen Tekirdağ vilayetinin Kılaguzlu (Kılavuzlu ) köyü ile Hayrabolu kazasının Arzulu köylerinde kamilen bulunmaktadırlar. Yirmi beş köyde iki bin hane tahminen 15 bin kişinin üzerinde bir nüfusa sahiptirler.” Salcı bunlara yanlış olarak Kızılbaş denildiğini ama bunun yanlış olup, onların Bedreddin’in olduğunu söyler. “Onlara ayin telkin etmek üzere Bulgaristan’daki Yenişar kazasından ulular gelip bu ululara da kalfa denildiğini ” 151bildirmektedir.

Yukarıda söylenenleri toparlamak istersek şöyle bir sonuç çıkartmak mümkün hale gelmektedir. Bedreddin’e bağlı olarak ayaklandığı söylenen Börüklüce Mustafa ve Torlak Kemal Batı Anadolu’da Babailerin yoğun olarak bulunduğu yerlerdedir. Yine bu ayaklanmanın önemli bir ayağı olan Bedrettin’in Dobruca’ya geçip Silistrede kendine mürit edinip daha sonra Deliorman’a saklandığını düşündüğümüzde, Bedrettin’in buraya hiçte tesadüf eseri gitmediği ortaya çıkar. Büyük ihtimal ile Bedrettin Batı Anadolu’daki bu guruplar ile Kuzey Doğu Bulgaristan’daki bu gurupların ikisinin de Babai olduğunu bildiği yapacağı ayaklanmanın152 stratejisini de bunun üzerine kurduğunu düşünebiliriz. Bedrettin’in bu ayaklanmayı eğer kendisi organize ettiyse Rumeli’ye geçiş tercihi de kimi tarihi kaynaklarda olduğu gibi zorunluluktan değil, büyük ihtimal ile bilinçli bir tercihti.

Bu bölgeler Sarı Saltuk”un yerleştiği ve faaliyet yürüttüğü yerlerdi. Burada sadece Osmanlı döneminde değil daha sonraları da Sarı Saltuk un müritleri bulunuyordu.Melikof Dobruca ve Deliorman’da Sarı Saltuk’tan sonra kalan Babailerin bu ayaklanmaya destek vermiş olabileceklerini söylemektedir. 153

Bütün bunların arkasından Ege sahil boyu, iç Ege ve Seyit Gazi çevresi Babai ekolü olarak Kuzey Doğu Bulgaristan ile organik ilişkisinin yanı sıra aynı çevreden olduğunu söylemek son derece isabetlidir. Rumeli’deki Babailerin kökenin Sarı Saltuğun ölümünün ardından burada kalanlar ile Seyit Gazi çevresindeki Şeyh Şüca’ya manevi bağlılığı olan Babai guruplarının birleşimi olduğu görülür.

BEKTAŞİLER


Balkanlarda daha geniş bir alanda yayılmış durumda olan bir başka Alevi geleneği ise Bektaşilerdir. Bunlar yukarıda söylendiği gibi yoğun olarak Bulgaristan’ın içleri, Dobruca ve Deliorman bölgesinde az olmakla birlikte Batıya doğru Makedonya, Arnavutluk eski Yugoslavya ve hatta Macaristan’da154 bile varlıkları bilinmektedir.

Bektaşiliğin Balkanlara girişi Osmanlı beyliğinin kurulması ve Rumeli’ye geçişiyle başlamıştır. Bektaşi dervişlerin Anadolu içinde bir çok dergahdaki dervişler gibi, Osmanlının ilk dönemlerinde savaşan gaziler arasında bulunduğu görülmektedir. Bu esnada farklı nedenlerle buraya gelmiş gazileri de kendi yanlarına çekmiş olmalıdırlar. Abdal Musa’nın bu işlevi gördüğü tahmin edilmektedir. Hatta biraz daha ileri giderek Seyit Ali Sultan’ın da bu akınlar esnasında Abdal Musa ya da onun dervişlerince Bektaşi geleneğine kazanılmış olma ihtimali de düşünülebilinir. 155

Seyit Ali’nin Anadolu içlerinden değil daha doğudan Velayetnameye göre Horasandan geldiği söylenmektedir. Ona bağlı gurupların Malatya (Arguvan ) ve Sivas’ta (Yıldızeli) bulunması Seyit Ali Sultan’ın Osmanlı beyliğine gelmeden buralarda bulunmuş olabileceğini düşündürmektedir. 156 14. yüzyıl. başında Hacı Bektaş Tekkesi’ bu günkü gibi büyük bir Alevi merkezi değil, küçük bir tekke olduğu söylenmektedir. Anadolu içindeki etki alanı da bugünkünden çok daha sınırlıdır. 157 Abdal Musa’nın yaşadığı tarihle Seyit Ali Sultan’ın yaşadığı tarih birbirine oldukça yakındır. Abdal Musa Velayetnamesi’nde Seyit Ali Sultanı en iyi dervişi olarak gösterir. Her şeye rağmen Seyit Ali Sultan Rumeli’ye geçtiğinde Bektaşi bir kimliğe sahip birisi olduğu kesindir. Balkanlarda Hacı Bektaş Veli’ye manevi bağlılığı olanların da kendilerine merkez olarak Dimetoka’daki Kızıl Deli Tekkesi’ni esas almaları, Seyit Ali Sultan’ın bu gelenek içindeki önemini bize göstermektedir.

Seyit Ali Sultan başta olmak üzere Bektaşilerin genellikle Evrenos Bey’le beraber Batıya doğru akınlara katıldıkları görülmektedir. Bir anlamda Evrenos Bey’in ilerleme istikameti ve faaliyet sahası bu Bektaşi guruplarının da etkinlik alanı olmuştur. Osmanlı orduları Evrenos Gazi’nin yanındaki Bektaşi dervişler ile birlikte Ohri gölüne kadar ilerlemiş 1431 de Yanya’yı ele geçirmişti. Bu dönemin ardından yöre halkıyla ilişkiye geçen Bektaşi dervişlerinin buralara yerleşmeye başladığı görülüyor. Kasım Baba adlı bir Bektaşi dervişinin fatih döneminde Arnavutlukta Kosturit’te bir tekke kurduğuna inanılmaktadır. Yine Birgen’in Bektaşi dervişlerinden edindiği bilgiye göre aynı dönemde Yemin Baba Vutrin’e, Piri Baba’nın Kaylerisin Djunia’sına ve Hüseyin Baba’nın Kanije’ye geldiğini söylemektedir. Daha erken dönemden itibaren Arnavutluk içlerine kadar giden Bektaşi dervişlerinin burada halkla iyi ilişki içinde olduğu görülmektedir. 158

Seyit Ali Sultan Tekkesi’nde yetişen dervişlerin çeşitli yerlere Halife olarak gittiği görülmektedir Makedonya ve Arnavutluk içlerine giden dervişlerin çoğunun Kızıl Deli Tekkesi’nde yetişmiş olduğunu söylemek mümkündür. Durbali Baba Tekkesi’ni kuran Durbali Baba da bunlardan biri idi. Kızıl Deli Tekkesi’nde yetişen Durbali Baba kendi adıyla anılan tekkeyi 1480 yılında inşa ettirmişti. 159 Kızıl Deli Tekkesi’ ilk kurulduğu dönemde bu yöredeki en uç tekke olup 15 yüzyıl da geniş bir coğrafya da burada yetişen dervişler aracılığı ile etkinlik kurduğunu söylemek mümkündür. Kızıl Deli Tekkesi’ gerek Osmanlı devletinin kendine tanıdığı hoş görü gerekse yöredeki en köklü ve eski bir tekke olması, yöredeki Bektaşi geleneği üzerinde nüfuz kazanmasına yetmiş olmalıdır.

Balkanlarda 15 yüzyıl da oldukça önemli Şeyh ve dervişlerin varlığı biliniyor. Bunlardan birisi de Beyazıt Baba olup Otman Baba Velayetnamesinin verdiği bilgide Bektaşi olduğu söylenmektedir. Otman Baba Velayetnameye göre Beyazıt Baba Yeni Zagra da, Yanbolu da, Serez de Yenice Karasuda tekkeleri bulunuyordu. Yine Onun Dervişi Mümin Baba’nın’da Beyazıt Baba’nın tekkelerinden birisinde Şeyhlik ediyordu. Osmanlı Tahrir Defterlerinde Beyazıt Baba ve Mümin Baba adına rastlanmaktadır. Derviş Beyazıt adına Malkara civarındaki Fatih dönemi defterinde rastlanmaktadır. Burasının Fatih dönemi öncesi zengin vakıfları olduğu söylenmektedir. 160

