Ç meba ında ayaktakımından bir İsrtaııbul Delikanlısı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə71/90
tarix17.01.2019
ölçüsü5,85 Mb.
#97870
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   90

ÇÎLGAVA — Kızıl keklik postu, «cıl-gava» da denilir; eskiden Istanbulda esnaf ve avamın giydiği kürkler bu postdan ve âdi sayılır emsali postlardan yapılırdı; sarayda da payeleri aşağı ağalar taltif edilecekleri zaman onlara bir çılgava kürk giy-dirilirdi.

Külahı atmış da geçirmiş börlrii Gördün mü şehbazım Kazdağlı türkü Destinde mîrâne kiraz çubuğu Babadan kalmadır çılgava kürkü.

(Galatah Hüseyin)

•ÇIMA,. ÇIMACI — Batı türkçesine ital-yancadan gelmiş isim, «ince halat»:, gemi de iskelede «çımayı kullanan»; îstanbulda halk ağzında Şirketi Hayriyenin kurulması (B.: Şirketi Hayriye) ve Boğaziçi'nde o şir ket tarafından vapur iskeleleri yapüması. üzerine girmişdir.


ÇINAR
— 3906

Boğaziçi ve Marmara hatlarında işleyen vapurların yanaşdıkları bütün iskelelerde, iskelenin büyüklüğüne göre bir veya birkaç çımacısı vardır; iskele çımacıları aslında iskelelerin aylıklı uşak, hademeleridir; iskelelerin süpürülme, yıkanma gibi temizlik işlerine bakarlar; ve belli vakitlerinde iskeleye gelen vapurlardan halat atıldığı zaman o halatı alıp iskele babasına geçirmek ve iskeleden vapura yolcuların çıkıp girmesi için bir tahta sürgü iskele vermek iskele çımacılarının vazifesidir. Şirketi Hayriye zamanında Boğaziçi köyleri vapur iskelelerinin çımacıları o köy halkının ayak takımından güçlü kuvvetli bir delikanlı veya olgun yaşda bir adam olurdu; köy halkının ileri gelenlerinin hepsini tanır, köşklerini, evlerini, yalılarını bilir, aldıkları bahşiş karşılığı, vapurla getirilmiş herhangi ağırca bir paketi, yükü, sahibi yalısına sandalla gidecekse sandala verir, yahud o, vapur iskeleden kalkar kalkmaz bir koşu sahibinin evine götürüverir, yâni iskele hamallığı da yapmış olurdu. İskele çımacılarının şirketçe tesbit edilmiş bir kiyâfetleri yok idi, kendi halk kılıklarını muhafaza ederlerdi; yazın çoğu yalın ayak, pırpırı kıyafet dolaşırlardı; seviyeleri ve işleri icâbı olarak da çoğu bıçkın delikanlılar olurdu. Şirket feshedilip Boğaziçi vapur işletmesi Devlet Deniz Yollarına (sonra Defiizcilik Bankasına) intikaal edince, iskele çımacılarına gemici esvabı giydiri

Halk, vapurlardan iskeleye çıma atan gemiciye de «çımacı», «vapur çımacısı» der, fakat onlarjtslmda geminin bütün hizmet leri ile görevli, klâsik unvanları ile tayfadırlar. Gemi kadrosunda da «gemici» diye kayıtlıdırlar; uşak, hademe değildir; vapur hademeleri kamarot adını taşırlar; gemiciler bakımı ellerine teslim edilmiş vapurları yıkarlar, fakat kamaraları süpürme, temizleme işi kamarotlarındır, iskelelerde ise bu işleri, yukarıda kaydettik, çımacılar görür.

Liman işletmesinde vapurlar iskelelere biri başdan, biri arkadan iki çıma verir; vapuru iskeleye bağlama bakımından arka çıma önemlidir; vapurda her iki çımanın başında birer gemici bulunur; eğer iskelenin çımacısı tek ise önce gemiden atılan arka çımayı kaparak iskele babasına geçirir ,sonra koşar, ön çımayı tutar; gemi ya-naşdıkdan sonra da altı küçücük demir tekerlekli sürgü iskeleyi gemi ile iskele ara-

İSTANBUL

sındaki boşluk üstünden köprü gibi uzatır. Yolcular vapurdan iskeleye çıkmak için çıkış yerinde dâima birikmiş buluna geldikleri için, vapura iskele sürerken iskele çımacılarının ağızlarında değişmez nakarat: «Ayaklar!... Ayaklar!...>;• ihtarıdır.

Son yıllarda iskele çımacıları için çok popüler bir sîmâ Haydarpaşa Vapur iskelesi çımacısı Esad Babadır; bu iskelede önce hamallık, sonra 30 sene çımacılık yap-mışd.ır, iri yarı, pehlivan yapılı, pos bıyıklı bir adamdı, çiftlik kâhyası veya köy ağası heyetinde, nümayişinde idi, efendi kılıklı idi, 1960 dan sonra emekliye ayrıldı.

Sirkecide ahşab kısımları atnalı şeklinde eski Araba Vapuru iskelesinde de bir çımacı. Ali vardı; 1950 ile 1955 arasında bu büyük iskelenin ahşab çatkısının içi hâne-berduşlara mesken olmuşdu; her gece muhayyile sınırı dışında pırpırı orjüerine sahne olurdu ve aralarında mülk sahibi Denizcilik Bankasının adına nisbetle Deniz Palas ismi verilmişdi; çizip hazırladığımız bir kroki üzerinde Deniz Palasın taksimatını gösteren ve ahlâk zabıtasına intikaal etmemiş akıl durdurucu vakıalar/ hakkında geniş bilgi veren Çımacı Ali olmuştur. Geceleri iskeledeki odasında yattığı için Çımacı Ali bizim için güvenilir bir kaynak olmuşdur; kaldı ki evinden kaçmış bir çocuk olan Ör han Oflaz ile Deniz Palasda bir kaç gece geçirmiş Ali Pazvand adındaki gencin iti-rafnâmeelrindeki kayıdlar da Çımacı Ali'-, n in notları ile tam mutabakat halindedir (B.: Deniz Palas).

— Meşhur, malûm ağaç; İs-tanbulun meydanlarını, sokaklarını, parklarını, süsleyen ağaçların basında çınar gelir; İstanbulun bir bitki ile temsili icab etse, bu ya bir çınar ağacı, yahud bir çınar yaprağı olmalıdır.

îstanbulun bir çok semtleri, bilhassa Boğaziçi, asırlar idrâk etmiş,ulu çınarları ile meşhurdur.

Şehir içinde ve etrafında, kadimden beri görüle gelmiş manzaralardandır; içi kof almış ulu çınarlar bâzı garibler tarafından dükkân yahud mesken olarak kullanılmış ve hattâ On Yedinci asırda da Çıplak Osman adında bir meczebun kırk yıl Aksaray'da bir ulu çınarın gövdesi içinde yaşadığı bilinir (B.: Osman, Çıplak).

İstanbulu bezeyen çınarlar iki nevidir. Biri Doğu çınarı (Platanus Orientalis) de-


3907
ANSIKLOPEDISI

nilen ağaçdır ki, yurdumuzun da yerli bit-kilerindendir. Bu ağaç dere boylarında, ırmak kenarlarında kendiliğinden yetişir; yapraklarının lopları 5-7 dir; bu loplar çok derin olup orta damara kadar ulaşır. Her lobun kenarı derin dişlidir. Yaprağın altı tüysüzdür. Mürekkep ve yuvarlak meyva-larının 2-6 sı bir sap üzerinde sıralanır. Ağacın gövdesindeki kabuk esmer renkte olup ufacık pul pul kavlayarak dökülür.

İkinci çeşit çınar da Batı çınarı (Platanus Occidantalis) dir. Bu ağacın gövdesi açık gri, akçıldır; pulları büyük parçalar halinde dökülür. Yaprakları çoğunlukla üç lobludur, bazan beş loblu da olur. Loplar çok derin değildir. Lopların kenarın daki kısım az dişli, bazan da düzdür. Yaprakların altı tüylüdür. Meyvaları çoğunlukla teker teker, bazan ikisi bir sapta olur.

Topkapu Sarayında Birinci Avludaki Çınar:

1964 yalnız bir kütüğü kalmışdl

(Besim: Nezih)

ÇINAR

Bu ağacın vatanı Amerikadır. Bize muhacir olarak gelmiş, fakat kendini sevdirmiş, yerli çınardan daha çok rağbet görmüştür, insan eliyle çınar yetiştirmede bu çeşit tercih, edilmektedir.



Çınar tohumdan ziyade çelikten yetiş-tirilmekde, bu yoldan daha kolay üretilmektedir.

İstanbulun çınarlı yollarından bazıları şunlardır: Büyükdere-Bağçeköy yolu, Eyüp-Defterdar yolu," Silâhtarağa - Alibeyköyü yolu, Beykoz - Çubuklu yolu, Haydarpaşa Üsküdar yolu, Gülhane Parkı - Sarayburnu yoludur.

Fatih - Malta arasındaki Fevzi Çakmak bulvarı ile Lâleli - Aksaray bulvarının güzelim çınarları bu caddeleri genişletmek maksadıyla 1957 - 1958 arasında ortadan kaldırılmıştır.

İstanbulun meşhur çınarlarından Sultanahmed'deki Vakvak ağacı, Gülhanedeki Koz (Kız) ağacı, Büyükdere çınarı gibi tarihî hâtıra taşıyan ağaçlardan hiç biri kalmamışdır. Hâlen İstanbul'un meşhur ulu çınarları şunlardır: Gülhane Parkı karşısındaki yol ortasında bulunan Alemdar çınarı, Eyyub camii avlularındaki çınarlar, Kadırga parkındaki çınarlar, Çengelköyü çınarı, Bilezikçi çiftli^ ğindeki çınar, Sultansuyundaki çınar, Çoban çeşmesindeki çınar, Yakacıktaki çınarlar, Kartaldaki çınar.

1934 Belediye Şehir Rehberinde İstanbul'un Çınar isimli sokakları şunlardır: Çınar Caddesi (Bü-yükada), Çınar Çıkmazı (Büyük-ada), Çınar Aralığı (Heybeli), Çınarlı Cami Sokağı (Çengelköy), Çınarlı Bostan Sokağı (Neslişah Mahallesinde, Karagümrük), Çınarlı Çeşnıe Sokağı (Kuruçeşme), Çınarlı Köşk Sokağı (Kınalı Ada), Çınarlı Sokağı (Burgaz Adası), Çınarlı Tekke Sokağı (Üsküdar, Ça-vuşderesi), Çınar Meydanı (Bu-yükada, iskele civarı).

Edebiyatımızda yeri zengin ağaçlardan biridir; divân şâirleri de halk şâirleri de bu güzel ağacı, güzellikleri tasvir ederken mısraları içine almışlardır:



ÇINAR (Bedirhan)

— 3908 —


İSTANBUL


Etsin nola sabâ gîbi g-eştügiizârı bağ El salmada gelin deyû berk i çınar

(Vehbi)


Durmuş ayağ üstüne etrafa ol salar çınar

(Hayreti)

Öygünemez boyuna ol güzelin serv ile çınar

(Nazmı)


Edebiyatı Cedideden bu yana da bu ağacın azameti mânâlandırılmışdır; aşağıdaki mısralar Tevfik Fikret'indir:

Hani bir gün, seninle Topkapudan Geliyorduk yol üstü bir meydan, Bir çınar gördük enli boyla vakur Bir ağaç hiç eğilmemiş mağrur...

şu beyit de Cenab Şahabbedinin:

BSJ- zama.n haşmeti hep meydanı örten bu. çınar Şimdi mazideki daratmı hasretle anar

şu kıtalar da çınarlı mânilerdir:

Kuyunun kapakları Çınarın yapraklan Sıladaki yârimin

Çınlasın kulakları.

•: «


Çınar dibi eşmem ben Güzel çirkin seçmem ben Nazlı yarin üstüne Sovuk sular içmem ben.

Ulu bir çınar altı dâima makbul olmuş, çınarların altına çardaklı kır kahj leri, çimen sofa namazgahlar kunjlmuş-dur.

Ulu çınar ağaçları özündejrf'çürür, bir oksidasyon neticesi bu çürjime yanık manzarası arzeder.

Kerim YUND

ÇINAR (Bedirhan) — Gazeteci; 1919 da İsparta'da doğdu; babasının adı Hikmet, annesinin adı Nuriye'dir; bu satırla-rm yazıldığı sırada Milliyet Gazetesinde b'ulunuyordu; orta tahsilini Af iyon Lisesinde tamamladı, 1939 da Bursa Orman Fen Okulunu bitirdi ve 1942 yılında gazetecilik hayatına atıldı.

îyi bilardo oynar; güreş, voleybol ve deniz sporlarım ve briç oyununu sever; delikanlılık çağında beş yıl kadar boks ile meşgul olmuşdur. Hayvan sever ve besler; gazeteci sıfatı ile muhtelif tarihlerde Kıbrı-sa, Suriyeye, Lübnana, İtalyaya ve Yuna-nistana gitmişdir.

Evlidir ve iki oğlu vardır (Güngör, doğ. 1941; Ali, doğ. 1949). Kitab hâlinde basılmış eserleri şunlardır:

Duvaklı Ölü (hikâyeler, 1941); Kızıl Ölüm (roman, 1945); Sabır Cenneti (roman, 1946); Ateşle Oynayanlar (roman, 1953); Yaşanmış Facialar (hikâyeler, 1954), Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi.

ÇINAE (Tevfik Âlî) — Yüksek orman mühendisi; profesör, doktor, iş adamı, tüccar; 1900 da istanbul'da doğdu, Emin Âlî Bey ile Seniha Hanımın oğludur; Kadıköy Orta Mektebinde ve Orman Fakültesi Âlîsinde okudu;'bu yüksek okuldan 1917 de diploma alarak tahsilini tamamlamak üze re Almanyaya gönderildi; Münih İktisat Fakültesinin Ormancılık kısmına girdi ve 1920 de diploma aldı, 1921 de Freiburg'da doktorasını yaptı (Tezi: Kayın çam karışık mesçeresi).

Memlekete döndükten sonra şu vazifelerde bulundu: Ankara Orman Fidanlığı mühendisliği, orman müfettişliği, Orman Meketbi Âlîsi müdürlüğü, İstanbul Belgrad Ormanı İşletme müdürlüğü, profesörlüğü üzerinde kalmak üzere Zingal Türk Anonim Şirketi umum müdürlüğü.

1945 den sonra serbest ticâret hayatına atıldı; 1963 de iş için çıkdığı bir Avrupa seyahatinde Fransada bir trafik kazasında vefat etti.

Bir avcı ve futbol sever olarak spor aleminin de şöhretlerinden idi, Galatasaray Spor Kulübüne çok hizmet etmişdir. İstanbul'un yüksek sosyetesinin şöhretle-rindendi; almanca ve fransızcayı çok iyi bilir, ingilizce ve rumcayı da düzgün, rahat konuşurdu.

Kitab hâlinde neşredilmiş eserleri şunlardır: «Nebatat İlmi», «Türkiye İklimi», «Fotogometri ile meşcere hacminin hesabi», «Ormancılık usûlü intifa teknolojisi (2 cild)», «At terbiyesi);, «Orman Kıymetlerinin Hesabı,» «Ormancılık Statistiği». Muhtelif dergilerde ve günlük gazetelerde makaaleleri intişar etmişdir. 1930 yılında Sanayi Kongresine verilmiş ve kitab hâlinde basılmış ormancılık üzerine bir raporu

vardır.


Kerim YUND

ÇINARALTI — İlk nüshası 27 Eylül 1941 cumartesi günü intişar etmiş fikir ve sanat mecmuası; bizde maalesef uzun ömürlü olmayan yüksek seviyeli, şahsiyetli mecmualardan biri; sahibi ve neşriyat müdürü seçkin edebiyat muallimi ve seçkin şâir Orhan Seyfi Orhon (B.: Orhon, Orhan


tg-acle


Sayı: 64 |dor. eti . Talsfon : 22î2S~

istanbul. AnKarg c«tds$l, Çınar Vaym«vL Ne. 47 ... f .,_"

Cumarusı "".i1" * *'

12 Blrlnelkânun 1M2 TÜRKÇÜ FiKiR in SANAT MECMUASI Cilt : 3

- Emin Bülent

Yazan; Yusuf Ziya ORTAÇ

Emin Bülent öldü. Onunla iki kıymet birden kaybettik: Şair ve Türkçü.



Biz. mektep sıralarında okurken, millî kinin büyük sarsıntısın!, ço cuk göğüslerimizde onun sesıle duymuştuk :

Türküm ve düşmanım sana kalsam da bir kişi!

Mısraı, otuz yıldır memleket hafızasında mıhlı duruyor. ""

Serveti Fünunun bininci sayısrnda çakan bu şimşekle, o tarihteki Tüık Selâniğin gözleri kamaşmiftı: Ziya Gökalp'ın çevresinde toplfc-nan dört arkadaş, Ali Canip, M. Nermi, Küçük Tajât, bu erkek nağrayj bir armağanla karşılamağa karar verdiler ve kapağın içine: «Genç Kalemlerden kin şairine» yazılı bir saat kordon, Istanbula geldi.

Emin_Bülent, bir tezat adamdır. Erkek kalıbı ve yiğit karakteri içinde genç kız iffeti taşıyan bir tezat adam. En sıcak sevgiden büc, yüzünün, sahici bir utançla kızardığını görürdünüz.

Fakat bu uysal, bu mahcup Emin Bülent, ilk meşrutiyet günlerinde, kendisinin de yer aldığı Galatasaray takımı Kadıköy stadında Elpia kulübile karşılaştığı zaman kopan kavgada, içlerinde beş Türk bulun-cnıyan beş bin kişilik tribüne, yumruklarının balyozunu sallıyarak tek baçma hücum etmişti.

Balkan harbine gönüllü giden Emin Bülent, son nefesini, o bozgun havasının şuuraltı dünyasında hâlâ dinrrtiyen kawrga!ariie boğuşa bo-ğuşa vermiştir:

— Lüleburgazda harbediyoruzl. Lüleburgazda harbediyoruz!.. diye çığlıklar kopararak .

Türk milletine başsağlığı dilerken, ona, kendi yarım mısraüe hitap edelim:

Kabrinde müsterih uyu l... ~ ,

Yusuf Ziya ORTAÇ




ihtar :

Idarahaoemize göuderüea necrler

oeıredilshj ediüssain -sahiplerim

iade edilmez



Sahip »e Ssşriyat MüdOrO ı

Orhan Seyfi ORHON



YUt ABOKE SARILARI ( W den l

7SÖ, tüfc îflttı a»û, öç Bylıfe Xft karo

Scaebi nsemJefeetler için : Ylülfe 1«B. ..iltı «yb* KX) tıını;

Çmaraltı Mecmuasının 64. sayısının ilk sayfası



.-ÇINARALTI KAHVEHANELERİ

- 3910 —


İSTANBUL

ANSİKLOPEDİSİ

— 3911

ÇINARCIK



Seyfi) ve baş muharriri büyük humorist,
büyük edib, çağdaş Türk mizahının kuru
cularından Yusuf Ziya Ör taç'dır (B.: Or
taç, Yusuf Ziya; Akbaba); 23x31 santim
eb'adında bir kâğıda basılmış ve nüshası 16
sayfa olarak çıkmış, 15 kuruşa satılmışdır.
İdarehanesi İstanbulda Ankara Caddesin
de 47 numarada Çınar Yayınevi olarak gös-
terilnıişdir. 47 numaralı bina Ankara Cad
desinin en güzel yapısıdır ki, 1946 da Yusuf
Ziya'nın Akbaba mecmuasının idarehanesi
de aynı yerde bulunuyor idi (B.: Ankara
Caddesi). Cmaraltı'mn tam koleksiyonuna
sâhib olamadık, elimizdeki nüshaların so
nuncusu 64. sayıdır, mecmua üçüncü cil
dinde bulunmaktadır; daha a^kadar de
vam etmişdir tesbit edemedik. Yusuf Ziya
Ortaç bu İstanbul Ansiklopedisinin müm
taz bir dostudur, Çpraraltı hakkında ken
disinden, o mecmuanın sânına lâyık en ge
niş bilgiyi edinmek mümkün iken, önce bu
işi «Hey dilli dost, dilli dost, içi hased yü
zü dost» diye tarif edilen birine havale et
mek gafletini gösterdik ve sonra R. E. Ko-
çu'nun geçirdiği ağır hastalık engel oldu.
Çınaraltı, tam koleksiyonu edebî bir kütüb-
hâne için kıymeti olan mecmualardandır.
; Hüsnü KINAYLI

ÇINARALTI KAHVEHANELER — İs-tanbulun bâzı semtlerinde, bağçesinde ya-lıud önünde bulunan bir veya birkaç ulu çınara nisbetle «Çmaraltı>:. adı ile şöhret

olmuş kahvehaneler vardır; yaz ve kış açık-dırlar, kış müşterileri, müdavimleri semt halkıdır, yazın ise îstanbulun her tarafından sureti mahsûsada gelenler olur; bilhassa pazar günleri büyük kalabalık toplanır; bu arada halk ağzında kahvecilerin gaayetle hünerli çay demlediği, pek zevkli nargile doldurdukları gibi sözler de dolaşır, Bu kahvehanelerden bazıları şunlardır:

Emirgân Kahvehaneleri — Boğaziçi nin Rumeli yakasında Emirgân'da Cami önünde güzel bir meydan çeşmesi ile bezenmiş meydandadır. Az meyilli meydanın bir eteğinden Rumeli Kavağına kadar uzanan anayol geçer; yolun ötesi de deniz boyudur; kahvehanelerin önündeki çınarların gölgesi altına atılmış iskemlelerde oturanlar Boğaz'ın seyrine de gelmiş olurlar. Son onbeş yıldan beri Emirgân Cınaraltı Kahvehanelerinin şöhreti bütün İstanbulu tutmuştur, hattâ memleketin her tarafına ya-yılmışdır; yazın taşradan gezmek veya ticarî temaslar için gelenler bu kahvehanelere muhakkak uğrarlar; pazar günleri ise trafiği aksatacak mahşeri bir kalabalık toplanır. Keyf ehli, zevk ehli yeri olmakdan çıkmış, nümayiş yeri olmuşdur. 1950 den sonra türemiş «ne oldum delisi» bir sınıfın türlü tiplerinin müşahedesi için gidilecek yerdir. Tatlı bir boğaz rüzgârı, derya temaşası, turunç köpüklü bir fincan kahve, tavşan kanı bir bardak çay, iyi hazırlanmış"

bir nargile için gitmek isteyenler pazardan gayri günler günün erken saatlerini seçmelidirler. Bu kahvehanelerin birden şöhretine sebep Yahya Kemal Beyatlı'nın bir ara hemen her gün buraya gelmesi olmuşdur (B.: Emirgân).

Beylerbeyi Kahvehanesi — Boğaziçi'nin Anadolu yakasında Beylerbeyinde, Vapur iskelesi ile Cami arasındadır; Cami önünde köşebaşmdaki Kahvehanenin önünden yol geçer ve yolun ötesinde de, küçücük bir meydan çeşmesi ile bezenmiş deniz kenarında çınaraltı eski bir namazgah yeri vardır ki, kahvehanenin bağçesi olmuşdur. Elhak ki dinlenme, sohbet, derya seyri yeridir (B.: Beylerbeyi; Boğaziçi, sayfa 2869, Cild 5).

Çengelköyü Kahvehanesi — Eski pazar kayığı İskelesi önündeki meydancığı tamamen dalları altına almış, îstanbulun en ulu çınarının altındaki kahvehanedir; hâlen dâîmî müşterileri bu köyün meşhur bostanlarının bağçıvanları ile kayıkçılarıdır. Arada târihî çınarı görmeye gelenler de bulunur. Erbabı zevk ayağı alışdırılır ise İstanbul'un lebi deryada en güzel kahvehanesi olacakdır; önünden yol geçmemesi ayrıca imtiyazıdır (B.: Çınarlı Mescid).

Kozyatağı Kahvehanesi •— Büyük bağçesi, ulu çınarları ve bir havuzu ile meşhur bir kahvehanedir (B.: Kozyatağı).

Bulgurlu Kahvehanesi — Bu isimli köyde meşhur ulu çınarların altında yaz

sefası tanınmış yerlerdendir (B.: Bulgurlu). _

İstanbulda yazın bir çmaraltmda kahvehane bulup keyf edilecek yerler güngün-den muhakkak ki azalmaktadır.

Hüsnü KINAYLI

ÇINAE ARALIĞI — Heybeli Ada sokaklarından; 1934 Belediye Şehir Rehberine göre köyün göbeğinde, ismet Paşa Caddesi ile Yalı Bülbülü Sokağı arasındadır (Pafta 33); yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (1964).

ÇINAR CADDESİ — Büyük Ada yollarından; Ada'nın İskele bölgesinde çınar Meydanı mevkii ile meydanımsı ve isimsiz bir beş yol ağzı arasında uzanır; Yeni Sokak, Kolbaşı Sokağı, Gündüz Sokak, Sakarya Caddesi, Yazıcı Sokağı, Gazi Mihal Sokağı, Yel Üfürdü Sokağı ile kavuşaklan vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 32). Yerine gidilip bu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (1964).

ÇINARCIK —- İstanbul Vilâyetinin Yalova kazasına bağlı bir nahiyedir; Yalova'nın batısında ve İzmit Körfezi kıyısında-dır, Yalova'ya 18 kilometre mesafededir.

Nahiyenin toprakları, batı ucunda Bozburun'u meydana getiren 805 metre yükseklikde Karlık ve Delmece dağlarının şimal - batıya bakan dik meyilli ve maki-




Kozyatağı Resim :

Kahvehanesi Nezih)




3913 —

— 3912 —
ÇINARCIK

lerle kaplı yamaçlarıdır; bu yamaçların aralarındaki vadiler, ki en meşhuru Karpuz Deresi vâdisidir şimal - cenub istikaame-tinde uzanırlar.

Çınarcık

Çınarcık Nahiyesinin 8 köyü vardır, 1960 sayımmdaki nüfusları ile bu köylerin isimleri şunlardır:

Çınarcık .: 1141

Çalıca 341

Esenköy (Katırlı) 856

Kocadere 840

Koru 760

Ortaburun 283

jŞenköy 427

Teşvikiye (Zindan) 1035



5682

Nahiye Nüfusu

1963 senesinde 'Hürriyet Gazetesi «Kesenize Göre Yaz Tatili» başlığı altında bir yazı serisi yayınlamışdır; aşağıdaki turistik notlar Hürriyet Gazetesinin Çınar çık'-tan bahseden 13 Haziran tarihli nüshasından alıyoruz:

«Güzel denizi, suyu, balıkları, tereyağı ve temiz havası ile meşhur olan Çınarcıkta tam. bir sükûnet içinde istirahat edebilirsiniz. Sahil boyunca denize girmeniz, meşhur Hasan Baba suyundan içmeniz, balıkçı sandallariyle balık avına çıkmanız, Atatürk'ün pek sevdiği tereyağından yemeniz ve kasabanın temiz havasından doya doya istifade etmeniz size hiç bir zaman unutamıyacağınız bir tatil geçirtecektir. Çmareık'ta seyredeceğiniz gurubu ise, ömrünüz boyunca unutamıyacakşınız.

«Sahil boyunca istenilen yerden denize girilebilir. Sahil çakıllı deniz sığ ve temizdir. Evlerde veya otellerde kalanlar, odalarında soyunur, ve kimse tarafından rahat sız edilmeden serbestçe sahile kadar gidip, istedikleri gibi denize girerler. Çınarcık halkı; dürüst, namuslu ve konukseverdir. Şortla, mayo ile dolaşanlara kimse dönüp

İSTANBUL

bakmaz. Burada 50 senedir hiçbir zabıta vakıası olmaması da Çınarcık halkının ahlâk ve kuvvetinin en güzel misalidir.

«Gazinolardan bazılarında denize girenler için soyunma kabinleri, hattâ duşlar vardır. Bunlar da parasızdır.

«Gürel Bakkaliyesi, PTT acentasıdır, buraya telgraf bile verilebilir. Telefon yoktur.

Evvelce sivrisinekten şikâyetçi Çınar-cık'ta, mücadele şiddetlendirildiğinden, geçen yaz sivrisinek pek az görülmüştür. Buna rağmen, buraya gelenlerin beraberlerinde - ihtiyaten - birer cibinlik getirmelerinde fayda vardır.

«Çınarcıklüarın en büyük şikâyeti, derli - toplu iskelelerine vapur uğratılma-masıdır. Son olarak 1957 seçimlerinden evvel 1-2 ay, buraya vapur uğratılmış, sonra nedense bundan vazgeçilmiştir.

«Nahiyenin evlerinde elektrik yoktur. Ana yollar, Orman idaresinin jeneratörü ile aydınlatılır. Bazı gazino ve pansiyonlar da kendi jeneratörleriyle elektriklerini temin ederler.

«İki kişilik bir aile için, Çmarcık'ta bir hafta geçirmek 245 lira, yanlarında bir de çocuk olursa 300 liradır; bu verdiğimiz fiyata, gidip-gelme yol parası, tercih edilen yolculuk tarzına göre, ilâve edilmelidir.

«Nasıl gidilir — istanbul'dan Yalova'ya ekspres vapur 6 lira, posta vapurunda birinci mevki 4, ikinci mevki 2,5 liradır. Yalova'dan Çınarcık'a dolmuş yapan kaptıkaçtılar, adam başına 150 kuruştur. Bu mesafeyi taksi ile almak isteyenler, 17.50 lira öderler.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   67   68   69   70   71   72   73   74   ...   90




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin