1.3.Eseri
Bendî Mustafa Baba’nın bilinen tek eseri dîvânıdır.
1.3.1 Dîvân
Bir tek nüshası bulunan Bendî Mustafa Baba Dîvânı’nda, toplam 212 manzume bulunmaktadır. Bunların on dördü kaside, yüz altmış beşi gazel (Biri imâlı dîvân gazel ü had, ikisi noktasız gazel, ikisi lebdeğmez gazel, biri kara hece gazel, biri mülemmâ gazel), ikisi mesnevî, ikisi tahmis, on altısı şarkı, birisi muhammes, üçü müseddes, yedisi müstezâd, ikisi de nazmdır.
Derin Ehli Beyt ve Hz. Ali sevgisiyle şiirlerini kaleme alan Bendî Mustafa Baba, bu sevgiyi gazelleri başta olmak üzere hemen hemen bütün manzumelerinde dile getirmiştir. Kasideleri, na‘t, münacât, methiye ve mersiye türündedir.
1.4. Edebî Kişiliği ve Şiirinin Özellikleri
Hayatı hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımız Bendî Mustafa Baba’nın edebî kişiliği onun şahsiyetinin en belirgin yönünü oluşturmaktadır. Dîvânındaki şiirlerinden hareketle onun tasavvufî düşünce yapısını, edebî ve sosyal dünyasını, hayatını, içinde yaşadığı yüzyılın durumunu bir dereceye kadar öğrenmek mümkündür.
Bendî Mustafa Baba’nın tasavvufî terbiyeden geçmiş fikirleri, öncelikle kendinde yeniden ses bulmuş, hem gerçek hem de mecazi olarak içinde bulunduğu zindan hayatından kurtulmanın çaresini aramış, bu öğretiyle duygularını okuyana-dinleyene ulaştırmayı arzulamıştır.
Şairin mahlas olarak, kelime anlamı esir demek olan “Bendî” kelimesini seçmesi oldukça manidardır.1828 yılında Merzifon’a sürülen42 son Bektaşi postnişini olan Mehmet Hamdullah Çelebi’nin, Amasya’ya sürgününden sonra ‘Hasreti’ mahlasıyla şiirler yazması her iki şairin de mahlas seçmesinde durumlarının etkili olabileceği izlenimini vermektedir.
Bendî Mustafa Baba, bendî kelimesini dünya hayatı, sevgiliden ayrılık, üzüntü ve sıkıntılı durumlara sebep olan bir kavram adı olarak kullanmanın yanı sıra gerçek manada zindandaki yaşantısını ifade eden bir nitelik olarak da kullanmıştır.
Bendî olub ‘aşḳ-ı yesîrim râh-ı yâr efgendeyim
Dem-be-dem artmaktadır o dosta aġâzım benim
115.G./5
Zindanda üç yılını geçiren Bendî, Hz. Yûsuf gibi zindanı aşk yolunda çekilen sıkıntıların mükâfatı olarak düşünmüş,“Dünya mümine zindan, kâfire cennettir.”43 Hadis-i şerifinin ışığı altında ilahi aşkını terennüm edip şeyhine bağlılığını vurgulamıştır.
El- amân Yûsuf misâli düşmüşüm bir çâha ben
Ṣâḥib-i ẕülfeḳâre yalvaruram ol şâha ben
Maḥbes-i ẓulmetde kaldım kimse bilmez ḥâlimi
Iżṭırâb-ı ġamla eyvâh başlamışım âha ben
128.G./1–2
Ḥükmi oldum dil ü ‘aḳlıñ ger ki rûḥen Bendîyim
Bendîniñ bu ‘aşḳ-ı bendin hükmi resenden ara
7.G./5
Şiirlerinden hareketle tasavvufî bir terbiyeden geçtiği anlaşılan Bendî Mustafa Baba, şiirlerinde insan-ı kâmil olmanın yolunu açık, sade bir üslûpla izah etmiştir. Tasavvufun en büyük öğretisi olan kendini bilmenin bilincinde olan şair, kişinin kendisini bilmesi için arınmasının ve bir şeyhe bağlanıp insan-ı kâmilden ders almasının gerekliliğine inanır.44
Allah’a duyduğu derin sevgi ve teslimiyetçi bir tavırla ilahî aşkını anlatan Bendî Mustafa Baba samimiyetle aşkını dillendiren bir kuldur:
Yâver olur ‘âşıḳınıñ her dâdına Feyyâż
Ḥalḳ eyler anıñ bir sebeb imdâdına Feyyâż
Taḥammül iden derd ü ġam erd [i] murâda
Ṣabretmezün gûş vermedi feryâdına Feyyâż
Ḥikmet ne ararsın dil-i ‘irfân ola gör sen
Sebeb mi sorar ‘âlemi bünyâdına Feyyâż
Gel ademî ol ademi ile kıldı dil irşâd
Eşyâyı yaratdı ḳûlun irşâdına Feyyâż
Çehar oldı unsur kim hemi bu eşyâda ẓâhir
Bu ḥâkile nâr âb ‘ârife vir bâdına Feyyâż
Sebeb bu imiş sırr-ı Ḥudâ eşyâda Bendî
Sır kenzini keşf eyledi üstâdına Feyyâż
78.G.
Şiirlerinin çoğunluğu tasavvufî bir özellik göstermesine rağmen onlarda kuru bir öğreti yerine zahide seslenerek samimi, içten bir lirizmle ilahî aşk anlatılmıştır:
Āhımız var ṣubḥ u şâm biz dîde nem-nâk ‘aşıḳız
Dâd u feryâd eyleriz kim sîne-i çâk ‘âşıḳız
Eşk-i cûy-ı bârımızdan āh ki hûn ābdır gelen
Derd-i hicri dost ile pây altına Ḫâk ‘âşıḳız
Ey ṭabîb bilür miseñ em tîg-ı dostun zaḫmına
Em olur mı zaḫm-ı ‘aşḳa eyle idrâk ‘âşıkız
Dost yoluna dünyâ vü ‘uḳbâyı verdik bir pula
Cennet ü ḥûri vü ġılmândan pîri- pâk ‘âşıḳız
Ey efendim ben seniñ ẕülf-i siyâhı Bendînim
Cân u baş kıldım fedâ-çün fisebîlen ‘âşıḳız
63.G.
Şairin şiirlerinde en fazla işlediği konu aşktır. Edebiyatta birer sembol halini almış olan bülbülün hiç dinmeyen feryadı, pervanenin aşk uğruna kendisini yakıp yok etmesi, Mecnun’un Leyla’ya olan aşkından dîvâne olması Bendî Mustafa Baba’nın şiirlerinde de sık sık dile getirilir.
Bendî, aşk bahsinde hep pervaneden yana bir tavır takınmış, pervanenin aşk uğruna yanmasını bülbülün zarından üstün tutmuş, kimi durumlarda ise sevgiliye meydan okuyarak kendini bülbülden de pervaneden de ayrı tutmuştur.
‘Âşıḳ isen ġoncaya şeydâ gibi āgâz nedir
Şem-i dildârıña var pervâne-veş yan aña hâs
77.G./2
Beyhûde mi ider şeydâ güle zâr-ı nidâyâ
Pervâneniñ ‘aşḳı bilürem şeydâdan evlâ
2.G./1
Şeydâ gibi zâr etmeye yok zerre murâdım
Pervâne gibi şem‘ine yanmaya mı kaldım
112.G./2
Şair, Hz. Muhammed, Hz. Ali ve Ehl-i Beyte duyduğu derin sevgi ve bağlılığını her an dile getirmekle birlikte, din dışı sevgiyi de bazı şiirlerinde derinlemesine işlemiştir.45
Çün Bendî bilür hem çağırır ṣubḥ u şâmî
Şâhım yâ ‘Alî eyle meded ‘âşıḳ-ı zârım
114.G./5
Hakkını isteyecek kadar cüretkâr bir tavır sergileyen Bendî Mustafa Baba, hak istemektedir.
Eger himmet-i pîrden ḥâmeme destûr irişdiyse
Benim ḥaḳḳımı ḥaḳ it bunda ey ṣâhib-ḥükümet hâ
4.G./4
Bendî, orijinal hayallere ve ifadelere yer vermek yerine ifadelerini rumuz ile bildirmekten hoşlanır. Bunu yaparken de ebced hesabı ile harflere simgesel bir anlam kazandıran Hurufiliğe başvurmuş bir şairdir. Hz. Ali’nin şeyhi olduğunu, onun yolundan gidip Allah’ın sırlarına ait manevi bilgi, gayb ilmi olan İlm-i ledün46 öğrendiğini ifade eder. Şairin kendini koruma ilkesi ifadelerini saklı tutma gerekçesi olabilir. Bu durum şiire herkesin anlayamayacağı bir gizem katmakta ayrıca şairi de esrarengiz kılmaktadır.
Dîvânda gazeliyyat kısmının sonunda yer alan “İ‘mâlı Dîvân Gazel ü Had“ başlığıyla yer alan gazel şairin bu tutumunu göstermektedir:
Ḥarfi yâ çünküm tamam yazdı dîvân-ı ġazeli
Ġazellerle bazı medḥ etdiñ cemâl-i güzeli
Gösterüb bazı maḥalde remzile terkibleri
Sırr-ı remzi her ġazeliñ bildürür lem-yezeli
Gâhice baġçe vü bâg güller ile bülbülleri
Gâhi zikr ider meyi maḥbûb-ı câm-ı eẕeli
Çok müṭâlâ‘ etmeden hiç fehm olur esrârı
Genc-i ḥikmet gevheriyle her ġazeli bezeli
Her rumûzı ḥazne-i ḥikmet ḥayâtıñ ābıdır
Akdı çeşme-i ḥayât bu Bendî yolun düzeli
159.G.
Yine anlamsal olarak gizlilik arz eden Bedûh47 isminin redif olarak kullanıldığı gazelde de bedûh kelimesinin anlamı ve ebcetteki izahı yapılmıştır:
Zikr ü fikrimdir hemişe ism-i rabbâni bedûḥ
Cümleniñ olsa ne olurdı vird-ı zebânı bedûḥ
Ḥażret-i ma‘rufuñ ince mürvetidir bu isim
Şübhesiz vâṣıl ider Mevlâya insânı bedûḥ
Vefḳı konsa ger ne ḫoşdur kim nemiḳa üstüne
Sekiz bin altı yüz kırk ikidir ‘ünvân-ı bedûḫ
Nâil olmak isterisen himmet-i şeyḫ ma‘rufa
Zîr ü bâlâ nâmede yaz gör ne ḫoş şân-ı bedûḥ
Bendî bu esmâ-ı Ḥaḳḳı yaz kalem maḥfûẓata
İki ‘âleme yürütdü şimdi fermânı bedûḥ
29.G.
Bendî Mustafa Baba, Allah’ın insanın yüzünde tezahür eden kelâmlarının harfleri olan “bist ü hest” (28) ve “ si vü dü” (32) rakamının geçtiği şiirleriyle Hurufiliğin etkisi altında olduğunu gösterir. Hurufilere göre bütün varlığın asli unsuru olan bu 28 harfin insanın yüzünde görülmesi mümkündür. Hurufiler daha sonra bu sayılara Farsçadaki (j, ç, p, kef) harflerini de ekleyerek sayıyı 32’ye çıkarmışlardır.
Hurufilere göre insanlar ve âlem harflerle yaratılmıştır. Her peygambere inen harfler kademeli olmuştur. Hz. Âdem (a.s.) 9 harfle, Hz. İbrahim (a.s.) 14, Hz. Musa (a.s.) 22, Hz. İsa (a.s.) 24; Hz. Muhammed (s.a.v.) 28; Hurufiliğin kurucusu Fadlullah-ı Hurufi ise 32 harfle konuşmuştur. Buna göre her bir harf sayısı, her bir peygamberin konuştuğu dilin harf sayısını gösterir.48
Aşağıdaki gazellerde Hurufiliğe ait kavramlar kullanılmıştır:
Ben münâdî olmuşam meydân-ı ‘aşḳa iş bu dem
Lâzım ancak çağıram-çün Fażlınıñ iḥsânıyım
Lâ dimem bes dimişem ḳâlu belâdan her yola
Kâfiriñ küfri olmuşam bil mü‘minleriñ imânıyım
Bist ü hest ḥarf-i ne lâzım bunda iẓhâr eylemek
Dirseñiz biz ger bu sırrıñ tâ eẕel ḳurbânıyım
109.G./ 2- 3- 4
Ṭılsım-ı a‘ẓam vücûdum ‘allemel esmâ benim
Vechimde yigirmi sekiz ḥarf sırr-ı subḥân her yerim
110.G. /2
Bakdıkça alur ‘aḳlımı bu ḥüsn-i mücellâ
Yigirmi sekiz harf ile ḥüsnündeki imlâ
5.G./1
Felekten ve bahttan şikâyet eden Bendî, talihsizliğine üzülmektedir:
Geçmedi nâzım benim cânâne baḥtımdan mıdır
Düşdü nâ-çâr gözlerim giryâna baḥtımdan mıdır
Ḥâlimi söyleyemem sulṭâna baḥtımdan mıdır
Bu sebeb başlar dilim efġâna baḥtımdan mıdır
‘Âşıḳım kaldım canân hicrâne baḥtımdan mıdır
2.T./1
Mîre hem gedâya cellâd-ı felek vermez amân
Ḳâhr verir seyf-i cilâ keser biçer deler geçer
55.G./4
Bendî Mustafa Baba, diğer şairlerde de görüldüğü gibi zamane halkının cahillere kandığını belirterek, kıymetinin bilinmemesinden şikâyetçidir.
Âyıb mı güzel ‘aşḳıle dil başlasa dâde
Ẓulmete ḳadem basd [ı] göñül dâr-ı fenâda
Dil mest iken ‘aşkıñla bir asra yerişdi
Her bezmi cehil dutdu kemâl kaldı arada
Bir nuṭḳ-ı dürûs ehl-i suḥan varsa bir bezme
Diñlenmez anıñ nuṭḳ-ı kalur der-i belâda
Nâdân ile dânâ gedâ bay ḥaḳḳıle bâṭıl
Fehm eyleyemez kimse anı hep bir sırada
Bendîya kerem kânını bil um kerem umma
Vezîr-i cihânıñ eli yok zerre vefâda
142.G.
İlim ehlinin cahillere kanmamasını isteyen şair, aşağıdaki gazeliyle din hırsızlarını ilmiyle aşikâr etmektedir.
Hamdilillah fehm etdik çeşm-i hünersizleri
Zerre yok ‘aşḳ eseri şol dil-i gözsüzleri
Kendini dâña satan nâ-dânîyi ‘âlim bilür
Bezm içinde kim sorar ol ḥâl-i esersizleri
Nicesin gördüm urur dem ‘ilm-i ḥikmetden saña
Çalar satar nice gör taḳvâyı dîn hırsızları
İblîs-i ġarrâ gibi aldar seni cehl- i dûn
Say eşek hem daḫı el çek gûşı habersizleri
Gel inanma sen anıñ yalan olan cevâbına
Fehm it ‘ârif her zamân bu bî-nâmus (u) ‘arsızları
Añla gel iẓhâr şeri‘at hem tariḳat ma‘rifet
Bendî bu râh-ı ḥaḳıḳatde bilür pîrsüzleri
156.G.
1.4.1. Bendî Mustafa Baba’nın şiirinde dil ve üslup
Bendî Mustafa Baba şiirlerinde genel olarak Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı geleneğine bağlı bir üslup sergilemiş, anlatımında içtenlik, samimiyet, sadelik, hikemîlik prensibine uymuştur. Gazel ve özellikle şarkılarında güzel, sade ve tabii bir şiir dili kullanmış, beşeri hislerini bayağılığa düşmeden çapkınca ifade etmeyi başarmıştır. Çoğu zaman ifadesini saklı tutma çabasıyla Hurufi öğretilere ve rumuzlara dayanarak simgeler dünyasına yönelmiştir.
Bendî Mustafa Baba, Hurufilikle ilgili imgelerin ve kişisel hayatıyla ilgili örtülü anlamın kullanıldığı birkaç gazelinin dışında şiirlerinde günlük konuşma dilinin sıcaklığıyla hikemi tarzın açık üslûbunu kullanmıştır. Halk ve dîvân edebiyatının ortak kaynaklarından yararlanmış, özellikle nazım şekillerinde kendince yenilikler yaparak yeni bir tarz oluşturma çabasında olmuştur.
Bendî Mustafa Baba’nın Dîvânı’nda, insan-ı kâmil olmanın yollarını ve tasavvufî öğretileri nasihat ve hitap yoluyla anlattığı gazellerinin yanı sıra, zamanı, mekânı, neden ve sonuç ilişkisine dayanarak var olan durumu anlatmada tahkiye ve tasvirden yararlandığı gazelleri ve dîvân şiirinde sorulu cevaplı olarak, karşılıklı konuşma biçiminde yazılmış şiir49 olarak tanımlanan mürâca'aları da bulunmaktadır.
Aşağıdaki gazel Bendî Mustafa Baba’nın açık samimi bir üslûpla kaleme aldığı hikemî şiirlerindendir.
İki âlemde dilâ ‘ilmile ‘irfâna savaş
Ders-i ledünni oku gitme yabana kardaş
Çünki geldin ki beḳâdan bu fenâya mihmân
Ġayrı durmam giderim dersen ara bul yoldaş
Bunda geldi nice mîr ü nice şâh nice gedâ
Cümle gitti sen daḫı var girü gör ana ulaş
Çünki irüñden ilinden devr alub sen geldin
Çıkmaz iylige bu yol râh-ı ḥânedana dolaş
Niceler bunda ḳaribü’l vaṭan olub kalmış
Pîre-zen ḳahbe anı zîrine kılmış ferrâş
Geldigiñ illeriñ ey Bendî ṭarîḳı güçdür
Yol bulamaz bırakur bunda nice ercân baş
70.G.
Zindana götürülüşünü ve zindandan çıkışını anlattığı aşağıdaki gazellerde şair içinde bulunduğu durumu-çevreyi tahkiye ve tasvire başvurarak başarıyla anlatmıştır. Yine dîvânın 90. 91. 104. 133. gazellerinde de tahkiye ve tasvire dayalı anlatım kullanılmıştır.
Bu derd ü miḥneti şâhım nihâyet bu kadar çekdim
Naṣîbe râżıyım degil şikâyet bu kadar çekdim
Tecellî takṣirât vâṣfın suâl ideriseñ câna
Derundan it ki bu naẓm-ı ferâset bu kadar çekdim
Sene biñ iki yüz kırk dokuzuñ târiḫi vâhin oldum
İdüb üç sene ben ġayret be-gâyet bu kadar çekdim
Degil medḥı dil aḥvâl celle nâmımdır naẓar eyle
Ḥalâṣım elli ikide şu hikâyet bu kadar çekdim
Bu ḥâle ṣabrıle taḥammülüñ artur âşıḳ Bendî
Bu târiḫ zindân olsın neyse ādet bu kadar çekdim
108.G.
Üstüme cülûs idüb ‘aşḳ-ı belâlar yürüdü
Ehl-i ‘aşḳa ser verir dil mübtelâlar yürüdü
Egnimü giydüm ‘abâ ḥil‘at-ı ‘aşḳdır diyü men
Görünce ḥalḳ didi bak â budalâlar yürüdü
Ḳollarım derbend olub ẓulmete düşdüm aglarım
Boynuma dakmak içün gör silsilâler yürüdü
Çağıram kırklar yediler Ḥaydar-ı Kerrârı ben
Dergâh-ı Mevlâya benden es-ṣalâlar yürüdü
Maḥbûs içre ser ü pâ tâ seyri içün bu Bendîniñ
Kimi ekber kimi eṭfâl velvelâlar yürüdü
132.G.
Âşıkla sevgili arasında geçen konuşmalar biçiminde düzenlenen Halk edebiyatında örneklerine sıklıkla rastlanan dedim-dedi tarzı mürâca’a şiir örneklerine Bendi Dîvânı’nda da rastlamaktayız. Aşağıdaki gazelde şair sevgili (Tanrı) ile konuşmakta, aşkın tarifini yapmaktadır. Yine halk şiirinden farklı olarak dedim-dedi ifadeleri sırayla her dizenin başında değil, beyit bütünlüğü içerisinde ya da birbirini izleyen iki beyit içinde kullanılmıştır.
Ey şâh-ı sa‘âdet hele noḳṣânıma bakma
Ben ‘âşıḳınam çünki her ‘iṣyânıma bakma
Ḥüsn ıkliminiñ pâdişâhıyım didin ey şûḫ
Ḫışmile benim ḥâl-i perişânıma bakma
Didin ki bize luṭf ile ḳahrım beraberdir
Kim bildim efendim dem-i devrânıma bakma
Didi eger üftâdem olub beni dilerseñ
Darbıma dayan ġâzab-ı tuğyânıma bakma
Didim hele bu Bendî ḳuluñ koyma cezâda
Ṣabr et yâr iseñ bu dil-i ṭuğyânıma bakma
136.G.
Bendî Mustafa Baba, dedim-dedi üslubunun muhatabı olan sofiye, tahkiye unsurunu da kullanarak âşığın üstünlüğünü ilan ettirir.
Ṣofiyâ var mı ḥaṭâ etsem rûḫ-i zibâyı bûs
‘Âşıḳım maṭlûbum anca dilber-i râ‘nâyı bûs
Ṣofi didi ey ‘âşıḳ gel o küfrdür fârıġ ol
Didim dön sen nice küfr etmeden etdin pâyı bûs
Didi adâb-ı ricâl-i ekbere ta‘ẓim itdim n’olur
Didim pâyı yerde öpdük rûḫ-i ben belâyı bûs
Didi pây menzili zîrde ta‘ẓim ana zîrde gerek
Ben aḥsen ü takvimi itdim o sırr-ı Mevlâyı bûs
Didi sen ḥikmet bilürsin sorma o ‘ilmi baña
Didim it gel pâydan a‘lâ dest-i Bendîyâyı bûs
66.G.
Bendî Mustafa Baba, anlatımı etkili kılmak için atasözü ve deyimlerle birlikte atasözü değerinde veciz ve hikmetli ifadelere,50 düşüncelerini kuvvetlendirmek ve ispat etmek için de ayet ve hadis iktibaslarına, telmihlere de başvurmuştur.
1.4.2. Etkilendiği şairler
Dîvân şiirinin etkisini kaybetmeye başladığı XIX. yüzyıl, bu şiirin kurulduğu dönemlerde olduğu gibi aynı kaynaktan beslendiği halk edebiyatıyla tekrar buluştuğu bir yüzyıldır. Bendî Mustafa Baba Divânı da bu buluşmadan nasibini almış, her iki edebiyatında etkisinde ortaya çıkmış, varlık bulmuştur.
Kaynaklarda Bendî ile ilgili bir bilginin bulunmamasından dolayı, onun hangi şairlerden etkilenip, hangi şairleri etkilediği konusunda bir bilgimiz olmamakla birlikte kendisi ilim ehli olduğunu, Arap ve Fars Edebiyatını bildiğini, aşk şairi olup Nesimi’nin yolundan gittiğini dîvânının 59. gazelinde bildirir.
Biz bu ‘aşḳa yâr olalı ġazel-i ḥûbân okuruz
Böyle dil-efgâr olalı beste-yi her an okuruz
Evvel ṣabaḥ dîvânı arturarak dil-efġânı
Baḫr-i selis koşma kanı şârkıyı ‘ayân okuruz
Semâ‘ yile ḳalenderi murabba tahmis ezberi
Tecnîse yazdık hüneri yol ile destân okuruz
Her yolumuz dört bâbile üç yârı kırk aḥbâb ile
‘İlm-i ledûn kitâb ile ders-i gülistân okuruz
Gerçi böyle söyler vâ‘iz yüz ṣuḥuf fakî ferâ‘ız
İncil Zebûr Tevrâtı biz ‘aşḳıle Kur‘an okuruz
Evvel elif ile yâyı ḳaṣide-i Bürde iyi
Pend-i Aṭṭar Şâhidîyi Fârisî zebân okuruz
Mesnevîyi ma‘nevîyle aṣre ‘izzi ile bile 51
Tuḥfeleri vezni ile meydâne ‘irfân okuruz
İlm-i mûsikiyle nücûm ‘ilm-i iḥfâ kimyâ ḥüküm
Ledûnnun remzîni maḥṣûm mekteb-i iz‘ân okuruz
Pendi budur kim pîrlerüñ cehd ile menzîle irüñ
Ḳatline biz münkirlerüñ tîg çeker fermân okuruz
Bendîya giy ‘aşḳ câmesin koyma elden pîr dâmesin
Nesîmîniñ şâh nâmesin göñülde pinhân okuruz
59.G.
Bendî’nin Nesimî ve Rûşenî etkisinde yazdığı şiirler de vardır:
Nesimî: Nâgehân gönlüme düşdi sûriş-i gavgâ-yı ışk
Âkıli divâne kıldı âkıbet sevdâ-yı ışk52
Ruşenî: Başuma müşgîn saçundan düşeli sevdâ-yı ışk
Gitmedi sevdâlu başumdan menüm gavga-yı ışk53
Bendî: ‘Âşıḳa özge muḥabbetdir şehâ ġavġâ-yı ‘aşḳ
Aḳlı ermezdir ẕâhid nedir ‘aceb sevdâ-yı ‘aşḳ
88.G./1
Bendî, başta Fuzuli olmak üzere Nesîmî gibi şairlerden şiirsel bir uslûp almaktan öte aynı konular etrafında şiir yazarak etkilenmiştir. Bu etkilenme daha çok Ehl-i Beyt sevgisini ifade ettiği şiirlerinde karşımıza çıkmaktadır.
Sâbûhî: Tenünde şerhalar çek sîneñi döv seng-i mihnetde
Siyehler giy duḥân-ı âha boyan rûz-ı mâtemdür54
Fuzûlî: Meydân-ı çarhı cilve-geh-i dud-ı âh kıl
Gerdûn-ı dûna kisvet-i mâtem-siyâh kıl 55
Bendî: Şâh-ı Kerbelânıñ ey dil ehl-i beytiñ ḥürmeti
Karalar giy mâtemin dut Bendî āh it her zamân
9.K./6
Kerbelâ konusunun işlendiği mersiyelerde Fuzûlî ve Bendî Mustafa Baba’nın muhatabı farklı olsa da “kana kana kan ve bela“ kelimeleriyle oluşturdukları söyleyiş, birbirini hatırlatmaktadır.
Dök dü-çeşmim gel bu demde hele kana kana kan
Bu ateş- bâr-ı belâdır Kerbelâdır Kerbelâ
1.Muh. /5
Devr-i felek içürdi sana kana kana kan
Ey teşne-i harâret-i berk-ı belâ Hüseyn56
1.4.3. Şiir ve şairlik hakkındaki görüşleri
Duygu ve düşüncelerin şiir diliyle ifade bulduğu dîvânlarda şairler, şiir ve şairlik hakkındaki görüşlerini edebiyat eleştirisi de yaparak bildirirler.
Bendî Mustafa Baba’nın şiir yazmadaki amacı, ilahi aşkı dillendirmek ve insan-ı kâmil olmanın yollarını anlayabilene anlatmaktır.
Ey şûḥ ki tenim ḥâke beraber iderekden
Şerḫ ola ḥâlim nükte-i irfânıma bir ben
121.G./4
Bu ‘abd-i ‘aṣi Bendîniñ ḥâli ma‘lum saña Yâ Rab
Niyâz ile kapuña şerḥ oldı mażmûn ağlarım
4.K./11
Bu dîvâna medḥ-i şûḫı dem-be-dem yazmak içün
Kalemin bu Bendîyâ keser biçer deler geçer
55.G./5
Nuṭḳ-ı pâkim añlayana ḥoş hikâyetdir benim
Sırr-ı ‘aşḳım her dile ‘aceb ferâsetdir benim
111.G./1
Şiirde anlamın açık olmamasından yana olan şair, şiirinde nükteye ve rumuza başvurur.
Nükteler eyler rûmûz ile temenniler kılub
Bendîyâ kapuñda çâkerdir seniñ ey şâh secâ
9.G./5
Bülbül gibi maharetli olduğunu, şiirinin aşkın sırrını açıkladığını belirten şair, şiirini övmektedir.
Bilemez ehl-i ẓâhir Bendî bu ‘aşḳ sırrı nedir
Naẓmile ḥâkî kez âhı nemi bülbül didiler
51.G./5
Mufaṣṣal ḳıṣṣa-ı ‘aşḳım yazarsam cem idüb câna
Ne mümkün defter-i dîvâne sıgarsa olur meknûn
123.G./2
Kâmil olanın şiirini anlayacağını belirten şair, şiirine güvenmektedir.
Mazhar-ı naẓmımdan ey dil ders alur kâmil olan
Si vü dü harfile Bendî şi‘irin kitâb olsun da gör
46.G./5
Derdini ifade etmede şiirinin eksik olduğunu, muhatabının şiirini anlamayacağını da belirtir.
Şi‘r ile añlamaz derdimi kim yâr nâ-çâr
Kendine ‘arż itmeli ḥâli o yâriñ illâ
1.G./4
1.4.4. Bendî Mustafa Baba’nın şiirinin başlıca özellikleri
1.Bendî, kaside, gazel, mesnevi, murabba, tahmis, şarkı, muhammes, nazm, müseddes, müstezâd nazım şekilleriyle şiirler yazmıştır. Kaside ve mesnevilerinin na‘t ve münâcât türünde yazılmış olması dikkat çekicidir. Farklı olmayı isteyen şair, noktasız, lebdeğmez gazeller ve kara hece gazel ekleyerek gazellerini çeşitlendirmiş, müstezâdlarında da farklı yazım yolları denemiştir.
2. Bendî Mustafa Baba’nın şiirlerinden hareketle onun edebî sanatları özellikle de mühmel gibi farklı edebî sanatları kullanmakta başarılı olduğu söylenebilinir.
3. Şair, konuşma diline ait ifadeler, deyimlerle birlikte şiirlerinde Arapça, Farsça kelimeleri de kullanmıştır.
4. Bendî Mustafa Baba mutasavvıf bir şairdir. Hikemî tarzda söylenmiş şiirleri çoktur. Ehl-i beyt sevgisi, Bendî’nin şiirinde dikkati çeken en önemli husustur. Hz. Peygamber’e olan samimî muhabbetini her fırsatta ve her şekilde dile getiren şair, şiirleriyle Hz. Ali’ye duyduğu derin sevgiyi anlatmıştır.
5. Şiirleriyle ilahi aşkı anlatır. Şair, sanatkârane bir üslûpla ele aldığı manzumelerinde lirik, coşkulu bir dil kullanır. İlahî aşkın konu edildiği eserinde şairin, beşeri aşka dair gazelleri de bulunmaktadır.
6. Bendî Mustafa Baba hapiste olmanın acısını şiirlerinde sık sık dile getirerek bazen bir gazelin tamamını bu konuya ayırmıştır.
7. Bendî Mustafa Baba’nın dîvânında herhangi bir devlet büyüğünü metheden bir manzumesi bulunmamaktadır. İçinde bulunduğu durumdan hareketle isteklerine cevap beklemektedir.
8. Bendî Mustafa Baba,“esîr” anlamındaki mahlasını kelimenin gerçek ve mecaz anlamını vererek başarıyla kullanmıştır.
9. Tasavvufî gelenekten beslenen Bendî Mustafa Baba’nın şiirlerinde, halk, tekke ve dîvân şiirinin özelliklerini bir arada bulmak mümkündür. Bu özelliğiyle şair, ortak kaynaktan beslenen edebiyatımızı birleştiren bir konumdadır.
Dostları ilə paylaş: |