Yavuz Sultan Selim döneminden itibaren Balkanlardaki Bektaşiliğin kaderinde ciddi değişikliklere uğradığı söylenilebilinir. 17 yüzyıl dan sonra Kızıl Deli Tekkesi’nin merkez tekke özelliğinin daha Batıya doğru geçtiği görülmektedir. Demir Baba Velayetnamesi’nde de Kızıl Deli Tekkesi’nin yerinden kaldırıldığı söylenmektedir II Beyazıt döneminde devlet desteği bulunan Kızıl Deli Tekkesi’nin daha sonraki dönemlerde sıkı denetim altına alınıp şiddetin onlara da yönelmesi ile birlikte özellikle Makedonya yöresi ve Bulgaristan’ın içlerinden iki farklı yöne doğru hareketlenme olduğu görülmektedir. Bunlardan birincisinin kuzeydoğu istikametine yani Dobrucaya olduğu ikincisinin ise Batı istikametine yani Arnavutluk içlerine doğru yöneldikleri görülmektedir.

Bu durumu şehirlerin vergi defterlerinden takip etmek mümkündür. I. Selimden, Kanuni döneminin başına kadar olan (1515-1530) dönemde Çirmen’de, Haskova’da, Yenice Zagra kazasında nüfus yarı yarıya azalırken; Yanbolu’nun kuzey kısımlarında ise nüfus fazlalaşması vardı. 161 yine aynı dönem içerisinde Kuzey Doğu Bulgaristan ve Dobruca çevresi nüfusu iki katına çıkmıştı. 162 Dobruca daki asıl Bektaşi yoğunlaşmasının ise bu dönemin nüfus hareketlerinin ürünü olduğu söylenebilinir. Aynı dönemde bir başka yerleşim bölgesinin de Arnavutluk içleri olduğunu söylemek gerekiyor.

Aynı dönemde Arnavutlukta Bektaşi tekkelerinin çoğalmaya başladığı görülmektedir. Bunlardan birisi de Harabati Baba Tekkesi’dir Bu Tekkenin ilk kuruluşunun Dimetoka’da yetişen Sersem Ali Baba tarafından yapıldığına inanılmakta ve Kalkandelende kendi adına kurulmuş tekkede bir türbesi bulunmaktadır. 163 Yine aynı dönem içerisinde Hasan Baba adlı bir Bektaşi evliyasının Tempe’ye geldiği bir tekke kurup yaşamını burada sürdürdüğü ve türbesinin de aynı yerde olduğu bilinmektedir.

Yöre halkınca Hasan Baba’nın anlatılan efsanesi ise şöyledir “Hasan Baba, ilk Osmanlı padişahlarından birisinin gazabına uğramış katledilmesine ferman buyurulmuş. Hasan Baba ölümden kurtulmak için, Manastırdan kaçarak gittiği her yere padişahı atlatmak için bir türbe yaptırır. Böylece Kosova, Edirne, Üsküp, İstanbul,Anadolu ve Mısırda içi boş türbeleri oluşmuştur “ 164 Bu sözlü tarihin Bu dönem içerisinde yaşananları bir efsane haline getirdiğini düşünmek gerekir. Bu tarihi olayların halkın hafızasında halen saklı kalması da ayrıca oldukça dikkate değerdir. Bu yörelerdeki tekkelerde 18 yüzyıl öncesindeki Türkçe Şeyh adlarının yerine yörede kullanılan isimlerin ön plana geçtiği görülmektedir. Daha sonraki dönemlerde Kızıl Deli Tekkesi’ yerine, Bu sefer özelikle Arnavutluk içlerindeki bazı tekkelerin daha ön plana geçtiği görülmektedir.

Bektaşi guruplara asıl darbeyi vuran ise II Mahmut döneminde yaşananlardır. Anadolu’nun tersine yöre halkı temel ibadet ve adetlerini tekkelerde yaptığı için buraların kapanması ve yıkılması çoğu yerde Nakşi ya da Kadirilere verilmesi yöredeki sosyal yaşamı felç edercesine sarsmıştır. Tekkeleri yıkılmış,Şeyhler öldürülmüş ve yakalanan dervişler sürgüne gönderilmiş ya da Sünnileşmeyi kabul edenler gözetleyicilerin insafına bırakılmıştır. Sağlam kalan bazı tekkeler ise Mevlevi, Nakşi ya da Kadiri şeyhlerine verilmiştir.


Yüklə 305,46 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin