SEVGİLİ MERİÇ
Ben galiba mektup yazarken düşünebiliyorum. Düşünmek için de yazıyorum. Böylece sizinle uzun uzun başbaşa kalıyorum.
Nedenini çıkaramıyorum. Seçtiğiniz sözcükler akıllıca, nükleer çoğalmağa açık. Bazen benimle, bazen yıldızlarda oluyorsunuz. Bitek diliniz var deyeceğim.
Aslında sizden aldıklarımı paradoksal olarak size ulaştırmağı da seviyorum galiba..! Sizi iyi okudum. Güncele fazla yer vermişsiniz. Mikroda yürümüşsünüz. Bende biçemim gereği makroyu seçeceğim.
Uzam ve zaman, henüz algılamadan yoksun olduğumuz soyut kavramlardır. Göreceli olsa bile, ikisi de ışık hızıyla özdeştir. Zaman ileriye doğru, uzam geriye doğru akar. Doğaldırki bunu algılamak için, geçmişin bizde oluşmuş yanlışlı doğrulu vereleri, artı, geçmişin belleği, artı, etik, artı, kültür birikimlerinden yola çıkmamız gerekir.
Felsefe ve mitoloji, uzgörü, din, direngenliği olmayan onsuz da olunamayan verelerdir. Ölçülemeyen zamanlar boyu sezgilerimizin yordamıyla mutluyuz, umutluyuz.
Ölüme karşı tek silahımız “sanat” tır. Kadim sanat tarihi bize hep bunu söyler. Mikroyu sıradan, evreevre yaşadıklarımızın gelecek için vere olacağı kaderciliğini bırakarak, makroya görecel düşünmemiz gerekir sanıyorum.
Dahası: toprak gibi silahımız, tohum gibi mermimiz, düşünce gibi yolaçıcımız, ışığımız varken insan hep var olacaktır.
Bugünki teknoloji sanal, insandan uzak, gidişi insana karşıysa, sonu yakındır. Demedir, arayıştır.!
Tohum ve toprak bağlamı değişmez, iç anlamını koruyan, evrensel güvencedir.
Havamı, suyumu, toprağımı zehirleyerek, biyolojik dengemi yok sayarak, verilmeğe çalışılanlar, gerldikleri gibi gidecekler. “Buğday ekimi” öykümde bunların yalın ve duyumsal anotomisini görmüş okumuşsunuzdur.
Kestirebildiğimiz güzel günler, kendi teknolojisini, insanı merkez alarak kuracaktır. Onu da makro düşünce getirecektir.
Makro, niteliktir. Kaos değişmez örnektir. Mikro niceliktir. Yanılgılar, denemeler harmanıdır. Evrim sürüyor, binlerce düzeni bozuyor, birkaç tane, güya yenilik yapıyorsak, ayrımına vardığımız, yitirdiklerimiz ideodaki insan belleğinden silinmeyecektir.
Yazımı burada kesiyorum. İlgi duyar beni sorgularsanız, bilgisayarın belleğinde saklanan kısımlarını da yollarım. Sizi seviyorum. Empati.. ah o empati beni durduruyor. Öper, işlerinizde başarılar dilerim.
E. Aydın, 17Ocak2OOI
SAYIN BAŞKAN
MERİÇ ALKAN
Mektubunuzu aldım. Senelerce önce tanıdığım, öğretmeni olduğum, Gazanfer’i bana anlatıyor gibisiniz.
Aramızdan ayrılış günü anısına bir kitap yapmağı düşündüğünüzü söylüyorsunuz.
Bu yazınızı çok çok güzel, ama ironik ve duygusal buldum.
Baş sağlığı telgrafında, anlatmağa çalıştığım son fakslar da dahil, bir türlü size ulaşamayan yazımda “Gazanfer’ler ölmez” tümcesi ilginizden kaçmış olacak. O yazımı yineliyorum.
E. Aydın, 22Ocak2OO2
MERSİN LİSELİLERİ DERNNEĞİ DAYANIŞMA KURULU BAŞKANLIĞINA
Sonlu yaşamda, insanlığın geleceğine dönük devasa görevler üstlenen, yürüten, Gazanfer’lerin tinlerde yarattığu nükleer yansıma, gönül dostlarının özverisiyle, sonsuza değin sürecektir....
Gazanfer öldü., yaşasın Gazanfer’ler.
Saygılar Sevgiler
E. Aydın, I7Nisan2OO1
Özellikle sevgi konusunda abartıyı sevmem. Bilgisayarım Gazanfer’e yazdığım övgü mektuplarıyla doludur, sağlığında kendisine ulaşan.
İnsanlar ölümlüdür. Siz de ben de bir gün öleceğiz. Bunu abartmak, yas günlerine dönüştürmek yerine, şenliklere dönüştürmeği düşünmek, evrensele saygıdır. Atatürk artık bir portre değildir. Genç Türkiye’yi yaratan her türlü atılımların tümüdür.! Öğretmenlik yaptığım heryerde, karanlık odalarda suskun öğrencilerle anma yerine, kitaplıkları, labaratuarları, her dersin özelliğine göre salonlarda temsilini Adana’da dahil, uygulamakta öncü olduğumu gururla anımsarım.
Gazanfer’i evrenselde anımsatmak için buıyurulmuş övgüler yerine neler yapabiliriz?
Ulusal çaplı, ödüllü,roman, öykü yarışmaları.
Adına okullar
Resim,yarışmaları,heykel yarışmaları
Şiir yarışmaları
İçel’de ünlü olmuş kişilerin,hayat öyküleri kitabı
Yine özel günlerde ilkokuldan başlarılı, öğrencilere nakti ve ayni yardımlar.v.s
Sizlere saygılar sevgiler sunar, başarılar dilerim.
E. Aydın
SAYIN MERİÇ ALKAN
Büyük bir sorumluluk, sizi beklemediğimiz bir zamanda buldu. Bundan sonrasının yoğunluğu ile çok dolusunuz.
Gazenfer'in evrensel insana dönük,devasa atılımı için ardıllarının düşünceleri bizim için bilinmiyor.
Yine buna karşın, olumlu düşünceler üretmemiz bir görev.
Gazanfer ailesi ve çocuklarının,
E. Aydın, 8Mart2002
SAYIN MERİÇ ALKAN
Bugün direkten dönmek üzere olan bir bülteninizi aldım. Adres yine yetersizdi.
Gazanfer bey'in ölümünden sonra; geleceğe dönük ne gibi yeni projeler ürettiğinizi, kalıcı süregen düşüncenin yapısında kurucu ve koruyucumuz söz sahipleriyle, bir yuvarlak masa toplantısı yapılıp yapılmadığını, rotamızın neleri içereceğini öğrenmek istemiştim.
E. Aydın, 8Temmuz2002
SEVGİLİ HANIMEFENDİ
Yazmak için değişik karekterler seçerim. Sizin de vurguladığınız gibi, kişiyi karşıma alır, duruma göre, ceketimi ilikler, ayak ayak üstüysem ayağımı indiririm.. Tanıdığım biriyle isem, sigaramı yeniler, rahat bir duruma geçerim. Eğer düşünce yorgunluğuna uğramışsam,tuşları görmez,doğaçlama düşlerimin buyruğuna girerim. İşte o zaman, yazıda kurgu bozuklukları, harf ve nokta eksiklikleri çoğalır.
Yine eğer size yazdığım gibi, yaşanmışları anılara dönüştürmeğe, bir de mektuplarımı yayımlamağa kalkarsam, sekreter şart olacak.
Bilgisayarın belleğini karıştırırken, mektupta konuştuğum hayali öğüntülere ben de güldüm.
Yelken’deki yazınızı tekrar okumak fırsatı buldum. Mektup üzerindeki düşüncelerinize katılıyorum.Dahası kusursuz yazma kompozisyon gücünüzü ağan üstü buldum. “Ethem kendine gel” dedim.
Teknoloji bana göre bir modadır. Ama insan daha yüce amaçlar için vardır. İşin başındayız, evrim sürüyor, sürecektir, iki ileribir geri adımlarla yürünüyor... insana doğru...
Yarım, hatta çoğunlukla yanılgı olduğunu tekrar tekrar gözden geçirilmesi sonucu, yeni ve yine de değişebilir araştırmalar bunu kanıtlayacaktır. İlk ayağa kalkan insan, korktuğu herşeye tanrı demişti. Sonra neler olduğunu gördük. O bile değiştikten sonra, konserve bilgiler de değişecek. Canlıların fizyolojisiyle, yani duyum, algılama sistemiyle henüz oynamak olası değil. Siz dünyayı ne kadar hızlı döndürürseniz döndürün, duyumsama süreci değiştiremeyeceğimiz bir sabite’dir. Düşünmek insana özgüdür. Düşünmeden yaşamın anlamı da olmayacaktır.
İnsanlık bugün bir karabasanın anında, evinin içinde buluyor. Kazalar, ölümler, afetler, vs... Teknolojideki hızlanma insanı es geçiyor. “Amaç insansa, olanlar tümüyle yanlış” demeğe getiriyor. Ben de öyle düşünüyorum
İnsan dünyayı duyumsamadan, algılamadan, iç değerlendirmesini yapmadan mutlu olabilir mi?
Konservelerle beyinin beslenemeyeceğine inanıyorum. Bundan neden tutucuyum. Yanılgılar doğruları getirecektir.
Saygılar,sevgiler. Öperim, mutlu günler dilerim
E. Aydın, 22Aralık2OOO
Dostları ilə paylaş: |