Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali


SAYIN RESSAM NURİ ABAÇ'A AÇIK MEKTUP



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə88/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   97

SAYIN RESSAM NURİ ABAÇ'A AÇIK MEKTUP


29 Mart 1993 tarihinde Adana Güzel Sanatlar Galerisinde, bahar kadar coşkulu, ifadeli, hareketli bir sergi izledi Adana'lılar.

Mersin'de, öteden beri sanat hayatını canlı tutmak için soyca verdiğimiz çabalar unutulacak gibi değil. Yakın örneklerden dolu dolu ikisi, Ahmet Yeşil ve Doğan Akça oldu. Sanat elçiliğinizin yanında bu gençlerin hayat çizgisini de etkilediniz.

Ressam Doğan Akça için yazdığınız öz geçmişi çok beğendim.

Diyorsunuz ki: Eğer zamanı geri almak mümkün olsaydı, Doğan'a tavsiyelerde bulunmaz etkilemezdim. Ben öteden beri böyle düşünüyorum. Zira şimdi Doğan Akça kendini Naif sayıyor, Naif olmaya çaba veriyor.

Aslında Doğan naif değil. Işık, gölge, valörler, pentürün, kalsık kurallarıyla, renk bilgisi, hele hele empresyon, hareket doğanın empresyonist olduğunu vurgular. Ama kendine özgü bir ifadeci...

İşin daha enteresan tarafı, Doğan bu sözcüğü gökkuşağı gibi kullanıyor peyzajlarında, enteriörlerinde veya valörlerde bir tenkitle karşılaşınca, ben Naif bir sanatçıyım deyip kurtuluyor.

Benim kanıma ve inancıma göre amatör sanatçı bol bol ürün vermeli, yaratma gücünü ve cesaretini ortaya koymalı, topluma vefa borcunu ödemeli, elbette zaman sanatçıyı kendine yakışır bir ekole yerleştirir. Bunun için, yani akole olmak için çaba boşuna olur.

Doğaldır ki, her sanatçının kendi maratonunda etapları, evreleri olacaktır. Yollardan barikatlar kaldırılmalı. Sizi öper, şimdiye kadar güzel Mersin 'imize yaptıklarınız ve bundan sonra yapacağınızı umduğumuz değerli hizmetleriniz için minnet ve şükranlar dilerim.

E. Aydın, 30Mart1993

ABAÇ DOSTUM


Yaz aylarında insanlar biraz da göçmen kuşlara dönerler.

Sizin de böyle yapmaya hazırlandığınızı veya başaladığınızı sanıyorum. Sanata öykünen insan bağımsız ve özgürlüğün de vebalini taşıyor. Geçen mektubumda sizin kişisel ve bireysel yapınızdaki doku farkından dem vurmuştum. Altını çizerek söylüyorum, sanatçı hem bireysel, hem kişisel olmaz. Bilincime göre, “en” çizgisi sırat köprüsü gibi tek kişilik bir yoldur. Artık orda dünümüz, bugünümüz, yarınımız, sonsuz gelecek ve siz söz konusu oluyorsunuz. Eleme ve elenme çizgisindesiniz, yeni yarışmacılar istenmemelidir. Öğreti bir yere kadar ve daha geniş etaplar için geçer değildir. Hele şovmenler, yol verildikçe karasinek ve sivrisineğe dönerler. Bana kalırsa sineksiz bir mekan daha çok verime uygun olur. Beğenmediğin yerleri Ethem'in safsataları der geçersen sevinirim.

Bir kaç gün sonra Namrun yaylasında bir Fransız arkadaşı ağırlamaya gidiyorum, biraz da kalacağız, isterseniz sizde geliniz.

Yazışmalarımın hepsi bin civarında, çoğunluğunun yanıtları da var, size yazılanların da çoğunluğu yanıtsız. Benim için biraz zaman ayırabilirsen, seçmelerden sonra 400500 sayfa olarak düşündüğüm mektuplar belki bir kitap oluşmak fırsatını yakalar. Tatil, dinlence sonu türkçe bilen bir sekreterle işe koyulacağım. Doğaldır ki bütün bunlar bir düşünce oluşmasını istediğim bir düşünce.

Ahmet bey'in sergisine gelince, sizin eleştiriniz bence önemlidir. Ahmet, dolma saçma tüfeğiyle ateş eder, bir saçma hedefi çizerse sevincinden ölür, yedi güveli ayağa kaldırmak ister, izlediği bir yol saptanmış bir ereği yoktur, renk kimyasıyla hiç ilgilenmez, poşetler kalitesiz, zamana karşı dayanıksız. Çok iyi bir istif gücü var, oda atın tekme vurması gibi oluşuyor. Kitapçıkta ilk resim, gökyüzü ve dağlar çok iyi, öndeki süsleme zararlı. İkinci resim iyi, üç zorlama, dört zorlama, beş ve altı uyumsuz, yedisekiz iyi, dokuzon karekter kayması yapıyor. Sekizinci resim çok çok güzel. Ben bu kritikle Ahmet beyi eleştirmiyorum. İyiyi güzele, yani bana görece güzel resmi pentürü ve dolayısıyla seni konuşuyorum. Ahmet aşure yapıyor, siz ise evrensel tat iksirini, belli bir perspektiv ve görüş alanı içinde adım adım ileri ve daha ileriye çekmeye çaba veriyorsunuz. Öperim.

Dönünce, bir kaç zamanda Merkür'de kalacağım, biliyorsun orada da insanlar yer altında, elleri üzerinde yürüyorlar, doğal gazla evleniyorlar, kendi yakıtlarını kendileri üretiyorlar, içerden şişirilmiş balonlarda tavanda uyuyorlar.

E. Aydın, 5Temmuz1994

Sevgili Nuri Abaç


Sanmayasınki oturup sağa sola mektuplar yağdırarak zaman öldüren biriyim. Her ne halse seni anlamağa, sana yaklaşmağa çalıştıkça sen bir numara çekip uzaklaşıyorsun. Aslında bu da bana dert değil. Bu Ethem Aydın nice nice değerlerden vazgeçmesini bilmiştir, iç dengesi uğruna...! İşin diğer yönü ise, ben Nuri’yi görmek, daha iyi anlamak tanımak için, neredeyse kalkıp bir göbek atmadığım kaldı. Tam bu sondur dediğim zaman bir yılbaşı tebriği alıyorum. Kıyısına köşesinde bir gülücük bir davet: “mektuplarınızı alıyorum, hepsi özenle saklanıyor, derin saygılar” diyorsun. Al sana bir kaya, nerene dayarsan daya... Ethem yazmasın da ne halt etsin...

Ethem ölecek ondan sonra sosyal bir sükse mi yapmağı düşlüyorsun? Yanıt: Ethem ve Ethem’ler ölmez. Boşuna hayal kurma.

Nuri ölecek, dosyasında biriken methiyeler gazetelerde boy boy ölüm ilanları malzemesi olacak? Yanıt: Sen ölmezsin. Ona hakkın yok. Nuri Abaç’ lar ölmez. Bu yola da hiç özenme.

Birgün kısmetse orijinal mektuplar diye bir kitap ortaya koymak ki bu da bir varsayımdan ibaret.

Bilirim sen benim içimdeki gizil güçleri, gönlün olursa öyle bir yansırsınki, ben benim diyen ayak uyduramaz.

Basit bir alışveriş olsa yazmağı borç biliyorsun, konu gönül olunca boşvermişlik başlıyor. Yandan bodoslama, iskele alabanda, herkesin elinde Nuri’nin adresi, telefon numarası var. Allah’a şükür, biz onlardan öğreniyoruz adresi telefonu.

Şımarıklığı bırak mektup yaz. Öperim.

Not: Yeni yıla girdik. Öncü kuvvetler süngü taktı mevzilerden forladı. Bakalım karşı güçler ne yapacak.

E. Aydın, 1Ocak1995

SEVGİLİ NURİ


Ben, öğrenciye küserim, çocuğuma küserim, karıma küserim, bazen ayakkabıma, yatağıma küserim, fırçaya küserim, tuvale küserim, küserim efendim küserim. Deyeceğim, boktan, geçimsiz biriyim.

İyi yönlerim, çok duygusalım, objeyle özdeş olabilirim, günlük öykümü onlarla yazarım. Neden küstüğüme gelince; sevince galiba çok seviyorum, karşımdakine taşıyamayacağı kadar yüklem bindiriyorum. Onu o kadar yüceltiyorum ki, insan veya obje kimliğinden kurtarıyorum. Sonra da aptalcasına yarattığım bu nesneye içtenlikle inanıyorum. Nesne veya obje eğer ilk kimliğine dönmek isterse işte orada ben yücelttiğim o şeye küsüyorum. Aslında bu iyi birşey ama yaşama şansı zayıf, kullanımlı değil, uygarca değil. Bir yerde yaptırımcı oluyorsun.

Yüceltisi şurada, sıradanlığı saf dışı ediyorum, istiyorum ki, her insan benden daha iyi, daha bilgili olsun, benim kadar en az, çevreyle, insanlarla hayal ve duygu çizgisinde buluşsun. Dünya cennetten ileri olsun. Sözcükleri de bu sentezden geçirmeyi severim. Örneğin, abaç ne demektir? nerden türemiştir? neden gelip o köşeye oturmuştur? sorgularım. Sözcük sanırım aba'dan geliyor. Aba yünden yapılır, dokunmaz, döve döve uzun bir işlemden geçirilerek, kumaş haline gelir, yapımı çok emek ve sabır ister. Bitince de, su geçirmez, soğuk geçirmez, bütün iklim şartlarında koruyucu, yalnız soğuğu değil sıcağı da geçirmez oluşu onun asaletidir. Galiba sonuna bir C harfi gelince eden yapan mı oluyor? kararsızım.

Ben kendimi bu nedenlerledaha çok seviyorum, yaşadığımı duyumsuyorum. Ölümü sorgularım, doğumu sorgularım, iyiyi, kötüyü, doğruyu hep sorgularım. Bu ben yüzeysel ilerleme yapamamak durumundayım, resimde de kararsız Kasım’ım sorgulaya sorgulaya nihayet bitiremez duruma ulaşır, bir iç bozukluğuyla başından ayrılırım. Belki uzun bir süre sonra onunla karşılaşır, belki de bitiririm. Ben neye böyleyimdiye sormuyorum ama, Ethem neye böyle diyenlerden ürküyorum.

Sen insanları hiç mi hiç dışlamıyorsun, seviyorsun seviyorsun, kötü olanlara da sevgiyle, saygıyla yaklaşıyorsun, herkese yardım elini uzatmaktan, yüreklendirmekten haz duyuyorsun, itilenlerin yanında oluyor, onunla itilmişliğini bir çizgide olsa önlüyorsun, yıkıcı dedikodu etmiyorsun, çevrendekilere verecek bir değer nedeni buluyorsun, ve de zaman içinde çok isabetli ve olabileceğin en iyisini yaptığın kanıtlanıyor.

Gönderdiğin sergi afişleri ve katalogları çok çok kıymetli şeyler, belki de yakında onlarla bir sergi açarım. Öperim.

E. Aydın, 11Haziran1995


Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   84   85   86   87   88   89   90   91   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin