Bu dosya, Ethem Aydın isimli eserin web üzerinden izinli yayınlanan resimsiz hazırlanmış bölümüdür. Değiştirilemez. Serbestçe kopyalanıp dağıtılabilir. Bu dosyanın orjinali



Yüklə 2,29 Mb.
səhifə84/97
tarix29.10.2017
ölçüsü2,29 Mb.
#19746
1   ...   80   81   82   83   84   85   86   87   ...   97

SAYIN CUMHUR BAŞKANIM


İnsanlar var olduklarından buyana, üzgü ve ezgileri de vardır.

Hele hele umutları; onların tek yaşam nedenleridir!

Yaşama direngenlik kazandıran umut değil midir?

Sosyal birimlerde bir otorite vardır.Otorite; toplumun ve toplumların dününü, gününü, geleceğini görebilen veya görebileceği umulan cesur, ileri görüşlü kişilerden oluşur.

Şöyle veya böyle, sosyal yapıda, seçilen kişi artık birey değil; toplumun gözü, kulağı, düşüncesi, düşü, kamusal vicdanıdır...

Eğer erkeyi idare edenler topluluğun galeni, dedektörü olamazsa; toplumda önce içe dönüklük, homurtu, içten içe konuşmalar başlar, (şimdileri olduğu gibi)..Daha yüksek konuşanlar, sokağın delileri ve ülkenin sanatçılarıdır. Onlar sezgi ve duygularıyla geleceği algılarlar; şıvgadırlar. Delilerin konuştuğu ciddiye alınmaz. İkincisi için ise; zor yaptırımlar, cezalar seçilir. Çünkü onlar doğruları açık ve yüksek sesle söylerler; dahası erkeyi huzursuz ederler. Namık Kemal'ler, Aziz Nesin'ler, Yaşar Kemal'ler, Nazım Hikmetler örneği.. Avrupa ve Amerika tarihinde de örnekler çoktur. Halklar ise bu insanları dışlamazlar, genelde severler, kollarlar, inanırlar. Size yazmak cesaretim bu bağlamdadır.

Siz bu topluma çok emek vermiş bir kişi olarak sayın İnönü'nün dediği gibi, has kumaşsınız, öze yakınsınız ve de otoritersiniz!...

Herkes sizin çizeceğiniz rotaya bel bağlamış bekliyor.

Edim umuyor. Siz Anayasamız'da belirlenen güçlü yetkilerle donanımlısınız. Henüz karar yetkisi elinizdedir.

Milli Güvenlik Kurulu, dokuz saat boyunca diyeceklerini açıklıkla söylemiş, beklemektedir.

Askerler bizim insanlarımızdır. İyi niyetlidirler.

Ama, gelmeye kendilerini mecbur hissederlerse; ki, durum onu yansıtıyor. Demokrasiye verdiğiniz emekler; korkarım heba olur. Ulusça sıkıntıya düşeriz.

Şu kısa süreçte; Ulusumuzu radikal çizgiden kurtarabilirseniz, şerefli tarihimizde saygın yerinizi alırsınız..

Bu şeref henüz inisiyatifinizi ve dirayetinizi bekliyor.!

Halkımızında sabırla beklentisi budur.

Kanlı mı, kansız mı sözü, sıradan bir blöf gibi yorumlanmamalı.

Uzun zamandan beri, ön hazırlığı yapılmış, olgunlaşan bir proje aysberk gibi ortadadır. Asla umutsuz değiliz. Bu ulusun, Mustafa Kemal'leri, Demirel'leri hep vardır. Ve var olacaktır.........

Sanatçı, E. Aydın, 4Mart1997

Siz Türk ulusunun gözü, kulağı vede diline hitaben bir mevkidesiniz, bu her faniye veya her idealiste nasip olacak bir makam ve görev değil. Bilirsiniz Mustafa Kemal, o mevkiye gelinceye kadar, yani okul yıllarından itibaren, modern Türkiye'yi düşlemeye, fikirlerinde işlemeye başlamış ve en müsait zamanı buluncaya, yetkiye kavuşuncaya kadar çok çok kıymetli zamanlarını inanmadığı fakat, Osmanlı'nın sanını düşündüğü için savaşlara savaşlara girdi çıktı. Çok geç olsa bile yalın ve çok tehlikeli yetkileri aldı ve Anadolu'da istiklal savaşını başlattı. Siz ise bu dirayetinizle büyük bir şans (tabi memleket bakımından) iş başındasınız veya iş başına davet edildiniz. Çok şükür ne tersanelerimiz işgal edilmiş, ne de istiklalimiz tehlikededir. Diyeceğim, büyük Türkiye'nin sizin gibi bir elemana ihtiyacı olmuştur. Ben bu kadar genellemeye girmek istemezdim. Ancak birtakım kısır yayınlardan rencide oldum, doldum.

Konuya kendi yönümdem yaklaşıyorum:

İğneye diken, dikene batan, emekliye, olgun demeye alışmamız gerekmez mi? Emekli yılların hazırladığı bir büyük niğmettir, en verimli herşeyi gerek deneyimleri ile, gerek okudukları ile değerlendirmesini öğrenmiş insan potansiyelidir ki, bundan çok çok faydalanmak kaçınılmazdır.

Hatırlarsanız, Orta Asya'lardan buyana liderlerin yanında bir ihtiyarlar heyeti vardır. Hulagu'ler, Kubilaylar, Attila'lar, kaanlar, Bilge Han'lar, Timur 'lar, daha kimler kimler bu potansiyelden faydalanmışlardır.

Halbuki biz hep radyolarımızda, televizyonlarımızda emekliye bir zavallı posası çıkmış, yardıma muhtaç, korumaya muhtaç kişiler olarak bakıyoruz, öyle taktim ediyoruz. Bu uzmanlar kadrosunu gerek devletçe, gerek çevrece görmemezlikten geliyoruz. Yüksek müsadenizle, ben bu konuya bakış açısına karşıyım. Karşıyım, çünkü konunun özü bu açıya terstir. Fırsat verilirse bu durumu kamu kesimine televizyonda, radyoda anlatmak isterdim. Ama nedense bu olay davasına inancı kalmamış kişilere veriliyor ve ortaya garip bir tablo çıkıyor, yanlışların doğrultusunda.

Sizi idealist bir vatansever gördüğüm için bu yazıyı yazmayı üstlendim, yoksa hepsine lafı güzaf diyebiliriz.

Uygulanabilir bir kaç da örnek yazacağım pratik kullanımlı.

Mesleğinde başarılı olmuş öğretmenler kendi okullarında veya bulundukları bölgenin okullarında saygın ve uzman olarak her zaman kabul görmeliler, saygıyla karşılanmalılar, gerekirse fikir danışılmalılar. (Uygulamayı etkilemeyen danışmalar veya bağlamayan)

Memurlar, amirler kendi çalışma alanlarına rahatça uğrayabilmeli, hüsnü kabul görmeli sırasında danışılmalı ki, bir takım sakat çift görüşlü gereksiz arayışlar önlenmiş, zaman kazanılmış olsun.

Biz şimdi garip bir tabloyla karşı karşıyayız. Memur, amir, yetkili kişi kim olursa olsun yalnız çalıştığı sürece güvenilir sayılır oluyor. Yani hayatın bir kesimde namuslu itimata layık, ama resmi görevi bitince de inanılmaz, güvenilmez, uzmanlığı elinden alınmış oluyor. Acaba bu olay dünyanının hangi ülkesi de (seçimle gelinen bölgeler hariç) bizdeki gibidir.

Ben Adana'da otururum, 1977'e kadar da orda resim hocası idim. Türkiye ve dünya genelinde yapılan her tür genç kuşak yarışmasına bol bol eserler ulaştırırdım. Bir kaç gün için İstanbul'a geldim ve Kültür Sitesi'nde çocuk resimleri sergisini gezdim, birkaç idealist öğretmen dışında bu sergiye eser yollanmamış, Adana'dan ise sadece iki adet sıradan eser yollanmış. Çünkü dersin bilhassa ilkokul çocuğu için anlaşılmamış öğretmenlerce, idarecilerce. (*)

E. Aydın


FÜSÜN HOCAM

İnsanlar doğası gereği kusur yüküdür. Bunu bildiğimiz veya kabul ettiğimiz zaman, çözüm kolaylaşır.

Dostluklar uzun deneyimlerden sonra oluşurlar, oluşmuşlardır. Açık olunduğu zaman çabuk ve sürekli, ikircimli olunduğu zaman geç ve kısa ömürlü olurlar. Eğer uzun çabalar sonucu bir dostluk olmuşsa,korunmasında bin fayda vardır.

Açık olmak,aslında doğaya paralel ve gerekenidir, ancak yanlış anlaşılmak korkusu, bizi maske takmağa zorlar, o da, öz ben için kanser kadar zararlıdır. İyi bir deneyimden geçen dostlukla bireyler, Eğer dostların bir gözü körse, ben ona profilden bakarım deyebilmek Alicenaplıktır. İnsan olduğumuzdan sebep dostlara gereksinimimiz vardır, doğal ihtiyaçlarımız kadar.

Çağdaş olmak için, bireyler yapmamız, dahası laz laşmamız gerekiyor. Saygılar sevgiler.

E. Aydın, 13Mart1992



Sayın İsmet (*)

Sizi (*) müdürlüğünüzde tanıdım. Yıllardır türlü nedenlerle ihmal edilmiş kurumu yeni bir anlayışla düzenlerken gördüm, özverili çalışmalarınıza saygım vardır.

Nasıl ve neden olduğunu özümseyemedim ama Altınkoza bana bir onur payesi düşünmüş. Tartışılabilir ama olay bu.

Altınkoza, el broşürleri basmış, ismim soy ismim eksikliydi. Ethem Çalışkan olarak yazılmış ve altına benim özgeçmişim yazılmıştı. Yöneticilere başvurdum, yeniden bastılar. Ancak bu sefer de Ethem yerine Etem yazılmıştı. Hatta tanıtma kitapçığına da yine Ethem Aydın yerine, Ethem Çalışkan yazılmıştı.

Tekrar başvurdum. Bu sefer de Etem Aydın olarak düzeltilebildi. Makamınıza geldiğimde bu savaşın etkisi altındaydım. Çok sevdiğim İsmet (*) de tanıtımda Etem Çalışkan diye söze başlayınca içimdeki birikim taştı. Size istemediğim ve de kınadığım bir davranışta bulundum. Özür dilerim. Hoşgörünüze sığınırım. Sevgi ve saygılarımla öperim. Kahve içmeğe beklerim

E. Aydın, 24Eylül1994



Yüklə 2,29 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   80   81   82   83   84   85   86   87   ...   97




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin